Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

phantom_lord

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    204
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    2

phantom_lord son kazandığı tarih 1 Mart 2011

phantom_lord en çok beğeni kazanandı!

2 Takip eden

phantom_lord - Başarıları

Ortak

Ortak (7/14)

  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • İçerik Başlatan
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra

Son Rozetler

35

İçerik İtibarınız

  1. Kutlarım... Daha mükemmel yazılamazdı...
  2. Çabuk karar veriyorsunuz... Çok çabuk.... Yanlış... Çok yanlış...
  3. Ergenekon davası asla bitirilmeyecek, aydınların ve toplumun üzerinde demoklesin kılıcı olarak sürekli sallandırılacak, balon bir davadır. En başından beri bunu söylüyoruz. Bu davada hiç kimsenin darbecileri yargılamak suçlarının cezalarını vermek gibi bir niyeti yoktur. Eğer öyle olsaydı en başta Kenan Evren'in o kişiler araasında olması gerekirdi. Sonra e muhtıra veren Yaşar Büyükanıt'ın orada sanık sandalyesinde oturması gerekirdi. Öyle olmadı "netekim". İlk günden beri söylüyoruz biz bunları. Bakın anayasa değişikliklerini de yaptı hükümet? Kenan Evren ve saz arkadaşlarının önündeki yargılanma engeli de "güya" kalktı? Gerekli suç duyuruları da yapıldı 13 Eylül itibariyle? Hala yaprak kımıldamıyor "netekim". Siz şimdi diyorsunuz ki darbelerle uzaktan yakından alakası olduğunu düşünmediğim bir gazeteciyi, Ahmet Şık'ı içeri aldılar, tutukladılar... Ben de size ısrarla ve tekrar diyorum ki: "Ahmet Şık'ı tanımam. Bir yazısını bile okumuş değilim. Kendisi, fikirleri, başardıkları, başaramadıkları beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Varsa gerçekten somut bir kanıt Ahmet Şık'ın darbe destekçisi planlayıcısı uygulayısıcı ya da terör örgütü üyesi olduğuna dair tek bir somut delil, tamam o zaman, doğrudur gözaltına alınması. Ama eğer mevzu başkaysa, tek adamlık özlemi yatıyorsa birilerinde, en ufak bir çatlak ses duymaksızın Abdülhamitvari bir sulta özlemi içindeyse ve o nedenleyse bütün bu "ETÖ" saçmalığı ve mahkeme komedyası, orada duralım... Suçluluğu kanıtlanana kadar herkes masumdur kimseyi suçlu olarak addedemeyiz "netekim". Dediniz ki başka 28 Şubatlar olmasın, başka 12 Eylüller yaşanmasın ondandır bu yargılamalar... Ben de istemem yaşanmasın askeri darbeler. Asker günlük siyasetten uzak dursun evet ama ülke savunması için gerektiğinde kafa da yorsun ülkede ve dünyada olup bitene... Kendi içinde... "1000 yıl sürecek 28 Şubat sultası, tiranlığı oluşturmak istediler, Ergenekon davasıyla amaçlanan şey bu oyunu bozmaktır" dediniz. Ben de diyorum ki size "1000 yıl sürecek korku imparatorluğudur ufukta görünen bu gidişle. Gözaltılar, tutuklamalar, cezaevinde tecritler vs..." Bitmeyecek bu dava, bitirilmek istenmiyor çünkü. Amaç at koşturmak dilediğice "dört nala gelip Uzak Asya'dan ve Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan" bu "MEMLEKETTE"... Tekrar söylüyorum, bu kez bir kerecik olsun sağduyulu okuyun yazdıklarımı. İnsanları bir şeylerle itham etmek kolaydır, önemli olansa ispatıdır. Amaç sadece lekelemekse bir insanı yalan yanlış uydurma kaynaklarla çok kolaydır bunu yapmak... İlhan Selçuk, Mehmet Haberal, Mustafa Balbay, bazı "EMEKLİ" kuvvet komutanları ve muvazzaf subaylar... Haydi İhan Selçuk öldü... Diğerleri senelerdir içerideler ve bir arpa boyu yol alınamadı yargılama sürecinde. Şimdi de Ahmet Şık'ı almışlar, bilmem kimi almışlar tanımam etmem, ne yaptı ne etti bilmem... Bildiğim tek şey var çanlar demokrasi için çalıyor, bitmiyor bu DAVA "netekim..." Saygılar...
