Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

latifsener

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    31
  • Katılım

  • Son Ziyaret

latifsener - Başarıları

Çırak

Çırak (3/14)

  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. Bir iki gün önce gazelerde bu haber vardı: Hindistan'ın Bengal kentinde 35 yaşındaki baba, yaşı henüz tespit edilemeyen kızıyla evlendi; kız şimdi hamile. İnanılmaz olayların yaşandığı Hindistan'da son olarak 35 yaşındaki Afazuddin Ali adlı bir kişi, kendisine "kutsal emir" geldiğini söyleyip, kızıyla evlendi; ve kız şimdi hamile. Polis yetkililerinin verdiği bilgiye göre ülkenin batısındaki Bengal'de yaşanan olayda, günlük işlerde çalışan Afazuddin Ali adlı köylü, kızıyla evlendiğini itiraf etti. Bundan 6 ay önce dosyaya giren olayla ilgili olarak polis, "Baba"yı gözaltına aldı, mahkemeye çıkarılan Ali serbest bırakıldı. Şimdi Polis, konuyla ilgili yeni bir soruşturma dosyası açıyor. Polis, aile içinde kimsenin şikayetçi olmadığı enteresan bir durum olarak nitelediği olayla ilgili olarak, "Baba hakkında soruşturma dosyasının hazırlanması için kızın gerçek yaşı tespit edilecek. Bunun için de bazı tıbbı tetkikler yapılacak. Kız bugüne kadar hiç okula gitmemiş ve durumun onu korkuttuğu anlaşılıyor" açıklamasında bulundu. Mahkeme çıkışı herhangi bir pişmanlık göstermediği bildirilen Ali'nin "Bir suç işlediğime inanmıyorum, siz Tanrı'nın ne istediğini görmüyor musunuz" dediği bildirildi. Gazetede bu yazıyı okuyanlar adam hintli olunca öküze tapanlar ne olacak diye hakaret ediyordı. Fakat hiç biri adamın adına dikkat etmiyordu. adı ALİ idi. yani müslümandı. Ayrıca diyordu ki adam "kendisine "kutsal emir" geldiğini söyleyip" duruyordu. Ne gelmiş ? Kutsal emir gelmiş. Kimden ? Tabii Allahtan hep Muhammede gelecek değil ya. Muhammette gelinini alırken aynı nı söyliyordu. "Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, " Kim diyor. Allah ne diyor? Nikahını ben kıydım diyor. 1400 yıllık hikayelerle insanların beynini yıkarsan olacağı budur.
  2. Ha evlatlığınla evlenmişsin ha hanımı ile. Yani gelininle. Bu işi Muhammet yapmış olduğuna göre orda saydığın döktüğünü onada söylüyormusun. (AHZÂB suresi 37. ayet) (Resmi:33/İniş:97/Alfabetik:4 (Resûlüm!) Hani Allah'ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: Eşini yanında tut, Allah'tan kork! diyordun. Allah'ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkmana lâyık olan Allah'tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlâtlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir. Ne diyor qayret "insanlardan çekinerek içinde gizliyordun." Gelnini alacak ama insanlardan korkuyormuş. yani hoş bir şey oladığını biliyor.
  3. Bir gün diyanete sordum. Ben erkeğim , bir yaşında bir kızı evlatlık alsam. Ve 9-10 yaşına gelsem , Bunu karılığa alabilirmiyim dedim. Alırsın o senin öz kızın değil dediler. Bu ne öyle ise . Ey insanlar Zeyd benim oğlundur. MuhAMMET. Kendisi niye önce zeydi evlatlığa aldıda sonra zeydin karısını bir gece Allah seni bana nikahladı deyip elinden aldı evlatlığının karısını. Resûlullah efendimizin, kendisini serbest bırakması üzerine, Zeyd, hayatının en önemli anlarını yaşıyordu. Herkes ne cevap vereceğini, ne yapacağını merakla bekliyordu! Müthiş bir imtihan içindeydi. Kendi kendine şunları düşündü: “Bir tarafta, öz babam duruyor. Dünyaya gelmeme sebep olan kimse. Diğer tarafta ise, esirleri ve efendileri eşit kılan; yetimlerin, öksüzlerin, kölelerin, güçsüz ihtiyarların, dul kadınların, misâfirlerin, garip yolcuların ve fukaranın yardımcısı eşsiz insan.” Karar vermek, gerçekten zordu... Fakat Hârise oğlu Zeyd, Peygamberimize dönerek şunları söyledi: - Ben hiç kimseyi size tercih etmem. Siz benim hem amcam, hem babam makâmındasınız. Sizin yanınızda kalmak istiyorum. Bu sözleri duyanlar, şaşırıp kaldılar! Sadece Resûlullah Efendimiz gülümsüyordu. Hz. Zeyd de, huzur içindeydi. Babası kızarak, Zeyd’e dedi ki: - Yazıklar olsun sana! Demek ki, sen köleliği hürriyete, annene, babana ve amcana tercih ediyorsun! Bunları mahsustan söylüyordu. Belki fikrinden cayar da, geri döner ümidindeydi. Fakat oğlu, gâyet sâkin bir şekilde, kara gözlerini babasına çevirip cevap verdi: - Babacığım, ben bu zattan öyle şefkatli muamele gördüm ki, Ona kimseyi tercih edemem. Daha sonra Peygamber Efendimiz, ayağa kalktılar. Zeyd’i, kocaman bir taş üzerine çıkarttılar. Orada bulunanlara dediler ki: - Şâhit olunuz ey insanlar! Zeyd bundan sonra, benim oğlumdur. Onu evlât ediniyorum. O bana vâris, ben ona vârisim. Sevinçle memleketlerine döndüler ******* Kendisi niye şahit olun deyip evlatlığa aldı kölesini. Kısır oldunu anladığında ise zeydin karısını elinden aldı. Zeydi, ölsün diye 100 000 kişilik orduya 1000 kişi ile gönderdi ve öldürttü. hem böyle şeyleri kendiniz yazıyıOsunuz nasıl olsA *********** .
