Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

Ana ekranınızda anlık bildirimler, rozetler ve daha fazlasıyla tam ekran uygulama.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Smyrna

Ω Co-Admin
  • Katılım

  • Son Ziyaret

İletiler gönderen: Smyrna

  1. Gönderi tarihi:

    Durun ve Bu Müziği Dinleyin!

     

    Hayatımızda Neleri Kaçırıyoruz? Bu yazıda okuyacağınız olay, Washington Post gazetesinin, sosyologlarla işbirliği içinde yaptığı bir deneyin sonuçlarını paylaşmaktadır. Joshua Bell ile farkındalık dolu, düşündürücü, gerçek bir hikaye...

     

    joscm.jpg

     

     

    Soğuk bir Ocak sabahı, bir adam Washington D.C.'de bir metro istasyonunda, kemanla 45 dakika boyunca altı adet Bach eseri çalar. Bu süre içinde, çoğu işe yetişme telaşındaki yaklaşık bin kişi, kemancının önünden geçip gider.

    Kemancı çalmaya başladıktan ancak üç dakika kadar sonra, ilk kez orta yaşlı bir adam kemancıyı fark edip, yavaşlar ve birkaç saniye sonra da gitmek zorunda olduğu yere yetişmek üzere yine hızla yoluna devam eder.

    Kemancı ilk bir dolar bahşişini bundan bir dakika kadar sonra alır. Bir kadın yürümesine ara vermeksizin parayı kemancının önüne koyduğu kaba atarak, hızla geçer, gider.

    Birkaç dakika sonra, bir başka adam duraklayıp, eğilerek dinlemeye başlar ancak saatine göz attığında işe geç kalmamak için acele ettiğini belirten ifadelerle hızla yoluna devam eder.

    En fazla dikkatle duran kişi ise üç yaşlarında bir oğlan çocuğudur. Annesinin çekiştirmelerine rağmen, çocuk önünde durur ve dikkatle kemancıya bakar. En sonunda annesi daha hızlı, çekiştirerek çocuğu yürümeye zorlar. Oğlan arkasına dönüp dönüp kemancıya bakarak, çaresizce annesinin peşinden gider. Buna benzer şekilde birkaç çocuk daha olur ve hepsi de anne babaları tarafından yürümeye devam için zorlanarak, uzaklaştırılırlar.

    Çaldığı 45 dakika boyunca kemancının önünde sadece 6 kişi, çok kısa bir süre durur. 20 kişi duraklamadan, yürümeye devam ederek para verir. Kemancı çaldığı süre içinde 32 dolar toplar. Çalmayı bitirdiğinde ise sessizlik hakim olur ve kimse onun durduğunu bile fark etmez, alkışlamaz.

    Hiç kimse onun dünyanın en iyi kemancısı Joshua Bell olduğunu ve elindeki 3,5 milyon dolarlık kemanla, yazılmış en karmaşık eserleri çaldığını anlamaz. Oysa Joshua Bell'in metrodaki bu mini konserinden iki gün önce Boston’da verdiği konser biletleri ortalama 100 dolara satılmıştı...

    Bu gerçek bir hikâyedir ve Joshua Bell’in öylesine bir kılıkla metroda keman çalması, Washington Post gazetesi tarafından algılama, keyif alma ve öncelikler üzerine yapılan bir sosyal deney gereği kurgulanmıştır.

    Sorgulanan şeyler; sıradan bir yerde, uygunsuz bir saatte güzelliği algılayabiliyor muyuz? Durup ondan keyif alıyor muyuz? Beklenmedik bir ortamda, bir yeteneği tanıyabiliyor muyuz? İdi...

    Bu deneyden çıkarılacak kıssadan hisse ise, dünyanın en iyi müzisyeni, dünyadaki en iyi müziği çalarken, önünde durup dinleyecek bir dakikamız dahi yoksa, başka neleri kaçırıyoruz acaba?

  2. Gönderi tarihi:

    Geçiş yaşadığımız bu günlerde çokça kullanılan bir cümledir “Halim yok”. Senede iki kez bahar yorgunluğu der geçeriz. Kış ve yaz çıkışlarında bahar uyum dönemidir, beden yoğunluğunun değişimi hissedilir derecede kendini gösterir. Güç kuvvet azlığına işaret edermiş gibi görünse de “yeni”nin gelişidir.

