Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

LaRsiE_

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    1.997
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    26

LaRsiE_ son kazandığı tarih 30 Aralık 2015

LaRsiE_ en çok beğeni kazanandı!

LaRsiE_ Hakkında

  • Doğum Günü 24-02-1986

Diğer Bilgiler

Profil Bilgileri

  • Cinsiyet
    Erkek
  • Yer
    Kocaeli
  • İlgi Alanları
    Bilgisayar,grafik tasarım,bilgisayar satış, Oem ürünler

En Son Profil Ziyaretçileri

71.446 profil görüntüsü

LaRsiE_ - Başarıları

Büyük Usta

Büyük Usta (14/14)

  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde
  • İçerik Başlatan
  • İlk İleti

Son Rozetler

73

İçerik İtibarınız

  1. LaRsiE_ doğum gününüz kutlu olsun!

  2. LaRsiE_ doğum gününüz kutlu olsun!

  3. LaRsiE_ doğum gününüz kutlu olsun!

  4. KURAN'I HZ. MUHAMMED Mİ YAZDI? Kur’anı Bir İnsan Öğretiyor iddiası Değişik rivayetlerde nakledildiğine göre, Müşrikler, Mekke’de isminin ne olduğu net olmayan hristiyan bir köle, diğer rivayette isimlerinin Cebra ve Yesar olduğu ifade edilen iki rum kılıç ustası, bir diğer rivayette de Abisa isminde bir kölenin olduğu ve Hz. Peygamberin bunlardan bilgi alıp Kur’anı uydurduğunu söylemişlerdi. 20. Yüzyıl oryantalistleri, Hz. Peygamberin rahip Bahira ile görüşmesini ileri sürerek Tevrat ve İncil bilgilerini ondan öğrendiğini söyleyerek, akıllarınca iftira atmış ve Kur’anı Peygamberin uydurduğunu söylemişlerdir. Köksüz, dayanaksız ve düşünmeden yapılmış bu iftiralarına yüce Allah bir ayette şöyle buyurarak zavallıların ümitlerini kursaklarında bırakmıştır: “Muhakkak biliyoruz ki onlar: "Mutlaka onu bir insan öğretiyor!" da diyorlar. Haktan saparak isnatta bulunmak istedikleri kimsenin dili yabancıdır; bu Kur'an ise gayet açık bir Arapça'dır” (Nahl, 103). 1-Ayetten ve tarihi kaynaklardan da anlaşılacağı üzere bunlar Arap değildi ve Arapçayı Araplar kadar da mükemmel bilmeleri mümkün değildi. Yukarıda da ifade edildiği gibi Arapların ileri gelen edipleri bile ayetler karşısında acizliklerini ifade ederlerken, savaşlarda esir düşen ya da parayla satın alınarak arap toplumunda yaşamak zorunda kalan, kimlikleri bile tam olarak bilinemeyen bu şahısların Hz. Peygambere akıl vermeleri mümkün değildir. 2-Hz. Peygambere (a.s.) ayetleri bunlar öğretseydi, bu şahıslar çıkıp Hz. Peygamberin (a.s.) bir sahtekâr olduğunu Mekkelilere söylemezler miydi? 3-Eğer yine ayetleri bunlar öğretiyorsa benzer ya da daha mükemmel ayetler söyleyerek Mekkelilere yardımcı olmazlar mıydı? Bunun mükâfatı Mekkeliler tarafından kendilerine fazlasıyla verilirdi. 4-“Onlar fikir veriyor, Hz. Muhammed de kendi kafasına göre ifade ediyordu” demek de gerçeğe aykırıdır. Çünkü aynı akıl ve zekâ kendilerinde de vardı. 5-1985 yılında ilki İzmir’de gerçekleştirilen uluslararası “İslami İlimler Sempozyumunda” bildiri sunan bir oryantalist, “İstesek Kur’anın hatalarını bulabiliriz” demesine karşın geçen bunca seneye rağmen yapabildikleri herhangi bir çalışma söz konusu bile değildir. Bu da onların acziyetinin ifadesidir ve Kur'an'ın meydan okuması kıyamete kadar geçerliliğini sürdürmektedir. Muhammed, Tevrat-Zebur-İncil gibi kitaplardan öğrendiklerini söylüyor iddiası 1-Mekke, ehli kitabın cirit attıkları bir yer değildi. Yaşlı olan Varaka bin Nevfel’i de ilave edersek sayılı sayıda hristiyan ancak vardı. Yahudiler ise genelde verimli topraklara sahip olması nedeniyle Medine ve çevresinde yaşıyorlardı. 2-Hz. Peygamber (a.s.) okuma-yazma bilen birisi değildi ki Hristiyan ve Yahudi kaynaklarından faydalansın. İkinci bir delil ise şudur; Hudeybiye de antlaşma yapılmasına karar verilince Mekke ileri gelenleri, bir diplomasi uzmanı olan Süheyl ibn Amr’ı Efendimize (a.s.) gönderdiler. Süheyl Efendimizi çok yakinen bilen birisiydi. Antlaşmanın hemen başında Süheyl “Bismillahirrahmanirrahim’e” itiraz etmiş, “Biz Rahman nedir bilmeyiz” demişti. Bizim bildiğimiz yazılacak diye diretmişti. Antlaşmayı “Bismike Allahümme” (Allah’ım senin adınla) diye başlatmıştı. Süheyl’in ikinci itirazı “Resulullah” ifadesine olmuştu. “Biz eğer senin Resullüğünü kabul etseydik seninle savaşmazdık” demişti. Hz. Peygamber (a.s.) antlaşmayı yazan Hz. Ali’ye sil onu ve “Abdullah oğlu Muhammed ile Amr oğlu Süheyl” diye yaz demesi üzerine, Hz. Ali (r.a.) bu cümleyi Hz Peygambere bir hakaret olarak algıladığı için silmemiş, silemeyeceğini şöylemişti. Efendimiz Hz. Ali’ye o kelimenin yerini göstermesini istemiş ve kendisi silmiş. Hz. Peygamber (a.s.) ümmi olmasa kelimenin yerini göstermesini ister miydi? 