Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

evrensel-insan

 Saygıyla Anıyoruz
  • İçerik Sayısı

    5.905
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    52

Blog Başlıkları gönderen: evrensel-insan

  1. evrensel-insan
    Insanoglu turunun birinin, iki turlu yasam ve iliskisi vardir.
     
    Kisisel
     
    Toplumsal
     
    Bu her iki yasam ve iliski cesidi de, sadece metafizik (varliksal, fiziksel, somut ve niceliksel), etik (degersel, zihinsel/davranissal, soyut, niteliksel) ve estetik (dissal, gorunussel, fiziksel, somut) uzerine dayanir.
     
    Halbuki tum yasam ve iliskisi, aslinda zihinde bicimlendirdigi ve davranisa somuta tasidigi degerler uzerinedir.
     
    Kisisel olarak bir kisinin her turlu yasam ve iliski degeri, ona; topluma uyum saglasin diye dogustan itibaren verilir.
     
    Insanoglu kisisinin, toplum bunyewsindeki yasami da cesitli yonlendirim ve yonetimlere tabi tutulur.
     
    Bu da en basta kisiyi ve toplumu yonetenm ve yonlendiren, politik guctur.
     
    Burada konumuz bilim ve felsefe oldugundan, aslinda politik olarak hic sorulmayan su soruyu soralim.
     
    Politik gucun kaynagi nedir, politik guc nereden gelmektedir?
     
    Zaten bu soru bize, simdiye kadar toplum,umuzca hic bilinmeyen ve kelime, kavram ve islerlikolarak ta akilda hafizada hic olmayan ve politik olarak sadece tek bilinen (hiyerarsik model) modele, rakip ikinci modeldir.
     
    Bu modelin, politika ve politikbilimdeki original adi " Percolation-up model" dir.
     
    Bu ne turkce de ne de Turkiye toplumunda hic mevcut olmamis bir modeldir.
     
    Bu modele gecmeden once, tum dunyaca bilinen ve uygulanan tek modeli ortaya koyalim.
     
    Bunun da original adi " Drip-down model" dir.
     
    Burada ki fark sadece kelime ve kavramlarda degil, ISLERLIKTE VE UYGULAMADADIR.
     
    Ilki "up" ikincisi "drip-down" olarak pratikte uygulamada ve islerlikte farklilasir.
     
    Bu turkiye'nin hic bilmedigi ilk modele deginmeden once, herkesce bilinen ve dunyada uygulanan, ikinci modele gecelim.
     
    Ikinci model "Yukaridan asagiya dogru sarkan ve damlayan ve de damlarken de genisleyen hiyerarsik modeldir.
     
    Yani politik guc, liderlerde yoneticilerdedir ve liderler yoneticiler, halka kendi kurallarini dayatirlar ve halki bu dayattiklari kurallar ile organize ederler.
     
    Bu kurallarin en belirgini, anayasadir. Diger yasalar bu anayasaya bagliolarak sekillenir.
     
    Bu bilinen modele gore, rejimler cesitlidir.
     
    Tek kisinin toplum uzerindeki idaresi- otokrasi
     
    Bu monarsi olabilir, yani babadan ogula gecer, ya da diktatorluk olabilir, tek kisi tum politik gucu eline gecirir.
     
    Bir zumre, aile, grup v.s. nin idaresi- Oligarsi
     
    Burada da tek kisi yerine, tum toplumu kapsamayan bir kesim vardir.
     
    Burada ilkrejim, otoriter bir system iken, ikincisi totoliter bir sistemdir.
     
    Simdi sozde yani ozde olmayan demokrasinin, bu hiyerarsik modeldeki yerin e bakalim.
     
    Bu liderlerdeki politik gucu, devcirmek Adina; halka secim hakki verilmistir.
     
    Iste demokrasi bu anlamdadir ve sistemin adi parlementer sistemdir.
     
    Buradaki demokrasi de ISLEYISTE DEGIL, SADECE KAGIT UZERINDEDIR. Ayrica, bu parlementer sistemde, parlementonun, meclisin kimi ve kimleri temsil ettigi de demokratikligin islerligi duzeyidir.
     
    Bu da halk Adina ve kesimleri Adina, katilimci demokrasiye kadar cikar.
     
    Iste buradaki "CIKMAK" FIILI KILIT NOKTA YANI ILK MODELDEKI "UP" NOKTASIDIR.
     
    Kisaca ikinci secenekteki hiyerarsi de, DEMOKRATIK UYGULAMA ve ISLEYIS lidere baglidir ve halki icermez.
     
    Yani, CUMHURIYET YA DA DEMOKRASI OLARAK, HALKIN TEMSILCILERININ IRADESI VARDIR, HALK IRADESI YOKTUR. O yuzden de "halk idaresi" olarak gecer.
     
    Yani irade liderde, ama halkin sectigi liderde dolayisi ile idare de ondadir.
     
    Tek gostermelik demokrasi, halkin secim ile nicelik ile liderini degistirebilme hakkidir.
     
    Gorundugu gibi, hersey nicelige dayanir. Yani HALKIN IRADE OLARAK NITELIGI SOZ KONUSU DEGILDIR. LIDER HANGI NITELIGI ISTERSE ONU DAYATIR, HALK TA BUNU BEGENMEZSE BASKA LIDER SECER.
     
    Simdi gelelim, demokrasinin, tarih sahnesine nicelik olarak degil de, islerlik uygulama ve nitelik olarak cikisina.
     
    Iste bu birinci modeldir.
     
    Simdi birinci modelimizin, hiyerarsik ve tek bilinen ikinci modelden farki.
     
    Politik guc VATANDASLARIN ELINDEDIR. VATANDASLAR BU POLITIK GUCU, SECTIKLERI LIDERE VERIRLER.
     
    Iste burda direk demokrasi baslar. Yalniz bu dogru degildir, cunku; tum tarih boyu, SECILEN LIDERLER KALICI VE GUCLU HUKUMETLERI ILE, VATANDASLARINI GALE ALMAZLAR.
     
    Aslinmda burada da demokratik baslayip, demokrasinin islerlikte kaybedilme tehlikesi vardir.
     
    Yalniz boyle bir modelin olabilmesi icin, anayasa dahil; hic bir hiyerarsik yasanin olmamasi gerekir. Mesela Birlesik Krallik'ta bir anayasa yoktur. Monarsi olmasina ragmen, parlementer demokrasi yururluktedir. Yani ilk modele cok uygundur ve zaten tarihindeki rejim degisikliklerri de bu temelde olusmustur. Cunku alttan gelen direncin gelisimini onleyecek bir anayasasi yoktur.
     
    Tarihte bu ilk modele ornek, ABD'nden verebiliriz.
     
    Afrika kokenli amerikalilar, kendilerinin 2. sinif vatandas yerine konmasina itiraz ettiler direndiler ve elde ettikleri sivilguc ile, kendilerini sisteme Kabul ettirdiler. Esit vatandas hakkini kazandilar ve uygulamaya koydular.
     
    Fakat federe hukumet, elindeki gucu kullanarak yeni kanunlari ve mahkemelieri dayatarak, tekrar hiyerarsik ikinci modeli uyguladi.
     
    Burada ilginc bir nokta.
     
    Hiyerarsinin, karsiti olan herhangibir kelime ya da kavram henuz insanoglu olusturmamis.
     
    Zaten sorun da burda, ister ilk modeldeki gibi politik guc asagidan yukariya, ister ikinci modeldeki gibi, yukaridan asagiya olsun; sonunda bir yoneten ve onun hiyerarsisi mevcut.
     
    Simdi bazilarimiz, Sosyalizmdeki modeli, birinci modsel olarak dusunebilir.
     
    Yani "uretim gucunun, uretim iliskisine ters" gelmesini.
     
    Yani "devrim" I bir ilk model olarak dusunebilir.
     
    Yalniz unutmamak gerekir ki, devrimde de sosyalizmde de v.s. halen guc NICELIK VARLIKSAL SOMUT olarak vardir, yani NITELIK, DEGERSEL, SOYUT olarak degil.
     
    Yani sinifsal temelde, isci sinifinin burjuvaziye olan ustunlugu ve idaresi IRADESEL DEGIL, SAYISAL temeldedir.
     
    Yani sosyalizm gelse bile, bu ISCI SINIFI IDARESI ancak olabilir, ISCI SINIFI IRADESINI BILINCINI NITELIGINI TASIMAZ.
     
    Simdi sistemlere bakalim.
     
    Otoriter- monarsi, diktatorluk
     
    Totoliter- Oligarsi
     
    Parlementer- Cumhuriyetci ya da democrat
     
    Bu temelde uniter bir devlet, herhangi birisi olabilir.
     
    Ya da federative, birlesik, birlik devleti olabilme Adina parlementerdir.
     
    Buradaki parlementoya ya da halkin secim hakkina da pek aldanmayalim.
     
    Cunku monarsilerde oligarsilerde de parlemento ve halkin secimi olabilir.
     
    Bu temelde POLITIK OLAN AMA TUMTOPLUMUN DEGER FARKINI KAPSAMAYAN DEVLETLERE BAKALIM.
     
    Milli devletler- tek bir milli kokenin ustunlugu ve hakimiyeti soz konusudur.
     
    Dini devletler- tek bir dinin ya da mezhebin hakim ve ustunlugu soz konusudur.
     
    Uniter devletler- devletin tek bir dini mezxebi ya da etnik kokeni hakim ve ustun olarak yoktur. Ulke ve toplum bunyesindeki digger dini ya da milli farklarin da devlet korumasini ve guvencesini yasam hakkini saglar.
     
    Uniter devletler, federative, birlesik ve birlik de olabilir. Ozgur birey devleti de. Bu tip uniter devletlerde, devlet bireyi icin vardir. digger politik devletlerde ise, vatandasdevleti icin vardir.
     
    Simdi bir senaryo hazirlayalim.
     
    Bu senaryoyu da ulkemizin ve toplumumuzun farkli etik degerlerinden verelim.
     
    Elimizde, turk, kurd, sunni, alevi ve bunlarin disinda kalan (mesela ermeni hristiyan), sinif temelli (isci sinifi), dini ve milli kokeni olmayan (mesela ateist ve enternasyonel) bir toplum var.
     
    Yalniz burada verilen etik farklar, belirgin ve one cikan hakim ve ust farklardir.
     
    Politik olarak, politik gucu; tek birine versek- otokrasi, bir gruba versek oligarsi, olacak.
     
    Demokrasiyi one cikaralim ve parlementokuralim.
     
    Burada birisi nicel cogunlugu secse- devlet onun devleti olacak yani totoliter ve bu otokrasiye donusebilir.
     
    Demek ki bu degerleri bir arada yasatabilmek icin, OLAYA NICELIKSEL DEGIL; NITELIKSEL BAKMAK DURUMUNDAYIZ.
     
    Yani her bir degeri ESIT VE ANTIAYRIMCI TEMSIL EDEN BIR PARLEMENTO.
     
    DEVLETIN DE OZGUR BIREY DEVLETI OLMASI
     
    POLITIK GUCUN TOPLUMUN HER BIR FARKLI HALKININ VE ETIK DEGERININ ESIT VE ANTIAYRIMCI OLARAK ELINDE OLMASI
     
    HIC BIR ZAMAN POLITIK GUCU KENDISINI TEMSIL EDENLERE VERMEMESI
     
    Kisaca sadece HALKIN NICELIK OLARAK SECMISLERININ IDARESI VE IRADESI DEGIL; HALKIN KENDISININ IDARESI VE FARKLI DEGERLERININ ESIT VE ANTIAYRIMCI ADIL IRADESI.
     
    Iste bu da tum bu degerlerden insanlik ve insan olma Adina zihinsel ve davranissal olarak arinmis ve arinmayanlarin da her turlu hak ve ozgurlugunu vermis ve herhangibir degerin herhangibir degeri ihlal etmesini, mudahele etmesini ve de ustunluk ve hakimiyet kurmasini hukuk olarak onlemis tum degerleri kendi farklarinda hep beraber adil, esit ve antiayrimci vererek olusturmus bir irade.
     
    Yukaridaki Afrikali amerikan ornegi yerine, eger bu ulkemizde bilinmeyen model gecerli olsa; alttan direnis ile gelen ve toplumsal nitelige ulasan kurd ve alevi nufusun anayasal hak ve ozgurluklerine kavusmasini ornek verebiliriz..
     
    Bu politik olmayan, ozgur birey devletinde ya da milliyetcilik (milli kokensel deger farki) bilincine sahip; uniter devletlerde mumkundur.
     
    Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Bilissel Bilim/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  2. evrensel-insan
    Bilimin "bilinen bilgi birikimi" teorisi, empiriktir. Yani, yeni bir kanit ortaya sunuldugunda, herzaman yanlislanabilirlige aciktir. Bu durum, bilimde mutlakligi ve kesinligi onler.
     
    Ayrica insanoglun bildirirken de her zaman bir hataya egimli olmasi, felsefi bir prensiptir.
     
    Bilim Alani genelde iki ana dala ayrilir.
     
    Tabi/dogal bilimler- biyolojik yasami da iceren, tabi fenomenin alanidir.
    Dogal bilimler de ana olarak biyoloji ve fiziksel bilim (fizik, kimya, astronomi ve dunya bilimleri) olarak farklilasir.
     
    Sosyal bilimler- Insanoglu davranisi ve sosyal toplulasmasi alanidir.
    Antropoloji, ekonomi, politik bilim, psikoloji, sosyoloji, arkeoloji, tarih, hukuk, linquistiks (dil ve yapisi/isleyisi) Cografya da "insanoglu cografyasi ve fiziksel cografya olarak farklilasir.
     
    Bu ana gruplama, gozleme/tecrubeye dayali deneysel bilimdir.
     
    Deneysel bilim- Bilgi biliminin ve birikiminin, gozlemlenen fenomene temel olmasi ve gecerliliginin, ayni durumdaki digger kaynaklar ve arastirmalarla test edilebilir olmasidir.
     
    Matematik- usule uygun, resmi ve bicimsel bilim olarak siniflandirilir.
     
    Bu bilimin, yukaridaki ana bilimlerden benzerlikleri ve farkliliklari vardir.
     
    Bilginin alaninin objektif, dikkatli ve sistematik calismasini icermesi yonuyle, deneysel bilimlerle benzesir; bilgisinin yontem ile kanitlanmasinda, deneysel methodlardan ziyade; Onsel-priori (deney oncesi) kullanmasi ile de farklilasir.
     
    Matematik yani usule uygun, resmi ve bicimsel bilim olan, deneysel bilimlerde cok onemli rolu olan mantigi ve istatistigi de icerir.
     
    Yukarida siniflamalarda kullanilan kavramlar hem kendi bunyesinde dallara ayrilir hem de bir dal kullanilan kavramlar ile sinmirli degildir. Sadece ana kavramlar kullanilmistir.
     
    Bilimin Felsefesi
     
    Bilimsel teoriler realism denilen; metafizik/ontolojik realiteyi icerir ve temsil eder.(Buradaki metafizik bilimin soyutlari olan teoriler, formuller, tezler, varsayimlar, formuller v.s. dir. Yani nesnel material obje tabani olmayan veriler)
     
    En popular olani empirisizm olmasi yaninda, bilimin felsefesinde bir suru farkli dusunce okullari vardir.
    Burada deneysellik, akilcilik ile ters duser.
     
    Bilimsel metod da one surulen bir teorinin, varsayimin, tezin v.s. deney ya da gozlem ile test edilebilirligini gerektirir.
     
    Eger bir hipotez bu konuda basarisiz ise, ya yenilenir, ya da gecersiz kilinir.
     
    Ayni sekilde test edilmis ve gozlemi olan bir olgunun da, yine deney ve de gozlem ile basarisizligi olgunun yenilenmesini ya da gecersiz kilinmasini getirir.
     
    Bilimin Felsefesinin Teorileri-
     
    Coherentism · Confirmation holism · Constructive empiricism · Constructive realism · Constructivist epistemology · Contextualism · Conventionalism · Deductive-nomological model · Determinism · Epistemological anarchism · Fallibilism · Foundationalism · Hypothetico-deductive model · Inductionism · Instrumentalism · Pragmatism · Model-dependent realism · Naturalism · Physicalism · Positivism · Rationalism / Empiricism · Received view / Semantic view of theories · Reductionism · Scientific realism · Scientific essentialism · Scientific formalism · Scientific skepticism · Scientism · Structuralism · Uniformitarianism · Vitalism
    Bilimin Filozoflari (Caga gore)
     
    Ancient-Eski- Plato · Aristotle · Stoicism · Epicurians
     
    Medieval-ortacag- Averroes · Avicenna · Roger Bacon · William of Ockham · Hugh of Saint Victor · Dominicus Gundissalinus · Robert Kilwardby
     
    Early modern-ilk modern cag-Francis Bacon · Thomas Hobbes · René Descartes · Galileo Galilei · Pierre Gassendi · Isaac Newton · David Hume
     
    Late modern-sonraki modern cag-Immanuel Kant · Friedrich Schelling · Auguste Comte · William Whewell · Wilhelm Windelband · John Stuart Mill · Herbert Spencer · Pierre Duhem · Henri Poincaré · Wilhelm Wundt
     
    Contemporary-yakin gecmis/gunumuz-Albert Einstein · Bertrand Russell · Alfred North Whitehead · Rudolf Carnap · W. V. O. Quine · Bas van Fraassen · Carl Gustav Hempel · Charles Sanders Peirce · Daniel Dennett · Hans Reichenbach · Jaakko Hintikka · Ian Hacking · Imre Lakatos · Jürgen Habermas · Karl Pearson · Karl Popper · Larry Laudan · Michael Polanyi · Otto Neurath · Paul Feyerabend · Thomas Kuhn
     
    Bilginin Felsefesi-Epistemoloji-
     
    Teorileri-
     
    Coherentism · Constructivist epistemology · Contextualism · Determinism · Empiricism · Evolutionary epistemology · Fallibilism · Feminist epistemology · Fideism · Foundationalism · Genetic epistemology · Holism · Infinitism · Innatism · Internalism and externalism · Naïve realism · Naturalized epistemology · Phenomenalism · Positivism · Reductionism · Reliabilism · Representative realism · Rationalism · Skepticism · Theory of Forms · Transcendental idealism · Uniformitarianism
     
    Epistemolojistler;
     
    William Alston-St. Thomas Aquinas-Aristotle-Robert Audi-A. J. Ayer-Francis Bacon-George Berkeley-Harry Binswanger-Laurence Bonjour-Berit Brogaard-Mario Bunge-Judith Butler-David Chalmers-Vienna Circle-Noam Chomsky-Jonathan Dancy-Simone de Beauvoir-René Descartes-Fred Dretske-Margaret Elizabeth Egan-Catherine Elgin-Heinz von Foerster-Edmund Gettier-Ernst von Glasersfeld-Alvin Goldman-Emma Goldman-Nelson Goodman-John Greco-Paul Grice-Donna Haraway-Sandra Harding-Gilbert Harman-Sally Haslanger-Friedrich A. Hayek-G.W.F. Hegel-John Hawthorne-Augustine of Hippo- Thomas Hobbes-David Hume-Carrie Ichikawa Jenkins-Immanuel Kant-Søren Kierkegaard-Peter D. Klein-Hilary Kornblith-Saul Kripke-Jennifer Lackey-Keith Lehrer-Isaac Levii-David Lewis-John Locke-Niklas Luhmann-Norman Malcolm-Trenton Merricks-Ludwig von Mises-Jean-Louis Le Moigne-George Edward Moore-Edgar Morin-Mioara Mugur-Schächter-Robert Nozick-William of Ockham-George Pappas-L.A. Paul-Leonard Peikoff-Jean Piaget-Gualtiero Piccinini-Alvin Plantinga-Plato-Louis Pojman-Karl Popper-Hilary Putnam-Thomas Reid-W.V.O. Quine-Ayn Rand-Sherrilyn Roush-Bertrand Russell-John Searle-Susanna Schellenberg-Susanna Siegel-Socrates-David Sosa-Ernest Sosa-Walter Terence Stace-Rudolf Steiner-P. F. Strawson-Barry Stroud-Nassim Nicholas Taleb-Peter Unger-Giambattista Vico-Gerhard Vollmer-Phillip H. Wiebe-Karla Jessen Williamson-Timothy Williamson-Jessica Wilson-Ludwig Wittgenstein-Nicholas Wolterstorff ·Xenophanes-Linda Trinkaus Zagzebski-James Frederick Ferrier
     
    Bilimde naturalism algisi da iki cesittir.
     
    Yöntemsel natüralizm (veya bilimsel natüralizm) ki bu epistemoloji üzerine yoğunlaşır: "Dünya üzerinde güvenilir bilgiyi edinmenin yöntemleri nelerdir?". Metafizik ve dini inançtan bağımsız, özellikle "bilgi" edinmenin pratik yöntemleriyle ilgili epistemolojik bir bakış açısıdır. Buna göre varsayımların doğal neden ve olaylara göre açıklanıp test edilmesi gerekir.[2] Gözlemlenebilir eylemlerin açıklamaları yalnızca doğal nedenlerle ilişkilendirildikleri sürece pratik ve faydalı olur (mesela "kesin işleyişler" buna örnektir, ama "şüpheli mucizeler" değil). Yöntemsel natüralizm modern bilimin temel prensibidir. Bazı filozoflar bu düşünceyi daha da genişleterek yöntemsel natüralizmin felsefenin de temel prensibi olduğunu söylemişlerdir. Bu bakış açısına göre bilim ve felsefe bir bütündür. W.V. Quine, George Santayana ve diğer bazı filozoflar da bu düşünceyi desteklemişlerdir.
     
    Metafizik natüralizm, (veya ontolojik natüralizm veya felsefik naturalism veya Bilimsel materialism ) ontoloji üzerine yoğunlaşır: Bu bakış açısı daha çok varoluş ile alakalıdır: var olan nedir ve var olmayan nedir? Natüralizm "tabiat vardır ve bütün temel doğrular tabiatın doğrularıdır."[3] metafiziki pozisyonuna sahiptir.
     
    Bilimsel yontem
     
    Bilimsel yöntem, en basit haliyle aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
     
    1.Evrendeki bir fenomenin gözlemlenmesi
     
    2.Bu fenomene dair, gözlemler ile tutarlı, ancak kesin olmayan, hipotez adında deneysel bir açıklama getirilmesi
     
    3.Hipotezin tahminlerde bulunmak için kullanılması
     
    4.Tahminlerin deneylerle veya ek gözlemlerle test edilmesi ve sonuçlar ışığında hipotezde gerekli değişikliklerin yapılması
     
    5.(3) ve (4) numaralı adımların hipotez ve deney arasında tutarsızlık kalmayana kadar tekrarlanması
     

    __________________
    Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  3. evrensel-insan
    Asagida felsefi olarak yukarida adi gecen her iki kavram arasindaki "iliski/celiski" temelinde; tum felsefi algilar aciklanmistir.
     
    Kombinasyon olarak, ozgur irade ile determinizm arasinda 4'lu iliski/celiski saglanabilir.
     
    Bu iliskiler/celiskiler;
     
    Determinizm, temelli olarak;
     
    Fiziksel determinizm vardir
     
    Fiziksel determinizm yoktur.
     
    Ozgur irade olarak;
     
    Ozgur irade mumkundur
     
    Ozgur irade mumkun degildir.
     
    Yukaridaki karsitlik temelinde felsefi olusumlar ve algilar;
     
    Fiziksel determinizm vardir/ozgur irade imkansizdir- Koyu/kati determinizm
     
    Fiziksel determinizm vardir/ozgur irade mumkundur-uygunluk/bagdasma
     
    Fiziksel determinizm yoktur/ozgur irade imkansizdir- koyu/kati uygunsuzluk
     
    Fiziksel determinizm yoktur/ozgur irade mumkundur- liberteryenizm
     
    Determinizm- Doğa'daki her olayın, dolayısıyla insanın tüm faaliyet ve davranışlarının kendi iradesi dışında seyreden bazı faktörlere tabi olduğunu ileri süren teori, gerekircilik
     
    Özgür irade, kişinin eylemlerini, arzu, niyet ve amaçlarına göre kontrol altında tutabilme ve belirleme gücüdür. Kişinin belli eylem ya da eylemleri gerçekleştirmede ser*gilediği kararlılık; belli bir durum karşısın*da, gerçekleştirilecek olan eylemi, herhangi bir dış zorlama ya da zorunluluk olmaksı*zın, kararlaştırma ve uygulama gücü; eyle*me neden olan eylemi başlatabilen yetidir.
     
    Libertianizm-
     
    A political philosophy maintaining that all persons are the absolute owners of their own lives, and should be free to do whatever they wish with their persons or property, provided they allow others the same liberty
     
    Herkesin kendi hayatinin kesin sahibi oldugunu ve baskalarina ayni ozgurlugu tanidiklari surece de, kisileri ve mulkleri ile istedikleri her seyi yapabileceklerini soyleyen politik felsefe.
     
    an ideological belief in freedom of thought and speech
     
    Dusunce ve ifade ozgurlugu oldugunu soyleyen,ideolojik inanc
     
    belief in liberty, belief in a person's right to think and act freely; belief in free will
     
    Ozgurluge inanc, kisilerin serbestce dusunme, davranma hakkina inanc, ozgur iradeye inanc
     
    Evet simdi herkes kendi algi bilgi bilinc ve secimi ile; kendine uygun olani secsin ve kendine neden onu sectigini aciklasin.
     
