Nasıl bir yorgunluktur bu böyle anlamıyorum, bu akşam erkenden nakavt olup uyumuşum.Aslında vücut yorgunluğundan çok beynim yorgun galiba.Zaten unutkanlığımda korkunç boyutlarda:
İki gün önce sabah eşimin kahvaltısını tepsiyle salona getirdim masaya koydum.Bende kahvemi alıp sabah haberlerini izlemek için koltuğa tv'nin karşısına geçtim.Eşim; "didem sen kahveni kaç şekerli içersin? (hala bilmiyor!) Ben çayımı üç şekerli içerim de" dedi.Ben bana bir şeyleri dümdüz söylemek yerine ima ederek
Seni ne zaman düşünsem ellerin düşüyor aklıma... Sen çok güzel bir kadındın, aynanın önünde makyaj yaparken seni nasıl hayranlıkla izlerdim. Pırıl pırıl simsiyah saçların, uzun kirpikli güzel gözlerin, biçimli dudakların kadar ellerini de beğenirdim. Uzun biçimli tırnaklarına hemen hemen hep aynı renk ojeyi sürerdin.
Geçenlerde tırnaklarıma o renk sürdüm de, Alp hemen fark edip "Anneannemin renginden sürmüşsün" dedi. O renk asla sende durduğu gibi bende durmadı ki. Zaten ellerimde seninkiler
Yazacak çok şey var da ben üşeniyorum bu ara
Evdekilerde az konuşmamdan şikayetçi
eee üşeniyorum
sabah uyandığımda gözümü açmaya bile üşeniyorum
panjurları açmıyorum diye kızıyorlar
güneşi içeri almaya üşeniyorum
insan yaşamaya üşenir mi
ben üşeniyorum işte
geçer herhalde du bakalım...
Yeni sloganım:Herkesten, herşeyden nefret ediyorum! (gerçi çalıntı bir slogan ama olsun,artık benim de oldu)
Herşey, herkes üstüme üstüme geldiğinde bunu hiç durmadan sayıklamak iyi geliyor... Bu gece en ennn çok sivrisineklerden nefret ediyorum yine.Sessiz sakin mis gibi bir İzmir gecesini insana zehir etmek için vızır vızır dolaşıyorlar etrafımda.Ne prize takılan kovucu ilaçlar, ne de vücuda sıkılan spreyler sarhoş etmiyor onları.Tek çözüm var sarhoş olmak!Vücudunuz ve beyniniz hissizleşen
Annemi kaybetmeden önce hep için için öldükten sonra yakılmak istediğimi düşünürdüm.Yakıp bir kavanoza koysunlardı beni.
Annem öldükten sonra bu fikirden uzaklaştım.(Birkaç gün öncesine kadar) Çünkü annemin nerede olduğu sorusu beynimi tırmalarken, gerçekten onu kaybetmiş olabileceğime inanmazken, mezarı başına gitmek beni kendime getiriyor.Başlarda her gidişimde ciddi şok yaşıyordum kabul, ama şimdi babamla her gidişimde tarif edemeyeceğim bir huzur yaşıyorum.Orası bizim buluşma yerimiz san
....
Yemek yapmayı da yemeyi de çok severim.Damak tadıma fazlaca düşkünüm.Hani şu yaşamak için değil, yemek için yaşayanlardanım bi parça. (Aman tamam oburum...oldu mu!)
Fakat bu gece benim önüme Dünyanın en leziz yiyeceklerini getirseniz burun kıvırırım.Çünkü bu gece kızımı izlerken aldığım haz, bütün lezzetlerin üzerinde.Bir anne için çocuğunun başarısını izlemek, alkışlandığını görmek tarifsiz bir duygu...
http://www.dailymotion.com/video/xip2xc_bir-yaz-gecesi-ruyasy-1_creation
Tanrıdan bir dileğim var bu gece...Lütfen, sadece bugünün hatrına, beynimde yankılanan tüm seslerin serbest kalmasına izin vermesini diliyorum.Hayatım boyunca düğüm çözmeye uğraşacak kadar sabırlı olmadım, baktım olmuyor kestim attım düğümleri.İşte bu yüzden korkuyorum artık kendimden.
