Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

Ana ekranınızda anlık bildirimler, rozetler ve daha fazlasıyla tam ekran uygulama.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Smyrna

Ω Co-Admin
  • Katılım

  • Son Ziyaret

İletiler gönderen: Smyrna

  1. Gönderi tarihi:

    Günaydın :)

     

    Birkaç gündür bakamıyordum.Ufaklık yüzünden sıkıntılı günler geçiriyoruz, aşk ateşi konusunda haklıymışsınız, yemeden içmeden kesildi garibim... -_-

     

    Derviş hanıma sordum ben, "bu büyü değil ki çişle bozulsun" dedi.."Allahtan hayırlısını isteyelim kızım, herşeyin doğrusunu o bilir" diyor..."zaten bu fırlama hep kafasının dikine, ona çiş de işlemez" miş.Belli çok üzülüyor derviş hanım ama o Allaha havale ettiyse vardır bir bildiği... :sweatingbullets:

     

    Ufaklık ruh eşi diye birşey diyor ben anlamadım, tencere kapak gibi mi bilmem ki... :unsure:

     

    Neyse sizi de dertlerimizle daha fazla yormayalım.Güzel yorumlarınız ve önerileriniz için teşekkürler...:)

     

    Başlığa uygun olsun diye bir şarkıyla hoşçakalın diyorum:

     

    grubun rengi boyarken bile sahili turuncuya

    hiç tadım yok

    ne hilal ne çoban yıldızı teselli etmiyor

    acım çok

    ki düşün ne kadar severim meltemin

    yüzünü öperek esişini

    ağlarım incecikten ayrılık ölümden çok

     

     

    Sevgiyle kalın...:)

  2. Gönderi tarihi:

    Bugün şu yaramaz oğlan çocuğundan bahsetmek istiyorum...:)

     

    Hani eskiden vikingler diye bir çizgi film vardı..Bir viking çocuğun ve onun kabilesinin başından geçenler.Çocuğun adı viki'ydi.Sorunlarla karşılaşıldığında burnunu kaşıyarak düşünür ve pratik çözümler üretirdi.Aklına birşey geldiğinde kafasının hemen üstünde yanan bir ampul beliriverir,(yoksa yıldızlar mı uçuşurdu) o da parmağını şıklatır, sevinçle "buldum!" diye haykırırdı.Haykırdığında da havaya zıplayıp ayaklarını birbirine çarpardı sanki...Hah işte bendeki haylaz oğlanı tarif etmem gerekse "aynııı viki gibi" derim.Zira o da sabahtan beri parmak şıklatıp ayaklarını birbirine vuruyor ve buldum diye haykırıyor.Bayan meraklı "ne buldun çocummm" diye sorduğundaysa "pırpır, pırpır" diyorda başka birşey demiyor.Biz bütün ahali endişeliyiz bugün, acaba diyoruz bi psikoloğa mı götürsek... :unsure: Gerçi derviş hanım karşı çıkıyor, bi kurşun döktürsek bişeyciği kalmazmış... :D

     

    Gelelim şu muz meselesine canımcım:(nasıl hitap edeceğimi sapıttım artık, bi sen diyon bi siz, bi canımcım)

     

    Hayatı boyunca kabızlık çekmiş bi kadına bu şimdi mi söylenirrrrr.... :devil::crying:

     

     

    Not:Yumuşak kadın bugün taze bitti, genelde herkes onu ister...onun için karaborsa... :laughing:

  3. Gönderi tarihi:

    Selam....)))

    Güzel zaman geçirmek için...Herşey hoş olsun....

     

    Bağlı ve bağımlı bir kişiliksiniz...Herkeze olduğundan fazla değer veriyorsunuz..Karşılık görmeyincede yıkılıyorsunuz...Aslında çok seviliyorsunuz ama birşeyler size yetmiyor...tuttuğunu koparan bir karektersiniz ama elde edince herşey ışıltısını yitiriveriyor...Maymun iştahlı birisiniz...Aslında çok yaşlı birimisiniz bilmiyorum ...Şöyle demek daha doğru..Çok yoğun yaşamış birisiniz...Üzerinizdeki bunun yorgunluğu...Bekarsanız evlenmeyin....Evliysenizde sizin için yapacak birşey yok...Aslında içinizdeki çocuğu yaşamak istiyor fakat kocaman kadını oynuyorsunuz...İçinizdeki çocuk çok saf ve çok temiz bunu biliyormusunuz.....Şarkıdaki gibibittim dediğiniz anda küçüçük bir ışık sizi parlatıveriyor. Işığınız sönmesin. ..Hoşçakalın...