    Bunun kisice bilinmesi farkindaligi ve uygulanmasi; her bir kisinin kendini ne olarak algiladiginin da bilinmesi olacaktir.
     
    Aslinda konu felsefi olarak ve de dini, etik, hukuki ve bilimsel olarak cok onemlidir.
     
    Cunku herkesin kendi yasam ve iliskisini belirlemede ve uygulamada ivedi oneme sahiptir.
     
    Yukaridaki kombinasyonlardan cikan farklari, her bir fark olarak acikliyalim.
     
    Buradaki farklarin ilk ayrimi; "Uyum" temelindedir.
     
    Determinizm ile ozgur irade arasinda bir uyum olmadigini savunanlar;
     
    Metafizik (felsefenin varlik dalini inceleyen kolu olarak) libertianistler- Felsefi olarak, determinizmin olmadigini ve az da olsa ozgur iradenin olabilecegini savunurlar.
     
    Bu konudaki ornek filozoflar; Peter van Inwagen, Robert Kane, Robert Nozick,[6] Carl Ginet, Hugh McCann, Harry Frankfurt, E.J. Lowe, Alfred Mele, Roderick Chisholm, Daniel Dennett,[7] Timothy O'Connor, Derk Pereboom, and Galen Strawson.
     
    Koyu deterministler- "fiziksel determinizm vardir ve ozgur irade imkansizdir" i savunurlar.
     
    Koyu uygunsuzlar- "determinizm olmamasinin da, ozgur irade ile uyusmadigini ve her iki durumda da ozgur iradenin imkansizligini" savunurlar.
     
    Diger fark ta "uyum" un uyumlu oldugu uzerinedir.
     
    Bunu savunanlarin genel tanimi; "ozgur iradeyi tanimlayanlarin bu tanimi determinizme baglamadan, determinizmi referans almadan" yaptiklaridir. Cunku onlar, determinizmin ozgur irade ile uyumlu oldugunu savunurlar.
     
    O yuzden uyumdan yana olanlar, koyu deterministler ile libertianistler arasindaki "determizmin ozgur iradeye karsitligi" uzerindeki anlasmazligi "sahte cikmaz" olarak degerlendirirler.
     
    Sahte cikmaz- Kisaca griyi gorememe ve iki karsit (siyah&beyaz) uc arasinda kalma. esnek empatik arabulucu v.s. olamama. Yani kendini "catc 22" ile cikmaza sokma. Kisaca paradox olma durumu.
     
    Benim bu konudaki bireysel gorusum ve bunun evrensel-insan zihniyeti aciklamasi asagidadir.
     
    Yukaridaki aciklamal ve secenekler temelinde, ben ozgur irade ile determinizm arasinda bir uyum oldugunu savunanlardanim.
     
    Yani; Fiziksel determinizm vardir/ozgur irade mumkundur-uygunluk/bagdasma (Compatibilism)
     
    Inancsal-Bilissel Determinizm-Kararlilik/Belirlilik
     
    Dunya genelinde ingilizce kokenli bir kavram olarak kullanilan determination/determinizm'in Turkce en uygun ve tutarli esanlamlilari; kararlilik ve belirliliktir.
     
    Burada iki turlu yanlis algi vardir. Birinci yanlis algi, ozgur irade ile kararlilik/belirliligin karsi karsiya getirilmesi ve birinin digerine karsi olarak sadece birine indirgenmesidir.
     
    Ikinci yanlis algi ise ozgur iradedeki "ozgur" algisindadir. Buradaki "ozgur" algisi liberal temelli degil, free temelli "serbest" anlamindadir.
     
    Buradaki serbestlik, kisinin dusunce ve davranisindaki herhangibir kararinda ve belirliligindeki yanasimin tamamen kendi kendilik bilinci ile olmasi ve kendi disinda baska bir yerden etki zorlama, mudahele v.s. yasamadan yaptigini kendi bilinc ve farkindaliginda yapmasidir. Yani kisi serbest olarak dusunme ve davranma durumundadir ve bunun kararliligini ve belirliligini sergilemektedir.
     
    Iste basta bu sekildeki bir algi kararlilik/belirliligin ozgur irade ile celismedigini aksine; buradaki serbestligin zaten kararlilik ve belirlilik ile ortaya kondugunu gostermektir.
     
    Insanoglu turu biri eger kendilik bilisselligine numenal yeti kullanim ve paylasimi olarak erismemis ise; dogal zihniyetin bunyesinde gosterdigi kararliligi ve belirliligi; gorunurde kendi gosterimi olarak gozlem verse de; geri planda onun beynine degil; onun inancina, ideolojisine ve ozgur irade karsiti indirgemeci bilincaltisartlanmisliginin alisilagelmis dusunce ve davranisina dayandigi algilanir.
     
    Sonucta dogal zihniyetin determinizminde, zaten insanoglu bilinc ve farkindaligi yer almadigindan kisi goruntusu ile ortaya konan determinizm, kisinin ozgur iradesi degil; aksine kendini yonlendiren ve yoneten numenal yeti degerlerinin yonlendirim ve yaptirimidir.
     
    Genelde bu tip kendilik bilisselliginden yoksun, determinizm; metafizigin varliksal ve fizik otesi ve de etigin her turlu numenal yeti degerlerinde ideolojik inanncsal bir dogru olarak yansir.
     
    Nihilizm ile ortaya cikan kendilik bilincinin turselligi icermeyen, ben, bencilik, bencillik, bananecilik ve bireycilik temelli ve ozgur irade icerimli determinizmi ise, sadece egosal, akilci ve duygusal temeldedir. Yani kisi bir yerde kendine kisilik ve kimlik degeri yaptigi numenal yeti veri ve tabularini ya kendince dislamis, ya kendince anlam ve iceriklendirerk, kendiher turlu bireyci cikari adina sahiplenmis ve sabitlemistir.
     
    Tursellikten yoksun bu ben temelli bilinc ve farkindalik bireyci akilciligin egosal ve akilci sadece kendi cikarini gozeten bir tezahurudur.
     
    Burada inancsal determinizm ile mukayese edildiginde birinin ayni deger temelinde degeri, digerinin ayni deger temelinde kendi birinin cikarini dile getirdigini algilayabiliriz.
     
    Buradan da kendilik bilisselliginden yoksun, inancsal determinizm ile tursel bilissellikten yoksun ben bilincinin ayni degeri ya deger ya da birey cikarinda ortaya koydugu gorulur.
     
    Bilissel determinizxm de ise; hem ozgur irade varligi hem kendilik bilisselligi varligi bireyi sosyo-psikolojik temelde ve yasam ve iliskideki karsilikli alis veriste tursel anlam ve icerikte dusunce ve davranisa iter. Buda, bu temeldeki bilisselligin kararliligi inancsal ve bireyci determinizm acisindan noncognitive bir algi verir.
     
    Bilissel determinizmin bir yonu de bilimsel ve bilgisel temeldeki yanasimdir. Hem olgusal gecerliligin gozlemsel yanlislanabilirlige kadar ki determinizmini tasir, hem bu determinizmin yanlislanabilirligi temelinde ozgur iradeyi getirir, hem de gozlemsel yanlislanabilirlige belirliginin gecerliliginin mutlak olmadigi algisini verir.
     
    Inancsal determinizm, kisiyi aklinin ic ve dis savasimina ustelik kendi varligi olmadan koyarken, benci determinizm, kisiyi turune yonelik bir ustunluk egosuna sartlandirir.
     
    Bilissel determinizmin tursel butunlugu ile bilimsel determinizmin gecerlilik ve yanlislanabilirliligi de; numenal insanlasma yolunda hem bireyi ozgur iradeli olarak gelistirir, yeniler; hem de bilimi metafizigin o mutlakci, kesinlikci, tekci, ilkci akilciliginin inancindan korur.
     
    Tum bu aciklamalar isiginda hem determination/determinizmin ozgur iradeye ters dusmedigi, yani "ya o ya oteki" tercih zorlamasini icermedigi; hem de numenal insanlik temelli bilimsel ve tursel determinizmin; inanbcsal ve birsel determinizmin sahipli, sabit, cikarci ve kendilik bilisselligi ve turselligi tasimayan yonunu algilamak ve kisinin kendi devrimci sorgulamasi ile kendine numenal insanligi kazandirmasini saglamasinin onu acilmis olur.
  4. evrensel-insan
    Artik gunumuz ve cagimizda biyoloji evrim olarak gen uzerine okunmaktadir.
     
    Kisaca bir fenomenin insanoglu turune ait bir bir olup olmadigini onun genetik ozelliklerine bakarak ortaya koyabiliriz.
     
    Bu da insanoglunu genetik olarak evrimsel en yakin akrabalarindan da farkli kilar.
     
    Yalniz gunumuzde hala bir insanogluna soruldugunda, "sen kimsin/nesin?" diye alinan yanitlar, cagdisidir.
     
    Burada felsefi, metafizik bilincli ya da bilincsiz ve de etik alisilagelmis yanitlar halas soz konusudur.
     
    Bu yanitlar genelde "kulum, koleyim, maddeyim, metayim, atomum, embriyoyum, bitkiyim, hayvanim, maymunum" v.s. temelinde insanoglu kendisini kendisi ile ozdeslestirmez.
     
    Bu konu da bir de ozdeslestirmenin etik temeli vardir, burada da insanoglu kendisine dogumdan itibaren verilen degerlerle kendisini ozdeslestirir.
     
    Bu yanitlar da genelde "Erkegim/kadinim, adim-soyadim, milletim, dinim, etnigim, mezhebim" temelli yanitlardir.
     
    Bir de ozdeslestirme de sosyo-psikolojik yanitlar vardir.
     
    Bu yanitlar genelde "delikanli, genc, genc kiz, efe, kulhanbeyi, serseri, berdus, asik, baba, anne kardes, yasli, amca, dayi, ihtiyar, moruk v.s. temelli olabilir.
     
    Hayvan ve bitki ozdeslestirmeleri de algi temelinde mevcuttur;
     
    Ornek "aslan, kaplan, kurt, ayi, kopek, kedi, kuzu, okuz, deve, maymun, bit, pire, papatya, manolya, lale, gul, v.s.
     
    Bunun disinda mesleki ozdeslestirmeler soz konusudur.
     
    Ornek "doktor, muhendis, ogretmen, sofor, kapici, yonetici, memur, isci, copcu, bakici" v.s.
     
    Bu iki turludur ya kisi kendini bu sekilde ozdeslestirir, ya da etrafindakiler algi olarak bu ozdeslestirmeyi kisi uzerinde yaparlar.
     
    Kisaca insanoglu kendisini; deyim yerinde ise "gunesin altinda ne varsa" onun ile ozdeslestirir.
     
    Aslinda bu gayet dogaldir. Cunku insanoglu her bir seyi gozlemler ve algilarken, ona kendince ona uygun bir ad verir ve bu uygun buldugu
    ozellikleri de kendinde bulur. Boylece adlandirdigi her bir seyin, kendi ile ozdeslesmesi de kacinilmazdir.
     
    Burada ilginc olan butun bu ozdeslestirmelerde, kendi ile ozdeslesimin olmamasidir.
     
    Bir yerde her seyi gozlemler algilar ama kendisini gozlemleyemez ve algilayamaz.
     
    Nihilizm ile birlikte gelen yeni akim ile birlikte insanoglu ilk defa, kendinin farkina varmis ve bu farkindaligi "ben" basligi ve temelinde kullanmaya baslamistir.
     
    Bu aslinda ve bir yerde sadece kendi farkina varis ve kendini one cikaris olsa da henuz tum turunun farkindaligini ve bilincini tasimamaktadir.
     
    Cunku bu kendi farkina varis kendi ego temelli akilci ve duygusal farkinin baskalari uzerindeki cikar kullanimi temelinde olmasi ve kendi birsel cikari icin herkese ve herseye istedigini yapmasinin dusunmesinin mesru ve mubah kilinmasidir.
     
    Bu sekildeki ben bilincini, yani bireysellik, bireycilik, bencillilik, bencilik ve bananecilik temelini ilk ortaya atan Ayn Rand'dir.
     
    Yaziyi bitirmeden bir filmdeki bir soylemi buraya ornek olarak alalim.
     
    O film de bir kisi soyle bagiriyordu "I am not a number, I am a man"
     
    "Ben bir numara degilim, ben bir insanogluyum"
     
    Kisaca insanoglunun heuz kendini sadece kendi egosal cikarci temelde kendi ile ozdeslestirdigi ve beninin farkina vardigi cagimizda, henuz bunu tursel butunluk bilincine tasiyamamis olmasi da acidir.
     
    Tarih bize bunu ne zaman insanoglu kendi turu bunyesinde bir birini oldurmez svasmaz ve her turlu dusunce ve davranis farki ile birlikte yasar ve bu farklari kendi turu bunyesinde bilim ve teknikte kullanir ve gelistirirse; iste o zaman, bugun en azindan kendi birinin bilinci bilissellige cikacak ve tursel bilinci ve bilisselligi de kapsayacaktir.
     
    Henuz dunyamizda kendi bilincinin egosal olarak yansimaya yeni basladigini dusunursek; bunun tursellige ulasmasi pek ufukta gorunmuyor.
     
    Yani insanoglunun, kendini ozdeslestirirken, su ya da benzeri cumleyi kullanmasi.
     
    "Ben insanoglu turumun tek bir biriyim"
     
    Iste bu cumle maalesef evrimsel degil; ancak beyinlerin zihinsel devrimi ile gerceklesecektir.
     
    Yani bir fiziksel degisim degil, zihinsel bir degisimdir.
  5. evrensel-insan
    Etik ile etik olmak arasinda onemli algilanir ve gozlemlenir farklar vardir.
     
    En basta etik, genel anlamiyla; felsefenin "her turlu yasam ve iliskinin nasil olmasi gerektigi" sorusunun yaniti bu yanitin BUGUNKU GELINEN CAGDAS DUZEYIDIR.
     
    Etik olmak ise, etik bunyesindeki her turlu degerin; etik olup olmadigidir.
     
    Once etigin bunyesindeki ana degerlere bakalim;
     
    Milli, dini, ahlaki, toresel, sosyal, toplumsal, bireysel, geleneksel, kulturel, toresel, politik degerlerdir.
     
    Butun bu degerler, TARIHI ve CAGDAS temeldedir.
     
    Yani tarihin akisi bunyesinde cografi bir toplum; ELINDEKI ETIK DEGERLERI NE DUZEYDE CAGDASLIGA ERISTIREBILMISTIR?
     
    Bu da bize etik bunyesindeki tum degerlerin, ETIK OLUP OLMADIGINI yani CAGDAS BILGI VE BILISIM TOPLUMU DUZEYINDE OLUP OLMADIGINI sordurtur.
     
    Kisaca sorumuz sudur.
     
    Bir cografi toplumdaki milli/dini/ahlaki/politik v.s. degerler ETIK MIDIR DEGIL MIDIR?
     
    Yani caga ve gelismislige ne kadar uygun?
     
    Buradaki alacagimiz temelde bilgi ve bilisim cagi ve toplumunun temel degerleridir.
     
    Nedir bu temel degerler?
     
    Evrensel hukuk, insan haklari, her turlu etik degerin bireysel ve sosyal hak ve ozgurlukleri, bilimsel, bilissel ve bilgisel cagin geldigi toplumsal duzey.
     
    Yani diyelim, cografi toplumun, ahlaki durumu; ne kadar etiktir? Yani caga ve cagin degerlerine ne kadar uygundur?
     
    O yuzden, diyelim; cografi toplumun ahlaki degerlerinin, degerlendirilmesi; O COGRAFI TOPLUMUN ICINDE BULUNDUGU DURUMUN CAG TOPLUMUNUN DEGERLERINE NE KADAR UYGUNLUGU ILE OLCULUR.
     
    Buradaki cag vurgusu cok onemlidir.
     
    Mesala bir cografi toplumun her turlu etik degerlendirmesi, o caga gore iken; bugunku degerlendirmesi su anki caga goredir.
     
    Mesela ISLAM DINININ ETIGININ KENDI CAGININ DUNYASINA GORE ETIK OLUP OLMAMASI BASKADIR, BUGUNUN CAGINA GORE ETIK OLUP OLMAMASI BASKADIR.
     
    Ayni sey etigin bunyesindeki her turlu deger ve bu degeri belirleyen ideoloji inancsallar ve izmler icin de gecerlidir.
     
    Cunku sadece etigin bunyesindeki degerler CAGA GORE CAGDISI KALMAZLAR, ONLARA YON VEREN IDEOLOJILER INANCSALLAR IZMLER DE CAG DISI KALIRLAR.
     
    Cografi toplumun, mesela ahlakinin, cagdas etige uygunlugu; etik bunyesindeki her deger icin gecerlidir.
     
    Aslinda bu mesajda islenen her bir kavram ve konu kendi basina bir bilgi ve dusunce deryasidir.
     
    Ayrica ben, evrensel-insan zihniyetinin bir bireyi olarak; bu mesajda gecen, hemen hemen her bir kavram ve konunun kendi bunyesindeki dusunce ve bilgi paylasimini basliklar ve mesajlarda dile getirdim.
     
    Isteyen yazar ve okur arkadaslar, evrensel-insan profilinden ve evrensel-insan zihniyeti basligindan bu mesajda gecen konu ve kavramlarin detayli dile gelimini bulup, okuyabilirler.
     
    Cunku Etik, insanoglu fenomeninin zihinsel bilimsel bilgisel ve bilissel insanlasmasi ve evrensellesmesi yolunda felsefenin en onemli dalidir.
     
    Cunku yasam ve iliski ve de bu konudaki istenenlerin elde edilmesi, tamamen etigin konusudur.
    Burada etigin tarihsel cografi ve toplumsal sekillenisinde ve de caga uyum saglayarak degisiminde, inancsallarin ve ideolojilerin ve de izmlerin ETIK TOPLUMU COGRAFI OLUSTURMAK ADINA ve TOPLUMU YONLENDIRIP YONETMEK SISTEMLESTIRMEK VE KURUMSALLASTIRMAK ADINA ROLLERI BASTA GELIR.
     
    Ayni zamanda etik, bu inancsallar ideolojiler ve izmler temelinde; her turlu adaletin ve adaleti saglayacak her turlu hak hukuk hakim hukum yargi ve DOGRULAMA/GERCEKLESTIRME eyleminin de temelidir.
     
    Iste burada onemli olan "etigin bunyesindeki degerler soylem uygulama olarak adi gecen cografi toplumda etik midir/degil midir" sorusuna verilecek yanitin; IDEOLOJISI INANCI IZMI YA DA ETIK BUNYESINDEKI DEGERLERI DEGIL; CAGIN GETIRDIGI BILGI VE BILISIM TOPLUMUNUN BILIMIN VE TEKNIGIN GELDIGI VE SUNDUGU OLANAKLARIN GETIRDIGI YERDIR.
     
    Bunun disindaki bir degerlendirme, belki etigin bunyesindeki degerlerin degerlendirmesi olur, ama; ne etigin ne de bu degerlerin caga gore etik olup olmadiginin degerlendirmesi olmaz.
    __________________
    Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  6. evrensel-insan
    Bilisim devrimini aciklamadan once bu devrime kadar gelen tarihi/zihinsel sureci kisaca degerlendirelim.
     
    Hayvancilik ve tarim doneminin zihinsel, ideolojik, inancsal sistem/duzen sekillenisi;din ve mezhep uzerine iken, Endustri devriminin zihinsel ideolojik inancsal sistem ve duzeninin sekillenisi; irk ve milliyet uzerinedir.
     
    Bilissel devrim ise EVRENSEL HUKUK INSAN HAKLARI HAK VE OZGURLUKLER TEMELLI OZGUR BIREY DEVLETLERI ILE BASLAR.
     
    Bilissel devrim, iki ana yonlu ve tek temel uzerinedir.
     
    Temeli BIREYE DAYANIR. Yani BIREYSEL FARKINDALIK VE BILINCLILIKTIR.
     
    Bilisim devrimi- Birincisi BILGININ BILISSELLIGINE, IKINCISI BILISSEL BILIME DAYANIR.
     
    Kisaca bilisim devrimi, BIREYIN BILGISEL DEVRIMIDIR.
     
    Burada bilginin bilisselligi demek, bireyin bildigini her yonu ile ve etraflica aciklayabilecek, ortaya koyabilecek algi idrak ve kavramisligin bilincinde olmasidir.
     
    Bilissel devrim, evrensel-insan zihniyetinin de zihinsel duzeyinin temelini teskil eder.
     
    Bilisim devrimin en onemli ozelligi, HEM DOGAL/FENOMENAL TEMELLI EGOSAL/AKILCI ZIHNIYETIN SON DURAGI OLMASI, HEM DE NUMENAL ZIHNIYETIN, INSANSAL ZIHNIYETIN BASLANGICI OLMASIDIR.
     
    Bilisim devrimi ALISILAGELMIS COREFAITH ZIHNIYETININ BIREYSEL TEMELDE ANLAM VE ICERIK KAZANDIGI ASAMASIDIR.
     
    Bilisim devriminin tarihine baktigimizda, iki farkli temelde gelisim oldugunu goruruz.
     
    Birincisi emperyalizmin MIKROAYRIMCILIGI TEMELINDE;
     
    Ikincisi, bireylerin ANTIAYRIMCILIGI TEMELINDE.
     
    Isin ilginci yine tarihteki gibi ilk tarih sahnesine cikisi, ANTIAYRIMCI TEMELDEDIR.
     
    Yalniz tarihsel oilarak emperyalist zihniyetin, aslinda antiayrimciligi kendi cikarini gozetme adina ilk basta kendi ulkelerinde uyguladigi ve bunun aksini kendi ulkesi disindaki ulkelerin her turlu
    kaynaklarini ele gecirmek adina ustelik her turlu baski otorite ve gucu saldiri anlaminda mesru ve mubah kilarak kendi disindaki ulkelere saldirdigini unutmayalim.
     
    Iste mikroayrimcilik bu temelde soros ideolojisinin basta din/mezhep ve milli/etnik olmak uzere ayristirarak toplumlari catisma ortamina sokmasi ve insan haklari hak ve ozgurlukler adina onlari isgal etmesidir.
     
    iste yukarida bahsettigimiz egosal/akilci zihin temelinin bu temeldeki gelismesindeki son duragidir.
     
    Bunun tarihsel sureci de, kuresellesme adi altinda, 11 Eylul katliami ve mikroayrimci temeldeki SSCB ve Yugoslavya'nin parcalanisi surecidir. Kisaca bugunku BOP projesi sureci diyebiliriz.
     
    Bilisim devriminin EMPERYALIST ZIHNIYETE KARSI OLAN ILK ANTIAYRIMCI TARIHI TEMELI ISE; 9 KASIM 1989' DA YIKILAN BERLIN DUVARI VE IKI ALMANYANIN BIRLESIMIDIR.
     
    Dolayisi ile bilgi toplumu, bireysel bilinc ve ozgur birey devletleri caginda; ayni noktadan (evrensel hukuk, insan haklari, hak ve ozgurlukler demokrasisi) yola cikan bilissel bilim; iki koldan ilerlemektedir.
     
    Birincisi EMPERYALIST ZIHNIYETIN CIKARA, GUCE, OTORITEYE DAYANAN VE BILISSEL BILIMIN TEMELI OGELERI DUYGU/AKIL SOMURUSU OLARAK KULLANAN MIKROAYRIMCI YANASIM;
     
    Ikincisi OZGUR BIREYLERIN TOPLUM BUNYESINDEKI HER TURLU FARKI FARKIN FARKINDA OLARAK ICSELLESTIREREK VE FARKLARINI KORUYARAK BILINCLI BIR SEKILDE ANTIAYRIMCI TEMELDE BIRLESTIREREK.
     
    Bilissel bilimin ulkemizdeki yansisi ise GEZI BILINCIDIR.
     
    Cunku bu gezi bilinci DIKTATORUN HER TURLU TOTOLITER VE OTORITER AYRISTIRMACI, OTEKILESTIRICI, BASKICI, EMIRSEL KORKU FELSEFESI VE SURU PSIKOLOJISI TEMELINDEKI YONLENDIRIM VE YAPTIRIMINA KARSI, HER TURLU FARKIN FARKINDA OLARAK VE FARKLARI FARKLARI ILE BIRLIKTE BIRLESTIREREK BU OTORITER VE TOTOLITER YONLENDIRIME KARSI CIKAN BIR ANTIAYRIMCI HAREKETTIR.
     
    Bu konu ve kavram cagdaslik,guncellik, zihinsel degisim, bireysel bilinc kazanma ve verilecek her turlu mucadele adina cok onemli sorgulanmasi gereken bir anlam ve icerige sahiptir.
     
