Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

şeb-i yelda...

  • başlık
    51
  • yorum
    405
  • görüntü
    128.779

Bu blog hakkında

"Şeb-i yeldayı müneccimle muvakkit ne bilir / Muptela-i gama sor kim geceler kaç saat"

Bu blogdaki başlıklar

MUTSUZLUĞUN GERÇEKLİĞİ

Mutluluk dediğimiz şey ara ara geliyor insan ömrüne ama sonra hemen gidiyor. Mutsuzluk ise sadece mutluluğun geldiği zamanla, gideceği zaman arasında terkediyor bizi... Yani mutsuzluk neredeyse her an bizimle aslında, mutluluk ise geçici olan...   Mutsuzluk insanı ayakta tutmaya zorluyor. Mutsuzluk, aslında bizi güçlü yapan... Mutluluk ise hayata karşı olan tüm direncimizi kırıyor. Bizi savunmasız hale getiriyor. O yüzden gittiğinde kendimizi bir anda yerde ve yerle bir buluyoruz, felç oluyor

gloria

gloria

Malikanem, Ben bir de Maria Callas...

Maria Callas’tan “Carmen” isimli bu parçayı ne zaman dinlesem, zaman ve mekân değiştirdiğimi farkediyorum. Kendimi bir anda 60’lı yılların ortasında buluyorum. Hani şöyle filmlerde görürüz ya yüksek tavanlı, büyük malikâne tarzı evler vardır. Bir üst kata çıkmak için geniş spiral şeklinde dönen merdivenleri olanlardan hani… Yukarıdan aşağıya taşlarla süslenmiş dev bir avize sallanır, sonra ne bileyim işte şöminesi vardır ve o şömine çıtır çıtır sesler çıkararak yanar… Şöminenin hemen sağ tarafı

gloria

gloria

YAĞMURLAR DİNMEDEN GEL

Akşam oluyor ve ben yalnız kalıyorum. Yalnız da kalamıyorum aslında.. Aklım sen, fikrim sen, ben sen, 1 kilometre ötem, 100 kilometre ötem sen… Kendimle bile yalnız kalamıyorum. Kafamın içi şehir trafiği gibi, kalabalık, gürültülü... Sessizliği özledim... Seni özledim...   Bütün şarkılar mı sen? Her yer mi sen oldun? Hepsini anladım da ben nasıl sen oldum?   Acıyor, dindiremiyorum bir türlü bu acıyı, sürekli dua ediyorum, zaman geçsin, en azından dinsin içimdeki fırtına... Süt liman denizle

gloria

gloria

SENİN AŞKIN

Canımı acıtıyor bu şarkılar, çiziyorlar sanki yüreğimi… Onlar da senin parçaların, tıpkı senin gibi acıtıyorlar… Ve onlardan da uzak kalamıyorum, tıpkı senden kalamadığım gibi… Canımı acıtıyorsunuz! Çiziyorsunuz sanki yüreğimi…   Geçer mi tüm bunlar? Hiç bilmiyorum Ama umuyorum... Ummaktan başka yapacak hiçbir şeyim de yok zaten. Geçer, geçecektir...   Aristo der ki, “Aşk, Hint kumaşı giymiş bir hıyardır. Hint kumaşını çıkarınca elinizde hıyar kalır, tuzlayın tuzlayın yiyin.” Biliyor mu

gloria

gloria

TUHAF

Ara sıra korkunç bir acı vuruyor içime, tüm hücrelerime kadar şişiyor şişiyor, şişiyor, şişiyor, şişiyor, şişiyor ve patlayacak gibi oluyorum. Sonra arkasından hissizleşiyor sanki her şey. Ve bu şekilde hissizleşebilmek psikopatça bir keyif veriyor bana. Hiçbir şey hissetmiyorum, hiç bir acı hissetmiyorum o an. Kalkıp dövme yaptırasım geliyor ya da kalkıp canıma kıyasım...   Tuhaf!!!   (ZTB)

gloria

gloria

İYİLEŞMEK

Düşün ki ölüyorsun… Vücudunda seni hasta eden, her gün biraz daha öldüren bir hastalık var. Doktora gidiyorsun, seni ameliyat ediyorlar, vücudunun içine ellerini sokuyorlar, seni öldüren o şey her neyse onu çıkarıp, yok ediyorlar, bunu yaparken de derini kesiyorlar, iç organlarını açıyorlar, içindeki bir şeyleri parçalıyorlar, yani bir yerde acıtıyorlar seni, kanatıyorlar…   Hasta odanda uyanıyorsun… Çok acıyor canın, ne yaptı bu doktorlar sana? Ölecek kadar acıyor, hatta ölmeyi bu acıyı çek