3-Kur’anın üzerine yazıldığı materyaller göz önüne alınırsa (develerin kürek kemiği, hurma yaprakları, kil tabletleri, ve hayvan derileri) kitap ve okumak yaygın değildi. Eğer Hz. Peygamber (a.s.), yazılmış hristiyan ve yahudi kaynaklarına ulaştıysa buna Mekkeli müşriklerde ulaşabilir ve itirazlarını ona göre yaparlardı.hele buna bir de Tevrat ve İncil'e mulalif,zıt bir çok ayetin Kur'an'da olduğunu da eklersek... 4-Mekke müşriklerinin akıllarına şimdiki kâfirlerin akıllarına gelmeyen bir fikir geldi. Yahudi âlimlerinden Hz. Muhammed’in (a.s.) Peygamber olmadığını ispatlayacak ya da ona onun cevaplayamayacakları bir şeyler sormak.Bu maksatla Medine'ye giden temsilciler, Yahudi âlimleriyle görüşerek Hz. Muhammed’in (a.s.) söylediklerinden, yaptıklarından bahsettiler. Sonra da, "Siz elinde Tevrat bulunan bir milletsiniz. Bu adam hakkında bize bilgi veresiniz diye size başvurduk" dediler. Yahudi âlimlerinin, bu isteklerine Yahudilerin cevapları şu oldu: "O kimseye, 'Geçmişteki o genç delikanlıların hayret edilecek maceraları ne idi? Yeryüzünün doğusuna, batısına kadar ulaşan, dönüp dolaşan zatın kıssası ne idi? Ruhun mahiyeti nedir?' Sorularını sorun. Eğer bu sualleri cevaplandırırsa, bilin ki, o Allah'ın peygamberidir. Siz de ona tâbi olun. Yok, eğer cevaplandıramazsa, o adam yalancı bir kimsedir. Kendisine istediğinizi yapabilirsiniz." Mekke'ye dönen müşrik temsilciler, ümit ve sevinç içinde bu soruları sordular. Ama umdukları gerçekleşmedi. Hz. Muhammed (a.s.) sorularına cevap verdi. 5-Yahudiler arasında sevilip sayılan ve üstün bir mevkisi olan yahudi âlimlerinden Abdullah bin Selam müslüman olmuş, diğer yahudiler inatlarından dolayı İslama karşı çıkmışlardı. Abdullah İbni Selam gibi sonradan müslüman olan samimi bazı âlimler, hahamların Hz. Muhammed’in (a.s.) peygamberliğini gizlemek üzere anlaştıkları ve birbirlerine tavsiye ettikleri gerçeği itiraf etmişlerdir. Üstün ırk olduklarına ve cennete sadece kendilerinin gideceğine inanan bu Yahudiler, Hz. Muhammed’in (a.s.) ortaya koyduğu dinin esaslarını, kendi kitaplarından aldığını bilemeyecek kadar saf ve zavallılar mıydı ki...? 6-Hz. Peygamberin İsrailoğullarından olan İslam’la şereflenen eşi Hz. Safiyye, şu olayı nakleder: “Hz. Muhammed, Medine’ye hicretten sonra babamla amcam O’nu dinlemeye gitti. Döndükten sonra amcam, babama “O mu?” (Yani beklediğimiz peygamber mi?) diye sordu. Babamda “Vallahi “O” diye cevap verdi. Amcam “Peki ne yapacağız?” diye sordu. Babam: “Vallahi ben yaşadığım müddetçe ona iman etmeyeceğim.” Diye cevap verdi.Hz. Safiyye’nin bu sözleri, Yahudilerin Hz. Muhammed'in (a.s.) Peygamberliğini kabul ettiklerini ama ırkçı ve inatçı oldukları için inanmadıklarını göstermez mi?İslam'a aşırı düşmanlığıyla bilinen, bu kin ve nefreti kendisini, İslami gerçekleri tahrife kadar götüren Yahudi oryantalist Goldziher’in: “Arap Peygamberinin getirdiği din, kendileriyle temasa geçtiği Yahudi ve Hıristiyanlardan öğrendiği bilgi ve fikirlerin karışımından ibarettir.” Sözü, yine oryantalist olan Buhl’un: “Hz. Peygamberin Tevrat, Zebur ve İncilin içeriğini bilmediğini ve adı geçen kitapları okumamış olduğunu İncili de hiçbir zaman bilmediğini” söylemesiyle zaten iptal olmuştur. 7- Hz. Muhammed'in (a.s.) amcası Ebû Talib ticaretle uğraşırdı. Bir seferinde Hz. Muhammed'i beraberinde götürdü. Şam yakınında Busra kasabasına uğradılar. Orada Bahira adında bir papaz ile karşılaştılar. Bahira, Tevrat ve İncil'de adı ve sıfatları yazılı olan son Peygamberin alametlerini daha küçük olan Hz. Muhammed’de gördü, bunun üzerine O'nu Mekke'ye geri götürmesini; Yahudilerin çocuğa bir zarar gelebileceğini söyledi. Bunu üzerine Ebû Talib, Bahira'nın bu tavsiyesine uyarak Şam'a gitmekten vazgeçti ve alışverişini yakında ki bir yerleşim biriminde tamamlayarak geri döndü. Daha sonra bir iki defa da Bahira ile görüştüğü konusunda zayıf rivayetler varsa da Hristiyan olan Rahip Bahira, Hz. Muhammed'in gerçek Peygamber olduğunu bilmeseydi Yahudilerin Peygambere zarar vermeye çalışacağını söyleyerek Ebu Talip’ten onu geri götürmesini ister miydi? Peygamber, başka medeniyetlerin kaynaklarından aldıkları haberleri aktarıyor iddiası “Muazzez İlmiyesi, kendisini Çığ” gibi cehalete ve İslam düşmanlığına kadar götüren, normal düşünme yaşını bir hayli geçmiş bir antropolog’un ortaya attığı, Kur’anı Kerimdeki bazı kıssaların, M.Ö. 3500-M.Ö. 2000 yılları arasında Mezopotamya'da yaşamış olan Sümerlerin Gılgamış destanından alındığı iddiası, bazı çevrelerde yankı bulmuş ve “Mal bulmuş mağribi” gibi bu saçma iddiaya sarılmışlardır. 