Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

hakanaytac

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    599
  • Katılım

  • Son Ziyaret

4 Takip eden

Diğer Bilgiler

Profil Bilgileri

  • Cinsiyet
    Erkek

hakanaytac - Başarıları

Yetkin

Yetkin (10/14)

  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • Başlık ve İleti Makinesi Nadir
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra

Son Rozetler

33

İçerik İtibarınız

  1. Şampiyonluk düğümünü çözecek maçlardan biri olan Fenerbahçe-Trabzonspor karşılaşması daha kupa finalinden önce gereğinden fazla konuşuldu ve üzerine gereksiz spekülasyonlar yapıldı. Kavgadan, gürültüden, karışıklıktan medet uman yorumcular hemen ortaya çıkıp senaryoyu yazdılar. Buna göre Fenerbahçe kupayı Trabzon'a verecek, şampiyonluk için son haftadaki lig maçını bilerek kaybetmelerini isteyecekti. Veya tam tersi şekilde talep karşı taraftan gelecek ve Trabzon kupaya ulaşmak adına lig maçını satacaktı! Çok açık şekilde bu ima ediliyor, bunun üzerinden tartışma ortamı yaratılıyor... Kupa maçında iyi oyunla hak ederek mutlu sona ulaşan Trabzon'un başarısına da gölge düşürülmeye çalışılıyor. Ayrıca Fenerbahçe'nin maça asılmadığı, Trabzon'un iyi oynamasının sebebinin Fener'li oyuncuların bilerek "oynamaması" olduğu ileri sürülüyor. Lig öyle kirlenmiş ki, artık her maçta şike yapılacağı şüphesi futbolun önüne geçiyor. Bir yönetici çıkıp Fenerbahçe'nin maçlara istediği hakemleri atadığını iddia ediyor, Hıncal Uluç çıkıp bunun maçın satıldığının göstergesi olduğu ve herhangi bir şüpheye yol açmamak için böyle bir açıklama yapıldığını söylüyor. Melih Gökçek çıkıyor kendi oyuncularına kırmızı kart görmesi karşılığında şu kadar para teklif edildiğini öne sürüyo kanıt göstermeden ortalığı karıştırıyor. Son tartışılan da malum, kupa maçı sonrası bir kez daha karşı karşıya gelecek olan Fenerbahçe ile Trabzon arasındaki karşılaşma. Yeterince spekülasyon yapıldı ama Fenerbahçe'li yöneticilerden çok Trabzonspor'lu yöneticilerin bütün bu konuşmalara net şekilde yanıt vererek herkesi, iddia edildiği gibi bir şeyin kesinlikle söz konusu olmadığına ikna etmesi gerekiyor. Özellikle de kendi taraftarını... Ancak kupa kazanıldıktan sonra yapılan açıklamalar o kadar talihsizdi ki, bunca kalemşörün, medyabazın ekmeğine yağ sürecek sözler söylendi. Sadri Şener'in "Süper kupa finalinde Fenerbahçe ile karşılaşacağız" cümlesi Bursaspor'un haklı tepkisine yol açtı. Öte yandan Serkan Balcı'nın, "kupayı biz aldık, şampiyon Fenerbahçe olsun" şeklindeki sözleri ortada sözü edilen takımla yapılacak bir karşılaşma varken, bu sözler, karşılaşmada oynaması muhtemel bir oyuncunun en son söylemesi gereken sözler olmakla birlikte bu oyuncunun daha önce Fenerbahçe forması giymesi, şike yapılacağı iddiasının elini güçlendirmiştir. Düşünülmeden edilen sözlerin nelere yol açtığını görüyoruz. Kupa başarısına gölge düşmesine, kişilere duyulan güvenin sarsılmasına ve en önemlisi, Trabzon'un itibarının lekelenmesine. Bundan sonraki hiçbir düzeltme de şüpheleri giderememiştir. Sadri Şener'in "maç ne olur" sorusuna verdiği "gideceğiz, mağlup olup geleceğiz" şeklindeki kinayeli cevabının bile üzerine gidilmiş ve başkanın maçın bilerek verileceğini açık açık söyleyebileceğine dahi inananlar olmuştur! Böylesine komik bir ortamda medyaya demeç verirken daha dikkatli davranılmalı, hatta maç konusunda futbolcu ve kulüp içerisindeki herkese konuşma yasağı getirilmeliydi. Şenol Güneş ise yaptığı basın toplantısında