Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

özedönüş

Φ Yeni Üyeler
  • İçerik Sayısı

    5
  • Katılım

  • Son Ziyaret

özedönüş - Başarıları

Çaylak

Çaylak (2/14)

  • İlk İleti
  • İçerik Başlatan
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. İlgi ve alakanız için ben teşekkür ederim sn demirefe.Gerçeği beraber bulabilmek ve bunları bilimin tarafsız aydınlığından paylaşmak üzere diyelim.
  2. Buradan varmakta olduğum çok da değişik bir durum yok.Kafamda bu konuda sorular bulunmaktadır.Kaynakların bilgi çeşitliliği sebebiyle içinden çıkamadığım için bu tip forumlarda belki de değişik bir bilgi bulabilirim diye yazdım.Vermiş olduğunun bilimsel bilgi de benim için yeni bir bilgi oldu.Bazı hastalıklara erkek çocukların daha erken yakalandığı konusunda.. Teşekkür ederim.Araştırma sadece yapıyorum.
  3. Hz. Muhammed’in 25 yaşlarında iken o esnada 28 yaşlarında dul bir soylu olan Hz. Hatice evlendikten sonra en kızı çocuğu olan Abdullah’ın 611 yılında yani peygamber 41, Hz. Hatice ise 44 yaşında iken doğduğu bilinmektedir. Aradan geçen 8 sene boyunca başka bir kadınla evlenmemesinden dolayı yeni bir çocuğunun olmaması yine anlaşılabilir.622 yılından sonra yeni evlilikler yaptığında 52 yaşlarında idi. ne var ki bundan sonra hiç yeni çocuğu olamıyor. Buradan dört ihtimal çıkıyor. 1.İhtimal: 52 yaşın artık “çocuk yapamama yaşı” olduğu ihtimali. Yani “peygamber 52 yaşından sonra takatten düşmüştür” demektir. Biyolojik veriler bunu doğrulamıyor. 2.ihtimal: Peygamber belli bir yaştan sonra kısır olması ihtimali. Onun için çocuğu olmadı. Bu ihtimali güçlendirebilecek en önemli tespit aksini düşünmemenin zorluğudur. Yani aralarında Ümmü Seleme gibi eski çocukları olan dul kadınlar da dâhil tüm eşlerinin kısır olduğu sonucuna varmanın zorluğudur. 3.İhtimal: Hz. Peygamberin Hz. Hatice’den sonra evliliklerinde cinsel yakınlaşmanın yaşanmaması olması ihtimali. Hadis literatürü bunu kabul etmez. Kuran da en azından yasaklayan bir konumda görülmüyor. Diğer yandan Mariye’den olma Hz. İbrahim’in doğmuş olduğunun söylenmesi de kısırlık ihtimalini azaltıyor. Hem de bu doğum esnasında peygamber 58 yaşlarındadır. Hala da güçten düşme olduğu söylenemez. Gerçi Bir kısım kaynaklara dayanarak ibrahimin peygamberden olmadığını söyleyebilirsiniz. O zaman bu ihtimal aha da güçlenir. 4.İhtimal. Kuranda bu düzeyde bilgiler olmadığından, hadis liteatürü ile peygamberi anlamak yanlış kıyaslamalara götürecektir. Bu durumda, evlikleri ve yaşları konusunu da her türlü bilgi gibi “yanlış ihtimalli” olarak göreceğiz. Hz.Muhammedin neden çocukları olmadığı konusu da bizi o zaman pek bağlamayacaktır. Ben dördüncü ihtimali tercih ediyorum. Siz ne düşünüyorsunuz?