  4. Yoksa amacımız bir adamı yermek, fiziksel ve zihinsel eksikliklerini bulup, "noksan insandı" demek değil. Böyle birşeye girişmek hem ayıp olur, hem etiğe aykırı olur. sayın BrainSlapper Elbette bizimde amacımız o. fakat bu olayın islamiyete hiç etki etmediği ni düşümekte olası değil. Ayetlerde bununla ilgili pek çok olay var. Mesela kevser suresinde Muhammede kısır dedikleri yazılı. Bir gece aniden evletlığının elinden eşini alması var. İlkönce zeyd i evlatlık edinmesine rağmen kısırlığını anladığı andan itibaren evlatlık almaya yasak getirmesi var. Bizim gayemiz bunlar. Hiç bir zaman kim olursa olsun bir kişinin vucudan eksikliği ayıp değil dir. Bu olay islamiyeti derinden etkilemiştir. Çünki ardında bir vekil bırakamamıştır. Kevser suresi ( 1-3 ) (1-3) (Resûlüm!) Kuşkusuz biz sana Kevser'i verdik. Şimdi sen Rabbine kulluk et ve kurban kes. Asıl sonu kesik olan, şüphesiz sana hınç besleyendir Muhammede Allah şöyle diyor. Sana bir oğul verdik ( maryadan olan İbrahim ). Şükür için bir kurban kes . Esas sana kısır diyenler kısırdır diyor. Bu kısır iddasında bulunan Muhammedin amcası Ebu Leheb dir. 1-Halbuki Leheb kısır değildir . 2- Oğlu İbrahimin gözünü horoz dideklediğinden ölmüştür. Allah söz verdiği halde Muhammedin oğluna ömür vermemiştir. Yani bu olayın Kuran yazılımlarını etkilememesi mümkün değil. Geçende vatan gezetesinde şu yazı çıktı. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın en üst karar alma organı olan Din İşleri Yüksek Kurulu üyesi Doçent İsmail Karagöz, evlat edinme ile ilgili büyük tartışma yaratacak değerlendirmelere imza attı. Karagöz’ün Diyanet Vakfı yayınlardından çıkan kitabı bir öz evlattan ayrılmayan evlat edinilmiş çocukları ve ailelerini de şoke etti. Tabii veya suni döllenme ile çocuk sahibi olamayan çiftlerin çocuk özlemini, kimsesiz bir çocuk alarak giderebileceklerini ifade eden Karagöz, evlat edinilen çocuğun nüfusa kaydedilmesinin ve anne-babasının mirasçısı olmasının dinen caiz olmadığını savundu. Karagöz, “Sorumluk ve Sorunları Açısından Aile ve Gençlik” başlıklı kitabında, buluğ çağına ermiş evlatlığın kız ise babasıyla erkekse annesiyle tek başına almasının uygun olmayacağını savundu. Skandal kitaptan ayrıntılar: MİRAS BIRAKMAK CAİZ DEĞİL: Tabii ve suni yöntemle çocuk sahibi olmayan çiftler, çocuk özlemini kimsesiz bir çocuk alarak giderebilirler. Ancak çocuğun nüfusa kaydedilmesi, neticede onun mirasçı olması dinen caiz değildir. ERGEN OLAN EVLATLIK NAMAHREM: Ayrıca eğer nesep veya evlilik sebebiyle mahremlik söz konusu değilse, buluğa erince erkek çocuğu kadına, kız çocuğu da erkeğe karşı namahrem olur. Yani aralarında evlilik caiz olur. Kadının erkek çocuğu ile, erkeğin de kız çocuğu ile tek başına bir yerde kalmaları dinen caiz olmaz. İLAHİ TAKDİRE BOYUN EĞİN: Çocuğun olmaması erkek veya kadında bulunan bir hastalık sebebiyle olabilir. Bunu, doktor marifeti ile öğrenmek ve tedavi olmak çiftlerin görevidir. Tedavi yöntemiyle de çocuk sahibi olmak mümkün değilse, çağımızda geliştirilen tüp bebek yöntemi ile çocuk sahibi olmak mümkündür. Ancak bu yöntemde, mutlaka çiftlerin yumurta ve spermlerinin kullanılması gerekir. Yabancı bir erkeğin spermi veya yabancı bir kadının yumurtası caiz değildir. Yapay döllenmeyle çocuk sahibi olmak mümkün değilse, çiftlerin ilahi takdire boyun eğmeleri imanları gereğidir. Volkan YANARDAĞ/ANKARA Bu ayet doğru kuranda var. Bunu muhammet koydu kurana . Yoksa Allah niye böyle bir şey yapsın. İşte muhammet kısır olduğunu öğrenince koydu bu ayeti kurana. Niyetimiz gördüğünüz gibi kimsenin eksiği ile uğraşmak değil ama neticeleri insanları etkilemektedir.
  5. Herkes sarada takılıp kalmış. Sara hastalığı o devirde de bilinen bir hastalık idi. Olsa herkes tarafından bu tespit edilirdi. Konu mademki Muhammet hakkındaki iddialar. Bende bir iddia ortaya atayım . Muhammet kısırdı. Neden ?. 1- 25 yaşında iken hatice ( 40 yaşında ) evlendi. Rasûl-i Ekrem Efendimizin üçü erkek Kasım, Abdullah, İbrahim dördü kız olmak üzere yedi çocuğu doğmuştur. Bunlar doğuş sırasıyle (Kasım, Zey-neb, Rukayye, Ümmü Külsûm, Fâtıme, Abdullah, İbrahim) isimlerini taşımışlardı. Bu yedi çocuğun altısı Hazreti Hadîceden, yedincisi Mısırlı Hazreti Mâriyeden idi. (716). Yani 6 sı haticeden biri cariye maryadan. Haticeden sonra bir çok kadın aldı niye bunlardan hiç olmadı . kadınlar gebe bile kalmadı. Ayşe zeyneb cüveyriye safiyye vs. Bunlar ayse hariç dul kadınlardır ilk eşlerine çocuk vermişlerdir . Yani bunlar kısır değillerdir. Hatice öldüğünde Muhammet 49 yaşında idi. Yani çocuk yapabilecek durumda idi. ÜSTELİK BİRDE ERKEK ÇOCUK DİYE YANARKEN . BAK KEVSER SURESİ.