Bir insanın yüzünde hem geceyi, hem gündüzü görmek mümkün müdür? Mümkündür mümkündür...
Misal ben;
Sabah bana koşacak çocuklarımı düşündüğümde yüzüm aydınlanıyor, gözlerim ışıl ışıl parlıyor fakat hayat
Kelimeler sadece insanın boğazında düğümlenip kalmazmış meğerse...
Yazabilmem için kelimelere ihtiyacım var
Ama beynimin kıvrımlarında düğümlendi Allahın cezaları!
GECENİN KAPILARI
Bütün kapılar kapandı, dışardayım
Birden karşıma çıkmayın korkuyorum
Uykusuzum fena halde, sokaktayım
Karanlık bastırdı mı bozuluyorum
Fena bir yerimden koptuğum doğru
Kendimden çok fazla yaşamaktayım
Nereye bağlanacak bu işin sonu
Aslında ben kimim meraktayım
Bütün kapılar kapandı, sokaktayım
KUZENİMDEN:BİZ KARDEŞLER,,
Kİ,KARDEŞ DERKEN BİZ 4 KARDEŞ DEĞİL SADECE
KUZENLERİMİZLE BİRLİKTE..
İLKBAHAR NASILDI?
YA YAZ??UNUTTUK EPEYCE ZAMANDIR.
BAŞIMIZDA GÜZ,AYAĞIMIZDA KIŞ NİCEDİR.
BİZ ŞİMDİ HER ZAMAN OLDUĞUNDAN,
ÇOK DAHA BİR ARADAYIZ.
DAHA SIKI TUTTUK ELLERİMİZİ.
SESSİZ SEDASIZ DUALARLA,İYİ DİLEKLERLE
DAHA SIKI SARILDIK BİRBİRİMİZE.
BİZ KARDEŞLER,,
ANNE-BABAMIZIN KIYMETİNİ,
ONLARI KAYBETMEDEN BİLENLERDENİZ,BİLMEYENLERE İNAT.
BİZ KARDEŞ
Genellikle yazacağımı yazar, en son başlık atarım...Garip; bu kez ilk önce başlığı yazdım...
Kardeşim doğduğunda ben 4 yaşındaymışım.Onun bebekliğiyle ilgili çok fazla şey hatırlamıyorum ama annemin bana "sen onun küçük annesisin" dediğini çok net hatırlıyorum.Büyük bir ihtimalle annem, bende çok küçük olduğum için, ona zarar veririm endişesiyle benim küçük omuzlarıma yükledi bu sorumluluğu.Ve ben o yaşımdan itibaren kardeşime yüreğimde duyduğum sevgiye artı olarak ağır bir sorumluluk hisset
İnsanın ortak kaderi doğum, ölüm ve o aradaki zaman, yaşam...
Doğmak, ölmek isteğe bağlı değil...
Ölmek, belki bazen.
Bize düşen yaşamak.
Koşullar ne olursa olsun yaşamak...
Ayakta kalmak...
Hadi sıyırttın sıyırttın, hayatta kalabildin zar zor...
Uzun yaşamak, bir ayrıcalık.
İyi, güzel...
Ama ayakta kalmak, kalabilmek.
Ceza!
Müthiş bir ceza!
İlkokuldaydım, birinci sınıfta.
Hiç unutmadığım bir cezaya çarptırıldım.
Karatahtanın önünde, sırtım
2010...