     

    Sevdim bu oyunu... :lol:

     

    Şimdiii gelelim bendeki benlere...Eksik olmuş..çünkü ben; bi kadın, bi çocuktan daha kalabalığım... :P

     

    Öncelikle çocuklar iki tane;

     

    Bazen hanım hanımcık bir kız çocuğu, bazende haylaz bi erkek çocuğu

     

    İki kedi;

     

    Birisi mır-mır yumuşacık bişey, diğeri tam bir vaşak

     

    Kadın kaç tane bilmiyorum.Beraber sayalım:

     

    -Sizin o yorgun, çok görmüş geçirmiş kocaman kadına ben "derviş" diyorum.(O otursa kitap yazar...:))Derviş diyorum çünkü neredeyse peygamber kadar sabırlı.Sürekli şükreden, içinden sevgi taşan, yüzü nurlu bir kadın o

     

    -Cadalozdan bahsetmek istemiyorum ama, hani nasıl derler "aslını inkar eden kafirdir"...:)Beni en çok yoran o sanırım.Sinirlendiğinde gözü dönüp avaz avaz bağıran şirlet bişey.

     

    -Tepeden tırnağa kadın olan bi kadın var, ama ona ne isim takacağımı bilemedim.Romantik mi desem acaba... :unsure: Böyyleee güzel güzel giyinsin, hoş koksun, dans etsin, mumlar yaksın bayılır.

     

    -Bayan meraklıyı unutmuyoruz tabi, illa herşeyi bilip öğrenecek! Onu da çok sevdiğimi söyleyemem

     

    -30-35 yaşlarında özgür kızımızla bitiyor sanıyorum bizim ahali... :D Gezsin, tozsun eğlensin o anca, Dünya yansa umru olmaz, hayatı bir lütuf olarak görür ve tadını çıkarır.

     

     

    Şimdi söyleyin lütfen; bu kadar kalabalık biriyle kimse yanılıp evlenir mi.... :lol:

     

    Sahi unutmadan kediler de dahil bu ahalinin hiçbiri muz sevmez... :stuart:

     

    Işığınız sönmesin. ..Hoşçakalın...

     

    Teşekkür ederim

     

    Sevgiler :)

  4. Gönderi tarihi:

    Çeşme’ nin en keyifli yönlerinden biri batısında boydan boya uzanan Sakız Adasıdır.

    chios-1.jpg

     

     

    Güneş ada tarafına geçtikten sonra denizin üstüne vuran parıltılı yansımalar insanın gözünü kamaştırır. Upuzun süren günbatımının güzelliğine doyum olmaz. Hava karardıktan sonra karşı kıyıdan bize göz kırpan titrek ışıklarsa merakımızı iyice o yöne çeker. Birgün kısmet olur, limandan bir tekneye atlar ve kendinizi Sakız’da bulursanız ne yapayım demeyin, gelin beni izleyin…

    SAKIZ1.jpg

    Çeşme limanına doğru yolun sağındaki seyahat acentelerinden birini gözüme kestirdim; tonton ve bilgili sahibi hem otelimi, hem de iner inmez kiralayacağım arabayı çabucak ayarladı, Chios haritası üzerinde görülmesi gereken yerleri işaretledi, önerilerde bulundu ve beni sağlıcakla yola uğurladı. Limandan kalkan teknelerin içine arabalar da sığıyor. Yolcular doluşunca Çeşme’yi arkamızda bırakarak denize açıldık, yaklaşık kırkbeş dakikada Sakız’a vardık. Gümrükten çıkarçıkmaz elindeki kağıtta adımı gösteren birine doğru yürüdüm; İlias (aynen bizim İlyas) kendini tanıttı, kağıtları imzalattı, yarı İngilizce yarı Türkçe “otele geçerken beni de dükkana atıver” dedi, kiralık renoya bindik ve “ver elini Sakız”.sakız adası, sakız adası' nda nerede kalınır, ne yenir