  6. Senin yazsdığın ayetlet ayette bu ne ? Kuran çelişkilern yumağı. "" 6/39. Ayetlerimizi yalanlayanlar karanlıklarda kalmış sağır ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse onu saptırır ve kimi dilerse onu doğru yola koyar. "" Burda da keyfine göre diyor kimi dilerse. Yahu niye beni diledin. Ben kuranı olkudum her yeri bana çelişkili geldi ben kendi hür irademle reddettim. Eskilerde Öyle demişler zaten Muhammede bıunlar deli saçması. O devirde bile ( 1400 yıl önce ) insanlar kabul etrmemişler Muhammet eline kılıcı alıp insanları zorla müslüman etmiş. Gerisi fasa fiso.
  7. "bi de şunu merak ediyorum, hani dindar olunca insan beyni çalışmıyor sadece hücrelere bakıp aval aval sseyrediyormuş " Benim sözüm her şeyi dinsizler yapar demedim. İslamlar yapamaz dedim. Hristiyanlar rönesans ve reform yaptılar. onar dini aktif iş hayatından uzaklaştırdılar bence hadım ettiler. Onun için listede hiç müslman yok. Müslümanları sayın GAZALİ ve Muhammet bitirdiler. Şu dünyaya bak . Demokrasi ile yötelilen bir islam devleti varmı ilaç için bir tane. Ruslar komunistliği bırakınca serbest kalan halklardan Müslümanlardan başka demokrasi kuramayan devlet varmı ?. Hepsinin başında despot var. Kıpraynın başını *******. Romanya çingenleri bile bir gece ayaklanıp ben sizin ananızım diyen bayan çavuseskoyu astılar kurtuldular. Ama islam halklarından hiç biri çingenler kadar bile olamadılar. Sebeb islam. Şİmdi siz unutmayacağınız bir yazıyı sunacağım. En az 3 defa okuyun bunu. İslam çağımıza ne verebilir? Türk toplumunun içinde bulunduğu durum göz önünde bulundurulduğunda, bir kurtuluş projesinin öncelikle toplumda özgürlükleri, adaleti ve eşitliği kurumsallaştırması, demokrasiyi güçlendirmesi; ülkenin eğitim, sağlık, ve sosyal yaşama ilişkin sorunlarını çözmesi, sanayileşme ve kentleşme süreçlerini hızlandırması, toplumsal huzuru sağlaması beklenir. Birazdan göreceğimiz gibi İslamcının kurtuluştan anladığı ise, kitlelerin yaşamlarının İslami esaslara göre düzenlemesi ve devletin de bu esaslara göre yönetilmesidir. Kuran için kurtuluş cennete girmektir. Kurtuluşa ulaşmanın bir yolu da savaşmaktan geçer. (Maide 35) İslam, inananlarını "öteki dünya" için şartlandırdığından sürekli olarak dünyasal yaşamı aşağılama eğilimindedir. (Mümin 39/ Saffat 58-61/ Zariyat 56/Ankebut 64/ Enam 32/ Muhammed 36/ Hadid 20/ Kasas 60) Elbette bu yaklaşımın ardından insanların karşısına dünyasal kurtuluş vaatleriyle çıkmanın samimi bir yanı yoktur. Dünyasal yaşama ilişkin getirdiği düzenlemelerde de tek amaç, İslam'ı yaymak veya "küfür ortadan kalkıncaya kadar" kafirle savaşmaktır. Dünya yaşamını bu şekilde tanımlayan İslam'dan dünya için bir kurtuluş projesi üretmesini beklemek de elbette büyük bir hata olacaktır. Zaten Kuran Tanrısı dünya üzerindeki adaletsizliklerin de kendisi istediği için var olduğunu iddia eder. (Ali İmran 26,37/ Necm 48) Bunun doğruluğunu savunur. (Şura 27/Alak 6,7)Ve bu adaletsizliğe karşı çıkılmasını da eleştirir. (Zuhruf 32) Üstelik "öbür dünya", eşitsizliklerin daha da fazla olduğu bir yerdir (İsra 21). Şartlar böyleyken mevcut adaletsizlikleri değiştirmeye çalışmak da, Allah'ın iradesine karşı çıkmaktır. Kuran'ın toplumsal bir kurtuluş projesi üretememesinin de sebebi budur. Çünkü "Kurtuluş"un tanımı gereği toplumsal düzenlemelere gitmek Allah'ın iradesine ters düşmek demektir. İslam, bir devlet modeli olarak devrini yüzlerce yıl önce tamamlamıştır. İslam kurallarıyla çağın gereklerinin karşılanması mümkün değildir. Örneğin İslam ile demokrasi, kesinlikle yan yana gelemeyecek kavramlardır. Eğer dini kişinin tanrı ile arsındaki ilişkisi olarak algılarsak, bu konuda pek bir sorun yoktur. Ama şeriatçının yaptığı gibi dini bir yönetim metodu olarak görürsek, öncelikle demokrasiden umudu kesmemiz gerekir. İslam, demokrasinin gereklerini karşılamaz. Örneğin demokrasinin en önemli kuralı, egemenliğin halka ait olmasıdır. Şeriatçı ise, "hakimiyet Allah'ındır" iddiasındadır. Yine demokrasinin en önemli gereklerinden düşünce özgürlüğü de Şeriatta olmayan bir kavramdır. Hatta İslam'da en büyük suç inanmamaktır. Eğer inanmıyorsanız **********. (Tevbe 5/Bakara 190-191/Nisa 89,91/Maide 33) Bunun dışında dinin kurallarını sorgulamak da yasaktır. Sorgulamak, kafirlikle eşdeğerdir. "Ayetlerimizi tartışarak bozmaya çalışanlar, işte onlar cehennemliktir"(Hacc 51) Düşünce özgürlüğü olmadığı gibi vicdan özgürlüğü de yoktur. Çünkü İslam'da Cennet ve Cehennem kavramlarının baskısıyla oluşmuş bir dinsel vicdan vardır. İnsan yaşamındaki her davranışın karşılığı olarak ödüller ve cezalar belirlenmiştir ve sizden sevap kazanmak için iyilik yapmanız, günaha girmemek için kötülük yapmamanız istenir. Bu yüzden din içinde kalınarak vicdanın geliştirilmesi