1-Anu/An: Gök tanrısı, Enlil: Hava tanrısı, tanrıların babası, Enki: Bilgelik tanrısı, Nimmah (Ninhursag): Ana-tanrıça, Nanna (Sin): Ay tanrısı, Utu (Şamaş): Güneş tanrısı, ay tanrısı Nanna'nın oğlu, İnanna (İştar): Aşk ve Bereket Tanrıçası gibi birçok tanrıya inanan çok tanrılı Sümerlerin, Tek Tanrı inanışına sahip olan İslam'la kaç tane ortak özelliği vardır ki? Ayrıca Sümerlerin Destanındaki nadir bazı olayların semavi dinlerdeki olaylarla aynı olması, İslam’ın bu destandan alındığını değil, ancak ve ancak ortak köklerinin aynı olduğunu gösterir. Çünkü yüce Allah “Peygamber göndermedikçe azap etmeyeceğini” bize Kur’an da bildirmiştir. Adem’den (a.s), Hz. Muhammed’e (a.s.) kadar tüm topluluklara binlerce Peygamber gönderilmiştir. Sümerlere gönderilen Peygamber de Hz. İbrahim (a.s.)dir.Ve unutmayalım ki efsanelerin temeli gerçek olaylardır! 2-Katıldığı başlıca kazılar Mari (1952–1953) ve Uruk/Varka kazıları (1958-1959; 1962-1963; 1964) olan, 1914 yılında Provence’ta dünyaya gelen, ünlü Asur bilimci Jean Bottero'nun, "4 yıllık çalışmasından sonra" Fransızcaya çevirdiği ve dipnotlarla zenginleştirdiği Gılgamış destanını, Hz. Peygamber’in (a.s.) daha o devirde öğrenmesi, Yaratılış ve Nuh tufanı olaylarını oradan alıntı yapma ihtimali ne kadardır? Çünkü Sümerlerin yıkıldığı tarih esas alınsa bile, Hz. Peygamber (a.s.) ile aralarında 2500 yıllık bir süre söz konusudur. Başka takıldığın soru varmı?
  5. bana diyorsun kendin bilinçaltına yerleştirmişsin Kuran'an da çelişki vardır diye ama yok çünkü sen ayetleri tek ele alıyorsun Kur'anı bütün olarak ele almıyorsun
  6. Edison, Einstein, Ebu Talip vb. ebedi cehennemlik mi? Ali İmran-115. Onlar ne hayır işlerlerse karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları bilir. Bakara-217. Sizden kim dininden döner de kafir olarak ölürse öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır. Tevbe-17. Allah'a ortak koşanların, inkarlarına bizzat kendileri şahitlik edip dururken, Allah'ın mescitlerini imar etmeleri düşünülemez. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir. Onlar ateşte ebedi kalacaklardır. Müslümanların yaptığı zerre kadar işler karşılıksız kalmayacakken, inanmayanların bütün amelleri boşa gidecek ve sonsuza kadar cehennemde işkence görecekmiş. İşkence görmeyecek. Yanacak Tanrı böyle haksızlık yapar mı? Cevap: Yapmaz. Yalnız bu bir haksızlık değil bilakis adalettir. Beşeri bir sistemde bile Devlet kendi kural ve kaidelerini yerine getirmeyen isyankâr P.K.K.'lıları ne kadar müsamaha gösteriyorsa, Allah da o kadar gösterir. Onların Devlete karşı isyankâr, fakat insanlara karşı son derece insancıl davranışlarda bulunmaları, iyi insan olmaları, devlet açısından bir anlam ifade eder mi? Etmez. Ama buna rağmen devletin bütün emir ve yasaklarını harfiyen yerine getiren, insanlara ve devlete hiç faydası olmayan fakat bu vatandaşlar insanlara karşı son derece sert ve haşin olduğu halde, devlet böyle bir vatandaşına ceza verir mi? Elbette vermez. Çünkü devletin yanında iyi bir vatandaştır. İyi insan olması devleti ilgilendirmez. Devletin aradığı tebaasının iyi vatandaş olmasıdır. Aynen bunun gibi. Önemli olan kulun önce Allah'ın var ve tek olduğunu tanımasıdır. Aynen devlete vatandaş olabilmek için önce “Devletin varlığını, birliğini ve bölünmez bütünlüğünü tanımak” da olduğu gibi. Hitap çelişkisi: ( Ben, Biz, O, Allah) Kur'an'da ayetlerin çoğunda Allah 3. şahıs, bazılarında 1.şahıstır. Kimi ayetlerde çoğul “biz” ifadesi, kimilerinde ise tekil ifade mevcuttur. Örneğin Hac/ 34-35 de şahıs zamirinde tam 6 kez değişiklik yapılır. Allah'tan hitap bir kitapta hep aynı zamir kullanılmalıydı. Cevap: Ene (ben) zamiri insanlara mahsustur. İnsanlara mahsus olan benlik zamirini Yüce Allah özellikle kullanmamıştır. Çünkü Allah'ın kendisinde ŞERE muallik bir vasıf mevcut değildir. Kendi varlığında insana ait olan musibet yoktur. İkinci bir husus olarak Allah tek olduğu halde ben demekten hayâ edip, ifadelerinde biz diyorsa, bundan Allah'ın değil bizim utanmamız gerekmez mi? “Ben”den bize terfi etmemiz lazım değil mi? Üçüncü olarak da bu ne inceliktir ti, her şeye gücü yettiği halde yeri geldiğinde Ehad ve Vahit olduğu halde yine de ben demiyor. Bu Allah'ı küçültmez inadına büyütür. Zaten O'na da bu hitap şekli yakışır. Çünkü O Allah incedir, zariftir. Bu ayette melekler mi konuşuyor? Zuhruf-11'de de ilginç bir kurgu vardır: “O suyu gökten bir ölçüye göre indirir. Biz onunla (suyla) ölü memleketi diriltiriz”. Suyu indiren Allah'sa, ölü memleketi dirilten kim? Kur'an'ı Allah gönderdiyse bu “biz” diyen kimler? Cevap: O dediği Allah'ın kendisi, Biz dediği de kendisidir. Çünkü Allah “Ben'liği” ene'yi şeytana verdiği için kendisinden hiç bir zaman “Ben” diye hitap etmez. Benlik İblis ve İnsana mahsustur. Eksi durum sadece bu iki mahlûkta mevcuttur. Allah'ın “EHAD” sıfatı gereği kendisinde Ben'e (Eneye) eşdeğer olan (-) eksilik yoktur. Sadece O'nda “EHAD” sıfatı gereği (+) artı değerler, yani iyilik ve ihsan mevcuttur. Bu nedenle Kendisinden hiçbir zaman Ene=Ben diye söz etmez. Allah'ın Bu özelliğine kriter alan Ben de genelde konuşmalarımda hep biz diye cümle kurmaya özen gösteririm. Yer ve gök kaç günde yaratılmıştır? 