  4. Duymak istediğimi arıyordum.Ama nedenbu istek vardır.Çünkü bana anlatılan olay ile kureyzada anlatılan birbirleri ile çelişiyordu.Hadislerin sahihlik derecesi üzerinde islam bilginler içinde bir ittifak yok.Klasik dönemde senet sağlığı ön planda tutulmasına rağmen modern dönemlerde metin sağlığı da dikkate alınıyor.Yani anlatıaln bir haberin kuran bütünlüğünden çıkarılmış islamın genel prensipleri ile çelişip çelişmediği..Bu prensiplerin de kişisel görüş ürünü olduğunu söyleyebilirsiniz.Ama neticede uzun haber eleme sonrası ortaya çıktığı için elemeye tabi tutulduğu için dikkatle üzerinde durulmalı ve tarihi belirsizlik olarak tartışmalı halinde bıraklamlıyız.Karar vermemeliyiz. Kuranın buna teşvik edip etmediğine gelince açık bir durum görülmüyor.En azından 800-900 ölüden,islam savaş hukuku ile çelişen konulardan bahsetmediğini görüyoruz.Ki olsaydı zaten bahsederdi.27.Ayeti savaş halinde olan iki grubtan birine gösterieln savaş stratejisi olarak görülebilir.Savaş halinde olmayan bir gruba da şamil olduğu anlamı çıkmıyor.Nasıl çıkarılabilir sizce?
  5. Kureyza Meselesi şu ana kadar islam dışı kesimlerin eleştiri ve hakarete varan tespitleriyle ele alnıyor,müslümanların "bu ceza Tevrata göre idi" demleri ile de bitiyordu.Doğrusu içimde devamlı bir sıkıntı vardı.bu haberin sağlıklı olamayacağını düşünüyor ama elimde eski eserlerde bulunan bir kaynak yoktu.İşte böyle bir kaynağı gösteren bir çalışma buldum. W. N. Arafat ele almış ve Hamit aydın tarafından tercüme edilmiştir.Makaleyi özetleyerek burada sunuyorum. 1. İbni İshakın bu konuda istifade ettiği ravilerin çoğu kureyza soyundan gelen medineliler olmuştur.Oysa, bu geç dönem ve kesin olmayan kaynaklar yerine, olaylarla eşzamanlı ve tümüyle sahih bir kaynak olan Kur’an yer almalıdır. Ahzab Suresi’nin 26. ayetinde, anılan olaya çok kısa bir atıf var: "Allah kitap ehlinden olup müşriklere yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine büyük bir korku saldı. Siz onların bir kısmını [ferîqan] öldürüyor, bir kısmını da esir ediyordunuz”. Ayette –görüldüğü üzere– öldürülenlerin sayısıyla ilgili herhangi bir bilgi yoktur. 2. Alimlerin ve tarihçilerin, hikayenin İbni İshak versiyonuna yaklaşımları, ya tereddütler karışmış bir kabullenme, ya da en azından iki önemli vak’ada görüldüğü gibi yargılama ve açık bir şekilde red olmuştur. Çağdaşlarından, ilk hadiscilerden ve fıkıh alimlerinden biri olan Mâlik, net bir biçimde onu “yalancı”, “deccâl”ve “rivayetlerini Yahudilerden alan” birisi olarak tanımlamıştır.Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse, Malik, kendi kriterlerini uygulayarak, İbni İshak’ın rivayetlerinin doğruluğundan şüphe etmiş ve yaklaşımını kabul etmemiştir. 3. Daha sonraki bir dönemde, İbni Hacer, Malik’in, İbni İshak’ı suçlamasının temel noktalarını açıklamıştır. Onun dediğine göre,20 Malik, İbni İshak’ı suçlamıştır, çünkü o, Peygamber’in gazvelerine dair yazdıklarını, Medine’de yaşayan Yahudi torunlarına başvurarak, Yahudi ataları tarafından kendi bakış açılarıyla aktarılmış olan şekilleriyle elde etmiştir. İbni Hacer21 bahsi geçen meseleleri “Kurayza ve Nadir hakkındaki acayip rivayetler” şeklinde güçlü bir ifadeyle tanımlayıp reddetmiştir. Bu sarih redden daha mahküm edici bir şey olamaz. 