     

    Bizim için Sakız, onlar için Xios (Hios diye yazılıyor ama okurken H ve S harfi düşüyor ve İo kalıyor), eski deyimiyle İonia (evet yanlış duymadınız bizim buralar ve karşı kıyıların bu mevkiinin eski eski en eski adı) adası büyük. Haritada bakarsanız göreceksiniz, karşısındaki Karaburun Yarımadası kadar büyük, tam sekizyüzellidokuz metrekareymiş!. Dokuz ayrı yönetim beldesine bölünmüş, en büyükleri bizim şimdi yanaştığımız liman kenti Hiosmuş. Deniz kıyısındaki yoldan ilerlerken binalar, barlar, kafeler, dükkanlar, arabalar, motosikletler arasından geçiyoruz. İç kısımlarında ise bir Ceneviz Kalesi çevresine inşa edilmiş Türk evleri, camii, pazar yeri, küçük müzeler, kütüphane ve park-bahçeler var. Otelim limandan aşağıya, güneye giden yolun sonunda, merkeze hem yakın hem uzak, sevimli KYMA Oteli. Sahibi Sakızlı Teo ve eşi İzmirli Güher çok hoş bir çift. “Karşı kıyı aşk hikayesi” onları burada buluşturmuş, yazları biri Hios’ta biri Kardamila’da deniz kenarında iki otel işletir, kışları İzmir’de kent yaşamı içinde geçirir olmuşlar.

     

    Çeşme’den aldığım bilgileri onlarla karşılaştırıp hemen yola koyuluyorum. Adada görecek birçok yer var, yol yer yer dağlık bölgelerden geçiyor ve virajlı, tek bir üste gecelemeye karar verdiğim için gün boyu gezip akşamları otelime döneceğim, o yüzden yolcu yolunda gerek. Kuzeye doğru sahile bakarak ilerleyen yoldan onaltı kilometre sonra Lagada köyüne varılıyor, geç bir öğlen yemeği için balıkçı ailelerin hazırladığı meze ve balıklar tam yerinde. Yerli marka soğuk bira ile iyi gidiyor. Buralardaki porsiyonların büyüklüğünü unutup biraz abartmışım ama uzun yemek sırasında yerlisiyle sohbet pek keyifli. Sakız en turistik olmayan adalarıymış, Ege’deki ünlü birçok adanın aksine burası kendi kendine yeten bir adaymış. Sakız diğer Kuzey Ege adalarında yetişen zeytinden daha çok gelir getiriyormuş, sakız hasadı zamanı adanın içlerine hiçbir yabancıyı sokmazlarmış. Atina için bile “uzak dursun” diyip “özgür takılmayı” yeğleyen bir tavırları var. Bu yüzden gittiğim köylerde az yabancı gördüm, ya da insanlar sıcakta gezmiyorlar.

    SAKIZ3.jpg

     

    Türkiye’den gelenlerin çoğu ya teknelerle yanaştıkları temiz ve berrak sularda serinlemeyi tercih ediyor ya da en fazla Hios’ta kalıp etrafa şöyle bir bakınıp restoran-bar muhabbetine dalıyor. Benim Hios’taki favori yerim ise Mastiha Shop ve Kafesi. Ana cadde üzerinde, denize bakan geniş şemsiyeli şık bir mekan. Sakızlı sıcak-soğuk kahveler çaylar, kurabiyeler çörekler yiyip içebildiğiniz kafenin arkasında büyücek bir damla sakızlı ürünler dükkanı var. Mastiha Shop’lar bir zincir, başka adalarda da gördüm. Sakız’dakinin yeri çok uygun, tam piyasa yerinde, gelen geçeni seyri keyifli. Sakız likörüne bayılırım, zaten İzmir’de büyümüş biri olarak sakızlı muhallebinin hastasıyım J Sekiz-dokuz yıl önceden başladığımız her Çeşme gidişimizde arkadaşımız Ali’nin bana gösterdiği bir dükkandan sakız likörleri alıp taşırım, Senem’in muhallebisini yalayıp yutarım. Son yıllardaki ada gezileri sayesinde sakızlı başka lezzetleri kapıp getiriyorum. Burası ise ana kaynak, kaçırılmaz !