bu tarz suçlamalara itibar edilmediğini gösterdi. Ancak '96 yılında kaçan şampiyonluğu unuttukları sözü bile yine art niyetliler tarafından istismar edilebilir. Ayrıca Trabzon taraftarının hala daha aklındadır o sene kaçan şampiyonluk. Unutulacak da değildir hiçbir zaman. Kupada Fenerbahçe'nin mağlup edilmesi bunun dengi asla olamaz. Nasıl şampiyonluk Fenerbahçe'ye kaptırılmışsa, Trabzon'un aynı şekilde Fenerbahçe'yi şampiyonluktan etmesi rekabet açısından bir zorunluluktur. Trabzon'un '96 sendromundan çıkışı da ancak şampiyonluk hedefine ulaşıldığı zaman mümkün olacaktır. Bu sebeple ligde bir hedefinin kalmaması, kazanması veya kaybedilmesi durumunda sıralaması değişmeyecek olmasına tağmen Trabzon, maça mutlak galibiyet hedefiyle çıkmalıdır. Bu, ortaya atılan iddialara cevap vermek için de fazlasıyla önemlidir. "Bursa şampiyon olmasın, Anadolu'nun liderliğini kaptırmayalım" diyenlere gelince. Trabzon bu ünvanı tek şampiyonlukla almadı. Bir zamanların efsane kadrosunu oluşturan, İstanbul takımlarının korkulu rüyası haline gelen, milli takıma onca futbolcu kazandıran, ulaşamasa da her sene şampiyonluk hedefi koyabilen ve bunca yıldır şampiyonluğa hasret olmasına rağmen hala daha buna inanan bunca taraftarı bulunan bir takım buraya bir günde gelmedi. Bursa da uzun bir yolda olduğunu bilmeli, buna göre uzun vadeli planlar yapmalıdır. Trabzon camiası da Bursaspor'un başarısıyla övünmeli hatta bundan ders çıkarıp istenilince, doğru adımlar atılınca başarılabildiğini görmesi ve daha büyük bir özveriyle çalışması gerekmektedir. Bursaspor'un olası şampiyonluğu Trabzon'un değerini düşürmeyecek tam tersine şampiyonluğa daha çok inanan bir takım olma yolunda olumlu katkılar sağlayacaktır... Alıntı: edisonascimento.blogspot.com-Dedikodulara Son Vermek!
  2. Turkcell Süper Lig'in 51. sezonunun bitmesine bir hafta kala siz okuyucularımızla birlikte bu sezonun en iyilerinden bir " Altın 11 " oluşturmak istedik. Sizlerde geride bırakmak üzere olduğumuz Turkcell Süper Lig 2009/2010 sezonuna oynadıkları futbol ile damgasını vuran oyunculardan kurulu 11'inizi bu postun altına yorum halinde yazarak belirtebilirsiniz. Yapılan oylama sonucunda kendi pozisyonunda en çok oy alan futbolcular Altın 11'e girmeye hak kazanacaklardır. İlginiz için şimdiden teşekkürler.
  3. http://edisonascimento.blogspot.com/2010/04/peleden-messiye-ayar.html'>http://edisonascimento.blogspot.com/2010/04/peleden-messiye-ayar.html Arjantin'li yıldız Messi, özellikle bu sene gösterdiği performansla ve harikalar yaratan futboluyla takımını sırtlı*********** rakiplerine kabus dolu anlar yaşatmaya devam ediyor. Bu oyunuyla da dünyanın en iyi futbolcularından biri olarak gösterilmeye, Maradona ile kıyaslanmaya başlandı bile. Maradona ile her zaman aralarında bir çekişme olan Pele ise Messi'ye inceden bir mesaj göndermiş. Pele'yi çok fazla anlatmaya gerek yok. Brezilya Milli Takımıyla 3 kez dünya kupası kazanan, kariyerinde 1281 gol atarak bu rekorun sahibi, ayrıca 6 kez bir maçta 5 gol, 30 defa bir maçta 4 gol ve 92 maçta da hat-trick yapan 69 yaşındaki "Edison Arantes do Nascimento" Daily Mail gazetesine şunları demiş : "Arjantinli arkadaşlarımla konuştuğum zaman onlara 'siz önce Arjantin'in 1 numarasını seçin, o oyuncu 1000 gol atsın. Ancak o zaman sizle dünyanın en iyisi kim tartışmasına başlarım' diyorum." Şu anda da aynı düşünceyi koruduğunu söyleyen Pele, Messi'ye adeta "hodri meydan" dedi ! Ancak Messi'nin hakkını da yememiş efsane golcü : "Barcelona ile