     

    astroloji-nisan-2012-olagan-ustu-hal.jpg

     

    “Hal dediğimiz şey yarından sonra mazi olacaktır”, dizesinde Yahya Kemal Beyatlı’nın belirttiği gibi hal, geçici bir durumdur. Hiçbir an, hiçbir hal bir öncekinin tekrarı değildir, öyleymiş gibi gelir. Mistikler, dervişler hal değişimi için, meditasyon, buhur, zikir gibi özel yöntemler kullanır. Beden, akıl ve zihin amaca göre bilinçle değiştirilir. Yaratanla bir olmak, Nirvana’ya ulaşmak için kendilerince yol izlerler.

    Evrende her şey bir şekilde enerji yayar, bedenimizde alıcı ve verici olarak bu enerjileri duyumsar. Yeryüzünde; enerjinin, elektrik faaliyetlerinin ölçüldüğü frekans aralıkları her yeri kapsar ve bedene nüfuz eder. Bilimsel verilere baktığımızda; iyonosfer katmanının, saniyede yaklaşık 9.5 Hertz'lik frekansa sahip olduğunu ve bedenlerimizin 6.8 ve 9.5 arasında titreştiğini görüyoruz. İskelet ve iç organların uyumu yaklaşık 8 ila 9 Hertz hızındadır ki bu, bedenimizin gezegenle eş zamanlı hareket ettiğini gösterir. Dünya’daki enerji alış verişi, manyetik alan, bedenler ve çevresel (doğa olayları, güneş, ay) faktörler arasındaki frekans bağı nedeniyle saniyenin yetmişte biri kadar hızla gerçekleşir. Gezegenle aynı şekilde frekans değiştirdiğimiz için, genellikle farkında olmadan çevreden etkilenme, çevreyi etkilenme ve davranışlarda değişiklikler yaşıyoruz. Dünya’mızın frekansı hızla artıyor, yakın geçmişte en düşük 7.5 civarındayken şimdilerde 9.5 Hertz.

    İlk defa fizikçi Winfried Otto Schumann tarafından açıklanan, iyonosfer’deki (küresel elektromanyetik alan) titreşimsel “Schumann Rezonans” alanının frekans aralıklarının yükselmiş olması, Akustik Rezonans Yasası gereği, rezonans alanı içinde yaşayan tüm canlıları etkileyerek, onların beyinsel frekanslarını da yükseltmektedir. İnsan beyni, içinde bulunulan duruma göre belli frekanslarda titreşir. Zihnin; öğrenme, anlama ve idrak için zorlandığında GAMA (30 - 60 Hertz), aktif ve tetikte olduğu zamanlarda BETA (14 – 30 Hertz), derin düşünce ve hayal durumunda ALFA (7 - 13 Hertz), uyuklama, uyku başladığında TETA (3.5 - 7 Hertz), derin uykuda DELTA (0.5 - 3.5Hertz) frekanslarında titreşip, dalga yayarken aynı zamanda toplar. Beyin, bu farklı durumlarda, olayları farklı deneyimler. Etkiler, zihinde, bedende ve çevre üzerinde hissedilir. Rezonansın yükselmesiyle, tüm canlılar uyku halinden uyanarak bilinçli hale gelmekteler. Uyanış; yeni nesillerde DNA değişimleri, genetik mutasyonlar, organik rahatsızlıklar, uyku azlığı ve nedensiz yorgunluklar olarak bedenlerde kendini gösterirken, zihinsel aktivitelerin artması, bilinç yükselmeleri, rüyalarda renklenme, düşüncelerde senkron ve inanç açılımlarıyla ruhsal büyümeyi de beraberinde getirmekte. Onda fazla, bunda az gibi ayrımsal düşünceye yer yok, yükseliş her şeyi kapsıyor. Fark, farkındalık ve değerlendirmede. Bilinmelidir ki her zihin, bilinçli bilinçsiz neyi varsa, iyi kötü, güzel çirkin hepsini yaymakta. Düşünce, enerjiyle yayılmakta. Anda senkron olunabilen ne varsa ortak paylaşımda. Anda senkron için anda hal değişimi gerek. Derin bir nefes, düşünceye açılan bir kanal ve saflık bunun için yeterli.

    Bireysel değişimini gerçekleştirmeyen, eskiye, eskimişe sımsıkı yapışmış insanoğlunu, artık evren mecbur tutuyor. Vazgeçmediğini, bırakamadığını bırak, istesen de istemesen de rezonansın yükseldi, uyum için harekete geç diyor. Bu ay gökyüzü konumları da bunu destekler nitelikte. Zorlu etkiler devam ediyor. Okyanusların dibine, gökyüzünün tepesine az kaldı.

