Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

tess

Φ Yeni Üyeler
  • İçerik Sayısı

    4
  • Katılım

  • Son Ziyaret

1 Takip eden

Profil Bilgileri

  • Cinsiyet
    Kadın

tess - Başarıları

Çaylak

Çaylak (2/14)

  • İlk İleti
  • İçerik Başlatan
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. tess

    Passé Composé

    parler > avoir ile; arriver être yardımcı fiili ile: Tense je tu il/elle/on nous vous ils/elles Passé Composé ai parlé as parlé a parlé avons parlé avez parlé ont parlé Pluperfect avais parlé avais parlé avait parlé avions parlé aviez parlé avaient parlé Future Perfect aurai parlé auras parlé aura parlé aurons parlé aurez parlé auront parlé Past Conditional aurais parlé aurais parlé aurait parlé aurions parlé auriez parlé auraient parlé Past Subjunctive aie parlé aies parlé ait parlé ayons parlé ayez parlé aient parlé Creating Compound Tenses with the Auxiliary Être (Arriver) Tense je tu il/elle/on nous vous ils/elles Passé Composé suis arrivé (e) es arrivé (e) est arrivé (e) sommes arrivés (es) êtes arrivé (e)(s) (es) sont arrivés (es) Pluperfect étais arrivé (e) étais arrivé (e) était arrivé (e) étions arrivés (es) étiez arrivé (e) (s) (es) étaient arrivés (es) Future Perfect serai arrivé (e) seras arrivé (e) sera arrivé (e) serons arrivés (es) serez arrivé (e) (s) (es) seront arrivés (es) Past Conditional serais arrivé (e) serais arrivé (e) serait arrivé (e) serions arrivés (es) seriez arrivé (e) (s) (es) seraient arrivés (es) Past Subjunctive sois arrivé (e) sois arrivé (e) soit arrivé (e) soyons arrivés (es) soyez arrivé (e) (s) (es) soient arrivés (es) Parler (to speak) Finir (to finish) Vendre (to sell) Se laver (to wash) Parle! Finis! Vends! Lave-toi! Parlons! Finissons! Vendons! Lavons-nous! Parlez! Finissez! Vendez! Lavez-vous!
  2. tess

    Passé Composé

    ''passé composé '' bileşik zaman diliminde olay olmuş bitmiştir. Artık, süregelen bir olay değildir. C'est-à-dire = yani çekimli bir yardımcı fiil ( être ya da avoir > yardımcı fiillerinden biri ) ve ardından da participe passé yer alır. Je suis allé(e). J'ai mangé. Cümleyi geçmiş zaman yapan bu iki yardımcı fiilden çoğunlukla; tüm fiillerin passé'si için kullanılan avoir yardımcı fiilidir! être yardımcı fiili alan fiiller: aller (to go) arriver (to arrive) descendre (to descend ) entrer (to enter ) monter (to climb) mourir (to die) naître (to be born) partir (to leave) passer (to pass [by, in front of, behind] ) rester (to stay ) retourner (to return) sortir (to go out ) tomber (to fall ) venir (to come) pronominalux verbes her zaman être yardımcı fiiliyle passé yapılırlar. exemple: Je me suis levé (I got up.) Uyandım, yataktan kalktım.
  3. 'Narsisistlerin: Paranoid kişilik bozukluğu, paranoid tip, parafreni, paranoid şizofreni, sanrısal bozukluk, othello sendromu, jaluzik tip gibi ruhsal hastalıkların tanımında yer alan kimi ölçütlerle benzerlik içermesi; kişinin bu hastalıklara eğilimli bir yapı taşımasındandır.' diye duymuştum. Çünkü paranoid hastasıda bu tür bir tablo sergiliyor. Karmaşık zor bir durum. Bu nedenle kimi psikiyatrlar bunun ayırdını maalesef yapamıyorlar sanırım. Kişi hem paranoid hem de narsisist mi, ya da iç içe geçmiş bir hastalık mı?
  4. tess