çok büyük işler yapıyor. Onun oynadığı futbolu hayranlıkla izliyorum. Ancak yeteneğini milli takımda da göstermesi gerekiyor." Pele her ne kadar Messi'yi öven cümleler kursa da, dünyanın en iyi futbolcusu tartışmasında her zaman çekiştiği ve hakkında “sağ ayağıyla topa çok iyi vuramıyordu ve kafayla da pek gol atmazdı" dediği Maradona'nın veliahtına da iyi bir göndermede bulunmuş. Messi'yi belki hak ettiği biçimde belki de gereğinden fazla ve bu genç yaşında dünyanın en iyisi göstermek ne kadar doğru bilinmez ama Messi, havaya girmeyip yaptığı mütevazı açıklamalarla da herkesin gönlünü kazanıyor. Sadece oyununa konsantre olduğu belli. Yetenekleri bir anda ortaya çıkartıp zihinlerini "ben neymişim" düşüncesiyle doldurup bir anda düşüşe geçmeleri tuzağına düşmeyeceğine günümüz futbolcu profilinin aksine Messi'nin ahlaklı kişilğinin etkili olacağı çok açık ! Dünya'nın en iyisi olabilir mi ? Belki aday gösterilebilir ancak medyanın çok sevdiği tartışmalar içine onun şimdiden sokulması yalnızca Messi'ye zarar verir. Her ne kadar bu söylemelere kulak tıkasa, futboluna bakıyor ve maçları takım halinde kazandıklarını ısrarla vurguluyor olsa da etkilenmemesi mümkün değil ! Pele ise sınırı çizdi : "1000 gol atsın, sonra tartışalım !" http://edisonascimento.blogspot.com/2010/04/peleden-messiye-ayar.html
  4. Şampiyonluk mücadelesi giderek kızışıyor ve takımlar puan kaybettikçe de giderek daha ilginç hale geliyor. Her hafta şampiyonluk umutları artıp azalıyor yarış içindeki takımların. Peki medya ne yapıyor, neyi amaçlıyor ? Yaşanılan puan kayıpları medyanın iştahını kabarmış olacak ki, o haftaki maçını kazanamayan takıma şampiyonluk yarışını kaybetmiş muamelesi yapıyorlar. Yalnızca şanslarının azaldığından bahsetmiyorlar. Yaptıkları saldırı öyle böyle değil... Sezon başında Fenerbahçe, 8’de 8 yaparken hemen “şampiyon” ilan etmiş, Daum’u da baş tacı yapmıştınız. Sonra Fenerbahçe birdenbire düşüşe geçince hemen ağız değiştirdiniz, ağzınıza ne gelirse söylediniz. Galatasaray’ın devre arasındaki transferlerini ise öyle bir sundunuz ki, futbolcuların kalitelerine söz edilemez tabi ama Galatasaray’ın bu kadroyla kesinlikle ipi göğüsleyeceğini söylediniz. Şu anda o yıldızlara taraftarın haklı tepkisi dışında, medyanın nasıl muamele ettiğini hepimiz görüyoruz ! Sonra baktınız kesmedi, sessiz ve derinden gelen Beşiktaş’ı ve Mustafa Denizli’nin her yorumunu (sizin yarattığınız) o meşhur kehanetleri olarak yorumlayarak, "yine haklı çıkacak" dediniz. Şampiyonluk konusunda kimin avantajlı olacağını tabi ki yorum yapılacaktır. Ama son haftalarda medyanın içine düştü acizlik ve sebep oldukları yaşananlar, inanılmaz boyutlara vardı. Bir ara Galatasaray’ı en büyük favori olarak gösterirlerken sonra Bursa’ya taktılar kafayı. Bu yolda emin adımlarla yürürlerken onları o kadar ön plana çıkardılar ki, gereksiz yere baskı ortamı yarattılar. Medya Bursa’nın başarısının kaymağını yemişti bile. Sonra sıra derbilere gelince elini ovuşturan medya kalemşörleri Galatasaray’ın Fenerbahçe’ye yeniden boyun eğmesiyle sarı kırmızılı takımı ve futbolcularını öyle bir ele aldılar, düne kadar öve öve bitiremedikleri Rijkaard’a öyle bir saldırmaya başladılar ki, taraftarın bu zamana kadar görülmemiş tepkisinin fitilini, bileyerek, isteyerek ateşlediler. Çünkü bu durum ortalığı yine karıştıracak haber niteliğine sahip olacak ve yine, yeniden ekmeklerine yağ sürecekti ! Şimdilerde, sene boyunca demediğinizi bırakmadığınız Daum’u kahraman, Fenerbahçe’yi bir anda