     

    ındigo

  3. Gönderi tarihi:

    İnternet ve TV’den pazarlanan ‘her derde deva’ bitkisel ilaçlar hem sağlıktan hem paradan ediyor.

     

     

     

     

     

    fft5_mf739309-300x201.jpg

    Bitkisel ilaç tacirleri’, internet ve televizyondan reklamını yaptıkları, içinde ne olduğu bilinmeyen ‘mucize formül’leriyle insanların hayatıyla oynuyor.

    ‘Herbalist’ Ömer Coşkun 2006 yılından beri, bitkisel ilaç tacirliği yapıyor. Dört yıl önce hakkındaki şikâyetler nedeniyle, Adana Tabipler Odası meslekten men cezası vererek, ‘doçent’ unvanını geri almış. İstanbul’daki ‘bitkisel ilaç’ depoları defalarca basılmış. Kısırlıktan kansere, boy uzatmadan cinsel performansa kadar birçok sorunu ilaçlarıyla çözdüğü iddiasında. Bitkisel tedavi için 300 – 3000 lira alıyor. Coşkun, aynı zamanda İstanbul 3. Bölge’den bağımsız milletvekili adayı.

    Tekin Katırcı ve kanser hastası eşi Şenay Katırcı da Coşkun’un kapısını çalanlardan:

    “Dokuz ay önce eşimle, bir umut diyerek gittik. Muayanehanede bekleyen 80-90 kişi vardı. Kimi kanser, kimi yatalak hastasına, kimi bir aylık bebeğine çare için kuyruk bekliyordu. Ömer Coşkun, eşimi bir-iki dakika muayene ettikten sonra, ’Allah’ın izni ve bitkisel ilaçlarımla bir ayda turp gibi olacaksınız’ dedi. Bitkisel ilaç reçetesi yazdı. Ancak diğer ilaçları kullanmamamızı, bunun kendi tedavisini etkileyeceğini söyledi. Bir aylık bitkisel ilaç kürü karşılığı olarak 2000 TL istedi, pazarlıkla fiyatı 1600 liraya indirdik. Ancak hiçbir şekilde fatura vermediler.”

    Parasını geri alamadı

    15 gün boyunca bitkisel ilaçları kullanan Şenay Katırcı, fenalaşarak acile yetiştirilmiş. Birkaç gün hastanede ölüm kalım savaşı veren Şenay Katırcı’nın, kullandığı bitkisel ilaçlar yüzünden metabolizmasının çöktüğü söylenmiş.

    “Coşkun’un uyduruk bitkisel ilaçları yüzünden eşim ölümden döndü” diyen Tekin Katırcı bu kez şikâyetini söylemek ve parasını geri almak için Ömer Coşkun’un yanına gitmiş. İşte sonrası:

    “İlaçları geri almayacaklarını, kürü tam olarak uygulamadığımız için etkisini yok ettiğimizi söyledi. Savcılık, Maliye, İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü ve Başbakanlık’a şikâyet ettim.”

    Bir başka mağdur da, 700 lira verdiği bitkisel ilaçları iki ay kullandıktan sonra, kan değerlerinin aşırı düşmesiyle hastanelik olan 75 yaşındaki Niyazi Albayrak. Astım hastası Albayrak, üç ünite kan transferi ve bir aylık bir tedaviyle kendine gelebilmiş. Albayrak da Coşkun için savcılık ve il sağlık müdürlüğüne şikâyette bulunduğunu belirtiyor.

    Eski çalışan: Elimizde ne varsa paketler, satardık

    Hakkında Türkiye’nin birçok yerinde onlarca şikâyet olduğu iddia edilen herbalist Ömer Coşkun’un eski bir çalışanının itirafları da, insanın kanını dolduracak nitelikte. Ramazan Talip Er sekiz ay boyunca, Coşkun’un firmasında depo ve üretim sorumlusu olarak görev yapmış. Er ”Depoda hiçbir kimyager ya da sorumlu yoktu. Tüm üretim köyden yeni gelmiş sigortasız çalışanlara yaptırılıyordu. Kanser hastaları için ürettiğimiz ilaç, Adana’dan geliyordu. Kanserli hastalara verdiğimiz ilaç bittiğinde ise elimizde hangi bitki özü varsa ondan ilaç uydurup satıyorduk. Doktorun ‘her derde deva ozon yağı’ diyerek sattığı yağ ise marketten aldığımız zeytinyağıydı.”

