Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

cantürk

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    34
  • Katılım

  • Son Ziyaret

cantürk - Başarıları

Yazar

Yazar (5/14)

  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • İçerik Başlatan
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra

Son Rozetler

1

İçerik İtibarınız

  1. Hep birlikte bir yolculuğa çıkıyoruz, büyük bir aydınlanma yolculuğu! Onların ''kudret sandığı'' saçmalıklardan yoksun ve bitkin... Bizim yolculuğumuzda yakıtımız ''iman ve dirayet''... Senin ve diğerlerinin yaşamındaki gerçekler üzerine düşünceler var bu yolculukta, seninle birlikte varılacak bir menzil üzerindeyiz. Aydınlanmamız, ancak gerçeklerle yüzleştiğimiz anda hayata geçecek ve zihinlerde büyük bir değişim baş gösterecek! Bunun için düşün ve etrafına o ışığı yay! Hadi, ayağa kalkın ve koşun size ait olan tarlalarda... Ve duyurun bu karnavalı! Bütün insanlığa...! Yayın Yılı: 2010 240 sayfa Kitap Kağıdı 13,5x19,5 cm Karton Kapak ISBN:9944143363 Dili: TÜRKÇE
  2. DTP, PKK ve ‘’Kapatma Kararı’’ Kıymetli okurlar, 11 Aralık 2009 günü ‘’Anayasa Mahkemesinin oy birliği ile aldığı karar neticesinde’’, DTP kapatılmıştır. Meseleleri incelerken, 12 Eylül Cuntasının ürettiği toplum dinamiklerine dayandırılmış, ‘’Küresel Sisteme entegre edilmiş gözlükler kullandığımızda’’, karşımıza doğru analizlerin çıkması mümkün değildir. Bu serzenişim, şu an mevcut duruma dair yapılan yorum ve değerlendirmelere ilişkindir. 12 Eylül bize ne yaptı? En azından, gerçeklerden kopuk, Küresel Sisteme göbekten bağlı kalemlerin, toplumda egemenleşmesine göz yuman bir toplum ruhu üretmemize öncülük etti. 12 Eylül, Turuncu Darbecilik gerçeği ile bizleri baş başa bıraktı, son yılların önemli projelerinden olan ‘’Project Democracy’’ kapsamında, Darbecilik ile aldatma şizofrenisini toplumsallaştırmamıza neden oldu. DTP nedir ? Dtp, tam manası ile ‘’Küresel Sermaye Merkezlerine bağımlı’’, Liberal, bir ‘’toplum mühendisliği organizasyonudur’’. Nedenlerine gelirsek, tarihsel süreçte sistemin çalışma yöntemlerini iyi irdelemek gerekir; Fransız İhtilali, bilindiği üzre ‘’Yetkilerini Tanrı’dan aldığını iddia eden Krallıkları hedef alan, özünde halkçı ve sınıfsal temelde işleyen bir ruh ile oluşmuş, tarihe yön veren bir ihtilaldir’’. Ancak, İhtilalin hedefindeki ‘’Beyler’’, yine ihtilalin sonucu olarak ; ‘’Etnik Milliyetçilik’’ olgusunu üretmiş, bunun Küresel düzlemde ciddi bir afyon olarak kullanılmasına öncülük etmiştir. Böylelikle, ihtilalin hedefindeki ‘’sömürü ve sermaye odakları’’, halk kitlelerini adeta uyutarak, yeni kurulan sistemin, yine kendilerine bağımlı olması adına gerekli önlemleri almışlardır. Şunu net biçimde anlamak gerekir; ‘’Etnik Ayrılıkçı hareketlerin yoğun olduğu ülkeler’’, ciddi manada borç sahibi, tekellerin piyasasına hükmettiği, kültürel ve tarihsel değerlerini yitirmiş toplumlardır. Buyurun inceleyin, ‘’İspanya örneği de ortadadır’’. Şunu anlamak gerekir, sorun ‘’Tekelleşen çok uluslu şirketlerin, Devlet politikalarına doğrudan müdahale edebilme yeteneği kazandığı serbest piyasa mantığı çerçevesinde’’, sorunu sermaye-sömürü düzlemi dışında incelemek ve yine tekellerin tarihsel süreçte kullandığı afyonları kullanmak sureti ile halkı aldatma oyununa dayanır. Kürtlerin bir sorunu varsa, ‘’3 Enstitü ile değil’’, Doğu’su ile Batı’sı arasında çelişkinin ciddi boyutlara ulaştığı ülkemizin, ekonomide kolektif mantığı diriltmesi, ve devlete hakim olan beka probleminin giderilmesi ile çözülebilir. Dersim gibi, ‘’feodal derebeylerin öncülüğünde gelişen’’ bir hareketin ardına sığınarak, Türkiye’de etnisite üretme adına faaliyet yürütenlerin bütünü, Demokrasi narası atmaktadır. Demokrasi, bir toplumun bütünü için geçerlidir. Belli bir farkındalık düzleminde hayata geçirilmesi gereken bir olgudur. Şöyle düşünmek gerekir, 10 şizofrenin içindeki 3 sağlıklı insanın durumu demokrasi gereği şizofrenlerin tercihlerine teslim edilmektedir. Bu, Türkiye’nin; Liberalleşen toplum yapısı içerisinde, ‘’Kültürel,Manevi ve Tarihsel’’ gerçeklerinden bütünüyle kopması sonucu açığa çıkmış bir durumdur. Ne bu topraklardaki ‘’din algısı’’, ne ‘’kadim devletçiliği dünyaya tanıtan tarihimiz’’, Kapitalizm’e geçit vermez. Ancak, Halkların savunucusuyum iddiası ile ortaya çıkan ‘’etnik milliyetçiliğe dayalı faaliyetler’’, Liberal; yani tekellerin güdümündeki iktisadi düzlemde kalmak sureti ile, halkları kurtaracaklarını iddia etmektedirler. Bu iddialarının temelini de ‘’demokrasi’’ ve ‘’ezilen ulusların kaderini tayin hakkı’’ biçiminde izah etmektedirler. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Öncelikle, ‘’ezilen ulusların kaderini tayin hakkı’’ ifadesi ‘’Vladimir İliç Lenin’’e aittir. Lenin, her ne kadar pratik düzlemde gerçeklerimizle birebir örtüşmeyecek bir eylem üretmişse de, özü itibari ile ‘’Doğu toplumlarının antikapitalist ruhuna’’ uygun bir pratik sergilemiştir. Bu söylemi bugün kullananlar ise, sapına kadar ‘’Kapitalizmin uşağı konumundadır’’… DTP kapatıldı! Proje belli. DTP’yi üretenler, tasfiye etmiştir. Üstelik, yine ‘’Türkiye’de açılım sürecinin mimarı’’da aynı odaktır. Bu AKP falan değil. Daha önceki makalelerimde ‘’belgeleriyle sunduğum’’ Amerikan Foreign Policy, American Foreign Commitee adlarıyla raporlar üreten, Bölgesel Siyonizmin oligarşisidir. DTP’nin kapatılmasındaki amaç olarak aklıma gelenler şunlardır; DTP’nin temsil edemediği ‘’Kürtleri’’, DTP saflarında toplamak ve ülkede iç huzursuzluk üretmek. Neden mi ? Gelecek Genelkurmay Başkanı, Fetullah Gülen’in ciddi manada ilgilendiği bir kişidir J. Buyurun araştırın… Ülkede ‘’Darbe Şizofreni’’ yaratanlar, gerçek Darbe planları yapmaktadır. Ülkede oluşacak ‘’KAOS’’, bütün kurumları ele geçirilmiş olan devlet kadrolarının, yeni Genelkurmay yöneticisi ile müşterek adım atarak ‘’İhtilal niteliğinde bir değişim üreteceği’’ düşüncesindeyim. Türkiye’nin ana sorunu ‘’Emperyalizm ve Emperyalizmden bağı asla kopmayan Küresel Sömürü/Kapitalizm’’dir. Bu, dinimizin gerçek ruhunu dahi yıpratma faaliyetleri yürüterek, Dialog adı altında ‘’Doğu’nun Batı’ya entegrasyonu’’ sürecini üretmiştir. Küreselleşmeciler, ülkemizde AB’ci aydınlar gibi bir grup üreterek, Türkiye’nin mevcut karanlık konjonktürünün mimarı konumuna gelmişlerdir. Asırlarca birlikte yaşamış toplumların, ortak müşterekte üretebileceği bir ‘’anti emperyalist’’ direnişin önünü almak için, tıpkı ‘’Fransız İhtilali’nde ki’’ gibi, afyon verilmiş, hali hazırda kuşatılmış olan ‘’medya’’ ve ‘’Siyasi Partiler’’ yolu ile, kültürsüz ve ruhsuz bir mandacı demokrasi anlayışı toplumun kanına şırınga edilmiştir. Yoldan geçen adama ‘’Demokrasi nedir ?’’ diye sorsanız, cevap alamazsınız. Ancak, muhakkak Demokrasiyi savunur. Kültürsüz, birikimsiz, inanç ve değerleri yozlaşmış bir kitle üretilmiş iken, bu kitleyi ‘’Küresel Sistemin klasik ezberleri ile afyonlayarak, esas sorun ve çelişkileri unutturup, yapay üretilmiş çelişkilere hapsetme’’ adına ‘’DTP’’ önce açılmış, sonra kapatılmıştır. Kürtler, çok bekledikleri ‘’Kürdistan’’ın, Liberal, AB’ci, ABD’ci, İsrail yalakası bir model üzre inşa edilmeye çalışıldığını bilse, muhtemelen durum böyle olmaz, devlet ve bayrağımıza sahip çıkalım denilirdi. Oluşması gereken bilinç bu yöndedir. 3-5 Enstitü ile sıkıntılar çözülüyor, Hilton’da havyar yiyenlerin var olduğu bir ülkede, Harran’lı Ayşo Enstitü sayesinde kara lastik giymekten kurtuluyorsa, savunun ve uğrunda mücadele edin! Ama çok beklersiniz! Pastanın bütününü görmeden bu işler asla çözülmez. Şimdi değerli okurlara sesleniyorum; Bu bir oyundur! DTP ile Kürt halkını bütünleştirme projesiyle karşı karşıyayız. Bu parti kapatma eylemini, ‘’Kürtlere karşı galibiyet’’ mantığı çerçevesinde ele alırsanız, kaybedersiniz. Ana söylemimiz şu olmalıdır; Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, bu topraklarda AB ve ABD’den Bağımsız, kendi halkının egemen olduğu bir Türkiye inşa etmek için omuz omuza vereceğiz. 12 Eylül’ler bizlere her ne kadar ‘’yapay çelişkiler aşılamışsa da’’ bu oyunlara gelmeyecek, ABD kucağından kalkmayan Örgüt ve Partileri asla muhatap kabul etmeyeceğiz. Umarım derdimi anlatabilmişimdir… Saygılarımla. Kaynak: Bağımsızyorum_Eren ERDEM_GAYYAdan çıkış._13 Aralik 2009