de mümkün değildir. Demokrasiden söz ederken din, cinsiyet, ırk, ekonomik konum ayrımı yapmamak da unutulmaması gereken bir kuraldır. Fakat Şeriat tüm bu ayrımları yapar. Hatta bütün sistemi eşitsizlikler üzerine kurulmuştur. Demokrasinin gereklerinden çoğulculuk ve devletin meşruiyetini halktan alması da Şeriata aykırıdır. Çünkü şeriat birlikçidir (tevhidcilik). Bu nedenle de hakimiyet Allah'ın olduğundan devlet yönetme yetkisini Allah'tan alır. Bu saydığımız nedenlerden ötürü de demokrasi, şeriat için "küfür" niteliğindedir. Hakimiyeti Allah'tan değil halktan aldığı için açıkça "şirk" (Tanrıya eş koşma) anlamındadır. İslam'ın tek eksiği demokrasi değildir. Hukuk sistemi de son derece adaletsizdir. Hırsızlık yapanın elini kesen İslam, ticarette hırsızlıktan farklı olmayan davranışları; fahiş fiyat uygulamasını veya karaborsacılığı "öbür dünyaya" havale etmekte, kısacası cezalandırmamaktadır. Zina suçunu taşlayarak öldürme gibi vahşete eşdeğer bir şekilde cezalandırırken, bir taraftan erkeğe 4 kadın ve sayısız cariye gibi uygulamalarla, benzer bir ********* meşru görmektedir. Kuran'a ve hadislere bakarak bir hukuk sistemi yaratmak ta mümkün değildir. Bu yüzden İslam'ın hukuk sistemini Kuran değil, Kuran'ın takipçileri olduğunu iddia eden insanlar hazırlamıştır. Elbette laikliği "kul ürünü" olduğu için ********* şeriatçının bu durumda haklı bir yanı yoktur. Getirdiği ayrımcı politika da insanların barış içinde yaşamasını engelleyici niteliktedir. Çünkü Kuran, Başka dinden olanlarla kesinlikle uzlaşmaya gitmez. En barışçı tavrı, "kitap ehli" denilen Yahudi ve Hıristiyanlara cizye vermeleri koşuluyla dokunmamaktır.(Tevbe 29) Eğer bunu kabul etmezlerse öldürülürler.(Nisa 89) Yahudileri dost edinmek bile yasaktır. (Maide 51/82/64) Dinin bu yönü, insanları birleştirici değil bölücü bir fonksiyona sahiptir. İslam'da Türk düşmanlığı da önemli bir yer tutar. Hadis kitaplarında "Türklerle öldürüşmek" adı altında bölümler vardır. Kısas, intikam, savaş teşviki(Bakara 190/Bakara 216/Maide 35), öldürme teşviki, (Tevbe 5/ Nisa 89/ Tevbe 111) başka dinden olanlara düşmanlık...vb tavırlar, inananları sürekli olarak bir "biz ve onlar" ayrımına gitmeye zorlar. Günümüzde bile bu ayrım sürmektedir. İslam'ın teorik düzeyde eksikleri çok fazladır. Toplum yaşamımıza fazladan katabileceği hiçbir ekonomik ve sosyal düzenlemesi yoktur. Olanlar da çağımıza cevap verebilecek nitelikte değildir. Üstelik 1400 yıldır yazılan kitapları da bir kenara bırakıp İslam'ın özüne yani Kuran'a ve hadislere döndüğümüzde bu sayı daha da azalır. Çünkü Kuran'da var olan hukuk kurallarının sayısı 50'yi bile bulmaz. Bu sayı çağdaş hukuk kurallarının çok altındadır. Bununla birlikte bu kurallar nitelik yönünden de zayıftır. Zaten İslam'da "İcma" ve "kıyas" uygulamalarının amacı, bu eksiklikleri kapatmaktır. Elbette bu tür yorumların katılmasıyla birlikte birbirinden çok farklı şeriatlar ortaya çıkmıştır. İslam dünyasında 72 tane mezhebin varlığı bilinmektedir. Bunların kolları ve tarikatlaşma gibi eğilimlerle birlikte farklı uygulamaların sayısı yüzlerle ifade edilir duruma gelir. Bu tür farklılıklar günümüze kadar giderilememiştir. Bugün şeriatla yönetilen ülkelerin her birinde diğerlerinden çok farklı uygulamalar vardır. Zaten bu kurallar Muhammed döneminde bile aynı kalamamış, peygamber tarafından birçok defa değiştirilmiştir (Nesh edilmiştir). Şeriatın kadınlar açısından bir kurtuluş olmayacağı da çok açıktır. Bilindiği gibi, Şeriatta kadının hiçbir değeri yoktur. Kuran'a göre kadın ikinci sınıf bir varlıktır. Tanıklığı erkeğin yarısına eşittir, mirasta payı erkeğin yarısıdır. Kadından yönetici olmaz, yaratılış amacı erkeğe hizmettir. Kadın kocasının sözünden dışarı çıkamaz, başka erkeklerle bir araya gelemez, gerekirse dövülebilir. Eve kapatılması ve tanınmayacak şekilde örtünmesi gereklidir. Süslenmek, hatta güzel koku bile sürmek yasaktır. Kocasını üç kadınla ve sınırsız cariyeyle paylaşmak zorundadır. Kadının kocasından boşanma hakkı bile yoktur. Muhammed'e göre aklen eksiktir, insanlar için en büyük fitnedir, Cehennem kütüğüdür. Elbette dinin kadına yaklaşımı böyleyken İslam'ın kadın için kurtuluş olduğunu söylemek de mümkün değildir. Kısacası, bir yönetim modeli olarak İslam, çağın çok gerisindedir. Kuran'a baktığımızda hep 14 yy öncesinin inançları, kuralları ve ahlakıyla karşılaşırız. Elimizde köleciliği meşru gören, adaletsizlikleri savunan ve bu konuda çözüm üretmeyen, kadını ikinci sınıf varlık gibi gören, hukuktan ekonomiye kadar eşitsizlik temeli üzerine kurulu, insan haklarından, özgürlükten uzak; bilim, sanat ve emek karşıtı; hoşgörüsüz, gelişmeye ve yeniliklere kapalı, haksızlığa karşı mücadele yerine boyun eğmeyi öğreten, böylelikle egemen