6 günde : (Araf-54) (Yunus-3) (Hud-7) (Furkan-59) 8 günde : (Füssilet/ 9-12) Cevap: Doğrusu burada ne çelişkisi var anlamadım Fussilet 9-12 de Allah, 9. Ayette yeri iki günde yarattığını, 10. Ayette yerde insanların rızkını dört günde tamamladığını, ki konumuzla bağlantılı değil sonra iki günde göğü yarattığını, iki günde de yer ile göğü düzene koyduğunu bildiriyor. Toplam yer ve göğün altı günde yaratılması ve düzene konması sağlanmış oluyor. Bunun neresi çelişki? Tarık Suresi 7. ayet: (Bu su- meni) Bel kemiği ile kaburgalar arasından çıkar. Tıp, testislerden diyor. Cevap: Yanlış. Dostum siz 1990 lı yılların genetik biliminin bulunduğu yerde takılıp kalmışınız. Benim ki ise daha iki yıllık. Hatta iki aylık. Bilim Ayetteki gibi açıklıyor. Bilindiği gibi İnsan vücudunda 23 çift 46 kromozom bulunmaktadır. Bu kromozomların 23 cüsü Y erkeklik 24 cüsü ise dişilik iki adet X kromozomlarıdır. Yani bunlardan erkekte XY, dişilerde X kromozomu bulunmaktadır. Artık çağımız bilimiyle de hangi hastalıkların hangi genlerin bozulmasıyla meydana geldiği 24. kromozoma kadar tespit edilmiştir. İnşallah bilim ilerledikçe 46. kromozomun hepsinden de hangi hastalıkların oluştuğu tespit edilecektir. İşte bu kromozomlar DNA ların bulunduğu genlerden oluşur. Bu genler de genelde plazmaların içinde bulunmaktadır. İşte sıkı dur. Bu insanı oluşturan yapı taşlarının sitoplâzmanın Yani kök hücrenin bulunduğu yer de aynen ayette belirtildiği gibi iki bel ile iki göğüs kafesinin birleştiği yerdir. Kök hücre nakilleri bu yerlerden alınarak yapılır. İnsan vücudunda en sağlam ana kaynağı DNA buradadır. Yani İnsanın ana maddesinin spermlerinin yani bütün insanın oluştuğu kaynak, ayetin belirlediği yerdir. Bilgilerini yenilesen iyi edersin. Dünyanın 4 günde, göklerin ise 2 günde yaratılmış olması: (Füssilet/11-12) De ki: “Siz gerçekten yeri iki günde yaratanı inkar edip duracak mısınız? Birde O'na eşler mi koşuyorsunuz? O, bütün âlemlerin Rabbidir. 41/9 Cevap: İki günde yer yaratılıyor. Hem ona üstünden ağır baskılar (dağlar) yaptı, onda bereketler meydana getirdi ve onda azıklarını dört gün içinde araştıranlar için bir düzeyde takdir buyurdu. Cevap: Yer için dört günde düzen ve rızık temin ediliyor. Sonra göğe doğruldu da o bir duman iken ona ve yere: “İkiniz de ister istemez gelin!” dedi. İkisi de: “isteye isteye geldik.” dediler. Böylece onları iki günde yedi gök olmak üzere yerine koydu ve her gökte (bulunan meleklere) işlerine ait emrini vahyetti. Dünya gökyüzünü kandillerle donattık ve koruduk, işte bu, hep o çok güçlü ve herşeyi bilenin takdiridir. Cevap: Yedi gök de iki günde düzene konuyor. Yerin göklerden önce yaratılmış-düzenlenmiş olması: Füssilet/10-12 Cevap: Doğru. Duman halindeki gök elbette yerden sonra düzenlenir.
  7. Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki sana çok çok teşekkür ederim. Kuran'da çelişkiler diye yazmış olduğunuz ayetleri ve konuları ben şahsen günlerce uğraşsam hepsini bir arada bulamazdım. Hayli zamanımı alırdı. Benim için bu konu ve ayetler aydınlatıcı oldu. Değerli Dostum! Dünyada iki tür inanç vardır. Bildiğiniz gibi biri Fiziki, biri Fizik ve fizik ötesi. Önemli olan nasıl inanmak istediğinizdir. Ben illaki gördüğüme inanırım, gördüğümün dışında bir varlık yok diyorsanız; o sizin bileceğiniz iştir. Bunda bile inkâr vardır. Siz de biliyorsunuz ki hayatımızda ve evrende görünmeyenler de vardır. Neyse sizin gibi birinci şıkka inananlar sadece varlığa inanırlar, kendilerini merkeze alıp, ateist diye adlandırılırlar. İkincı şıktakiler ise Tek Allah'a (yaratıcıya), kendilerini kul merkeze de Allah'a koyarlar. Bir üçüncü şık vardır ki, biraz ateist biraz dindar, biraz kapitalist biraz inanan, biraz ondan, biraz bundan velhasıl Tanrısı para olanlar vardır. İşte toplumda bunlar çoğunluktadır. Para için yapmayacağı yoktur. Bunların çoğunluğu da toplumda genelde dindar geçinirler. Kabe'yi görünce ağlarlar, davulu görünce oynarlar. Şu anda toplumun çektiği bu karakterde olan karaktersizlerin yüzündendir. Sizin de Kuran'a ciddi olarak yaklaşamamanızın gerekçesi de bu tür kalpazanların yüzündendir. Önemli olan sadece bir şeye inanmak değil o inancın gereklerini yerine getirmektir. Peki o gerekçelerde hata varsa işte o zaman, o ilmi enine boyuna detaylı olarak incelemektir. Özüne vakıf olmaktır. Bunu neden söylüyorum. Sizin Kuranı gerçekten Arapçasını vakıf olarak incelemeyip, sağdan soldan alıntı yapıp, etrafınızdaki gelenekçi Müslümanları kriter yapıp, öylece eleştirmenizdir. Eğer siz gerçekten Kuran'ı Arapça orijinaliyle anlamaya çalışsanız ben inanıyorum ki bugünkü edinmiş olduğunuz kanaat ve düşüncelerinizden