gloria

gloria

ALLI TURNAM

Duyduğumuz kokular bizi bazen alır da taa geçmişin bilmem hangi köşesinde sakladığımız bir hatırasına götürüverir ya hani aynısını bize şarkılar da yapmaz mı çoğu zaman? Yapar. Tıpkı bu geceki gibi… Bir şarkı dinledim ve o şarkıyla birlikte yıllar öncesinde, bir eve gittim, o yanımdaydı, ev karanlıktı, muhtemelen gece saatleriydi ve biz ışıkları yakmamıştık belli ki. Şimdi, yalnız dinlediğim şu şarkıyı o gece birlikte dinliyorduk.   “Ben çok seviyorum bu türküyü” demişti… “Al o zaman senin ol

gloria

gloria

ZİRVE

Bazı insanlar vardır, bir anda hayatlarınıza girerler. Onların hayatlarınıza bir anda girmesinden şüphelenirsiniz ama yine de yapacak bir şey yoktur, çünkü onlar artık hayatınızın ta içinde, ta ortasındadırlar, hayatınızın merkezi olmuşlardır.   Güçlüdür gelişleri, duyguları güçlüdür, tutkuludurlar, doyumsuzdurlar, enerjileri o kadar yüksektir ki çok hızlı zirve yaparlar. Siz daha yarı yola gelememişken onlar çoktan zirveyi yapıp, geriye dönüyor olurlar. Heyecanları bitmiştir, dönüş yolundad

gloria

gloria

KİM BİLİR

Kim bilir; masalınızın kahramanı, başka bir hikayenin figüranı olmaya gitmiştir belki de. Değer mi gitmesine, gitmezdi değmese... (Nazım Hikmet)  

gloria

gloria

Yaşamımın Gizi

Şarkıda diyor ki;   “Seni bu derece yıktıkları için, yaşamının gizini vereceğim sana…”   Böyle bir gize benim de ihtiyacım var, beni bu denli yıktıkları için…   Yazayım diyorum ama aslında yazasım da pek yok. Çiçeklere su mu versem? Ölmek üzereler artık. Ama çiçekleri bile sulayasım yok! Halbuki onların ne suçu var ki?   Sadece artık içimden hiçbir şey yapmak gelmiyor.   Geçer mi acaba?   Geçer tabii, geçmeli, neler neler geçmedi ki!   Ben en iyisi çiçeklere su vereyim…

gloria

gloria

Martılarla Gitmek İstiyorum...

Bir martı olsam ne güzel olurdu ama ben martı bile olamadım. Ee madem bir martı olamıyorum o halde ben de martılarla giderim. Nereye olursa artık.   Beni bekleme kaptan, ben bugün martılarla gideceğim. Seyir defterini de sen yazıver bugünlük, olmadı başkası yazsın. Sen de dinlen biraz, martılara simit falan at. Hem geride bekleyenin mi varmış aldırma, At kendini denize, yelken ol bugün de… Kürek ol mesela ya da dümen ol. Balık ol, su ol…   Ben bir martı olayım kaptan, sen de balık ol!  

gloria

gloria

Ben de anlamadım zaten...

Düşünmem gerekiyor…   Olmuşlarından başlasam iyi olacak gibi.   Olacakları ise sonraya bırakmalı   Aslında olmuşların içinden çıkamıyorum, olacaklara nasıl sıra gelsin ki…   Düşünmesem de küfretsem ama öyle böyle değil, ağız dolusu, ağızlar dolusu küfretsem, acaba bir işe yarar mı?   Zannetmiyorum…   Zannediyor olabilir miyim peki?   Onu da zannetmiyorum…   Ne zanlı konumundayım ne de zansız yani…     Şimdi küfretsem kime yararı dokunur,   Kime zararı?   Kimine yararı dok

gloria

gloria

Duraktaki Poşet

Dün sabah saat 7:00 civarlarında her zamanki gibi servisimi beklediğim otobüs durağına doğru gittim. Duraktaki bankın üzerinde bir poşet duruyordu. İçi eskimiş kıyafetlerle dolu, dertop edilerek ağzı bağlanmış bir poşet. Bir de her zaman durakta karşılaştıklarımdan farklı bir adam... Poşet adamın değil gibiydi sanki; orada unutulmuş, bırakılmış gibiydi. Adamın olsa adam poşeti elinde tutardı oraya bırakmazdı, öyle ağır bir şeye de benzemiyordu… Elinde tutmasa, yanında tutardı, ama poşet durağın

