Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

İSTİHBARAT

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    63
  • Katılım

  • Son Ziyaret

İSTİHBARAT Hakkında

  • Doğum Günü 06-09-1987

Diğer Bilgiler

Profil Bilgileri

  • İlgi Alanları
    Hemen hemen hepsi...

İSTİHBARAT - Başarıları

Ortak

Ortak (7/14)

  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. İSTİHBARAT doğum gününüz kutlu olsun!

  2. İSTİHBARAT doğum gününüz kutlu olsun!

  3. İSTİHBARAT doğum gününüz kutlu olsun!

  4. İSTİHBARAT doğum gününüz kutlu olsun!

  5. İSTİHBARAT doğum gününüz kutlu olsun!

  6. İSTİHBARAT doğum gününüz kutlu olsun!

  7. İSTİHBARAT doğum gününüz kutlu olsun!

  8. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, özel güvenlik güçlerine, Irak'ta Rus diplomatları öldürenlerin yakalanıp öldürülmesi talimatını verdi. Interfaks ajansının Kremlin basın merkezine dayandırdığı haberinde, ''Devlet Başkanı, Rus özel servislerine, Irak'taki diplomatları öldüren katillerin bulunup yok edilmesi için tüm tedbirlerin alınması emrini verdi'' denildi. Irak'ta kendilerine Mücahitler Şurası adını veren bir örgüt, ay başında 4 Rus diplomatı kaçırmıştı. Rusya Dışişleri Bakanlığı, pazartesi günü, diplomatların öldürüldüğünü açıklamıştı. Rehineleri kaçıranlar, Kremlin yönetiminin Çeçenistan'dan askerlerini çekmesini talep etmişti. Rusya parlamentosunun alt kanadı Duma, bugün, Irak'ta Rus rehinelerin öldürülmesi eylemini kınamış ve Iraklı yetkililerle yabancı güçlerden olayla ilgili kapsamlı bir soruşturma yapılmasını istemişti.
  9. Chicago Tribune gazetesi, Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA) mensubu 2600’den fazla kişinin kimlikleriyle, bu servisin 200 gizli çalışma yerine ilişkin bilgilere, internetten kolaylıkla ulaşılabildiğini yazdı. Gazete bugün, çeşitli resmi kayıtları internet üzerinden ücret karşılığı sağlayan firmalar aracılığıyla yaptığı araştırmanın sonuçlarına yer verdi. Gazete, elde ettiği kimliklerle gizli çalışma yerlerinin adlarını ise yayımlamadı. ABD Adalet Bakanlığı’nın, CIA mensubu Valeria Plame’in kimliğinin 2003 yılında basına sızdırılması konusunda geçmişte yaptırdığı soruşturmaya karşın, gizli ajanların kimliklerine internet üzerinden ulaşılabilmesi dikkat çekti. Gazete, kimlikleri elde edilen bazı kişilerin "gizli ajan" olmadığını, ancak elindeki isimlerin bir bölümünün de gizli statüde bulunduğunu, CIA’nin de kabul ettiğini kaydetti. CIA yetkililerinin, gazetenin elde ettiği bu bilgiler karşısında, gizliliğin yüzde 100 başarılı uygulanabilmesinin pek mümkün olmadığını, gizliliğin sürekli kontrol edilmesi gereken, sürekli geliştirilmesi gereken bir durum olduğunu belirttikleri kaydedildi. Gazete, resmi kayıt sağlayan firmalar aracılığıyla ajanlara, internetten girilen telefon rehberi kayıtları, emlak alım-satım kayıtları, mal varlığı vergi kayıtları ve diğer mali ve yasal kayıtlar üzerinden ulaştı. Bu araştırma sırasında CIA’nin gizli olmayan bazı iç hat telefon numaralarıyla gizli bazı elektronik posta adreslerine de