Sen nasıl bir yıldın ha? Çarptın, böldün, topladın...Hem cennet hem cehennemdin.İçinde cenneti de barındırdığın için, sırf bunun için! lanet okuyamıyorum sana.Mutlu musun şimdi giderken, rahatladın mı beni bu kadar deneyip sınadığın için? Mutlu ol tabi, çünkü 40 küsur yıllık hayatımın en unutulmaz yılıydın...
Benim bu yıl, yeni yıl dileğim yok...Yeni yıldan beklentilerim de yok.O bildiği gibi gelsin, nasıl istiyorsa gelsin.Ateş olup yakacaksa yaksın, güneş olup ısıtacaksa ısıtsın
Şimdi ihtiyacım olan tek bir göz oda, içi bomboş, dört duvar da olsa olur.Sadece bitkin düşüne kadar ağlayabileceğim bir yer istiyorum.Tam ağlarken "anne silgimi bulamıyorum" diye kesilen bir ağlama ne demek bilir misiniz siz? Ya da; tam ağlamaya başlarsınız, bir kol dolanır boynunuza "lütfen ağlama" der ve ağlamaya başlar sizinle. Siz susarsınız, acınızı adeta dondurur,rafa kaldırır gibi kaldırıp kenara kor, tüm güçsüzlüğünüzle gözünüzde ki yaşı siler, bir yandan da kolarınızda ağlayanı sustu
Kişiliğimin bir bölümünü aldırayım diyorum. Ara sıra diyorum. Yatayım bir ameliyat masasına, ayıklasınlar beni. Aceleciliğimi alsınlar mesela. Haksızlığa dayanamayışımı birazını çıkarıp tıbbi atıklar bölümüne göndersinler. Boşalan yerlere daha fazla ‘hayır’ diyebilmeyi koysunlar.
Hassasiyetin en az yarısını çıkarsınlar.... Onun yerine sert davranma protezi koysunlar. “Arlı arından korkar; arsız sanır benden korkar” diyorlar. Doğru diyorlar. Ar’ımın da birazcığını ar transplantasyonu yapıp versi
Sokaklarca yollarca yürüyorum
Her adım bir çığlık
Her adım bir damla gözyaşı
Yanından geçip gittiğim herşey flu
Onlar mı gerçekten renksiz
yoksa ben mi görmüyorum
Sokaklarca yollaca yürüyorum
Sanki dünyanın bütün sesleri içimde
Koca bir kulak gibi yürüyorum.
İçimdeki sesleri susturmaya uğraşırken
Aniden susuyorlar.
Tıs pıs, dilsiz ve dudaksız oluyor içim
Ve fırtına kopuyor
Güçlü bir kanat sesiyle irkiliyorum aniden
Uzaklarda bir güvercin havalanıyor
Işık çakıyor gözlerim
Masada önüne sürülen kahve fincanını görünce yüzünü buruşturup "yine miiii" dedi kadın... Genç kız, "yine yine yinee" deyip şirinlik yapıyordu karşısında... Çok da zor değildi aslında geçiştirmek; "sana haber var, yolun var, bir de balık gibi kısmetin var" dedin mi tamam. Ancak ağzından çıkacakları sabırsızlıkla ve heyecanla bekleyen tazecik yeni pırpır etmeye başlamış bir yürekse iş değişir, diye düşünüp sıkıntıyla kıpırdandı...
O, düşlerinin gerçekleşeceğini müjdeleyen masalsı bir fal b
Gülemedim ki hiç
hasta yatağının başucunda
haberi bu yüzden
yoktur annemin
sol yanağımdaki
gamzeden
Komodinin üstündeki
ilaçların sayısı arttıkça
kutularından yaptığım
gökdelenin uzamasına
sevinirdim
Ve bilmezdim
annemin yaşantısındaki
renkliliğin yalnızca
raflarda dizili
kavonozların içindeki
reçeller olduğunu.
Sunay Akın
..Olur da olamazsam diye buralarda..
