Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

sardunyam's Blog

  • başlık
    66
  • yorum
    88
  • görüntü
    68.337

Çarşı Atatürk'ten başka herşeye karşı! (2)


sardunyam

757 görüntü

Karakol görevlileri ise şaşkındı. İhbar edilen gençlerin hemen hepsi eski saraya yakın ailelerin çocuklarıydı.

Örneğin basılan konağın sahibi Medine Muhafız Komutanı Ferik Osman Paşa’ydı. Oğlu Mehmed Şamil ve yeğeni Hüseyin (Bereket) gözaltına alınanlar arasındaydı.

 

Keza Fetgeriler, Gürcistan tahtına kadar yükselmiş daha sonra İstanbul’a göç etmiş, Saray’a yakın durmuş bir ailenin çocuklarıydı.

 

Neyse ki iş sonunda anlaşıldı. Gençler sadece beden hareketleri yapıyorlardı; o dönem kötü gözle bakılan futbol bile oynamıyorlardı! Seryaver Mehmed Paşa’nın çabalarıyla gençler sürgüne gitmekten kurtuldular. Padişah affetmişti. Üstelik…

Saray gençlerin beden hareketleri yapmasına izin vermişti. Korktukları olmamıştı.

Hatta o günden sonra, Sultan Abdulmecid’in oğlu Abdulhalim Efendi ve Sultan Mehmed Reşad’ın oğlu Ömer Hilmi Efendi de gençleri destekledi; sık sık onları ziyaret etti.

 

Saray’ın desteğini alan gençler 1903 martında Bereket Jimnastik Kulübü’nü kurdular.

İlk başkan da konağın sahibi Ferik Osman Paşa’nın oğlu Osman Şamil oldu.

O yıllar; Recaizade Mahmud Ekrem’in ölümsüz eseri “Araba Sevdası” romanında yazdığı gibi Batı özentili davranışların moda olduğu dönemdi. Bu dönemin gösteriş sembolü ise atlı arabalardı.

Bereket Jimnastik Kulübü’ne gençler arabayla gidip geldikleri için halk bunlara “arabalılar takımı” adını verdi.

Bereket Jimnastik Kulübü’nün kuruluş öyküsü böyleydi.

Takımın kaderini 31 Mart 1909 gerici ayaklanması değişecekti…

 

 

 

İlerici Hareket Ordusu’nun takımı

1908 Temmuz Devrimi’ne (II. Meşrutiyet) karşı çıkan yobazlar İstanbul’da ayaklandı.

İsyanı bastırmak için (aralarında Mustafa Kemal’in de bulunduğu) Hareket Ordusu Selanik’ten yola çıktı.

Osmanlı aydınlanmasının simgesi Hareket Ordusu’na Edirne’de de subaylar katıldı.

Bunlardan ikisi, Fuat (Balkan) ve Mazhar (Kazancı) adlı subaylardı.

İkisi de sporcuydu.

Fuat (Balkan) eskrim yapıyordu; Mazhar (Kazancı) ise güreş ve halter ile ilgileniyordu.

İstanbul’daki gerici ayaklanma bastırıldıktan sonra bu ilerici subaylar, Bereket Jimnastik Kulübü’ndeki gençlerle tanıştılar. Onlara birlikte spor yapma fikrini götürdüler.

Saray’ın “arabalılar takımı” teklifi kabul etti.

 

Ancak…

 

Devrimci subayların teklifiyle Bereket Jimnastik Kulübü’nün adı Beşiktaş Jimnastik Kulübü olarak değiştirildi.

Fuat (Balkan)’ın Beşiktaş Ihlamur’daki evinin altındaki yer yeni kulüp binası oldu.

Zamanla sporcu sayısı arttı; Ihlamur’dan Akaretler’deki 49 numaraya gelindi. Bir müddet sonra da 84 numaraya taşınıldı. Gençler bu binaların arkalarındaki bahçelerde jimnastik, eskrim, güreş, halter, boks yaptılar. (Bu bahçelerin bazıları günümüzde İstanbul’un en gözde lokantalarına ev sahipliği yapıyor.)

Fuat (Balkan)’ın kulübe getirdiği ilerici subaylar arasında Dolmabahçe güvenliğinden sorumlu, eskrimci Yüzbaşı Şeref de vardı. BJK’nın eskrim takımının kaptanıydı.

Kardelenlerin manevi annesi Türkan Saylan için “onurumuzdur” pankartını açan Çarşı grubu kuşkusuz Yüzbaşı Şeref’i iyi tanıyordu…

 

Çarşı duyarlı duruşunu/tavrını Yüzbaşı Şeref’ten/ Şerefler’den miras almıştı. Nasıl mı?

 

 

 

Kurtuluşun simgesi kardelen

 

Savaş kaybedilmiş ve İstanbul işgal edilmişti.

Yüzbaşı Şeref Mondros Ateşkes Antlaşması gereği Dolmabahçe önünde 120 askeriyle birlikte silahlarını teslim etti.

Silahını teslim etmek Yüzbaşı Şeref’e çok ağır geldi. Ne yapacağını bilememenin çaresizliğiyle birkaç gün İstanbul sokaklarında dolaşıp durdu.