gloria

gloria

BİR İTİRAFIM VAR

BİR İTİRAFIM VAR   En küçükken ip cambazı olmak isterdim çünkü babamın beni götürdüğü sirkteki ip cambazından çok etkilenmiştim.   Sonra biraz büyüdüm çöpçü olmak istedim çünkü şu an moda olan hani şu renk renk lastik çizmeler var ya ben küçükken bir ara yine moda olmuştu ama annem “Ne o öyle, çöpçü çizmeleri gibi” diyerek bu isteğimi reddetmişti. Hani yani çöpçü olsam o çizmelerden benim de birer tane olabilirdi.   Az daha büyüdüm astronot olmak istedim çünkü çoğu arkadaşım astronot olma

gloria

gloria

ÖLDÜRDÜK! Artık yeter!

ÖLDÜRDÜK, ARTIK YETER!   Mahallemizde bir tane televizyon vardı o da kapı komşumuzun evindeydi. Her zaman olmasa da arada bir oraya televizyon izlemeye giderdik. Gittiğimiz günlerde de sanırım televizyonda özel bir program olurdu, çünkü sadece biz değil, tüm komşular o gün televizyon izlemeye gelirdi. Sonraları bizim de bir televizyonumuz oldu… Siyah beyaz, tek kanallı bir televizyonumuz…   Çamaşır kazanlarda kaynatılırdı. Elde yıkanır ve durulanır, çok kirli olanlar ise tokaçla dövülürdü

gloria

gloria

Yazdım...

Yaşamında yapabilecek herşey tükendiğinde, ya da hiçbirşey yapamayacak duruma düştüğünde, yazarsın __ ancak da o zaman yazabilirsin: Yazabilmen, yapabileceklerinin tükenmesi; senin, hiçbirşey yapamayacak duruma düşmen olacak.   Hiçbirşey yapamıyorsan, yazarsın __ ancak da, o zaman...     demiş Oruç Aruoba... Ben de yazdım...   Hiçbirşey yapamıyorsan, yazarım __ ancak da, o zaman...    

gloria

gloria

Beyoğlu, Yağmur ve Eksik Olan...

Dün çok güzel bir küpe çiçeği aldım, sonra da onu terasımda seveceğini umduğum güzel bir yere özenle yerleştirdim ama dün gece o kadar çok esti ki aklımı ondan bir türlü alamadım. Sabah saat 9 gibi kalkınca ilk iş hemen terasa çıkıp çiçeğime bakmak oldu; hava hala serindi, hafif de nemli bir serinlik... Bu havayı seviyorum; çünkü devamında kesin yağmuru getiriyor.     Birden Taksim'e gitmek istedi canım... Üzerimi giyindim bir taksi çağırdım ve Taksim'e gittim. Tünel'e doğru yürüdüm, Starbuck

gloria

gloria

Anladın mı?

ßen 15 yaşındaydım... Kış aylarıydı ve televizyonlar her akşam Körfez Savaşı ile ilgili haberler geçiyordu...   Teyzem gelmişti. Her kış gelirdi zaten, kışı birlikte bitirirdik ve her bahar Giresun'a ailesinin yanına geri dönerdi. Tıpkı Demeter'in kızı Persephone gibi...   Aramızda fazla yaş farkı yoktu teyzemle, zaten birlikte büyümüştük. Ondan olsa gerek bizimki teyze-yeğen ilişkisinden çok bir arkadaş, dost ilişkisi gibiydi...   Bir de kuzeni vardı teyzemin, kuzeninin de bir arkadaş

gloria

gloria

You R MySunshine

ßugun de diğer günlerimden farksızdı, öyle geldi geçti işte... Ta ki şu anıma kadar...     Tek birşey var benim için, Berbat bir günü değiştirmeye yeten ve onu inanılmaz güzel bir gün haline dönüştüren... Geçtiğim günü bitirirken orda olup, yeni günüme başlarken de henüz gitmemiş olan, Dünü benimle bitiren ve bugüne benimle birlikte başlayan, T E K   B İ R Ş E Y ...     Şimdi hangi sebep bugünümün geri kalanında artık beni üzebilir ki? Lütfen, H İ Ç B İ R   Ş E

gloria

gloria

Çocukça (mı acaba?)