    Narsisistler

    Narsisist Kişilikliler : " Özsever " Âşık oldukları, koşulsuz sevdikleri salt kendileridir. Aşırı kuşkucudurlar. Aşırı alıngandırlar. Aşırı titizdirler. Aşırı kıskançtırlar. Aşağılık kompleksi ve kendilerine güven duygusu olmaması narsisitlerin tipik özellikleridir. Acıma duygusu yoktur. Karşı taraf haklı olamaz. Hak kendilerinindir. "Ben yaparım, sen yapamazsın" duygusu hâkimdir. Amaçlarına ulaşmak için hile ve aldatma yoluna giderler. Alıcıdırlar verici değil!!! Büyüklük duyguları taşırlar, başarılarını abartırlar. Başkalarının kusurlarını mercek altına alırlar. Başkalarının duyguları önemli değildir. Kendileriyle hesaplaşmaları söz bile olamaz. Başarıları sayesinde kendisini satabilecektir ve aldatıcı olan da budur. Gördüğünüz güzel şeyler kişinin salt başarısındandır. Başkalarına göre daha önemli biri olmaları gerektiği için çırpınıp dururlar. İşlerinde başarı sağlarlar. Artık korku ve komlexlerini, kendisine ve karşısındakilere olan güvensizliklerini bu başarının arkasına saklayabilirler, ama yok edemezler. Bu yüzden etrafa güven vermek için rol yaparlar. Bu rolü içselleştirdikleri için dışarıya güvenli biriymiş gibi imaj vermede başarıya ulaşırlar. Bozuk kişilikli olduklarından: akıl noksanlığı yaşarlar. Zekîdirler ancak akıllı değillerdir! [Akıl = zekâ+kişilik] Bölünmüş kişilikleriyle; iç dünyalarında çatışma yaşarlar. Kendileriyle kavgalıdırlar. Canları sıkkınsa karşısında ki kişinin de canı sıkkın olmalıdır düşüncesini taşırlar. Çıkarcıdırlar, alıcı da... Kişiler arası ilişkileri kendi çıkarlarına dönüştürmekte ustadırlar. Çıkarı yoksa en yakını bile bir hiçtir. Umursamaz bile... Ciddî olguları hiçleştirerek sıyrılmayı becerirler. Doyumsuz açgözlü olan narsisistler küstâhtırlar. Tehlikelidirler de... Değişime asla açık değillerdir. Dogmatik/bağnaz tiplerdir. Sığ ve kör inançlı öğretilerinden kendileri muaftırlar. Durduk yere, uyduruk bir bahaneyle; suçsuza sataşarak kavga/dövüş çıkarmada birincidirler. Ardından; artık, gerisi gelir, objeleri fırlatarak kırarak dökerek istedikleri tabloyu oluştururlar. Yüklü oldukları negatif enerji patlaması gerçekleşir. Yetinmeyip beter durumlar da yaratırlar. Hiç düşünmeden/çekinmeden. Pişmanlık ise asla duymazlar. Üstelik beş beteriyle üste de çıkarlar. Dünyanın en akıllı en yetenekli en önemli en iyi kişileri olduklarına inanırlar. Düşmanlaşarak vahşice kötülük yapmaktan geri durmazlar. Dürüstlüğün sözünü ederler, ancak çıkarlarında; sahteciliğe soyunurlar. Eleştirirseniz, kendisine ok atmışsınızdır. Cezayı ağır ödetir. Nasıl mı? Sizi suçlamaya başlar ve küçük düşürecek yola anında girerek bedel ödetir. Ufacık bir eleştiri bile tehdittir onlar için... Eleştirdiğinize sizi bin pişman eder. Empati yoksunudurlar. Etkileyicidirler çünkü rol yaparlar, göz boyarlar. ‘Kişilik’leri gereğidir bu tutumları... Geçerli nedeniniz gerekçeli bile olsa affetmezler. Gerçek “Narsisist” leri başınızdan atmaktan başka çare yoktur. Gergin, huysuz, sinirlidirler. Beklentileri hep yüksektir. Emirleri derhâl yerine getirilmelidir. Sabırları yoktur. İstediklerini yapmaz iseniz terör estirirler. Güç, başarı, ün, para, güzellik ve âşk ön plândadır. Güç, âşk, para, ün elde edildikten sonra sıra insanları kolaylıkla elde etmeye, kullanmaya gelir. Güç ve konum önemlidir. Gerekirse hile/etiket ve yalan kullanılmalıdır, mübâhtır. Her konuda en iyi ve doğruyu salt kendileri bilirler. Hiçbir şeyleri asla beğendiremezsiniz! Her gittikleri yerde kırmızı halıyla karşılanmalıdırlar. Saygı