sınıfların ekmeğine yağ süren; sessiz kalmayı, boyun eğmeyi, ve Allah'ın adaletinin gerçekleşmesi için "sabır" göstermeyi fazilet sayan bir sistem vardır. İslam kendi çağına ne vermiştir? Aslında İslam'ın kendi çağına ne verdiğine baktığımız zaman, bu gerçekler daha da belirginleşecektir. İslam, ortaya çıktığı toplumun yaşamında önemli değişimlere ve görece ilerlemeye yol açmış olsa bile, bunlar çok sınırlı olduğu gibi, hiçbir zaman "kurtuluş" niteliği de taşımamıştır. Örneğin 6.yy Arap toplumunda, henüz ticari bir sektör haline gelmemiş olsa da, kölelik kurumu vardı. "Kurtuluş" olan İslam'ın köleliği reddetmesi gerekirdi. Ancak böyle olmamıştır. Aksine, köleliği tanrı katında kutsayarak toplumsal bir kurtuluş olma şansını daha o zaman bile geri tepmiştir. Merkezi devletin halifelik çatısı altında tüm kabileleri birleştirmesi, ilkel de olsa mevcut bulunan kabile demokrasisini tümden yok etmiş, yayılmacı ve zor kullanıcı yapısıyla da bu anti-demokrat tavrı pekiştirmiştir. Kılıç zoruyla Müslüman yapılan kabileler, gece baskınlarında çocuk-kadın dinlemeyen katliamlar, işkenceler, çevreye büyük korku salmıştır. Kuran'ın her şeyi anlattığını iddia etmesiyle toplumda bilimsel ve teknik gelişmelerin önü tıkanmış, bu içine kapanma ile birlikte çağın gereklerine göre değişim de imkansızlaşmıştır. Sadece bu inanç yüzünden İskenderiye Kütüphanesi gibi bir hazine, halife Ömer tarafından "Buradaki kitapların içindeki bilgiler Kuran'da varsa bunlara gerek yok, eğer yoksa bunlar doğru değil. O halde yakılsın" diye yakılmış, tüm Müslüman dünyasına büyük faydalar sağlayabilecek bir birikim, bu yobaz düşüncenin kurbanı olmuştur. Akıl bile dinde "din için düşünme" anlamındadır. Bu yüzden de İslam'da gerçek anlamda akılcı bir düşünceye rastlamak mümkün değildir. Elbette içinde bulunduğu topluma görece bir fayda sağlamıştır. Siyasal birlikten yoksun kabilelerden ibaret olan Arap toplumu İslam ile tek çatı altına toplanmış, gösterdiği yayılmacı ve merkeziyetçi siyaset ile de sürekli bir gelişme sürecine girmiştir. Ama ürettiği çözümler kısa vadeli olmuş, uzun vadede büyük sorunlar yaşanmıştır. İslam'ın ilk dönemlerinde Yunan biliminin alınıp doğu bilimiyle birlikte yeniden sentezlenmesi ile Rönesans'a bile bir altyapı oluşturabilecek birikim sağlandı. Fakat bu süreç 11.yy'dan sonra aksadı. Gazali ile birlikte de bilim karşıtı bir hareket başladı ve büyük bir gericilik baş gösterdi. Felsefe alanında ise hiçbir pozitif gelişme yaşanmadı. Kuran dışında bir doğru kabul edilmediği için felsefe alanında düşünceyi geliştirici hiçbir çalışma yapılamadı. İslam dünyasından yetişen ve düşünce alanında büyük adımlar atabilecek Farabi, İbn Rüşd, İbn Haldun gibi bazı değerli filozoflar da dinsizlikle suçlandı. Bu dönemin ardından İslam devleti büyük sorunlar yaşamaya başladı. Gazali'nin başlattığı gericilik hareketi ile bilimsel gelişmenin önü tamamen tıkandı. Öğrenmeyi yalnızca din konusunda teşvik eden, dahası "ilim" olarak da yalnızca dini bilgiyi gören Kuran, bilimsel hiçbir veri içermez. Bununla birlikte, insanlar için gerekli her bilgiyi içerdiğini iddia eder. (Yusuf 111) Kuran'ın yazıldığı dönemde hakkında hiçbir şey bilinmeyen konular, Allah'ın takdiri ile açıklanmıştır. Kuran'a göre güneşin hareketinden yağmurun yağmasına kadar tüm doğal olaylar, insanın üreyişi, hastalıklar, hatta gemilerin yüzüşü ve kuşların uçuşu bile Allah'ın isteğiyle olmaktadır. "Kurtuluş" olacak bir hareketin; bırakın gerekli toplumsal düzenlemeleri, o dönemde kitlesel ölümlere yol açan salgın hastalıklar hakkında bile hiçbir şey yapamaması elbette ki düşünülemez. Ama İslam gerçeği budur. İslam'ın ilmi Muhammed'in bile işine yaramamış, hep erkek çocuk istediği halde doğan erkek çocukları ölmüştür. Benzer bir durum halife Ömer döneminde yaşanmış ve komutan Ebu Ubeyde'nin ordusu veba salgınında yok olmuştur. Allah'ın ceza olarak gönderdiği hastalıklar, Allah'ın ordusunu yok etmiştir. Özetleyecek olursak, İslam'ın ilk birkaç yüzyıllık yükselişi ve bu dönemde bilime yaptığı katkılar dışında kendi çağında da kazandırdığı pek bir şey yoktur. Osmanlı gibi büyük bir imparatorluğun, hem de çok kültürlü yapısının avantajlarına karşın bilim ve teknolojide geri kalmasının ve 19.yy'da "hasta adam" konumuna düşmesinin en büyük nedenlerinden biri de şeriattır . Çünkü din adamları, şeriatın gereği olarak bilime ve özgür düşüncenin ilerlemesine hep karşı olmuşlardır. Bu yüzden matbaa ülkeye üç yüz yıl geç (üstelik dini konuda bir şey yayınlamama şartıyla) sokulmuş, Uluğ Bey ve Ali Kuşçu gibi astronomların çalışmalarına izin verilmemiş, İbn Sina gibi büyük bir bilim adamına kadavra ile çalışma izni verilmemiş, Hezarfen Ahmed Çelebi Cezayir'e sürülmüş, bilim adına hiçbir çalışma hoş karşılanmamıştır. Sanat