..
Mutlu olmak;
Bir/dar anlamı ile, personanın karşılaştığı sorunları
çözebilme yeteneğidir.
Bilinç Alanında ya da İllusion Düzeyine bağlı olarak
personelin spesifik niteleme ya da tanımlamaları
sonucu, farkında olmadan mental bölgede,
Bilinmeyen/Unseen ile bi tür bağlantı kurması ve
belirlenen ya da tamamlanan bu haberleşme linki
üzerinden yönlendirilmesi sonucu sorunlar ile
karşılaşma durumu ortaya çıkar.
Kişi sözünü ettiğim bu iletişim sistemi içerisinde
sürekli işleme bağ
..
ve sevgi!
kavram üzerine eğer izin verirseniz;
ve eğer kibarca bi kurulum yapacak olursam;
"sevgi; hoş bi çıkmazdır.."
diyerek ifade edebilirim
ya da
"doku bakımından zengin bi melodi.."
veya
"hoş-seksi bi psikoz.."
birlikte
"agresif anti-sosyal bi davranış.."
son olarak
"farklı olarak değerlendirilebilecek bi delilik.."
diyerek devam edebilirim
fakat
tüm bu konfigürasyonlar asla
"aşk"
değildir!
çünkü
"aşk sadece-dir!"
ve aşk
"almaş
..
yetenek;
parametre üzerinde ve kişisel katsayısı bağlamında
bulunduğu paradigmanın kapsama alanında yerleşik
olan ek bileşenlerini-yasal olmak koşulu ile-etkin
göreve getirme becerisi olmalıdır.
burada önemli olan kişinin-farkında olsun olmasın-
bulunduğu noktada son ya da plasentasının ilişkili
olduğu uterus ya da matrix'tir.
olayın gelişimi böyle bakıldığında;
kişiden bilinmeyen ya da görünmeyene zaman
içerisinde bir akış-dönüş olarak anlaşılabilir.
..
..
uzak bi mesafeden yankılanarak gelen
ritmik motor sesinin istismarında öylece
gidiyordum ki
hafif bi değinti ve ardından
"serseri"
diye mırıldandı bi kadın
"özür dilerim" dedim biraz irkilerek
"ama seremiyeceğim"
"neyi" dedi
şaşırmış bi hali vardı
"şu anda nereden bulayım seri"
" o ne demek"
"konuya önce sen girdin tanımlamasını da
sen yap"
yürümeye devam ettim
genliğini tedirgin eden şey yol kenarındaki
kulübenin önünde sürekli havlayan köpeğin
..
çepeçevre sinistro dipte birikmiş taneleri
nevbenev yardakçılar gezinir hürmetle
pür-çin târumar saçlarında genckız-ın
hem evvel etapta üstelik extra olarak
naklî yayında rüyateknesi yeşilyıl-ında
tırmanıyor eyer kaltağında bi delikanlı
eklentiler göz aç-kapa geldiler bile ah!
asansör kabininden taksi çağırıyorum
tiksinerek infilâk ediyor cümbüş-âlem
aşırı bi duygusallık bulaştırıyor üzerime
mesiredeyim keramet yerinde hemen orda
bi de anahtar teslimi-nin figüran bileş
..
neden?
diye sorduğumda
cevap hiç beklemediğim
çok farklı bi yerden geldi
bi gün umursamadan
izinsiz bi elma koparmışım da dalından
belirsiz bi zaman sonra
ve farklı bi mekânda
karşılığı beni terk etmen olmuş işte!
nasıl bilebilirdim?
nasıl bilebilirdim?
http://youtu.be/8utNTwfMjJA
http://youtu.be/FFC8bdJv0PI
bi damlacık aklım kalmıştı
ta öte zamanlardan getirebildiğim
hani yaprak üzerinde sabah çiyi
bi damlacık
hani gözucunda yaş bi damlacık
..
"diyordum ki eğer siz newspaper'i gazete ve
scissors'u makas olarak biçimsel algılıyorsanız
ne dada hakkında bir şey biliyorsunuz ve ne
kendiniz hakkında fikriniz var"
nehrin üzerindeki köprüden oltayı suya atarak
balık tutmak gibi bir şey şiir yazmak
belki önemsiz görünür bazılarına
çok şeyi örtbas etmektedir oysa
örneğin nedir geçersiz saymak istediğin?
bir ölçülü biçim mi çektiği içinin?
öyleyse onu konu al kendine önemse
ama bu arada etkilerinden ayır içeriğini
..
"gün karışınca gecenin kanına
unuturlar insanlar.."