  3. ARTIK GÜNCEL ve ÖZGÜN bir HABER-YORUM PORTALINIZ var! İşbirlikçi medyanın ürettiği ‘’yapay’’ gündemlerin dışında kalan, kendi topraklarının özgün gerçeklerini sunmakta olan bir haber-yorum portalı. Milli Bağımsızlığı şiar edinmiş aydın kalemlerin yazılarıyla güç kattığı bu portal, sizin portalınız… Lütfen takip edip, çevrenize duyurunuz. Adres : http://www.bagimsizyorum.com
  4. Moderate İslam Uysallaştırılmış İslam ( Batı Güdümlü İslam) Yazı Dizisi, KAVRAM ve DEĞERLERİMİZE SAHİP ÇIKMAK! 1. Çalışma : Moderate İslam 2.Çalışma: Kemalizm Hazırlayan ; EREN ERDEM (MKP Merkez Yönetim Üyesi) İçindekiler " Başlarken, Genel bir bakış " Dini yozlaşmaya tarihsel bakış " Yahudi-İslam Sentezi " Arap-Emevi Dinciliği ve Saltanatçılık " Kuran İslamı " Yozlaştırılan Kavramlar " Salat ve Selam " Firavun, Musa ve Atatürk " Sonsöz BAŞLARKEN GENEL BİR BAKIŞ O yaman aldatıcı, sizi ALLAH ile aldatmasın (Fatır 5) Bu ayeti topluma sık sık hatırlatan Prof.Dr. Yaşar Nuri Öztürk'ün çarpıcı tespitleri; ciddi anlamda dikkate değer, günümüz sorunlarına ciddi panzehirler sunan veriler içermektedir. Bu bağlamda atıfta bulunduğu Kuran'ın ayetlerine dayalı bir dini yaklaşımın toplumlara egemen olmadığı bir gerçektir. Müslümanlık iddiasında bulunan toplumların, Kurani ve Muhammedi yaklaşım ile yakından uzaktan ilgisi olmadığını ispat etmek için çok çabalamaya gerek yoktur. ''Salat'' ve ''Selam'' kavramlarını ilerleyen bölümlerde açtığımızda, bu yaklaşımımız net biçimde gözler önüne serilecektir. Türkiye'de belirli yayın organlarında, uzun zamandır yazdığım makalelerde ve çeşitli ortamlarda giriştiğimiz tartışmalarda, temel sıkıntının ne olduğunu çok kez vurgulamıştım. Türkiye'de en temel sorunlardan biri; Mustafa Kemal'in ve İslam'ın, toplumlara ''ÖZ/HÜLASA'' halde sunulmayıp, çeşitli etkilere maruz bırakılmak sureti ile yozlaştırılıp dayatılmasıdır. Denklem basittir ; İslam öylesine yozlaştırılmıştır ki ; Laiksen Müslüman, Müslümansan Laik olamazsın diyen bir kişinin suratına tükürüp, cehalet ve sefaletini yüzüne vuracak ''1'' kişinin dahi çıkmayışı, İslam'ın bu topraklarda anlatılmadığını, dayatıldığını gözler önüne sermektedir. Yozlaşma, ARAP-EMEVİ Dinciliğine dayalı KAPİTALİST saltanatçıların oyuncağa çevirdiği dinin; politik bir ARAÇ haline gelişi ile tavan yapmıştır. Öyle ki; İngilizlerin kucağından kalkmayanlar ''Zamanın BEDİ'si'' dahi ilan edilebilir olmuş, huri-nuri merkezli dincilik, Kapitalizmin valileri olan ''Faizsiz Bankacılık'' adı altında ''Kar Payları'' ile servetine servet katmıştır. İslam toplumlarının en büyük düşmanı olan İNGİLİZ EMPERYALİZMİNİN baş temsilcisi olan Kraliçe Elizabeth Türkiye'ye gelip, Askeri Gemilerimizde kendi şerefine tertip edilen resepsiyonlarda kadeh tokuştururken, hiç kimsenin tepki göstermeyişi ile doğru orantılı bir facia ile karşı karşıyayız. Komiktir ki ; Müslüman olduğunu iddia eden toplumumuz, Muhammedi Uyanışın ANTİ-EMPERYALİST ruhunun 1900'lü yıllardaki uzantısı olan Mustafa Kemal DİRİLİŞİ'nin ''ÖZ''ünü idrak edemeyecek kadar MELEK KANATLARINA entegre edilmiş, bu felaket yozlaşmanın ürünü olan ''zırcahil'' tutumlar ile Atatürk'ü ''kafir'' dahi ilan edecek kadar haysiyetsiz ve işbirlikçi bir tutum sergileyebilmiştir. Bu durum, geldiğimiz noktada ''afyonlaştırılan'' muazzez dinimizin hakikatına döndürülmesi adına İLİM ve İRFAN tahsil etmemiz gerektiğini bize hatırlatmış, Kurani ve Muhammedi perspektiften yaptığımız araştırmalar neticesinde, birtakım ***** cühelanın belirttiği gibi; İslam buysa kabul etmiyorum! Yolu dışında, İslam'ın bu olmadığını idrak edebilecek istikamete yönelmemizi sağlamıştır. Türkiye'de, bu DİNCİ ŞEBEKE'nin inandığı dini İSLAM sanarak, İSLAM'ı karalayanlarda, en az bu ŞEBEKE'nin mensupları kadar suçludurlar. Çünkü ; Atatürk'ü BRÜKSEL LAHANALARINA (AB Mandacısı sözde solculara) İslam'ı CIA köpeklerine ( Amerikan uşaklığı ve İngiliz yalakalığı yapanlara) Tam Bağımsızlık Söylemimizi emperyalizmin yalakalarına (etnik milliyetçilere-bebek katillerine) Teslim etmek, tarihin ve insanlığın huzurunda ikame edilebilecek en büyük ''ihanettir''. Millet, inansın ya da inanmasın, KAVRAM ve DEĞERLERİNE sahip çıkmak mecburiyetindedir. Millet olmanın temel gerekliliği budur. İdrak edilemeyen gerçek ; ''ÖZ''ü ile hiçbir ilişkisi bulunmayan, yozlaştırılmış bir anlayışı İSLAM diye pazarlayarak, ülkede KAOS ve HENGAME ortamı üretenlere, 60 yıldır 3-5 AYDIN ve YÜREKLİ şahsiyet dışında, ne bir tepki ne de karşıt bir ses çıkmıştır. Gerçek şudur ki; Türkiye'de boy gösteren LİBOŞ İSLAMcılar ile Kurani ve Muhammedi İslam'ın hiçbir ilgisi yoktur. Müslüman olduğunu iddia eden her birey, yaşadığı toplumu bu hakikat ile aydınlatmak mecburiyetindedir. Aksi halde, gelinen noktanın daha vahim noktalara varması muhtemeldir ki, hızlı biçimde ''ILIMLILAŞTIRILAN'', ''DİALOG'' yolu ile içi boşaltılan ve tüm mücadeleci ruhunu yitiren İSLAM'a dair, hiçbir pozitif değer ve ses kalmayacağı açıktır. Türkiye'nin Tam Bağımsızlığı için, Türkiye üzerinde oynanan oyunlardan başlıcası olan MUHAFAZAKARLAŞMA ve Emperyalist odakların ürettiği, Ilımlı İslamcılığın yükselişine yönelik çalışmalar yapmak mecburidir. Bu çalışmalar; topluma, hakiki ve gerçek olan KURAN İSLAMInı sunmak ile mümkündür. Çünkü ilerleyen bölümlerde de göreceğiniz gibi, Kuran; bu İŞBİRLİKÇİLERE ''tokat'' gibi cevaplar vermektedir ve onları ''yalanlamaktadır''. Bu cephenin ürettiği toplum ; İsrail, Filistin'e bomba atarken ; ''Kahrolsun Siyonizm'' naraları atarak meydanları doldurup, yine aynı Siyonistlerin ürettiği ''Ilımlı İslam''ın bayrakçılığını yapabilecek kadar cehalet içerisindedir. Mustafa Kemal gibi, yüce bir ilke olan BAĞIMSIZLIK ilkesine bağlı ve toplumun inancını, ruhu satılmış RUHBANLARDAN değil de esas kaynağından kendi dilinde öğrenmesi adına mücadele vermiş ''mübarek'' bir şahsiyete dahi hakaret etmeyi ''ibadet'' sayıp, Camii'de kıldığı namaz ile Cennet'e gireceğini hayal edenlerin ''çoğunluk'' olduğu bir toplumda, İSLAM'dan bahsetmek, saçmalıktır. Salat ve Selam konusunda ayrıntılı biçimde değineceğim; TAM BAĞIMSIZLIĞIN Kurani altyapısı ile, Kemalist pratiği arasında ''hiçbir'' fark yoktur! Bu iddiamızı hangi mecliste dile getirdiysek, karşımıza dikilen din ''kargaları'', delil ve Kurani açılımlarımız karşısında ''sus pus'' olmuş, içinde oldukları batağın farkına vardıkları halde, çıkar-ego ve köleleşmiş ruhlarının bağımlılığı nedeni ile sapkınlıklarından vazgeçme erdemi gösterememişlerdir. Günümüzde, öylesine vahşi bir ayrım oluşmuştur ki, tarihin özbenliğinde kol kola olan 2 Mustafa, birbirinden kopartılmış, her iki Mustafa'yı da savunduğunu iddia edenler arasında baş gösteren amansız ve tamamen mantık hatasına dayalı yapay çatışma, ülke gündemini oluşturan hal almıştır. Bu HAÇLI EMPERYALİZMİnin en