     

    Çeşme’nin göz kırpışlarını seyre dalıyorum. Şansıma bir de dolunay zamanı…

     

    Marmaro köyü Lagada’nın on kilometre daha kuzey kıyısında çok güzel bir koyda. Akşamları cıvıl cıvıl gençler kaynıyor. Buralar yazlık evlerin bulunduğu keyifli tatil kıyıları, Temmuz başında bazı evler kapalıydı, sahipleri henüz tatile gelmemiş belli. Deniz kıyısındaki lokanta ve kafelerde oturuyorsun, hemen önünden millet suya giriyor, suyun dibi görünüyor, attığın ekmekleri yemeğe gelen irili ufaklı balıkları hepbirlikte izliyorsun. Abartısız bir düzen ve özen var, insan sayısı yeterli (daha az veya çok olmasını istemezsin), tatlar-kokular-görüntüler içini açıyor. İdeal köy yaşantısı diye aradığımız doğru ölçek bu mu acaba? Akşam hava geç karardığı için vakitlice otele geri dönüyorum. Otelin denize bakan terasında oturup bu kez Çeşme’nin göz kırpışlarını seyre dalıyorum. Şansıma bir de dolunay zamanı kii .. sessiz şükürlerimi sunuyorum.

     

    Sabah kahvaltısı aynı terasa bakan yemek bölümünde açık büfe halinde. Zengin kahvaltıyı erken bitirip hava çok ısınmadan yola koyuluyorum. Bu kez güney yönüne, adanın içlerine gideceğim. Sakız ağaçlarının bolca yetiştiği Mastichochoria bölgesi adanın tarihi boyunca en önemli yeri. Damla sakızı, sakız ağaçlarından doğal ve geleneksel yöntemlerle toplanırmış. Adaya olan ekonomik getirisi onu herzaman zengin ve güçlü kılmış. Tarih boyunca yönetimini ele geçiren beylik ve imparatorluklara vergilerini kolayca ödeyip rahat edebilmişler. Antik Yunan yazarları sakızın tıbben kullanımından bahsetmiş, Hipokrat tıbbi bitkiler arasında sakıza önemli yer vermiş. Roma döneminde hanımlar dişlerini beyazlatmak için damla sakızlı çubuklar kullanmışlar. Antik çağda ada halkı sakızın yağını çıkarıp hastalık tedavilerinde, yılan sokmasında, mide yanmasında kullanırmış. Öksürüğe bile iyi geldiği söylenirmiş. Bugünse eczacılık, parfümeri, yiyecek, içecek, boya sektörlerinde girdi olarak bolca yararlanılan bir ürünmüş. Şimdi hasadın başladığı döneme girdik, yabancılara Eylül sonuna dek sakız ağaçlarına yaklaşmak yok, oralardan teğet geçip yirmibeş kilometre sonra ilk durağıma ulaşıyorum.

     

    Pyrgi adanın ortaçağdan kalan en büyük köyü. Yunanistan’ın en göze çarpan köylerinden biri denebilecek nitelikteki Pyrgi, labirenti andıran dar sokakları, gri ve beyaz desenli binaları ile çok özel bir yer. Köyün ortasındaki meydana kurulu büyük kilisesi de dahil olmak üzere bütün evler ve binalar özel bir teknikle yapılmış bir duvar dokusuna sahip. Duvarlara bu görünümü vermek için üzerini çimento ve volkanik kum karışımı bir sıva ile kaplayıp, üzerine beyaz kireç sürüp, sonra da bazı kısımlarını tırmıkla çekerek bu geometrik desen ve şekilleri elde ediyorlarmış. Duvarlar, kapı alınları, pencere pervazları, balkon altları her santimetrekarede ayrı bir işçilik, ayrı bir özen, bu sanatçı uğraşından etkilenmemek olanaksız. Sokak sokak iki saat dolaşıyorum, fotoğraflıyorum, sohbet ediyorum; bir ev yapılırken ustalarla birlikte ev sahibinin zevkine ve isteğine göre birlikte çalışıyorlarmış. Eski yapılanların tadı başka, güneş ve rüzgarın soldurduğu doku çok estetik duruyor. Yenilerden bazısı biraz çiğ kalsa da zamanla solacak diye düşünüyorum. Pyrgi’nin limanı Emporios sahili hem güzel, hem kumsal, denize girmek için ideal. Fazla oyalanmadan adanın batısındaki başka bir ortaçağ köyüne yöneliyorum.