ßir soru;   Çocukluğumuzun, içinde, aynı anda barındırdığı saf sevgiyi ve saf acımasızlığı hiç düşündünüz mü? Ben düşündüm, yaklaşık bir yarım saattir aklıma gelip giden bir sürü çocukluk anısının içinde dolanıp duruyorum ve düşünüyorum… Bazıları bir korku filminin sahnesi gibi… İnanılmaz… Dehşet verici…     Okuyunca “Ne var ki bunlar da, bunlarda bir şey mi?” diyebilirsiniz ama şimdiki aklımızla hiçbirimiz bunları yapmaya yeltenmiyorsak, bunlar da bir şeydir aslında… Ve dehşet v

gloria

gloria

7 Yaşındaydım ve Okula Gitmem Gerekiyordu...

ßir Ağustos günü başladı herşey ve ben daha 7 yaşında miniminicik bi kız çocuğuydum... 7 yaşındaydım, miniciktim ama içimdeki üzüntü ve keder ne yaşıma ne de miniminicikliğime yakışıyordu...   Ben tam 7 yıl boyunca annemle babamı ve kardeşlerimi sadece yaz tatillerinde gördüm ve her yaz tatili bittiğinde onları unuttum, yüzlerini, kim olduklarını, benim için ne ifade ettiklerini...     Sonra her yaz tatili geldiğinde onları yeniden hatırladım... Yabancıydılar onlar aslında bana, koskoca

gloria

gloria

2008 ile Hesabımı Kapıyorum...

ßu yılı böyle güzel bitireceğimi birkaç ay önce soyleselerdi hayatta inanmazdım. Çünkü bir kaç ay önce kendimden, hayattan ve neredeyse herkesten nefret edecek bir ruh halindeydim... Çok canım acıyordu, dokunsalar kırılacak camdan bir kalp gibiydi kalbim... Dokunmayın bana diyordum, dokunmayın, canıııııııııım acıyooor...   Oysa şimdi, son birkaç gündür ve hatta son zamanlarda demek daha doğru olacak, o halde son zamanlarda, çok şey öğrendim yaşantımdan....   2008'e dönüp baktığımda hatırlaya

gloria

gloria

Michelle, Ma Belle

ßu sabah saat 7:00 de kalktım... Bilen bilir uyku ile ilgili problemimi, gunde 3 saatten fazla uyuyabiliyorsam kendimi o gün için şanslı sayarım ki nitekim bugün 4 saat uyumuşum... Ne güzeeeel... Hemen fırladım yataktan, giyindim ve hızla evden dışarı çıktım... OoOo hava ne kadar soğukmuşş öyleee, buz, buzzzzzz... Dırrrrr, kar yağacak sanırım... Karı da çok severim ama bugün yağmasın lütfen... Çünkü arabanın lastikleri kabakkkkkkk ve zincir de yok zaten... Üstelik olsa da ben zincir mincir takam

gloria

gloria

Doğru Kişi, Doğru Yer, Doğru Zaman

ßu aşk ilk defa, bundan çok çok uzun yıllar önce Afrodit ile Adonis arasında yaşanmış… Afrodit güzeller güzeli bir tanrıçaymış... Adonis ise kendisine yeterince tapınılmadığından cezalandırılarak bir mersin ağacına dönüştürülen Myrrha’nın oğlu…   Afrodit, ölümlülerinin en güzeli olan Adonis'i doğduğu an görmüş ve ona ilk görüşte aşık olmuş... Onu kimseler görmesin diye gözlerden uzak tutabilmek adına Yeraltını Tanrıçası Persephone’ye emanet etmiş… Ama güzellik bu, başa bela işte, Adonis’i

gloria

gloria

Prens, Güℓ ve ßüℓbüℓ @--๑ஐ๑--

ßir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal iken pireler berber iken ülkelerden birinde yaşayan bir yakışıklı prens varmış... Saray ahalisi Prenslerini çok severmiş, onu yerlere göklere sığdıramaz, ona olan sevgilerini kelimelerle anlatamazlarmış. Lakin Prens yıllardır sarayın dışına çıkmadığından halkı onu asla göremez, göremediği gibi de sadece saray ahalisinden duyduklarıyla onu tanırlarmış. Prens sarayın dışına çıkmak istemediğinden değil aslında sadece çekin

gloria

gloria

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.