    Yapılan şikâyetler sebebiyle, İkitelli’de bulunan depoya sürekli baskınlar olduğunu dile getiren Er, ”Deponun yeri sürekli olarak değişiyordu” diyor. Halen firmaya ait bitkisel ürünler bayiler aracılığıyla pazarlanıyor. Er’in, savcılığa yaptığı suç duyurusundan sonra yapılan polis baskınında, Coşkun’a ait gizli depoda bitkisel ilaçlara el konuldu.

    Avukat: Kumpas kurdular

    Ömer Coşkun’un avukatı İlknur Türker Çelik iddiaları yalanladı: “Ömer Bey hakkında yapılan suç duyuruları var ama büyük kısmından takipsizlik kararı aldık. Ömer Bey, danışanlarına şifalı bitkilerle ilgili önerilerde bulunuyor. İddia sahipleri kendisine kumpas kurmuş.”

    Radikal

  4. Gönderi tarihi:

    %C4%B0stanbullu-G%C3%BCvercin1-260x300.jpg

    Bu güvercin ırkı dünyada “Damascus” adı ile tanınmaktadır. Suriye’nin başkenti olan Şam’ın Arapça olarak adlandırılış şekli Damascus dur. Dünyada Damascus ya da Damascene olarak tanılan bu güvercinler, bugün ülkemizde “İstanbullu”, “Ela göz” “Karagöz” ve “Muz” gibi adlarla bilinirler. Lübnan’da ise “Booz” olarak adlandırılırlar. Kendine özgü belirgin bir formu ve rengi olan bu güvercinler, günümüzde Şanlıurfa ilimiz ve çevresinde yaygındırlar. Köken olarak çok eski devirlerden gelme bir ırk olduğu bilinmektedir. Irksal özelliklerini bugün de belli bir oranda koruyabildiği için, dünyada bu anlamda eşine ender rastlanan ırlardan biri olduğu söylenebilir. Eski Mısır papirüslerinde ve taş oymacılığında bu güvercine ait figürler bulunması, İstanbulluların geçmişinin çok eskilere dayandığını göstermektedir.

    Eski Mısır’da bereket tanrıçası ile birlikte görülen bir kuştur. Eskiden Arabistan yarımadasında bu güvercinlere Mahomet (Muhammet) denilmekteydi. Böyle adlandırılmalarının belli bir dinsel inanış temelinde geliştiği bilinmektedir. Bu ırk 1600 lü yıllarda İran ve Osmanlı devletinde de yetiştirilmeye başlanmıştır. Bu ırk ilk kez 1868 yılında, Osmanlı padişahı Abdülaziz döneminde İstanbul’dan İngiltere’ye gönderilmiştir. İngiltere kanalı ile sonradan diğer Avrupa ülkelerine de yayılmıştır. Güvercinlerin Avrupa’ya yayılmalarını takiben bu güvercinlerin adı da değişmiştir. Bu tarihten sonra bu güvercinlere Damascus denmeye başlanmış ve Muhammet adı terk edilmiştir. Günümüzde de bu adla dünyada bilinmektedir. İstanbullular uçuş özellikleri bakımından gerdanlı (dewlap) ırklarına benzerler. Filo uçucusu olarak kullanılırlar. Havadaki görünüşleri oldukça etkileyicidir. Göğüsleri biraz daha öne çıkık ve geniştir. İstanbullularda göz rengi, kırmızıya yakın koyu portakaldır. Gözler parlak olur ancak gözlerde dikkati çeken önemli bir özellik gözlerinin biçimidir. Gözler biraz büyük, çok daha alımlı ve güzeldir. Kısa ve kalın olan gaga siyah renklidir. Ayak tırnakları siyahtır. Ayaklar kırmızı ve paçasızdır. İstanbullu ırkında belli bir renk standardı bulunmaktadır.

    Bu güvercinler mavi renginde olurlar. Bu renk, taklacı güvercin ırkımızdaki boz (sabuni) gibidir. Vücut açık renklidir. Göğüs üzerinde kına bulunmaz. Vücudun üzerinde herhangi bir renk yaması, yoktur. Bu güvercinler genellikle şeritlidir. Şeritleri koyu siyah tonda ve her iki kanadın üzerinde iki sıra olarak bulunur. İstanbulların pullu olan tipleri de vardır. Bu tipleri renk olarak taklacı güvercinlerimizdeki çakmaklı gibidirler ancak yurdumuzda fazla yaygın değildirler. İstanbullu ırkının Bağdadi ırkı ile kırılması sonucu “şafra” adı verilen kırma bir ırk geliştirilmiştir. Şafralarda renk çeşitliliği daha fazladır. Şafraların mavi renk ve pullu tipleri İstanbulluya benzerler ancak daha iri vücutları, uzun ayakları ve burun eti yoğunluklarının daha fazla olmasıyla ilk bakışta ayırt edilebilirler.