vazgeçeceksiniz. Sadece İhlas Suresi'nin birinci ayetini anlamaya çalışmanız bile Allah'a ve Kuran'a inanmanıza yetecektir. Kuran'ı anlayamayıp onlarda çelişki varmış gibi algılamamız, bizim gerçeği bilmememizden, anlayamadığımızdan kaynaklanıyor. Allah İhlâs Suresi'nde kendisini tarif ederken Birin karşılığı VAHİD olması gerekirken EHAD kelimesini kullanıyor. Bu kadar seçiciliği ancak gerçek var olan ve kendini kendisi tarif eden yapar. Bütün mealleri inceleyin seçici yaratan olduğu için %99 u çuvallamıştır. Adam “bir” ile “tek”i aynı zannediyor. Allah özellikle EHAD ‘i seçmiş ki kendisinde eksi şer olmadığını bildirmek için. Çünkü Ehad de artı vardır eksi yoktur bu Allah'a özeldir. Bir “vahit” kullara aittir. Çünkü birin hem artısı hem de eksisi vardır. O nedenle Kul davranışlarında tamamen özgürdür. Kul istemeyince o kötü fiil yaratılmaz. Allah hep pozitiftir. İyi güzel olanları hep yaratır. O günün şartlarında bu kadar bilimsel olan bir konuyu Hz. Muhammed'in bilmesi mümkün değil. Çünkü Vahidin (birin) eksiyi de kapsadığı daha 18. yüzyılda belirlenmiştir. Neyse konuyu daha fazla uzatmayayım. Çelişkili olarak belirttiğin konularla ilgili görüş ve düşüncelerimi senin yazının yanında "KIRMIZI RENKLE" belirtmeye çalıştım umarım aydınlanırsın. Gelelim Şimdi Sorularının cevaplarına Değerli Dostum, Kuran'ın bütün ayetlerinin herkes tarafından anlaşılması gerekmez mi diye itirazda bulunuyorsun. Böyle mantıksız bir soru görmedim. Bu itiraz bilenin değil bilmeyenin itirazıdır. Eğer Kuran herkes tarafından hemencecik anlaşılacaksa O'nun âlemlere ve bütün insanlara öğüt olmasının, dünyaya imtihan için gelmemizin ne anlamı var. Böyle bir Kuran bırakın Allah kelamı olmayı İlkokul mezunu bir çocuğun yazdığı bir kitap olur ki, böyle bir mantıktan kesinlikle söylüyorum ki yine Allah'a sığınırım. Yahu bugün bile bir üniversite sınavında her zekâ, akıl ve eğitim gurubunun yapabileceği çeşitlilikte yani soru kitapçığında ilkokul mezunu çocuğun cevaplayacağı sorulardan tutun da Üniversite mezununun cevaplayacağı sorular dahil buna göre sualler sorulup ve bu formatta sınav yapılırken gelmiş ve gelecek bütün insanların sınava tabi tutulduğu bir hayat kitabının bu bayağılıkta olmasını nasıl istersin? El İnsaf !!! A- Kur'an'ın Kendi İçindeki Dinî Çelişkiler: (HAŞA) 1- Hesap gününde Allah'tan başkası şefaat edebilir mi? Edemez / Bakara-48: Kimsenin kimseden faydalanamayacağı, kimseden bir şefaat kabul edilmeyeceği, kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği günden korunun. Cevap: Burada İsrail oğullarına bir tehdit ve korkutma var onun için istisnalar dile getirilmemiş. “ Devlet bu politikayı devam ettirirse çiftçi diye bir şey kalmayacak. ” da anlatılmak istenende olduğu gibi. Bu ifadeden “O”(sıfır) çiftçi kalacak yahut çiftçilik “O”(sıfır) olacak anlamı çıkmaz. Varlığını sürdüren istisnalar olacaktır anlamını da içinde barındırır. Edebilir/ Meryem-87: Rahman'ın katında söz almış olanlardan başkaları şefaat hakkına sahip olmayacaklardır. Cevap: Bu ayet de yukarıdaki ayette bahsedilenlerin istisnasıdır. Edebilir diyen diğer Ayetler: Enam-51, İnfitar/ 18-19 Edemez diyen diğer ayetler: Bakara-123, Zuhruf-86, Secde-4 2- Kötülük Allah'tan mı gelir? Nisa -78. Nerede olursanız olun, sağlam kaleler içinde bulunsanız bile, ölüm size yetişecektir. Onlara bir iyilik gelirse: “Bu Allah'tandır” derler, bir kötülüğe uğrarlarsa “Bu, senin tarafındandır” derler. De ki: “Hepsi Allah'tandır”. Bunlara ne oluyor ki, hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar? Cevap: Bu ayette anlatılmak istenen olayın yaratılmasıdır. Nisa-79. Sana ne iyilik gelirse Allah'tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir. Seni insanlara peygamber gönderdik, şahit olarak Allah yeter. Cevap: Bu ayetteki anlatılmak istenen ise kötülüğün sebebidir. Çünkü bir olayda sebebi kul kendisi oluşturur. Yaratmayı da Allah yapar. Kul her zaman sebeplerden sorumludur. Sonuçlardan değil. Çünkü sonuç kaderdir. Hiçbir zaman İhlâs Suresi'nin birinci ayetinde de belirtildiği gibi “O Allah “EHAD (TEK)” tir. şer (kötülük) Allahtan gelmez. Ondan her zaman iyilik sadır olur. Kul kötülüğü ister ama Allah istemeye istemeye de olsa yaratır. İyilikleri ise kul ister istemez (istisnalar hariç) hemen yaratır. Amentüde belirtilen gelenekçi müslümanların ifade ettiği gibi “HAYIR VE ŞER ALLAH'TAN GELİR” değil, doğrusu “HAYRI VE ŞERRİ ALLAH YARATIR” olacaktır. Bilgilerin anlaşılmayan tarafı burasıdır. Sen bırak başkasının kavradığını anlamaya çalışmayı Kur'anın özüne meditasyonla derinlemesine düşün. Hakikati bulacaksın. 