     

    Mesta adanın güney batısında alçak tepeler arasında yer alan otantik bir köy. Korsanlara karşı korunmak üzere güçlendirilmiş duvarlarla çevrili. Arabalar duvar dışında bırakılıp içeri yayan giriliyor. Şehre dört ayrı kapıdan giriliyormuş. Ben birinden girdim ama labirentte kayboldum. Daracık sokaklar, nerdeyse evlerin içinden geçilen aralıklar, dolambaçlı yollar, tüneller, oyuklar, geçitlerle karmaşık bir plana sahip. Meğer bu sınırlı girişler, karışık sokaklar ve tüneller ondördüncü yüzyılın savunma mimarisinin en iyi örneklerinden biriymiş. İçeriye saldırmaya çalışan korsanların kafası iyice karışmıştır. Ben de hem eğlenceli hem gölgeli bir kayboluş yaşıyorum. Sıkışık küçücük sokaklarında sevgili Egeliler yine kapı önü muhabbetindeler; kadınlar iş işler, fasulye ayıklar, yaşlılar uyuklar, çocuklar bağrış çığrış oyunlar kurarken kimine selam verip, kiminden yol çıkar mı çıkmaz mı işareti alıp gezimin keyfini çıkarıyorum. Ortasındaki meydana ulaştığımda kocaman çınarın dibinde güzel bir kafe serinlemem için beni bekliyor. Akşamüstü dönüşe geçtiğimde Limenas Meston sahiline uğrayıp başka bir dağ yolunu tutuyorum.

     

    Sakız Adası topoğrafyası elbette ana karadakinin aynı. Çeşme civarında gezerken çevre nasıl görünüyorsa, burası da öyle. Ege ve Akdeniz bölgesi iklimi de aynı: Yazlar sıcak ve kurak. Hem sıcaklık, hem kuraklık, üstüne de orman yangınları burayı çok muzdarip etmiş. Geçtiğimiz yıllarda yaşanan bir yangın güzelim tepeleri kelleştirmiş. Ağaçlandırma çabaları bizdeki gibi hızla devreye girmiş. Yangınlara karşı korunma yöntemlerinden biri dağlık yollarda dikkatimi çeken kulelerdi. Hem yangın söndürücü araçların bulundurulduğu, hem haber verici istasyonlar olarak devriye çalışan bazı kritik noktalar var. Yol boyunca kenarlara yerleştirilen acil durum telefonları da çok yararlı. Oradan geçen biri hem gördüğü dumanı haber verebilir, hem başka bir ihtiyaç için yardım çağırabilir, ince düşünülmüş bir uygulama. Gittiğim yolun zirvesinde (yine çok tanıdık isimli) Aya Yorgi’de ise başka önemli bir uygulama dikkatimi çekti. Tepenin yanında derin bir çukurun içi damların kaplandığı yalıtım malzemesi ile kaplanmıştı ve içi su doluydu. Baharda yağan yağmur sularının toplandığı yapay bir göl gibi düşünün, yazın hem yangın söndürmekte, hem sulamada kullanılıyor.

     

    Hava güzel, deniz sakin, su ılık. Ada güzel, insanlar sakin, içim ılık.