şampiyon ilan ettiniz. Tabi öte yandan Bursa’yı kullanmaya da aynen devam. Şimdi maç yapmadan hanesine 3 puan yazdıran Fenerbahçe’yi Beşiktaş derbisi öncesi yere göğe sığdıramazken bu takımın oyuncularını da olumsuz etkiliyorsunuz. Lider Bursa takılınca şansının bittiğini de yazacaksınız biliyoruz. Şu anda ise size Beşiktaş havlu atmış gözüküyor. Halbuki iki takımın arasında 4 puan varken Beşiktaş bu derbiyi kazanırsa ne olacak ? Bu sefer ne yazacaksınız ? Galatasaray Diyarbakır’ı 4’lerken ayaklandırdığınız taraftarın aksine, Bursa ile maçı olan Galatasaray bu maçı kazanırsa ne olacak ? Bu sefer ne yazacaksınız ? Üzerindeki baskıyı kaldıramayıp hesapta olmayan bir puan kaybı daha yaşarsa Bursa, onun şansı için ne diyeceksiniz ? Ve Fenerbahçe'yi 1 maç kaybedince yine yerin dibine mi sokayacaksınız ? Son hafta Beşiktaş – Bursa ve Bursa’dan 2 puan çalıp Galatasaray’ı yenen, Beşiktaş’la da berabere kalan Trabzon’la karşılaşacak olan Fenerbahçe maçları varken ve bunca puan kayıpları, şampiyonluğun son haftaya kalabileceğini gösterirken, nedir sizin bu 6-7 hafta öncesinden şampiyonu belirleme telaşınız ? Üstelik her hafta başkasını şampiyon ilan etme yarışınız...! Söyle medya, şimdi şampiyon kim ? En iyisi siz sesinizi kesin, popülist başlıklar peşinde koşmayın ! Taraftar takımına kızgınken o takıma sadırıp, umutluyken göklere çıkarmayın, mahçup olursunuz. Gerçi bu zamana kadar yaptıklarınızdan hiç olmadınız ya, neyse !
  5. hala daha anlaşılamıyor.."türk" bir etnik kimliğin adı değildir..bir ulusun adıdır..sınırları çizilmiş olan türkiye cumhuriyeti isimli toprak parçası üzerinde yaşayanların ortak adıdır..tabi ki siz bir zaza olabilirsiniz..tengeriin bosig arkadasımızın dediği zaza asıllı türk söylemi sizin etnik kökeninizin zaza, yaşadığınız ülkenin de türkiye olmasını anlatmaktadır..sizin türk etnik kimliğine sahip olduğunuz anlamuına gelmemektedir..tabi ki siz kendinizi etnik olarak nasıl nitelerseniz osunuzdur, bu sizin bileceğiniz şeydir..ancak buradaki türklük, kanla, ırkla, kafatasıyla belirlenen bir kimlik değildir.. son olarak sunu söyleyeyim..osmanlı'da türklük bilinci değil osmanlı bilinci vardı..hatta türklere olan birçok hakaretten, baskıdan söz edilir..osmanlı kendisini türk olarak nitelendirmezken avrupa ülkeleri bu toprak parçasında yaşayan insanlara "türk" demiştir.. bu konuda (sanırım) napolyon da şunu söylemiş : "çin seddi ile uzak asya'dan uzaklaştırılan ve Avrupa kapılarından reddedilen ve bu iki bölge arasındaki topraklarda yaşayan insanlar türk"tür demiş.. anlatmak istediğim şu..bu topraklar üzerinde yaşayanların adıdır türk, ırkı değil.. ...
  6. herhalde bu kadarı da olmaz.. iki gözü yaşlı annenin acıları bu kadar kullanılamaz.. gözü yaşlı annelerin tek dertleri pkklı olsun mehmetçik olsun(bunları birbirine rakip göstermiyorum) büyük umutlarla yetiştirdikleri çocuklarını kara toprağa vermektir..anneler hiçbir siyasi oyuna, hiçbir senaryoya bu acılarını satmazlar, satamazlar.. ne bekliyorduk iki annenin birbirine düşman kesilmesini mi, birbirlerine nefret içeren cümleler kullanmalarını mı.. şehit anaları derneğinin haberi olsun olmasın, her iki ananın da göstermiş olduğu büyük bir erdemdir.. ve bu anneler kimseye yaranmak için değil, bunları birbirine tahammül ederek yapmışlardır.. gösterdikleri büyük bir barış, kardeşlik ve dayanışma örneğidir.. pkk'yı tsk'nın zıttı, rakibi, muhatabı olarak görmüyoruz ama bu gerçekleri anaların gösterdikleri bu erdemi, verdikleri bu dersi görmezden mi geleceğiz..bu kadar vurdumduymaz olamayız, anaların gözyaşlarını bile bu oyunlardan gösteremeyiz..