    En basta emperyalist zihniyetin bilisselligine varmak ve ona karsi verilecek mucadele de bilissel olarak bireylerin yerlerini almasi adina.
     
    Sonucta bilisim devrimi ayni amaci tasir. Emperyalist zihniyet bu amaci her turlu cikar isgal bolme adina MIKROAYRIMCILIK olarak kullanirken, ozgur bireyler ayni amaci ANTIAYRIMCILIK olarak birlestirme, butunlestirme olarak kullanmaktadir.
     
    Bu temelde sadece bilisim devrimi degil, bu devrimi HANGI ZIHNIYETIN VE NE AMACLA YAPTIGININ BILISSELLIGI DE ALGI GOZLEM VE DILE GETIRME ADINA COK ONEMLIDIR.
     
    Mucadele CIKARCI MIKROAYRIMCILIK VE ONU BESLEYEN DINI/MEZHEPSEL VE MILLLI/ETNIK
    KOKENSEL MIKROAYRIMCILIK DEGIL; AKSINE BU FARKLARIN FARKINDA VE BILINCINDE FARKLARINI TANIYARAK VERILEN ANTIAYRIMCI MUCADELEDIR.
     
    Zaten 20. yuzyildan sonra gelen her konudaki dil devriminde, her bir kelimenin KAVRAMSAL ANLAM VE ICERIGI DE HER BIR BEYNIN, ALGI BILGI VE BILINC DUZEYINCE DEGISMEKTEDIR.
     
    Buradaki kavramsal anlam ve icerikteki degisim, ya egosal/akilci her turlu cikarin guce otoriteye ve iktidara dayanan somurusunun saldirisinin mesru ve mubah kilinmasinda, ya da insanlik, evrensellik, bilimsellik ve bilissellik adina bilgisel temelde BEYINLERI BILISIM DEVRIMINE YONLENDIRMEDE YARDIMCI OLMAKTIR.
     
    Gunumuzun, cagimizin mucadelesi, bu mucadeledir.
     
    Hem her bir kisinin kendi zihni ile mucadele hem de kisilerin bu emperyalist zihniyetin, zihinleri kendi cikarlari adina korelten yonlendirim ve yaptirimlari ile mucadele.
     
    Dolayisiyle BILISIM DEVRIMINDEKI MUCADELE HEM KISININ KENDI BEYNI ILE IC MUCADELE, HEM DE EMPERYALIST (TANRISAL, DINSEL, EGOSAL, INANCSAL,IDEOLOJIK, CIKARCI GUCE OTORITEYE TAPAN VE YONLENEN MIKROAYRISTIRMACI) ZIHNIYET ILE MUCADELE.
     
    Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  7. evrensel-insan
    Insanoglu olarak insanoglunun ana sorunu kendilik sorunudur.
     
    Insanoglu kendini ve algiladigi her seyi kavramsal temelde yapilandirmaci bilginin temel ve kokten evrensel sembolleri x ve y temelindeki yapi ve isleyisi ile yapilandirmistir.
     
    Bu baslik insanoglunun bu yapi ve isleyis temelinde yapilandirilmisliginin cozucu analitigini diagnostigini analojik ve ...e gore hedefi bunyesinde anlam ve mana cikarmasini ortaya koyacaktir.
    Insanoglunun kendilik sorunu ana olarak iki temeldedir. Bunlardan biri olumsuzluk digeri ise uygunsuzluk icerir.
     
    Insanoglunun olumsuzluk temelli kendilik sorunu, bilisselsizlik (noncognitivizm) sorunudur.
     
    Yani insanoglu kendilik olarak kendisinin kendi yapilandirilmisligi temelinde kendi fenomenonumeno kavramsal ve biyososyo psiko uclu yapisinin bilincsel olarak algisinda farkinda idrakinda kavranmisliginda degildir.
     
    Bunun anlami, insanoglu kendi kendini yapilanirirken, tum yapilandirmanin yapi ve isleyisi temelinde her yapilandirdigi gibi OZDESLESTIRMEYI/KESISTIRMEYI/NOKTALAMAYI dil yapisinin teksel noktasal sessel ve kulaksal temelinde gerceklestirdiginden; kendi kendisini insanoglu olarak degil; baska bir fenomen temelinde noktalamis ve ozdeslestirmistir.
     
    Buna her zamanki gibi verecegimiz ana ornekler, madde, meta, mal, mulk, kul, kole, fiziki bir fenomene teslim edilmis onun bir parcasi olma (varolus, evren, doga, dunya ve hatta dogaustu dunya otesi v.s.) ya da bir tur temelindeki maymun cinsi ile ozdeslestirme.
     
    Iste basta bu FIZIKI ya da ZIHNI ozdeslestirme sadece insanoglu fenomeninin mustakil var olan temelinin farkindaligini onlemek ile kalmamis, ayni zamanda insanoglu zihinsel ufkunu bu ozdeslesme temelinde ozdeslestirdigine MAHKUM, TESLIM CARESIZ olarak DOGAL VE BILIM algisiyla TEKLEMIS, MUTLAKLASTIRMIS ve bunu bir DOGMASAL INANC haline getirmistir.
     
    Boylece insanoglu turu ve biri mustakil var olma temelinde KENDI KENDINI KENDI OLMAYARAK YAPILANDIRMISTIR. Boylece kendine ait olan tum yetilerini kullandiginin farkindasizliginda olarak bu yetileri kendini ozdeslestirdigine bir cesit FIZIKI YA DA ZIHNI KADERCILIK olarak teslim etmistir.
     
    Kisaca kendi kendini kendi yapilandirmisligi ile CENDEREYE SOKMUSTUR. Kendi kendine kendi eliyle BOYUNDURUK TAKMIS VE ONA TUTSAK ETMISTIR.
     
    Bu kisaca insanoglunun kendilik sorununun, KENDILIK BILISSELSIZLIGIDIR.
    Peki ne yapmistir?
     
    Insanoglu yapi ve isleyis temelli yapilandirilmisligini EGO denilen sahte bir benlik ile kaplamistir.
     
    Bu ego benligi insanoglunu olmasi gereken zihni ve davranis duzen ve sistem kurum ve kurumsallasma yasam ve iliski temelinde UYGUNSUZ OLARAK insanlastiramamis, evrensellestirememis, bilimsellestirememis ve bilissellestirememistir.
     
    Insanoglu kendini ego temelinde yapilandirirken kendine kendi gozlemi algisi temelinde ornek aldigi hayvani ornek secmis ve ego temelinde bu hayvanin her turlu yeti ve ozelligini anlam ve manalandirmistir.
     
    Nedir, bunlar?
     
    Basta; siddet, guc, otorite, iktidara dayanan HUKMETME HAKIMIYET YONETME, BASKI, ZORLAMA, MUDAHELE ve tum bunlari saglayacak her turlu dusunce ve davranis.
    Dayandigi temeller;
     
    Cikar ayrimcilik ve yararcilik.
     
    Ben temelli-egoizm, bencilik, bananecilik, bireycilik, bireyci akilcilik ve bireysellik.
     
    Yasam ve iliski temelli;
     
    Metafizik, etik, estetik ve bunlara bagli olarak inanc ideoloji ve de bunlara bagli olarak dogruluk haklilik hakkaniyet.
     
    Tarih;
     
    Bunlarin getirdigi savaslar mucadeleler duzen ve sistemler kurum ve kurumlasmalar yasam ve iliskiler.
     
    Bu UYGUNSUZ YAPILANDIRILMISLIGIN YAPI VE ISLEYISININ GETIRDIGI
     
    Carpik, sozde, alternatif klasik bilim ve felsefe buna bagli olarak gelisen her turlu dini yapilanma (butun ideolojik inancsal bir nitelikli insanoglunu nicelik olarak degerlendiren ve kendi niteliginin gucu ve iktidarina zorlayan bunu toplumsal olarak dayatan izmler duzen ve sistemler)
     
    Aslinda konu cok yonlu cok detayli cok derin ve cok kavramli bir konudur.
     
    Kisaca insanoglunun kendilik sorunu, insanlasamama, evrensellesememe, bilimsellesememe ve bilissellesememe ve bunun bir alt kademesi olan insanoglu turu ve biri oldugunun bilisselsizligi sorunudur.
     
    Demekki once insanoglu kendi mustakil var olan tursel ve birsel yapi ve isleyisinin varligini baska bir seyle ozdeslestirmeden algilayacak, kavrayacak ve idrak edecek bunu once kendi birinin birsel bilisselligi ile basaracak ve bu birsel bilisselligi hem kendi biri hem turu ile birlesme butunlesme hem de diger algiladigi hesey ile bir uygunluk temelinde yasam ve iliski kurmak icin de ZIHINSEL DEVRIMINE yonelecek.
     
    Buradaki bilissellik insanoglu fiziki ya da vucutsal her turlu hareketinin yonunu ve yonlendirimini saglayan zihinsel yapilandirilmisligin farkindaligi ve bilincliligidir.
     
    Iste ancak o zaman insanoglu; bu ego temelli dogal ve fenomenal zihniyetin getirdigi; emperyalist zihniyet, tanrisal zihniyet, cikarci zihniyet, ayrimci zihniyet, hakimiyetci/ustunlukcu zihniyet inancsal zihniyet, ideolojik zihniyet metafizik/etik/estetik zihniyetin ve bunlarin getirdigi davranis yasam ve iliski kurdugu duzen ve sistem kurum ve kurumlasmasinin UYGUNSUZLUGUNUn farkina varir ve bilincine erisir.
     
    Tabi ki her seyden once KENDINI NE ILE OZDESLESTIRMISSE ONDAN KURTULMASI VE ARINMASI ve de kendi mustakilliginin ve de turunun YAPILANDIRILMIS BILGININ TEK VE ALTERNATIFSIZ YAPILANDIRANI VE ISLETENI oldugunu algilamasi gerekir.
     
    Cunku baska turlu kendi kendine giydirdigi EGO ELBISESININ BU BOYUNDURUGUN VE BUNA BAGLI ONU INSANLASTIRMAYAN HER TURLU TUTSAKLIGIN farkina bile varamayacaktir.
    Farkindalik, algilama, idrak etme, kavrama, bilinc ve bilissellik ise; insanoglu numenal yetisinin ZIHINSEL temelli ogeleridir.
     
    Bunlarin isleme konmasi ise bunlarin bunyelerinde yer etmis ne varsa DEVRIMCI SORGULAMASI ile mumkundur.
     
    Bu sorgulama da ancak bir rahatsizligin zararin ya da sorunun BILINCALTINDAN BILINCLI OLARAK BILINCE CIKARILMASI ile mumkundur.
     
    Zaten boyle bir sorun rahatsizlik ya da zarar algisi farkindaligi v.s. yokta; KISI SAHTE EGOSUNUN SAHTE RAHATLIGINDA SAHTE MUTLULUGU YASIYORSA yapacak bir sey de yoktur.
     
    Cunku bu sahteliklerin temeli KENDI KENDISININ SAHTE OLMASI YANI KENDISINI OZDESLESTIRDIGINDE YOK ETMESIDIR.
     
    Bu da ilk olarak KENDINI NEREDE YOK ETMISSE ORADAN BULUP CIKARMASI anlamini tasir.
    Konu ile ilgili ilgilenen ve sorusu olan katki yapmak isteyen ve bilgi dusunce paylasmak isteyen arkadaslar, burdan ya da, asagidaki linkten katkilarini ve mesajlarini dile getirebilirler.
     
    http://www.turkish-media.com/forum/topic/292892-evrensel-insana-sorular/
     
    Size hem bir ipucu hem de bir soru?
     
    Insanoglu kendisini felsefenin varlik dalini isleyen metafiziginin ontolojik dalinda ararsa bulamaz, cunku zaten orda kaybetmistir.
     
    Madde de kaybetmesi, materyalizmdir
     
    Dusunce de soyutta kaybetmesi idealizmdir
     
    Zaten pozitivizm olarak mustakil var olan varlik yoktur.
     
    Kisaca kendisini "tek, mutlak, ilk" akilciliginda kaybetmistir.
     
    Indirgemeci, determinist monist/dualist ideolojik inancsal dogrusunda kaybetmistir.
     
    Gercek varlik algisinda, yukaridaki ayni temelde nesnellikte, oznellikte ve isimcilik te kaybetmistir.
     
    Teolojideki "tanrinin varligi" temelli olumlu/olumsuz bakis acisinda izminde kaybetmistir.
     
    Fizik otesinde ya kendini ozdeslestirerek ya da "yok sayarak" kaybetmistir.
     
    Etikte; siyasal, sosyal, ahlaki, milli, dini, geleleneksel, kulturel, toresel sorgulanmaz verildigi gibi alinan degerlerde kaybetmistir.
     
    Dogru/yanlis-iyi/kotu-guzel/cirkin ikileminde ve ideolojik inancsal dogrulamasinda kaybetmistir.
    Savunusunda karsi cikisinda ikna etme/olmasinda sabitlerinde dogmalarinda suru psikolojisinde korku felsefesinde kaybetmistir.
     
    Toplum icinde toplumsal kisiliginde kaybetmistir.
     
    Kisaca kendisine dogumundan itibaren verilen her turlu degerde, veride, tabuda bunlara yonelik yasatilmasinda kaybetmistir.
     
    Tartismada, atismada, satasmada, mudahelede, baski kurmada, zorlamada, karsisindaki adina konusmada, distalamada, otekilestirmede, kutuplasmada ayirmada, cikarda, ustunluk ve hakimiyette kaybetmistir.
     
    Senin aklina baska kaybettigi alan, kavram v.s. gelirse; ekleyebilirsin.
    Sorum ise su;
     
    Madem, felsefenin metafiziginde, etiginde, estetiginde, dilde ve hatta bilim de, teknikte (cunku sadece kullanici) bulamayacak ise;
     
    Kendisini aradigini farzedersek, NEREDE, NASIL BULACAK?
    _________________
    Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  8. evrensel-insan
    Bunu tam olarak aciklamadan once, analojik ve ...e gore temelinde mana ve anlam cikarma masntigina bagli olarak, evrensel-insan zihniyeti herseyin tek algilanabilir temeli olan bilginin, baslik temelindeki detayli aciklamasini sunmaya calisacagim.
     
    Bilgi kavrami olarak elimizdeki en genis ozdeslik/esitlik
     
    Bilgi=Kavramsal harekettir.
     
    Burada basta hareketin kavramsalligi ile kavramin hareketselligi ters bir mantik ile ic icedir.
     
    Genelde her bir ikilem de isim ile onu niteleyen sifat ic ice ve ickin olarak yer degistirirken, anlam/mana da degisir.
     
    Mesela kavramsal harekette, hareketi niteleyen kavram iken, hareketsel kavram da, kavrami niteleyen harekettir.
     
    Iste yukasridaki esitligi daha detaylandirmak ve algilamak adina, hareketi ve kavrami ortaya koyan insanoglunu hatirlamamiz gerekir.
     
    Yine ayni sekilde insanoglunun fenomenonumenal ve numenofenomenal hareketini de hatirlamak gerekir.
     
    Bunun yaninda kavram ve harekete anlam ve icerik veren, algi ve gozlemi de unutmamak gerekir.
     
    Boylece bilgi=insanoglu, fenomen, numen, kavram, hareket, algi ve gozlem olarak 7'li temelde ortaya cikar.
     
    Iste bu temelde
     
    Bilgi=gozlemsel alginin/algisal gozlemin; kavramsal hareketi/hareketsel/kavrami temelinde bir esitlige ulasir.
     
    Tabi ki bilginin, fenomen, numen ve insanoglu ile olan bagini unutmamak kaydi ile.
     
    Yukarida ikilemlerdeki ickinlikten bahsetmis ve sifatin ismi nitelediginden ve isim ile sifatin yer degisiminden ve de bu degisimin getirdigi mana ve anlam farkindan bahsetmistik.
     
    Simdi bunu biraz daha detaylandiralim.
     
    Gozlemsel algi-alginin gozlem ile nitelenmesi
     
    Algisal gozlem-gozlemin algi ile nitelenmesidir.
     
    Iste bu ikilemdeki ickinlik, BILGININ IC VE DIS BILGI OLARAK FARKLILASMASINI GETIRIR.
     
    Buradaki "ic" kullanimi, kisinin kendine aldigi bilgi iken; "dis" kullanimi da kisinin disari verdigi bilgidir.
     
    Yani kisi gozlemsel algi ile KENDI KENDINE BILGI VERIRKEN, algisal gozlem ile DISARIYA BILGI VERIR.
     
    Cunku, gozlemsel algi, kisinin kendi adina kendine yaptigi iken, algisal gozlem, kisinin algiladigini davranis olarak gozleme yani disa sunmasidir.
     
    Iste bilimsellik ve bilissellik burada kendini gosterir.
     
    Bu ickin ikilemin kisi tarafindan kontrolu ve GOREV DEGISIMI ANCAK BILISSELLIK ILE MUMKUNDUR.
     
    Bu su demektir, genelde bilissel olmadan yapilan her turlu bilgi alimi ve sunumu, ideolojik inancsal temelde; etik, metafizik ve estetik temeldedir.
     
    Daha once kavram temelinde bilginin cesitlerini, fiziksel, sosyal ve matematiksel/mantiksal olarak ortaya koymustuk.
     
    Simdi de buna hareket temelinde, olgu, gercek ve dogru cesitlerini ekleyecegiz.
     
    Iste buradaki bilimsellik, bilindigi gibi; olgusal gecerlilik temelindeki bilgi cesitleridir.
     
    Akilciligin temeli ise, gerceksel ve dogrusal temelli bilgi cesitleridir.
     
    Basta bilissellik, bu iki felsefi ve bilimsel farki algilayacak bilinc ve farkindalikta olmalidir.
     
    Peki soralim, kavramsal hareket temelinde, algisal gozlem mi, yoksa gozlemsel algi mi bilimseldir?
     
    Bunun algilanmasi BILISSEL TEMELDE BILIMSELLIK ILE FELSEFILIK FARKININ ALGILANMASIDIR.
     
    Eger algi on planda ise, beyinde otomatikman yerlesmis ALGIYA YON VERECEK CORE FAITHLER, DOGMALAR VE SORGULANMAZLAR mevcuttyur.
     
    Iste bu temeldeki yapilandirilmis bir alginin gozlemi ne bilimsel, ne serbest, ne sinirsiz ne de teslimiyet disidir. Yani ortada ideolojik inancsal temelde bir sahiplik ve sabitlik taraf soz konusudur. Felsefi temelde, metafizik, etik ve estetik.
     
    Demekki bilimsellik, bilissel olarak; GOZLEMSEL ALGIDIR. Cunku alginin on yargisi devrede degildir ve gozlem tum sinirlardan arinmis olarak gozlem yapmakta ve burdan OLAN ALGIYA DEGIL, YENI BIR ALGIYA VARMAKTADIR.
     
    Iste ayni temel, KISININ KENDI KENDINE VERFDIGI BILGI TEMELIDIR. Yani gozlemsel algi.
     
    Yalniz hatirlarsak, "ifade iliski midir/celiski midir" basliginda; gozlem ile algi arasindaki ters oranti burada da sorundur.
     
    Yani bilissel olmayan beyinler, otomatikman disariya algisal gozlemini sunacaktir. Bu sunumun kisinin kendi gozlemsel algi bilgisini ne kadar yansitip yansitmadigi farkli bir yazisma konusudur.
     
    Iste buradaki bilissellik, ALINAN BILGININ AYNEN GOZLEMSEL ALGI TEMELINDE DISARI VERILEBILMESIDIR.
     
    Cunku bilimsel olarak bilissellik bilir ki, gozlemsel algi algi sartlanmisligindan ve yapilandirilmisligindan bagimsiz hareket edebilirken, algisal gozlem; algi sartlanmisliginin ve yapilandirilmisliginin temelinde gozlem sunmaktadir. Yani buradaki gozlem YALIN DEGILDIR, SUBJEKTIFTIR. Yani kisinin algi sartlanmisliginin temelinde ve bagimliligi altindadir.
     
    Iste kisilerin dogma olarak ideoloji ve inanclarina dogrui ve gercek olarak sahiplenmesi ve savunusu da, buradan kaynaklanir.
     
    Kisaca fenomenonumenal ile numenofenomenal farkjini da ortaya koyalim.
     
    Buradaki fark nitelik ve niteleme farkidir. Hangisi hangisini niteler?
     
    Iste buradaki niteleme de bilimsel olan, fenomenonumenal iken, bilissel olan numenofenomenaldir.
     
    Yalniz algi temelli gozlem ve bilgi de ise, bu tamamen birbirinden kopuk, temelde; ideolojik inancsal determinizm indirgemeci ve monist bir sahiplenme ve savunu icerir.
     
    Yani fenomen ile numenin ikili birlikteligi algisi yoktur, ya biri ya digeri algii ve hatta ikisiu de degil, kavram algisi mevcuttur.
     
    Insanoglu her turlu turetilmis bilgiyi, kavramsal hareket/hareketsel kavram olarak ogerenir, kullanir v.s. ayni sekilde kendi de turetir ve boylece yeni algisal temelde ideolojiler inanclar gercek ve dogru kaynakli olarak ortaya cikasrken, gozlem temelinde de bilissel olarak teoriler ve olgular ortaya cikar.
     
     
    Yalniz cagimiz artik, dogal/fenomenbal zihniyet temelinde hemen hemen algisal temelde ideoloji v e inanc temelli dogru ve gercek turetiminin sonuna gelmistir. Cunku insanoglu bu temelli bilgisi hem kapasitesini hem de miladini doldurmustur.
     
    Iste o yuzden cagimiz ve toplumumuz bilgi temellidir. Bu da ancak sartlandirilmis algi ile degil, yalin gozlem ile mumkundur. BU DA YENI ALGI UFUKU DEMEKTIR. Bu ufuk ta yeni kavramsal ufuklari ve hareketleri dogurur.
     
    Yoksa artik akilci ve algisal bilgi tikanmistir, butun yaptigi kendi tikanmisligini savunma, baska tikanmisliklara da karsi gelme temelindedir. Tek amac, "benim algimin dile getirdigi dogru ve gercektir" ikna inadi ve kisir dongusudur. Bu da guc ve otoriter temelli bireyci akilciligin mesru ve mubah kildigi ve dogal kalici v.s. olarak kabul ettirmeye calistigi teslimiyetten baska bir sey degildir.
     
    Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  9. evrensel-insan
    20. y.y. ile gelen kavramin onemi ve abductive ve de analojik temeldeki her turlu anlam ve mana cikariminin ...e gore temel ve hedefine gore; Din felsefesi ve teolojideki her turlu inanc en basta dini uygulama ve teolojik inanc olarak iki ana farka ayrilmaktadir.
     
    Teizm din felsefesi dalindaki pozitifizmi icerirken, yani hem kisinin bir dini olmasini ve dini yonlendirim ve yaptirimlari uygulamasini icerirken; deizm, tamamen dini uygulama ve dini yonlendirim ve yaptirimlardan bagimsiz ve inancsiz bir anlam ve icerik tasimaktadir.
     
    Iste teizm ile deizmi biribirinden farkli kilan bu DINSIZLIK, DINI UYGULAMASI OLMAMA farkidir.
     
    Teizmin deizm ile ortak noktasi ise, teolojik inanctadir. Her ikisinin de bir teolojik pozitif inanci vardir. Yani, IKISIDE DUNYEVI degildir.
     
    Buradaki ana fark, dini temeldeki; teolojik inancin, kisiye dunyevi yukledigi her turlu yonlendirim ve yaptirimin, yerine gore dunya otesinin ve doga ustunun, teolojik inancin kisi uzerindeki her turlu etkisinin onun yasam ve iliskisine mudahelesinin, ya da teolojik inancin herseyi ollayan ve kontrol altinda tutan bir insanoglu beyin yetisine ait ozelliklere sahip olup olmamasina inancin farki vardir.
     
    Deistler genelde ya dinsiz bir teolojik yukumluluk, ya da dinsiz bir teolojik yukumsuzluk tasirlar.
     
    Mesela varolusculuk, mistisizm, tasavvuf ve her turlu inanilan teolojik guce ulasim ile; bu ulasimi gereksiz goren, sadece bir teolojik belirli/belirsiz guc inanci farki; deizm de teolojik inancin oznesini ve ogesini kisiye karsi ustun yonlendirici ve yaptirimli kiladabilir, kilmayadabilir.
     
    Iste bu temelde deizmi dinden bagimsiz bir teolojik inanca tasidigimizda, diger teolojik inancsal bakis acilari; teizme gore degil de; deizme gore bir deger kazanmasi gundeme gelir.
     
    Iste deizme teolojik duzeyde ve inanc temelinde; olumlu bakis teolojik inanc gucunun belirliligidir. Ornek verirsek; panteizm ve hyloteizm.
     
    Bu bakis acisinin belirsizligi ise agnostisizmin bakis acisidir. Buradaki belirsiz bakis acisinin teolojik bir oznel/nesnel guc olabilirligine yakinlik; deist agnostizmi, boyle bir olabilirligin yoklugu ise deist olmayan agnostisizmin bakis acisidir.
     