4. İnsan şöyle düşünmekten kendini alamaz: Bu olayla ilgili olarak eğer 600 ya da 900 kişi öldürülmüşse, bu vak’anın önemi çok büyük olurdu. Kur’ân’da bu hususla ilgili daha net açıklamalar, ibretler ve öğrenilmesi gereken dersler yer almalıydı. Yok eğer sadece, suçlu [savaşmış] liderler öldürülmüşse, bunun sonucunun Kuran’da basit/kısa bir açıklamayla yer alması tabii olacaktır. Kaynaklar hakkında söylenecek son söz: bunlar ne ilgiye şayan, ne de itimat edilir durumdadırlar. Tespitler çok geç bir dönemlere aittirler. Bu nedenle, rivayeti reddetmek için gerekçeler şöyle sıralanabilir: Rivayetin etrafındaki şüpheler 1. Yukarıda belirtildiği gibi, Kuran’da, bahsi geçen rivayetlere yapılan atıflar çok kısa olup çok sayıda insanın öldürülmesi ile ilgili herhangi bir ifade yoktur. Savaş söz konusu olduğunda, yapılan atıf fiilen savaşanlara yöneliktir. Kuran, tarihçilerin herhangi bir şüphe duymaksızın kabul edecekleri tek kaynaktır. O, [olayla] eş-zamanlı bir metin olup, birçok inandırıcı sebepten dolayı, olayın, sahip olduğumuz en sahih versiyonudur. 2. İslami hükümlere göre, sadece ihanetten sorumlu olan kişiler cezalandırılır. 3. Bu kadar çok sayıda kişiyi öldürmek, İslam’ın adalet anlayışına ve Kuran’da geçen “Hiç bir günahkâr başkasının günahının sorumluluğunu yüklenmez” temel ilkesiyle taban-tabana zıttır. Rivayete göre gayet açıktır ki, liderler sayılıydı ve isimleri iyi biliniyordu. 4. Bu rivayet ayrıca savaş mahkûmları ile ilgili Kuran’daki hükümlerin zıddınadır. Kur’ân hükmüne göre esirler ya doğrudan serbest bırakılmalı ya da fidye karşılığında salıverilmelidirler. 5. Beni Kurayza’dan önce ve sonra gene birer savaş sonrası teslim alınmış diğer Yahudi gruplarına müsamahakâr davranılarak Medine’den çıkıp-gitmelerine izin verilirken, Beni Kurayza’nın katliama tabi tutulması ihtimali zor bir durumdur. Nitekim Ebu Ubeyd b. Sallâm, Kitâbu’l-Emvâl’inde şöyle bir rivayete yer verir: Hayber Müslümanlar tarafından fethedildiğinde, Hayber halkı içinde öyle bir aile/sop vardı ki, Hz. Peygamber’e çirkin hakaretlerdeki aşırılığıyla şöhret bulmuştu. Hz. Peygamber o gün onlara azarlama sınırlarını geçmeyecek şekilde şöyle hitap etti: “Ey Ebu’l-Hukayk’ın çocukları! Ben sizin Allah ve O’nun Elçisi’ne olan aşırı düşmanlığınızı biliyorum. Fakat bu husus, [geçmişte] kardeşlerinize muamelede bulunduğum gibi size de aynı muamelede bulunmama mani olmayacaktır” [Yani sizi bu kin ve düşmanlığınızdan dolayı yargılayacak değilim]. Bu olay, Beni Kurayza olayından sonra vuku bulmuştu. 6. Eğer, yüzlerce insan pazarda öldürülmüş ve bunun için hendekler kazılmış ise, bununla ilgili herhangi bir iz’in olmaması, bahsi geçen yere işaret eden herhangi bir referansın ya da yazının olmaması çok ilginçtir. 7. Bu katliam gerçekten olmuş ise, fıkıh alimleri bunu bir emsal karar olarak kabul edeceklerdi. Gerçekte ise, durum bunun tam tersinedir. Fıkıh alimlerinin yaklaşımı ve hükümleri, bunun zıddına olarak “Hiç bir günahkâr başkasının günahının sorumluluğunu yüklenmez” şeklindeki Kur’ânî öğretiye daha uygundur. Nitekim, Ebu Ubeyd b. Sellâm, bir siret veya biyografi kitabı olmaktan çok bir fıkıh ve fetva kitabı olan Kitab-ul Emval’inde26 konuyla ilgili çok önemli bir olay kaydetmektedir: İmam El-Evzaî zamanında, Abdullah b. Ali’nin (Abbasi lider) vali olduğu bir dönemde, Lübnan’da Kitap Ehli’nden bir grup olay çıkarmıştır. Vali isyanı bastırmış ve sorun çıkaran topluluğun sürgüne gönderilmesi emrini vermiştir. El-Evzai, toplumun ileri gelen müçtehidi yetkisiyle hemen bu kararı reddeder. Bu