ulaşıldı. Gazetenin araştırmasında ayrıca, Chicago, Kuzey Virginia, Florida, Ohio, Pennsylvania, Utah ve Washington’daki bazı CIA merkezleri belirlendi. Bu merkezlerden bazılarının çok sıkı korunduğu, bazılarının ise CIA ile hiçbir ilişkisi yokmuş gibi, özel mülk şeklinde gösterildiği kaydedildi. Bu merkezlerden birinin, CIA tarafından yıllarca kendisine bağlı olduğu reddedilen bir çiftlik olması dikkat çekti. Gazetenin internet üzerinden yaptığı araştırma sonucunda, Virginia’daki bu merkezde çalışan 26 CIA mensubunun kimlikleri ve diğer bilgilerine de ulaşıldı.
  10. Bursa Emniyet Müdürlüğü'nün, İl Jandarma Alay Komutanı Albay Aydın Yeşil ile uzman çavuş Taşkın Akyün'ün de aralarında bulunduğu 16 kişinin tutuklandığı ''Çağrı'' operasyonu üzerinde 7 aydır çalıştığı bildirildi. Bursa Emniyet Müdürlüğü, 7 ay önce gelen bir istihbarat doğrultusunda suç örgütüne yönelik ''Çağrı'' operasyonunu başlattı. Bursa'da, bir otomobil galerisine yapılan ve 3 kişinin ölümüyle sonuçlanan silahlı saldırının ardından operasyona hız veren Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekipleri, ilk etapta 2'si kadın 32 kişiyi gözaltına aldı. Bu kişilerden 12'si, sorgulamalarının ardından sevk edildikleri mahkemece tutuklanırken, 20 zanlı tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Operasyonda daha sonra, bazı örgüt mensuplarıyla çıkar ilişkisinde bulunduğu öne sürülen İl Jandarma Alay Komutanı Albay Aydın Yeşil ile uzman çavuş Taşkın Akyün de gözaltına alındı. İfadelerinde, örgüt mensuplarından istihbarat amaçlı yararlandıklarını söyledikleri bildirilen Albay Yeşil ve uzman çavuşun tutuklanmasının ardından operasyonu genişleten polis, Hasan B. ve Hasan K. ile bir emniyet amiri ve üç polis memurunu da gözaltına aldı. Hasan B. ve Hasan K, sevk edildikleri mahkemece tutuklanırken, gözaltındaki polis memurlarının bugün adliyeye sevk edilmeleri bekleniyor. Operasyon kapsamında iki kişi hakkında gıyabı tutuklama kararı verildiği, olayın çok yönlü soruşturulduğu bildirildi. Emniyet yetkilileri, 7 ay önce gelen bir istihbaratın değerlendirilmesi sonucu başlanan ''Çağrı'' operasyonunun, devletin ilgili kurumları arasında gerekli koordinasyon sağlanarak gerçekleştirildiğini söylediler. Operasyonun tek amacının suç örgütünün çökertilmesi olduğunu ifade eden yetkililer, ''İlk ciddi bulgular elde edildiğinde, konu ilgili makamlara taşındı. Jandarma Genel Komutanlığı ile Adalet ve İçişleri bakanlıkları bilgilendirildi. Daha sonra operasyon gerçekleştirilerek, suç örgütüne darbe vuruldu'' dediler.
  11. İran’ın Ankara Büyükelçisi Firuz Devletabadi, nükleer zenginleştirme ve nükleer enerji yakıtı geliştirme projelerinin Türk topraklarında yapılması düşüncesini ortaya attı ve bunun İran için daha iyi olacağını iddia etti. Büyükelçi Devletabadi, pazartesi günü Tahran’a görüşmelerde bulunmak üzere hareket etmesinden önce The New Anatolian gazetesinden Ayhan Şimşek’in sorularını yanıtladı. İran’ın nükleer programı hakkında uluslararası toplumda güven oluşturması için ne yapılması gerektiği ve