     

    Üçüncü günümün sabah kahvaltısından sonra otelin girişinde konuklarla ilgilenen Teo’nun Annesi ile sohbetleşiyoruz. Daha önce gezdiğim köyleri anlatıyorum, sonra benden birşey yapmamı istiyor. Oğlu ve gelini daha çok Kardamila’daki otelde kaldıklarından buraya o bakıyormuş ve otelden şu sıralar ayrılamıyormuş. Ama bir duası varmış ve ben onun için gidip iletebilir miymişim? Elbette giderim teyzecim diyip haritadan yolumu belirliyorum. O da gidip göreceğin köyü çok beğeneceksin diyor.

     

    Bu kez kuzey batıya doğru kırkbir kilometrelik yolum var. Volissos gerçekten güzel bir dağ köyü olarak daha yaklaşırken dikkatimi çekiyor. Bazı dönemeçlerde bir kaç kez arabayı yol kenarına çekip bu güzel korunmuş ve onarılmış köyü fotoğraflıyorum. Teyze haklıymış, iyi ki geldim! Köyün dışında arabalar bırakılıyor ve yokuş yukarı doğru taş evler, butik oteller, şık lokantalar, dükkanlar arasında keşif yürüyüşüne geçiliyor. Tepede çok güzel bir manzaraya bakan Venedik kalesi var. Köyün ana kilisesi her yıl 6 Ağustos’ta dini ziyaretçilerle dolup taşıyormuş. Aslında her köydeki kilise ve dini kutlamaların bolluğu halkın güçlü inançlarının göstergesi. Burası zengin ve bakımlı bir köy olarak ayrı bir yere konuyor. Yılın bu zamanları hem Hios’tan hem Yunanistan’ın diğer yörelerinden çok ziyaretçi geliyormuş. Ziyaretin en önemli nedenlerinden biri köyün yedi kilometre daha batısında deniz kenarında bulunan Aya Markela volissos1.jpg

     

    Aya Markela bir hac yeri olarak kutsallığını bugün de muhafaza ediyormuş. Özellikle Hios halkı Temmuz sonunda isim gününü kutlamaya buraya akın edermiş. Adanın en kutlu yeri olarak tanımladıkları, Teyzenin gelmemi rica ettiği yer de işte bu manastır. Volissos tepelerinden kıvrılarak aşağı inip deniz kıyısına ulaşıyorum. Önümde beyaz kumlu sakin ve temiz bir plaj var. Hemen gerisinde gölgelik yapan ağaçlardan birinin altına park edip, bembeyaz boyalı alçak Manastır duvarı boyunca yürüyüp içeri giriyorum. Avludan geçilip Manastır kapısına varılıyor; içeride dua edenler, mum yakanlar, rahipleri dinleyenlerle dolu bir kalabalıktayım. Teyzenin elime tutuşturduğu kağıdını söylediği yere bırakıyorum. Her inancın kadın erenleri vardır, Markela Ana’ya bir dua da benden gitsin. Çıkışta minik el tezgahlarından Teyze için uğurlu bişiy alıp kumsala yöneliyorum. Hava güzel, deniz sakin, su ılık. Ada güzel, insanlar sakin, içim ılık.

     

    Serap BAŞOL

    Chios’ta HOTEL KYMA

     

    tel 30-2271044500 – kl. Nenitoussi caddesi

     

    ucuz araba kiralamak icin;

     

    Ilias Gambas 30- 2271020160-2271021604 [email protected]

     

    36 Aegean ave. de Mastiha Shop ve kafesi

  5. Gönderi tarihi:

    İskenderunlu 17 yaşındaki otistik Buğra Çankır, İngiliz Kraliyet Ailesi'nin müzik sınavlarının son aşaması olan 'Grade 8'e girmeye hazırlanıyor.

     

    Daha önce girdiği 7 aşamadan da başarıyla geçen Buğra Çakır, 2012 yılının Ocak ayında gireceği son sınava Rus öğretmen Victoria Perepelitsa ile hazırlanıyor.

     

    DÜNYADA KABUL GÖRÜYOR

     

    Buğra'nın babası Kemal Çankır, oğlunun bu sınavda da başarılı olacağına inandığını belirterek "Kraliyet Ailesi'nin sınavlarında 8'inci basamağı geçenler Avrupa ve Amerika'da konservatuarlara özel yetenek sınavlarına girmeden direk kayıt yaptırabiliyor. Buğra bu hakka sahip olacak" dedi.