tavrıyla ilgili gerekçesi ise, isyan olayının, anılan tüm topluluğun iştirakiyle gerçekleşmemiş olmasıdır. “Bildiğim kadarıyla, az sayıda kişinin yaptığı bir hata nedeniyle çok kişiyi cezalandırması Allah’ın bir sünneti değildir, aksine O’nun sünneti çok kişinin yaptığı hata nedeniyle az kişinin cezalandırılmasıdır.” Eğer İmam el-Evzai, Beni Kurayza’nın kılıçtan geçirilmesi rivayetini kabul ediyor olsaydı, bunu bir emsal olarak kabul edecek ve Abdullah b. Ali ile temsil edilen otoriteye karşı itiraz edemeyecekti. El-Evzai’nin, İbn İshak’ın genç bir çağdaşı olduğu da unutulmamalıdır. 8. Kurayza rivayetinde, aktif düşmanlık yapan kişiler olarak tanımlanan bazı şahısların öldürüldüğü rivayet edilmiştir. Bunların ihanete sebep oldukları için cezalandırılmaları makul bir sonuçtur. Buradan bütün kabilenin cezalandırıldığı sonucu çıkarılmamalıdır. 9. Rivayetin ayrıntıları tamamen Yahudilerin mahrem konuşmalarından oluşmaktadır: Kuşatılmış durumda iken kendi aralarında yaptıkları müzakereler, liderleri olarak Kab b. Esed’in tiradı, bu konuşmada müslümanlara karşı son bir umutsuz eylem yapmak üzere kendi kadınlarını ve çocuklarını öldürme önerisini getirmesi... [bütün bunların Yahudi kaynaklı olması kaçınılmaz olmaktadır]. 10. Kurayza’nın soyundan gelen kişilerin kendi atalarını yüceltmek istemeleri gibi, olayla ilişkili olan Medinelilerin soyundan gelenler de aynı şekilde hareket etmişlerdir. Olayın, Sa‘d b. Mu‘az’ın Kurayza aleyhine verdiği kararla ilgili olan kısmı, Sa‘d’ın soyundan gelen bir kişi tarafından rivayet edilmektedir. Bu rivayete göre, Peygamber, Sa‘d’a şöyle buyurmuştur: “Sen, yedi kat semadan (ilham edildiği üzere) onların üzerine Allah’ın hükmü ile hükmettin.” Şu bir gerçektir ki, atalarını yüceltmek ya da başlangıçta İslam’a karşı olanları temize çıkarmak amacıyla, sonraki nesillerce birçok hikaye uydurulmuş, bu rivayetlerin çoğu da İbni İshak tarafından rivayet edilmiştir. 11. Diğer detayların da kabul edilmesi zordur. Yüzlerce insanın Beni Neccâr’lı bir kadına ait tek bir evde hapsedilmiş olması nasıl mümkün olabilir? 12. Bu kabul edilemez katliam rivayetinin gerçek kaynağı, Medineli Yahudilerin soyundan gelen kişiler olup, İbni İshak bu “garib/acayip rivayetleri” oradan almıştır. Böyle yapmakla, İbni İshak diğer alimlerden ve tarihçilerden ciddi eleştiriler almış ve Mâlik tarafından deccal olarak nitelendirilmiştir. Rivayetin kaynakları, bu yüzden, fazlasıyla şüpheli olup haberin ayrıntıları, İslam’ın ruhuna ve Kuran’daki ayetlere taban tabana zıttır. Güvenilir kaynak eksikliği olup, çevresel kanıtlar rivayetleri desteklememektedir. Bunun anlamı, rivayet şüpheli olmaktan da öte bir niteliktedir. -http://www.nidadergisi.com/- Bu olayı devamlı içim sıkılarak takip ediyordum.Bu makale ile birçok sıkıntım giderdi.İslami kaynakları ne kadar çok fazla okumam gerektiğini anlıyorum.Kim ne derse desin itirazlar yabana atılır cinsten değil. Uydurmanın sebebine gelince,ravilerin yahudi torunları olması ve sadın torunu olmasıdır.Bunu bizzat makale açıklıyor.Ancak ben bunun da emevi politikasını bir ürünü olabileceğini düşünüyorum.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.