da aynı şekilde aşağılanmış, medreselerde resim ve şiir alanında hiçbir eğitim verilmemiştir. Özellikle etkinlik sahibi din adamlarının kışkırtmaları çok etkili olmuş, sırf bu yüzden savaşlara girilmiş, önemli bilim ve devlet adamları öldürtülmüş, gerileme ve çöküş döneminde hiçbir ıslahat hareketi hoş karşılanmamıştır. Kurtuluş savaşında Mustafa Kemal'in karşısında gerici din adamları ve onların desteklediği padişah, işgalci devletler kadar engel teşkil etmiştir. Elbette "kafirlik" sayılan laiklik de uzun süre devletten uzak tutulmuş, Tanzimat fermanı ile başlayıp Islahat fermanı ve meşrutiyet hareketleriyle devam eden bu laikleşme eğilimi hep bastırılmış, ancak Kemalist devrimle hayata geçirilebilmiştir. Tarihteki uygulamalara baktığımızda, İslamiyet'in ilk dönemlerinden itibaren çelişkilerin ve karmaşanın ortaya çıktığını görüyoruz. İslam belki içinden çıktığı koşullar için hatırı sayılır bir ilerlemeydi ama, o zaman bile çağın gereklerini karşılayamıyordu. Bu eksiklikler Peygamber ölünce iyice su yüzüne çıkmıştır. Daha peygamber ölür ölmez kargaşa başlamış, Peygamberin cesedi ortada bırakılıp yerine kimin geçeceği konusunda büyük tartışmalar yaşanmıştır. Sonunda da siyasi oyunlar ile Ebubekir halife ilan edilmiştir. Ebubekir'en sonra Ömer halife olmuş ve biriken siyasi çelişkiler sonucunda katledilmiştir. Kılıç tehdidiyle halife seçtirilen Osman da halkın artan adaletsizlikler sonucu ayaklanması sonucunda linç edilerek öldürülmüştür. Ali ile Ayşe'nin yaşadığı anlaşmazlık on binlerce Müslümanı birbirine düşüren bir savaşla noktalanmış, daha sonra Ali de katledilmiştir. Ardından Muhammed'in torunları Hasan ve Hüseyin öldürtülmüş, halifeliği Muaviye gasp etmiş, Müslüman'ın Müslüman'ı katletmesi yüzyıllarca sürmüştür. En sonunda halifelik, Yavuz'un Mısır'dan silah zoruyla almasıyla Osmanlı'ya geçmiştir. İslam'ın Muhamed döneminde bile uygulama sorunları vardı. Muhammed'in el kesme cezasına sınırlama getirmesi, Ömer'in kıtlık döneminde bu cezayı uygulamaması, Muhammed döneminde zekat toplamada çıkan sorunlar, Ebubekir döneminde bu zorlukların çatışmaya dönüşmesi, Ömer'in Irak'ı işgalinde toprakların 4/5'ini savaşçılara dağıtmaması, hep İslam'ın uygulamasından sapmalara örnektir. Elbette Allah tarafından gönderildiğine inanılan bir sistemde böylesine karmaşanın hüküm sürmesi mümkün değildir. Günümüzde de, İslam'ın bazı kurallarının yok sayıldığı, ya da aykırı davranışların İslam'a uygunmuş gibi gösterildiği görülmektedir. Faiz yasağına karşı ortaya atılmış olan "kar ortaklığı" uygulaması, bu duruma iyi bir örnektir. Her dinde olduğu gibi, İslam'da da insanlar çıkarlarına ters düşen yasakları yok saymaktadır. Şeriatın müzik yasağı da en az uygulanan yasak olmuş, halife saraylarından çalgıcılar hiçbir zaman eksik olmamıştır. Sonuç. Görüldüğü gibi, Allah'a dönerek ulaşılacağı iddia edilen kurtuluş, Kuran'ın ekonomiden siyasete, insan haklarından sosyal yaşama kadar her konuda çağın gerisinde kalmış olduğu gerçeğinden dolayı mümkün değildir. 1400 yıl öncesinin farzları, vacipleri ve mekruhları günümüzün hiçbir ihtiyacına cevap verememektedir. Şeriatçılığın öz kaynaklarıyla üretebileceği bir kurtuluş projesi olamaz. Ortaya çıkarılan İslam modelleri de zaten İslam'dan kaynaklanan değil, İslam dışı ekonomik modellerden türetilmiş sistemler olmaktadır. Daha sonra bu modeller İslam'da varmış gibi gösterilip halka sunulmaktadır. Şeriatçının "Kurtuluş İslam'da" sloganı da aslında toplumsal bir kurtuluşu değil, sistemin ezdiği kitleleri cennet umudu ile kendine çekip Şeriatçı ideolojiye yedeklemeyi hedeflemektedir. Bu noktada Şeriatçının yenilikçi tavrı da aldatıcı olmamalıdır. Çünkü bu yenilikçilik, yalnızca Şeriata hizmet etme amacını taşır. Kitlelerin yararına sunulacak hiçbir yenilik Şeriatçıyı ilgilendirmez. Allah korkusuyla sürekli olarak insanları kontrol altında tutan, onları yalvarmaya, dua etmeye, adaletsizliklere boyun eğmeye iten; cihat emriyle kitleleri ölüme sürükleyen, bunu sürekli kılabilmek için cennet vaatlerini eksik etmeyen, demokrasi ve insan haklarını "kafirlik" olarak gören; 4 kadın, cariyeler, geçici nikahlar ile erkeğin zevki için çalışan, bu arada kadını yerden yere vuran, özellikle hadislerle desteklenen hurafelerle ***** insanların beynini uyuşturan, her şeyin Tanrının iznine bağlı olduğu fikriyle kitleleri tepkisizleştiren, insanların kafasını şeytanlar, periler,cinler, büyü, üfürükçülük...vb fikirlerle dolduran, bilimle uzaktan yakından ilgisi olmayan birçok fikri ilahilik adı altında yayan, sürekli "öbür dünya" için yaşamayı öğütleyen ve bu nedenle insanlara bu dünya için hiçbir şey vermeyen İslam şeriatı, tartışmasız biçimde insanlığa zararlı bir kurumdur ve hiçbir şekilde "kurtuluş" olamaz.