şimdi bu mu olmalıydı bunca saat
ve herşeyi konuştuktan sonra
son sözlerin sahip?
gün ışıyor işte..
bi daha toparlıyorum dinlesen beni..
gönül ani bi itilim ile tersinir
ya da bi kayıtım ile
ve sanki bi köpeciğin
sırnaşarak sevgi istemesi gibi
rast gele yazar güneşin kaderini
hem kesin ve hem geçişli bi tarzda
müsvedde makyaj gereçlerini
soğurarak sofrasından
ve günün yataygözü
çekilip gittiğinde rutin yolu
sürdürdüğüm rutin yaşam
doppelganger bir şehir yaşamıydı
umursamaksızın neler getireceğini
sürekli duygularımı yaratıyor
ve orada ruh-eşimi arıyordum
proposal!
haydi.. bitsin eski yaşantılar aşalım
haydi.. yeni yaratılarda rastlaşalım
haydi.. siz de gelin katılın davetimize
haydi.. siz de gelin katılın şölenimize
bu toplumsal bir ipnotik durum
bütünüyle ironik bir yaşamdı
ve her ufak şey bir giz taşıyordu
vazgeçebilirdim..
ya da sürdürebilirdim..
proposal!
canımsın sen..
..
Yeni ve Üst Önerilere Açılmak:
Bir ferd, kendi potansiyel enerjisinden dolayı
mevcud olmayıp, bilâkis etrafındaki varlıkların
potansiyel enerjisinden dolayı mevcuddur. Bu,
varlığın, bizatihi mevcudiyet sahibi olmadığını
icab ettirmez. Şunu icab ettirir ki, bu realite
içerisinde, bu üç buutlu âlem içerisinde bütün
varlıklar kendi benzerleri ve eşya ile bir bütünü
oluşturmaktadırlar. Böyle olunca, bir varlığın
iştirakte bulunduğu en az üç plân mevcuddur:
Birinci plân:
Kend
..
sahip!
sahip; bi sahibi olduğu için sahip'tir..
öyle olmasaydı.. sahip olamazdı..
ve sahip olduğunun kanıtı;
o'na bi sahip diye bağlananın olmasıdır..
o; o zaman sahiptir zaten..
ve sahipsiz de değildir..
sözünüz saptırmadır..
sahip:))
if so..
ringde karşı-güçler ile döğüşürken ben;
masklı jakobenler ile tur atıyordun sen..
bahsini ettiğiniz;
"beşm-i nare".. olmaktadır..
-ki mezhebsizlerin çığlıkları
dinsizlerin çağrıları anlamına gelebilecektir
kavram türküde o an
http://youtu.be/jYF5SFhtS1E
öyle bigeceydi işte
mendirekte salıncaklar
saçma gelmişti ama
yanımda sen vardın sevgili
ay bile yeşil mavi titreşirken
unutup da rengini
ellerin ay olmuşken
avuçlarımda hiç nedensiz
yıkıldı birden mendirek
ve sıçrayarak salıncak
gönlüme kuruluverdi
öyle bigeceydi işte sevgili
ay mendirek salıncak bide
salınan hayallerim
..
..
Birisi tuzakla bir kuşu avladı. Kuş ona dedi ki:
"Ey himmet sahibi,
Sen nice öküz ve koyunlar yedin,
kurban için pek çok develer kestin.
Onlarla bile bir zaman doymamışken,
bu fakîrin vücûdu seni hiç doyurmaz!
Beni âzâd et, sana üç nasîhatte bulunayım;
aptal mıyım, akıllı mıyım kanâat gelsin!
Birinci nasîhati elindeyken,
ikincisini ise duvar üzerinden;
Üçüncü öğüdü de ağaç tepesinden söyliyeyim;
böylece bu üç öğüt baht mumunun nûru olur!"
Elindeyke
..
VARLIKLARIN BAŞLANGICI ÜZERİNE..
Mlle. de L'SPINASSE -
Ya biz, biz nerede kalmıştık?
BORDEU -
Vallahi, pek hatırlamıyorum.
Onu dinlerken zihnimde o kadar çok olay canlandı ki..
Mlle. de L'SPINASSE -
Durun, durun..
Şu örümcekten söz ediyordunuz.
BORDEU -
Evet, evet.
Mlle. de L'SPINASSE -
Yaklaşın doktor.
Ağının içerisinde dolaşan bir örümceği tasarlayın.
Bu ağın ipliklerinden birini titretin,
hayvanın koşuştuğunu görürsünüz; güzel.
Şimdi şunu öğrenmek istiyor
..
Dakûkî , iyi bir hale sahipti.
Âşık ve keramet sahibi bir zat.
Yeryüzünde gökteki ay gibi seyreder dururdu.
Gece yolcularının gönülleri, onunla aydınlanır, nurlanırdı.
Bir yerde az otururdu, bir köyde iki günden fazla kalmazdı.
"Bir evde iki günden fazla otursam,
kalbimde oranın sevgisi alevlenir.
Eve barka mağrur olmaktan çekinir,
hadi ey nefis zenginleşmek, bir şey elde etmek için
sefere düş derim; İmtihanda muvaffak olması için
kalbimi hiçbir yere alıştırmam.." d
Büyük insanlar bir zamanlar büyük mucizelere
kadirdiler..
Prag varoşları basılmış ve kadınlara tecavüz
edilmek, çocuklar kızartılmak ve geri kalanlar
kıyımdan geçirilmek üzere iken ve artık sonuç
kesin olarak gelmiş gibi görünürken,
Yüce Haham Loeb Cemara'sını bir kenera bırakıp,
caddeye indi ve öğretmenin evinin önündeki bir
balçık yığınının başında durdu ve kilden bir figür
şekillendirdi.
