Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Çılgın Bir Annem veya Babam Olsun İsterdim...


Admin

2.979 görüntü

Kendi kendimi önüme koyduğumda karşıma çıkan o kendi görüntümdeki eksikleri çok iyi görme, hep farklı düşüncelere kaymama neden oluyor. Bunlar bazen farklı benleri ortaya çıkardıkları gibi bazan farklı benlerin isteklerinide önüme koyuyorlar.

Öylesine bir gündü, önümdeki bankın arkasında bir kız bir erkek çocuğu orta yaşlı bir adamla oynuyorlardı. Çocuklardan birisi bana doğru koşarken diğer çocuk bağırıyordu 'Baba beni yakalayamaz, baba beni yakalayamaz' diye. Sonra baba, onlarca hayvan taklidi yaparken, yerlerde sürünürken, çocuklarına bir oyunda (Tiyatro) oynar gibi replikler ve kısa sahneler oynayarak 2-3 saatlik verdiği düeti bitirmiş oldu.

Sonrası benim kendimle hesaplaşma dönemim di. Babam'ı çok sevdiğim kesinde, ama her baba gibi benim babamında eksikleri vardı, ben baba olduğumda benimde olacağı gibi.

Neden benimde çılgın bir babam olmasın sorusunu işte o anda sordum. Neden olmasın? Benim babamda bazen beklenmedikleri yapsın, benim babam da bazen herkesi korkutsun, benim babam da bazen hepimizi kucaklayıp suyun altına soksun, benim babam da herkesin önünde annemi öpsün veya sinirlendiğinde avaz avaz gülsün, benim babamda eline saksafonunu veya kemanını alsın köşedeki parkta bankın üstünde çılgınlar gibi çalsın, benim babam da kendisi ile alay etsin isterdim. İşte bunların bazılarını görmek isterdim babam da.

Yoksa çok şeymi istedim gene diye kendi kendime baktığımda, bu çılgın ben, belkide bana çok geliyor diye kafa bulmadan da edemedim...

İşte öyle benimde bir çılgın babam veya annem olsun isterdim diye bitirelim....

Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim

Hayatta ben en çok babamı sevdim.

Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk

Çarpı bacaklarıyla – ha düştü, ha düşecek –

Nasıl koşarsa ardından bir devin,

O çapkın babamı ben öyle sevdim.

 

Bilmezdi ki oturduğumuz semti,

Geldi mi de gidici – hep, hepp acele işi! –

Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi.

Atlastan bakardım nereye gitti,

Öyle öyle ezber ettim gurbeti.

 

Sevinçten uçardım hasta oldum mu,

40’ı geçerse ateş, çağ’rırlar İstanbul’a,

Bi helallaşmak ister elbet, diğ’mi, oğluyla!

Tifoyken başardım bu aşk oy’nunu,

Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu.

 

En son teftişine çıkana değin

Koştururken ardından o uçmaktaki devin,

Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için

Açıldı nefesim, fikrim, canevim.

Hayatta ben en çok babamı sevdim.

Can Yücel

  • Beğen 2

16 Yorum


Önerilen Yorumlar

Çılgın dediğimiz yada cılgınlık' dır dediğimiz insanın icersin de var olan

 

asıl normal hisler, duygular olamaz mı ?

 

Diger' leri ise normal gözüken " gözükmek icin" sadece uyum saglamak icin, mecburiyeten...vs.

 

Göze batmamak icin..bir görümün

Yoruma sekme

Bende babamın hep çılgın olmasını istedim, ben ne kadar çılgın bir baba istedimse hayat bana o kadar çılgın bir anne verdi. :islik: Hep düşündüm nasıl bir evlilik nasıl bir zıtlık diye :w00t:

 

Bende babamın sakinliğiyle sevdim annemi de çılgınlığıyla :wub:

Yoruma sekme

Can Yücel'in babası da babaymış ama hani yani... Öyle bir baba tabii ki hayatta en sevilen baba olur... Babam olmadığı halde benim bile en sevdiğim, en takdir ettiğim aydınlardan birisidir kendisi... :clover:

Baban çılgın olsaydı, eminim bu çılgın sen çılgın olamazdın, keşke benim babam da diger babalar gibi aklı başında, bey beycik oturaklı bir baba olsaydı derdin :biggrin: Sonra çılgın babanın yapamadığı o aklıbaşında bey beycik oturaklı kişi sen olurdun... iyi ki de çılgın bir baban yokmuş :biggrin:

İşin şakasını geçelim de çok enteresandır, geçenlerde aklıma bir hayal düştü...

Annemin attığı zaman her yeri çınlattığı dev kahkalarının hayali...

