Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

Ana ekranınızda anlık bildirimler, rozetler ve daha fazlasıyla tam ekran uygulama.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Smyrna

Ω Co-Admin
  • Katılım

  • Son Ziyaret

İletiler gönderen: Smyrna

  1. Gönderi tarihi:

    3 Aralık ‘Dünya Özürlüler Günü’ biliyorsunuz.

     

    Şu özürlü ifadesini hiç sevemedim. İlle de özürsüz insanlardan ayırt etmek istiyorsak, "engelliler" demekten yanayım. Biz "engelsiz" insanlar, engeli olanları, "özürlü, sakat, engelli" gibi kavramlardan hangisiyle adlandırma konusunu bile henüz çözebilmiş değiliz. Kaldı ki onlara hayatın her sahasında olanak ve fırsat tanımak...

     

    Gerçekte hepimiz birer potansiyel engelliyiz. Herhangi bir fiziksel eksiklik, doğuştan olabileceği gibi daha sonra çeşitli hastalıklar ya da kaza sonucu hepimizin başına gelebilir.

     

    Kuşkusuz görememek, işitememek ya da rahat hareket edememek insanı ciddi zorlar. Bu durum, günlük işleri yapabilmeyi, yaşamı kimseye gereksinim duymadan rahatça sürdürebilmeyi kısıtlar. Bazı güzelliklerden yoksun yaşamak önemli bir imtihandır. Ancak insanın, zorluk durumunda Yaratıcısına yakın olmasının kazanımları da büyük olacaktır. İnsan, yaşadığı bu imtihanı sabrederek güzel bir şekilde verirse, karşılığını kat kat fazlasıyla alabilir.

     

    Engelli insan, durumunu sonsuz yaşamı için bir hayır olarak düşünmeli. Ancak bu konuda bizlere de önemli görevler düşer; engelli insanlara karşı şefkat, merhamet, saygı ve yardımseverlik duygularıyla hareket etmek. Bu da bizim imtihanımızdır.

     

    Engelli çocuk sahibi anne babalar da gösterdikleri sabır ve tevekkülle sınanırlar. Normal çocuklardan daha fazla ilgi, sevgi ve şefkat göstererek büyütüp yetiştirdikleri çocuk, onlar için sonsuz mutluluğun anahtarı olabilir.

     

    Kimi zaman şuuru kapalı kişilerin, engelli insanları hedef alan, insanlıktan uzak, basit ve kırıcı espriler yaptıklarına tanık oluruz. Gerçekte özürlü olanlar, bu vicdansız kişiler olmalı. Farklılığı konusunda espri yapılması, alay edilmesi her insanı rencide eder. Vicdanlı insan böyle çirkin bir anlayışı, eğlence vesilesi olarak görmez.

     

    Ayrıca unutmayalım ki her an biz de böyle bir imtihanla denenebiliriz. Bizi nelerin beklediğini biliyor muyuz?.. Sahip olduğumuz nimetler bize ait ve asla yitirme olasılığının olmadığı özellikler değil ki... Bizim başımıza gelmese bile en yakınımızın günün birinde engelli olmayacağının garantisi var mı?

     

    Bu ihtimali unutarak engelli insanları incitenlere saygıyı, sevgiyi, şefkat ve merhameti hatırlatmalı. Çünkü güzellik yapanlara daha güzeli ve fazlası vardır.

     

    Bu güzel ahlak hakim olursa engelli insanların yaşamı daha kolaylaşacak ve daha sosyal insanlar olacaklardır. Engelli insan sağlıklı olanlar için yük değildir; her insan gibi değerlidir. Sayıları az da olsa hatta engelli insanların sayısı bir elin parmakları kadar da olsa tüm gereksinimleri karşılanmalı, hayat onlar için daha kolaylaştırılmalı. Engelliler asla dışlanmamalı, hayatımızda olmalı.

     

    Gösterilecek şefkat ve saygı onlara yaşama sevinci verir. Engeller üstesinden gelmek içindir; insan için asıl engel aşamayıp, engellere takılmaktır...