Türkiye’nin bunda rolü olup olmayacağı yönündeki soruya Devletabadi şöyle dedi: “Uluslararası anlaşmaların bir parçasıyız ve sorumluluklarımızı yerine getirmeye devam edeceğiz. Biz şu anda güven oluşturmak için getirilen bazı önerilerin daha sonra tartışılabileceğini düşünüyoruz. Türkiye’ye daha çok güveniyoruz. Bu önerileri bir paketin parçası olarak tartışabiliriz. Bildiğiniz gibi, tartışma nükleer zenginleştirme, nükleer yakıt geliştirmeyi içeriyor, ancak onunla sınırlı değil. Eğer bunlardan biri Türk topraklarında olursa, o bizim için daha iyi olur. Konunun teknik ve hukuki yönleri var ve ilerde uzmanlar tarafından ayrıntılarıyla tartışılabilir. Ancak biz Türkiye’nin bu sürece dahil olmasını tartışmaya hazırız. Aynı zamanda Türk tarafını ve firmalarını İran’daki nükleer projelerimize girmeye çağırıyoruz.” Müttefiklerinin Türkiye’yi İran’ın nükleer programına “çok yumuşak tavır göstermekle” eleştirdiklerinin anımsatılması üzerine Devletabadi, “Türkiye’nin şu ana değin gösterdiği politika kabul edilebilir niteliktedir” yanıtını verdi.
  12. Irak'taki Amerikan işgal kuvvetlerinin korkulu rüyası oldu. Bugüne dek 143 işgal askerini öldürdüğü söyleniyor. İşgalci zırhını, çelik yeleğini, kaskını çıkartana, başını tankın veya zırhlı taşıyıcının dışına uzatana kadar sabırla bekliyor; yakaldığı anda ise tek bir kurşunla, asla ikinci bir kurşun atmadan, işini hallediyor! Tek amacı öldürmek değil; işgalci askerler arasında korku, dehşet, şaşkınlık, stress yaratmak: Bir tür "Şok ve Dehşet Operasyonu"nu adım adım hayata geçirmek... İşgalciler ona "juba" adını takmışlar. "Juba", Amerika'da güneyde pamuk tarlalarında çalıştırılan siyahların yapageldiği karmaşık figürlerle dolu bir dansın adı imiş. O bir "keskin nişancı", İngilizcesiyle bir "sniper". "Bağdat sniper'ı", "Bağdat keskin nişancısı" olarak da biliniyor. Kurşununun ne zaman, nerden geleceğini ise kimse bilmiyor. İşgalcinin korkulu rüyası, kâbusu. Önemli bir özelliği de işgalciler üzerinde yürüttüğü operasyonu adım adım videoya çekmesi. Irak'taki direnişin müstesna kahramanlarından Juba-sniper'ın "işgalci avı"ndan sahneler içeren bir video dosyası internette dolaşıyor. Geçtğimiz günlerde Almanların ünlü Der Spiegel dergisine de konu olan, internet sitesinde de yayınlanan "av" görüntülerini izlemek için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz. http://informationclearinghouse.info/article11282.htm
  13. Sabah gazetesi bugünkü sayısında, iddianamedeki ifadesiyle Büyükanıt depremi yaratan Diyarbakırlı "her devrin adamı" Mehmet Ali Altındağ'ın gezici imamlıktan trilyonerliğe giden yükseliş öyküsünü yazdı. Mehmet Ali Altındağ 1970'li yıllarda Diyarbakır'da işportacılık, gözlükçülük, çakmakçılık ve gezici imamlıkla hayatını kazanıyordu. Lakabı "Hacı"ydı. Bir ara Nurculuk'tan gözaltına alındı. Çıkınca hayatı bir anda değişti... ASKERİ İHALELER ALDI MİT BİNASI BİLE YAPTI İnşaat işine girdi. Peş peşe devlet ihalesi alıyordu. Kritik askeri tesislerin, polis-adliye binalarının inşaatını üstlendi. MİT'e bile bina yaptı. Yolsuzluk