     

  5. Gönderi tarihi:

    4.Finansman ;

    Kuş bakımı sanıldığı kadar çok basit ve ucuz olmayıp, mutlaka belli oranda finansmana ihtiyaç duyulmaktadır. Bunları belirtmemdeki neden şayet yeni bir arkadaşımız bu hobiye merak salarsa, kendini nelerin beklediğini bilmesi içindir. Bu harcamaları kısaca özetlemek gerekirse; başlangıçta kuş edinebilmek için bir miktar harcama yapılır. Daha sonra kuşun olağan harcamaları vardır.Yem, ilaç, aşı, vitamin, yem katkıları vs. gibi. Form ve Performans ırklarını besleyen arkadaşların harcamaları aşağı yukarı bunlarla biterken, Posta güvercinleri ile uğraşanları daha farklı harcamalar da beklemektedir. Örneğin yarışları tertipleyen organizatörlere yaptıkları harcamalardan dolayı ödenen kuş başı ücret, ayrıca kuşları yarışlara hazırlamak için kişisel arabalarınızla veya yarış arabasıyla yaptıracağınız antrenmanlara harcanan paralar vs. Yaklaşık 80 –100 adet posta güvercini besleyip yarıştıran bir kümesin senelik harcamaları ortalama 1000 $ civarındadır.Bu bakımdan posta güvercini ile profesyonel anlamda uğraşmayı düşünen yeni arkadaşların işin bu yönünü de göz önünde bulundurmalarını tavsiye ederim.

     

    5.Zaman ;

    Hangi ırkları yetiştiriyorsanız yetiştirin, mutlaka bakımı için belirli bir zamana ihtiyaç vardır. Bu zaman diliminde eğer hava müsaitse kuşlarımızı mutlaka dışarı çıkarıp havalandırmalıyız. Bütün günü kümeslerde kapalı olarak geçiren kuşların bu özgürlüğe herşeyden fazla ihtiyacı olduğunu unutmayalım. Şayet posta güvercini yetiştiricisi ve yarışçısı iseniz size günde en az iki saat gerekiyor demektir. Sabahları 1 saat, akşamları da bir saat olmak üzere günde iki saat uçurtmak gerekiyor. Başka türlü bu GÖKYÜZÜ SAVAŞÇILARINI formda tutamazsınız.

     

    6.Sportmenlik ;

    Her türlü yarış müsabakalarında olduğu gibi güvercin sporunda da yetiştiricinin diğer yetiştiricilere karşı sportmence davranması gerektiğine inanıyorum.Yetiştirici herşeyden önce başkalarının haklarına saygı gösteren, bilgi birikimini paylaşan, dürüst, birlikte aynı hobiyi paylaşan kişilerinde hobilerini yapmalarına imkan tanıyan, başkalarına ait kuşları yakaladığında, mümkünse sahibine iade etmeyi prensip edinmiş ve elindeki ile yetinmeyi bilen bir yapıya sahip olmalıdır. Bunun gerçekleştirilebilmesi içinde mutlaka her yetiştirdiğimiz kuşumuza yıl ve isim markası takılmalıdır. Kuş alımlarında kuş sahibi, sattığı kuşla beraber kuşun markasının karşılığı olan kartını veya pedigresini vererek bir anlamda alıcıya kuşun nüfus kağıdına sahip olma imkanı tanımış olur. Sanırım bu tarzda uygulamalar ile hepimizin korkulu rüyası olan kuş HIRSIZLIĞININDA önüne belirli oranda geçmiş oluruz. Güvercin yetiştirmenin bir AMAÇ değil, bizleri birbirleriyle tanıştıran ve kaynaştıran bir ARAÇ olduğu düşüncesinin, hepimizin bu olaya bakış açısını değiştireceğini tahmin ediyorum. Ayrıca hasta kuşunu bir başka yetiştiriciye satmanın da gittiği yerde doğuracağı sonuçlar açısından son derece sportmenlik dışı bir davranış biçimi olduğunu ifade etmeliyim. Şayet kümesimizde herhangi bir hastalık varsa, bunu çevremizdeki kümeslerin sahiplerine bildirip tedbir almalarını sağlamakta herşeyden önce bir insanlık ve sportmenlik görevidir.