    Gunumuzde bilnen teolojik durustaki olumsuzlugun kesinligi ise, ya deizmin karsiti ya da tamamen deizm disi bir durusu sergilemektir.
     
    Ateizm semsiyesi altindaki bu bakis acisinin, ana farki deizme karsitlik ya da deizm disilik farkidir.
     
    Yani ya antideizm ya da nondeizm farkidir.
     
    antideizm temelde deistik bir mucadele icermekte birlesirken; nondeizm de, kendi bunyesinde teolojik bir oznel/nesnel guc ve oge disiligin hangi temelde ortaya konmasi olarak cesitlilik kazanir.
     
    Buradaki diger bir fark ta; teolojik olarak deist, antideist ve nondeist durustaki; kisisellik ile toplumsallik farkidir.
     
    Toplumsallik farki her turlu karsi mucadele ve mudaheleyi icerirken; kisisel durus, sadece kendi durusunu dile getirmek ile sinirlidir. Kisaca hak ve ozgurlukler olarak konuya bakmakta ve burada ya kisisel pasif, ya da kisisel aktif bir durus sergilemektedir.
     
    Buradaki din felsefesi temelli her turlu duzen sistem temelli dini uygulama zorlamasina baskisina ve mudahelesine yonelik dinsiz ve dindisi temelli hak ve ozgurluklerin saglanmasi mucadelesinde; deizmin her cesidi, antideizm ve non deizm ile ortak mucadele verir.
     
    Sonucta deist bilinc duzeyindeki bir beyin, aslinda teolojik inanc durusunun TOPLUMSAL DEGIL DE, KISISEL BIR DURUS OLDUGUNUN FARKINDA VE BILINCINDE OLMASI GEREKIR.
     
    Bu da kisaca sadece kisiyi ilgilendiren bir teolojik durustur.
     
    Sorun teolojinin duzen/sistem temelli toplumsal yonlendirim ve yaptirimindaki din uygulama temelli zorlamasi, baskisi ve mudahelesindedir. Iste tum deizm cesitlerinin kendi hak ve ozgurlukleri adina bu toplumsal baskiya karsi vermeleri gereken mucadele soz konusudur. Bu mucadele de teizmin degerlerine karsi degil; teizmin toplumsal baskisina karsidir.
     
    Cunku bu baski insan haklarinin evrensel hukukunda hak ve ozgurluk ihlalidir. Her teokratik ve otokratik duzen sistem insan haklarini ihlal etmektedir.
     
     
     
    Iste teizmin dini temeldeki tabani bir inanc degil; bir uygulama ve yonlendirim/yaptirimdir. Kisaca bir kisi ya bu uygulamadaki yonlendirim/yaptirimlara yasam ve iliskisinde yon verir ya da vermez.
     
    Dolayisi ile ozel bir dini ve teolojik oznesi olan bir teist te MONOTEISTTIR ve onun icin diger din uygulamalari ve dine ozel teolojik oznelere yanasim DEISTIK YANI OLUMSUZDUR.
     
    Demekki HER BIR DINI OLAN MONOTEIST GENELDE DIGER DINLERE KARSI VE ONLARIN TEOLOJIK OZNELERINE KARSI DA DEISTIK BIR BAKIS ACISI GOSTERIR.
     
    Iste bu bir teistin kendi uygulama ve teolojikinanc IC CELISKISIDIR. Cunku o da din ve o dine bagli teolojik ozne temelinde diger dinler ve onlarin teolojik oznelerine olumsuz bakar.
     
    Yani BIR TEIST OZELDE TEIST, GENELDE DE DEISTTIR.
     
    Iste "nonreligious/no religion" bu temelde deizmin ve her turlu teolojik durustaki olumlu/olumsuz bakis acisinin "benim bir dinim yok. Ben dini uygulamalardaki yonlendirim/yaptirimlardan kendimi muaf tutuyorum ve buna yasam ve iliskimde gerek/luzum duymuyorum ve onem vermiyorum" demektir.
     
    Zaten boyle bir algi biligi bilinc ve farkindaligin bilisselligi; dini uygulamalarin yonlendirim/yaptirimlarini da tartismaz. SADECE BUNLARI UYGULAMAYAN BIR KISI OLARAK, HAK VE OZGURLUGUNU TALEP EDER. Zaten bu onun insan hakkidir.
     
    Bu temelde ozel bir din felsefesi olan islam uygulamalarini ele alirsak, bir herhangibir dini olmayanin ve dine yasam ve iliskisinde yer vermeyenin; bu ozel dinin getirdiklerini tartismasi da mantiksal degildir. Cunku bilir ki dini uygulama da ayni dinsiz olma gibi kisinin hak ve ozgurlugudur.
     
    Yine ayni temelde bu ozel din felsefesi olan islamin teolojik oznel gucu olan Allah'in da tartismasi bu temeldse mantiksal degildir.
     
    Cunku deist durusun her turluolumlu ve olumsuz durusu ozel bir din felsefesinin teolojik oznesini degil; her turlu din ya da dinsiz felsefenin teolojik oznelerini genelde tartisir. Cunku bu konudaki bilinc ve algi ozel bir teolojik ozne de degil, her turlu teolojik ozne inanci temelindedir.
     
    Buradaki bilimsellik te iki yonludur. Teizm temelli dini uygulamalarin ve yonlendirim/yaptirimlarin toplum uzerindeki ve kisi uzerindeki sosyo-psikolojik etkisi ve bunun sorunu; deizm temelli bir teolojik olumlu/olumsuz bakis acilarinin bilimsel olmadigi ve bilissel olarak ta kisi ve toplum uzeriundeki sosyo-psikolojik etkisinin sorunlari.
     
    Buradaki sorunlar da din felsefelerinin ve teolojik olumlu/olumsuz duruslarin zihinsel ve davranissal insanligin yasam ve iliski duzen ve sistemindeki sosyo-psikolojik etkisi ve kisinin ve de toplumun her turlu nitelik gelisiminde nasil ve neden birer engel oldugunun ortaya konulmasidir.
     
    Iste bu da toplumsal egitim ogretim yetistirim ile ve birey yetistiriminin bilimsel bilissel ve bilgiselligi ile serbest dusunen beyinler yetistirerek saglanir.
  10. evrensel-insan
    Bilinc, turkce literaturde genelde suur ile ayni anlamda algilanan bir kavramdir. Halbuki suur bir yasam yetisi iken, bilinc bir numenal yetidir.
     
    Bilinc: insanoglu numenal yetisinin algilama, kavrama, idrak etme ve bilme ve de insanoglunun dusunce ve davranisini hem ozgur irsadesi hem de bilerek ve algilayarak yerine getirmesidir.
     
    Bilincli olmak: Kisinin dusunce ve davranisinin algisinda, bilgisinde ve farkinda olmasi. Yani neyi neden yaptigini, ne dusundugunu,ne den oyle davrandigini kendine ve baskasiuna izah edebilme, aciklayabilme durumudur. Bu durum hem ozgur iradeli hem de bilincaltisartlanmisliginin alisilagelmis bir hareketi olabilir.
     
     
    Bilincalti: Kisinin beynine dogumdan itibaren yerlesmis her turlu veri, deger ve tabunun; otomatik, yerlesmis ve alisilagelmis olarak uygulanmasi ve yerine getirilmesidir. Sorgulanmaz, degerlendirilmez ve dusunmesi yoktur. Sadece olan dusunce yerine gelir ya da getirilir.
     
    Bilinckapaliligi: Kisinin bir dusunce , davranis ya da bilgiye; direk karsi cikmasi, duymak/gormek istememesi ve onu kendinden uzak tutma girisimi ve onu beynine almaya algisinin kapali olmasidir. Bu her konu kavram ve deger de veride olabilir. Bir cesit sabitfikirlilik, tutuculuk, gericilik, cagdisilik ve muhafazakarlik denebilir.
     
    Bilincacikligi: Kisinin beyninin duyum ve duyularinin bir dusunce, davranis ya da bilgiyi algilayabilme, degerlendirebilme ve ustunde dusunme uretebilme durumudur. Bilinc acikligi bilincaltinin tam tersidir. Cunku bilincin aldigi bilincalti ile mucadele eder ve kisi cikmaza ve bosluga dusebilir, korku ve endiseye kapilabilir ve kendi beyninde bilincli ya da bilincsiz bu yenilik ile kabuillenme karsi koyma mucadelesi verir.
     
    Bilissellik: Bir dusunce bilgi davranis konu ve kavrami algilayabilme, idrak edebilme kavrayabilmedir. Bilincin acikligini gerektirir. Ayrica bilissellik bilincli olmak ve ozgur irade farkindaligi da gerektirir.-cognitivizm
     
    Bilisselsizlik: Bir dusunce, bilgi davranis konu ve kavrami algilayabilememe, kavrayabilememe, idrak edebilememe durumudur. Bilincin kapaliligi yaninda o dusunce, bilgi v.s. duzeyinde bir ogrenim ve bilgilenim almamis olma durumudur.-noncognitivizm
     
    Bunun iki yoku vardir, Bilissel olan ve bilissel olmayan.
     
    Bilissel olan konu kavram v.s. yi kavradigi, idrak ettigi, algiladigi halde; gereksiz, luzumsuz, anlamsiz v.s. olarak degerlendirmektir.
     
    Bilissel olmayan ise konu kavrami kavramaya, idrak etmeye ve algilamaya beynin cesitli nedenlerden kapaliligidir.
  11. evrensel-insan
    Bugun Turkiye genelinde olup biten sokak direnisleri ve de sokak gosterilerini ulkemizin gencligi ve bu gencligin bugun neden nerde yer aldigini degerlendirecegim.
     
    Bugunun gencligi genelde 1990 ve sonrasi dogumlu olanlardir. Bugunku halk direnisine baktigimiz zaman kitlesellik orani olarak bu gencligin direndigini goruruz.
     
    Bu genclik AKP iktidara geldiginde ya ilkokul, ya da orta okul caginda idi.
     
    Bu gencligin en buyuk avantaji dunyanin da avantaji olan her turlu dunyanin ve bilgisinin internet, sosyal medya ve teknik sayesinde ulasabilmesi ve dunya dahil herseyden haber alabilme olanagina sahip olmasi idi.
     
    Bugun basta diktatorun gonulluluk ve bilinclilik disi her turlu cikar saglanarak topladigi Yesilkoy, Mersin, Adana ve Ankara gencligi de ayni yastaki genclikti.
     
    Ben bugun DHA' dan ve daha once de DHA' dan diktatorun yaptigi her iki konusmayi da canli takip ettim.
     
    Bugunku Esenboga/Ankara diktator konusmasindan sonra da Beyaz Tv'de ropartaji yapanin genclige sorularini ve yanitlarini izledim.
     
    Ortada cok bariz bir fark vardi.
     
    Taksim gezi parki ile yola cikan genclik ile Esenboga'da 100 Tl karsiligi ve de cesitli tehditlerle toplanan genclik arasinda iki ana fark vardi.
     
    Gezi parki gencliginin yaraticiligi ve birey bilinc ve farkindaligi
    Esenbuga gencliginin bilgisizligi emir kullulugu ve kendi adina konusamamasi.
     
    Su anki gencligin bir onceki nesline basktigimiz da, onlar da 1960 ve 1970 dogumlular. Bu genclikte her iki askeri darbede de ya cocuktular ya da genctiler
     
    .Simdi bu iki bugunku genclige baktigimizda, AKP'nin neden iktidar oldugunu da algilamamiz mumkun. Cunku bugunku gencligin ebeveynleri, iki askeri darbeden cikmis ve askeri darbenin nasil bir insanlikdisi uygulama ortaya koydugunu gormustu. Dolayisiyle bu devrin gencleri olan bugunku neslin ebeveynleri, ve zamanlarinin sag/solcatismasina katilan politik gencleri; ister istemez, AKP'nin sivil ve demokratik soylemlerinin oyununa gelmisler ve sirf askerin gelmemesi adina, AKP'ye oy verdi.
     
    Kisaca bugunku genclik bir cesit AKP'li ebeveyn ile buyudu. Iste bu ebeveyn ve ondan bir onceki nesil olan 1940 ve 1950 dogumlular da ne zaman AKP'nin ic yuzunu politik olarak algiladilar ve bu algidaki genclik ile birlikte 2010 ile baslayan T.C. Devleti onceki milli politikasi ile direnise gectiler.
     
    Iste bugunku genclik, bu politik cekismeden (milli ve dini politik) pek rahatsiz olmadi.
     
    Iste ne zaman AKP'nin dini politikasi ideolojik olarak gencligin yasam ve iliskilerinin her turlu hak ve ozgurlugunu otokratik teokratik bir disipline diktatorce cekmeye calisti, iste bu genclik o zaman ayaga kalkti.
     
    Cunku bu genclik sorgulayan bir genclikti, hak ve ozgurluklerin bilincinde ve farkinda bir genclikti. Iste ebeveynlerinden burda ayriliyorlardi. Onlar ebeveynleri gibi politik degildiler. Yalniz ideolojik olarak ulkenin ve toplumun teokratik bir otokrasiye dogru gittigini algiladilar.
     
    Burada ilginc bir diktator cikisi, bugunku genclik ile T.C. Devletinin politik gencligi olan ebeveynlerini birlestirdi.
     
    "iki ayyas" politikebeveynlerinin
    "icki yasagi" da bugunku gencligin bardagini tasiran son damla oldu.
     
    Boylece ulke genelinde politik ve ideolojik olarak AKP'ye karsi cikis meydanlarda birlesti. Bu arada 1940 oncesi doganlar ve sagligi el verenler de zaten ayni T.C. Devleti politikasinin gencligi idi. Iste boylece tum ulkenin her turlu ve her yastaki vatandasi biatcilar cikarcilar seriatcilar ve teokratik otokratik ideolojik politik islam yanlilari haric gezi parki direnisinde bulustu.
     
    AKP'nin basta kendine bagladigi genclik biatci ve sorgulamayan genclik olarak sadece cikar temelinde ve egitildikleri temelinde AKP'nin yanindadir. Onlarin ebeveynleri de ya inancsal muslumanlar ya da hala AKP'nin diktatorlugunu sirf islam adina "demokratik" olarak algilayan ya da %50'yi demokrasi sanan kesimdir.
     
    Evet bu durumda bakalim.
     
    Bugunlerde baslayacagi algilanan bir sokak kutuplasmasinda, acaba kitlesel olarak gezi parki halk direniscileri mi, yoksa biatci ve henuz AKP'nin diktatorlugunun ve de politik/ideolojik islam otokrasisinin farkina varamayan ve hala AKP'yi bir yerde her turlu cikari icin destekleyen kesim mi sayi olarak biribirine ustun gelecek?
     
    Bu arada askerin ve de kendini cesitli nedenlerle seyirci durumunda tutanlarin ve cekimserlerin kitlesel %'si nedir? ve boyle bir kutuplasma da, acaba nerede yer alacaklardir?
     
    Buyun bunlari yasayipo cok yakinda gorecegiz. Buradan bugunku genclige uc genc yetistirmis olarak 1970'lerin de genci olarak soyleyecegim soz sey sudur.
     
    Yasaminizda ya biat edersiniz kul madde mal meta olursunuz.
    Ya yasaminizi kendiniz yasama adina her verileni sorgular birey bilincine ulasir ve kendinizin dahil tum insanligin hak ve ozgurlugu icin mucadele verirken, kimsenin de hak ve ozgurlugune mudahele etmezsiniz.
     
    Iste bu gezi parki gencligi boyle bir hak ve ozgurlukcu gencliktir, diger gencligin onlarin her turlu ebeveyninin, ve de daha onceki nesilinin toplumun her turlu ekonomik politik ve ideolojik kesiminin bugunku gezi park gencxliginden ogrenecegi cok sey var.
     
    Sadece onlari takip edin, yaptiklarini algilamaya calisin ve eger karsi cikacaksaniz da, sizlerin neden onlarin yaptiklarini yapamadiginizi sorgulayan.
     
    Cunku ulke toplum ve dunyanin insanlik ve her turlu degerinin gelecegi bu dunya sorgulayici gencliginin kendilerini duyurabilmesine ve bilincli ve farkinda olarak azimle kararla ve tam bir insanlik bilinci ile dusunup davranmasina baglidir.
     
    Hepimiz bugunun gezi parki direniscisi genclerden ogrenecegi o kadar cok sey varki.
     
    Bizler boyle bir genclik yetistirebildigimiz icin ben sahsen kendi adima ve insanlik adina cok mutlu ve umutluyum.
     
    Boyle bir gencligin yetisiminde kendi adima vermis oldugum dusunce ve bilgi paylasiminin da bosa gitmedigini boylece gormus oluyorum.
     
    Bu da beni daha bir dusunce ve bilgiye sarilmami kendimi her turlu her konuda sorgulamami ve en azindan bu gencligin gerisine dusmeme adina da kendimi en az onlarin kendilerini gelistirmesi kadar gelistirmemi sagliyor.
     
    Ulkemin ve toplumumun sorgulayici bilincli farkin farkinda olan birey olmus gencleri, sizinle kendi adima dunya gencligi adina ve insanlik adina gurur duyuyorum.
     
    Cunku bu bilincli birey cikisinizla sadece ulkemize ve cografyamiza degil; dunyaya ve cografyasina yeni bir soluk getirdiniz.
     
    Eminim sizleri yetistiren ve egitimde payi olan ebeveynleriniz de eski nesil de sizden gurur duyuyor. Cunku bugune kadar ulke ve toplumumuzda hic bir neslin yapamadigi bir seye imza attiniz. ideolojik politik bir teokratik otokratik diktatorluge, insanliginizla hak ve ozgurluklerinizle ve her turlu farkin farkinda olarak hak ve ozgurluk desteginiz ve savununuzla karsi ciktiniz ve direnmektesiniz.
     
    Durmak yok, yola devam. Sadece ule ve toplum degil; tum dunya sizleri gipte ederek saskinlikla anlamaya calisarak ve de kiskanclikla izliyor.
  12. evrensel-insan
    T.C. Anayasasinin ve bunun isleyisindeki devletin, hukumetin, meclisin ve iktidarin rolunu bir ulke ve toplumunda belirliyenin demokrasi mi yoksa otokrasi mi oldugudur.
     
    Once bazi sorular soralim.
     
    Anayasa mi devletin rejimin icerigini belirler, yoksa devlet ve rejim mi anayasayi belirler?
     
    Anayasa devletin ve rejimin anayasasi midir, yoksa hukukun anayasasi mi?
     
    Yani hukukun ve yarginin temeli hangisidir, anayasa mi, yoksa devlet mi?
     
    Aslinmda burada "devlet" darken, hukumetten ve meclisten bagimsiz bir devletten bahsetmek gerekir.
     
    Yani bir ulus ve ulke de politik kurumlar ile hukuki kurumlarin farkini yazili kanunlar ile bu kanunlarin isleyisini farkini da cok iyi algilamak gerekir.
     
    Eger Turkiye cografyasi ulkesi ve toplumu temelinde konusuyorsak, ANAYASA DEVLETIN REJIMINI VE ISLEYISINI HUKUKI OLARAK BELIRLIYEN VE TUM YASA VER KANUNLAR USTU UYULMASI GEREKENDIR.
     
    Yani, Anayasa devletin, hukumetin v.s. degil, hukukun anayasasidir.
     
    Once buradaki demokrasi algisinin olmasi gerekenine bakalim.
     
    Anayasa yazili bir metindir ve en basta bu metinde yazanlarin degisiminin onerilmesi demokrasisi gerekir.
     
    Yalniz burada onemli olan, herhangibir anayasal degisiklik saglanmadan, herkesin hukuki olarak anayasada yazilana uymasi gerekir.
     
    Mesela uniter yapinin degisimini onermek, anayasa ihlali degildir; ama unitewr yapinin degisimini islerlige koymak, bir anayasa ihlalidir.
     
    Mesela dokunulmazliklarin kaldirilmasini onermek anayasa ihlali degildir, ama bu onerinin devlet ya da hukumet yetkilisinden gelmesi ve uygulanmasi anayasa ihlalidir.
     
    Mesela sokaga cikmas yasaginin degisimini onermek, anayasa ihlali degildir, ama; bunu valiler eliyle uygulamak anayasa ihl;alidir.
     
    Kisaca, Anayasada yazili olanlari kimse ihlal edemez, ederse hukuki suc isler. Yalniz, her yetkili anayasa da degisiklik onerebilir.
     
    O zaman anayasa mahkemesinin gorevi, DEVLETIN YAPTIKLARINI SAVUNMAK VE DEVLET MAHKEMESI OLMAK DEGIL, AKSINE HUKUKU SAVUNMAK VE HER TURLU ANAYASA IHLALINI ISLERLIGE KOYANI, HUKUI OLARAK CEZALANDIRMAKTIR.
     
    Ne yazik ki, AKP iktidari hukumeti ve devleti, anayasayi ihlal ederek islerligi fiili olarak uygulamakta ve anayasa mahkemesi de hukuki bir mahkeme oldugunu unutup, bu anayasa ihlallerini kendine ters duserek uygulamaktadir.
     
    Yani anayasaya bakildiginda, T.C. laik, sosyal, hukuki ve insan haklarina bagli bir devlet olamaktan fiili olarak cikmakta ve Anayasa mahkemesi de buna sessiz kalmaktadir.
     
    Yani iktidar bir hukuk adami gibi, devleti de meclisi de, hukumeti de, hukuku da kendi belirlemekte ve bunu yaparkende anayasayi ihlal etmekte ve anayasa mahkemesi de bu ihlali kabullenmektedir.
     
    Iste totoliter rejimler de boyle dogmustur. Devleti, hukumeti, hukuku ve yargiyi ele geciren iktidar, kendi politik soylem ve uygulamalarini kanunlasstirarak dayatmis ve boylece kendi disindaki herhangbibir soylemi eylemi ANAYASAYA UYGUN OLSA DA yasaklamis ve yargilamistir.
     
    Ayni zamanda kendisi ANAYASAYI IHLAL ETSE DE her turlu hukuksuzlugu isler ve fiili hale getirmistir.
     
    Totoliter rejimler, demokrasinin olmadigi sadece tek bir sese imkan taniyan rejimlerdir. Kendi sesleri disindaki seslere de her turlu baskiyi teroru uygularlar, bu da fasizmdir.
     
    Eger bu totoliterlik, bir zumre ya da sinif degil de, bir kisi eliyle uygulanirsa; bu da otoriter bir rejim olur, burada da eger krallik ise zaten monarsidir, degilse de oligarsidir.
     
    Kisaca bugun, T.C. cografyasinda fiili olarak vuku bulan, gozaltilar, tutuklamalar, saldirilar, polisin askerin teroru, sokaga cikma yasaklari, polisin her turlu toplumsal gosteride terror estirmesi, dinin politik kullanimi, devlet hukumet yetkililerinin yargi Adina hukuk Adina emir vermesi ve istemde bulunmasi, medya uzerindeki baski ve butun bunlar icin cikarilan kanunlar ve yasalar, HEPSI ANAYASA IHLALIDIR VE SUCTUR.
     
    Cunku diktatorun de dedigi gibi, oretasda fiili olarak degismis bir rejim vardir ve bu rejim ANAYASAYA TAMAMEN AYKIRIDIR VE ANAYASA MAHKEMESI BU FIILI DURUMU YARATANLARI CEZALANDIRMAK DURUMUNDADIR.
     
    Iste bunu yapamamasi, zaten bu mahkemenin BIR HUKUK VE YAZILI ANAYASA MAHKEMESI DEGIL, IKTIDARIN, DEVLETIN VE HUKUMETIN HUKUKSUZ MAHKEMESI OLDUGUDUR.
     
    Aslinda bu ayni zamanda tum devlet ve hukumet yetkililerinin, ordu ve emniyetin de anayasa sucu isdlediginin bir delilidir.
     
    Yani asker guneydoguda sanki bir anayasal OHAL ve de SIKIYONETIM karari alinmis gibi hareket etmekle anayasa sucu islemektedir.
     
    Meclis boyle bir karar almadigi halde, bu uygulamayi durduirmamakla anayasa sucu islemektedir.
     
    Vali, sokaga cikma yasagi ilan etmekle anayasa sucu islermektedir.
     
    Polis gosteri hakkini kullananlara saldirmnakla, gozaltina almakla, tutuklamakla, anayasa sucu islemektedir.
     
    Diktator, HDP esbaskanlari icin dokunulmazliklarinin kaldirilmasi direktifi vermekle anayasa sucu islemektedir
     
    Mahkemeler tutuklama karari almakla hapis karari almakla anayasa sucu islemektedir.
     
    Kisaca, ulke ve toplumda tum devlet, hukumet, ordu guc ve yetkilileri, GELEN DIREKTIFLE HAREKET EDEREK ANAYASA SUCU ISLEMEKTEDIRLER.
     
    Iste diktatorun magdurluk politikasi da budur. Yarin herhangi bir sorunda "beni kandirdilar, ben yapmadim" v.s. deyip ve donup bugunku bu direktifleri uygulayanlari cezalandirabilir.
     