büyük arzusudur. Mustafa Kemal ile İslam arasını açmak sureti ile oluşacak HALK KAMPLARININ ürettiği yapay gündemlere mahkum edilmiş bir milletin KAYNAKLARINI sömürmek kadar basit bir iş olmadığından, HAÇLI EMPERYALİZMİ bu yolu seçmiş ve büyük oranda başarılı olmuştur. Mesela ; Kendimden örnek vermem gerekirse, Atatürk ilke ve Devrimlerine bağlı, anti-kapitalist, anti-emperyalist, Tam Bağımsız Türkiye ve Ezilen Halkların haklarını savunan bir GENÇ olarak, Kurani İslam'a dair herhangi bir söylem geliştirmem, yukarıda saydığım özelliklere sahip olduğunu iddia eden kimselerce tepki çekmektedir. Çünkü Kuran denildiğinde akıllarına gelen şey; - Gerici - Yobaz - Bilimsel Düşünceden yoksun - Şekilci - Şeriatçı - Atatürk karşıtı - ***** - Evrim Teorisi Düşmanı : - ***** ….vs.vs.vs. dir. Temel sıkıntı budur, Kuran'ı Müslüman kılıklı Kuran Düşmanlarından dinlemeleri neticesinde bilinç altlarına yerleşen bu bozuk inanca bağlı gelişen yargı ve tepkiler, maalesef TAM AYDINLANMIŞ bir GENÇLİK oluşması adına ciddi bir ENGEL teşkil etmektedir. Kuran İslamı, yukarıdaki maddelerin tamamına karşıdır. Bunu söyleyebilecek kadar erdem ve haysiyet sahibi AYDINLARIMIZ mevcuttur. Bu aydınlarımızın takip edilmesini öneririm. Haçlı Emperyalizmi, İslam'ın anti-emperyalist ruhunu, Haçlı seferlerinde görmüş ve tedbir aramaya başlamıştır. Çünkü bölgedeki planları; anti-emperyalist bir İslam varlığı söz konusu olduğu an itibari ile suya düşmektedir. Buna dayalı olarak üretilen ; Radikal İslamcılık ve Ilımlı İslamcılık, görevini gayet iyi yapmaktadır. Radikal İslamcılık ile, Batı'ya İŞGAL malzemesi üretilmiş, Ilımlı İslamcılık ile, işgal edilen bölgelerdeki DİRENİŞ yok edilmiştir… Büyük bir teorisyen olan Sultan Galiyev -ki kendisi ATEİST'tir- şöyle bir tarihi ifade kullanmıştır; ''Dünya'nın en büyük partisi DİNdir''. Kişi inansın ya da inanmasın, bir fikrin detaylarını incelemek, araştırmak ve fikrin yozlaştırılıp, yaşadığı toplumu sömüren bir araç haline getirilmesine engel olmak adına çabalamak durumundadır. Bu, fikri yok saymak, yahut dokunulmaz ilan etmek ile değil, irdelemek ve üzerine gitmek ile mümkündür. Kuran, 40 bohçaya sarılıp, bereket ve şifa vermesi beklenecek bir TILSIM kitabı değildir.(Tekvir 27) Kuran, ANADİLDE, hertürlü koşulda okunup, anlaşılacak bir kitaptır. Bu kitap İslam dininin TEMEL kaynağıdır! TEMEL Kaynak dediğimizde bizi Peygamber düşmanı ilan edenlere birkaç örnek vererek cevap vermek isterim ; Hadis: "Allah ahirette Peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını gösterir." Müslim İman 302, Buhari 97/24,10/29, Hanbel 3/1 Yukarıdaki veri bir HADİS'tir. Bu hadis, Kütüb-i Sitte denilen, ULEMA tarafından kabul edilmiş bir kaynak olan kitaplarda yer almaktadır. Bu ve bunun gibi, hadislerin birçoğu ; Allah'ın Resulü adına söylenmiş yalan iftiralardır. Gördüğünüz gibi, Allah'a BALDIR biçecek kadar SAPIKLAŞMIŞ bir EMEVİ azgınlığının ürünü olan HADİSlere dayandırılan DİN, Kuran süzgecinden geçmeyen bu verilere dayandırılarak yozlaştırılmıştır. Kuran'a sakın dokunma EDEBİYATI ile daha da sağlamlaştırılan dine, ALİM-MÜCTEHİD-KUTUP-GAVS mitolojileri ile YAHUDİ menşei fikirler enjekte edilmiş, KURAN adeta kenara atılmıştır. (Yahudi-İslam Sentezi bölümünde FAZLACA detay vereceğim.) Halbuki Kuran şöyle demektedir ; Biz Kuran'da HİÇBİRŞEYİ eksik bırakmadık! ( Enam 38) Resul derki : Rabbim benim toplumum, Kuran'ı devredışı bıraktı (Furkan 30) Yemin olsun ki, biz, Kur'an'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?!(Kamer 17) Halk, din adına verilen her zehri içmiş, Dindar diye seçilen kişilerin Emperyalizm ile olan ilişkisi dahi, tepki görmemiştir. İşte; ILIMLI İSLAM'ın DİRENİŞ'i yok etme vasfı budur. Toplumda, dine ait bütün kavramlar yozlaştırılmıştır. Bu kavramların başında ''Salat'' ve ''Selam'' gelir. Bu kavramlara ileriki bölümlerde FAZLACA detaylı biçimde değineceğim. Fakat bir örnek verilirse eğer ; Kuran, ANAYASA kitabı değildir ve YÖNETİM biçimi önermez! (İran Şeriatı tamamen islamdışı bir uygulamadır!) Kuran, insan merkezlidir ve bireylere belirli ilkeler verir. Bunların başında ; BEYTçilik vardır. Yani ; Toplumsal Dayanışma ve HALK önderliğinde kurulan DEVLETİN, kurucu iradesinin EMEĞİNİN karşılığını vermek ve ANTİ-Kapitalist olmak. Bu meseleyi ; ''Mescid-i Haram Kolektivizmi'' adlı çalışmamda detaylıca açmıştım. Emeğin karşılığını vermek eylemine karşılık, Kuran'da kullanılan kavram : SEVAP'tır. Evet! Günümüzde, rekat sayısıyla Cennet hayali kuranların 100-200 puanlarla hesapladığı SEVAP… Emevi-Arap Saltanatının SÖMÜRÜ düzeninde, SEVAP alamayan toplum, TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE CUMHURİYETİ vasıtası ile, emeğinin karşılığını alma yolunda adımlar atmış, tırnaklarıyla kurduğu bu BEYT'i(Kabe'yi) bu evrensel ilke ile geliştirmiştir. Kuran şöyle demektedir ; Hatırla o zamanı ki, biz Beytullah'ı(Mescid-i Haram'ı) insanlar için yaptıkları güzel işlerin karşılığını kazanmaya yönelik bir toplantı yeri ve güvenli bir sığınak yaptık. Siz de İbrahim'in makamından bir SALAT yeri edinin. İbrahim ve İsmail'e şu sözü ulaştırmıştık; "Tavaf edenler, kendini Salat'a verenler, rükû-secde edenler için evimi temizleyin!"Bakara 125 Evet Dostlar, içi boşaltılmış yorumlar tesiri ile hiçbirşey çıkartamadığınız bu ayetler şöyle demektedir ; Salat'ı uygulayabileceğiniz (Salat : Tamamen Sosyal bir olaydır. Özgürlük mücadelesi - aydınlanma - emeğe değer veren ortamı üretme…. Vs. daha detaylıca irdeleyeceğim) bir DEVLET üretin. Bu devleti TEMİZLEYİN! Kimden ? Salat karşıtlarından! Emperyalizmden, Kapitalizmden! Peki bunu yapan kimse oldu mu ? Yakın tarihten örnek verelim ; Mustafa Kemal Atatürk! Tam Kuran'ın önerdiği gibi, LAİK-Demokratik ve HALKA dayanan, dini sömürüyü bertaraf eden ve dini hak ettiği kutsal mertebeye yücelten, Haçlı Emperyalizmine karşı, Ulusal Bağımsızlığa dayalı büyük bir BEYT… İşte, KABE'nin evrenselliği ilkesi budur. Türk Milletine, çağrım şudur ; Arap-Emevi dinciliğinin tezahürü olan DİNCİ ŞEBEKE, sizinle Kuran arasına duvarlar örmektedir. Tüm bu şeytani çabalara rağmen, Ruhunu İblise satmış haysiyetsiz işbirlikçilerden DİN öğrenmek yerine, ''Sen anlaman'' gibi Kuran'ın ısrarla reddettiği(Kamer 17) söylemlere aldırmaksızın, inancınızı ana kaynağından öğreniniz. Yaşadığınız toplumun hapsedildiği TAHAKKÜM, Takvayı toplumsal kıstas haline getirip, bilimsel düşünceyi küfür sayarak ''SÜRÜ'' psikolojisini DİNDARLIK olarak pazarlayanların ürettiği, DİNDIŞI bir TAHAKKÜMDÜR. Kuran'ın öğrettiği İslam, ilerleyen bölümlerde fazlaca DETAYLI biçimde açıklayacağım gibi; - anti-emperyalist - İlerici - Bilimsel Düşünceyi ön planda tutan - Toplumsal Dayanışmayı ön planda tutan - ANTİ-KAPİTALİST - Demokratik ve LAİK - Çağın koşullarına uygun yönetim ve uygulamaları öneren (Örnek : Cumhuriyet) - Allah-Kul ilişkisine asla ve KAT'A hiçbir ARACI kabul etmeyen(Hocaefendi, Halife,Hoca…vs.) - Şekilciliğe karşı (Giyim-Kuşam şekilciliğine TAMAMEN karşı) - Çağdaşlaşmayı öneren - EĞİTİMİ önemseyen - Akılcı ve Geniş vizyonlu Yönleri ile karşımızda durmaktadır. İşte bu hakikati bertaraf edip, CIA ofislerinde kitaplar yazan işbirlikçilerin ürettiği Liboşik Din, Hakkın Batıla galip gelmesi yönündeki ''evrensel'' hakikatin neticesinde tarihin derinliklerine gömülecektir. Türk Milleti, HAÇLI'nın ürettiği FİKİR ve KÜLTÜR EMPERYALİZMİNİ bertaraf edecek, KAVRAMLARINA SAHİP çıkıp onları YOZLAŞMADAN kurtaracak ve HER ALANDA Bağımsızlığını temin edecektir. Yarın : Dini Yozlaşmaya Tarihsel Bakış .