 

Bir gün…

Beşiktaş’ta balıkçı kahvesinde otururken yanına bir balıkçı geldi, okuma yazması olup olmadığını sordu. Teknesinin adını yazdırmak istiyordu.

Yüzbaşı Şeref, balıkçının elindeki boyayı aldı ve sordu: Teknenin adını ne?

Balıkçı gülen gözleriyle, “Kardelen” dedi!

Yüzbaşı Şeref, Harp Okulu’nda öğrendiği “hat” ile yazdığı “Kardelen” ismi, balıkçının çok hoşuna gitti. “Ağam sana bir borcum var” dedi.

 

Yüzbaşı Şeref işini bitirince divan kurulu üyesi olduğu Beşiktaş Jimnastik Kulübü’ne gitti.

Morali düzelmemişti; işe yaramaz olduğuna karar verip intihar etmeye karar verdi; kulübün tavan arasına sakladığı baba yadigarı tabancasına sahibi olduğu tek mermiyi sürdü.

 

Tabancayı şakağına dayadı. Tam sıkacakken Bahriye Subayı Ahmed Fetgeri (Aşeni) odaya daldı.

Hemen silahı Yüzbaşı Şeref’in elinden kaptı. Arkadaşının koltuğunun altına girip alt kata indirdi; çay ikram etti.

Arkadaşının bu çaresizliğini yok edecek bilgiyi verdi; Mustafa Kemal ve arkadaşları Samsun’a gitmişlerdi. Umut Anadolu’dan doğuyordu.

 

Yüzbaşı Şeref bu sözlerle kendine geldi. Ahmed Fetgeri Beye sarıldı; son mermisini düşmana karşı kullanacağına dair söz verdi. Anadolu’ya gidecekti.

 

Aklına Kardelen adlı tekne geldi. Balıkçı İneboluluydu, Rum meyhanelerine balık getirmişti ve ertesi sabah memleketine dönecekti.

 

Yüzbaşı Şeref hemen hazırlanmaya başladı. Tabancasını beline sokup tam kulüpten çıkacakken Ahmed Fetgeri elinde küçük bir torbayla karşısına çıktı. “Bunu da al” dedi. “Ama söz ver Anadolu’ya gidinceye kadar içine bakmayacaksın...”

Yüzbaşı Şeref, küçük Kardelen Teknesi’ne binip yüzlerce subay gibi gizlice Anadolu’ya gitti; Kurtuluş Savaşı’na katıldı. Gazi oldu.

 

Torbada ne mi vardı?

 

İstanbul’da azınlıkların futbol takımları Pazar Ligi maçları oynarlardı. Beşiktaş futbol takımı bu lige kabul edilmek için ısrarla başvurmuş ama hep reddedilmişti. Sonunda Beşiktaş “Türk İdman Birliği” adı altında Türk takımlarının mücadele ettiği bir lig kurdu. 1919’da bu ligin ilk şampiyonu oldu. Ödülü ise “Ertolhd” marka bir futbol topuydu.

 

Yüzbaşı Şeref’in torbasında işte bu futbol topu vardı!..

 

Ahmed Fetgeri Beşiktaş’ın ilk kupa ödülünü Anadolu’ya göndermişti.

 

Bitmedi; olayın diğer kahramanı Ahmet Fetgeri iki dönem BJK başkanlığı yaptı. Ve; 19 Mayıs’ın “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutlanılmasını ilk öneren isim oldu.

 

Tüm bunlar rastlantı mı?

 

Beşiktaş taraftarı bu devrimci tarihinden koparılıp toplumsal sorunlara sırtını dönen bir seyirci haline getirilebilir mi?

İşte Çarşı bu mirasa sahip çıkmaktadır...

2 Yorum


Önerilen Yorumlar

Çarşı hiç bir özelliği ile başka taraftarlara benzemez, onlar idealisttirler, bağımsızlıkçıdırlar kendilerine özgü duruşları vardır, işte en çok devrimci tarafları yüzünden susturulmak istenirler... Bazen stada gidince maçı izlemek yerine ÇARŞI'yı izlerim, onlarda maçı izlemez susmadan marş söylerler... Çarşı'nın simgesel adında bulunan (A) harfi barışın simgesiyle yazılmıştır, bu yönleri ile bile çok farklılar... Hayatımda bir kez daha Beşiktaş'lı olduğum için gurur duydum, ama Çarşı'yı daha çok seviyorum...

Yoruma sekme

Çarşı'nın bir özelliği de çoğu maçta Beşiktaş'ın durumunun kötü olduğu anlarda bile bitmez tükenmez tezahüratlarını hatta bazen stada arkalarını dönerek yapmalarıdır. Çok eskiden ben de kapalı ve çarşı grubunda bulunurdum. Sevgili Neco kaynana zırıltılarını getirir dağıtırdı :) Beşiktaşın 80'lerdeki kırmızı davullarını aramızda topladığımız paralarla almıştık. Maçlara bir gün önce akşamdan gider, kapılarda yatardık. Amigo Şeref hem içer hem sabaha kadar eğlendirirdi hepimizi. Maç ertelenmesin diye canla başla tüm stadın karını az mı temizledik kış aylarında. Say say bitmez bir sürü güzel anı işte. :clover:

Yoruma sekme
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.