    Ayni "parallel" yarattigi bir sucunu onlari da tutuklatarak cezalandirdigi gibi.
     
    Evet bugun Turkiye'de Anayasa her tuirlu ulke ve toplumun devleti, hukumeti, ordusu, meclisi,ve kurum ve kuruluslari eliyle ve GELEN DIREKTIFLER ILE ihlal edilirken, anayasa mahkemesi de yine GELEN DIREKTIF VE ATAMALAR ILE bunacanak tutmaktadir.
     
    Evet, Turkiye'de bir anayasa sorunu vardir ve asnayasa degisikligi onerileri de gayet demokratiktir, ama herseyden once KENDI HALIHAZIRDAKI ANAYASASINI IHLAL EDEN, BIR DEVLET, HUKUMET, MECLIS, ASKER, POLIS, MAHKEMELER VE KENDI ANAYASASINI IHLAL EDEN BIR ANAYASA MAHKEMESI VARDIR
     
    Nasil mi, tek bir diktatorun verdigi emirler atatigi yandaslar ve verilen emirlere ters dusenlerin tutuklanmalari v.s. ile.
     
    Yani, YALAN, KORKU, TEROR, BASKI ile.
     
    Kisaca bugun ANAYASAYA UYGUN HAREKET ETMEK SUC hakine gelmistir.
     
    Ustelik ANAYASA MAHKEMESI DE BU SUCU ISLEMEMEK ADINA, KENDI ANAYASASINI IHLAL ETMEKTEDIR.
     
    Peki NEDEN DIKTATOR, VE GUDUMUNDEKI DEVLET, HUKUMET, ORDU, MAHKEMELER, POLIS v.s. ANAYASAYA UYGUN HAREKET ETMEMEKTEDIR?
     
    Ya da NEDEN bir ihlal yerine, onu meclisten gecirdikten sonar anayasaya uygun hale getirmemektedir?
     
    Iste bu sorularin yaniti, ve cozumu zaten Diktator ve gudumundeki AKP'nin sonudur.
     
    Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Bilissel Bilim/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  13. evrensel-insan
    1 Kasim'dan sonar iyice siddetlenen ve hergun en az 3-5 cani katleden devlet ve PKK terorunun ulke ve topluma yasattigi sicak ve fiili durumda; Demokratik Toplum Kongresi'nin acikladigi deklarasyon sonucu, ulke ve toplumu yeni bir asamaya gecti.
     
    Bilindigi gibi, dictator gudumlu AKP savas ve terror hukumeti, zaten su an topluma yasattigi Baskanlik sistemine, bir anayasalzemin ariyor.
     
    Simdi hali hazirda olan onerilenlere bakalim.
     
    AKP- Parlementosuz ve tek merci ve yetkisi olan otokratik bir diktatorluk
     
    DTK- Pozitif ayrimci ve bir yonu ile merkezi devletten "bagimsiz" ozyonetim
     
    Istanbul barosu- Uluis devlet ve hakim ve ustun millikoken
     
    Aydinlik- Turk milliligi temelinde turk devleti
     
    Simdi butun bu onerilenlerin, insanlik ulke ve toplumunun farkli halklari ve kesimleri demokrasi, antiayrimcilik, hukuk, hak ve ozgurlukler, adalet esitlik Adina POLITIK BIR HERBIRININ KENDINCE CIKAR ICEREN VE TUM TOPLUMU FARKLARI ILE BIRLIKTE KUCAKLAM,AYAN ICERIKLERI VARDIR.
     
    Ben bu iceriklere deginmek yerine, gunumuze cagdasliga uygun, Turkiye cografi, tariohi, sosyo-etik farklar yapisina uygun bir devletin ancak yukaridaki ozellikleri kapsayan ve uygulamaya koyan bir devlet olacagini dusunuyor ve oneriyorum.
     
    Herseyden once devletin, POLITIK YA DA IKTIDARIN KULLANIM ARACI, YA DA TEK BIR ETIGI HAKIM VE USTUN KILAN HUKUMETE BAGIMLI BIR DEVLKET OLMAMASI GEREKIYOR.
     
    Her nedense, ilk aciklanan deklarasyon olan DTK deklarasyonun 14 maddesine, Istanbul barosu ve Aydinligin verdigi yanitta 14 maddelikti. Sanki bir misilleme icerioyordu.
     
    Benim onerecegimin ben, simdiden kac maddeden olusacagini bilmiyorum.
     
    1- T.C. Devleti, temsil ettigi tum farkli etik ve farkli kesimlerin devleti olarak bir butundur.
     
    2- T.C.Devleti, bugunku cografyada yasam suren tum toplumun devletidir.
     
    3- T.C. Devleti, sosyo etik bir devlet olarak; politikadan, iktidardan, hukumetten bagimsiz olarak sosyo-etik bir devlet olmalidir ve bu sosyo-etiklik tum toplumun her konudaki farklarini her bir bireyin degeri Adina korumali ve kollamalidir.
     
    4- T.C. Devletinin basi, cumhurbaskani dahil, her turlu devlet yetkili ve gorevlilerini, toplum kendi bolgesinden secim ile secmelidir.
     
    5-T.C. Devleti hukumeti, meclisi ve milletvekilleri PARLEMENTO CATISI ALTINDA, KENDI PARTILERININ POLITIKALARINI DEGIL; TUM ULKE VE TOPLUMUN CIKARINI GOZETMELI VE PARTILERI ICIN DEGIL; ULKE VE TOPLUMUN YARARI VE HER TURLU GELISIMI ICIN CALISMALIDIR.
     
    6- T.C. Devleti ve hukumeti, tum ulke ve toplumun devleti ve hukumetidir. Hukumet ve basbakan partisi icin degil, tum toplum ve ulke icin calismalidir.
     
    7- Ayni devlet gibi, hukumette etik degerleri politik cikar olarak kullanmaktan kendini arindirmalidir.
     
    8- T.C. Devletinin vatandasi olan her bir bireyin, devleti; o bireyin her turlu sosyo-etik farktaki farkini korumak ve kollamak ile gorevlidir.
     
    9- T.C. Devletinin ana ve resmi dili turkcedir. Yalniz cografi dagilim olarak eger herhangi bir bolgede yasayan toplum farkli bir etik degeri iceriyorsa, onun her turlu anne babadan gelme, etik degerleri ve dili; o bolgede ogretilmelidir.
     
    10- T.C. Devleti ve hukuimetinin her turlu yetki ve uygulamalarini denetleyecek bir sosyo-etik kurum, ulke ve toplumun farkli degerlerdeki ve kesimlerdeki bunyesinden ve sivil kuruluslardan olusmalidir.
     
    11- BAKANLAR KURULUNDA YER ALACAK BAKANLAR, TOPLUM BUNYESINDEKI DALLARINDA EN BILGILI DENEYIMLI KISILERDEN OLUSMALIDIR.
     
    12- Yurutme, yasama, yargi ile ilgili alinacak her bir kararda; devlet, hukumet, denetleme kurumu ve bakanlar, tum topluma acik tartismalar yapmali ve hic bir karar toplumun onayi alinmadan, alinmamalidir.
     
    13- T.C. Devleti vatandasinin ve toplumunun her turlu hak ve ozgurluk eylem ve soylemi, onun en tabi hakkidir.
     
    14- T.C. Devleti, hukumeti, denetleme kurulu ve bakanlarindan her hangi birinin, herhangi bir etik degeri digger degerlere nazaran one cikarmasi affedilemez ve o kisi derhal gorevden alinir.
     
    15- T.C.devletinin, hukumetinin, denetleme kurulunun, milletvekillerinin, bakanlarinin hic bir tanesi kendi ozel cikari icin, bulundugu mevkiyi ve yetkilerini kullanamaz.
     
    16- T.C. devleti vatandasi, devleti icin degil; T.C. Devleti, hukumeti v.s. sadece vatandasi icin vardir.
     
    17- Her bir vatandas, birer birey olarak, kendi yasam ve iliskisini ozgurce yasamak ve her turlu hukuksal hakkini talep etmek her turlu etik degerini yasayabilmek hak ve ozgurlugune sahiptir.
     
    18- Burada devletin gorevi, hic bir vatandasina hic bir sekilde, baskasinin her turlu etik degerin baski yapmasini, mudahele etmesini,ve bu konudaki soylem ve eylemini hukuk ve adalet ile onlemektir. Bu konuda vatandasin haklarini koruyan sivil kuruluslar eliyle, devlet te adalete tasinabilmelidir.
     
    Aslinda bu maddeler, ozgur birey devletinin, cagdas ulke ve toplumun her turlu cografi ve tarihi degerlerine uygun bir bicimde genisletilebilir ya da her bir madde kendi icinde bolumlere ayrilabilir.
     
    Onemli olan ozgur birey devletinin;
     
    Bireyi icin var olmasi
     
    Hic bir bireyine onculuk ustunluk pozitif ya da herhangi bir ayrimcilik tanimamasi
     
    Hic bir sekilde sosyo-etik hukuki esit olmayan bir ayrim yaratan tarafinin olmamasi
     
    Tum toplumun farkli halklarinin ve kesimlerinin hak ve ozgurlugunu korumasi
     
    Politikadan bagimsiz olmasi
     
    yerel ve yerelhalk tarafindan devlet gorevlilerinin secilmesi
     
    devlet olarak soylem ve uygulamalarinin denetlemeye tabiligi.
     
    Her turlu hak ve ozgurluk ihlalinin, adil ve esitci bir sekilde hukuki olarak engellenmesi.
     
    Iste boyle bir devlet ancak, demokratik, evrensel hukuka bagimli, insan haklari yanlisi, her turlu hak ve ozgurlugu koruma ve kollama ve de herhangi bir hak ve ozgurluk ihlalini onleyici, adil, esitlikci ve antiayrimci olabilir.
     
    Peki toplumumuzun gelismislik duzeyi, bu istemde midir?
     
    Ya da boyle bir devleti ortaya koyabilecvek bir irade anlayis, bilinc var midir?
     
    Bu sorularin yanitlari "yokmus gibi" gozukuyor.
     
    Cunku kimse, politika disi, her turlu sosyo-etik farki adil esitlikci ve antiayrimci olarak kollayacak ve koruyacak bir devlet yapilanmasindan bahsetmiyor.
     
    Tum oneriler ya pozitif etnik ayrimci, ya tek etik baskici, ya da tek adam onderliginde, baskici, mudaheleci, yasakci, kayirici bir devlet anlayisi.
     
    Yani ne demokrasi olarak, ne de cumhuriyet olarak farkli halklarin antiayrimciligini ve adilligini esitligini icermiyor.
     
    Ayrica devleti, politik iktidara hukumete peskes cekiyor.
     
    Kisaca istenen "bizi secsinler, yetkiyi versinler ve gerisine karismasinlar ve soylenene yapilana razi olsunlar"
     
    Bu anlayis hangi etik cikari icerirse icersin, ne cagdas, ne demokratik, ne sosyal, ne etik ne adil, ne hukuksal, ne esitlikci, ne hak ve ozgurlukcu sadece " POLITIK/EKONOMIK CIKAR TEMELLI BIZDENCI" bir anlayistir.
     
    Ayrica ozgur birey devleti, bireyi ve vatandasi icin var oldugundan; bireyinin ve vatandasinin her turlu yasam ve iliski standartini is, konut, saglik, egitim, ogretim olarak ta genel yetistirimde yukselten ve cagdaslastiran bir devlet olacaktir.
     
    Boyle bir devletin yetkisi, hukumetin de, milletvekillerinin de, bakanlarin da ustunde bir denetleme icerir.
     
    Yani devlet "ben toplumumun ve farkli halk ve kesimlerinin farkli etik degerlerin antiayrimci, adil, ve her birini digerine gore kollayan yine toplumumun sectigi bir devletim, tum gorevim bireylerim ve ulkem ve toplumumun her turlu rahatligi, gelisimi ve birarada huzurlu saygili biribirinin degerini Kabul ederek birlikte yasatmak. Bu konuda yaptigim bir hatanin, denetle kurulu eli ile dile getirilmesi ve gerekenin yapilmasidir. Ben toplum ve ulkem istedigi surece gorevdeyim. Ayrica ulke ve toplumdaki, hert turlu hukumetimin, meclisimin, parlementomun, milletvekillerimin, hic bir bireyime ve toplumuma herhangi bir sekilde zarar vermemesi de benden sorulur. Bu acidan onlar hic bir etik degeri ayrimci olarak politikalarinda kullanamazlar. Cunku onlarin varligi, toplumu ayirmak ve bir kesimini one cikarmak icin degil; tum ulke ve toplumun cikari icindir."
     
    Evet konu ne turk, ne kurd ne alevi, ne sunni ne din ne milet v.s. meselesi degil. Konu tum ulke ve toplumu her turlu farklari ve kesimleri ile birlikte kucaklamak bir farki digger farklara gore ustun kilmamak ya da yok saymamak ve her firkin biri biri ile biribirini kabullenerek birlikte anti ayrimci olarak adil hukuki yasam ve iliskisini saglamak.
     
    Iste ozgur birey devleti, bunun icin var.
     
    Her bir bireyinin her turlu hak ve ozgurlugunu kollar ve korurken, hic bir bireyin baskasinin hak ve ozgurlugunu ihlal etmesine de izin vermemek.

    Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Bilissel Bilim/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  14. evrensel-insan
    Devlet kavramininda ve devletin tarihinde, insanoglu kendi kurduğu devleti ile daima bir celiski yasamistir.
     
    Bunun elbette cesitli nedenleri vardir. Yalniz ana neden insanoglunun dogal gelen zihniyetinde yatar.
     
    Dogal zihniyet, erke, erklige, erksellige ve erkeksel karaktere (burada konu niteliktir, yani cins ya da fiziki ozellik degildir. Erkeksel nitelik zaten dogal zihniyet olarak, insanoglunun disisini de kapsar, yani tek zihniyet tir.) sahiptir, bu da gucu kuvveti, iktidar ve yonetim ve yonlendirimi getirir.
     
    İste buradaki sorun, butun bunlarin kimin ve neyin uzerinde uygulanacagidir.
     
    Yani, kim guce, iktidara, kuvvete, yonetim ve yonlendirime biat edecek, itaat edecektir?
     
    İste insanoglu devletsiz yasadigi donemde bile bu sorunu yasadi.
     
    Demekki insanoglu kendi icinden biat edecegi, itaat edecegi ve bunun icinde guc iktidar ve yetkiyi verecegi bir aygiti cikarmak durumundadır. İste bu aygit devlettir.
     
    Yalniz bu aygiti meydana getirenler ise insanogludur.
     
    Yani insanoglu kendi bunyesinde kendini yonetim ve yonlendirim diye ayirmis ve gucu ve iktidari kendini yonetene vermis, kendisi de yonetilen durumuna gecmistir.
     
    İste bilincin sorunu tam da burda ortaya cikmaktadir, devlete secilenlerin dogal zihniyeti, onlarin kendini kendilerini SECENLER USTUNDE GORMEK anlamina gelir.
     
    Halbuki SECENLER, sectiklerini KENDİ USTUNDE GORSUNLER diye secmezler.
     
    İste burada sorun pratiğe dokulur.
     
    Secen, sectiginin emri altina girer.
     
    Secilenlerin, kendisini seceni kendi emri altina almak ister.
     
    Aslinda bu dogal zihniyet, kendi dogasina terstir.
     
    Kendi icinde de yoneten yonetilen celiskisine Tasir.
     
    İste tarihler boyu secilenler, kendini secenlerin ustunde gorur, yani secilenler, onlari secenlere gore kendilerine bir ayricalik tanir.
     
    Peki nasil olacak?
     
    Secilenler nasil olacakta secenler için bir ayricalik tasimayacaklar.
     
    İste yonetenler tarihte kendi yonetim sekillerini getirmislerdir.
     
    Secilenlerin secen uzerindeki her turlu yetkisi,secilenlerin kendisini secen ve onun istemi dogrultusunda HAK ve OZGURLUK TANIMA/TANIMAMA arasinda otokrasi/demokrasi olarak sekillenir.
     
    Demokrasi, halk idaresi demektir. İYİ guzel halkin idaresi nasil olacaktir?
     
    Bunu secenler mi, yoksa secilenler mi belirliyecektir?
     
    Iste bu sorunun yaniti uzerine insanoglu ideolojiler, inanclar ve izmler yaratmistir ve kendi ile savasmis ve savasmaktadir.
     
    Hic bir devlet, halkin idaresini halka vermemiştir. Secilenler, secenler icin degil, kendileri icin yonetmistir.
     
    İste maalesef bu sorun ancak, zihniyetlerin devrim gecirerek insanlasmasi ile mumkundur.
     
    Yani secilenler, secilmelerinin sadece kendileri icin degil, ustelik secenler icin oldugunun farkina ve bilincine varincaya kadar.
     
    Yani demokrasinin herkesi iceren hak ve ozgurlugu secilenler tarafindan saglaninca.
     
    Devletin, secilenlerin degil, tum herkesin oldugu algilaninca.
     
    Secilenlerin secenler ile kendilerini esit ve ozdes gordugunde.
     
    Kisaca secen ve secilen farki, Yasam ve iliskide ortadan kalkinca.
     
    Devlet, ne secen ne de secilenin degil, her ikisinin farksız olarak devleti oldugunda
     
    Yani, halk, halk butunu olarak kendi kendini kendi sectikleri ile secen ve secilen olarak yonetip, yonlendirdiginde
     
    Bunun her turlu denetimini de tum secen ve secilenlerin birlikte uslendiginde.
     
    Yani devlet hem seceni hem de secileni mutlu ettiginde.
     
    Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Bilissel Bilim/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  15. evrensel-insan
    Bugun yasanan fiili durumun gidisatina bakarak, gelecegi bugunden yasayalim.
     
    Bu baslik gelecegi ele alacagi icin, her turlu yoruma ve tartismaya aciktir.
     
    Bugun bilindigi gibi vahsi kapitalizmin askeri ve ordusu da resmen guneydogudaki kurd nufusunu ordan goc ettirmek icin terorunu ortaya koymustur.
     
    Evet yore halki, guneydogudan ulkenin ic, dogu ve digger bolgelerine goc etmektedir.
     
    Yani artik burasi "kurd bolgesi" denebilecek bir yore Ulke sinirlari icinde kalmamistir.
     
    Emperyalizmin de destegi ile, Kuzey Kurdistan kurulmus ve Turkiye'den kopartilmistir.
     
    Yani Kurdistan'in BOP projesi temelindeki, Iran haric cografi sekillenisi ortaya cikmistir.
     
    Turkiye'nin geri kalan cografyasinda, bir selefi/sunni mezhepci devlet ve hukumet iktidardadir.
     
    Bugun kurulan 34 ulkeli ve o gunku Selefi/sunni mezhepli devlet ve hukumetinin de destek verdigi, 34'lu ittifak ile siiler ortadogu'da savasmaktadir.
     
    ISID'in kullanim tarihi de bitmistir.
     
    AKP savas ve terror devleti ve hukumetinin bugunku guneydogu terorune karsi cikarak,
     
    "Ben sunniyim, beni kurdler ilgilendirmez" dusuncesi ile destek vermeyen Ic anadolu ile
     
    "Ben Turkum, beni kurdler ilgilendirmez" dusuncesi ile destek vermeyen Trakya Bati ve Akdeniz/Karadeniz, artik terorden goc eden kurdler ile ic ice yasamaktadir.
     
    Kisaca ulke genelinde MILLILIK VE MILLIYETCILIK SONA ERMIS VE SADECE SELEFI TEMELLI IKTIDARIN, ICERDE VE DISARDA SELEFI OLMAYANLAR ILE SAVASI VE TERORU SURMEKTEDIR.
     
    Kisaca artik guneydoguda kurdlerin basina gelenler, artik selefi olmadiklarindan, Turkiye'nin elde kalan cografyasinda yasayanlarin basina gelmektedir.
     
    Yani icerde ISID tipi bir devlet polisi ve gucu yaninda ayni zihniyetli bir ordu ve askeri guc vardir.
     
    Ayni bugun Guneydoguda oldugu gibi, Turkiye'nin kalan cografyasinda sokaga cikma yasaklari ilan edilmekte, sehirler abluka altina alinmakta, sehirlerde yasayanlar iktidarin selefi mezhebini benimsemedikleri icin katledilmektedir.
     
    Yani katledilenler artik, kurdler degil; yani katliam, politika temelinde milli temel uzerinden degil, dini mezhepsel temel uzerinden hem selefi olmayan sunni ve digger mezheplerdeki muslumanlari ve musluman olmayan digger dinlerden olanlari ve de dini olmayanlari hem de turkum diyen turk millilerini ve de baska bir etnisiteden olanlari katletmektedir.
     
    Yani bugun sessiz kalanlarin sirasi gelmis ve bu katliamlar yasanmaktadir. Ulke de ne bir cumhuriyet, ne bir demokrasi ne bir laikligin ve de sosyal fark yasaminin artik zerresine izin yoktur. Sadece "ben selefi temelli sunni muslumanim" diyenler ve iktidarin bu temeldeki diktasina uyanlar yasayabilmektedir.
     
    Evet boyle bir gelecekte, bugun Turkiye'nin digger bolgelerine goc eden kurd vatandaslari, bu olanaga sahiptir; peki, yarin boyle bir terror altinda kalmamak ve katledilmemek icin bulundugu yerden goc etmek isteyen, turk milliligini savunanlar ve selefi olmayan sunniler; acaba nereye goc edeceklerdir?
     
    Evet belki burada cizilen gelecek cok karanlik ve tamamen insanlik disi hukuk disi, adalet hak ve ozgurluk disi bir tablo.
     
    Yalniz unutmayalim, bu tablo zaten bugun, Osmanli'ya ilk karsi gelen ilk olarak islam icerikli teroru yaratan ve destek veren ve bugun 34'lu ittifakin basini ceken, ve de emperyalizmin en ondeki ekonomik ve terror destekcisi, Suudi Arabistan olarak var.
     
    Yukaridaki gelecek Turkiye tablosuda, zaten bugunku S.Arabistan tablosudur.
     
    Tayyibiye -- Teokratik Selefi Otokrasi Hanedanligi
     
    Ben bugunden yazayim da, isteyen "tedbirini alsin", isteyen "komplo" desin, isteyen "gulup gecsin,", isteyen "yok artik, o kadar da uzun boylu degil" desin, v.s. ama o gun geldiginde de bugunku nesil olarak gorevini yerine getiremedigi icin, sakin hayiflanmasin. Cunku o gun geldiginde zaten o gunku nesil icin, is isten gecmis olacak.
     
    Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Bilissel Bilim/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  16. evrensel-insan
    Yukaridaki basliktaki, tirnak icindeki cumle, ilk okuyusta, okuyana ne kadar "garip/anlasmsiz/sacma" v.s. geliyor degil mi?
     
    Sonucta ilk akla gelen soru "nasil terorizme karsi olman terrorist olur?" sorusu.
     
    Cunku terrorist, anlam ve algi olarak teroru uygulayanin kendisidir, dolayisi ile karsi gelenin de dogalolarak "terror karsiti" olmasi degil.
     
    Maalesef basta vahsi kapitalizmin, yarattigi vahsi fiili durumda hic de oyle olmuyor.
     
    Cunku elindeki her turlu gucu, devleti,hukumeti, hukuku, yargiyi, yurutme ve yasamayi, askeri ve polisi ve de tum kurumlarini, iktidarda olanin dediklerine ve yaptiklarina karsi olan herkes uzerinde terror estirmek ile kullaniyor.
     
    Ustelik bunu da kendisine oyle ya da boyle karsi olanlari "terrorist" ilan ederek ve terorizm ile suclayarak.
     
    Iste boylece baslikanlam kazxaniyor.
     
    Yani iktidarin elindeki her turlu gucun estirdigi terore karsi olani iktidar kendi terorune karsi gelen terrorist olarak sucluyor, tutukluyor, hapsediyor ve hatta katlediyor.
     
    Aslinda su an ilginc olan emperyalizmin ve emperyalist olamayan vahsi kapitalizmin 1960'li yillardan beri her turlu devlet ic ve dis saldirilari temelinde bir "terorizm cagi" yasadigini soyleyebiliriz.
     
    Aslinda terorizm hem yaratimi hem fiili durumu hem de uygulamasi olarak tam da bir sopa politikasidir.
     
    Ustelik emperryalizm, terorizmi yaratir ve desteklerken hem onu "kotu" gosterir, hem de halklara karsi halklari terorizmden koruyor gorunur.
     
    Burada yaratilan bu gelismis bilgi ve bilisim caginda guvenligin de farkli bir emperyalizmi vardir.
     
    Cunku bu guven bahanesi ile;
     
    Hem toplumundan digger ulkelere saldirabilme onayi alir.
     
    Hem de her bir vatandasini yasam ve iliski temelinde takip eder ve gerekirse de fisler.
     
    Kisaca terorizm, her yonu ile ne kadar topluma ve halklara ve toplumun farkli kesimlerine zararli ise de, emperyalizm ve vahsi kapitalizme de o kadar yararli ve onun cikarinadir.
     