3- Müslüman olmayanlar cennete gidebilir mi? Gidebilir/ Bakara-62. Şüphesiz, inananlar, Yahudi olanlar, Hıristiyanlar ve Sabiilerden Allah'a ve ahiret gününe inanıp yararlı iş yapanların ecirleri Rablerinin katındadır. Onlar için artık korku ve üzüntü yoktur. (Ayrıca Maide-69 ) Gidemez/ Ali İmran-85. Kim İslam'dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır. (Ayrıca tevbe-30) Cevap: Bu ayeti Kerimede Allah Kuran gelmezden önceki Allah'a inananlardan (hanif olanlardan) Yahudilerden, Hıristiyanlardan ve sabiilerden kim iyi işler yapıp ve Ahiret gününe inanmışlarsa onların Allah katında mükafatlarının olduğu ve onların mahzun da olmayacaklarından bahsediyor. Yoksa Kuran geldikten ve Allah din olarak kesin kez İslam'ın yayılmasını sağladıktan sonra değil. 5- İlk Müslüman kimdir? Enam-163'e göre Muhammed. Cevap: Adem yaratılmadan önce ilk Müslüman Araf-143'e göre Musa. Cevap: Kendi kavimlerinde ilk Müslüman Ali İmran-67'ye göre İbrahim. Cevap: Kendi kavimlerinde İlk Müslüman'dır. Kişinin bilmemesi onun öyle olduğu anlamına gelmez. 7- İblis melek midir, cin midir? Bakara-34'e göre melek, Kehf-50'ye göre ise cindir. Cevap: Ayeti Kerimenin orijinalinde, Doğrusu “İblis Melek ti”dir. Yanlış tercüme var Bakara-34. Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu. Kehf-50. Hani biz meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis'ten başka hepsi saygı ile eğilmişlerdi. İblis ise (cinlerdendi) doğrusu (cinlerden oldu) da Rabbinin emri dışına çıktı. Şimdi siz, beni bırakıp da İblis'i ve neslini, kendinize dostlar mı ediniyorsunuz? Hâlbuki onlar sizin için birer düşmandırlar. Bu, zalimler için ne kötü bir bedeldir! Cevap: ayetin içinde de müdahale ettiğim gibi İblis cinlerdendi değil doğrusu: “İblis cinlerden oldu” olacaktır. Tercüme hatası var. 8- İslam'da Vasiyet geçerli midir? Cevap: Evet, vasiyet geçerlidir ve en fazla 1/3 tür. Bakara-180'de ölümü yaklaşanlar için vasiyet etmek şart koşulmuşken, Cevap: Evet herkesin yanında vasiyet bulundurması gereklidir Nisa/ 11-12 ayetleriyle vasiyetin bir hükmü kalmamış, miras taksimi zorunlu kılınmıştır. Cevap: Bu ayette vasiyet ve borç yerine getirildikten sonra kalan miras, varislerindir demektedir. Bakara-180. Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır (mal) bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya meşru bir tarzda vasiyette bulunması -Allah'a karşı gelmekten sakınanlar üzerinde bir hak olarak- size farz kılındı. Ayete ilaveten, Muhammed'in Veda Hutbesinde şöyle dediği yazılıdır: “Mirasçı için ayrıca vasiyet etmeye gerek yoktur.” Cevap: Elbette mirasçı için vasiyete ihtiyaç yoktur. Zaten o vasidir. Vasiyet ise diğer akrabalar içindir. Sen anlamamaya yemin mi ettin? 10- Allah herşeyi bilir mi? Gaybı bilen yalnızca Allah'tır” ayetlerine rağmen Enfal/ 65-66 da Allah'ın bir Müslüman'ın kaç düşmana bedel olduğunu ancak savaştan sonra bilebildiği anlaşılıyor. Enfal-65. Ey Peygamber! Müminleri cihada teşvik eyle. Eğer sizden sabredecek yirmi kişi olursa iki yüze galip gelirler ve eğer sizden yüz kişi olursa kâfirlerden bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar hakkı ve akıbeti düşünmeyen anlayışsız bir kavimdirler. Enfal-66. Şimdi Allah sizden yükü hafifletti ve sizde bir zaaf olduğunu bildi. O halde sizden sabredecek yüz kişi olursa iki yüz düşmana galip gelirler, sizden bin kişi olursa Allah'ın izniyle iki bin düşmana galip gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir. Cevap: Aynı ayetin nüzulü yani inmesi devam ediyor. Müslümanlar savaşa girmiş değil. Müslümanların itirazına binaen bu ayeti kerime 65. Ayeti Kerime'den sonra geliyor. Sorumluluk ve güç hafifletiliyor. Ayetin iniş nedenini siz bilmediğiniz için çelişki varmış gibi algılıyorsunuz.
  8. Hakka suresi 40. ve tekvir suresi 19. ayetleri aynı ibarelerle "İNNEHU LEKAVLUN RESULİN KERİM" mealen "MUHAKKAKKİ O KERİM BİR ELÇİNİN SÖZÜDÜR" şeklinde kur'anda yer almaktadır.Kur'an Allah azze ve cellenin kelamı olduğuna göre bu ayetlerdeki kerim elçiler kimlerdir? sorusu karşımıza çıkmaktadır. Maalesef bugün karşımıza çıkan acı bir tablo bu ayetlerin siyak ve sibakına bakılmadan kur'anın muhammed as mın sözü veya cebrailin sözü olduğuna dair "kuran merkezli düşünce" adı altında geliştirlmeye çalışılmaktadır. Kur'anın Allah cc nin kelamı olduğu yolunda hiçbir müslümanın kuşkusu olmadığı halde ayetteki "resul" kavramının içeriğini kavramayamayan bazıları "kur'anın kaynağı sorunu" şeklinde bir sorun çıkarmaya çalışmaktadırlar. Konu ile ilgili ayet mealleri şunlardır. Tekvir s ayet 15 ile 21 arası 15- Artık hayır; yemin ederim (gündüz) sinip (gece) dönen (gezegen)lere, 16- Bir akış içinde yerini alanlara; 17- Kararmaya ilk başladığı zaman, geceye andolsun, 18- Ve nefes almaya başladığı zaman, sabaha; 19- Şüphesiz o (Kur'an), üstün onur sahibi bir elçinin gerçekten (Allah'tan getirdiği) sözüdür; 20- (Bu elçi,) Bir güç sahibidir, arşın sahibi Katında şereflidir. 21- Ona itaat edilir, sonra güvenilirdir.