  5. Mehdi, İslamı biliyormusunuz ;? Eğer öyle ise, mehdiyetin islamdışı olduğunu billiyormusunuz ? O halde neden İslam'ı kullanıyorsunuz. Zaten sizin gibiler yüzünden İslam bu hale geldi. Bırakın ağzınızdan islamı, millet islamı yanlış tanıyacak! İslamda ne mehdilik vardır, mesihlik. Vardır diyen ise, delilini getirmek zorundadır Nereden mi ? Elbette tek kaynak olan KURAN dan
  6. Selamlar Yakın bir dostumun açtığı, Türkiye'de en temel sorun olan, Siyasal İslam gibi anlayışların tek panzehiri olan, Kuran İslamı söylemine sahip TEK site. www.hanifler.com Artıları şudur : İslamın hiç ele alınmayan, Kurani yönlerini vurgular Uydurma, Siyasal islam gibi zehirlere karşı, temel bir kale gibidir HANİFLİK. Bu açıdan, Türkiye'nin en temel ihtiyacını karşılayacak, AKIL-BİLİM-KURAN kıstaslı bir Din anlayışının sitesi.
  7. Dünya yaratıldığı günden itibaren üzerinde yaşayan canlıların ekolojik sistemde birbirleri ile mücadelesine tanık olmuştur. Nitekim bu mücadele çok çeşitli yöntemler dahilinde süregelmiş ve yaratılmışların en mükemmeli olan insan topluluğunda da aynı şekilde hayat bulmuştur. İnsanlık tarihini iyi incelersek eğer ( bu günkü tarih literatürü tamamen bir uydurmadır ) savaşların, mücadelenin kimi zaman haklı, kimi zamansa onursuz olduğu net biçimde ifade edilebilir. Dinsel olarak incelersek, dünya tarihini teşkil eden muharebelerin % 90 ı dini ve jeopolitik nedenlerden ileri gelmektedir. Bunun en açık örneği de Hilafet safsatasının ardından yürüyen Osmanlılar Tüm dünyaya bu hakikatinden uzak emevi dinsizliğini kabul ettirmek amacıyla savaş açmış ve 4 kıtaya hükmetmiştir. Kuran kıssalarında karşılaştığımız can alıcı ölümcül bir hususa dikkat çekelim. Peygamberlerin neredeyse tamamı özel bir ırk olarak kabul edilmiş ( o dönemde ) israiloğullarına gönderilmiştir. BAKARA SÛRESİ (122) Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve (bir zamanlar) sizi cümle âleme üstün tuttuğumu hatırlayın. Hz. İbrahim’in, Hz. Musa’nın ve Hz İsa’nın bu toplum için yaptıklarını eğer iyi incelersek, günümüz tabiri ile Yahudi toplumu o peygamberlerin yüzlerine bakarak apaçık şirk koşmuş, Allah’ı inkar etmişlerdir. Nitekim Bunun bedelini de İlahi kudretin azabı mahiyetinde cezalandırılarak ödemişlerdir.. Allah nazarında şirk affedilmez bir durumdur. Bu durum kişilerin ve toplumların helakına sebep olduğu gibi, onların zülmani ( şeytani ) bir hal almalarında da etkili bir haldir. Toplumlar hakikate yaklaştıkça İlahi rahmete yaklaşır. Şüphesiz ki Allah kendisine ortak koşmayanların yardımcısıdır. Kendisinden başka ilahlar edinmemişlerin bağışlayıcısı ve affedicisidir. Bu bağlamda şirk ve nifak tohumlarının ekildiği ümmetlerin sonu bir hezeyan ve kaos psikolojisinin neticesi olur. Unutmamak gerekir ki bu şirkperest yapı o toplumu Allah’tan uzaklaştırdığı gibi Allah’a iman edenlerden de uzaklaştırır. Dikkat edelim. Allah’a iman edenlerden nasıl uzaklaştıkları ortada. İsa(a.s) vahye dayalı buyruğunu o topluluğa tebliğ ettiğinde ne tür güçlükler yaşadı. O toplum onu çarmığa dahi götürdü ( ki yehuda adlı ihbarcının azabına vesile olmuşlardır ) ki tatmin olmayarak çeşitli işkenceler ile İsa peygamberin buyruklarına muhatap olmuşları azaba tabii tuttular. İşte insanlık tarihine etki eden en önemli psikolojik faktör budur. Bunun bilinen adı da ‘’kibir’’ dir. Musa peygamber Tur da iken, buzağıyı rab edinenler, İsa peygamberi çarmığa layık görerek, çirkin ve onursuz yüzlerini açığa vurmuşlardır. Nitekim Tevrat ve İncilin günümüzdeki haline gelişinde de ortak sebep bu kavmin zorbalıkları ve bozgunculuklarındandır. Nisa (160) Yaptıkları zulümler ve birçok insanı Allah yolundan alıkoymaları yüzünden daha önce kendilerine helal kılınmış tertemiz şeyleri, yahudilere haram kıldık. Cuma (6) De ki: "Ey yahudiler! Eğer insanlar arasında yalnız kendinizin Allah'ın dostları olduğunu sanıyorsanız, buna gerçekten inanıyorsanız, hadi ölümü isteyin!" İşte Kuran-ı Hakim de apaçık şekilde bu kavmin ırkçı yaklaşımı ( asıl olarak ırkçılığı ) haram kılmış bir ayet vardır. Cuma6 ayetinde görüldüğü üzere bu ırk kendisini en üst ırk olarak tanımladığından, ağır bir ithama maruz bırakılmıştır. Nitekim bu ayet genel olarak ırkçılığa vurgu yapsa da ( ‘’kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla’’) ayet itibari ile vurgu Yahudilere odaklanmıştır. Onlar şirke bulaşmış ve İlahi rahmetten uzaklaşmıştır. Bu noktaya kadar vurguladığım hususun sebepleri nelerdir. Günümüzü eğer iyi bir şekilde irdelersek göreceğiz ki, Yahudiler esas bozgunculuklarını bu dönemde sürdürmektedirler. Diğer peygamberlerin buyruklarının ardından Allah insanlığa Kuran’ı Kerim i vahyetmiştir. Bu vahiy kıyamete kadar sürecek bir ilahi hükümler metabolizmasının son halkası ve son noktasıdır. İşte Yahudi topluluğu maalesef bu halkaya da haysiyetsizce savaş açmıştır. Maide Suresi (64) Bir de yahudiler, "Allah'ın eli bağlıdır" dediler. Söylediklerinden ötürü kendi elleri bağlansın ve lanete uğrasınlar! Hayır, onun iki eli de açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun, sana Rabbinden indirilen (Kur'an) onlardan birçoğunun azgınlık ve küfrünü artıracaktır. Biz onların arasına kıyamete kadar düşmanlık ve kin saldık. Her ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışırlar. Allah bozguncuları sevmez. Lanet, bu Kuranın vurguladığı en ağır ithamlardan birisi olmakla beraber, şirk düşkünlüğüne bulaşmış olan tüm kavimlerde asıl olarak bununla muhataptır. Genel olarak şöyle düşünmeliyiz; Bu ayetler ve vurgular Yahudilere has görünse de, aynı haysiyetsizliğe düşmüş tüm kavimler bunların muhatabıdır. İşte can alıcı nokta budur. Bu yaklaşım dahilinde diyebiliriz ki, Şirk hengamesi içerisine düşmüş ve sürüklenen tüm kavimler bu lanete muhatap kavimlerdir… Bozgunculuk kavramını biraz açalım; günümüzde ekonomik yapıyı iyi irdelersek eğer, 15-24 milyon arası olarak tahmin edilen Yahudi nüfusu dünya kapitalinin % 73 lük bir kısmını kontrol etmektedir. Evet yanlış duymadınız %73.. Bu bağlamda devletleşme süreçlerinde de toprak satın alarak, kapitalleri ile İsrail devletini kurmuşlardır ki, ABD nin ilk kurucuları da Yahudidir. Asıl olarak, tekstil, gıda, silah sanayi, beyaz eşya, vs,vs,vs alanlarda tek hakim güç, Yahudi kapitalizmidir. Bu kapitalizm dünya arenasında bu kavmi patron kavim haline getirmiş, Diğer ırkları da sömürülen ve kullanılan ırklar haline getirmiştir.. Daha önce de vurguladığımız gibi, kibir ve nifak tohumları ekilmiş olan bu kavim, kendisini dünyaya hakim kılma çabasında tüm sektörleri ele geçirerek faal bir şekilde çalışmaktadır. Nitekim ABD, AB , BM, Nato, gibi kurumlar tamamen bu gücün esaretine bağımlıdır. Çünkü bu düzenler kapitalist olduklarından kapital sahibinin güdümünden çıkamayacak durumdadırlar. Gelelim diğer yönleri ile incelemeye. Orta çağ haçlı seferlerinin asıl amacı dinsel bir hedeften ileri gelmekteydi. Amaç uydurulmuş Süleyman tapınağına hakim olmak ve kudüs’e sahip olmak olarak algılansa da, asıl amaç daha önce de belirttiğim gibi, İlahi kudretten dışlandıkları gibi, O kudrete muhatap gibi görünenleri de yok etme çabasından öte bir şey değildir. Bu güçlere göre Tanrı onlar için bir plan yapmıştır. vaat edilmiş Kutsal Topraklarda refah içerisinde yaşayacakları müjdelenmiştir onlara göre. Halbuki Allah kimseye dünyada mekan vaat etmemiştir, Allah cennet’i vaat ederek dünya mekanından vazgeçilmesini emretmiştir. İşte bu çürük zihniyet adım adım haritasını belirledikleri bu topraklara erişme çabasındadırlar. Mistisizm ve ezoterizm ile arası çok iyi olan, bazı sahtekar İslamcılarında kullandığı ebced ve cifr gibi masallarla Allah’ın gizli sözlerini arayan bu kavim, günümüzde dünya siyasetinde kendisine karşı tutum sergileyen her milleti yok etme gücüne sahiptir. Günümüzde Türkiye’de dahil birçok Ortadoğu ülkesi kabalanın çizdiği vaat edilmiş toprakların sınırları dahilindedir. Düşünün tüm devletlerin gizli örgütlerini ele geçirmiş, bu kadar kapitali hedef almış, şirketleri dünyaya hakim olan ( philiph morris, beyaz eşya da % 68, gıda da% 59 vs vs vs) olan kavmin nüfusu 15-24 milyon arasıdır. Tahmin edilen dünya nüfusu 6 küsür milyar iken bu azınlığın bu kadar geniş bir aktivasyona sahip olmasındaki tek neden asla ve kat’a kibirleri olamaz. Bu organize bir şekilde planlı bir bozgunculuktur. Bu bir projenin devamıdır. Zülmani bir ütopya çabasının ürünüdür.. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kurulduğu ilk günden itibaren bu güce boyun eğmiş bir tutum içerisinde görülmektedir. Bu güce başkaldıran tek lider M.Kemal Atatürk olmakla beraber, ardından gelen tüm idareciler bu gücün güdümünden asla çıkamamıştır. Pek bir şey söylemeye gerek yok aslında, Petkimin satılması, telekomun özelleşmesi, satış satış satış, borsanın yabancı sermaye adı altındaki Yahudi tasallutuna teslim edilmesi, bunlar tam bir teslimiyetin ürünüdür. Bu eser kesinlikle ne Kuranla bağdaşır nede insanlıkla. Günümüzde ABD eğer bu yasa onaylanmazsa çekeriz yabancı sermayeyi diyerek tehtid etmektedir bu ülkeyi. Çünkü sadece borsamızda reel faiz oranları had safhada bulunan 60 milyar dolarlık yabancı kapital bu ülkeyi terk ederse bu ülke asla belini doğrultamaz. İşte politika budur arkadaşlar. Herkesi güdümüne almak bu şekilde olur… Bir taraftan da İslam gerçeğini ele alalım. Peygamberimiz vefat ettikten sonra, kerbela harbinde ‘’O’’ nun torunlarını katleden Allahsız emevilerin eteklerinin dibinden sıyrılamayan bu ümmet, o uydurukcu emevilerin kendilerine sunduğu Yahudi İslamcıları da görememiştir. Kab el Ahbar, Vehb bin münebbih gibi örnekleri incelersek eğer, dinimize sokulan uydurmalarda sınırsız bir tavır sergilemiş olan bu iki şahsiyetsizin yarattığı ekol günümüz islamını teşkil etmiştir. İste proje budur. Müslümanları vahy den koparmak ve kendi kendilerine yaptıkları gibi ( Yahudilerin kendilerine yaptığı gibi) uydurulmuş hükümler dahilinde inanmak. Bunu başardılar işte . Gördüğünüz gibi İslam adı altında Yahudi güdümlü bir emevi dini uygulanmaktadır ki, kuran tamamen devre dışı kalmıştır. İşte hafife aldığımız kavmin neleri başardığı ortadadır… Üstelik bu dini uydururken öyle bir yaklaşım sergilemişlerdir ki günümüzde kullandıkları dinin temellerini o dönemde atmışlardır. İslama radikalizm onların uydurmaları ile girmiştir. Kesin suretle bu proje halen daha işlemekte 11 Eylülde kendi kendisini vuran ABD kendi uydurduğu dini kullanarak bu coğrafyaya hükmetme çabasına girişmiştir… İşte temel amaç egemen olmak, tüm ırk ve kavimleri kontrol etmek ve büyük bir ütopya oluşturmak olsa gerek. Bugün tüm siyasi yapılar bu gücün etkisi altındadır. İhtilaller devrimler vs bu gücün bilgisi dışında gelişemez ve oluşamaz. Kendi belirledikleri iktidarlarla istedikleri şekilde tüm kavimleri yönetmektedirler ki, yakın tarih de şaibeli iktidarlarla toplumumuzda buna şahitlik etmektedir. Türkiye de özellikle, bir dönem alevi Sünni, yakın tarih tede laik dinci gibi kamplar oluşturarak gündemi belirleyen bu güçler çok güçlü bir strateji üzerinde çalışmaktadırlar. Toplumun önüne pastanın kenarlarını koymak, kremasını göstermek ve içindeki asıl ganimeti sessizce çaktırmadan götürmek. İhtilaller ülkesi Türkiye çok yakın bir tarihte sattığı tüm kaynaklarının doğurduğu bir netice itibari ile tam bir sömürge haline gelecektir ( ki pek bağımsız olduğumuz söylenemez ) . Bu bağlamda küresel güç olarak nitelendirilen bu para babaları kapitalleri ile egemen oldukları topraklarda özgürlük kisvesinde bozgunculuk metodu ile hakimiyetlerinin sürekliliğini devam ettireceklerdir. Bir diğer tarihi gerçekte bu gücün resmileştiği dönem ile ilgilidir. Uydurulan tarihte haçlı seferlerinde templiyer şövalyelerinden ( tapınakçılardan ) bahseder. Bunları Süleyman mabedini korumakla görevli dini bir kurum olduğu lanse edilse de asıl gerçek, bu oluşum Siyonizm dediğimiz günümüz lanetliler birliğinden öte bir şey değildir. Kutsal kase arayışındalarmış gibi bir saçmalık ile yüceltilen bu olgu tamamen tefecilik ve kapital merkezi olma amaçlı kurulmuş bir Yahudi şirketidir. Bu yeraltına çekilmiş ve günümüzde bilderberg vs vs isimlerle gün ışığına çıkmış olgu işte küresel dünya hükümetinin liderlerinin oluşturduğu bir güçtür. İktidarları ve muhalefetleri onlar tayin ederler, tüm şeytani yaklaşımlarıyla insanlığı himaye altına almak için uğraşır dururlar. Bir hususa dikkat çekmek isterim . Türkiye de özellikle son dönemde Osmanlıcı yazarların artışındaki en büyük faktör bu küresel sömürgecilerin sessiz himaye ettiği Osmanlı ruhunu diriltme arzusundan ileri gelen bir durumdur. Şimdi Türkiye de görülen tablo şu, bu küresel Siyonistlerin himaye etmediği hiçbir iktidar barınamamıştır. DSP iktidarında DSP nin bazı ulusal yaklaşımları bu güçlerin kapitallerini çekerek kriz yaratmalarına ve acil bir iktidar değişikliği oluşturmasına neden olmuştur. Burada DSP nin savunulduğu fikri çıkmasın. Bunlar tv radyo gazete gibi tüm medya organlarını bugün satın almışlardır. Doğan Holding bu gücün kölesi olmakla beraber en büyük işbirlikçisidir.. İşte bu şekilde düşünürsek 15-24 milyon arası olduğu tahmin edilen bu güç, kesin suretle egemenliği lehine çevirmiş, bozgunculuğu sayısı itibari ile cephede değil politika ve siyaset araçlarının içerisinde sergilemektedir. Ulusalcılık denilen olgu da, Türkiye de bu işbirlikçilere karşıt kurulmuş tüm kamplarda tamamen bu gücün doğurduğu bir neticedir. Bilinmelidir ki çözüm asla ve kat’a bu şekilde kamplara destek olarak oluşamaz. Çözüm işin özünü idrak edebilmekten ve bizi vurdukları yerleri onarmaktan (sağlamlaştırmaktan) geçer… Tartışılan bir diğer konuda bu küresel güçlerin kamp haline getirdiği laik – dinci konusudur. Bakınız İslam son din değildir. Ancak Hz. Muhammed son peygamberdir. Dolayısıyla ‘’O’‘ nun zuhrundan sonra ardında bıraktığı kitabın hükümlerine göre halkın kendini yönetmesi gerektiği vurgulanmıştır. Kitap ‘’şura’’yı emreder. . Halkın şuralarla kendini yönetmesini ve buna dayalı bir demokratik anlayış kuranın bu bağlamda öngördüğü bir durumdur.. ‘’ Dinde zorlama yoktur ‘’ ibaresi aslında teokrasi karşıtı bir ibaredir. İşte imtihan olgusunun da temelini bu teşkil eder. Toplumlar bu demokratik tabloda kendi kendilerini yönetmelidirler ki laiklik de bunun için gelişmiş bir olgudur. Din adına söylenen her safsatanın topluma hakim kılınmaması adına laiklin önemli bir burgudur. Günümüzde kuran islamı olgusunun hakim olduğu toplum ideali de bir ütopya olarak görüldüğünden ki, bu gerçek anlamıyla bir ütopyadır, laiklik gerekliliği bir ez daha karşımıza çıkar. Şimdi şapkamızı önümüze koyalım, bizler bu küresel güçlere karşı dururken onların istediği gibi davranmıyormuyuz. Onların oluşturduğu ulusalcı vs vs vs kavramlara takılarak aslında onlara hizmet etmiyormuyuz. Karşıt kamplarda bulunarak onların gücüne güç katmıyormuyuz. Onların istediği şey kaos yaratmak değimlidir. Stratejisi : karıştır – böl – parçala – yok et olan bu Siyonist güçlerin karşıtı olmak demek, birilerinin bindirdiği şekilde davranmak demekmidir ? İşte bunun algısı toplumsal vicdana kalmış demektir, televole ve magazin kültürüne adapte olmuş Microsoft çocukları imkansızdır ki bu acımasızlığın karşısında duramaz.. Unutmayınız ki kuran haniflere( Hanefi değildir bu kavram, hanif demek tevhidi algılamış ve tek ilaha inanan demektir ) günümüzde anti-emperyalizm denilen olguyu sorumluluk olarak yüklemiştir. Kavram karmaşaları onların istediği bir olgudur. İzm leri takıntı haline getirmek de buna keza… O halde yunusun dediği gibi, gelin birlik olalım münkire kılıç kılalım, sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz!! Eren Erdem
  8. konuyu şöyle düşünmek gerekir,, sokaklarda sefalet çeken ***** bir hayat süren xxx birgün büyük ve sonsuz gücü olan bir zenginle tanışır. o zengini hayatına alır. o zenginde ona merhamet eder ve iş güç verir. bir süre sonra xxx in bi tarafı kalkmıştır.kendini birşey sanmaya ve başka zenginler aramaya başlar, lakin bulamaz. bu sebeple o zengin kişi o kalkan yere tekmeyi basar..