    Bu da bize ne emperyalizmin ne de vahsi kapitalizmin zerre bile terorizm ile celismedigini gosterir.
     
    Aslinda ilginc olan, terorizm insanoglu tarafindan kenmdi turune tarih sahnesi olarak yeni tanistirilmis olsa bile, kisaca "korku salma/verme" anlami ile, aslinda insanoglunun yapilandirdigi dogalve fenomenal zihniyetin ana ve temel tabanini teskil eder.
     
    Erkeksel, erksel ve erk eksel insanoglu zihniyeti; basta temelolarak guce, kuvvete, siddete, baskiya, zorbaliga, yonetim altina almaya v.s. dayanir.
     
    Zaten bu tumlarin altinda terror yatar. Yaani tum bunlar bir yerde yonetecegine itaat etmesini istedigine v.s. bir korku salmak icindir.
     
    Cunku korku genelde her turlu dusunce ve davranisi pasiflendirir ve sindirir.
     
    Yalniz unutmamak gerekir ki, korku da iki turlu isler.
     
    KORKMA VE KORKUTMA.
     
    Burada da ilginc bir bag vardir.
     
    BIR KISI SISTEM V.S. KENDI KORKMAMAK ICIN KORKUTMAYI TERCIH EDER.
     
    Yani korkutan genelde kendi korkusunu yasayan olarak bu korkuyu korkutarak yener.
     
    Gunumuzden ornek verirsek, fiili durumu yasatan diktatrorun korkusu, yaptiklarindan ve dediklerinden dolayi yargilanmamaktir. Iste kimse kendisini yargilayamasin diye, o elindeki her turlu gucu kendisini yargilayabilecek potansiyel uzerinde onlari yargilayarak kullanir. Ustelik bu korku salma istedigi iktidari da kendine getirmis oldu.
     
    Aslinda buradaki digger bir sorun da, algida hic bir zaman bir aklin TERORU BIR DEVLETE/HUKUMETE/YARGIYA/YASAMAYA VE YURUTMEYE VE BUNLARA BAGLI OLARAK DEVLETIN SILAHLI POLIS VBE ASKER GUCUNE YAKISTIRAMAMASIDIR.
     
    Cunku ilk terror zaten OLAN DEVLETE KORKU SALMA OLARAK ORTAYA CIKMISTIR.
     
    Ayrica algida, devlet ve kurumlari korku salmaz, aksine vatandasini korku salandan korur. Tabi bu devletin ve kurumlarinin toplumun ve farkli halklarin ve kesimlerin devleti oldugunda gecerli.
     
    Eger devlet iktidarin ve hatta basindaki tek yetkili merciin devleti ise, o devletin terorizmi kacinilmazdir.
     
    Cunku iktidar ve tek adamlik demek, baska bir sesin olmam,asi demektir. Iste baskaseslerde ancak iktidarin devleti ve gucunun teroru ile onlenir.
     
    20. yuzyilin ortalarinda baslaan post modernism etkisinin dile yansimasi ve kavram algi ve karmasasi, zaten her turlu kelimelin kavramsal icerigini kendi algisinca anlamlandirmasidir.
     
    Iste terror, terrorist ve terorizm de bu kavramlardan biridir.
     
    Yani kim ve neye/kime gore terrorist?
     
    Yada terorizm terorizme karsi.
     
    Bir de bu kavrama kavramsalalgi olarak bakalim.
     
    Teror neden estirilir?
     
    Uzerinde terror estirilen istenilene itaat etsin diye?
     
    Peki, Terore itaat etmemek ne demektir?
     
    Karsi cikmak, direnmek v.s. dir.
     
    O zaman bir devletin algisinda kendine karsi gelen ve direnen herkes teroristtir.
     
    O zaman da devlet, bu teroriste uzerinde terror estirerek "hadsdini bildirecektir."
     
    Mesela bugun guneydoguda devlet, PKK ve yan kuruluslari ile catismaktadir.
     
    Devletin algisinda PKK terror orgutudur ve devlet terror orgutuner karsi catismaktadir.
     
    O zaman devletin teroristligi nerdedir?
     
    Burada devlet, neden PKK teropru ile catisir?
     
    Algida toplumunu ve farkjli halklarini ve kesimlerini terorden ve teroristten korumak icin.
     
    Peki devlet, bunu yapacagi yerde, yani halkikoruyacagi yerde, onlari da katlediyor ve onl;ar ile de PKK teroru gibi ustelik devlet saldiri tarafli catisiyor ise, iste burada devlet kendi halki uzerinde terror estiriyordur.
     
    Yani devlet teroru PKK TERORU ILE CATISIRKEN DEGIL, AKSINE PKK'YA KARSI HALKI KORUYACAGINA O HALKA DA BASKI KURDUGU HALKI DA KATLETTIGFI ICIN VARDIR.
     
    Devlet teroru kisaca kendi vatandasini halkini farkli kesimlerini karsisina alarak onlara vahseti yasattigi icin vardir.
     
    Kisaca devlet kendince, ESTIRDIGI HER TURLU TERORE KARSI GELENI DE TERORIST ILAN ETMEKTEDIR.
     
    Goruldugu gibi terror, terrorist ve terorizm kelimelerini kavrama tasidiginizda ve bu kavrama anlam ve icerik verdiginizde, kimin ve neyin tarafindan verilen anlam ve icerige gore, BELKI TEROR VE TERORIZM DEGISMIYOR, AMA TERORIST DEGISIYOR.
     
    Buradsaisin ilginci PKK Devlet ile catisdtigi icin terrorist orgut olabilir ve bu gecerlidir.
     
    Devletin algisdinda olan "bana karsi gelen kimse ayni PKK gibi teroristtir" politik cikari ve verdigi algi operasyonudur.
     
    Iste burden ister istemez, iktidarin herhangi bir soylem ve uygulamasina karsi cikan ve eylem yapan kisi ve grupta, devletin gozunde ve kerndi cikarina parallel terrorist olur.
     
    Asil sorun ise, devletin KENDI TERORUNU GOZ ARDI ETMESIDIR.
     
    YANI BIR YERDE VE OZEL;LIKLE VAHSI KAPITALIZMDE DEVLETIN TERORU MESRU VE MUBAH OLMAKTADIR.
     
    Iste o yuzden baslikta "devlet terorune karsi gelen teroristtir" cunlesi ortaya cikmakta ve bir yerde PKK ile devletin herhangi bir soylem ya da uygulamasina karsi olan bir vatandas, ayni kefeye konmakta ve ayni terror ile suclanmaktadir.
     
    Halbuki vatandas;
     
    Birincisi devlet terorune karsidir
     
    Ikincisi devletin kendinden almak istedigi insan haklarini hak ve ozgurluklerini hukuk ve adaleti vermemekte bunun icin direnmekte ustelik bu hakli durumdan da terrorist damgasi yiyerek haksiz duruma dusurulmektedir.
     
    Yani halkinin toplumunun ve farkli kesimlerinin yaninda yer almayan devletin terorizmi mesru ve mubah olmakta, kendini toplumunu farkli halklari ve kesimleri destekleyen, savunan ve talepeden vatandas devlet tarafindan terrorist olarak adlandirilmaktadir.
     
    Iste asil ironi burda.
     
    Yani ortada toplumunu farkli halklarini ve kesimlerini koruyan kollayan bir devletin olmamasi, aksine toplumuna halklarina saldiran bir devletin olmasi, bir yerde toplumu devletsiz birakmanin yaninda, bir de kendini koruyacak baska bir guce itmektedir.
     
    Iste ironi de toplumunu karsisinaalmis bir devleti olan toplumu kimin koruyup kollayacagidir.
     
    Sonucta bu vahsi kapitalizmde sadece bir bolge ya da o bolgenin etik nedeni olarak kalmaz, tum yurda vahsi kapitalizmin teroru olarak yayilir.
     
    Cunku vahsi kapitalizm de "bana dokunmayan yilan, bin yasasin" atasozu gecerli degildir.
     
    Cunku sira sana geldiginde sana da dokunacaktir.
     
    Hani su meshur "susma, sustukca sira sana dagelecek" soylemi var ya!
     
    Ayrica unutmamak gerekir ki, ne devlet ne de devlete karsi terorun, ne bir sinirli bolgesi ve yeri vardir. Her ikisi de tum yurt icindir.
     
    Itaat mi, yoksa direnmek mi?
     
    Karar ortada ve ortasi yok.
     
    Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Bilissel Bilim/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  17. evrensel-insan
    Yukaridaki atasozu ya da deyim, hem mecazi hem de maddi temelde ve fiiliolarak kullanilmistir.
     
    Buradaki qua felsefesindeki bakis acisi, ne atesin bir ne de atesin digger tarafindan degil; sadece iki ates arasinda kalan acisindandir.
     
    Cunku burada iki ates arasinda kalan, her zaman oldugu gibi halk ve yonetilenlerdir.
     
    Qu felsefesinin bakis acisida bu temelde, yani insanlik, adalet, hak hukuk ve ozgurluk timeline gore ele alinmistir.
     
    Bilindigi gibi 7 haziran'dan bu yana iktidar olamamayi kendine yediremeyen ve iktidar olmadiginda da adalete hesap verme korkusu yasayan, dictator; kurd varligi ve kurd halki uzerindeki "bariscil/cozum sureci" politikasindan birden bire cark ederek, PKK'ya savas acma adi altinda kurd varligina terror estirmeye baslamistir.
     
    Ne yazikki bu terror ve savas politikasi suru psikolojisi ve korku felsefesi temelli toplumumuzda geri tepmemis ve sosyo-psikolojik durumu sonucu, dictator Adina meyvelerini vermistir.
     
    Burada iki konu vardir.
     
    Madem meyvelerini vermis, yani diktatorun gudumundeki partiyi iktidara tasimis, o zasman neden hala AKP devlet ve hukumeti vicdansiz ve insanlikdisi terorune baskisina ablukasina ve katliamlarina devam etmektedir.
     
    Diger konu da PKK ya da sehir silahli orgutlenmesi olan genclik orgutunun durumudur.
     
    Daha once acikladigim gibi, PKK AKP'nin terror isbirlikcisi olarak asker ve polis ile catismayi uslenmistir.
     
    Peki durum nedir?
     
    Daha dogrusu basl;iktaki deyimin durumu nedir?
     
    Burada devlet guya PKK'nin sehir genclik silahliorgutlenmesi ile savasmaktadir.
     
    Dolayisi ile de bu genclik orgutu bu savasa karsilik vermektedir.
     
    Peki tum bunlar nerede olmaktadir?
     
    Bos bir arazide mi?
     
    Tabi ki degil, tum bunlar Turkiye'nin dogu illerinde onlarin ilce ve koylerinde yani o bolgelerde yasayan halkin tam da icinde olmaktadir.
     
    Peki guya burada hukumet ve devletin, kendi halkini dusunme Adina yaptigi nedir?
     
    Fiili gorunumde sokaga cikma yasagi.
     
    Yani devlet "ben burada silahli terror orgutu ile catisacagim, sen evinden disari cikma ki zarar gormeyesin" demektedir.
     
    Peki devlet neden bu halkin birer insanoglu oldugunu umutmustur, yani bu halk gunluk yasamindaki ihtiyaclarini nasil ve neye gore karsilayacaktir?
     
    Hastalananlar, yaralilar, yaslilar bebekler nasil gunluk ihtiyaclarini karsilayacaklardir?
     
    Kisaca devlet ve hukumet bilerek ve isteyerek halki acliga susuzluga olume terk etmistir. Bununla da kalmamis, sokaga oyle veya boyle nedenden cikani cocuk yasli Kadin genc demeden keskin nisancilari eliyle katletmis ustelik yaralilarin tedavisine de olenlerin gomulmesine de izin vermemis.
     
    Tum bu hukuksuz ve haksizliklara paralelolarak sokaga cikma yasagi ilan edilenh yerlere de icerden disari cikisi ve disardan iceri girisi yasaklamistir.
     
    Kisaca orada yasam suren yerli halki bilerek ve isteyerek hem katletmnis hem olume terk etmis ve tecrit etmistir.
     
    Peki PKK'nin genclik orgutu?
     
    Onlar da kendilerini korumak Adina saldiran asker ve polise karsi silahli karsilik vermislerdir.
     
    Kisaca bolgenin yerli halki bu iki ates arasinda hem olume terk edilmis hem de katledilmenin hedefi haline getirilmistir.
     
    Peki burada;
     
    Bu isten tamamen cikar sagliyan kimdir?
     
    Cok acikki bu saldirilari adalet kendinden hesap sormasin diye fiiliolarak basliyan dictator ve onun AKP savas ve terror devletidir.
     
    Neden mi?
     
    Birincisi ne dictator, ne de gudumlu AKP'nin ne ulke ne toplum ne de turkiye'nin her turlu yarari ve cikari umurlarinda degildir.
     
    PKK eliyle oldurulen asker ve poliste kendi katlettikleri bolge sivil halki da umurlarinda degildir.
     
    Sadece diktatorun kendisi yandaslari (ki o da magdur politikasi temelinde degisken) kendi emir ve direktiflerinden cikmayanlar, sarayi serveti ve TUM YAPTIKLARINDAN DOLAYI ADALETE HESAP VERMEMESI umurlarindadir.
     
    Bunun icin de 1 kasimda "meyvesini aldigi" terror ve savas p[olitikasini icte ve dista surdurmekte ve bu kaos ve karmasa ortaminin sona ermemesi icin, icerde ve disarda tum gucunu kullanmaktadir.
     
    Bunun icin eger sarayini servetini v.s. kaybetmeyecegini bilse, ulkeyi yok etme pahasina bir savasin icine de sokabilir.
     
    Yalniz unutmayalim, sadece bolge halki degil; tum cografyada yasayan halk, devlet ve cete teroru arasdinda yani iki ates arasindadir.
     
    Bunun en guzel ornegini kendisini korumayan devletin yarattigi ve destek verdigi fiili terrorist katliamlarda gorduk.
     
    En son ornegi Ankara katliamiydi.
     
    Zaten vahsi kapitalizm toplumun her turlu kesiminin guvenligini zaten almamaktadir.
     
    Her gun bir kac isci yitirilmektedir.
     
    Her gun bir kac Kadin yitirilmektedir.
     
    Ayrica bu sosyo-psikolojik korku felsefesi ve suru psikolojisinin verdigi,intiharlar trafikkazalari ve toplumun yasam ve iliskideki her turlu halet-I ruhiyesi de bunun kanitidir.
     
    Kisaca bugun AKP politikasina karsi kim varsa,m iki ates arasindadir.
     
    Bugun AKP'nin hedefinde kim varsa iki ates arasindadir.
     
    Bugun her turlu hak ve ozgurlukler, baris, adalet, hukuk insanlik normalve sivilyasam AKP'nin degerleri disinda kalan degerler ile yasam, iki ates arasindadir.
     
    Kisaca IKI ATES ARASINDA KALANI SAVUNAN BIR YETKILIMERCI YOKTUR.
     
    iSIN ACISI BU IKI TEROR ARASINDA YANI IKI ATES ARASINDA SILAHLARIN BOMBALARIN SALDIRILARIN ABLUKALARIN HEDEFI HALINE GELEREK IKI ATES ARASINDA BIRAKILMA NEDENI DE ONLARIN "TERORIST" ILAN EDILMESIDIR.
     
    TEROR ESTIREN VE TEROR ESTIRTEN DEVLET VE HUKUMET BU TERORU ESTIRIRKEN, UZERINDE TEROR ESTIRDIKLERINI TERORIST ILAN ETMESININ IRONISI CAGIMIZIN CIKMAZI OLSA GEREK.
     
    Kisaca ulke ve toplumumuzdaki algi, KIM IKI ATES ARASINDA KALIYORSA, O TERORISTTIR.
     
    Demekki ya iki ates arasinda kalan bir terrorist olacagiz, ya da iki atesten birini destekleyen ya da fiili katilan bir terrorist
     
    Iste cagimiz boyle bir TERORIST ALGI OPERASYONU YA DA INSANLIK HALKLAR ADINA ESTIRILEN DEVLET YA DA TERORIST HAREKETLERDEN BIRINI DIGERINE TERCIH.
     
    Iste insanoglunun kendi yapilandirdigi dogal/fenomenalzihgniyetin davranis ve fiili olarak kendini getirdigi nokta bu, TEROR VE TERORIZM KARMASASI.
     
    Terorun kelime anlami "korku salmak" tir.
     
    Vahsi kapitaslizmde iktidarin devleti ve hukumeti halka korku salar.
     
    Teror orgutlenmesi, terror estirdigi ulkenin devletine korku salar.
     
    Peki, iki ates arasinda kalan halk kime ve nasil korku saliyorda, uzerine iki yerden korku salinmanin hedefi oluyor?
     
    Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Bilissel Bilim/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  18. evrensel-insan
    Yukaridaki baslik ve konu:
     
    Birincisi evrensel-insan Zihniyetinin Qua Felsefesi ile yazilacaktir.
     
    Ikincisi, evrensel hukuk insanhaklari temelli hak ve ozgurlukler olarak yazilacaktir.
     
    Yani ne Turkmen milli/dini bakis acisini ne de Turkmen kavramini kullanan bir politik, etnik/milli ve de dini/mezhepsel, cikar ve duygu somurusu bakis acisini icermeyecektir.
     
    Turkmenler bilinen sekli ile Turkic halklarindan (Turklerin de icinde bulundugu turk boylarini ve dillerini iceren halklar grubu) biridir.
     
    Gunumuzde kendi adlarina bir ulke ve devletleri vardir.
     
    Ayrica O.Dogu'da Iran, Irak ve Suriye'de yasamaktadirlar.
     
    Irak'ta 3 milyon, Iran'da 3 milyon ve Suriye'de de yine 3 milyon civarinda bir nufuslari vardir.
     
    Irak'ta cografi/siyasi olarak bir "Turkmeneli" bolgesi bulunur.
     
    Suriye'de de genelde Suriye'nin batisi ve kuzey batisinda yogundurlar.
     
    Guncel olarak Suriye ve Irak topraklarinda devamedegelen savas ve catismalar temelinde konu ele alinacaktir.
     
    Yani basligimiza ve konuya Iran topraklarinda yasayan turkmenler dahil edilmeyecektir.
     
    Kokeni ingilizce olan "arabization" yani araplastirma ve "kurdification" yani kurdlestirme Turkmen halki acisindan basligimizin konusudur.
     
    Bugunlere gelmeden once, Turkmenlerin Hem Saddam hem de bugunku Esad rejiminde, her turlu katliama ve asimilasyona ugratilmak icin hak ve ozgurluklerinden mahrum birakildigini soyleyelim.
     
    Ayrica Turkmen etnik halkinin dini ve mezhepsel temelde hem sunni hem de sii mezheplerini de icerdigini soyliyelim.
     
    Iste bu araplastirma konusu aslinda bugunku sorunlardan once baslayan bir konudur.
     
    Kurtlestiorme konuisu ise tamamen etnik bir baski ve zorlama ve de asimilasyon konusudur.
     
    Kisaca Turkmenler kendilerine ait ve hak ve ozgurlukleri olan etik milli ve dini degerlerinden koparilmak icin hem dini hem de milli baski ve katliamlara ugramistir ve ugramaktadir.
     
    Bu acidan Suriye ile Irak'taki durumlari da farklilasir.
     
    Irak'ta kurd halki ile ic ice bir cografyada yasarlarken, Suriye'de hem Esad rejimi hem de emperyalizmin yetistirdigi ve Esad'a karsi kullandigi "muhalif" denilen terrorist gruplarin elinde bulunan alanda yasamaktadirlar.
     
    Ayrica Suriye'de bugun ISID'in kontrolunde olan ve iki kurd halki elinde olan topraklarin arasinda kalan ve tam da Turkiye sinirinda yer alan cografyada da yogun olarak bulunmaktadirlar.
     
    Burada emperyalizm eliyle, turkmenler sanki bu muhalif terrorist gucler eli ile Esad rejiminden korunuyor gibi gosterilmektedir.
     
    Irak'ta ise ugradiklari kurtlestirme politikasi altindadirlar.
     
    Ilginc olan Turkmenler ile ilgili guncel politik cikar ve somuru tarafli haberlerinin disinda medya ve basinda kitleye onlarin evrensel hukuk insan haklari ve hak ve ozgurlukler temelinde yasananlari yansitma yoktur.
     
    Ya haberler, turk milliyetciligin turkmenleri politik cikar olarak kullanmasi, ya da muhalif terrorist guclerin onlari koruyormus gibi gosterilmesidir.
     
    AKP bile yolladigi tirlardaki silahlari sanki Turkmenlere yardim icin yollama olarak gostermistir.
     
    MHP'de turk milliyetciliginden dolayi ve turkmenleri kurdlere tercih ettiginden sanki turkmenlerin yanindaymis gibi bir politika gutmektedir.
     
    Buradan bir kac onemli sonuc cikar.
     
    Esad ve Rusya'nin ortak muhalif teroristleri bombalamalarinin Turkmenleri bombalamalari anlamina gelmedigi.
     
    Kurd silahli guiclerinin Turkmenlere gosterdigi tavrin "sutten cikmis ak kasik" olmadigi.
     
    Emperyalist guclerin Turkmenleri degil, Esad muhalifleri terrorist gucleri destekledigi yarattigi besledigi ve yardim ettigi.
     
    Emperyalist guclerin turkmenleri degil, kurdleri destekledigi ve yardim ettigi
     
    AKP hukumetinin Turkmenleri degil, Esad'a muhalif terrorist gucleri destekledigi ve yardim ettigi.
     
    Kurdlere karsi cikmak icin, Turkmenleri koruyormus gibi kendini gosterdigi
     
    Kisaca emperyalist guclerin ve AKP'nin politik amaci Turkmenler uzerine degil; Esad'i devirecek muhalif terrorist gruplar uzerinedir. Turkmenler bu konuda politik duygu somurusu olarak kullanilmaktadir.
     
    Rusya Esad tarafinda turkmenleri ile degil, Esad'a muhalif terrorist guclerini bombalamaktadir.
     
    Kurdler bunyesindeki turkmenleri asimiliye ederken ve kurdlesmeye zorlarken, Turkmenler ile degil; Esad ile birlikte muhalif terror gucleri ile savasmaktadir.
     
    Ayni sekilde IRAK'ta resmi hukumet ile birlikte ISID ile savasmaktadir.,
     
    Burada ISID'a ayri bir paragraf acalim.
     
    Isid Irak'ta hem kurdler hem de rejim ile savasirken, Suriye'de yine kurdler ve rejim ile savasirken, politik cikar farkindan dolayi da muhalif terror gucleri ile catismaktadir.
     
    Ayrica ISID bugun sadece Irak ve Suriye rejimleri ve de kurd cografyasi icin degil; onu yaratan emperyalist gucler ve rusya icin de vurulmakta olan bir terror gucudur.
     
    ISID'i her turlu yaratiminda ve yetismesinde besleryen ve yardim/yataklik eden AKP bile gostermelik te olsa "vurmaktadir."
     
    Emperyalist gucler ISID'a karsi Kurtleri korur ve desteklerken, AKP ISID ile birlikte kurdleri vurmaktadir.
     
    Emperyalist gucler ve AKP Esad muhalifi teroristleri besler ve desteklerken, Rusya ISID'in yaninda onlari da vurmaktadir.
     
    Kisaca tum bu karmasa ve kaos ortaminda, belki de insan haklari evrensel hukuk ve hak ve ozgurlukler Adina, basina pek yansimayan ve yansisa da sadece politik cikar ve duygu somurulu yansiyan Turkmenler, her turlu baski katliam ve asimilasyon politikasina maruz kalmaktadirlar.
     
    Gorundugu gibi de politik cikar ve duygu somurusunun yanlarinda oldugunu gosterir gostermelik destek disinda, Esad, Kurdler, Muhalif teroristler, emperyalist gucler, Irak hukumeti, Irak kurdleri ve ISID tarafindan kusatilmislardir.
     
    AKP'den de ozde degil, sozde yardim gormektedirler.
     
    Kisaca Turkmenleri Irak ve Suriye'de koruyan ve kollayan hic bir devlet hukumet silahli guc ve terror orgutu yoktur.
     
    Bir yerde "kendi kaderlerine" terk edilmislerdir.
     
    Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Bilissel Bilim/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  19. evrensel-insan
    Yukarida basliktaki cumleyi daha net algilama Adina, konu ve kavramlar ile ilgili olarak, sitemizdeki asagida linki verilen basliklara bir goz atmakta yarar var.
     

    http://www.turkish-media.com/forum/blog/1121/entry-7193-vahsi-kapitalizm/
     
    http://www.turkish-media.com/forum/blog/1121/entry-7194-kapitalizmdeki-vahsilik-ve-kolelik-iliskisi/
     
    Emperyalizmi terorizm ile ic ice gecmesinin direk emperyalist devlet saldirisi olarak degil de, baska bir ulkeye disaridan mudahele etmek olarak, tarihi SSCB'nin Afganistan'a saldirisi ardindan; buradaki konuclanmis El-Kaide gucu ve onun basi Usama Bin Laden'in ABD emperyalizmi ile isbirligi olarak baslar.
     