Haham, yarattığı Golemin burnuna üfledi böylece
Golem kıpırdanmaya başladı; sonra kulağın
..
pek sayın
fanatik boyut gizemci fantomlarım!
genel ve umumi istekler üzerine
sizlere bu gün bazı büyülerimizi
arzediceyiz
mahabbet(1) içün büyümüz;
kadının(7) tırnakı(8) alına
münasip bir mahalde kaba konup
yakıla (3)
toz haline getirile
emerging tozumuz
biberimiz ile(2) karıştırıla
ayrıcana başkası biyerdede
kırmızı bakıra(5) yedi sefer
sevilen kimsenin adı yazıla(4)
bu bakır ateşe bırakıla
o ööle durucak orda
bu işlem yapılısıyada
diğer mahlûl de
hiç ça
Yönetmen :
Sidney Lumet
Senaryo:
Peter Shaffer
Oyuncular:
Richard Burton (Martin Dysart)
Peter Firth (Alan Strang)
Jenny Agutter (Jill Mason)
Eileen Atkins (Hesther Saloman
Joan Plowright (Dora Strang),
Colin Blakely (Frank Strang)
Kate Reid (Margaret Dysart)
Müzik
Richard Rodney Bennett
1977 USA
**
Onun acısını alacağım! Ya sonra?
Kendini makul biri olarak bulacak! Ya sonra?
Duyguların nesnelerin üzerine yapıştırılan
yara bantları gibi insan ruhuna kolayc
..
-Farkındalık; eyleme geçmiş uyum'dur.
-Belli temel kabullerin bilgisini gerektirir.
-Odaklandığım nokta ve muhiti, var olduğumu
bildiğim, betimleyebildiğim zaman ve mekândır.
-Bu mekân ve zamanın kendine özgü hüküm
ve kaideleri vardır.
-Ve bu hâkim hükümler; tüm odak noktaları ve
sahaları ile kapsadıkları ahkâmları da kapsayan
üstün sistemin bir cüzüdür.
-Böylece, bulunduğum aralıkta benim, bu hüküm
ve kaidelere uyum sağlamam gerekli olmaktadır.
Zaten bu
..
Caudwell, sadece 30 yıl kadar yaşamış, ama bu
sürece hem katolik öğretimi ve hem de savunacak
kadar Marksist bakış açısı/felsefesi sığdırmış dahi
kitaplar yazmış bir İngiliz düşünürü/estetikçisi'dir.
Halâ Marksistler tarafından kabul görmemiş, halâ
tartışılır olmakla birlikte şu özelliği dikkati çekiyor;
Caudwell, İllizyonlar ile Realite üzerine yaptığı
araştırma ve varmaya çalıştığı sonuçların bu
noktada, O'nun taklid ile yaratma kuramlarının
birbirini tamamladığı fikrine
..
Subhadda'nın oğlu Jotikkha, Rajagaha'da kendi evinde
yaşamaktaydı. Mücevherlerle süslü sandal ağacından
ma'mul çok değerli bir kâse alıp, evinin önüne uzun bir
direk dikti ve kâseyi direğin tepesine koyup, şu yazıyı
da üzerine astı:
"Merdiven ya da kancalı bir sopa kullanmadan, veya
direğe tırmanmadan, bir Samana/Zâhid, salt büyü
gücünü kullanarak bu kâseyi aşağıya alabilirse, ona
ödül olarak ne isterse verilecektir."
Ve halk şaşkınlık içinde, ağızları övgülerle dolu
Yılları sayılamaz, çok çok eski bir çağmış,
Gökler sanki delinmiş, çok çok yağmurlar yağmış,
Dünya sele boğulmuş, bu şiddetli yağmurla,
Yeryüzü hep kaplanmış, sürüklenen çamurla,
Sellerin önündeki, çamurlar bir yol bulmuş,
Kara-Dağcı dağında, bir mağaraya dolmuş,
Mağaranın içinde, kayalar yarılmışmış,
Yarıkların bazısı, insanı andırırmış,
Kayaların yarığı, insan kalıbı olmuş,
Kalıpların içi de, kille çamurla dolmuş,
Aradan zaman geçmiş, yıllar asırlar dolmuş,
Yarıklarda bu toprak, sul
..
Bir zamanlar genç bir adam varmış.
Bir kentte beyaz adamların arasında yaşayan
yoksul bir kızılderili.
Ne evi varmış bu adamın, ne bir yakını, ne bir dostu.
Bu kente "köşeyi dönme" umuduyla gelmiş, ama
yoksulluktan, acıdan başka bir şey bulamamış.
Arada bir çoço gibi çalışıp bir kaç kuruş kazanırmışsa
da bu onun ancak karnını doyurmaya yetermiş;
Çoğu zaman aşını dilenerek ya da hırsızlık yaparak
bulurmuş.
Bir gün bu delikanlı kentin pazar yerine gitmiş.
Ne yapacağını bilemed