  9. cantürk

    hadi bir sure acalım

    صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لاَ يَرْجِعُونَ Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Onlar artık dönmezler. bakara 18 أَوْ كَصَيِّبٍ مِّنَ السَّمَاء فِيهِ ظُلُمَاتٌ وَرَعْدٌ وَبَرْقٌ يَجْعَلُونَ أَصْابِعَهُمْ فِي آذَانِهِم مِّنَ الصَّوَاعِقِ حَذَرَ الْمَوْتِ واللّهُ مُحِيطٌ بِالْكافِرِينَ Yahut gökten boşalan bir yağmur haline benzer ki onda karanlıklar var, bir gök gürlemesi var, bir şimşek var. Yıldırımlar yüzünden ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah Muhît'dir, küfre sapanları çepeçevre kuşatmıştır. bakara 19 يَكَادُ الْبَرْقُ يَخْطَفُ أَبْصَارَهُمْ كُلَّمَا أَضَاء لَهُم مَّشَوْا فِيهِ وَإِذَا أَظْلَمَ عَلَيْهِمْ قَامُوا وَلَوْ شَاء اللّهُ لَذَهَبَ بِسَمْعِهِمْ وَأَبْصَارِهِمْ إِنَّ اللَّه عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ Şimşek, neredeyse gözlerini çarpıp götürüverecek. Kendilerine her aydınlık sunduğunda, orada yürürler. Üzerlerine karanlık binince çakılıp kalırlar. Eğer Allah dileseydi, işitme güçlerini de gözlerini de elbette alıp götürürdü. Çünkü Allah her şeye Kadîr'dir. bakara 20 يَا أَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ وَالَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ Ey insanlar! Sizi de sizden öncekileri de yaratan Rabb'inize ibadet edin ki, korunabilesiniz. bakara 21 arkadaşlar ayetleri cımbızla çekmeyin, bütün olarak inceleyin. bu ayet kuranı kerimde en çok kullanılan mecazi anlatım metodu ile Allahı inkar edenleri ifade etmiştir..Bakın orka küfre sapanların vicdan muhakemesi ortaya konulmuştur. Gerçeği sizde haklısınız, müşrikleşmiş bir islam ümmetinin içinde, din diye kurandışı olan herşeyi kabul etmiş bu insan müsvettelerinin içinde, risaleler,siyerler,hadisler,kuttubü sitteleri kuranın üstünde sayan zihniyetin içinde sizlerde isyan etmekde haklısınız.. Onlar gibi sahte müslüman yani müşrik olacağınıza böyle olun sorgulayın daha iyidir.. ama sakın kuran dışında hiçbir kaynağa itimad etmeyin.
  10. SAYIN GÖNÜLDAŞLAR. MEMLEKET DAHILINDE YAŞANAN OLAYLARI HEPBIRLIKTE SEYRETMEKTEYIZ. BU MAIL TAMAMI ILE MEMLEKET DAVASINA GÖNÜL VERDIĞINE INANDIĞIM CUMHURIYET NEFERLERINE GÖNDERILMEKTEDIR. GENÇ ÇINAR adlı gençlik hareketini kurmuş ve de kısıtlı imkân ve büyük imanımızla hayata geçirmiş bulunmaktayız. Öncelikle kısa bir süre içerisinde web sitemizin hayata geçeceğini belirtmek isterim. Web sitemiz forum ve duyurular bölümü ile amaç olarak belirlediğimiz zihinsel devrime yardım edecektir. Nedir zihinsel devrim? Klişeleşmiş tabulardan, kişi odaklı inanç mekanizmalarından ve de düşünsel yeteneklerine ambargo konulmuş toplumların ayağa kalkmasını sağlamak. Bu bir HALKIN YÜKSELİŞİ HAREKETİDİR. Bu hareket tamamen bağımsız tamamen memleket davasına hizmet etme amacı güden ulusal bir uyanışın devamıdır. NEDENMİ GENÇ ÇINAR, ÇÜNKÜ ?Yüce dinimiz İslamın tek kaynağı olan Kuranın 40 bohça içerisinde sarılı bir süs gibi duvarlarda asılı kalmasına karşılık, okunması ve öğrenilmesi gerekliliğini bilen, Kur?an merkezli hurafelerden arındırılmış bir İslami inanç metabolizmasının gerçekliğini savunan bir birey olarak, dinin siyasete alet edilmesinin temel sebebi olan dini anlamamak sorunu için, ?Memleketin her karış toprağının özelleştirme adı altında satışına göz yuman işbirlikçi güçlerin ve de onlara destek olanların yarınlarımızı daha fazla yok etmemeleri için, ?Süleymaniye?nin tepesine haç takılmasını engellemiş ulu önder Atatürk ile Hz. Muhammed mirasının bütünlüğünü anlatmak ve halkı aydınlatmak için, ?Türk ulusunun bağımsızlık mücadelesine ve Atatürk devrimlerine sahip çıkmak için, ?Vatanın bütünlüğü, memleketimizin ?Amerikan Sömürgesi? olmaktan kurtulması için, ?Emperyalist medyanın ve de işbirlikçisi kurumlarının oyununu bozmak, Çanakkale ve kurtuluş savaşı şehitlerimizin mirasına sahip çıkmak için, ?Beyin fırtınası oluşturarak seminerler, paneller, dergi, radyo gibi imkânlar doğrultusunda benimde bir sözüm var diyen, sesini duyurmak isteyen çağdaş bireyler için, ?Memleket idaresinde kadrolaşmış ABD işbirlikçisi cemaat ve de grupların karşısında durabilmek için, ?Ruh köklerimize ve Atalarımıza bağlılığımızı, asimile edilmeye çalışılan kültürümüzü diriltecek faaliyetler geliştirebilmek için, ?Eğitim, sosyal, kültürel alanlarda topluma önderlik edecek bir kurum olabilmek için, ?Birlik, Dirlik ve Beraberlik için. GENÇ ÇINAR tamamı ile fazlaca oluşumun bünyesinde olacağı bir kurum olacaktır. Bu kurum, sosyal, kültürel, toplumsal, siyasi, politik ve vicdani konularda topluma önderlik edecek güce ve birikime sahip olacaktır. Şüphesiz ki birlikteliğimiz bizleri güçlü kılacaktır. Bu hareket, HALKIN YÜKSELIŞI HAREKETIDIR. Bu hareket, DIRILIŞ VE UYANIŞ HAREKETIDIR Bu hareket, MEMLEKET DAVASINI GÖREV BILENLERIN HAREKETIDIR. GENÇ ÇINAR, HALKIN YÜKSELIŞI PARTISI Genel Başkanı Yaşar Nuri Öztürk ve Topluma önderlik etmiş aydınların birikimleri ile aydınlanmış, sizlerin iman ve inançları ile şekil almıştır. Fikir ve düşüncelerinize ihtiyacımız var, bu konuda bizler ile birlikte olmak isteyen gönüldaşlarımızla birlikte uzun yolumuza yürümek istiyoruz. Web sitemiz kurulduğunda ve kuruluş toplantımızın tarihi net hale geldiğinde sizlere tekrar mail yollayacağım. GENÇ ÇINAR - BAĞIMSIZ DEMOKRATIK GENÇLIK HAREKETI
  11. Şimdi sayın arkadaşlar, Bu savu ları yapan arkadaşların, ilim ve irfan eksikliği olsa gerek. Düşünme güdülerine ambargo konmuş olsa gerek. Bakınız, kuran ayetleri dünyanın neden yaratıldığını açıklar, Dünya bir imtihan sahasıdır. Sebebide insanı yaradan Rabbimizin kendine kulluk etmesi için yarattığı insanı çeşitli durumlar ile mukayese etmesidir. Bu noktada herşeyi gören bilen, Alemlerin Rabbi olan ALLAH, şüphesiz ki insanların vicdanına peygamberler dışında müdahale etmemektedir... yani sınavda kopya vermez... Şimdi gelelim vahşet dediklerinize, vahşet dediğiniz sizi dünya hayatının bedbahd inançlarından, insan haklarına tecavüzden vs durumlardan uzaklaşmanız için yapılan uyarılardır. Bu doğrultuda, senin hakkına tecavüz eden ceza çekmelidir, Allah ı inkar eden de öyle, 9 aylık bebeğe tecavüz edende.. Ki siz nedense hep vahşeti görüyorsunuz, neden CENNETİ görmezsiniz Orda derki, şüphesiz bana iman eden herkesi oraya dolduracağım, Yani oraya gitmek için iyi amllerde bulunmak ve iman etmek gerek. Şimdi ben bu durumu korku olarak nitelendiriyorum, Ateist düşünce sistemi insanda inanmasada bir korku yaratır, vicdanlar patır patır dökülür.. ve insan işte şekil-a da görüldüğü gibi, bune vahşet bune iş diye sorgular.. ama cennet için bune mükafat, bune ihtişam demez.. Orda olamayacağını bilir çünkü.. Aslında siz suçlu değilsiniz, suçlu islamı bu hale getiren haysiyet yoksunu emeviler, islamı mezhep diye, tarikat diye, şeyh diye, kara çarşaf diye, 4 kadın-1erkek eşitliği diye, 5 vakit namaz diye, çarpıttılar... namaz kılarken ezbere okunan arapca kelimelerden medet umdular. kuranı duvarlara süs yaptılar kadını toplumda imha ettiler şeriat diye içi boş bir irin küpü icad ettiler islamı yokettiler işte sizlerde bu islamı gerçek din sayıp soğudunuz.. islam bu değil, islamda günümüzdeki uygulamaların hiçbiri yok namaz da buna dahil.... şimdi açık konuşayım, siz islamı sakallılardan öğrendiniz, vede hep bir kin duydunuz.. işte o sakallılar, kuranda onlar müşrikler diye anılır... gerçek din kuran islamıdır hadisden arındırılmış mezhepsiz tarikatsız çağdaş kuran islamı, işte kurtuluşun formulü..