    Tarih 1960'lardir.
     
    Iste emperyalizm, bu tarihten sonar politik olarak kendi cikari Adina ve kendince mesru ve mubah kilacagi acidan yeni bir evreye girer.
     
    Terorizmin kelime anlami "korku salmak" tir.
     
    Aslinda emperyalizm kendi ulke ve toplumu bunyesinde genelde havoc politikasi izleyerek kendi halkinas direk korku salmaz.
     
    Korkuyu yarattigi terorizm ile iki sekilde salar.
     
    Birincisi disaridan ele gecirecegi ulke bunyesinde terror hareketi yaratarak ve yasatarak
     
    Ikincisi kendi halkina kendi ulkesinde kisa vadeli terror yasatarak
     
    Buradan farkli bir sonuc cikar.
     
    Emperyalizm terror ile korku salmak ile kalmaz, kendi ulkesinde yarattrigi terror ile de disarida saldiracagi ulkeye saldiri onayi aslmak icin, kendi toplumunun destegini alir.
     
    Ikiz kuleler katliami sonrasi olan gibi.
     
    Eger ulke emparyalist olamamis ise ic somuruyu daha cok yogunlasacagindan vahsi kapitalizme yonelir ve burada biten havoc politikasi sopa politikasina doner ve bizzat teroru ulkenin kendi devleti ve hukumeti yaratir ve uygular.
     
    Turkiye'de oldugu gibi.
     
    Kisaca 1960 oncesi uygulanan sopa politikasinin bugunku geldigi nokta terorizmdir.
     
    Yalniz burada emperyalizm ile yaratrtigi terorizm arasindaki iliski her zaman istendigi gibi gitmez.
     
    Sonucta emperyalizmin buyutup besledigi ve yedirip icirdigi yardim ve yataklik ettigi ve her turlu gereken silahi sagladigi terorizm, palazlanmaya baslayinca, kendi basina hareket etmek ister ve boylece kendini yaratan emperyalizm ile ters duser ve hatta savasma noktasina gelir.
     
    O.Dogu'da Suriye ve Irakta yaratilan ISID ve bugunku geldigi nokta gibi.
     
    Aslinda burada emperyalizm, kendi bulundugu dali kesmektedir.
     
    Sonucta terror yarattigi ve estirdigi bir ulkede terror baskisindan dolayi bir multeci kitlesi olusur ve bu kitle emperyalist ulkelere dogru yola cikar.
     
    Ikincisi kendi ulkesinde terror estirdigi ulkenin vatandaslari orgutlenir.
     
    Sonucta emperyalizm gibi terorun de bir ulkesi siniri dini milliyeti irki v.s. yoktur.
     
    Buradan ucuncu sonuc olan emperyalizmin kendi ulkesinin yarattigi terore acilmasi ve bu teroru kendi ulkesinde yasamasidir.
     
    Bugun Fransa'da oldugu gibi.
     
    Sonucta yarattigi terror sagladigi terrorist olarak, hem terror estirdigi ulke ile sinirli degildir, hem zaten o ulkenin disindan nakledilmistir ve dolayisi ile emperyalist ulkelerin kendi vatandaslarini da icerir.
     
    Fransa katliamlarinda adi gecen Fransiz polis ya da belcika dogumlu terrorist gibi.
     
    Aslinda terror ve terorizmin ne oldugu her yonu ile farklilasir.
     
    Ideolojisi ya emperyalizminm cikar politikasidir, ya da yarattigi terror hareketinin kendi ideolojisi ve de inancidir.
     
    Bunyesindeki teroristler, dunyanin dort bir yanindan her yasta ideolojide inancta bu isi para icin, kendi hurriyeti icin, inanci icin, ideolojisi icin, macera icin v.s. yapmak isteyenlerdir.
     
    Burada anlasilacagi uzere terore terrorist tasiyan ulkeler arasi aglar da kurulmustur.
     
    Evet emperyalizm ve ulkemizdeki gibi vahsi kapitalizm her yonu ile terror estirerek yani korku salarak politik cikarini yurutmektedir.
     
    Buradaki birinci sorun, toplumun kendisine korku salanin kim ve ne oldugunu bilmemesdi ustelik, guc olarak ona siginmasidir.
     
    Yani emperyalizm ve vahsi kaspitalizm, sadece teroru yaratmak ve uygulamak ile kalmaz, ayni zamanda sanki teroru yaratan o degilmis gibi, bir de seni guc olarak koruyormus ve kolluyormus gibi hareket eder.
     
    Bunun yaninda kendi yarattigi bu teroru kendi pozitif uygulasa bile, negative algida koruyarak sanki onun ile mucadele ediyormus gibi gorunur.
     
    Ustelik kendine karsi olan temelde bu korkuyu tum topluma yaymak Adina, her saldirdigina tutukladigina gozaltinaaldigina katlettigine de "terrorist" damgasi vurur ve onlarin yani halkin her turlu insan haklarindan ve evrenselhukuktan dogan eylemlerini "terrorist eylem, terore destek, terror orgutu ile iliski" v.s. olarak degerlendirir.
     
    Zaten su an ulkemizde olmakta olan da budur.
     
    Buradan su sonuc cikar.
     
    Ne emperyalizm, ne de vahsi kapitalizm her turlu devlet hukumeti ve her turlu kurum ve kurulusu ile, terorizme karsi olamaz ve degildir. Aksine ya acikca kendi devleti eli ile ya da yarattiklari ile bu teroru daimi destekler ve uygular.
     
    Zaten kendi yarattigi ile mucadelesi ancak kendi politik cikar ve somurusune zarar verdigi anda devreye girer.
     
    Yani hic bir zaman toplumlarin halklarin selameti sagligi guvenligi v.s. icin boyle bir mucadele soz konusu degildir.
     
    Aslinda bakildiginda, emperyalizmi de, vahsi kapitalizmi de, ayakta tutan tek guc de, bu terorizmdir.
     
    Bugun terorizmi yaratmasa ve uygulayamasa ne emperyalizm ne de vahsi kapitalizm yasamini surduremez.
     
    Cunku emperyalizm de vahsi kapitalizm de yonetim ve yonlendirim olarak zora baskiya mudaheleye yasaga v.s. dayanir.
     
    Iste bunu da en iyi terror saglar. Cunku terror korku salar sindirir susturur caresiz birakir.
     
    Bugun basta O.Dogu'da Suriye veIrakta Afrika'da Asyada Avrupa'da kisaca dunyanin dort bir yaninda olan bu katliamlari saldirilari catismalari ve her turlu icerde ve disardaki devlet terorunu algilamak Adina unutulmamasi gerek sey; TERORIZM, EMPERYALIZM VE VAHSI KAPITALIZMIN SILAHLI VE VURUCU GUCUDUR.
     
    EMPERYALIZM TERORIZM ILE SAVASMAZ, ONU YARATIR, BESLER BUYUTUR VE UYGULAR
     
    EMPERYALIZM TERORIZMI SAYESINDE HER TURLU POLITIK CIKAR VESOMURUSUNU YURUTUR VE HER TURLU KENDI TERORUNU DE MUBAH VE MESRU KILAR.
     
    Son olarak aslinda emperyalizm ektigini bicmektedir.
     
    Bu da iki turludur.
     
    Sen toplumlari bulundugu yerden rahatsiz edersen, yarin bu toplumlar gelir senin ulkene yerlesir.
     
    Sen her turlu teroru mesru ve mubah kilarsan, o terror gelir seni senin ulkende vurur.
     
    Burada ise aci olan emperyalizm ve onun yarattigi ve uyguladigi terorunden, bunu yaratanlarin yani yonetenlerin degil; hic bir bu konuda birt parmagi olmayan toplumlarin ve halklarin zarar gormesidir.
     
    Teror, teror saldirilari emrini verenleri degil; terorun oldugu yerde bulunanlari yasayanlari yani toplumu ve halklarini vurur.
     
    Kisaca terorden hic bir cikari olmayanlar zaten terore ve her turlusune karsi olabilir.
     
    Yalniz ve maalesef teroru de onlar yasar. Cunku terror zaten yaratilis olarak onlar icindir.
     
    Demekki burada yapilacak sey, terorun verdigi "korku salma" algisindan arinmis olmak olacaktir.
     
    Yani HIC BIR TEROR VE TERORIZM TOPLUMU VE HALKLARI YILDIRAMAZ, SUSTURAMAZ, YASAM HAKKINI ELINDEN ALAMAZ.
     
    Dolayisi ile EMPERYALIZMIN ISTEDIGI TOPLUMLARIN VE HALKLARIN TERORE TESLIM OLMASI IKEN, TOPLUMLAR VE HALKLAR AKSINE AYAKTA KALABILMEK ICIN YASAM SAVASLARINA DEVAM ETMELIDIR.
     
    BU DA ANCAK BARIS ILE OLUR, CUNKU TGOPLUMLARIN VE HALKLARIN ELLERINDE SILAH YOKTUR, VURUCU GUCLERI DE DIRENCLERI AZIM VE KARARLILIK ILE VERDIKLERI YASAM MUCADELESI VE TERORUN SALDIGI KORKUDAN KORKMADIKLARINI GOSTERMELERIDIR.
     

    Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Bilissel Bilim/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  20. evrensel-insan
    Yukaridaki baslikta iki onemli nokta vardir.
     
    Birincisi, bir seyin farkindaligi onun olumsuzu ile mumkundur.
     
    Ikincisi farkindalik tek basina bir seyi kazanmaya yetmez, yani;
     
    Farkindaligi fiili hale getirecek olan ise bilinctir.
     
    Burada bir onemli nokta da, serbestlik ile ozgurluk farkidir.
     
    Iste bunun farkindaligi ancak bu farkli iki kavramin elde edilmesinin bilincine acilir.
     
    Daha once sitemizde "ozgurluk ile serbestlik farki" ve "boyunduruk tutsakligi" basliklari ile bu konunun farkindaligi dile gelmisti.
     
    Serbesstlik ile ozgurluk farkini algilamak Adina, ingilizceden ornek verelim.
     
    Bir seyin serbestligi "free" olarak ifade edilirken, bir seyin ozgurlugu "liberal" sifati ile ifade edilir.
     
    Genelde "liberal" sifati politik bir icerikte iken, free sifatinin belirleyici bir icerigi yoktur.
     
    Peki "serbest olunmadiginin farkindaligi" ne demektir.
     
    Eger bir kisi, herhangibir kavramin bunyesinde ise ve onun olumlu ya da olumsuz tarafinda ise, SERBEST DEGILDIR; KAVRAMA BAGIMLIDIR.
     
    Yani KAVRAMI ORTAYA KOYAMAZ, SADECE KAVRAM ILE ILGILI OLAN OLUMLU YA DA OLUMSUZ BAGINI ORTAYA KOYAR.
     
    Burada "siz" olumsuz eki, kisiyi kavramdan serbest yapmaz, sadece kavramin pozitifine karsit yapar.
     
    Mesela milliyetci de, milliyetci karsiti da, milliyet kavramindan serbest degildir.
     
    Yada dinli de dinsiz de din kavramindan serbest degildir.
     
    Namuslu da namussuz da namus kavramindan serbest degildir.
     
    Aslinda buradaki serbestlik, bir yerde "bagimsiz" olarak ta algilanabilir.
     
    Cunku serbest olmamak demek, bagimli olmak demektir. Bagimli olan kavramin ya pozitifine ya da negatifine baglidir. Kavrami ortaya koyamaz, cunku kavramin bunyesinde ve tarafindadir.
     
    Iste simdiye kadar serbestligin farkindaligi aciklandi.
     
    Bilinc ise bu farkindaligin bilinmesi ve de bilissellige tasinilmasi,yani farkindaligin isleme konulmasidir. KAVRAMIN OLUMLU YA DA OLUMSUZ TARAFINDA DEGIL, KAVRAMDAN SERBEST OLARAK KAVRAMI ORTAYA KOYABILME BILISSELLIGIDIR.
     
    Bu bir yerde, KAVRAMA ICINDEN VE TARAFINDAN DEGIL, DISINDAN VE TUM RESMINI GOREBILECEK SEKILDE BAKMAKTIR. Qua felsefesi, ya da kavram ile empati kurmak. Kavrama disaridan ve notr algi ile bakis, kavram disilik.
     
    Demekki bir seyin farkindaliginin bilincini bilissellige tasimak, OLANA ISYAN ETMEKTIR. TARAF YA DA KARSI TARAFLILIK DEGILDIR.
     
    Iste bu isyan ancak kisiyi kavramdan serbest kilar.
     
    Burada yeri gelmisken, ozgurluk ise hic bir baski altinda kalmadan o kavrami kmisinin istedigi gibi kullanabilmesinin iznidir.
     
    Yani OZGURLUK KISIYE BAGLI DEGILDIR, YASADIGI DUZENE SISTEME HUKUKA BAGLIDIR.
     
    Serbestlikise tamamen kisinin insiyatifindedir.
     
    Ozgur olanin kavrami istedigi tarafindan kullanma izni vardir, Yalniz bu kisi kavramdan serbest olmadiginin farkinda olmayabilir.
     
    Kavramdan serbest olanin, kavrami disaridan gosterme serbestligi vardir, fakat bu serbestligi kullanma ozgurlugu olmayabilir.
     
    Kisaca bir seyin kendisinin bilinci, karsitinin farkindaliginin bilgisini getirir.
     
    Genelde karsitlik, ancak kendisinin farkindaliginin olumsuzlugu ile mumkundur.
     
    Zaten kendisi olumlu ise, karsitinin farkindaligi itici, korkutucu, v.s. gelir.
     
    Farkindalik, karsitligi getirir. Bu ya pasif ya da aktiftir.
     
    Buradaki aktiflik, farkindaligin bilgisini bilince tasimak ve farkindaligi yerine getirmenin bilgisini de bilissellige tasimaktir.
     
    Genelde bir beyin bir kavramdan serbest degilse, o kavramin olumlu ya da olumsuz emri altindadir ve yasamini ona gore yonlendirir.
     
    Iste verileni oldugu gibi almak ve uygulamak, biattir. Her biat ise farkindaliginin farkina varilmamis bir biastir.
     
    Iste o yuzden ilk isyan, verilenin tam karsisina gecmektir. Verilen ile inatlasmaktir.
     
    Halbuki serbestlik, VERILENI ORTAYA KOYMAKTIR.
     
    Bu da verileni oldugu gibi almak ya da tam karsisina gecmek ile degil; verilenin ne oldugunun bilisselligine varacak zihniyeti harekete gecirmek ve gereken soyutlamayi yapabilmek ile mumkundur.
     
    Bunu felsefi olarak aciklamak istersek;
     
    Mesela din felsefesi, bir kisinin kendi dini ya da dinsizligini ortaya koymasidir.
     
    Halbuki dini felsefe, kendi dinini ya da dinsizligini ortaya koymak degil; din kavramini tum resmi ile ortaya koymaktir. Iste ancak bu sekilde din kavramindan serbestlik saglanir.
     
    Bunu milliyet ya da baska herhangibir kavram icin uygulayabiliriz.
     
    Iste dinden ya da milliyetten serbestlik, dinden ya da milliyetten; dinli ya da dinsiz milliyetli ya da milliyetsiz olarak dinden ya da milliyetten serbest olunmadiginin farkindaligidir.
     
    Yani milliyet ya da din ortaya konmaz, dinlilik ya da dinsizlik, milliyetlilik ya da milliyetsizlik ortaya konur.
     
    Iste ve herseyden once bunun FARKINDALIGI DEMEK, DININ VE MILLIYETIN DINLI/DINSIZ VE MILLIYETLI/MILLIYETSIZ HER IKI UCUNDAN DA RAHATSIZ OLMAK SORUN YASAMAK VE HER IKISINE BIRDEN ISYAN ETMEKTIR. Iste bu isyan ve rahatsizlik yeni bir bilisselligin bilincinin habercisidir.
     
    Tabi bunun bilincin bilisselligine ulasmadan geri tepmesi olarak ta yansiyabilir.
     
    Burada sonuc, isyani dindiren rahatsizligin sona ermesidir.
     
    Kisaca farkindalik BEYINDE YER ETMISIN KENDINDEN BILINCSIZCE GELEN, YA DA KISININ BILINCI ILE KENDINI GETIRDIGI RAHATSIZLIGI VE ISYANIDIR.
     
    Kisaca konu, beyinde yer etmisleri ve bilincalti temelli alisilagelmis kullanimi uygulamak degil, KISININ KENDI BEYNINI KENDININ ISLETMESI YA DA BEYNININ ISLEMESININ ONUNU ALGISINI KAPATARAK TIKAMAMASIDIR.
     
    beynini kullanmak degil, isletmektir.
     
    ZIHNININ SOYUTLAMASININ SOYUTLAMA YETISININ OLDUGUNUN VE BUNU KULLANMAK DEGIL, ISLETEREK DEGISTIREBILECEGININ FARKINDALIGIDIR.
     
    Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Bilissel Bilim/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  21. evrensel-insan
    7 Haziran'dan sonar, sanki 7 Haziran hic yasanmamis gibi davranan, dictatorun (tum siyasi yetkiyi elinde bulunduran'a "dictator" denir) tek bir hedefi vardi, kendi yaratmis oldugu fiili durumu kullanarak, 1 Kasim secimlerinde, AKP'yi iktidara tasimak ve AKP eliyle de anayasa degisikligi ve Baskanlik sistemi.
     
    Zaten 7 Haziran'dan sonar o cok agzindan dusurmedigi sandik demokrasisine kendisi uymamis, meclisi bekleme odasina almisti.
     
    Kurulan savas ve terror hukumeti de ulke ve toplumu secime tasidi.
     
    Secimde algi operasyonu islemis, 5 milyon korku felsefesi ve suru psikolojisi temelde 7 Haziran'a eklenmisti.
     
    Boylece sadece iktidar saglanmamis, ulke ve toplumu referendum ve hatta direk baskanlik sistemi ve anayasa degisikligine goturecek oy ufukta gorunmustu.
     
    Simdi bakalim
     
    AKP'nin oyu 317
     
    Referandum icin gerekli olan- 330 yani +13 oy
     
    Meclis cogunlugu- 376 yani +59 oy.
     
    HDP- 59 oy
     
    MHP- 40 oy
     
    MHP ile referanduma, HDP ile de baskanlik sistemi ve anayasa degisikligine meclis gidebilir.
     
    Peki dictator gudumundeki AKP baskanlik sistemi ile neyi kastetmektedir?
     
    Diktatorun tek yetki ve merci olmasi gostermelik bir meclis bu tek yetki ve merciye oyle ya da boyle karsi cikanlarin, oule ya da boyle bertaraf edilmesi ve tamamen bu tek yetki ve merciye biat edecek UMMET-I AKP BASKANLIGI.
     
    Zaten 1 kasim sonrasi soylemlerle toplum "AKP'yi desdtekleyenler ve desteklemeyenler" diye ikiye ayrilmis durumda.
     
    Burada AKP'ye bunu saglatacak her iki meclis partisinin durumuna bakalim.
     
    MHP simdiye kadar AKP'ye verdigi her turlu destek ile, onun zaten isbirlikcisi rolu gordu.
     
    Su anda da cok kritik bir konumda. "PKK ile mucadeleye devam" algi operasyonu altinda, pek ala AKP'ye referendum icin destek verebilir.
     
    Asil kilit nokta, HDP.
     
    HDP tamamen kurd milliyetciligi politikasini one cikarip, "ozyonetim/ozerklik/yari ozerklik" sarti ile ve istedigini kurd halki Adina alarak; baskanlik sistemine ve anayasa degisikligine onay verebilir.
     
    Goruldugu gibi, 13 senede meshur "u donuslerine" AKP, bu sefer HDP'yi de katabilir.
     
    Yani 7 Haziran'dan sonar yarattigi fiili durum ile bertaraf ettigini unutur ve ittifaka girer.
     
    Esad, Cemaat, PKK, Ulusalcilar ile yaptigi gibi.
     
    Butun bunlar isin meclis yani ve yonetenlerin kismi.
     
    Peki Turkiye halklari ilericiler, devrimciler, aydinlar, cagdaslar, etigi siyasete katmayanlar, insan hakjlari ve evrensel hukuk avunuculari, her turlu halklarin ve kesimlerin hak ve ozgurlugunden yana olanlar, kimsenin yasam ve iliskisine karismamasini isteyenler, ve cagdas bir ulke ve toplumda tum farklari ile birlikte bir birine saygili birarada yasamak isteyenler bunu da su anki cografyayi koruyarak yapmak isteyenler.
     
    Kisaca tum dayatmalara karsi bugune kadar her turlu mucadeleyi yilmadan kararli ve azimli bir sekilde canlari pahasina verenler.
     
    Onumuzdeki guncel secenek gayet net ortada.
     
    Ummet-i AKP baskanligi mi/Milletin halklarinin Turkiye Cumhuriyeti mi?
     
    Herkes tarafini ve safini ona gore belirlesin.
     
    Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Bilissel Bilim/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  22. evrensel-insan
    7 Haziran ile 1 Kasim secimleri arasinda gecen 5 aylik sure icinde, AKP oylarini tam 5 milyon artirdi. Hem de her sandikta.
     
    Dunyanin hic bir yerinde boyle kisa iki secim arasinda bu sayida bir artis yasanmaz.
     
    Eger bu sonuclar resmilesirse, bu 5 milyon artisin o kadar ve her cesitsecim hilesi, baskisi, onlemesi v.s. olsa bile, bu miktarda ve her yerde artisinin tek bir aciklamasi vardir, o da bu surecte topluma yasatilan fiili catisma baski gozalti tutuklama ve katliamlarin ve her turlu insanlik ve vicdan disi davranis ve uygulamalarin, bu 5 milyon uzerindeki etkisi ancak korku felsefesi ve suru psikolojisi ile aciklanabilir.
     
    Kisaca toplum bir baraji asacak kadar sayida secmeni ile, korkutulmus ve sindirilmistir.
     
    Kisaca millet ummete donusturulmustur.
     
    "bu adam ne istiyorsa verelim de bizi rahat ve huzur icinde biraksin" demistir.
     
    Burada, bir masal anlatalim.
     
    Bir zamanlar bogalar ineklere saldirmadan once, "bakin sizlere aslinda bir sey yapmak istemiyoruz. Yalniz icinizdeki su inegi bize teslim ederseniz, sizlere dokunmayacagiz" demislerdir.
     
    Burada istenen inek, digger inekleri bogalara karsi savunan orgutleyen inektir.
     
    Inekler kendi aralarinda karar vermek icin toplanirlar.
     
    Verilmek istenen inek "bakin, arkadaslar, beni onlara vermeniz sorun degil; yalniz bilesiniz ki, bu size kurtarmaz. Aksine onlara daha cok boyun egdirtir." dese de, heyet istenen inegi vermeye karar verir.
     
    Sonucta inek verilir.
     
    Aradan fazla zaman gecmeden digger inekler sindirilir, korkutulur ve bir bir bogalar tarafindan yok edilmeye baslar.
     
    Inekler caresizlik icinde, "biz o inegi vermeyecektik" deselerde is isten gecmistir.
     
    Simdi bakalim.
     
    Diktator ne demisti "verin 400'u bu is huzur icinde hallolsun" peki ne yapti?
     
    Yine dedigi gibi, "taraf olmayani bertaraf etti"
     
    Peki bunu nasil yapti " her seferinde ayni yolda yurudugu ve bertaraf edecegi tarafi suclayarak"
     
    Toplum 7 Haziran'da ne dedi.
     
    "Sen Sarayinda uslu uslu otur, senin partine de iktidar yok ve partin de kendine ceki dozen versin ve mecliste tek basina olmadigini anlasin"
     
    Dogal olarak bu mesaj dictator acisindan ne anlama geliyordu?
     
    "ya demek oyle, siz demekki huzur istemiyorsunuz. O zaman ben sizing huzurunuzu canlarinizi alarak bozayim da gorun"
     
    Yani fiili durumu yaratti. Bu konuda PKK kendisi ile isbirligi yaparken, ISID uzerine duseni yapti.
     
    Polis zaten elinde idi ve tum bertaraf edileceklerin uzerinde terror estirdi.
     
    Bunlarin basinda HDP kurd halki alevi halki ve her turlu dictator karsiti geliyordu.
     
    Bu arada "HDP=KURD=PKK" ALGISI DA SURUYORDU.
     
    HDP'ninen buyuk hatasi geziyi desteklememesi idi. Ayrica Ekim olaylarinin gezi'den farkli gosterilmesi tuzagina dustu.
     
    Dolayisi ile onun her turlu "inadi" nin baris, demokrasi v.s. niteligi PKK engeline takildi.
     
    MHP zaten "evlere senlik" ve gereken savas ve catisma destegini verirken, CHP askerin disariya mudahele teskeresine karsi cikmadigi gibi, hic bir zaman "terror ile mucadele" de AKP lilesmekten kurtulamadi ve devletin/polisin terorunu ve katliamlarini gormemezlikten geldi.
     