  7. bende öyle umuyorum..belki internet yoluyla ona bunu sorup, bildirip veya farkına vardırırsak, kendisi de bu konuya açıklık getirebilir.. saygılar..
  8. rahmi turan ı okur ve belirli konulardaki fikirlerine katılırım..katılmadığım konularda ise kendisini saygıdeğer bir gazeteci, saygıdeğer bir düşünce adamı olarak nitelerim..bu yazının altına imzamı atarım yalnız dikkatimi çeken bir nokta var.. burada hemen herkes var ancak hrant dink yok.. alıntıladığım bölümde hepsinin Atatürkçü, laik olduğundan bahsedilmiş..Hrant Dink Atatürkçü müdür bilemiyoruz, laik cumhuriyet sevdalısı mıdır, kuşkusuz evet..ancak burada amaç sadece Atatürkçü kurbanları anmaksa yanlış..yine fikirleri yüzünden öldürülmüş bir "değer"i farklı fikirleri dolayısıyla göz ardı etmek, ölümünü önemsememek söz konusudur..maksat sadece Atatürkçü yazarları yani tek bir görüşün sempatizanlarını anmak değilse ve Hrant Dink bu listeye yine bu yüzden yazılmamışsa bu daha büyük bir yanlıştır.. hangi görüşten, hangi kökenden gelirse gelsin her insan bu ülkenin bir zenginliğidir ve bu ülkenin bekası için mücadele eden, düşünce üreten her fikirden aydına sahip çıkmak görevdir.. saygılar..
  9. belki new age değil ama hayalimdeki düğün giriş müziği ; tabi ki de : Guns'N Roses - November Rain.. dinlemediyseniz dinleyin, dinlediyseniz bir kez daha dinleyin.. klibi de izleyin ne kadar uygun olduğuna tüyleriniz diken diken olarak tekrar tekrar karar vereceksiniz... kesinlikle BUDUR !!!
  10. bunun eksikliği ve yanlışlığı da herhalde geçmişten bu yana eğitimin bir kenara fırlatılarak sadece dogmalara, akıl ve bilimin yerine cahil cühelalara, profesör ve aydınlar yerine hacı hocalara itibar edilmesidir.."din sorgulanmaz, din eleştirilmez, din adamları sorgulanmaz, din adamları eleştirilmez, öylece malak gibi yatılmak suretiyle her şeye kafa sallayan ümmet toplumu olunur düşünceleridir..." ayrıca araştırmayan, öğrenmeyen, okumayan, merak etmeyen; dediğiniz gibi kadınların uyanınca ilk magazin sayfalarını, erkelerin ilk spor sayfalarını açmaları, diğer bütün olaylardan, dünyadaki gelişmelerden bihaber ve kendisini soyutlamış, adamsendeci insanlardan..kaynak budur herhalde...!!!
  11. nedense her soruya yanıt verilebilmiş ama bu soru hep es geçilmiş.. sesimi duyan var mı ? aydınlatacak biri yok mu ?? ... haa pardon bu konu için de şöyle cevap vermişti biri bana : "şeriatı tam doğru uygulayamıyorlarmış, ondan dolayı hep bu durumdalarmış!!!"
  12. evet bu ayeti hatırlıyorum bana da bahsetmişlerdi ancak bir türlü hatırlayamadım tam olarak ne dendiğini..belgesiyle ortaya koyduğunuz için teşekkür ederim.. tabi inanç konusundaki samimiyetini cesurca ortaya koyacak diğer "dini bütün" olduğunu iddia eden insanlardan da bekliyoruz..dindar geçinip de bütün dinlerin yasakladığı, bütün dinlere aykırı olan her harekette bulunan "insanlara".. ben hep merak etmişimdir inanmayan bir kişi olmayan inancı konusunda bu kadar dürüst olabilirken, neden diğer "inanan" insanlar inançları konusunda samimiyetsiz kalırlar..yani dine aykırı hareketlerine 'yahu ben de bu kadar inanıyorum kardeşim' demez de hep bir bahane bulup kendilerini haklı çıkaracak kelimelerle kaçamak davranırlar işte benim sorum da burada bağlanıp kalıyor, Allah hem esenlik yurduna çağırıyor hem de dilediğini doğru yola iletiyormuş..ee o zaman ben sorumlu değilim inancım konusunda..Allah'ın takdiri (değil mi !?)
  13. hakanaytac