raporlarına rağmen ihale aldı. Medyaya girdi, gazete kurdu. HİZBULLAH'A DESTEK PKK'DAN YARGILANMA Hep ilginç ilişkilerin odağındaydı. Gazetesinde Hizbullah örgütüne destek verdi. Örgüt tasfiye olunca da logoya Atatürk resmi koydu. İki oğluyla birlikte PKK'ya destek vermekten yargılandı, beraat etti. Oğullarını iki ayrı kazada kaybetti. İFADESİYLE GÜNDEMİ SARSTI Resmi ihalelerle büyüyen Mehmet Ali Altındağ şu anda bölgenin en zengin işadamlarından biri... Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Büyükanıt ile Şemdinli sanığı Astsubay Ali Kaya'yı suçladığı ifadeyle bir anda Türkiye'nin gündemine oturdu... Her dönem 'inşaatı' o yapıyor! Şemdinli iddianamesinde verdiği ifade ile gündemi belirleyen işadamı Altındağ, gezici imamlıktan trilyoneliğe devletten aldığı inşaat ihaleleriyle yükselmiş. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın adının Şemdinli iddianamesine girmesini sağlayan ifadeleri veren işadamı Mehmet Ali Altındağ'ın devlet ihalelerinden zengin olduğu ortaya çıktı. Diyarbakırlı işadamı Altındağ 1979'lu yıllarda Diyarbakır'da işportacılık, gözlükçülük, çakmakçılık ve gezici imamlıkla hayatını kazanıyordu. Lakabı "Hacı"ydı. Bir ara Nurculuk'tan gözaltına alındı ve tutuklandı. Hapisten çıkınca müteahhitliğe başladı ve yıldızı yükselişe geçti. Devlet ihaleleri ona verildi. İçişleri Bakanlığı'na ait çeşitli binaların yanı sıra Diyarbakır merkezde polis lojmanları, Adliye Sarayı ve Diyarbakır'daki Sümerbank fabrikasını yaptı. Birçok askeri ihaleyi de aldı. Ceylanpınar- Suriye sınır şeridinin aydınlatması ve yine bu sınırda sınır güvenliği yolunun yapılması, Cizre MİT binası bunlardan birkaçı. İHALE YASAĞI VAR 1996 yılında, Bayındırlık Bakanlığı yapılan bir ihbar sonucu hakkında soruşturma başlattı. Müfettişlerinin hazırladığı raporda Altındağ'ın şirketlerinin ihalelere katılmaktan men edilmesi ve Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulması gerektiği belirtiliyordu. Bakanlık, sahtecilik ve yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle Altındağ'ın şirketlerinin ihalelere girmesini yasakladı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Altındağ hakkında, 5 Aralık 1997 tarihli bir iddianame hazırladı. YASAK ONU ETKİLEMEDİ Altındağ, hakkında raporlar yazılmasına rağmen devlet ihalelerine girmeye devam etti. Bolu'daki deprem konutları ihalesini aldı. Bu konutları 2001'de bitirdi. Dönemin Başbakan Yardımcısı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından törenle açılışı yapılan konutlar sahiplerine verildi. Ancak teslim edilen binalarda eksik malzeme kullanıldığı, binalarda çökmeler olduğu için hakkında yine soruşturma açıldı. Altındağ Güneydoğu'u bölgesi ağırlıklı olmak üzere ülkenin birçok yerinde ihale almaya ve inşaat yapmaya halen devam etti. Ankara Eryaman'da yapılmakta olan 7.Etap 1. Kısım daki konutlar Altındağ İnşaat tarafından yürütülüyor. Toplu Konut İdaresinin Güneydoğu'daki birçok inşaatı da yine Altındağ'ın şirketleri tarafından alınmış durumda. Diyarbakır Ergani'de içinde ilköğretim okulu, ticaret merkezi, caminin de bulunduğu 128 konutluk 25.800.000 YTL tutarındaki inşaat Altındağ İnşaat tarafından yapılıyor.