    Bu nicelik olan 5 milyon, bir yerde 7 hazirandaki uyarisinin bir ise yaramadigini ve de meclise giren digger partilerin de Diktator ve gudumundeki AKP hukumeti ve devleti onunde "elinin/kolunun baglandigini" gordu.
     
    Kisaca bu 5 milyon, AKP'nin devlet ve hukumetten oyla gitmeyecegini gordu.
     
    Aslinda oturup bu durumu cok iyi sorgulamak gerekiyor.
     
    T.C. yoksa hic bir zaman ummet olmaktan kurtulamadi ve millet olamadi mi?
     
    "Gelen agamiz/giden pasamiz" atasozunun 90 yil sonar hala gecerliligi mi?
     
    Devlet ve hukumetin yarattigi fiili duruma karsi " bizim aklimiz ermez, yapiyorlarsa vardir bir bildikleri" mi?
     
    Basta dogu olmak uzere, aga baba v.s. temelli aile buyuklerinin yolundan gitmek mi?
     
    Butun bunlar cogaltilabilir.
     
    Yalniz, yukaridaki masala geri donersek:
     
    Toplum su dusunce de ise yanilmaktadir" tamam istedigini verdik, artik bizi rahat birakir."
     
    Birincisi tam istedigini toplum vermemistir.
     
    Yani hala 376 yi gerektiren anayasa degisikligi sayisini vermemistir.
     
    HDP'yi baraj altinda birakmamistir.
     
    Bu ikisi bile diktatorun, toplumu "huzur icinde birakmamasi" icin gerekli nedenlerdir.
     
    Cunku Anayasa degismezse, sultanlik, halifelik, selefilik, padisahlik v.s. kisaca TEK ADAMLIK MUMKUN DEGILDIR.
     
    Buna en bastaki engel, kendi partisinden gelecektir.
     
    Evet dictator fiili olarak 7 haziran'dan bu yana zaten iktidardi ve her istedigini yaptirdi.
     
    Dolayisi ile aldigi oylar ile bunu kagit uzerinde saglamasi pek bir fark getirmeyecek.
     
    Cunku zaten fiili olarak iktidardi. Meclis yoktu. Yargi hukuk elindeydi.
     
    Yani, elinde olanlari artirmasi icin, zaten bu elde edilen oy sayisina ihtiyaci yoktu.
     
    O 400'u istiyordu gorunurde 310 aldi.
     
    Yani 400'e 90 kadar yaklasti.
     
    Aslinda anayasa Adina 376 yeterli ve su an 66'ya ihtiyaci var.
     
    Yalniz ne gam, iktidar olmadan fiili iktidarligi yuruten, anayasayi degistirecek oy almadan da anayasayi degistirebilir.
     
    Hatirlayalim, dictator ne demisti?
     
    "Ulkede fiili olarak rejim degismistir. Simdi yapilacak olan bu fiili duruma uygun anayasayi cikarmaktir."
     
    Evet, 5 milyon da olsa; oylar anayasayi degistirmeye yetmiyor.
     
    "Milli iradeyi" agzinda sakiz eden dictator, 7 haziran'da bu iradeyi cignedi ve yasanan fiili durumu yaratti.
     
    Demekki simdiki oy sayisi "milliirade" nin iradesini diktatore daha guclu bir sekilde veriyor.
     
    Bundan sonar tum yapacagi ve yaratacagi her turlu fiili durum ve salacagi korku felsefesi ve ummetin suru psikolojisi anayasa degisikligi uzerine olacak.
     
    Iktidari vermemeye direnemeyen toplum, bakalim bu fiili duruma nasil direnecek?
     
    Yoksa bundan sonraki secim ve hedef olan "2023" ayni diktatorun planladigi gibi fiili olarak yerine mi gelecek?
     
    Yani istenilen verildikce, huzur gelmiyor. Cunku istenilen bitmiyor.
     
    O yuzden istenileni vermeden once, iyice dusunmek gerekiyor.
     
    ve "sira bana gelmez" "ben onun bertaraf ettiklerinden degilim" kandirmacasinin kimseye bir faydasi yok.
     
    Ya "kustan korkmayacak ve dari ekeceksin" ya da "korkunun ecele faydasi olmadigini" bileceksin.
     
    Ustelik "korktukca ve surude kaldikca sira sana gelecek"
     
    Sen suruden ayrilacaksin ve baskalarini da suruden ayiracaksin.
     
    Kisaca ortada KORKUTULACAK BIR SURU BIRAKMAYACAKSIN.
     
    Aksine suruden ayrilarak ve digerlerinin de ayrilmasini saglayarak kendi nitelikli direnisini hak ve ozgurluk arayisini huk ve adaleti hem kendi Adina hem de herkes Adina isteyeceksin savunacak ve destekleyeceksin.
     
    Yoksa senden her isteneni verirsen, yarin bir bakmissin ki; verecek bir seyin kalmamis ve sen de kalmamissin.
     
    Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Bilissel Bilim/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  23. evrensel-insan
    Ulke ve toplumun fiili olarak ve guncel yasadigi sicak ortami goz onune alarak, once haberden basliyalim.
     
    Bu kelimenin kavramsal icerigini en iyi olarak algilama Adina, kelimenin ingilizcesini verelim.
     
    Bilindigi gibi haber kelimesinin ingilizce karsiligi news tur ve hic bir zaman tekil olarak kullanilmaz. Yani asli haberlerdir.
     
    Burada kelimenin kokenine baktigimizda bunun "new" yani "yeni, taze, guncel v.s." anlami oldugunu goruruz.
     
    Iste haberler ve turkcede tekil olarak kullanilabilen, haberde zaten bu demektir.
     
    Yani bilginin yeni taze guncel olmasi.
     
    Burada onemli olan "daha once olmamis olmasi" dir.
     
    Iste habercilik ve turkcedeki gazetecilik bu haberi kitleye duyurmaktir.
     
    Burada habercilik gazetecilik farki da onemlidir.
     
    Sonucta her bir olan haberin bir niteligi vardir. Bu nitelige gore haber de nitelenir.
     
    Bilimsel, felsefi, tarihi, cografi, politik, toplumsal, dogal v.s. haber olarak.
     
    Dikkat edildi ise, burada henuz yazarlik yoktur.
     
    Cunku haber vermek yazarlik degildir. Bir cesit gazeteciliktir.
     
    Yazarlik ise, verilen haberin niteligine verenin kendinden bilgi ya da yorum katmasidir.
     
    Ayrica yazarlik yazi olarak ya da bilgi olarak tamamen yazarin bir eseri de olabilir. Yani bilim kurgu,m masal, hikaye v.s.
     
    Kisaca haberi vermek, habercilik; habere kendinden yorum ve bilgi katmak ta yazarliktir.
     
    Bu temelde de gazeticilik, hem haberciligi hem de yazarligi icerebilir.
     
    Her haber bilgi icermesine karsin, her bilgi haber degildir. Yani yeni guncel taze olmayabilir.
     
    Iste bu temelde herhangibir haber niteliginde olmayan bilgiyi niteligine gore paylasmak bir cesit uzmanlik bilgililik ve akademisyenlikalanidir.
     
    Yani bu konuda yazan bir yazar, baskalarina gore konu ya da kavrami detayli incelemis, arastirmis, sorgulamistir eger konu da uzman ise kendi bilgi haznesini de yorumunu da katmistir.
     
    Habercilik ya da gazetecilikte onemli olan etik olmak, yani haberi yalin sade oldugu gibi aktarmaktir.
     
    Eger uzerinde yorum yapiliyorsa da bu belirtilmelidir.
     
    Cunku yorum kisiseldir ve sadece yorumu yapanin kendi inancsal ideolojik ve etik temelli degerlerini icerir.
     
    Yani yorum farkli inancsal, ideolojik ve etik degerlerdeki bir okur tarafindan benimsenmeyebilir.
     
    Iste onemli olan yorum katilmadan verilen haberin, oldugu gibi verilmesidir.
     
    Cunku haber payl;asimi, kendi degerlerinin paylasimi degildir. OLAN HABERIN OLDUGU GIBI PAYLASIMIDIR.
     
    O acidan haber degil, uzerine yapilan yorum; deger tayabilir.
     
    Bu da kendi bunyesinde, haber icerikli bilgi ile yorum icerikli bilgiyi farkli kilar.
     
    Cunku bir yazar tamamen bir haber uzerinden yorum yapabilir. Yalniz, bir gazeteci haberi vermek zorundadir. Cunku yorum yapan yazar da, haberi gazeteciden alir ve duyar.
     
    Evet, her turlu nitelikteki bilgi paylasimi cokonemlidir. Yeterki her birinin etik olarak hakki ve farki algilansin ve verilsin.
     
    Cunku yasanmis bir haberin tartismasi olmaz, ancak yorumu ve yorumsal tartismasi olur.
     
    Haber iletmek, yorum tartismak icindir. Her ikisi de bilgi paylasimidir.
     
    Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Bilissel Bilim/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  24. evrensel-insan
    Ayni kelime kokeninden turetilmis olsa bile, her kavramda oldugu gibi bu iki kavramda da basta politik algida bir kavram karmasasi vardir.
     
    Vatan kavrami, insanoglunun kendisine tarihte ilk defa Ingiliz Ic Savasi ile tanistirilmis, daha sonar vatandaslik ise Fransa ihtilalindeki burjuva ve sehirlesme den sonar ortaya konmustur.
     
    Bugune gelindiginde vatan kavraminin iki icerigi vardir.
     
    Cografi temeldeki bu iki icerik soyledir.
     
    Bir vatanin bir fiziki cografya adi bir de siyasi cografya adi vardir.
     
    Bu konuda iki farkli ulke ornegi verelim.
     
    Burada bir parantez acip, turkce de vatan, yurt ve ulke kelimelerinin ozdes oldugunu soyleyebiliriz.
     
    Ilkornegimiz kuzeyde bir Avrupa ulkesi olsun.
     
    Cografi- Fiziki- Buyuk Britanya
     
    Cografi- Siyasi- Birlesik Krallik.
     
    Herseyden once ulke politik aliskanlikta bu ulkenin adi boyle gecmez. Nedense bu ulkenin birlestirdigi krall;iklardan sadece birinin adi anilir ve "Ingiltere" denir.
     
    Bu vatanda dogan bir kisinin vatani Buyuk britanyadir.
     
    Cunku vatan once fiziki olarak ele alinir.
     
    Vatandas ve vatandaslik ise siyasidir.
     
    Yani bu vatanda dogan bir kisinin vatandasligi Birlesik Krallik temelindedir.
     
    Simdi bu vatanda dogan bir kisi once kendisine bir vatan kimligi alir.
     
    Bu kimlik te fiziki vatan uzerindendir, yani Britanyali.
     
    Iste bu britanyali Siyasi Birlesik Kralligin bir vatandasidir.
     
    Milliyet etnisite ve sosyo-etik farklar ise tamamen kisiseldir.
     
    Yani bir kisinin etnik kokensel vatani, Birlesik Kralligi olusturan vatanlardan Ingiltere, Iskocya, Galler ve de K.Irlanda olabilir. Boylece etnik koken olarak, ingiliz, iskoc, Gallerli ya da irlandali olabilir.
     
    Bunlarin hic biri o kisinin Britanyali ve Birlesik Krallik vatandasi olmasini degistirmez.
     
    Hatta bu kisinin vatani Birlesik Kralliklardan biri de olmayabilir. Mesela anne babadan atadan gelen, Hindistan, Pakistan, Bengaldes, ya da Avrupanin baska bir ulkesi, Afrika ulkesi, Kuzey ya da Guney Amerika ulkesi, kisaca dunyanin herhangi bir ulkesi olabilir.
     
    Iste kisinin bu etnik koken farki HEM ONUN BRITANYALI VE BIRLESIK KRALLIK VATANDASI OLMASINI DEGISTIRMEZ, HEM DE ETNIK KOKENINI MILLIYETINI DILE GETIRMESI HAK VE OZGURLUGUDUR.
     
    Eger burada bir vatanseverliksoz konusu ise, kisi hem dogumdan aldigi fiziki vatanini,m hem dogdugu vatanini, hem de etnik kokensel vatanini sahiplenebilir.
     
    Ayrica eger koruyorsa Birlesik Kralligin disinda ailesinden gelen ulkenin de vatandasi olabilir.
     
    Dolayisi ile vatan ile vatandaslik iliskisi ilk defa burda farklilasir.
     
    Mesela kisi diyelim anne babadan gelen vatandasligini bir nedenden kaybetmis olsa ve o ulkede vatandaslik haklarindan mahrum olsa bile, kisi; anne babadan gelen bu vatasnini VATANDASI OLMADIGI HALDESAVUNABILIR, SEVEBILIR, KORUYABILIR etc.
     
    Tarihte siyasi savasim anlaminda en guzel ornek, Chguvera'dir.
     
    Che sadece kendi dogdugu ya da vatandasi oldugu vatan disinda, komsu vatanlar icin de savasmistir.
     
    Kisaca vatanseverlik, illa kisinin o vatanin vatandasi olmasini gerektirmez.
     
    Zaten buradan enternasyonel temelde "dunya vatani" ve "burjuvanin ve isci sinifinin vatani yoktur" siari cikmis ve boylece "Tum dunyanin iscileri birlesin" slogani moto olmustur.
     
    Yaniburadan da bir fark dogar. Bir kisi ideoloji inanc olarak dunyayi bir vatan olarak algilar ve enternesyonel bir savasim verebilir.
     
    Ulkemiz ve toplumumuz acisindan ise her kavramda oldugu gibi vatan ve vatandaslik kavramlari basta politik cikar olarak ve devlet ve hukumetin etik degerleri ve etnik degerleri polkitikaya tasimasi ile karistirilmaktadir.
     
    Vatanseverlik vatandaslik ile karistirilir.
     
    Bir kisinin kimligi vatani uzerinden degil, etnisite uzerinden verilir.
     
    Dolayisi ile eger kisi aileden verilen etnisiteyi almazsa, vatansever olarak algilanmaz.
     
    Dolayisi ile Turk ile basliyan ve vatani cografyayi degil de bir etigin etnisitesini etnik kokenini iceren bu kavram "vatana, vatandasliga, paraya, dile " tasinmistir.
     
    Simdi buradaki kavram algi hatalarina bakalim.
     
    Turk vatani
     
    Turk vatani demek, "bu vatanda sadece etnik kokeni turk olanlarin ya da turk diyenlerin vatani" anlamina gelir.
     
    Bu hatayi soyle duzeltiriz.
     
    Cografi fiziki- Turkiye
     
    Cografi- siyasi- Turkiye Cumhuriyeti.
     
    Simdi buradan vatan ve vatandasliga bakalim.
     
    Bu vatanda dogan bir kisinin vatani Turkiyedir.
     
    Bu kisi siyasi olarak Turkiye Cumhuriyeti'nin vatandasidir.
     
    Kisi ozelinde etnik ve etik olarak turk, kurd, ermeni, laz v.s. olabilir.
     
    Eger bu kisi Turkiye disinda baska bir ulkenin vatandasi ise, iki vatanli olabilir.
     
    Ustelikbu kisi T.Cumhuriye vatandasligini bir sekilde kaybetmis olsa bile, Turkiye vatanini sevebilir, onun icin savasabilir ve vatansever olabilir.
     
    Bu kisi turk te olmayabilir, ama vatani Turkiye olabilir.
     
    Kisaca vatanseverlik, kisinin vatandasligi ile de vatan kimligi ile de sinirlanamaz.
     
    Her bir vatani Turkiye olanin ister T.C. vatandasi olsun ister olmasin vatanini sevmek ve onun icin savasmak hak ve ozgurlugudur.
     
    Her bir vatani Turkiye olanin ve hatta T.C. vatandasi olanin vatanini sevmesi icin, illa turk olmasi gerekmez. Pekala kurd, laz, ermeni v.s. olabilir.
     
    Vatan baskadir, vatandaslik baskadir, kisinin inanci ideolojisi temelinde vatanseverlik baskadir.
     
    Dolayisi ile vatani Turkiye olan ve bunun icin mucadele veren ister T.C. vatandasi olsun ister olmasin, ister turk olsun ister olmasin vatanseverdir.
     
    Cunku onun vatani Turkiyedir.
     
    Ustelik baska bir ulkenin vatandasi olarak ta iki vatanlidir.
     
    Vatan ve vatandaslik genel bir veridir.
     
    Etik etnisite milliyet ve etnik koken ise ozel bir veridir.
     
    Kisi bunlardan istedigini ya da hepsini sahiplenebilir ve mucadelesini verebilir, bu onun hak ve ozgurlugudur.
     
    Etnik koken olarak turk olup olmamasi,T.C. vatandasi olup olmamasi, onun vatanini sahiplenmesini ve sevmesini onlemez.
     
    O yuzden vatanseverlik vatandaslik gibi, Turkiye.Cumhuriyeti Devleti ya da Turk etnik kokeni ile sinirli degildir.
     
    Cografi/fiziki Vataninin Turkiye olmasi ya da ideoloji olarak enternasyonel "vatanim benim butun dunya" olmasi yeterlidir.
     
    Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Bilissel Bilim/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  25. evrensel-insan
    Bu baslik ta yazan cumlenin anlami; bilissel ve gecerli bir anlam icerir.
     
    Ben ise bu basligi ozel bir konuya, yani Ankara katliami konusuna tasiyacagim.
     
    Insanoglu turunun biri, yine insanoglunca dogal/fenomena lzihniyetin yapilandirdigi yapi ve isleyis olarak; kendi birini kendilik olarak algilayamaz.
     
    Ya baska bir oznenin parcasi olarak, ya da herhangi bir kavramsal bilgisi olmayan numenal yetisi gelismemis olan hayvan ile ozdes tutarak, ya da metafizigin tozleri olan dusunce ve madde olarak degerlendirir.
     
    Iste bu degerlendirmeler, insanoglu turunun birini genelde ve tarihsel olarak; ya bir kul ve kole, ya da bir madde meta mal olarak insanoglunu ozdeslestirir.
     
    Buradan da insanoglunun oznelligi ozselligi ve ozelligi degil; nesnelligi gorunusselligi ve genelliginin yaninda, niceligi ortaya cikar.
     
    Yani ya bir kitledir, ya da bir toplum.
     
    Gelismis ve cagdaslasmis toplumlarda gelisen bireyselbilinc, insanoglu birini bencil, bananeci, bireyci ve akilci yapar.
     
    Iste bu durumda da bu bireycilik, kendi turunden olan bireyleri de kendi cikari ugruna, harcar, kullanir gerekirse de zarar verir.
     
    Butun bunlari neden acikliyorum.
     
    Nedeni su:
     
    Basta O.Dogu olmak uzere cag olarak geri kalmis toplumlarda, insanoglu bir olayda kitlesel olarak oldurulmus ya da katledilmisse; Ortada sadece sayi vardir. Yani ve missal olarak " Irak'taki bombali saldirida 20 kisi oldu (olmek)" gibi.
     
    Ulkemizde genelde ayni O.Dogu ya da gelismemis ulkeler gibi, birey algisi yoktur.
     
    Bir kisinin kimligi ya da kisiligi hep ikinci plandadir.
     
    Yani "Ali'nin oglu/kizi- Komsunun oglu/kizi- Yada yigeni/kuzeni v.s., kosedeki bakkal, cografya ogretmeni, ya da her turlu meslek cagrimi, v.s. kisaca kisi kendsi kimligi ile adi ile anilmaz.
     
    Bilindigi gibi iktidarin su son 7 Haziran sonrasi belki de dunyanin cografi olarak en kanli donemine sahne olmustur.
     
    Bir yerde gezi ile basliyan, katliamlar; gunumuzde ve fiili olarak artarak devam etmektedir.
     
    Reyhanli, Diyarbakir, Suruc ve Ankara katliamindakatledilenlerden ayni O.Dogu'da oldugu gibi sadece sayi olarak bahsedilmektedir.
     
    Iste zaten bu sadece nicelik algisi, hic bir zaman nitelige donusmemis ve O.Dogu'da siradan bir hal almis ve herkesin beklerdigi olmustur.
     
    Ulke ve toplumumuz da iste bu tehlike ile karsi karsiyadir.
     
    Yani her turlu katledilenleri bir kitle niceligi olarak almak ve degerlendirmek.
     
    Iste bunu boyle surdurdugumuz ve bu algiyi yaydigimiz zaman, iste O.Dogu ulkesi oluruz.
     
    Bunu onlemenin ve bu katliamlari birer nicelik olarak degerlendirip alismamanin tek yolu.
     
    Bu olaylarda katledilenlerin HERBIRININ BIRER INSANOGLU OLDUGUNU ALGILAMAK, HER BIRININ KISILIKVE KIMLIK OZELLIGINI ADINI HATIRLAMAK, HER BIRININ BU DUNYADAKI HERKES GIBI YASAMISLIGINI HATIRLAMAK VE HER BIRINI KENDI OZELINDE KIMLIGINDE VE KISILIGINDE ADI VE SANI ILE BIRLIKTE ANMAK VE HATIRLAMAK.
     
    Ancak bunu yapabildigimiz olcude, katledilenlerin bir nicelik degil de, bir nitelik oldugunu ve her birinin digerinden farkli ozelligi kisiligi kimligi oldugunu, farkli yasam ve iliskisi farkli ideolojisi inanci etik degeri oldugunu hatirlamak ve her birini ayri ayri kendi kisiliginde ve kimliginde anmak.
     
    Yani "Ankara katliaminda 100'e yakin kisi katledildi" degil. Aslinda bunun bir sorunu da nicelik olarak katledilenlerin anilmasindaki niteligin unutulmasi.
     
    Mesela bugun bile aileler yakinlarini ariyorlar. Yani kayiplar. Isimleri ne katledilenler arasinda,m ne hastahanedekiler arasinda, ne taburcu olanlar arasinda ve yakinlarininyanina donmeyenler.
     
    O yuzden lutfen, insanoglunun bir nicelik degil; nitelik oldugunu hatirlayalim ve katledilenlerin her birini ayri ayri kendi kimlikleri kisilikleri ve yasam ve iliskileri ile hatirlayalim ve hatirlatalim.
     
    Eger bunu yapmazsak, giderek O.Dogu'ya fiiliolarak donmekte olan ulke ve toplumda, hem katledilenler siradanlasir ve guncel hale gelir; hem de bu zaten bu fiili durumu yaratan ve yasatan dictator ve onun iktidarinin devleti ve hukumetine yarar.
     
    Yani bir yerde katledilen ister bir ister birden fazla olsun; her birini ayni azim, kararlilik ve duygu ile hatirlayalim ve analim.
     
    Cunku bugun her bir katledilenin verdigi huzun ve aci, onun en yakini tarafindan hissediliyor.
     
    Halbuki bizler de bu huznu ve aciyi sanki kendi yakinimiz katledilmis gibi hissetmeliyiz.
     
    Cunku konu "bana dokunmayan yilan bin yasasin" degil; aksine her bir katliam, insanoglu olarak her birimize dokunmalidir.
     
    Zaten ve aslinda iste insansal zihniyet ve bireysel bilinci, birey bilisselligi ve bireyin tursel butunlugu olan insanoglu ile birlestirecek olan da budur.
     
    Cunku herbirimiz hem bir turun birer uyesiyiz, hem de her birimiz essiziz.
     
    Yani hem genelin bir parcasiyiz, hem de ozeliz.
     
    Iste belki niceligimiz bizi bu genelinm herhangi bir parcasi yaparken, niteligimiz de her birimizi bu genelin ozel bir uyesi essiz bir uyesi yapar.
     
    Zaten bizleri zihinsel degisim ve devrimde de, dogal/fenomenalzihniyetin baska bir seyle ozdeslestirmesinden ve kul kole ve de madde meta mal olmaktan ve sadece fiziki bir nicelik olmaktan kurtarir.
     
    Bunun bilisselliginde olmak hem her birimizi yasam ve iliskide essiz ve degerli farkli kilar, hem de yitirildigimizde genelin bir sayisi olmaktan kurtarir.
     
    Ayrica unutmamak gerekir ki, bu ortacag zihniyetinin iktidarinda katledilen her bir uye; zaten kolay yetismeyen ve ortacag zihniyetini asmis degerli bir uyedir.
     
    Cunku niceligi degil; niteligi cagdas ilerici aydin democrat elit devrimci insan gibi yasamayi ve iliski kurmayi barisi adaleti demokrasiyi hakki hukuku ozgurlugu kisaca insanca yasami algilamis beyinlerdir.
     
    Aksi zaten katledilmez.
     
    Kisaca bugun dictator, onun gudumundeki AKP hukumeti ve devletinin her turlu ortacag zihniyetinin biatini boyun egmesini ummet olmasini reddederek bertaraf olan her bir beyin, degerlidir.
     
    Her birimiz hem hepimizin hem de basta kendinden baslayarak her birimizin niteliginin degerini bilelim ve algilayalim.
     
    Ayrica unutmayalim, bizleri ve her birimizi turumuz bunyesinde essiz, ozel, oznel yapan ve digerinden farkli kilan, NICELIGIMIZ DEGIL; NITELIGIMIZDIR.
     
    Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Bilissel Bilim/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.