sevgi beklerler. İdeallerine ulaştıklarında gerçek kimlikleri belirgin bir biçimde ortaya çıkar. Ve narsisist kişilik, duruma göre ilkelerini değiştirmekten kaçınmaz. Canavarlaşırlar. İleri derecede narsisist, rolünü daha da güzel oynayarak sizi pekâla yanıltabilir. İlle de "ben" diyen zalimler olarak, ancak kötülük yapınca rahatlarlar. Zehirlerini akıtırlar. İşlerine gelmeyen her ne varsa, yadsınarak savuşturulur. İnsanlar narsisistlerin yaptıkları işleri beğenir. Ama kişiliğinden nefret eder. Onlardan kaçarlar. İnsanları sömürürler. Ve kolayca karalar, silerler de.... Karşısındakileri; 'limon gibi sıkar, kabuğu gibi atarlar' ve yine, 'yumurta üzerinde yürütürler' örneklemeleri abartı değildir. İstediklerini yapmaz iseniz terör estirirler. İmparatorluk kurarlar ve yasalarını saptarlar, karşı taraf uygulamak zorundadır. Teşekküre gerek duymazlar. İyi yarışırlar, ama kaybetmeyi hiç sevmezler. Hırslıdırlar. Herşeyi kontrol etmek isterler. Baskıcıdırlar. Kendilerini ancak özel kişilerin anlayabileceğini düşünürler. Kendilerine güvenmedikleri için hekime dünden güvenmezler. Kendilerine ayrıcalıklı davranılmasını beklerler. Kendisine iyilik yapmaya doyamaz. Kendisine toz konduramaz. Kendilerini özel ve önemli görürler, devamlı saygı beklerler. Sinsi ve resmî duruşludurlar. Kendilerine iltifat edilmesi için ortam hazırlarlar. Kendileri her şeyi herkesten daha çok hak etmektedirler. Çünkü ayrıksıdırlar. “ Özsever”!!! Kendilerini öylesine beğenirler ki; “ Ayna ayna söyle bana, var mı benden daha güzeli?” tümcesi “Narsisizm” in simgesi olmuştur. Kendilerini eleştirmek olanak dışıdır. İyi amaçlı eleştiri bile yapılamaz. Aşağılanmış olma biçimin de yorumlayıp aşırı öfkeyle büyük tepki verirler. Karşısında düşman bellediği kişiyi; "yok etmek" için her türlü yol/yönteme başvururlar! Hiç düşünmeden! Kişiliğin parçalanması/bilinç dağınıklığıyla zaman zaman sessizliğin gücüyle de oluşan karmaşık yapılarında bir bütünlük yoktur! Kişilikleri bütünlüklü değildir. Kimi olguları mutlaklaştırmak için; sanal tanık, hafiye görevlendirme gibi işlerin peşine koyulurlar. Korku içinde yaşarlar, ama cesaretliymiş gibi bir görüntü vermeye çalışırlar. Kötü huylulardır. Kötülük görecekleri duygusuyla tedirgin yaşarlar her an... Kendilerini yer ve tüketirler sonunda... Kuralları çıkarları doğrultusunda ustaca değiştirirler. İnsanları enayi yerine koyarlar. Başkalarını kullanmaktan keyf alırlar. İdeallerine ulaştıklarında gerçek kimlikleri belirgin bir biçimde ortaya çıkar. Ve narsisist kişilik, duruma göre ilkelerini değiştirmekten kaçınmaz. Canavarlaşırlar. “Machiavelli Felsefesi” çok hoşlarına gider ve uygularlar. Amaca ulaşmak için, seçilecek en akılcıl yol ipin altında ve üstünde oynamaktır. Narsisist bu yolu izler. Minnet ve vefa duygusundan yoksundurlar. Ama kendileri için isterler. "Maskeli Yüz"lerinin altına çok şeylerini gizlerler. Michelangelo'nun, narsisistik tablosu bu tipleri betimlemektedir. Mutsuz kişilerdir. Bir şey beğendiremezsiniz. Nankördürler!!! Narsisist kişilerle yaşayanlar "kimliksiz" olmak zorundalar. Nedenini aramayınız! Çünkü kölesinizdir, kulsunuzdur. "Hiç"sinizdir! Narsisist kişilerle yaşayan suçsuz kişiler, kendilerin de suç aramaya başlarlar. Yıpranırlar. Ve yaşamları mahvolur. Narsisist kişiler başkalarının gereksinimini, arzusunu, yeteneğini görmezler. "Narsisistler"in sevecen ve saygılı görüntülerine aldanmayınız. Yapaydır. Onlar sizde ki çıkarlarını sevmektedirler. Koşullu sevgidir. Yakınları