  4. Beni ne Soner Yalçın ilgilendirir ne Fehmi Koru ilgilendirir ne Uğur Mumcu ilgilendirir ne de Engin Ardıç ilgilendirir. Beni ilgilendiren yalnızca sizin insanların şerefine haysiyetine dil uzatmanızdır. Kimseye bayıldığım yok kendimden başka. Ama ortada kesinleşmiş bir karar bile yokken konuşuluyor olması canımı sıkıyor..
  5. Bütün bahsettikleriniz, eğer hukuk tarafından geçerli ve somut kanıtlarla ispatlanmadıkça hala iddia ve varsayımdan ibarettir, ve bu iddia ve varsayımlarınız gerçekler tam anlamıyla ortaya çıkana kadar İFTİRADIR! Hukuk tüm gerçekleri ortaya çıkarabilecek yegane araçtır ve kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmadıkça iftira atmış olmaktan kurtulamazsınız. O nedenle de yukarıda söylediklerinizin aynısı sizin için de geçerlidir. Kusura bakmayın...
  6. Bir sözün durup dururken söylenebilmesi için ortalığın süt liman her şeyin güllük gülistanlık olması gerekmektedir, halbuki günümüzde her kurumu tahakküm altına almaya çalışan, tahakküm altına girmeyi reddeden kurumların üstünü çizmiş her fırsatta onlara saldıran bir hükümet vardır. Bu nedenle Süheyl Batum'un bu sözleri durup dururken söyleme ihtimali eşyanın tabiatına aykırıdır. Zaten bir konuda bir çıkış yapabilmek bir tepki göstermek OLUMSUZ BİR ELEŞTİRİ yapabilmek için ortada birilerinin hoşuna gitmeyen bir durum olmalıdır. Bu, o birileri çok mükemmel çok üstün oldukları için değil, DEMOKRASİ VAR diye böyledir, bu bir. CHP hangi tarihte ne zaman kimin demeciyle "ordu göreve" demiştir? Bana bir tane örnek verin? Ha eğer kastınız 1959'dan 27 mayıs 1960'a kadar İsmet İnönü'nün keyfi uygulamalar yapan, gericiliğe prim tanıyan Demokrat Parti'ye ve başbakan Adnan Menderes'e "Sizi ben bile kurtaramam" sözleriyse bu darbe çığırtkanlığı değil, tam tersine burnundan kıl aldırmayan küçük dağları ben yarattım havasında kendisinden ve kendi yandaşlarından başka hiçkimseye yaşam hakkı tanımayan iktidara bir uyarıdır bu iki... Siz hukukçu musunuz? Nereden karar verdiniz tutuklama kararının şartlarının oluştuğuna? Size daha önce de açıkça anlattım... Eğer deliller toplandıysa karartılma tehlikesi olan bir delil yok demektir. Bu nedenle tutuklama gereksizdir. Eğer deliller toplanmadıysa açılan kamu davası sakattır. Bu nedenle de tutuklamalar insan haklarına aykırıdır. Tutuklu sanıkların kaç tanesi soruşturma esnasında yurtdışına kaçmak üzereyken yakalanmış, kaç tanesi işyerinden alınmış, kaç tanesi sabaha karşı evinden alınmış, kaç tanesinin elinde bavul varmış kaç tanesinin elinde otobüs bileti uçak bileti tren bileti gemi bileti vs. vs. varmış bir sayın dökün ortaya ondan sonra kaçma şüphesi vardır deyin işkembeden atmayın, üç... ETÖ diye bir terör örgütü yoktur. Çünkü dava henüz sonuçlanmamıştır bu dört. Söylediklerinizle en temel insan haklarıni bizatihi siz ihlal ediyorsunuz AKP'ye ne hacet! Bakın İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ne diyor: Madde 9 Hiç kimse keyfi olarak yakalanamaz, tutuklanamaz ve sürgün edilemez. Madde 10 Herkesin, hak ve yükümlülüklerinin belirlenmesinde ve kendisine herhangi bir suç isnadında bağımsız ve yansız bir mahkeme tarafından tam bir eşitlikle, hakça ve kamuya açık olarak yargılanmaya hakkı vardır. Madde 11 