  2. Gönderi tarihi:

    Diyabetli çocuk büyütmek ekstra sorumluluk istiyor, bu konuda bilgi sahibi olmalıyız...

    Sağlıklı çocuk büyütürken onlarav verdiğiniz gıdalara çok önem veriyorsunuz. Peki, diyabetli bir çocuk beslenmesi ve büyütmesi nasıl olur? Anne-babaların sorumluluğu doğal olarak daha çok artar. Çünkü diyabet bir kez başlayınca devam eden kronik bir sağlık sorunudur. Erken tanı, doğru beslenme ve tedaviler sayesinde çocuk diyabeti ile doğal yaşamı sürdürmek de mümkün.

     

    Diyabet, insülin ile ilgili bir problemden kaynaklanan bir hastalık. Problem vücudun hiç insülin üretmemesi, yeterli düzeyde insülin üretememesi veya insülini tam anlamıyla kullanamamasıdından kaynaklanır.

     

    Çocuk Endokrinoloji ve Diyabet Derneği, çocuklardaki diyabetin erken yaşlarda tanı konmasıyla hayatlarında hiçbir değişikliğin olmayacağını ve düzenli beslenme ve hayat düzeni ile profesyonel sporcu dahi olabileceklerini söylüyor. Düzenli spor yapmanın diyabete çok iyi geldiğini ama spor yapılacak günlerde alınacak gıdaların takibinin daha da önemli olduğunu belirten Çocuk Endokrinoloji ve Diyabet Derneği, doktor kontrollerinin zamanında yapılmasını, çocukların gelişim tablolarının iyice incelenmesi gerektiğini belirtiyor.

     

     

    1_14c46a01d93b317d38ceed2849e1473f2_844ca9f6d65198ca11a2a051b96eee89.jpg

     

     

    Esas olarak Tip 1 ve Tip 2 olmak üzere iki tür diyabet var.

    Tip 1 diyabet

    Çocuklarda ve gençlerde daha sık görülür. Gençlik çağı diyabeti olarak da adlandırılır. Tip 1 diyabetlilerin vücutlarında yeterli insülin yoktur, çünkü insülin salgılayan pankreas bezinin hücrelerinde bozukluk vardır.

    Tip 2 diyabet

    İileri yaşlarda ve şişmanlarda daha sık görülür. Bunlarda insülin yetersizliğinden daha çok, insülinin hücreler üzerinde gerekli etkiyi gösterememesi söz konusudur yani insülinin varlığına rağmen insüline direnç vardır.

    Tip 1 Diyabet nasıl meydana gelir?

    Günümüzdeki bilgiler, Tip 1 diyabetin genetik yatkınlığı olan kişilerde çevresel bir faktörün etkisiyle başladığını göstermektedir. Vücut, insülin üreten kendi adacık hücrelerini düşman olarak görmekte ve onları yok etmeye çalışmaktadır. Bu tür hastalıklara otoimmün hastalık denmektedir. Bağışıklık sistemi bozukluğu hastalığıdır.

     

    Türk Diyabet Derneği’nin bildirdiğine göre, dünyada her yıl 100.000 çocuktan 10-40 tanesinde Tip 1 diyabet gelişmektedir. En sık Finlandiya'da görülmektedir. Şu andaki bilgilere göre, bir çocukta Tip 1 diyabet gelişmesini önlemek ve diyabeti tam olarak iyileştirmek mümkün değil. Bununla birlikte diyabetin kesin ve kalıcı tedavisi için çok yoğun çalışmalar sürdürülmekte.

    1_3a9b0e8a33747c56d3fa11f2e4d24dad0_844ca9f6d65198ca11a2a051b96eee89.jpg

     

    Diyabetin Belirtileri

    arrow_2.gifAni kilo kaybı

    arrow_2.gifAnormal ağız kuruluğu ve su içme

    arrow_2.gifSık idrara çıkma

    arrow_2.gifHalsizlik ve aşırı yorgunluk

    arrow_2.gifSürekli açlık hissi

    arrow_2.gifGörme keskinliğinde azalma, bulanık görme - tekrarlayan enfeksiyonlar

    arrow_2.gifÇocuklarda gece yatağını ıslatma

    arrow_2.gifUykuya meyil

     

    Tip 1 Diyabet Tedavisi

    Tip 1 diyabet tedavisi esas olarak vücut tarafından üretilemeyen insülin hormonunun yeterli miktarda ve uygun zamanda yerine konmasına dayanmakta. Beslenme planlanması, egzersiz, sevgi, bilgi ve kendi kendine bakım tedavinin diğer yönlerini oluşturur. Her Diyabetli; Diyabet tedavisi konusunda kendi ustalığını geliştirmeli, ortalama bir doktordan daha çok bilgi sahibi olmalı, diyabeti kabullenmeyi ve onunla yaşamayı öğrenmelidir.

     

     

     

    Tip 2 Diyabet

    En sık görülen diyabet şeklidir. Tüm diyabetiklerin % 90'ını oluşturur. İnsülinle kontrol edilmeleri şart değildir. Oluşumunda iki faktör rol oynar. Genetik yatkınlık ve çevre faktörlerinin etkisiyle ya insülin salınımı bozulur ya da insülinin kullanımında bir sorun vardır. Diyet ve programlanmış egzersizle ya da bunlara ağızdan şeker düşürücü hapların ilavesiyle kontrol altına alınır.

     

    Tip 2 diyabetin başlangıcı yavaştır. İnsanların % 30-40'ında hiç belirtisi bulunmaz. Bu nedenle tanısı zordur. Bu ara dönem 7-10 yıl olabilir. Bu dönemde diyabetin yaptığı hasarlar başlamış, hatta ilerlemiş olabilir.

    Tip 2 diyabetin belirtileri Tip 1 diyabete benzer.

    Risk faktörleri:

    arrow_2.gifHareketsiz hayat

    arrow_2.gifAilede diyabet öyküsü

    arrow_2.gifSık gebelik ve iri bebek doğurma

    arrow_2.gifGebelikte diyabet öyküsü

    arrow_2.gifEtnik yapı, asya-Afrika vs. kökenli olma

    arrow_2.gifStres

     

    Diyabet tedavisinin amaçları

    arrow_2.gifÇok su içme, çok ve gece idrar yapma, halsizlik gibi günlük yaşamda rahatsızlık yaratan bulguların önlenmesi,

    arrow_2.gifDiyabetik ketoasidoz ismi verilen diyabet komasının önlenmesi,

    arrow_2.gifŞişmanlığa neden olmadan büyüme ve ergenlik gelişiminin sağlanması,

    arrow_2.gifKan şekeri düşüklüğü (hipoglisemi) ataklarının önlenmesi, sayısının ve şiddetinin azaltılması,

    arrow_2.gifOkul ve spor gibi normal yaşam aktivitelerinin ve ruhsal iyilik halinin sürdürülmesi,

    arrow_2.gifİş sahibi olunması ve evlenerek aile yaşamı kurulması,

    arrow_2.gifUzun dönemli diyabet komplikasyonlarının önlenmesi.

     

    1_40d4efba82b8d894cf1cd8089a2a33b74_844ca9f6d65198ca11a2a051b96eee89.jpg

     

     

     

  3. Gönderi tarihi:

    Altın ve pırlantadan yaratılan ve 100,000 sterlin (150 bin 215 dolar) değerinde olan ayakkabılar İngiltere’de satışa sunuldu.

     

     

    El yapımı ve dünyanın en pahalı ayakkabısı olma özelliğini taşıyan bu tasarımın adının ‘Eternal Diamond Stilettos’ olmasının sebebi elbette binlerce pırlanta ile kaplı olmaları…

     

    Öncelikle kuyumcu bir ekibinin ellerinde şekillenen altın ayakkabıların üzerine daha sonra 2200 elmas işleniyor ve tüm bu işlem her bir teki için yaklaşık 100 saat sürüyor. Şimdiye kadar 5 çift alıcı bulmuş, ancak isimler kesinlikle açıklanmıyor. Dedikodulara göre ise Victoria Beckham, Paris Hilton ve Cheryl Cole’un da olmazsa olmaz listesine girmeyi başarmış.

     

    Tasarımı Christopher Michael Shellis tarafından yapılan ve Birmingham, İngiltere’deki Jewellery Quarter tarafından üretilen ayakkabılar, The House of Borgezie tarafından satılıyor.

     

    “Ayakkabılar kadınların kesinlikle karşı koyamadıkları şeyler ve ben de kuyumculuk ve tasarım yeteneklerimi gerçekten çekici bir şekilde ortaya koymak istedim” diyor Shellis ve ekliyor “Bu ayakkabılar ikonik, zarif ve feminen ifadenin kuvvetli bir şekli. Gelen tepkiler de inanılmaz oldu; gören insanlar duruyor ve seyretmekten kendilerini alamıyor.”

     

    Göz kamaştıran bu yüksek ökçeli ayakkabılar 1000 yıllık garanti ile teslim ediliyor.

     

     

    Milliyet

  4. Gönderi tarihi:

    “çatlayan oje”

    Tırnaklarınızla da fark yaratmak istiyorsanız, size önereceğimiz renkleri kullanarak, çatlayan oje çılgınlığına hemen katılmalısınız!

    1_05c6d4398a3b5e52b2e6f8d198a13ac98_c8deb7f908a2f7e3103519b33daf1206.jpg Moda sürekli değişiyor, değişen modanın yansımaları kozmetik ürünlerinde de görülüyor. Mesela bu senenin modası daha çılgın, daha canlı renkler hakim ve modanın genel geçer kurallarına karşı bir duruş var. Bu, makyajda kullanılan renklerden, oje renklerine kadar her şeyi etkiliyor. Çatlayan ojeler de, adeta modanın genel geçer kuralla karşı duruşunu destekliyor. Eskiden kırmızı oje marjinal sayılırken şimdi, neon renklerde french stili oje sürmek gayet normal karşılanıyor.

     

    Oje trendilerini belirleyen OPI ve Sally Hansen gibi markalar bu sene farklı bir yaklaşımla, bizleri “çatlayan oje”leriyle tanıştırdı. Tırnaklarınızda ebruli havası yaratan bu yeni ürün grubu ile artık siz de kıyafetinize uygun kombinasyonlar oluşturabilirsiniz. Nasıl mı? Elbette bunun da birkaç püf noktası var;

    1_1b9f52d73c9f1f2116e1b65ee78eddd9a_c8deb7f908a2f7e3103519b33daf1206.jpgarrow_2.gifÖncelikle tırnaklarınıza istediğiniz renkte ojeyi, normalde sürdüğünüz gibi sürün. Ancak bu rengin çatlaklar arasından görüneceğini düşünün ve rengi ona göre seçin. Metalik ya da parlak renkler çok daha hoş bir görünüm elde etmenizi sağlayacaktır. Sürdükten sonra iyice kuruması için bir süre bekleyin.

     

    arrow_2.gifOjeniz kuruduktan sonra üzerine çatlayan ojenizi sürün. Çatlamaların oluşumunu göreceksiniz. Daha iyi sonuç alabilmek için seçtiğiniz ana renge kontrast oluşturacak bir ton seçin, kurumasını bekleyin.

     

    arrow_2.gifSon olarak da çatlak görünümünü güçlendirecek, “Clear Top Coat”unuzu sürün ve kuruması için bekleyin. Sonuç mükemmel olacak!

  5. Gönderi tarihi:

    Ev dekorasyonunun en önemli tamamlayıcısı olan halı, aslında seçilmesi en zor şeylerden biri. Genellikle sadece renk ve desen seçiminin önemli olduğu düşünülse de, birçok detayı bulunuyor. Peki, doğru halıyı nasıl seçeceğiz?

     

    Doğa dostu

     

    Son zamanlarda alternatifleri oldukça çoğalan halıların artık doğa dostu olanları da bulunuyor. Genellikle yeni halı alınmış ya da döşenmiş bir mekana girdiğiniz de farklı bir koku alırsınız. Bu koku, alerji ve astım gibi birçok rahatsızlığa sebep olabiliyor. Kokunun asıl sebebi ise halının içerdiği uçucu organik bileşikler. Dolayısı ile halı seçiminizi yaparken doğa dostu halıları, özellikle geri dönüşümlü ürünlerden yapılmış olanları tercih etmeniz hem sizin hem de çevrenizdekilerin sağlığı açısından daha doğru olacaktır.

     

     

    5_12260f5b530fbcd0ef9f4fcb8de43613b_a4eb4d3639a3386b50c960f420f9724e.jpg

     

    Renk ve desen seçimi

     

    Halı dükkanına ilk girdiğinizde muhtemelen karşılaşacağınız alternatiflerin çokluğundan aklınız karışacaktır. Bununla baş edebilmenin aslında çok kolay bir yolu var. Yanınıza mutlaka duvar rengini, kullanacağınız perde ve kanepelerin kumaşından birer parça ve zemin renginin kartelasını alın. Böylece seçenekleriniz oldukça daralmış olacaktır. Ancak en önemli nokta, mağazadan bir tane halı alıp çıkmamanız. Satış danışmanınızla birkaç alternatif seçin ve evinizde deneyin. Hiç ummadığınız bir halı, bütünde dekorasyonunuzla uyum sağlayabilir.

     

    İhtiyaçlarınızı belirtin

     

    Bir halının rengini ya da desenini beğenmiş olmanız onun sizin için en uygun halı olduğu anlamına gelmez. Eğer evde alerjik bünyesi olan biri varsa ya da evcil hayvan besliyorsanız, bir halıdan beklentiniz dekorasyonunuzla uyumundan çok daha fazla olmalı. Sizin temizlenmesi kolay, tüy tutmayan bir halı seçmeniz gerekir. Dolayısı ile hassas ya da kullanım önerileri fazla detaylı olan halılardan uzak durun. Yoksa zaman içinde o çok beğenerek aldığınız halı, kabusunuz olabilir.

     

     

    Fiyatlara dikkat

     

    Unutmayın halı piyasasının bu kadar gelişmiş olması aslında sizin için çok büyük bir avantaj. Artık bir çok çeşidi çok farklı fiyatlara bulmanız mümkün. Dolayısı ile halıya servet ödeme dönemi artık çok geride kaldı. Yalnız bunun için biraz gezinmeniz, farklı farklı mağazalara bakmanız gerekebilir. Eğer yeni evlenmiş bir arkadaşınız varsa ona danışmayı deneyin, muhtemelen o size bu konuda yardımcı olabilir.

     

    Detayları atlamayın

     

    Özellikle duvardan duvara halı düşünüyorsanız zemin için kullanmanız gereken dolgu maddesini es geçmeyin. Halı için ayırdığınız bütçenin bir kısmını buraya kayırmanız beklide çok daha doğru olacaktır. Çünkü zaman içinde zemindeki bozukluklar halınızın yüzeyinin kötü görünmesine neden olabilir. Ayrıca Özellikle hol gibi çok sık kullanılan alanlarda normal halıların kaymaması ve uzun ömürlü olması içinde bu tip bir malzemeye ihtiyacınız olacaktır.

  6. Gönderi tarihi:

    festivallogo-300x131.png

     

    Geçen sene “Türkiye’de Bir İlki Gerçekleştiriyoruz!” sloganıyla yola çıkan ve ilkini başarıyla gerçekleştiren, 11 farklı tiyatro ekibini ve sokak müzisyenlerini Urla’nın sokaklarıyla tanıştıran Toprak Sahne Tiyatro Festivali’nin 2. Si 1 Kasım 2011 tarihi itibariyle başlıyor. Ekipler Festivalin resmi internet sitesi www.topraksahne.com’daki başvuru formunu doldurarak 16-17-18-19 Mayıs 2012 de gerçekleşecek festivale başvuru yapabilecekler.

    Bu yıl 4-5-6-7 Mayıs tarihlerinde gerçekleşen festivale Türkiye’nin değişik yerlerinden katılımlar olmuş ve tiyatro dünyasında geniş yankılar uyandırmıştı.

    Sanat dendi, tiyatro dendi. Sahneler, salonlar, kültür merkezileri dendi, oyunlar oynandı, insanlar geldi veya gelmedi. Hep bir merkez hüküm sürdü. Artık sokaklara, caddelere, kaldırımlara sahneler kurulacak. İnsanların içinden insanlara “Buradayız, dinleyin!” denilecek. Yeter mi? Yetmez! Unutulan efendilerimizin ayağına gidiyoruz. Köylerimize iniyoruz. Köy meydanlarımızda topraktan sahneler kuruyoruz. 2.Urla Toprak Sahne Tiyatro Festivali köylere sanat akıtacak. Aynı anda farklı tiyatro ekipleri 7 Köy, 3 Yerleşim merkezinde ayrı oyunlarıyla sokaklarda olacak. Urla sokaklarında şölenler olacak canlı heykeller, sokak müzisyenleri, pantomimler, palyaçolar her köşe başında oyunlar oynanacak. Usta oyuncuların atölye çalışmalarıyla festivalin akşamları daha da renklenecek. Dört gün boyunca amatör grupların konserleriyle doyumsuz anlar yaşanacak.

    Bu festivalde konaklama derdi yok!

    Bu festivalde yemek derdi yok!

    Bu festivalde dekor derdi yok!

    Bu festivalde tek derdimiz sokakları, köy meydanlarını, caddeleri, kaldırımları sanata boyamak…

    ÇÜNKÜ; Perdelerin Kapandığı Yerde, Sokaklar Başlar…

    “Perdelerin kapandığı yerde sokaklar başlar”

    2.Urla Toprak Sahne Tiyatro Festivali

    16-17-18-19 Mayıs 2012

    Urla Kültür Sanat ve Tiyatro Derneği

  7. Gönderi tarihi:

    Puzzle Yaparak Ruhunuzu 'Tamamlayın'

     

    Psikoloji ile puzzle arasında bir ilişki olduğunu biliyormuydunuz? Puzzle insan ruhu gibidir; bir bütünün parçalara ayrılmış hali...İnsana ayna tutar, kişinin dikkatini odaklamasını sağlar ve daha birçok faydası var! Siz iyi olmak isterseniz o da o şekilde karşılık verir.

     

    Puzzle ile insan psikoloji arasında bir ilişki vardır. Bazen biz puzzle tamamlarken bazen de puzzle bizi tamamlayabilir. Puzzle kimi için parçaların oluşturduğu bütünken kimi için bütünün parçalara ayrılmış halidir; tıpkı insan ruhu gibi. Kimi insan bütüncül eyilimliyken, kimi de parça eğilimlidir. Kimi toplumcuyken, kimi bireycidir. Kimi bütünü araken, kimi ayrıntıyı arar. kimi puzzle ile toplanırken kimi de dağılabilir. Puzzlelar bizi bu anlamda tanılayabilirler.

     

     

     

    Dikkat eksikliğini giderir

     

    Puzzle, aynı zamanda bir hobi olarak vakti değerlendirmek anlamında da bir mana kazanabilir. Hobiler insan hayatına anlam katan uğraşılardır. Salata gibi yemeğe tad katan bir unsurdur, hayata renk katabilir. Hayatı hızlı yaşadığımız bu modern çağda bize durmayı fısıldayan, biraz daha yakınımıza odaklanmamızı sağlayan hoş bir uğraşıdır. bu anlamda da dikkatimizi kendimize odaklamamızı sağlayabilir. çağımızın hastalıklarından biri olan dikkat eksikliğinin giderilmesinde de çok etkilidir. Sabretmeye, sonuca odaklanmayı, süreci keyifli hale getirmeyi, dikkat ve konsantrasyonu güçlendirmeyi bir oyun haline getirir.

     

     

     

    'Puzzle'ın pedagojik faydaları

     

    Parça-bütün ilişkisi: Şekil-zemin algısı, tüme varım-tümden gelim, muhakeme-mukayese, sınıflama-sıralama, analiz-sentez, problem çözme, alternatifleri deneme, çözüm üretme, benzerlik-farklılık, dikkat ve konsantrasyon güçlendirme, el göz koordinasyonu, algılama, hareket zaman etüdü, analitik düşünme, akıl yürütme, bütünleştirme-eşleştirme-ardışıklık, merak-keşif, üretgenlik, sabır, bağımsız iş yapabilme, sosyalleşme, hedefe odaklanma gibi becerileri kuvvetlendirebilir.

     

     

     

    Puzzle bir aynadır

     

    Kendinizi iyileştirmek için puzzle ile ilgilenirseniz o da sizi iyileştirebilir. Tabi obsesyon eğilimi olan kişilerinde takıntılarının gün yüzüne çıkması açısından da önemli bir oyundur puzzle. Rahatlamak amacıyla oynamanız, takıntı haline getirmemeniz gerekiyor.

     

     

     

     

     

     

     

  8. Gönderi tarihi:

    Hep erkeklerdir çapkın olan ve kadınların peşinden koşan avcılardır onlar değil mi! Hayır kadınlar da en çapkın erkekten bile daha iyi bir avcı olabilir. Nasıl mı?

     

    Çapkın bir kadın mısınız ya da etrafınızda 'çapkın' olarak gördüğünüz yakın arkadaşlarınız var mı bilemiyoruz. Bu nedenlerin tıbbi detaylarına inmeyeceğiz korkmayın, sadece hepimizin gördüğü ancak çoğu zaman görmezden geldiği gerçeklerin altını şöyle bir çizeceğiz.

     

    Sahi, bir kadını çapkın yapan nedir?

     

    Doğası gereği anaçlığa ve tek eşliliğe programlandığına inanılan kadının gözünü döndüren ve onu en çapkın erkekten bile daha iyi bir avcı haline getiren ne olabilir? Gelin ihtimalleri, baştan sonra doğru şöyle bir gözden geçirelim...

     

    TRAVMATİK İLİŞKİLER

     

    Evet, aslında biz kadınları çapkın yapan, hormonlarımız ya da genlerimizi en iyi taşıyacak erkeği bulma güdüsünden ziyade, travmatik ilişkiler. Yani, bizim çapkın olma nedenlerimizle, erkeklerin çapkın olma nedenleri arasında uçurumlar var. Çapkın kadınların büyük bir kısmı, ilk aşklarında ya da devamında gelen ilişkilerinde ciddi travmalar yaşamış oluyor. Erkek arkadaşları tarafından terk edilen, aldatılan, kötü muamele gören kadınların egolarını bir şekilde iyileştirme yöntemleri bu… Büyük bir ölçüde de, erkeklere tam olarak güvenemedikleri için başvurdukları bir yöntem. Etrafınızda gerçekten çapkın olan tek bir kız arkadaşınız varsa lütfen gidip ona sorun; ne zamandan beri çapkınmış? Size vereceği en iyi cevap, büyük bir ihtimalle berbat bir ilişki yaşadığı ve ondan sonra erkeklere güveninin kalmadığı olacaktır. Diğer bir ihtimalse, baba faktörüdür!

     

    EKSİK BABA FİGÜRÜ

     

    Maalesef yine çocukluğumuza dönüyoruz; ailelerimizle ve küçükken yaşadığımız deneyimlerle yüzleşiyoruz. Çapkın kadın profilinde baba faktörü ciddi ölçüde ağır basıyor; fazla pasif ya da etkisiz bir baba figürünün, kadının erkeklere olan güvenini azalttığı psikiyatrlar tarafından kabul edilen klinik bir durum. Annesi, babası tarafından terk edilmiş; babası alkolik ya da depresif olan kadınların, mantıklı düşünüldüğünde iki seçeneği olabilir zaten:

    a) Eksik kalan baba sevgisini tamamlayacağı güvenilir bir erkek aramak ve onu bulduğunda büyük olasılıkla kaybedeceğinden endişe ettiği için sağlam bir yedekleme yapmak.

    Erkeklerden nefret etmek. Bu seçeneklerden ilkini tercih etmek, her zaman daha sağlıklıdır.