Eskiden annem kocaman kocaman kahkahalar atardı, hatta oyle ki komşumuzun bir papağanı vardı da annemin kahkahalarından çok etkilendiginden olsa gerek annem kahkaha attıktan sonra hemen arkasından aynı annem gibi o da çılgın kahkahalar atardı... Sonra bir gun oturdugumuz apartmanın bir ust katına bir yaşlı teyze taşındı...

Annem her kahkaha attığında, yaşlı teyze, anneme;

"Kızım öyle gülme, ayıp" demeye başladı...

Annem her kahkaha atmaya devam ettiğinde, O yine bıkmadan usanmadan;

"Kızımmmm, evladımm, günah, öyle büyük kahkahalar atma, ayıp... Sessiz gül" demeye devam etti..

O her ayıp dediğinde ben de inatla Anneme;

"Ayıp değil Anne, sen hep gül, gülmek sana çok yakışıyor" derdim... İçten içe de "Sus be kadın, çenen kopsun emi" diye annemi ayıplayan teyzeye kin duyardım...

Sonra ne oldu biliyor musunuz? Annem yavaş yavaş kahkaha atmamaya başladı, Annem artık sessiz sessiz gülüyordu, kimi zaman hiç gülmüyordu bile... Ne korkunç birşeymiş bu, ne menem birşeymiş ki sonunda annemin güzelim kahkalarının sonunu getirdi...

geçenlerde annemin güzelim kahkalarını ne çok özlediğimi hatırladım ve düşündüm;

"Annem en son ne zaman dolu dolu güldü?"

Hatırlayamadım...

Çünkü annem çok uzun zamandır öyle gülmüyor artık...

Ne acı dimi?

Yoruma sekme

Fireflies in the Garden izlemenizi tavsiye ederim sayın Admin.

 

Bu arada Gloria nın yorumlarına ayrı bir hayranım her yorumu bir blog gibi... :çiçek: :)

Yoruma sekme
  • Admin

Yani aynı filmden mi bahsediyoruz bilmiyorum ama izlemiştim... veya aynısı değilse izlememiştim...

 

Benim izlediğim FireFlies, 1999 yapımı 16 yaşında bir kızın dedesini intihardan kurtarmaya çalışmasını konu alıyor....

 

Eğer buysa seyrettiğin düşüncemi sonra yazayım :)

Yoruma sekme

Size şöyle bir katkıda bulunayım :smile:

 

Bahçemdeki Ateş Böcekleri (Fireflies in the Garden)

 

Yapım : 2008, ABD

Tür : Dram

Yönetmen : Dennis Lee

Senaryo : Dennis Lee

Oyuncular : Emily Watson, Julia Roberts, Ryan Reynolds, Willem Dafoe, Carrie-Anne Moss, Hayden Panettiere, Brooklynn Proulx, Paul Smith, Chase Ellison, Cayden Boyd, Tiffany Leigh Smith, Scott A. Stevens, Stayce Smith, John C. Stennfeld, Tiger Sheu

Yapımcı : Marco Weber, Sukee Chew, Vanessa Coifman

Görüntü Yönetmeni : Daniel Moder

Gösterim Tarihi : 14 Kasım 2008

 

 

 

İsmi belli olmayan Chicago yakınlarındaki bir orta batı kasabasında yaşayan Taylor ailesinin dramatik hikâyesi... Bir üniversite profesörü ve yazar olan baba Charles (Willem Dafoe) duygusal açıdan kaba ve dominant karakterlidir. Mükemmel bir anne olan Lisa (Julia Roberts) ve ergenliğe yeni giren oğlu Michael (Cayden Boyd). Lisa’nın somurtkan ve küskün kız kardeşi Jane (Hayden Panettierre) bir yazlığına aileye katılır ve Michael ile arkadaş olur.

 

Hikâyemiz bundan 22 yıl sonrasına taşınır. Ve Lisa’nın geç kalmış üniversite mezuniyetinin kutlamaları ile karşı karşıya geliriz. Michael (Ryan Reynolds) artık ünlü bir yazar olmuştur… Hikâyemizin başında annesinin karnında olan kızkardeşi Ryne (Shannon Lucio), ise hukuk fakültesine gitmektedir. Jane (Emily Watson) ve kocası Jimmy Lawrence (George Newbern) Taylor’ların eski evinde yaşamaktadır...

 

Fireflies_in_the_garden.jpg

Yoruma sekme
  • Admin

Hayır daha seyretmedim....

Bir gün seyrederim...