  14. Terör örgütü PKK, Van'da 9 Mart 2006 Perşembe günü meydana gelen patlamayı üstlendi. PKK'ya yakın bir yayın kuruluşu aracılığı ile gerçekleştirilen açıklamada, canlı bombanın Devrim Solduk olduğu duyuruldu, ancak eylemin örgütten habersiz yapıldığı iddia edildi. Van'da 9 Mart Perşembe günü meydana gelen ve carnlı bomba dahil üç kişinin hayatını kaybettiği, 19 kişinin de yaralandığı saldırıyla ilgili bir açıklama yayınlayan terör örgütü PKK, saldırganın 1977 Şanlıurfa Siverek doğumlu 'Denktav' kod adlı Devrim Solduk olduğunu, Solduk'un 2000 yılında üniversiteyi terk ederek terör örgütü PKK'ya katıldığını belirtti. Terör örgütü PKK, açıklamasında, patlamanın, Devrim Solduk'un, kendi insiyatifiyle gerçekleştirdiği bir eylem olduğunu ve hedefine ulaşamadan bir kaza sonucu patladığını ileri sürdü, 'Van halkından özür diliyoruz" ifadesini kullandı.
  15. Apo hâkimi emekliliğin 3. gününde konuştu: "CHP'den aday olmak istedim. 'Apo'yu yargılayan hâkimi partiye alırsak, Kürt oylarını böleriz' diye beni istemediler. Çok kırıldım". Turgut Okyay anlattı: "Çevremin de etkisiyle siyasete atılmaya karar verdim. Bir arkadaşım vesilesiyle CHP'nin kapısını çaldım, çünkü ben sosyal demokrat bir insanım. 'Kürt oylarını böler' gerekçesi bana Genel Başkan Yardımcısı düzeyinde söylendi." AKP yükselişini yargıya borçlu "AKP yükselişinin arkasındaki asıl neden yargıdır. Davalar açarak kahramanlaştırdık. İnsan yargılanabilir ama şiir okudu diye hapis yatar mı? Yargı bağımsız değil, başı Adalet Bakanı. O da siyasi bir kişilik. Bu nasıl bağımsızlık?" Herkes ağladı Apo ağlamadı "Apo duruşmasında Yıldız Hemşire bizi çok duygulandırdı. Hepimiz ağladık... Ancak onda (Öcalan) öyle fazla bir duygulanma hissetmedim ben. PKK'nın uyuşturucu kaçakçılığı yaptığını hiç kabul etmedi... Halbuki delilleriyle sabitti..." Kalem kırdığım sanık asılınca gözlerim doldu Eski DGM Başkanı, Yargıtay üyesi Turgut Okyay ile emekliliğinin üçüncü gününde buluştuk. Okyay, "Hâkimler para pul değil ideal için çalışır, bir insanın hayatına karar vermek kolay değil. Bu yüzden yargı önemli" diyor. Kimi şişmanlıktan korkar/ Özgürce hareket edemez/ Kimi parasızlıktan/Kimi cimriliğinden/ Canına işkence eder/Sonra hepsi de takatsız kalırlar/Artık yaşamdan da zevk almazlar/ Bir de bakarlar suları ısınmış/Canları çekiniyor/Doldurmak üzereler/Bu dünyadaki sayılı günlerini/ Artık göç vakti gelip, çatmış/Yapraklar dökülüyor/ Birden irkilerek doğrulmak isteseler de/Tüm çabaları boşuna/Artık iş işten geçti/ Yaşamak isteseler de yaşayamazlar Hayatı sonuna kadar bütün keyifleriyle yaşayan bir evdeyim bugün. Emekli hakim Turgut Okyay ile eşi Neriman Hanım'ın evindeyim. Turgut Okyay, hani Abdullah Öcalan'- ı yargılayan hakim. DGM eski Başkanı, Yargıtay 10. daire üyesi. Kapılarını çaldığımda, çok değil, üç gün olmuştu Turgut Okyay "Emekliyim" diyeli. Kocaman bir gülümsemeyle karşıladılar beni. Çankaya'da bir lojman katı