1.Kendisine cezai bir suç yüklenen herkesin, savunması için gerekli olan tüm güvencelerin tanındığı, kamuya açık bir yargılanma sonucunda suçluluğu yasaya göre kanıtlanıncaya kadar suçsuz sayılma hakkı vardır. Bu nedenle ne size ne AKP garantörlüğünüze güvenim yok, bu beş. Kendinizle çeliştiğinizi söylediğim nokta tutuklama kararıyla ilgili söyledikleriniz değil... Süheyl Batum'un ordu hakkındaki sözlerini, bu Ergenekon ve Balyoz Davası kapsamında önüne gelenin tutuklanmasına ses çıkaramamasını eleştirmesini, "Noldu şimdi bir zamanlar kaplandın? Şimdi niye sesini çıkaramıyorsun demekki kağıttan kaplanmışsın ABD içini çürütmüş senin" demesini ordunun siyasete bulaşmasını istemesi olarak değerlendirerek bu davaların siyasi olduğunu açıkça ortaya koymuş oldunuz diyorum... Yazdığımı doğru okuyun... Bu da altı...
  7. Pardon anlayamadım tam olarak... Biraz açar mısınız?
  8. Hiç alakası yok. Ortada somut deliller olmadan birileri içeri alınıyor. Hukuçu musunuz? Eğer hukukçuysanız tutuklama şartlarını bilmeniz gerekir. Değilseniz öğrenmeniz gerekir Yürürlükteki Ceza Muhakemesi Kanunu'na göre tutuklamanın 3 şartı vardır ve bu şartların birlikte gerçekleşmesi gerekir. Kanunun ifadeleri aynen şöyle... 1-Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular: Buradaki kuvvetli sıfatı boşuna eklenmemiş. Her suç işlenme şüphesi nedeniyle tutuklama yapılamaz. 2-Şüphelinin veya sanığın kaçması saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran SOMUT OLGULAR varsa: Size hukuk fakültesinde okurken hocamızın bu konuya ilişkin olarak verdiği somut bir örneği aktarayım. Bir suç şüphelisisiniz, ifadenize başvurulmuş ancak tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmışsınız, ya da cumhuriyet savcısı ifadenizi aldıktan sonra gidebilirsin demiş ama soruşturmaya devam ediyor. Eğer sizin savcılıktan sonraki ilk durağınız pasaport almak üzere emniyet müdürlüğü olursa gözaltına alınmanız kaçınılmaz olacaktır, zira pasaport almak, kişinin kaçacağına çok somut biçimde delalet eder. Ergenekon ve Balyoz davalarından sanık kaç askerin kaçma şüphesi uyandıran somut bazı olguları gerçekleştirdiğini bana söyler misiniz? 3-Şüphelinin delilleri karartma ihtimali, tanık mağdur veya başkaları üzerinde baskı girişiminde bulunması: Delilleri toplamak Cumhuriyet Savcısının görevidir. Anayasa'ya göre kimse kendisini suçlu gösterecek deliller ortaya sürmeye zorlanamaz. Ergenekon ve Balyoz olaylarında tüm deliller toplandıysa eğer, delil karartma şüphesi yoktur ve dolayısıyla bu kadar sanığın Silivri Toplama Kampında kalması için bir gerekçe de bulunmamaktadır. Yok eğer tüm deliller toplanmadıysa ve Ergenekon ve Balyoz halen daha soruşturma aşamasındaysa ve bu kadar insanın bu nedenle delilleri karartabileceğinden korkulduğu için içeride tutuluyorsa nasıl oluyor da davası açılıyor? Burada eksik evrak söz konusu o halde? Kamu davasının düşme sebebi vardır ortada, ki bu çok vahim bir durumdur. Senelerdir bu kadar insan boş yere içeride tutuluyor demektir? Tanık mağdur ve başkaları üzerinde baskı girişiminde bulunmasına gelince... Var mı alınan tutuklama kararlarının gerekçelerinde böyle bir husus? Hangi şüpheli yhakkında şu tanığa şu mağdura baskı yapıyor denmiş? Sizi bilmem ama Süheyl Batum bir hukukçudur. Hem de ülkenin en iyi hukukçularındandır. Hukukun en temeli olan Anayasa Hukuku'nun en genç profesörlerinden biridir. Bu saygın profesör, ülkemizin