  9. Allah (cc) Kuran’da ” Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Eğer o Allah’tan başkası tarafından indirilmiş olsaydı, onda birbirini tutmayan çok şeyler bulunurdu.” ( Nisa 82. ayet ) buyurmaktadır. Aslında okuyuculara tezat- çelişki gibi gözüken ama temelinde tefsir ilminin bilinmemesinden kaynaklanan bu konunun dört ana sebebi vardır: 1- Bildirilen meselenin safhalarının bulunması: Mesela insanın yaratılış safhaları : Toprak ( Âli imran :59 ), balçık ( Hicr :26 ), nutfe ( nahl :4 ) gibi yaratılışın çeşitli safhalarından bahsedilmesi . 2-Konu farklılıklarının bulunması: Mesela “Kadınlar arasında adaleti gerçekleştirmede endişe ederseniz, bir kadınla evlenin.” ( Nisa 3. ayet ) ayeti ile ” Ne kadar isteseniz de kadınlarınız arasında adalet yapamazsınız.” ( Nisa 129. ayet ) ayeti arasında bir fark yoktur. Birinci ayet hukuki bir meseleyi anlatırken ikinci ayet kalpte duyulan bir temayüle işaret etmektedir ve aslında her iki ayette sonuçta tek eşliliği tavsiye eder. 3- İşin iki farklı yönünün olması: “Attığın zaman sen atmadın, lakin Allah attı.”( Enfal 17. ayet )Yani ey Muhammed kumu sen attın ama isabet ettiren Allah’tı! Hedefi tam on ikiden vuran ve vurdurtan , o olayı – mucizeyi asıl sana yaptırtan, hatırlatan Allah’tır , O’nu unutma ve O’nu an ! 4- Kelimenin hakiki veya mecazi anlamda kullanılması: Mesela :” Kıyamet günü insanları sarhoş görürsün, halbuki onlar sarhoş değillerdir.” ( Hac 2. ayet ) Sarhoş ” kelimesi birinci de mecazi ( sarhoş gibi; Korkudan yalpalar, titrer, akıl dışı fiiller yapar), ikincide gerçek manada ( Yani onlar sarhoş değil, ama ürkek, korkaklar o nedenle öyle görünüyorlar ) kullanılmıştır! Kuranın orjinal dili Arapça olduğu için en iyi Arapça olarak anlaşılır. Çeviride daima anlam kaybı olur. Bu zaten evrensel bilinen bir şeydir. Bazı kelimelerin ya da ifadelerin başka dillerde tam karşılığı yoktur. Ayrıca gramer gibi şeyleri çeviriye iyi yansıtamazsın. Mesela ingilizce bir espiriyi Türkçeye çevirdiğinde bu espiri Türkçe de hiç komik olmayabilir. Bu yüzden her metin en iyi orjinal dilinde anlaşılır. Bu kişi Arapça bilmediği için: -hud suresinin ikinci ayetini meale bakarak peygamberin sözü diye anlayıp Kuran'da bir gaf olduğunu sanacaktır. -nebe suresinin 33. ayetini meale bakarak değerlenidirerek Kuranı sapıkça bir kitap sanacaktır. -bakara suresinin 34. ayetinde şeytanın da bir melek olduğunu sanıp Kuranda çelişki olduğunu sanacaktır. -fussilet suresinin 11. ayetinde bilimsel hatanın olduğunu sanacaktır.
  10. Beni etkileyen Levh-i Mahfûz Kur'an'da geçen Ümmü'l-Kitap (Kitapların Anası, Ana Kitap), Kitabun Mübin (Apaçık Kitap), Kitabun Hafîz (Koruyan Kitap), Kitabın Meknun (Saklanmış Kitap), İmamun Mubin (Apaçık İnen Kitap) ve sadece kitap ifadeleri Levhi mahfuz ile ilişkili bulunan ifadelerdir. Buruc suresi 22. ayetinde Kur'an'ın Levh-i Mahfûz'da bulunduğu ifade edilir.(Buruc: 22)[2], ancak hiçbir tanım getirilmez. Bazı ayetlere göre Levh-i mahfûz içinde hiçbir şeyin eksik bırakılmadığı (En'âm: 59), olacak şeylere ait bilgileri saklayan (Kaf: 4), yeryüzü ve insanlarla ilgili tüm olay ve oluşların yazılı bulunduğu (Hâdid: 22) her şeyin sayılıp tespit edildiği (Yasin: 12), gökte ve yerdeki tüm gizliliklerin açıkça belirtildiği (Neml: 75), temiz yaratılan meleklerden başka kimsenin dokunamayacağı apaçık, korunmuş, koruyan, saklanmış ve ana kitap'tır. İsrâ Sûresi 58. ayetde de "Bu, Kitap'ta (levh-i mahfuz'da) yazılıdır." şeklinde yer almaktadır. Demekki Kur'an Çelişki yokmuş Eğer o, Allah’tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı. (Nisâ: 82) Soru Kendinde cevabı veriyor zaten
  11. 1. Masaüstünden Bilgisayarım‘ı tıklayın. 2. C: sürücünde Windows klasörünü çift tıklayın. 3. System32 klasörünü çift tıklayın. 4. C:WindowsSystem32 klasöründe GroupPolicy klasörünü bulun. Eğer bu klasör görünmüyorsa klasör gizli demektir. 5. Windows 7 gizli dosyaları gösterme için şu adımları yapın. 6. Klavyenizden alt tuşuna basın. 7. Yukarıda beliren Araçlar menüsünden Klasör Seçeneklerini tıklayın. 8. Görünüm sekmesini tıklayın. 9. Görünümde şu değişiklikleri yapın - Gizli dosya, klasör ve sürücüleri göster işaretleyin - Korunan işletim sistemi dosyalarını gizle (önerilen) işaretini kaldırın. 10. Uygula butonu sonra da Tamam’ı tıklayın. Şimdi C:WindowsSystem32 altında GroupPolicy klasörü görünecektir. Bu klasöre girin. 1. Machine klasörüne girin. 2. Registry.pol dosyasını silin veya GroupPolicy klasörünün tamamınıda silebilirsiniz. 3. Bilgisayarı yeniden başlatın. Bilgisayar yeniden başladığında portalsepeti illetinden kurtulmuş oluduğunuzu göreceksiniz.
  12. LaRsiE_ doğum gününüz kutlu olsun!