  12. sayın göçmen kızı, cevap çok basit.. Kainat yaradılış temelleri doğrultusunda sınırlı bir hayata tabii tutulmuştur. Dolayısı ile bizler doğar-büyür ve ölürüz. Bu noktada zihinsel faaliyetlerimizde herşeye bir sınır biçeriz, yani sınırlı bir beynimiz ve sınırlı bir taabiatımız var. İşte bu noktada bu sınırsızlık bizlerde bu tip sorular doğuruyor, İşte acziyetimiz bu. Bizler doğup öldüğümüz için, herşeyi öyle kabul ederiz. Kısacası sınırların içinde kaybolup gideriz. Ama bir düşünün, bu sınırları yaratan yüce yaradıcı sınırsız olamazmı. Bi güç düşünün ki başı ve sonu yok. İşte beynimiz bunu almaz. İnsan beyni sınırlarla dolu olduğundan bize devamlı ALLAH nasıl var oldu diye sorgular yöneltir. Bilinmelidirki doğan ve ölen varlıklar olarak, bu kadar sınırlı düşünmek çok doğal- iş ki sınırların ötesinde bir gücün varlığına iman etmekde, İşte bu doğrultuda bizim sınırlarla donanmış kainatımız ile, Allah ı mukayese etmek yanlıştır. düşünün kainatta 1000 yıl yaşayan varlıkların olduğu bir gezegen olabilirmi, olabilir peki 50000 yıl yaşayan, neden olmasın değilmi onların sınırları nasıl acaba. kainatın ötesinde sonsuz hayatları olan varlıklarda olabilir değilmi, emin olun eğer biz ölümsüz olsa idik, ALLAH ı daha iyi idrak edebilirdik belki, ölümlülüğün getirdiği dezavantaj, sınırları yargılama güdüsü.. sınırları azıcık zorlayın, anlayacaksınız saygılarımla
  13. ilk gönderdiğim mesajlar, tamamen fikri destekcisi olduğum kurandakidin kitabına aittir. temel olarak belirtmeliyim ki, hadis ve sünnet kaynaklı din, kerbelada peygamber torunlarını şehid eden haysiyetsiz emevi dinsizliğinin ürünü vede yapmaya çalıştığı kurgudur. KAB-EL AHBAR adlı vehb bin münebbih adlı hadis nakilcilerinin hayatları incelendiğinde, bunların 4 halife devrinde değil, emevi devrinde ortaya çıkmış ibrani kökenli yahudiden dönme sahtekarlar oldukları görülür. bu sahtekarlar ebu hureyreyi de yetiştirmişlerdir, akabininde de 2milyon hadisi ortaya dökmüşlerdir. düşünün 2milyon hadis, peygamberimiz 20 yıl peygamberlik yaptı. günde kaç hadis ediyor. akıl mantık işimi bu... kuran merkezli islam dönüşümü ise bu hadislerdeki çelişkilerin, ve kurana aykırılığın sadece ve sadece kuran ile çözüleceğini belirtir. Hadis kökenli emevi dinciliği günümüzdeki fırkalaşmanın baş mimarıdır. tarikat ve cemaatlerin risale-i nur ların egemen olduğu islam sizce kurandan uzaklaşmamışmıdır. kuran sünneti redd-i inkarda bulunmaz, ama sadece ALLAH ın sünnetinin baki kalacağını söyler. işte bu noktada islamı zenginleştirdiğini sanan, aslında hiziplere bölen bu hristiyan özentisi mezhepciler herdaim kuran ı duvarlarına süs olarak asmışlardır, yahut anlamını anlamaya gayret etmeden ezbere farklı dilde okumuşlardır. neticesinde namazın kılınışını dahi göremeyecek kadar aciz hale gelmişlerdir, çünkü risale varken, buharinin uydurma kitabı varken kuran neden okunsun. hem kuran eksiktir, hadis olmasa namazı nasıl kılacağız değilmi.. işte bunlar tamamen fakir avuntusudur. okumadan önyargılı olmak, kendini peygamber torunlarının katili olan emevilerin dinine teslim etmek... işte kuran da namaz.. Kur'an-ı Hakim'de vakte binaen üç değişik namaz/salat ismi geçmektedir. Bunları sıralayacak olur isek: Salat-el Fecr-SABAH NAMAZI, Salat-el Vusta- ORTA NAMAZ. ve Salat-el İşa-AKŞAM NAMAZIdır Genel anlamıyla baktığımızda, Salat(sala) kelimesi; hem dua hem namaz hem de destek anlamlarını içerir. Fakat Yüce Allah, vakte bağlı farz namazlarından bahsederken dua ile ayrımı bilinsin diye, "sala" kelimesini "ikame" fiiliyle birlikte kullanır. Yani Türkçe anlamıyla "salayı ikame etmek" anlamına gelir. Sadece "sala", yani dua için, ikame/yerine getirme fiiline gerek yoktur. Yani hiç bir fiil/hareket gerçekleştirmeden kalben de Allah'a dua edebiliriz. Ama salayı ikame etmek deyince bunun fiili bir hareket olduğu anlaşılır. Bu yüzden ben şahsen, salayı ikameyi, Allah'a beden dili ile dua etmek olarak nitelendiriyorum. Rüku ile O'na boyun eğmek, secde ile O'nu Yücelterek tenzih ettiğimizi beden dili ile tasdik etmektir. Bu benim şahsi tanımlamamdır katılan olur katılmayan olur bu önemli değil. Şimdi demek ki: Kur'an-ı Hakimde sala kelimesi ikame ile birlikte kullanıldığında biz bunun bizlere belirli vakitlerde yapmamız gereken NAMAZ olduğunu anlıyoruz. Şimdi salayı ikame geçen ayetlerden bir kaç örnek verelim: الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ 2/3 Onlar ki gayba inanırlar. Namazı kılarlar (salayı ikame ederler) ve kendilerine rızk olarak verdiğimiz şeylerden de infak ederler. وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَءَاتُوا الزَّكَاةَ وَارْكَعُوا مَعَ الرَّاكِعِينَ 2/43 Ve namazı kılınız (salayı ikame edin), zekâtı da veriniz ve rüku' edenler ile beraber rüku' ediniz. وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَءَاتُوا الزَّكَاةَ وَمَا تُقَدِّمُوا لِأَنْفُسِكُمْ مِنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِنْدَ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ 2/110 Namazı kılın (Salayı ikame edin), zekâtı verin, kendi hesabınıza önceden gönderdiğiniz her iyiliği Allah katında bulursunuz. Hiç şüphesiz Allah yaptıklarınızı görür. إِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذِينَ ءَامَنُوا الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ 5/55 Sizin velîniz ancak Allah'tır. Ve O'nun Resulüdür ve imân edenlerdir. O imân edenler ki, namazı kılarlar (salayı ikame ederler) ve zekâtı verirler ve onlar rükua varanlardır. وَأَنْ أَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَاتَّقُوهُ وَهُوَ الَّذِي إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ 6/72 Ve namaz kılın (Salayı ikama edin), ve O'ndan ittika ediniz/korkunuz, ve O, ki, huzurunda haşrolunacağınız O'dur. وَجَعَلْنَاهُمْ أَئِمَّةً يَهْدُونَ بِأَمْرِنَا وَأَوْحَيْنَا إِلَيْهِمْ فِعْلَ الْخَيْرَاتِ وَإِقَامَ الصَّلَاةِ وَإِيتَاءَ الزَّكَاةِ وَكَانُوا لَنَا عَابِدِينَ 21/73 Onları, emrimiz uyarınca doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik. Onlar, daima bize ibadet eden kimselerdi. Kur'anda diğer elçiler için salat-ı ikame tabiri bulunmaz. Sadece SECDE kelimesi geçer. Salat-ı ikame İbrahim (AS) ile anılmaya başlar. Rabb'imiz namazı Hz. İbrahim'e öğretmiş ve bu namaz kılma uygulaması nesiller boyu tevatüren gelmiştir. Yani bu uygulama zaten devam ede geldiğinden Kur'an sil baştan/sıfırdan namaz tarifi yapmamıştır. Bu bağlamda şu ayetlere bakacak olur isek: يَامَرْيَمُ اقْنُتِي لِرَبِّكِ وَاسْجُدِي وَارْكَعِي مَعَ الرَّاكِعِينَ 3/43 Ey Meryem! Rabbine ibadet et; secde et ve rüku edenlerle birlikte rüku et. التَّائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّائِحُونَ الرَّاكِعُونَ السَّاجِدُونَ الْآمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللَّهِ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ 9/112 Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, (İslam uğrunda) seyahat edenler, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredenler, kötülükten sakındıranlar ve Allah'ın koyduğu sınırları gözetenlerdir. Mü'minleri müjdele! يَاأَيُّهَا الَّذِينَ ءَامَنُوا ارْكَعُوا وَاسْجُدُوا وَاعْبُدُوا رَبَّكُمْ وَافْعَلُوا الْخَيْرَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ 22/77 Ey iman edenler; rüku edin, secde edin, Rabb'inize kulluk edin ve hayırlı fiiller işleyin ki kurtuluşa eresiniz. وَالَّذِينَ يَبِيتُونَ لِرَبِّهِمْ سُجَّدًا وَقِيَامًا 25/64 Ve onlar ki Rableri için secde edenler ve kıyamda bulunanlar olarak gecelerler. مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاءُ عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاءُ بَيْنَهُمْ تَرَاهُمْ رُكَّعًا سُجَّدًا يَبْتَغُونَ فَضْلًا مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانًا سِيمَاهُمْ فِي وُجُوهِهِمْ مِنْ أَثَرِ السُّجُودِ ذَلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرَاةِ وَمَثَلُهُمْ فِي الْإِنْجِيلِ كَزَرْعٍ أَخْرَجَ شَطْأَهُ فَآزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوَى عَلَى سُوقِهِ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغِيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَ وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ ءَامَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُمْ مَغْفِرَةً وَأَجْرًا عَظِيمًا 48/29 Muhammed Allah'ın elçisidir. Onun beraberinde bulunanlar, inkarcılara karşı sert, birbirlerine merhametlidirler. Onları rükua varırken, secde ederken, Allah'tan lütuf ve hoşnutluk dilerken görürsün. Onlar, yüzlerindeki secde izi ile tanınırlar. İşte bu, onların Tevrat'ta anlatılan vasıflarıdır. İncil'de de şöyle vasıflandırılmışlardı: Filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ekincilerin hoşuna giden ekin gibidirler. Allah böylece bunları çoğaltıp kuvvetlendirmekle inkarcıları öfkelendirir. Allah, inanıp yararlı işler işleyenlere, bağışlama ve büyük ecir vaat etmiştir. "Rüku edenler birlikte rüku, secde edenler birlikte secde ediniz!" Demek ki süregelen bir uyguluma var ki böyle deniyor. Ve böyle yapmaya devam edin diyor Allah. Şayet bilinmemiş/tamamen unutulmuş uygulama olsa idi, bunun öce ayrıntılı tanımı yapılırdı. Lakin gerek görülmemiş. Ama Allah bu konuda olmazsa olmaz kuralları vermiş. Nedir bu kurallar: 1- Kıyam - Rüku - Secde 2- Kur'andan ayet/ler okumak. Demek namazdaki diğer ince ayrıntılarda gelenek olan değişen/yanlış olan bir şey yoktu. Yalnız 2. maddeye dikkat ederseniz: Namaz içinde mutlaka Kur'andan ayetler okunacak. Risalet öncesi ortada henüz Kur'an yok!!! mevcut olanlar ise Muharref!!! Bilenenler ise Allah'ın ismi, Sıfatlarından bir kısmı, ve Tekbir.....vs gibi. Bu sebepten İbrahim (AS)dan geleneksel babadan oğula görsel/uygulama olarak devam eden salat-ı iqame uygulamasında "Rüku&secde edenlerle birlikte.....ediniz" diyerek devamını emretmiş ek olarak artık Kur'an indiğinden dolayı, salat-ı iqame içinde SADECE KUR'AN AYETLERI OKUNMASIna dikkat çekilmiştir. Ehli Sünnetçiler veya sünneti/hadisi din sayan çoğunluğa şu ayetleri okuduğumuzda: 17/41 Biz, and olsun ki öğüt almaları için bu Kuran'da bunları türlü türlü açıkladık. Fakat bu açıklamalar ancak onların nefretini artırmıştır. 17/89 And olsun ki, biz Kuran'da insanlara türlü türlü misal gösterip açıkladık. Öyleyken insanların çoğu nankör olmakta direndiler. 18/54 And olsun ki, Biz bu Kuran'da insanlara türlü türlü misali gösterip açıkladık. İnsanın en çok yaptığı iş tartışmadır. 54/22 And olsun ki, Kuran'ı öğüt olsun diye kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur? 39/27Yemin ederim ki bu Kur'anda insanlar için her türlüsünden temsil getirdik, gerek ki iyi düşünsünler 54/17 And olsun ki Kuran'ı, öğüt olsun diye kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur? 21/10 Andolsun ki, size öyle bir kitap indirdik ki. bütün şanınız ondadır; hala akıllanmayacak mısınız? 17/41 Biz, and olsun ki öğüt almaları için bu Kuran'da bunları türlü türlü açıkladık. Fakat bu açıklamalar ancak onların nefretini artırmıştır. 39/23 Allah, ayetleri birbirine benzeyen ve yer yer tekrar eden Kitab'ı, sözlerin en güzeli olarak indirmiştir. Rabb'lerinden korkanların bu Kitap'dan derileri ürperir; sonra hem derileri hem de kalpleri Allah'ın zikriyle yumuşar. İşte bu Kitap, Allah'ın doğruluk rehberidir; O'nunla dilediğini doğru yola iletir. Allah kimi de saptırırsa, onu doğru yola eriştirecek kimse bulunmaz. ....Evet bu ayetleri onlara okuduğumuzda "Amenna" dedikleri halde, Amerika'da, Almanya'da, Hollanda'da yaşayan Müslümanlarımızdan tutunda tâ Türkiye'de yaşayanlara kadar, anlaşmışçasına hep aynı soruyu sorarlar: "İyi diyonda kardeşim, hani Kur'anda Namazı nasıl kılacağımız yazıyor mu?" "Kur'anda Hac uygulaması anlatılıyor mu?" "..........................vs." Şimdi sıra, bana e-mail ile en çok sorulan soruya geldi. Kur'ana göre bir vakit namazının tarifini yapmam hakkında istek nedeniyle ben kendi kıldığım namazı tarif ediyorum: (Örnek: Sabah Namazı) Abdest var sayarak en baştan şahsım olarak kıldığım namazı anlatıyorum. Öncelikle şunu söyleyeyim seccade/namazlık kullanmıyorum. Temiz olan halının üzerinde kılıyorum... Yönümü kıbleye döndükten sonra: Niyyet ettim salat-ı Fecri ikame etmeye......veya....Niyet ettim vaktin salasını ikame etmeye. Allah-u Ekber diyorum ==>74/3, 87/15 Ellerinizi dilerseniz bağlarsanız, dilerseniz bağlamazsınız. Ben bağlıyorum (Size kalmış) Sonra Euzu-Besmele çekiyorum. Özellikle Euzu... okunmalı! ==> 16/98 Sonra dilediğim sureyi/ayeti okuyorum. İşim varsa kısa, yoksa uzun sureleri TERCIH ediyorum.( Subhaneke Duası YOK!) Sonra Rükuya varıp Subhane Rabb'iyel Azim Diyorum(Kaç defa tekrar edeceğiniz size kalmış ister 1 ister 100 kez)==> 7/206 Rükudan Kıyama doğru durduktan hemen sonra secdeye varıyor ve Subhane Rabb'iyel Âla we BiHamdihi diyorum==> 7/206, 15/98, 25/58, 32/15 (yine kaç defa tekrar edeceğiniz size kalmış) Secdeler bittikten sonra, ikinci son rekata kalkıp, aynen 1. rekattaki gibi yapıyorum ve nihayet secde bittikten sonra ettehiyatu dua olup, Kur'andan olmadığı için bu kısımda ayet okuyorum. Ben şahsen burada Enam/161. ayeti okuyorum. Sonra sağıma ve soluma "SELAM!" vererek namazı tamamlıyorum. Şimdi tam bu kısımda bilmeyen/yeni arkadaşlar namazdan sonra tesbih var mı? diye sorabilirler. Böyle bir emir yoktur fakat, Şu ayete birlikte bakalım: son yazdığım bu yolda değer verdiğim bir dostun kendi araştırmasıdır.. ki tamamen geçerlidir vede uygulanması gereken namaz şekli budur. al sana kuran da namaz...
  14. http://www.turkish-media.com/forum/index.p...howtopic=100238 genç çınar .
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.