Godzi öneri için teşekürler

 

Gloria açıklama için teşekkürler.... (Aslında gördüm bu filmin afişini ama godzinin yeni bir filmden bahsettiğini anlamadım ondan... ) :)

Yoruma sekme

Bazen de babanızın ne kadar "çılgın" olduğunu büyüyünce anlarsınız.

 

Hergün aynı saatte kalkan, aynı saatte kahvaltı eden, aynı saate işe giden, aynı saatte eve gelen, aynı saatte dışarı çıkan, aynı saatte tekrar eve dönen, aynı saate yemek yiyen ve aynı saatte uyuyan bir babaya sahiptir her asker çocuğu. Gazeteleri, sigarası, küllüğü hep aynı yerde durur. Arkadaşlarınızın evine "oynamaya" gittiğinizde, "donlu baba" görürsünüz, "göbek atan baba" görürsünüz, "televizyona küfür eden baba" görürsünüz, "arkadaşınıza bağırıp çağıran baba" görürsünüz şaşırırsınız. Kimselere benzetemezsiniz babanızı. O'nu şakalaşırken, gürültülü kahkaha atarken, küfür ederken gözünüzde bile canlandıramazsınız.

 

Bir yanda teyze çocuklarımın babası evardır. O da babadır (bkz. eniştem) bir yanda sizin babanız. Televizyon izlerken gürültü yapan oğlunu "lan rahat dur balkondan aşağı atarım" diye korkutan adam da babadır, sizin babanız da babadır. Televizyona dalmış oğlunun ensesine sıcak çay kaşığı değdirerek şaka yapan adam da babadır, sizin babanız da babadır. Ergenlik gereği "isyankarlık" nöbetleri geçiren oğluna "oğlum ben senin anneni .......m, bana daha ne artistlik yapıyorsun" diyen adam da babadır sizin babanız da.

 

Aşırı tepkileri operasyonla alınmış gibidir. çalışma odasına elinde bir dosya ile girip, çalışma masasının üstünde göbeği açık bir şekilde yatan kardeşlerinin (ben) göbeğine tutukları masa labasının ışığı altında, ispirtolu kalemlerle "ameliyatçılık" oynayan çocuklarını görünce bile, on saniye kadar hiçbir şey demeden bakıp, kapıyı kapatıp salona geri dönen bir adamdır.

 

Çocuksunuzdur, mesleğiyle ilgili tek bildiğiniz, üniforması üstündeyken omzuna tırmanmanıza izin vermediğidir. Birde çantasında tabanca olduğu. O sihirli alete ulaşmak için yapmadığınız şey kalmaz. Ama babanız eve girdikten bir kaç dakika sonra, o sihirli alet çoktan ortadan kaybolmuş olur.

 

Babalar yaramazlık yapan, kavga eden, okuldan kaçan, söz dinlemeyen çocuklarına çeşitli cezalar verir. Döver, kulağını çeker, harçlığını keser vs. Ceza olarak küsen baba olur mu ? Sizinle konuşmayan, birşey almaya göndermeyen, yanına oturmanıza izin vermeyen, eve gelince elindekileri taşımanıza izin vermeyen, omzuna tırmandırmayan, baba olur mu ? Kaç baba bilir, böyle bir cezanın hepsinden ağır ve etkili olduğunu.

 

Büyürsünüz, aklınız ermeye başlar, babanızın aslında etrafta görüpte "vay be , keşke benim babamda böyle olsa ehe ehe" dediğiniz babalardan çok daha öte "çılgın" bir adam olduğunu öğrenirsiniz.

 

O size "tatilde" o yüzden evde dendiği aylar, yılların sebebini öğrenirsiniz. Toplanan kitapları, çantasında üçer beşer eve getirip kendine kütüphane yapan. Savcı yardımcısı olduğu cezaevinde , birinci şubenin, ek sorgulama gerekçesiyle aldığı bir mahkumun işkence gördüğünü anlayıp, ikinci kez sorgu için vermeyen. koğuşlara gaz bombası atılmasıyla mahkumların öldüğu ünlü operasyonda, merkezi kilitli blok kapılarını jandarma girmeden kapattıran, 3 saat boyunca emre rağmen, makamını terketmeyi reddeden. Operasyon başladıktan sonra cezaevi önünde bekleyen ailelerin, içeriden bağırtılarını dinlediği binbaşının babanız olduğunu öğrenince. Evden almak için her zaman sabahları gelen askeri aracın, ilk kez gece almaya geldiği güne flash back yaşarsınız. İlk kez gece almaya gelip, sonra iki yıl hiç almaya gelmediği güne. Görevden almalar, sürgün, soruşturma ile geçen yıllarında o size göre hep aynı babanızdır.