     

    FLÜTTE DE İLERLİYOR

     

    Şu anda Antakya Güzel Sanatlar Lisesi'nde flüt ana müzik dalı eğitimine devam eden Buğra'nın Kraliyet Ailesi'nin müzik sınavlarına flüt dalında da girdiği ve şu ana kadar 4 aşama geçtiğini söyledi. Oğlunun, hem piyano hem de flütte kendini geliştirerek, konservatuar eğitimi almasını istediklerini anlatan baba Çankır, şöyle devam etti:

     

    KONSERVATUAR KABUL ETMİYOR

     

    "Buğra'nın eğitimi için yıllardır çalmadık kapı bırakmadık. Otistik olması, konservatuara kabul edilmesini bugüne kadar engelledi. Müzik konusunda Buğra'nın engeli yok, yaşıtlarına göre daha hızlı ilerlemekte, flüt ve piyanoda gösterdiği gelişim bunun kanıtı. Ancak yasal mevzuat Buğra'nın konservatuara girmesine izin vermiyor. Bizim beklentimiz, mevzuatın yeniden düzenlenerek, Buğra ve onun durumunda olanlara konservatuar yolunun açılması. "

     

    engellihaberleri.com

  6. Gönderi tarihi:

    Şekerleme Yemeyen Çocuk Daha Akıllı

    ingiliz bilim insanları abur cuburun, çocukların zeka gelişimini olumsuz etkilediği sonucuna vardı.

    çocukların zekası ve abur cubur yemesi arasında yeni bir başlantı bulundu.

     

    Bugüne kadar abur cuburun zararları, hep obeziteyle ilişkilendirilirdi. Ancak ingiliz bilim insanları abur cuburun, çocukların zeka gelişimini olumsuz etkilediği sonucuna vardı. Uzmanlara göre, özellikle 0-2 yaş arasındaki çocuklar, şeker ve tuzdan uzak tutulmalı.

     

    Bristol Üniversitesi’nin araştırmasına göre, çocukların beyin gelişiminin tamamlandığı dönem olan 0-2 yaş arası fazla tüketilmesi zekayı olumsuz etkiliyor…

     

    14 bin’e yakın çocuk üzerinde yapılan araştırmada küçük yaşlarda aşırı yağ, şeker ve tuz bulunan işlenmiş gıdaları tüketen çocukların zeka seviyesi, balık, sebze ve meyve yiyenlere oranla daha düşük çıktı.

    çocuk sağlığı ve çocuk hastalıkları uzman Dr. Arzu Özgeneci Örneğin, “Japonya’da yapılmış da çalışmalar var sabah kahvaltılarında ekmek mi pirinç mi verelim diye ekmek verilen grupta zekaların daha düşük olduğunu kanıtlamışlar…” diyor…

     

    Uzmanlara göre ebeveynler 0-2 yaş arası çocuklar şekerden uzak tutmalı…

    Örneğin: “Demirden zengin gıdalar yumurta, bulgur, kırmızı et ve de pekmez diyebilirim annenin bir sabah kahvaltısında reçel yerine pekmez tercih etmesi hem okuluna hem zeka gelişimine hem de davranığına yararlı olacaktır…”

     

     

     

     

  7. Gönderi tarihi:

    Bazılarımız kedi ya da köpeğini öpmüş, bazılarımız ise bunu yapan birilerini görmüşüzdür. Evcil hayvanlarını öpenler için bu sevgilerinin göstergesi iken, bu duruma şahit olanlar bu öpücükleri hayvanseverliğin aşırı hali ya da sağlıksız bir davranış olarak değerlendirmektedir. Sevgi dolu olduğu şüphe götürmeyen bu öpücüklerin zararlı olup olmadığı tartışmaları herzaman olmuştur.