  6. Gönderi tarihi:

     

     

     

     

    2.Temizlik ve Hijyen ;

    Temizlik ve hijyenik koşullar hastalıkların kolayca yayılmasını önleyeceğinden, mutlaka uygulanması gereken önemli tedbirlerdir.

    Haftalık yapacağımız kümes temizliği, yerleri, yuvaları, yumurtalıkları, tünekleri ve kümeste kullanılan her türlü ekipmanı kapsamalıdır. Kümes temizliği birkaç aşamalıdır. Birinci aşamada kümesteki her yer ve ekipmanlar (yemlik, suluk vs ) temizlenmelidir. Bu periyotta mümkünse elektrik süpürgesi ile kümesteki her yerin küçük tozları alınır. İkinci periyotta ise bir kova içersine konulan bir miktar dezenfektasyon ilacı karıştırılmış ılık su ile bütün yüzeyler silinmek suretiyle, mikropların barınmasına uygun ortam yaratabilecek olan tozlar silinip temizlenir. Son olarak ta dezenfektasyon pompası ile püskürmek suretiyle kümesteki el girmeyen yerlerde dahil olmak üzere her yer dezenfekte edilir. Bu işleme alternatif olarak pürmüz ile yakmayı da deneyebilirsiniz.

     

    Unutmamak gerekir ki yakma metodu da mikropların imha edilmesinde çok etkilidir. Ancak çok dikkatli olunmasını tavsiye ederim. Zira yangın çıkarabilirsiniz veya kendinize zarar verebilirsiniz.

     

    3.Sağlıklı damızlık ;

    Damızlık seçimimizi yaparken, kuşun gözle görülebilen ve aranılan vasıfları dışında ,sağlık barometrelerinin de dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum. Zira sağlıklı yavrular ancak sağlıklı damızlıklardan gelir. Dikkat edilecek olursa doğada sadece en sağlıklı ve en güçlü hayvanlar hayatta kalır ve onlar sürünün damızlığını oluşturur. Bizlerde tabiata fazla aykırı davranmamalıyız. Çok çabuk hastalanan bir damızlık kuşun yavruları da aynı olacaktır.Fakat sağlıklı, her türlü koşullarda hayatta kalmayı başarabilen ve hastalıklara karşı ilaç kullanmaksızın direnç gösterebilen bir damızlık, daima dayanıklı bir soyun atası olacaktır. Bilemiyorum bizler belki de posta güvercini yetiştiricisi olduğumuz için ve bu kuşlar sportif amaçlı yetiştirildiklerinden bu konuda çok hassasiyet gösterebiliriz. Ancak başka ırkları da yetiştirmiş olsaydım, aynı düşüncelerle hareket ederdim.

     

  7. Gönderi tarihi:

     

    1.Kümes ;

    Kümes deyince aklımıza gelen konu; güvercinlerimizin rahat edebileceği, sağlık koşullarına uygun ,yaşamları süresince barınabilecekleri güvercin evlerinden söz ediyorum. Kümesleri, bahçe kümesleri ,tavan arası kümesleri ve teras kümesleri olarak sınıflandırabiliriz. Kümeslerimizin cephesini , şayet şeçeneğimiz varsa rüzgarın daha ılık estiği, sabah güneşini ve gün boyu güneş ışınlarını alabilen doğu veya güney doğu yönlerine kurarsak kuşlarımızın güneş ışınlarından azami derecede faydalanmalarını sağlarız. Böylece sabahın erken saatlerinde kümesin içersindeki havanında ılıklaşmasını sağlarız. Kümeslerin çok lüks olması önemli değildir ancak ihtiyaçlara cevap vermesi çok önemlidir. Bahçe kümeslerini ve terasta inşa edeceğimiz kümesleri yerden 45cm gibi yüksekliğe kaldırırsak, kümesin altında oluşacak hava sirkülasyonu sayesinde kümes tabanının daima kuru kalmasını sağlarız. İyi bir kümeste dikkat edilmesi gereken en önemli husus kümesin tabanının sürekli olarak kuru kalmasını sağlayan ve kuşlarımızda üst solunum problemleri yaratmayan havalandırma sistemlerinin bulunmasıdır. Bunun için belli zaman dilimlerinde devreye sokacağımız (kuşları yemleme zamanı gibi ) elektrikle çalışan havalandırma sistemlerini tercih edebileceğimiz gibi doğal havalandırma sistemlerini de oluşturabiliriz. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus kümes içersinde kuşlarımızı cereyana maruz bırakmamaktır. Bu nedenle kümeslerde tek cepheden, tercihen kümeslerin ön yüzünde alttan açılacak havalandırma delikleri ile kümesin içersine temiz hava girmesini sağlarız. Tavandan açacağımız havalandırma bacaları ile de kümesteki istenmeyen kötü hava ve kokuların dışarıya çıkmasını sağlarız. Böylece kuşlarımızı hava akımlarına (cereyan) maruz bırakmaksızın kümeslerimizin hava sirkülasyonunu sağlarız.