saygın üniversitelerinden birinde rektörlük yapmıştır. Sizden de benden de iyi bilir hukuku. Süheyl Batum bir hukuksuzluğa işaret etmiştir. Askerin bu hukuksuzluğa, kurumlarına yapılan bu saldırıya nasıl olur da kayıtsız kalabildiğine hayret etmiştir. Bunun olsa olsa TSK'nın içinin boşaltılmış olduğuna, artık o eski şaaşalı halinden eser kalmadığına delalet ettiğini söylemiştir. Bu arada kendinizle çeliştiğinizi de belirtmek isterim. "Batum basbayağı ordunun siyasete müdahalesini istemiştir" diyerek Ergenekon ve Balyoz davalarının aslında darbe heveslilerini cezalandıracak bir hukuk kavgası değil, hükümetle yanı görüşte olmayanlara gözdağı verecek, onları sindirecek, ezecek yok edecek bir siyasi kalkışma olduğunu kendiniz itiraf ettiniz. Yakalandınız dostum... Teşekkür ederim
  9. Ben her şeye rağmen adalete güveniyorum. Adaletin herkese lazım olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle ve mesleğim gereği adaletten başka kriter tanımıyorum... Ancak iletimi dikkatli okursanız sorduğunuz sorunun yanıtını kendiliğinden alırsınız... Soryorum orada... Gerçekten darbeciler mi yargılanmak isteniyor yoksa bu yolla birilerine gözdağı mı veriliyor. Bu dava gerçekten bir gün bitecek mi... Biterse darbe iddiaları kanıtlanacak mı... Ben de emin değilim, kimse de emin olamaz. Bekleyip göreceğiz. Ama dediğim gibi adalet herkese lazım. Herkes için adalet... Bu nedenle dikkatli olmak gerekir düşüncesindeyim
  10. Yazdıklarıma karşıt görüşten tek bir cevap verildi mi? Verilmedi... Verilemez de zaten. Bu zihniyet her zaman gerçekler karşısında suskun kalmıştır. O zaman sorun yok...
  11. Süheyl Batum ne demiş? Özetle şunu: "Meğer çok güçlü olduğunu sandığımız ordu kendi mensupları haklarında somut delil olmadan dravdan bir suçlamayla içeri alınırken sessiz kalacak bir kağıttan kaplanmış. ABD ordunun içini yıllar yılı oymuş, o görkemli kocaman ağaçtan eser kalmamış..." Şimdi bunun neresinde darbecilik var? Yani Ergenekon ya da Balyoz davaları sonuçlandı, darbe iddiaları kesinleşti de bizim mi haberimiz yok? Nedir aceleniz? Durun bi bakalım bu dava bitecek mi? Gerçekten bitmesi isteniyor mu? Gerçekten darbecileri mi yargılıyorlar yoksa amaç birilerine gözdağı vermek mi... Aceleniz niye... O "darbe belgelerinin" gerçek olduğu ancak yargılamanın sonuçlanmasıyla kanıtlanmış olabilir. Yargılama sonuçlanmadan hiçbir şeyin kesin olduğu iddia edilemez! Nedir aceleniz? Niye düşünce ve ifade özgürlüğünü bu kadar savunurken hoşunuza gitmeyen bir tespite (kaldı ki ordunun ABD oyuncağı olduğunu siz daha çok söylüyordunuz) bu kadar tepki gösteriyorsunuz? Hani ileri demokrasi ülkesiydik biz ne oldu birden bire? Süheyl Batum hakaret mi etmiş, işlemediği ya da işlediği kesin olarak ispatlanmamış bir suçla itham mı etmiş? Bülent Arınç Balyoz "İDDİALARI" gündeme geldiğinde daha ortada ispatlanmış bir şey yokken ortaya konanlar da hala "bir iddiayken" "Bu orduyla savaşa gidilmez" dediğinde alkışlamıştınız? Her gün iktidarın güdümlü köşe yazarları en çirkin ifadelerle kin kusarken neredeydiniz? Neden o zaman ağzınızı açmadınız? Süheyl Batum'un ifadelerinde en ufak bir darbe çağrısı yoktur. O sadece bir kurumun mensuplarının kurumuna paılan saldırılara kayıtsız kalmasını, kurumu koruyamamasını eleştirmiştir. Bu kadar vahim iddialara karşı en ufak bir ses çıkarılamamasını eleştirmiştir. Askerin Hükümete ya da ABD'ye ne gibi bir gebeliği olduğu için bu tür suçlamalarla karşı karşıya kaldığını sorgulamış,merak etmiştir.