    Evcil hayvanları öpme konusunda hep birtakım efsaneler olmuştur. Bazı kişiler evcil hayvanlarının ağızlarının sıradan insanlardan daha temiz olduğunu iddia ederken, bazıları köpek ve kedilerin tükürüklerinde bir dezenfektan olduğunu ve kendilerini bu sayede temizlediklerini düşünmektedir. Bazıları bu davranışı çok sakıncalı bulmakta ve hastalıklara davetiye olarak yorumlamaktadır. Peki bunların hangisi doğrudur?

     

    Cornell Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nde görev yapan sağlık merkezi direktörü Paul Maza bu konuda şöyle diyor: “Kedi ve köpeklerde bulunan bakterilerin çoğu insanlarda bulunanların farklı türüdür. Evcil hayvanların ağızları muhtemelen bizimki kadar kirli değildir.” Dr. Maza evcil hayvanların ağız hijyenine uymayan, dişlerini düzenli fırçalamayan kişilerin ağızlarından daha temiz olduğunu söylemektedir. Evcil hayvanlarda bulunan bakteri ve virüslerin insanların ağzında bulunanlardan daha az sayıda bulunabileceğini söyleyen hekim, temiz bir şekilde bakılan evcil hayvanların öpücükle hastalık bulaştırma risklerinin, yine öpücükle insanlardan hastalık kapma risklerinden daha düşük olduğunu ifade etmektedir.

     

    Batı ülkelerinde çok yaygın olan ve ülkemizde de gittikçe artan evcil hayvanların nadiren de olsa zoonoz adı verilen ve hayvanlara fazla zarar vermemesine rağmen insanlar için çok tehlikeli olan hastalıkları oluşturan mikropları barındırma olasılığı vardır. Ancak hekimler kedi ve köpeklerden hastalık bulaşma riskini düşük olarak değerlendirmektedir.

     

    Kedilerin köpeklere oranla daha fazla tehlike taşımasının nedeni ise toksoplazma adı verilen ve özellikle hamilelikte bebek gelişimini etkileyen bir hastalığı bulaştırmalarıdır. Bu hastalık çok sık görülmemekle birlikte hamile kadınların evcil hayvan bakımına devam etmeleri için doktorları ile görüşmeleri önerilmektedir.

     

    Evcil hayvanların ağızlarında dışkı kaynaklı bakteriler olabileceğini, en güvenli yolun hayvanla ağız yoluyla bir temas kurulmasından sonra yıkanmanın sağlamanması olacağı üzerinde duruluyor. Hayvanları öpmeyle hastalık bulaşma inancına sahip olan insanların kir ve mikrop korkusu olabileceği de söyleniyor.

     

    Bir köpek tarafından yalanmanın hastalık yapıcı mikropları bulaştırma olasılığı, hastalıkları başka yollardan alma olasılığından çok düşük olmasına rağmen dikkat edilmesi gereken nokta hayvanlarla iletişimi kuran kişinin sağlık durumudur. Masum bir öpücük ya da bir defalık bir yalama, sağlıklı kişilerde herhangi bir soruna yol açmazken bağışıklık sistemi çok zayıf ve yaşlı kişilerde bir hastalık nedeni olabilir. Hasta olan kişiler diğer çevresel mikroplardan korunduğu gibi evcil hayvanlarla çok yakın olmaktan da kaçınmalıdır. Evcil hayvanlarla yakın ilişkiler kuran “sağlıklı” çocukların bağışıklık sisteminin daha fazla uyarılacağı ve erken bağışıklık geliştireceğini söyleyen uzmanlar da bulunmaktadır.

     

    Doktorlar arasında pek çok kişinin çöp kutularına dokunduktan, cinsel ilişkide bulunduktan ve hatta tuvalet temizliğinden sonra ellerini yıkamadığını ve evcil hayvanların bu durumlardan daha kötü olamayacağını düşünenler de bulunmaktadır. Buna karşın güvenlikten endişe edenlerin evcil hayvan ağızlarını tıpkı insanlarda olduğu gibi temiz ve bakımlı tutabileceği, hayvanların mutfak eşyaları ile temasının önlenmesinin yeterli olduğu görüşünde.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Tarayıcı push bildirimlerini yapılandırın

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.