kendi uzantılarıdır, bireyler değil! “Narsisist”lik bir “kişilik bozukluğu” olduğundan akıl tam olarak kendisini gösteremez. Yani kişi akılsızca işleri rahatlıkla yapar. Olayların oluşumu/gelişimi/örgüsüne bakıldığında; yaşamlarının ne denli alt-üst olduğu da görülebilir. Çözülme aşamasıyla çöküşe geçtikleri gerçeği yadsınamaz. Onurlu düşman, dürüst rakip bile olamazlar! Otomobil kullanma biçimleri bile, size tipik bir göstergedir. Öfke, kin ve düşmanlık duygusu taşırlar. Öfkeyle kalkıp zararla otururlar. Çünkü fevrî davranırlar. Bu ani karar kendilerini yanlışa götürür. Özür dileme gereğini asla duymazlar. Çünkü her daim suç karşı tarafındır! Övgü beklerler ve bununla beslenirler. Ne kadar kötü oldukları yerine ne kadar iyi "imiş" gibi rolündedirler. Psikiyatr’a asla gitmezler. Yanlışlıklar kendisinden kaynaklanmamaktadır. Suçlu karşı taraftır. Kusurlu bile değildirler. “Psikopat”lar zekî olsalar bile akıllı değillerdir. Akıl = zekâ + kişiliktir. “Narsisist”lik bir “kişilik bozukluğu” olduğundan akıl tam olarak kendisini gösteremez. Yani kişi akılsızca işleri rahatlıkla yapar. Saldırgan ve aceleci , kural tanımaz tutumlarıyla bir noktada kişi kendisini dizginleyemez ve yanlış karar alarak çok önemli ve geri dönüşü olmayan tehlikeli toplumsal yaralar oluşturabilir! Aklını kullanamaz! "Akıl tutulması"yaşarlar! Bölünmüş kişilikleriyle; iç dünyalarında çatışma yaşarlar. Kendileriyle kavgalıdırlar. Kimilerinin yanlış yönlendirmelerine kolayca kanarlar. Kim daha "kim" ayırdını/ölçümünü yapamazlar. Kafa karışıklığı içerisinde sürüklenirler. “Psikopat”lar çıkarları uğruna her türlü yol/yöntemle durumları biçimlendirirler. Rehberlerinde ki hile ve yalanla en tepeye çıkabilirler. Ama balonları bir yerde söndüğünde ağır yaralanma yaşarlar. Yaşamlarında çok ağır darbeler alırlar, ancak derhâl aynayı karşı tarafa tutarak, "yeniden yapılanma"ya geçerler. Yatay geçiş! Seçimleri ve yaptıkları işler rastlantı değildir. Hesabı kitâbı yapılıp proje kapsamına alınarak yola çıkılmıştır. Panik yaşarlar, dolayısıyla; "evdeki hesap çarşıya uymayabilir"! Kendilerini yenilmez ve üstün görmeleriyle, karşı stratejiyi kestiremezler. Yanılırlar, büyük kayıplara uğrarlar. Onlar için asıl yıkım budur. Sonlarının geldiği "kırılma noktası"da diyebiliriz. Kaybeden olmayı hazmedemeyen narsisist savunma mekanizmalarını anında devreye sokar. "Yansıtma, Yadsıma, Büyüklenme"yle yeniden biçimlenerek ilkel zıt tepkiler verilir. Çözülüp bölünen benlik yara almıştır. Narsisist'i belki de en iyi tanımlayan Heidegger şu anlatımı kullanır: "Varlık ve Hiçlik"! Aşağılık duygusu, büyüklük duygusuna dönüştürülür. Zıt tepkiyle! Suçsuza suç yükleyerek kurtuluşunu sağlar. 'Benim yüzümden değil, onun yüzünden' diyerek; olanları karşı taraf üzerinde var etme çabasıdır bu. Kendini kandır ve kaç yöntemini geliştirir, hem de hemen... Yeter ki; kendisi değil, karşı taraf sarsılsın felsefesidir bu sahtelik! Kendi gerçek duygularını kendine bile itiraf edemeyerek kaygıdan kurtulmaktır amaç. Bilinç düzeyinde dönüşümdür. Hedefe ulaşılamayınca; içini kemiren hırsı/olumsuzluğu olumluya çevirme... Muhatap aldığı kişiyi içten içe yargılamadır bu. 