  8. latifsener

    Din

    Yok böyle bir şey. Muhammet islamiyetin ilk yayılma yıllarında sözlemiştir bu sözü. İşleri sağlama alıp ardına yeterince adam toplayınca bu sözü unutmuştur. Dinini değiştiren Afganlıya idam cezası ABD'nin müdahalesiyle Taliban rejiminin devrildiği Afganistan'da bir kişi, Müslümanlıktan Hıristiyanlığa geçtiği gerekçesiyle ölüm cezasıyla yargılanıyor. Hıristiyanlığı 16 yıl önce seçen Abdül Rahman adlı Afgan, İslamiyet'i reddetmekle suçlanıyor. Rahman'ın, geçen hafta başlayan mahkemesinde suçlu bulunması halinde idam edilmesi bekleniyor. İslamiyet aslında başka dini kabul etmez. Bununla ilgili çok Hadis var. İnanmayana açıkça küfür eder. "9/5. Hürmetli aylar çıkınca, puta tapanları bulduğunuz yerde *******; onları yakalayıp hapsedin; her gözetleme yerinde onları bekleyin " (NİSA suresi 89. ayet) Elmalılı Orijinal Arzu ettiler ki kendilerinin küfre sapdıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız, onun için onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin, yok aldırmazlarsa o vakıt bulduğunuz yerde kendilerini tutun ve *******, ve onlardan ne bir dost ne de bir yardımcı edinmeyin Olaylar hiçte öylö değil. yani senin sana değil. Sayın Tengeriin boşig Tıpkı "İyi" diyebildiğiniz "Hıristiyanlık" gibi... 1-Hz. İsa "Sevgi"yi öğütlerken Hıristiyanlık adına "Endülüs"te; 2-Daha sonraları Haçlılar eliyle "Anadolu"da, "Kudüs"te; 3-Kilise eliyle Avrupa'da öldürülen insanların, 4-Aforoz edilip öldürülen "Bilim Adamları"nın, 5-"Cadı Avı" adıyla katledilen kadınların haddi hesabı yok... 6-Bugünkü Sosyal Refahı iyi olan Avrupa'ya bakıp "O halde Hıristiyanlık iyidir" diyebilmek 1- Endülüste olan nedir. Araplar gelip Endülüsü istila etmişlerdir. Her zaman yaptıkları gibi işleri hep talan. Yahudilele ortak devlet kurmuşlar sanat eknomi ilim irfan yahudiye emanet edilmiş koruma askerlik araba. O toprakların sahibi işgalci arapları öldürerek topraklarından sürmüşlerdir. Vatanlarını kurtarmışlardır. yahudi,leride O devirde Osmanlının ılan selaniğe sürmüşler. Ne olmuş endülüste . Bir daha anlatırmısın. 2- Kuduste öyle . Taaa başından beri Kudüs İslam toprağı değildir. Oradaki yapıya bak kutsal kitaplara bak. Hepsi anlatır. Elbette islam işgal etiyse ki öyledir Anadolu da dahil kuvvet bulduklarında işgal edilen toprağı almak her işgal dilmiş ulusun hakkıdır. Şimdi biri eliote Mekkeyi işgal etse oratyı geri almak istemek her müslümanın hakkıdır. 3;4;5;- İşte onun için rönesans ve yaptılarya. Dinler hepside saçmadır. İnsanlara özgürlük refah yerrine bahsettiğin gibi hep ölüm getirmiştir. 6- Bahettiğimiz hristiyanlık şimdiki hristiyanlık tır. Orta çağdaki refom görmemiş hristiyanlık değil. Ha iyidir derken kastımız da insanlara eziyeti kesmiştir. Artık hadım edilmitir de ondan.
  9. latifsener

    Din

    40 bin kişi şeyhin ayak izlerini aradı Diyarbakır'da Nakşibendi şeyhi Abdurrahman'ı anmak için gelen 40 bin kişi, şeyhin ayak izlerinin bulunduğunu iddia ettikleri tepede izleri aradı, şifalı diyerek yerlere ot sürdü RAMAZAN YAVUZ Diyarbakır DHA Diyarbakır'ın Çınar ilçesinde 96 yıl önce 57 yaşındayken ölen Nakşibendi şeyhi Aktepeli Abdurrahman'ın türbesinde dün yapılan anma etkinliğine yaklaşık 40 bin kişi katıldı. Türbenin karşısında yer alan ve müritlerinin "şeyhin ayak izinin bulunduğunu" söylediği tepeye binlerce kişi tırmandı ve buradan topladıkları otları yere sürüp hasta tedavisinde kullanmak üzere evlerine götürdü. Diyarbakır'ın yanı sıra çevre illerden binlerce Nakşibendi tarikatı mensubu, erken saatlerden itibaren Aktepe köyüne geldi. Büyük bölümünü kadınların oluşturduğu tarikat mensupları, türbede Şeyh Abdurrahman'ın mezarına kapanarak dua etti, mezarın üzerinde bulunan yeşil örtüleri öperek, yüzlerine sürdü. Bazı kadınlar çocuklarına şeyhin mezarını öptürdü. Kapıdaki görevlilerin örtülerin öpülmemesi için uyarması da sonuç vermedi. Dilek taşları yapıştırdılar Türbenin içinde olduğu gibi dışında da izdiham yaşandı. İçeriye girebilmek için sıra bekleyen kadınlar ve genç kızlar, önünde dizilerek dua ettikten sonra öptükleri duvara kapanıp dileklerinin yerine gelmesi için taş yapıştırdı. "Günah, yanlış yapıyorsunuz" diyen görevliler, ziyaretçilerin yapıştırdığı taşları duvardan topladı. Türbeyi ziyaret eden binlerce tarikat üyesi, daha sonra şeyhin ayak izinin bulunduğunu öne sürdükleri tepede ayak izi arayıp topladıkları otları yere sürerek dua ettiler. Daha sonra otları birbirlerinin sırtlarına sürdüler. aklını terk bu insanlarla bir yere varmak mümkün değil.
  10. O görüntüdeki hadis Diyanetçe bastırılan hadis kitabından alıntıdır. Sayın Ayşenin hadisleri ( Anlattıkları ) en doğru ve şüphesiz olanıdır. http://img233.imageshack.us/my.php?image=aise9yandaew3.jpg yalan olsa bu hadisi diyanet basmaz. Ben diyanetin yalancısıyım.