  13. LaRsiE_

    RUHUM!

    bizim yerimiz yeryüzü değil,biz bu memlekette yabancıyız,kimsesiziz,yalnızız,yabancıyız... Çok güzel di teşekkürler
  14. R read : Shell’de monitörde girilen girdiyi oku reboot : Sistemi yeniden baslat (bak. init 6) reset : Shell ayarlarini eski ayarlara getir return : Bir fonksiyonun hesapladigi degeri geri vermesi icin gereken komut rlogin : Uzaktaki bir bilgisayara baglan (bak. telnet) rm : Dosyayi sil rmdir : Dizini sil (dizinin bos olmasi sarti ile) rpm : Redhat Packet Manager (ama genelde bütün Linux distrolari tarafindan desteklenir) S select : Secenek secimi set : Deger ver sh : Bourne Shell shift : Kaydir shutdown : Sistemi kapat (bak. init 0) sleep : Belli bir süre ara ver sort : Siralayarak göster split : Bir dosyayi parcalara ayir startx : X-Server baslat su : Baska bir kullanici adiyla gir ( option verilmezse root sifresi vermek gerekir) sudo : Bir komutu root gibi calistir (tabii "sudoers" dosyasi buna izin veriyorsa, normal bir kullanicinin sudoers’i okumaya hakki yoktur). T tail : Bir dosyanin son satirlarini göster (standart 10 satir). (bak. head) talk : Sisteme kayitli olan baska bir kullanici ile sohbet et tar : Arsiv programi tcsh : Ilerletilmis bir C-shell telnet : Uzak bir bilgisayara baglan then : if kosulu saglaniyorsa bundan sonraki komutlari calistir time : Bir komutun ne kadar süre harcadigini göster test : Bir kosulu test et top : Process’leri görüntüle touch : Dosyanin degistirilme zamanini degistir traceroute : Router takibi true : Boolean tipindeki "dogru" degeri U umask : Bir dosya icin standart haklar belirle uniq : Siralanmis bir dosya icinde birden fazal ayni satirlari ele umount : Baglanmis bir aleti sistemden geri cöz (hayir komutu yanlis yazmadim ;o) komutun ismi "unmount" degil) unalias : alias’la degistirilmis komut aliaslarini geri cevir unrar : Bir Arsivleme programi until : Bir komutlar blogunu belli bir kosula kadar uygula unzip : Arsiv programi useradd : Sisteme yeni bir kullanici ekle userdel : Sistemden bir kullanici sil users : Su anda sisteme kayitli olan kullanicilari göster V vi : (bak.vim) vim : Bir editör programi visudo : sudoers dosyasi üzerinde calis W w : Hangi kullanicinin o anda hangi komutu calistirdigini ya da hangi programi kullandigini göster wait : Belli bir process’i bekle wall : Bütün kullanicilara mesaj yolla wc : Harf, kelime ve satir sayma komutu wget : Belli bir sayfa icerigini agdan lokal PC ye indir whatis : Bir komutun ne ise yaradigini göster whereis : Ara which : Ara while : Komutlari belli bir kosula kadar döngü halinde calistir who : Sisteme kayitli olan kullanicilari göster (bak. finger, w) whoami : Kullanicinin kendisi hakkinda bilgi windowmaker : Bir destkop wine : Windows Emulator programi wish : Windowing Shell write : Bir kullaniciya mesaj gönder X xanim : Bir media player xmms : MP3 player xterm : X Terminal Y yast (sadece SuSE) : Sistem ayarlari yapmak icin GUI’siz bir tool (yet another setup tool) yast2 (sadece SuSE) : Sistem ayarlari yapmak icin GUI’li bir tool you (sadece SuSE) : YaST online update Z zip : Arsivleme programi
  15. F false : Boolean tipinde "yanlis" degeri fdformat : Disket formatla fdisk : Bellegi bölme programi fg : Programi ön plana al fgrep : (bak. egrep, grep) fi : if kosulunun sonu (bak if) file : dosya hakkinda bilgi ver find : Belli bir dosyayi dizinlerde ara finger : Sisteme kayitli olan kullanciliari göster ya da kullanici hakkinda bilgi ver for : Belli komutlari belli bir kosula kadar döngü seklinde calistir ftp : Dosya transfer programi (ftp = file transfer protocol) fvwm : Linux icin yapilmis bir desktop programi (bak. fvwm2, gnome, kde ...) fvwm2 : (bak. fvwm) G g++ : C++ derleyicisi (C++ compiler) gcc : GNU C derleyicisi gnome : (bak fvwm) grep : (bak. egrep , fgrep) groupadd : Yeni bir grup olustur groupdel : Grup sil groupmod : Grup üzerinde degisiklikler yap groups : Kullanicinin bagli oldugu gruplari göster grub : Bir cesit Linux Bootloader (bak. lilo) gunzip : (bak. gzip) gvim : vi editörünün GUI (graphical user interface) versiyonu gzip : Bir arsivleme programi H halt : Sistemi durdur head : Bir dosyanin ilk satirlarini göster (standart 10 satir) (bak. tail) help : Shell komutlarini göster history : Kullanicini o zamana kadar kullandigi komutlari göster host : Bir bilgisayarin adini sor hostid : sistemin host kimligini göster hostname : sistemin host adini göster httpd : Apache server’i baslat httpd2 : Apache 2 server’i baslat I id : Kullanicini kullanici kodunu , bagli oldugu gruplarin kodunu göster if : "eger" kontrolu ifconfig : Ag kartini ayarla init 0 : Sistemi kapat ( bak. halt, shutdown, poweroff) init 1 : Sistemi tek kullanicili modus’a gecir (bak. init S, init s) init 2 : Sistemi lokal cok kullanicili modus’a gecir init 3 : Sistemi tam aga bagli sekilde ve cok kullanicili modus’a gecir init 5 : Sistemi tam aga bagli sekilde, cok kullancili ve GUI’li modus’a gecir init 6 : Sistemi yeniden baslat init S : (bak. init 1) init s : (bak. init 1) J jar : Java arsiv java : Java Virtual Machine (JVM) javac : Java Compiler javadoc : Java dokumanlari olustur jdb : Java Debugger jikes : IBM tarafindan sunulan ve javac’tan daha hizli olan bir Java Compiler joe : Bir editör programi K k3b : KDE’de GUI’li bir CD kopyalama programi kaffeine : KDE CD, VCD, DVD vs. oynatma programi kate : Bir KDE editör programi kbear : Bir KDE FTP programi kcalc : Bir KDE hesap makinesi programi kde : KDE destop kernelversion : Hangi kernel versiyonu kullanildigini göster kmail : KDE Mail programi konqueror : KDE internet browser konsole : Yeni bir konsol ac kopete : Bir KDE multiple messenger programi kill : Process bitir killall : Bütün process’leri bitir kwrite : Bir KDE editörü L last : Sisteme son kayit olan kisileri göster less : Herhangi bir ciktiyi monitörde sayfa sayfa göster (bak. more) lilo : Bir Linux Bootloader (bak. grub) ln : Dosyalar ya da dizinler arasinda link olustur logname : login ismini göster logout : Sistemden ayril (eger login shell’le girildiyse) lpr : Dosyayi basilmasi icin yaziciya gönder lprm : Yaziciya gönderilen dokümanlari sil ls : Dizinde bulunan dosyalari listele lsmod : Yüklenmis modullari listele M mail : Kullancillar arasinda mail yazmayi mümkün kilan mail programi make : C programini belli bir kurala göre derleyen komut man : Manual sayfalar dokümanlari mcedit : Bir editör programi mkdir : Yeni bir dizin olustur modprobe : Kernel’a bir module eklemek ya da ondan silmek icin mozilla : Netscape’in open source versiyonu ve gercekten harika bir web browser more : (bak. less) mount : Bir aleti bagla mv : Dosyayi kaydir ya da ismini degistir (dikkat: cok tehlikeli bir komut bence) mysql : MySQL veritabani programi N nedit : Bir editör programi newgrp : Yeni bir gruba gir netstat : Ag baglantilarini görüntüle netscape : Bir web browser nl : Bir dosyayi satirlari numaralandirarak göster nslookup : DNS (domain name system) sorgusu O opera : Hizli bir web browser P passwd : Sifre degistir perl : PERL interpreter php : PHP interpreter pine : Bir mail programi ping : Baska bir bilgisayara ulasabilme sorgusu poweroff : Sistemi kapat (bak. init 0) ps : Calisan process’leri göster pwd : Icinden bulunulan dizini göster Q quanta : Güzel bir HTML editörü
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.