'O öyle değil, yalan söylüyorsun, yanlış anlıyorsun, sen bilmezsin' biçiminde ki hakaretlerinin altında yatan; narsisist'in örtmeye çabaladığı kendinin büyük korkularıdır. Aslında narssisist'i sorguladığınızda; gerçekler altında ezilir. Bu nedenledir ki; narsisist kendine yalancı ortam yaratır. Yapılan ise, sakat düşüncelerle olayları istediği biçimde zenginleştirmektir. Gerçeklikten kopuş yaşamasada, kendince geçerli olacak ek düşünceleri oluşturarak yaşar. Sürdürülebilir bir yaşam için, doğası gereği gerçeği artık inkâr edip, bulduğu yol ile oluşturduğu düşüncelerini bağdaştırır. Kendi kendini anlayamayan narsisist, etrafında olup biteni sürekli çıkarsamaya çalışır büyük bir endişeyle... Ne kadar iyi olduğunun farkında olmadığından... 'Herşeyi ben bilirim' tavrıyla kendi başına çorap ören bu sorun üreticisi narsisist'lerin seçimlerine orantılı sonuç almalarından daha doğal ne olabilir? Özürlü davranış biçiminin bastırılmasıyla birikenler, gün gelir öfke patlamasıyla sonuçlanır. Sezgileri kuvvetlidir, karşı tarafın neyi duymak istediğini çok iyi fark edip nabza göre şerbet verirler. Stratejist'tirler. Muhalif oldukları kişileri yok etmek için; 'sindirme, sinirlendirme, tehdit, korkutma' metotlarını uygularlar. Sözlerinden çok kolayca dönerler. Yan çizerler. Hedef saptırırlar. Sizi haklıyken haksız duruma düşürürler. Ne yapsanız sonuç alamazsınız. "Havanda su dövmek" gibi. Sosyal görüntüleri, maskelenmişliğin yansımasıdır! Tanımlandıkları patolojik durumları kabûllenmezler, temellendirilmesinden ürkerler. Gerçeği; bozarak/saptırarak/çarpıtarak, karşı taraf üzerinde yanlışlık var ederek aslında kendilerini kandırırlar. Örtü çekerler. Telâş içinde çok salakça işlerde görürler. Saldırgan ve aceleci, kural tanımaz tutumlarıyla bir noktada kişi kendisini dizginleyemez ve yanlış karar alarak çok önemli ve geri dönüşü olmayan tehlikeli toplumsal yaralar oluşturabilir! Kendi çöküşlerinin de farkında olmazlar. Aklını kullanamaz! "Akıl tutulması!"yaşarlar. Toplumsal ortamlarda sevilmezler. Trafik kurallarına da uymak zorunda değildirler. Ayrıca da her şeyleri ancak kendileri alt edebilirler. Zira üstündürler. Ötekiler kurallara kesinlikle uymalıdırlar. Tevazu göstermezler kendilerini överler. İnsanları kendilerine hayran bırakırlar. Aslında kendilerine hayrandırlar. İnsanlar bunu böyle bilmeli ve dile getirmeli, kendisini övmelidirler. Uzun susuçlarla, yapay ve sinsice duruşlarla; sorgulayamadıkları olguların birikiminde patlamaları da kaçınılmazdır. Unutkandırlar! Ancak bu sıradan, normal unutkanlık değildir! İlintisi ayrıntılı ve farklıdır. Vitrinleri dolu ama gönülleri boştur. Yardım sevmeyen kişilerdir. Ama kendi isimlerinin geçmesi şartıyla reklâm için evet demekten kaçınmazlar. Nerde çıkar orda bunlar. Zaten devamlı “ maskelenmiş, örtülü depresyon “ hâlindedirler. Asla bunu kabul etmezler. Zarara uğradıklarında; inişe geçmeyi sindiremezler. Zor, çekilmez çekilemez insandırlar! Ruhları karartıcıdır. Zalimdirler. İşkencecidirler. *Kernberg (1995). Narsisist ebeveynin narsisist çocuklar yetiştirdiğini ve narsistik bozuklukların bir kuşaktan ötekine sürekli aktarıldığını söyler. Çocuğunun öznelliğine, iç dünyasına ilgi duymayan, onun yaşı, o yaşa özgü dönemleri, zorlukları ve gereksinimleri olduğunu göz ardı eden; onun görüntüsü ve davranışlarını sürekli değerlendirme ölçütleri ile izleyen ve beklentileri ile gördükleri arasında bir fark varsa çocukta utanç yaratan hiddetler yaşayan, eleştiriler getiren ebeveyn, çocuk tarafından bu özellikleri ile içselleştirilir. Prosedürel bellek diye adlandırabileceğimiz bu içselleştirme sonucunda, herkes yetişkin, karı-koca, veya anne-baba olma zamanı gelince çocukluğunda ne gördüyse o olarak davranmaya başlar. *Narsisistler: "Belâ" değillerse kimlerdir?
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.