    Ermeni sorunu

    ben de sizin verdiğiniz örneklere dayanarak faşizmin bir sebebinin olabileceği, diğer örneklerden de faşizmin ortada herhangi bir sebep olmadan da var olabileceğinden bahsediyorum.. sonuçta her türlü ırkçılık, baskıcılık, dışlamacılık kabul edilemez olduğuna göre, bunları sebepli ve sebepsiz diye ayırmanın ve "bu sebepten kaynaklanmaktadır" demenin çok da doğru olmadığını düşünüyorum.. bu biraz düşünce şekliyle alakalı..ben köken olarak rum kökenli olabilirim araştırmadım..nereden mi ? bölgenin rumlarca işgali ve Türk kadınlarına karşı muameleden dolayı..ama ben yine de rumlara karşı bir düşmanlık beslemeyebilirim..bunu her milletten olabilecek aşırı fikirlerin azgınlaşması olarak düşünerek bütün rumlara mal etmeyebilirim..bu benim düşüncemle alakalıdır..mesele uygur türkleri dolayısıyla bütün çin i ve çin lileri sorumlu tutmam..belki ürünlerini protesto ederek satın almam ama çıkıp da çin bayrağı yakmam, bir yerde bir çinli gördüğümde ona saldırmam veya arkasından küfretmem..demek istediğim faşizmin birçok çeşidi olabilir..yazdıklarımda verdiğim örnekte de sizin iletinizle alakalı alaksız aklıma gelen her türlüsünden bahsetmem de bunu anlatmak istememdendir.. yazıklarımda da "gerçekten bir karşıtlık" olması gerekmez kanımca.. ben sizin söylediklerinizden ve yazdıklarınızdakilerden bir cümleye katılmayıp ve buna karşı cevap verebilirim.. ve diğer konularda da aynı fikir de olabilirim..bir yazıdaki bir sava cevap vermek için o yazıya toptekün karşı çıkmak gerekmez fikrimce.. ..
  14. hakanaytac

    Ermeni sorunu

    demek ki açık bir sebebi olması gerekmiyormuş..rengini beğenmedim denerek de bu faşizan yaklaşımlarda bulunulabiliyormuş...
  15. hakanaytac

    Ermeni sorunu

    ırkçılık, faşizm gibi kavramlar her ülke içerisinde yer alabilir ve hemen her niteliği, kimliğe, dine, ırka, düşünceye sahip insan bu gibi aşırıklara kapılabilirler..ben hiçbir zaman ermeniler bunu yapmıyor, yahudiler yapmıyor, amerikalılar yapmıyor, almanlar yapmıyor demedim..ancak burada eleştirdiğimiz nokta Türklerin içinde bulunan ırkçı, faşizan yaklaşımlar.. ben hiçbir genelleme yapmadım, Türkler faşizan kimliğe sahip ve bütün ermenileri düşman görüyorlar demedim..genelleme budur.. özgür düşüncenin, birbirine saygının kuşkusuz eğitimle, gelişmişlikle de alakası vardır ama tamamen bunlarla bağlantılı değildir..aynı şekilde köylülük-şehirlilik de değildir tek başına..örnek vermek gerekirse, avrupa parlementosu seçimlerinde oylarını yükselterek milletvekili sayılarını arttıran faşist partiler ne diyorlardı : "camiler kapansın", "camiye hayır" "siyahlar, farklı ırktakiler defolsun gitsin" hatta resimler çizip beyaz koyunları kendi sınırları içerisinde siyah çizdikleri koyunları dışarıda gösteriyorlardı..bu da faşizmdir..ben demedim ki, avrupada, batıda bu yok.. italya diyelim..berlusconi ne dedi geçenlerde : Milano'da yürürken kendimi bir Avrupa şehrinde değil bir Afrika kentinde yaşıyor hissediyorum. Şehir merkezinde İtalyanlardan çok Afrikalılar var. Biz çok kültürlülüğe karşıyız. Sınır dışı etme konusunda daha katı olmalıydık"..bu faşizmdir..o zaman soralım bunlar eğitimsiz, köylü veya köylülükle kentililik arasında sıkışıp kalmış siyasetçiler mi ? ben ırkçılığın tamamen bununla bağlantılı olduğunu düşünmüyorum...demek ki böyle kişilere rastlanailiniyormuş !!! bahsettiğiniz gibi bir yerde yaşanmış kötü olaylara imza atan kişilere, hatta bunu ırklarını üstün kılma sebebiyle yapmaları sebebiyle bir önyargı söz konusu olabilir..ancak bu her zaman böyle değildir..mesela siyahiler italyaya ne yapmış ki, berlusconi onları renkleri dolayısıyla dışlıyor..faşizmin daha önce yaşanmış bir olaya dayanması gerekmez..faşizmin bir sebebi gerekmez !!! ben durup dururken bir siyahiden kendimi üstün görebilir, devlet yönetimine kendi zihniyetimdekileri getirebilir ve onlara baskı kurmalarını sağlayabilirim..şimdi sebepten bahsettik ve bu sebeplerle normaldir dedik..hitler'in yaptığı yahudi soykırımını "aa yahudiler alman ekonomisini ele geçirmişlerdi, alman halkı açtı onlar ekonomik zulümde bulunuyorlardı" diyerek normal karşılayabilir miyiz veya haklı çıkartabilir miyiz ? zira son zamanlarda çokça yükselmeye başladı israil'in zulümlerine karşı şu tip sesler : "hitler iyi yapmış" "hepsinin kökünü kazısaymış ya"..görüldüğü gibi faşizmin boyutu yok !!! örneklerinize göre bir cevap vereyim..ben karadenizliyim ve orada büyük bir düşmanlık var hem ermenilere hem yunanlılara karşı.. bırakın ırkı gayrimüslim e tahammül yok..inanana yok..oruç tutmuyorduk diye bizzat doğranıyordum...!!!bunlara birkaç tane münferit olay diyemeyiz.. önyargılara yaşanılan bölgedeki tarihsel olaylara göre anlam vermek kuşkusuz gerekir..bunun bilgisizlikle alakası yoktur..asıl nomal olmayan şey önyargıyı da aşan ve düpedüz faşizme kayan tavır ve davranışlara ve hatta eylemlere anlam arayacak, normal karşılayacak kadar bilgiyi göz ardı etmektir..tekrar tekrar bu durumu bir topluma mal etmediğimi söylemem gerekmiyor herhalde.. şöyle bir örnek vereyim..malcolm x haklı davasına o kadar kaptırdı ki kendisini, bütün beyazları düşman görüyor, hepsini "şeytan" diye nitelendiriyordu..yanına yaklaşıp kampanyasında çalışmak için gönüllü olacağını söyleyen beyaz bir kadını sert bir dille geri çevirmişti..yani siyahlara olan baskıyı beyazların tümüne mal etmişti..bu bir hatadır, yanlıştır hatta bu da faşizme karşı çıkarken faşizmin ağına düşmentir.. yahudi düşmanlığına karşı verdiğiniz örnekte ve buna anlam veremediğinizi söylemenizde de bunun bir sebebinin olması gerekmediğini kendiniz de itiraf ettiniz sanıyorum.. saygılar...
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.