düşünün. Son derece mütevazi döşenmiş. Salonun yarısı bitkilerle dolu, diğer yarısı da kitapla. Hayatımın en hoş röportaj deneyimlerinden birini yaşadım. Zaman zaman güldük, zaman zaman duygulandık, ağladık. Turgut Okyay şiirlerini okudu, eşi Neriman Hanım içli köfte, nohut çorba sundu. Beraber bir kadeh viski de içecektik ama vakit kalmadı. Röportaj boyunca eşine "Bizim hanım resim hastasıdır siz onu çekin" diye takılmayı da ihmal etmedi." Okyay iddia ediyorum, Türkiye'de parmakla gösterecek kadar az ama tabir-i caizse "Adam gibi adam"lardan. 42 yıllık hizmet hayatından sonra elinde avucunda ne var biliyor musunuz? Hala bitmemiş bir kooperatif dairesi ve şiirleri. Olsun, o dizelerde yazdığı gibilerden değil. O hayatı sonuna kadar sevgi dolu yaşayanlardan. Duygulanınca ağlamaktan çekinmeyen, sözünün arkasında duran ve her şeye rağmen hayata gülümseyerek bakan bir hakim o. Turgut Okyay o. ANNE 'EVİ TERK EDERİM' DEYİNCE Turgut Okyay ilkokulu Adıyaman'ın Tut ilçesinde okumuş. Anne ev hanımı baba çiftçi. Okul bitince babası "Sen artık amca oğlunla her gün oduna gidersin" bırak okulu" deyince bütün dünyası başına yakılmış. "O kadar çok okumak istiyordum ki anneme gittim. Annem beni dinledi, ardından babamın başının etini yemeye başladı. En son tehdit olarak 'Bu çocuğu okutmazsan ben baba ocağına dönerim' deyince babam ikna oldu. Ne varsa kadınlar da var yani. Kadınlara çok büyük önem veriyorum. Toplumun aydınlanıp, kalkınmasında çok önemli rol oynuyorlar." Turgut Okyay annesinin desteğiyle ortaokula yazılmış. Yazılmış yazılmasına ama okul evlerinden yürüyerek 9 saat. Çözüm gecikmemiş. Okyay her yıl başka bir aile tanıdığının yanında kalmış. Her haftasonu ise 9 saat yürüyüp, üstelik bir de çay geçerek evine ulaşmış ve kirli çamaşırlarını yıkaması için annesine getirmiş. "Ortakokuldaki ilk günümde hoca 'Sınav yapacağım' dedi. Tabii ben babam yüzünden 56 gün geç başlamışım. Hayatımda o güne kadar sınav sözcüğünü hiç duymamıştım. Köyde ilkokuldayken bizim hoca 15 gün ava giderdi, sınav mınav görmedik tabii. Boş kağıt verdim, "1" aldım." Turgut Okyay'ın gözleri doluyor, başlıyor ağlamaya. Ne yapacağımı şaşırıyorum. O konuşmaya devam ediyor: "Bugün bile hala gücüme gider. Haksızlık tahammül edebildiğim bir şey değil. Bir hafta sonra çalışıp karşısına çıktım, ancak sözlüden 10 alınca rahat ettim." Ortakokuldan sonra bu sefer lise için babayla bir savaş başlamış. Anne olaya yine el koymuş ve "Yürüyün Ceyhan'a, hep beraber baba ocağına gidiyoruz, ben çocuğumu okutacağım" demiş. Peki ya üniversite? Niye hukuk? Turgut Okyay "Ben galiba zorlukları aşmayı seviyorum" diyor. "Mahallede hukukçu birileri vardı, çok itibar görüyorlardı. Oradan özendim. AnkaraHukuk için de çok zor, kimse bitiremez diye bir söylenti vardı, o yüzden istedim." Okyay'ın başkent günleri hiç de kolay geçmemiş. Bir öğrenci yurdunda kalan Okyay hiç unutamadığı bir sınav anısı anlatırken dalıp gidiyor. "Bir sabah kalktım baktım bütün elbiselerimi, ayakkabılarıma kadar çalmışlar yurtta. Moralim bozuldu. Arkadaştan kıyafet aldım. Ödünç giysilerle sınava girdim. 8 aldım, oysa 10 da alabilirdim. Ödünç kıyafatle mezun oldum yani." Üniversite bittikten sonra Kars'ın Kızılçakçak Köyü'nde (Yeni adı Akyazı) askerlik yapmış. Dağın başındaki karakolları bir bir gezen Okyay ilk şiir denemelerine yine burada başlamış. ÜÇ KURUŞA SATTINIZ VATANI 18 ay askerlikten sonra kaymakam adayı olarak Adana'da çalışan Okyay, bir gün valiye kızıp basmış istifayı. "Çok önemli bir çiftlik soruşturmasında köylülüre haksız çıkarmam için bana baskı yaptı ve sicilin benim elimde diye tehdit etti. O gün işi bırakıp hakim olmaya karar verdim" Önce Adana, ardından Van Gevaş, sonra sırasıyla Bartın, Ödemiş ve Gaziantep'de ağır ceza hakimi olarak çalışan Okyay'ın ismini Türkiye ilk kez çok farklı bir şekilde duymuştu. Okyay Hizbullah sanıkları yargılanırken "Rejimi beğenmiyorsanız, Arabistan'a gidin" diyen hakimdi. Ardından kendini yine tutamamış, "Üç kuruşa memleketi satıyorsunuz" diye eklemişti. Bugün, "Düşünüyorum da büyük hata yapmışım" diyor. "Hayatımda ilk kez sanıklarla diyaloğa girdim. Keşke söylemeseydim çünkü hakim yanlı diye bir tavır oluşabilirdi." Turgut Okyay Ankara 2 nolu DGM'nin de kurucusu. Bugüne kadar yargılamadığı terör örgütü, karşılaşmadığı çete başı neredeyse kalmamış. İdam kararına karşı ama en çok idam kararı veren hakimlerden. "İdam kararı verdiklerimden sadece bir tanesi infaz edildi. Çok gaddar bir insandı. Tire'de 13 yaşında bir kızı zorla kaçırmış. Engellemeye çalışan anne babayı öldürmüş. Ardından kızın ırzına geçmiş. İşte bu adama idam verdik biz. Ama yine de bu adamın idam edildiği gece ağlamaklı oldum. İdam cezasının kesinlikle bir çözüm olduğunu düşünmüyorum. İdam çözümsüzlük getiriyor. İdam cezası kalkınca sevindim. Önemli olan insanları toplumdan dışlamak değil, onları topluma tekrar kazandırmak." Peki ya af? Turgut Okyay en çok bu konuda dert yanıyor. "Sadece ben değil" diye söze başlıyor. "Bütün yargı mensupları af çıkınca isyan eder. Af yargıda bir yaradır. Hani 'Hakimin çaresiz kaldığı an nedir?' diye sorarsanız, işte budur." Size hiç rüşvet teklif eden oldu mu? Emekli hakim gülümsüyor. "Hayır asla. Bu meslekte böyle olayların yaşandığı doğrudur ama yüzde biri bile geçmez. Etrafta öyle dolandırıcılar var ki insanlara şu kadar para ver hakim adamımız diyorlar. Zaten mahkemeden yalnızca iki sonuç çıkabilir. Yani şans yüzde elli. İnsanları böyle kazıklıyorlar yani. Türkiye'de hakimler para pul için çalışmaz. Çok zor koşullarımız var. Büyük çoğunluğumuz dürüst. İdeallerimiz var bizim. Düşünsenize bir insanın hayatı için karar veriyorsunuz. Yargılanan siz olsanız, para için çalışan birinin mi yoksa idealleri, duruşu olan birinin mi sizin hakkınızda karar vermesini istersiniz? Yanıt sizde. " Turgut Okyay bugünlerde emekliliğinin tadını çıkarmaya başlayacak. Doğa aşığı hakim uzun yürüşlere çıkacak, ailesiyle daha fazla zaman geçirecek. Ya siyaset? CHP deneyiminden öylesine ağzı yanmış ki ürkek cevap veriyor, "Kim bilir?". Vedalaşırken "Aman" diye tembih ediyor. "Aman kızım, yargının bağımsız olması gerektiğini iyi vurgulayın. Ülkenin en önemli yapı taşıdır yargı. Zarar gelmemesi gerekiyor." Ağlıyordum Apo'ya baktım yüzünde duygu ifadesi bile yoktu Mahkemede şehit eşi hemşirenin söyledikleri karşısında gözyaşlarımı tutamadım. Duygulanmamak için ancak insan olmamak lazımdı. * Apo'yu ilk gördüğünüzde ne hissettiniz? -Hiçbir şey. Yakalandığı zaman zaten biz onun gıyabında yargılıyorduk. Ben çok örgüt elebaşı yargıladım. Bunda biraz heyecanlıydım çünkü problem çıksın istemiyordum. * Ne gibi bir problem? -Yargılama aşamasında olacak bir tatsızlık bütün dünyaya haber olacaktı. Ona gerildim. Stresli geçti benim için. Taraf avukatların konuşma sürelerine bile çok titiz davrandım. Dünyanı gözü üzerimizdeydi. Sıkıntılı bir kamp dönemi gibiydi. * Apo nasıldı? Nasıl davranmasını bekliyordunuz? Saddam gibi mahkemeye hakaret de edebilirdi. -Hiç öyle bir durum beklemiyordum beni yanıltmadı zaten. Saddam gibi değildi. Hep süklüm püklüm bir havası, "Pişmanım" mesajı vardı. Yaptıklarının bilincine varmış, cezasınıne olacağını anlamış gibiydi. * Mahkemede duygulu anlar da yaşadınız. -Eşi şehit olmuş Yıldız Hemşire'nin söyledikleri karşısında duygulanmamak için insan olmamak lazımdı. Ağlamaya başladım. Belli etmemeye çalışıyordum ama nafile. Bütün mahkeme ağlıyordu zaten. O sırada Apo ile gözgöze geldim, duygulanmamıştı bile. Maalesef anlatılanlardan hiç bir şey hissetmediğini fark ettim. İnsan olanın duygulanmaması mümkün değil. * Yabancı basında "Hâkim bütün detayları sormadı" diye eleştiriler çıktı. -Sayısı bir-ikiyi geçmez o eleştirilerin. Sormaz olur muyuz? Bilakis öylesine iyi çalışmıştık ki herşeyi sordum. Birçok konuyu zorlamamıza rağmen Apo söylemedi. Örneğin Yunanistan'daki kampları ve detaylarını öğrenemedik. Konuşsa çok bilgi çıkacaktı. * Sizi şaşırtan bir davranışı var mıydı? -Şaşırtan demeyelim ama ilgimi çeken bir şey oldu. Apo bütün suçlamaları kabul etti. Bir tek PKK-uyuşturucu bağlantısını kabul etmedi. Üstelik deliller ortadaydı. Akıllı bir adam. Eğer o ilişkiyi kabul etseydi örgütün biteceğini biliyordu. * Dava boyunca PKK'dan tehdit aldınız mı? -Hayır onlardan almadım. Kuzey Irak Kürtçü örgütleri beni öldürtmek için 3 terörist tutmuşlar. Hatta bir tanesini yakaladılar. Onlar tehdit etti. * Korkmadınız mı? -Hayır. Niye korkayım? Amaç ülkenin huzurunu bozmak. Üstelik bunu yapan Türk bile değil. Ben öldürülsem yerime başkası gelecek. Apo yine yargılanacak. * İmralı'da 45 gün kaldınız değil mi? -Yaklaşık 50 gün. Asker sağ olsun, bütün ihtiyaçlarımızı yerine getirdi. Garip bir durum tabii. Hepimiz asker kazanından yemek yedik. Apo da bizimle aynı yemeği yedi. Mahkemeden arta kalan zamanda briç oynuyorduk, meyve topluyor, havuza giriyorduk. Bol bol yürüyüş yapıp davayı mütalaa ediyorduk. Yargılama öncesinde tam 320 soru hazırlamıştım, hepsini sordum. * Apo'nun İmralı'dan PKK'yı yönetmeye devam ettiği iddiasına ne diyorsunuz? -Net bilemem ama avukatları aracılığıyla bir takım mesajlar verdiğini düşünüyorum.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.