Yoruma sekme
  • Admin
Bazen de babanızın ne kadar "çılgın" olduğunu büyüyünce anlarsınız.

 

Hergün aynı saatte kalkan, aynı saatte kahvaltı eden, aynı saate işe giden, aynı saatte eve gelen, aynı saatte dışarı çıkan, aynı saatte tekrar eve dönen, aynı saate yemek yiyen ve aynı saatte uyuyan bir babaya sahiptir her asker çocuğu. Gazeteleri, sigarası, küllüğü hep aynı yerde durur. Arkadaşlarınızın evine "oynamaya" gittiğinizde, "donlu baba" görürsünüz, "göbek atan baba" görürsünüz, "televizyona küfür eden baba" görürsünüz, "arkadaşınıza bağırıp çağıran baba" görürsünüz şaşırırsınız. Kimselere benzetemezsiniz babanızı. O'nu şakalaşırken, gürültülü kahkaha atarken, küfür ederken gözünüzde bile canlandıramazsınız.

.

.

.

Evden almak için her zaman sabahları gelen askeri aracın, ilk kez gece almaya geldiği güne flash back yaşarsınız. İlk kez gece almaya gelip, sonra iki yıl hiç almaya gelmediği güne. Görevden almalar, sürgün, soruşturma ile geçen yıllarında o size göre hep aynı babanızdır.

 

Ne kadar da çok farklı baba var değil mi!!!!

:)

Yoruma sekme

Bazen de babanızın ne kadar "çılgın" olduğunu büyüyünce anlarsınız.

Kimselere benzetemezsiniz babanızı.

Operasyon başladıktan sonra cezaevi önünde bekleyen ailelerin, içeriden bağırtılarını dinlediği binbaşının babanız olduğunu öğrenince.

..... o size göre hep aynı babanızdır.

Asker bir baba.. Otoriter ve ciddi bir baba ancak bu kadar güzel tarif edilebilirdi. Bütün anlattıkların gözümün önünde canlandı bir bir cezaevinde yaşananların. Babanızı takdir ettiğimi ve saygılarımı sunduğumu belirtmek isterim :clover:

Yoruma sekme

Asker bir baba.. Otoriter ve ciddi bir baba ancak bu kadar güzel tarif edilebilirdi. Bütün anlattıkların gözümün önünde canlandı bir bir cezaevinde yaşananların. Babanızı takdir ettiğimi ve saygılarımı sunduğumu belirtmek isterim :clover:

 

12 Eylül sonrası cezaevlerinde yaşananlar, hem mahkumlar, hem aileleri, hem arkadaşları hem de o cezaevlerinde görev yapan dürüst, insani değerlere bağlı sivil ve asker görevliler için kolay şeyler değildi. Nice sivil veya asker cezaevi yöneticisi, gardiyan, savcı yapılanları engellemeye çalıştığı, itiraz ettiği, dayanamadığı için görevden alınmış, sürgüne gönderilmiş, açığa alınmış, bakanlık emrine verilmiş, istifa etmiş ya da atılmıştır.

 

Benim babam da 2 yıl açığa alındı. Aslında vaka sırasında gösterdiği tavır yüzünden alınmadı. Savunması istenen raporu, cezaevindeki diğer görevlililerin tanıklığıyla olayı unutturacak şekilde değil, neye karşı nasıl tepki gösterdiğini açık açık anlattığı şekilde hazırladığı için açığa alındı. 2 yıl sonra döndü görevine.

 

Babamla benzer durumda olup, şu an avukatlık yapan ne kadar eski askeri hukukçu vardır bu ülkede. İskele Sancak adlı programın bu kimselerin katıldığı ve konusu bu olan bir bölümü vardı. O programa katılan eski subayların anlattıkları üniformanın insanı makine yapmaya yetmediğini gösteriyordu.

 

Bir de dostum o asker ve otoriter baba imajını biliyorum :) Benim babam pek öyle bir değildi. Çocuklarını asker gibi disiplinize eden asker babalardan değildi. Onun otoriterliği, çocuklarında kendisine karşı oluşturduğu sevgi ve saygının büyüklüğüne dayanıyordu.

Yoruma sekme

 

eldeki bir..

gelmesi muhtemel olandan yeğdir..

 

şu muhtemel'in ise gelip-gelmeyeceği

hiç belli olmuyor ki..

 

bi bakıyorsunuz cereyan gidiveriyor..

bu gün radya'nın başına geldiği gibi..

 

her neyse efendim..

her zamanki gibi bitirelim;

 

"ben sizin babanızım.."

 

Yoruma sekme
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.