Yanağındaki küçük çukura saklanmak istiyorum. Uyumak, yüzyıllarca uyumak. İlla isim konulacaksa ben masal değil hayat demekten yanayım. Bu yolları yan yana yürümekten.
Erguvanlar açmaya başladı, mavi mi pembe mi ayırt edemiyorum renkleri, kokuna bir isim bulmaya çalışmaktan da vazgeçtim. Ten kokun, dokun, dokunmak sana.
Bir masada kahvemizi yudumlayıp, heyecanla dedikodu yapacağız, sana kaçırmadan anlatmam gereken aylar biriktirdim, kolay mı?
Melek miyim Cadı mı?
-Okuduğum ve hem buradan hem facebook'dan arkadaşlarımla paylaştığım bir söz üzerine uzun uzun düşündüm.
Şöyle:
Kadınlar melektir.
Sadece kanatları kırıldığında süpürgeleri üzerinde uçmaya devam ederler.
hatta resmi de ekleyeyim daha anlaşılır olsun... (resim için yazının en altına bakınız )
Facebook'da paylaşırken not da düştüm:Hiççççç itiraz etmeyin!
Etmediler... Korktular mı ki benden (hani karete biliyorum ya) yoksa onayladılar mı?
Siz değilmi
Saat sabahın beş buçuğu...Vampirella geldi...
Niye kendime bu eziyeti yaptığımı merak ediyor olabilirsiniz, tabii bilmiyorsunuz; ben kafamın içinde hiç durmadan çan çan öten bir sürü sesle uyumaya çalıştığım zaman eziyetlerin en büyüğünü yapıyorum kendime...
Hani huylu huyundan vazgeçmez ya, hani can çıkar da huy çıkmaz ya, bu sözlerin doğruluğunu kendi üstümde iyice test edip onayladım artık. Evet, insanlar yıllar geçtikçe türlü deneyimlerle olgunlaşıp gelişirler, ama ÖZ'de bazı şeyler
Uyku tutmuyor bu gece...Nasıl tutsun ki...Ben onun beni tutmasını istemiyorum ki... Müzikle kuşattım yine kendimi, tüylü neferim yamacımda, çaresizliğim başucumda...
Beynimdeki seslerin yine deliliği üstünde, müzikte kapatmıyor artık çenelerini...Tamam sezencim biliyorum bi kayık bi kürek bi de lodos lazım bana (o şarkı çalıyor da) İyide kayığı küreği buldum diyelim lodosu nereden buluruz bu havada...
Zırvalamanın son noktasındayım sanırsam... Yavaş yavaş mutfağa gideyim en iyisi...Ne g
Bu gece İzmir'in en sıcak gecesi olmalı,ne yaptıysam uyuyamadım...Aslında iyi tarafından bakacak olursam uykusuz kaldığım iyi oldu...
İyi tarafından bakmak; bu Alp'in yeni favori cümlesi... Bugünlerde her yaptığı kabahatin ardından bu cümleyi söylüyor. Bu akşam mutfak masasının üstünde marketten aldığım sütler ve nescafe kavanozuyla kule yapmaya uğraşıyordu. Ona kavanozun, düşüp kırılabileceğini söyledim. Birkaç saniye sonra, tam da düşündüğüm gibi oldu... "Alppp" deyince;
- "Anne bir d
'Eğer hayat, Tanrının bize bir sınavı ise, benim sorularım neden bu kadar zor?' Bu cümle, bir mektubun, elektronik iletiyle gönderilen bir iç dökmenin ortasından zıpkın gibi fırlayarak yüreğimi deliyor. Ve işte mektubunu okuyalı bir hafta bile olmadan karşımda oturuyor, bir Avrupa kentinden, içinde ancak kırıntılarını saklayabildiği ümidin yorgun kanatlarıyla gelmiş. Dudaklarına iki damla su değmezse, uzun kanat çırpışların ardından vardığı o sahilde hemencecik can verecek bir kuş gibi bitkin. Y