  11. latifsener

    Din

    Ne yanlışı her yeri işgal edip ganimet alıp zengin olmalısınız. islamiyetin zenginleşme usulü budur. Efendim yanlış uygulanıyor. Peki Türkiyede yanlış Irakta , Sudide, İranda, Pakistanda, ............l. her yerde yanlıç mıki hiç bir ülkede bir ilerleme yok. Asşında yanlış olan İslamdır. 1500 yışşık doğmadan akıl dışı dinlerden bir şey beklemek. Bu günki Dünyada 1- Hristiyanlar iyi 2- Musev,ler iyi 3-Puta tapanlar iyi 4 Dinsizler iyi Bir kötü islamlar. İslamiyet kılınç dinidir. İstersen zamanla ilk devirlerde bütün ulusları nasıl savaşla kılınçla zorla ganimetleyip zenginleştiklerini anlatabilirim. İslamiyet ta baştan beri çalışarak degil ganimetle zenginleşme yolunu seçmiştir. "8/41. Eğer Allah’a ve hakkı batıldan ayıran o günde, iki topluluğun karşılaştığı günde kulumuza indirdiğimize inanıyorsanız, bilin ki, ele geçirdiğiniz ganimetin beşte biri Allah’ın Peygamberinin ve yakınlarının, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır. Allah her şeye Kadir’dir. " "Enfâl Suresi Bismillahirrahmanirrahim 8/1. Sana, ganimetlere dair soru sorarlar, de ki: “Ganimetler Allah’ın ve Peygamberindir." "8/69. Elde ettiğiniz ganimetleri temiz ve helal olarak yiyin;" Bence bu halal değil olsa olsa zıkkım olur.
  12. Sayın muki. Konuyu öyle güzel anlatmışsınız ki, Sizi tebrik ederim. Bugüne kadar yüzlerce inanışın kökeni eski metinler sayesinde çözülmüştür ve her gün yenileri bulunmaktadır. Kısacası olan şudur. Bilimsel gelişmeler her gün dinin alanını daha da daraltmıştır. Din giderek önce bilimin alanından sonra toplumsal düzenlemeler alanından çekilmek zorunda kalmıştır. Geriye kalan alan insanların psikolojik sığınma ihtiyaçlarıyla ilgili alandır. Astronomi ve biyolojiden sonra dinlere üçüncü büyük darbe arkeolojiden gelmiştir. Ve bu dinlerin gelişme süreçlerini açıkladığı için böyledir. islam harici Dinler sıra ile 1- Blimsel gelişmeler 2-Toplumsal düzenlemEl ( Hukuk anayaşa insan hakları vs) 3-Astronomi 4- Biyoloji alanlarında dışarırıda kalmışlardır. Bu hususta islam haricindeki dinder saklı veya alenen reform yaparak bu alanlardan çekilp insanların sığınma ihtiyaçlarını düzenlemekle yetinmektedirler. İslamcılar ise inatla 1500 yıl öncenin doğmalarında direnmekteler. Böyle olunca da dünyanın her yerinde bitik vaziyetteler. Hiç bir şey icat edememekte ve insanlığa faydalı üretinde bulunamamaaktalar. Yeni icatlara bir bakalım kimler var. Kim ne icat etti..? AKÜ ..PLANTE VİNÇ..ROMALI VİTRUVİUS MATKAP..G. SOMMEİLLER ARŞİMED BURGUSU..ARŞİMED ROBOT..E. SPERRY RADYOAKTİVİTE..A. BECQUEREL RADYUM..CURİE'LER AMPUL..EDİSON ASANSÖR..E. OTİS BALON..MONTGOLFİER KARDEŞLER BAROMETRE..TORİÇELLİ BARUT(DUMANSIZ)..SCHULTRE BENZİN MOTORU..N. OTTO BİSİKLET..K. MACMİLLAN- J.K.STARLEY BUHAR TRİBÜNÜ..PARSONS BUHARLI GEMİ(GELİŞMİŞ)..FULTON BUZ MAKİNESİ..GORRİE ÇELİK(PASLANMAZ)..BREARLEY ÇİMENTO..ASPDİN DAKTİLO..C. LATHAM.. DENİZALTI..JOHN HOLLAND DİNAMİT..NOBEL DİNAMO..PİCİNOTTİ DİZEL MOTORU..DİEZEL DOKUMA MAKİNESİ..HARGREAVES DÜRBÜN..LİPPERSHEY FOTOĞRAF(İLK ŞEKLİ)..NİEPCE GRAMOFON..BERLİNER HAVA POMPASI..GURİCKE HELİKOPTER..SİKORSKİ HESAP MAKİNESİ..PASCAL HOPARLÖR..RİCE/KELLOGG JET UÇAĞI..OHAİN KAĞIT İMALİ(SELÜLOZDAN)..DAHL KARBÜRATÖR..DAİMLER KAUÇUK..GOODYEAR KRONOMETRE..HARRİSON LOKOMATİF..STEPHENSON MATBAA..GUTENBERG MİKROFON..BERLİNER MİKROSKOP..JANSSEN MORS ALFABESİ..SAMUEL MORS MOTOSİKLET..DAİMLER NAYLON..DU PONT LABORATUVARI NEON LAMBASI..CLAUDE OTOMOBİL(4 TEKERLİ)..BENZ- DAİMLER PARAŞÜT..VERANZİO PARATONER..BENJAMİN FRANLİN PİKAP..EDİSON PİL..VOLTA PLANÖR..OTTO LİLİENTAHİ PROJEKTÖR..SPERRY RADAR..TAYLOR VE YOUNG RADYO..MARCONİ RENKLİ FİLM..WESTCOTT ROKET..GODDARD RÖNTGEN TÜPÜ..COOLİDGE SESLİ FİLM..ERNST RUHMER SİNEMA MAKİNESİ..LUMİERE KARDEŞLER TELEFON..GRAHAM BELL TELESKOP..KEPLER-GALİLEO- TELEVİZYON..BAİRD TELGRAF..MORSE TELSİZ TELGRAF..MARCONİ TERMOMETRE..FAHRENHEİT-GALİLEO-CELSİUS-REAUMUR TEYP..POULSEN TRANSFORMATÖR..STANLEY UