deve kim miş bakın
mesneviden
4505. Hakikatten de oradan çabucak dönünce bak hele, Kurayza’nın Nazîr’in başına neler geldi,
O iki kaleyle çevrelerindeki yerler teslim oldu, ganimetlerden faydalar elde ettiler.
Öyle olmasa bile şu taifeye bak… onlar gam içinde, keder içinde Tanrı’ya meftun ve âşıklar.
Zehri şeker gibi yemekteler… gam dikenlerini deve gibi otlamaktalar!
Hem de bunu, gamdan kederden kurtulmak için de yapmıyorlar; gama uğradıklarından yapıyorlar. Bu horluk, onlarca rütbelere, mevkilere erişmek!
Ey malla, mülkle, soyla, sopla nazlanan, sen akıllı kişinin yanında oluk üstündeki devesin!
Akılsız bir tavuk, deveyi evine konuk götürür.
Fakat deve, tavuğun evine ayak atar atmaz ev yıkılır, dam çöker!
4670. Bizim aklımız, fikrimiz de tavuk kümesinden ibaret. Salih’in aklıysa Tanrı devesini arar.
Deve, başını suya, toprağa daldırınca orada ne toprak kalır, ne can, ne gönül.
4730. Kendine gel, kendine… bu sırdan pek bahsetme; önce bir sıçra, kendine mahrem bir dost iste!
Âşıksın, sarhoşsun, dilin açılmış… Allah, Allah… sen, oluk üstünde bir devesin
4539. Oluk üstünde deve sözü garip ve olmayacak şeyi ifade eder.
Salih’in devesi görünüşte deveydi, o zalim kavim, bilgisizlik yüzünden deveyi kestiler. Su için deveye düşman olduklarından kendileri, mezara su ve ekmek oldular. ( helak olup mezarı doyurdular).
Tanrı devesi, ırmaktan buluttan su içmekteydi. Onlar, Hakk’ın suyunu Hak’tan esirgediler Salih’in devesi, salih kişilerin cisimleri gibidir; onlar kötülerin helaki için tuzaktır