     

    Ayrıca kümeslerde kuşlarımızın yuva ölçülerini ve şekillerini belli standartlara göre dizayn edersek hem kuşlarımız rahat eder hem de yuva temizliğinde bizler rahat ederiz. Standartlara uygun yuvadan kastım; bir çift kuşun yaşamlarını sürdürebileceği, rahatlıkla eşleşip yavrularını büyütebilecekleri, kolay temizlenebilmesi için altında tercihen yuva ızgarası olan, içersinde 2 adet yumurtalık konulabilen, önleri gerektiğinde kapatılabilmesi için yuva önü bulunan, yetiştirdiğimiz kuşların fiziki yapılarına uygun ölçülerdeki yuvaları kastediyorum. Bu yuvaların ölçüleri kişisel olarak değisse de, normal ölçüler 40x60x40 veya 40X70X40 gibidir. Konuyu biraz açmak gerekirse ideal bir yuva 40 cm derinlik, 60 cm genişlik, 40 cm yüksekliktedir. Bu standartlara sahip bir yuvada bir çift kuş, konulacak 2 adet yumurtalık sayesinde aynı anda bir çift yavru büyütürken, bir çiftte yumurtaya yatabilir. Yuva önleri sayesinde ise kuşlarımızı yuva içersine kapatıp, burada eşleştirerek, yemini ve suyunu burada vererek doğacak yavruların istediğimiz çiftlere ait olduğundan emin olabiliriz. Ayrıca yuva önlerine takacağımız mamalıklara yem koyarak, hem yavruya bakan çiftlere yardımcı olabiliriz, hem de yavruların ebeveyinlerine bakarak çabucak yem yemeyi öğrenmelerini sağlarız. Yuva altı ızgaraları ise kuşlarımızın dışkılarıyla temasını kestiği için yemin dışkı ile bulaşması sonucu oluşabilecek olan enfeksiyonların önlenmesinde rol oynayan çok önemli faktörlerden biridir. Ayrıca haftada bir kez bu ızgaraları kaldırmak suretiyle yuvalıkları kolayca temizleyebiliriz.

     

    Kümeslerimizin tabanlarını günlük olarak temizlemiyorsak yere koyacağımız taban ızgaraları sayesinde kuşlarımızın dışkıları ile temasını keseriz. Kuşlar yerdeki dışkılara basmadığı için, bu dışkılar daha kısa sürede kuruyup, temizlik aşamasında ise daha kolay temizlenebilecektir. Kümeslerde kuşlarımızın suluklarını yerden takriben 50cm yükseklikteki sehpaların üstüne yerleştirirsek, içeride uçuşan tozların sulukları kirletmesini belli oranda önlemiş oluruz. Kuşlarımızın mutlaka hergün sularını değiştirip tazeleyelim. Böylece uzun süre suluklarda bayat su kalmayacağından suyun bakteri üretmesini de belli oranda önlemiş oluruz. Günlük verdiğimiz suyu direk çeşme suyu yerine, içersine bir miktar su dezenfektasyonu ilave ederek verirsek, sudan geçmesi muhtemel olan bazı enfeksiyonları önlemiş oluruz. Ayrıca kuşlarımıza yemlerini mutlaka temizlenip dezenfekte edilmiş bir zeminde veya yemliklerde vermeliyiz. Sanırım hiç kimse tuvalette yemeğini yemek istemez. Öyleyse bizlerde kuşlarımıza yemlerini özenle hazırlanmış yemliklerinde sunalım.Alacağımız bu basit tedbirlerle kuşlarımızın sağlıklı kalmalarını sağlamış oluruz.

  8. Gönderi tarihi:

    Malzemeler:

     

    Kurumuş halde Su kabağı, kağıt zımpara, maket bıçağı, Ahşap veya metal lamba standı,hafif bir el matkabı, kalından inceye değişik matkap uçları,

    yeteri kadar plastik veye cam boncuklar, japon yapıştırıcı.