  12. Olaya farklı bir bakış açısı getirmek, bir korkumu paylaşmak istiyorum... Gerçekten öyle mi değil mi bilmiyorum ama bir olasılıktan bahsetmek istiyor, bir soru sormak istiyorum... Ya Mısır'da bu olanlar gerçekten bir devrim değil de emperyalistlerin yeni bir oyunuysa? Ya değişim reform özgürlük isteyen mazlum halk yine kandırılıyor, birilerinin çıkarları uğruna kullanılıyorsa? Ya gelen gideni aratır, işler arap saçına döner, özgürlük gelecek yerde daha beter bir totalitarizm baş gösterirse? Ha her şeye rağmen kazanan yine emperyalizmse... Bilmiyorum... İhtiyatlı yaklaşmak gerekit diyorum... Evet Mübarek gerçekten ABD'nin dümen suyunda siyaset yapan biriydi... Ama ya Saddam için oynanan oyunun aynısı, Ahmedinejat için düşünülenin tıpkısı, Büyük Ortadoğu Projesi'nin bir adım sonrası Mübarek'in devrilmesiyse... Acele etmeyelim derim... Bekleyelim görelim bakalım neler olacak...
  13. olsa idi yapsa idi etse idi... yahu neden olasılıklar olmamışlar üzerinden konuşuyorsun? dünya birleşseydiymiş... sanki öyle bir şey söz konusu da... olsaydısını söyleyeyim sana madem çok merak ettin... adı dünya olurdu arkadaşım... dünya birleşik devletleri olurdu... olmadığına göre? ulus devlet denilen şey hala var olduğuna göre? ulus devletle ırkçı devlet arasında dağlar kadar fark olduğuna göre? ama sen bunu hala daha anlayamadığına göre? konu kapanmıştır
  14. puhahahaha bunu sevdim... mükemmel bir espri... harikasın canraşit
  15. Yazılarını okuduk arkadaşım o yüzden cevap veriyoruz zaten. Irkçılık senin sandığın kadar basit bir şey değildir. Irkçılığa hiç şahit olmamışsın. Senin söylediğin ve özlediğin düzen anarşist düzendir. Anarşizmde devlet diye bir şey yoktur, dünya halkları kardeştir şiarından yola çıkılarak devlete gereksinim olmadığı inancı yatar. Bu nedenle de devlet olgusuna karşıdırlar zaten. Türkiye Cumhuriyeti ırkçı olsaydı adı Türkiye Cumhuriyeti değil, Türk Cumhuriyeti olurdu. Gerçi bu da yetmez, çünkü ırkçılıkta bir de diğer ırkları yok sayma vardır, devletimizde (her ne kadar yanlış giden şeyler de olsa) özüne bakıldığında ırkları yok sayan bir anlayış yoktur. Özüne bakıldığında eğer yasalarında ve anayasalarında bir başka ırkı yoketmeye, onu yok saymaya yönelik yasalar olmayan hiçbir devlet ırkçı değildir. Tabii yapılan bazı yanlışlar vardır, ancak bu da devleti ırkçı yapmaya yetmez, böyle bir durumda o uygulamaları yapan KİŞİLER ırkçı olur. Devletin kişiliği yoktur ki ırkçı olsun? Önemli olan uygulamayı yapmakta olan KİŞİLERDİR!!! Ve zaten bu KİŞİLER geçici, millet ve devlet kalıcıdır. İnsan emeği olmayan toprağın insan buluşu olan devletlerce sahiplenilemeyeceğini söylüyorsun! Böyle saçma sapan bir şey var mı ya? Mülkiyet nerede kaldı o zaman? Eğer gerçekten toprağın insana ait bir şey olamayacağını düşünüyorsan tapuda üzerine kayıtlı gbütün taşınmazları sat da görelim? Parasını da hayır kurumlarına bağışlayacaksın ama... Hadi bir an senin gibi düşünelim? Adil şekilde ırk farkı gözetmeden paylaştıralım toprakları? Hangi kriteri göz önüne alacaksın? Demokrasiyle belirleyelim diyorsun? Dünya Toprak Dağıtımı Referandumu mu yapacaz? 6 milyar insan oy mu kullanacak yani? Peki aynı şekilde demokratik bir hak olan pasif kalma hakkı kullanılırsa bu hakkı kullanan insanlar için nasıl bir dağıtım ön görülecek?
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.