    CHICK-LIT KİTAPLAR VE DİZİLER

     

    Başımızın belası modern zaman dayatmaları… Bize en iyi ve en ince olmamız gerektiğini dayatan filmler ve kitaplar, bir de çapkınlığın sağlığa yararlı olacağı fikrini pompalamaya başladılar! Chick-Lit (piliç edebiyatı) adı verilen yazın türünün de devreye girmesiyle hepimiz bu kahramanlar gibi yaşamaya özenir olduk; güzel, alımlı ve tabii ki çapkın! Sex and the City, bu temanın üzerimize saldığı ilk vaka oldu. Kitabın ardından dizisi ve sonrasında da filmi geldi ve pek çoğumuz Samantha kadar olmasa da en az Carrie ölçeğinde çapkın olmanın, modern şehirli kadın olmak anlamına geldiğine inandık. Bushneil, kendi hikâyesinden yola çıkarak yazdığı kitabında Mr. Big’i nasıl kaptığını özetlemişti; mademki 40′ımıza gelince Mr. Big’i kapacaktık, o zaman ‘azıcık’ eğlenmenin ne zararı vardı? Şimdi Gossip Girl kitabının da dizisi var… Bu gelişme, çapkın kadın profilinin yaş sınırının liseye kadar düştüğünün en açık alametidir!

     

    ÖZGÜVEN VE EGO

     

    Şimdi aranızda gerçekten çapkın olanlar varsa bize çok kızacaklar ama işin aslına bakarsanız çapkın erkeğin de kadının da en büyük problemi özgüven eksikliği. Çapkın kadınların büyük bir kısmı; fiziksel açıdan bazı sorunları olduğuna, çirkin göründüklerine ya da yetersiz olduklarına inanırlar. Durum tam tersi olsa bile, özgüven eksikliğinin içlerinde yarattığı boşluğu daha çok erkeği ve o erkeklerin ilgisini avlayarak elde etmeye, yerine koymaya çalışırlar. Ciddi anlamda çapkın olan bir kız arkadaşımın bana açık sözlülükle şunu söylediğini çok net hatırlıyorum: ‘çevremdeki erkekler -kim olursa olsun- benimle ilgilenmediklerinde özgüvenim adeta yerlerde sürünüyor!’

    YA DAHA İYİSİ VARSA?

    Kâinatın eksenini belirleyen en temel problem: ‘Ya…’ ile başlayan soruların insan beynini kurcalaması. Bu daha çok, kendini evlenmeye programlamış kadınlarda görülen bir sendromdur; şaşıracaksınız ama bunların büyük bir kısmı vajinal ilişkiyi reddeder. Peki, ‘Neden çapkınlık yapıyorlar?’ dediğinizi duyar gibiyiz. Cevabı açık: Tabii ki en iyisini bulabilmek için! Vajinal ilişkiyi reddederler çünkü en iyisini bulup ilk kez onunla birlikte olmak isterler. 20′li yaşlarda başlayan bu çapkınlık profili, doğru erkek bulunamadığı sürece, kadını mezara kadar takip eder. Bu problemi yaşayan kadınların aklında hep aynı hain soru gezinir: ‘Ya bundan daha iyisini bulursam?’ Ama mükemmeli bulamama ihtimalini asla göz önünde bulundurmazlar!

     

    kadinvekadin.net

  9. Gönderi tarihi:

    USB'lerin hayatımıza girmesi bir hayli ilginç cihazların türemesine sebep oldu. Bunların en sonuncusuna çok güleceksiniz.

     

    USB'lerin hayatımıza girmesi aslında bilgisayar çağında bir devir başlatmıştı. USB cihazların şekillendiği şu günlerde bu gördüğünüz belki de en ilginç USB girişli cihaz. Bir kutu içeceğiniz mi var koyun USB mini buzdolabına, ardından USB'yi bilgisayarınıza takın. İşte sizin için mini soğutma dolabı.

     

    images-makale-donanim--1749869211.jpg.scaled5002-398x1322.jpg

     

     

    Mini USB buzdolabı

    Uzun süre bilgisayar başında vakit geçirenler için güzel bir içecek servisi olan bu uygulama henüz ülkemizde yok ancak USB'li mini buzdolabı fikri teknolojinin bizi her geçen hayretler içinde bıraktıracak gibi görünüyor.

     

    BilisimLive

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Tarayıcı push bildirimlerini yapılandırın

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.