     

    Yapılışı:

     

    Sukabağının dışı yıkanır,üstündeki ince kabuk maket bıçağıyla temizlenir.

    Bir marangozda veya falçata ile sukabağının altı açtırılır.İçi kaşık ve tel fırça ile temizlenir.

     

    Resimde ,temizlenmiş ve altı açılmış bir sukabağını ve Lamba standını görmektesiniz.

     

    15738883zf8fm5.jpg

     

    Kullanılacak malzeme ve aletleri

     

    42920350tq6dq9.jpg

     

    Lambanıza yapmayı düşündüğünüz deseni serbest elle veya herhangi bir kopye yöntemiyle çiziniz.

     

    11472126ha4ls7.jpg

     

    Kullanmayı düşündüğünüz boncuk çapına göre matkaba uç takınız ve çiziminizdeki çizgiyi takip ederek delikler deliniz.

     

    95701495xh5ib1.jpg

     

    Boncuksuz yapacağınız çizgileri de daha ince uçlarla çizgiyi takip ederek deliniz.

     

    79146841dl4gg8.jpg

     

    Deldiğiniz deliklere boncukları yerleştiriniz ve japon tutkalı ile sabitleyiniz.

     

    43125634yu1rg6.jpg

     

    Kuruyan kabağınızı Lamba standının üzerine yerleştiriniz.Fişe takıp seyrediniz.Kolay gelsin.

     

    39816657xh9gz9.jpg

     

  9. Gönderi tarihi:

    Starbucks'ta frappucino adlı içeceğin renklendirilmesinde kırmızı böcek kullanıldığı ortaya çıktı.

     

    Dünyanın en büyük kahve şirketlerinden Starbucks'ta frappucino adlı içeceğin renklendirilmesinde kırmızı böcek kullanıldığı ortaya çıktı.

     

    Amerikalı kahve şirketi Starbucks, ürünlerinden birinde "cochineal" olarak bilinen kırmızı böcek kullandığını kabul etti.

     

    Vejeteryanlar uyardı

     

    Hiçbir hayvansal ürün kullanmayan tüketiciler (veganlar) tarafından kurulan internet sitesi ThisDishIsVeg.com, daha önce kullanıcılarını frappucino içmemeleri uyarmıştı. İnternet sitesinden yapılan açıklamada çilekli frappucino'nun bitkisel bir içecek olmadığı, yapımında böcek kullanıldığı belirtilmişti.

    İtiraf etti

     

    Focushaber'in haberine göre, bu iddiaya ve sonrasında artan tepkilere Starbukcs'tan cevap geldi. Böcek kullandığını itiraf eden Starbucks yönetimi, suni kimyasal renklendiricilerin sağlıklı olmamasından dolayı böyle bir yola başvurduklarını ifade etti. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi'nin (FDA) bu maddenin kullanımına izin verdiğinin altını çizen yetkililer, alternatifler üzerinde çalıştıklarını belirtti.

     

    Eski zamanlardan beri kırmızı renk elde etmek için yararlanılan cochineal böceği, ilk olarak Aztekler tarafından kök boyasına renk katmada kullanılıyordu.

     

    Güney Amerika ve Meksika'da yaşayan cochenial böceğinin, kolanın yapımında kullanıldığı da iddia edilmişti

     

    Cumhuriyet

     

  10. Gönderi tarihi:

    Kamp Yapmak için En Güzel Çadır

     

     

    İngiliz tasarımcılar, kampçıları düşünerek güzel bir buluşa imza atmışlar. Ağaçlara üç ayrı yanından bağlanabilen bu çadır sayesinde yere temas sıfırlanıyor. İlk bakışta kocaman bir hamak gibi görünen çadırın içine bakıldığında ne kadar konforlu olduğu anlaşılıyor.

     

    tentsile-0.jpg

     

    Çadırın yerde olmaması vahşi hayatla olan bağlantıyı azaltarak bu tür hayvanlardan korkanlar için birebir görünüyor.

     

     

    tentsile-10.jpg

     

    tentsile-11.jpg

     

    tentsile-13.jpg

     

    tentsile-14.jpg

     

    tentsile-15.jpg

     

    tentsile-3.jpg

     

    tentsile-4.jpg

     

    tentsile-5.jpg

     

    tentsile-6.jpg

     

    tentsile-7.jpg

     

    tentsile-8.jpg

     

    tentsile-9.jpg

     

    tentsile.jpg

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Tarayıcı push bildirimlerini yapılandırın

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.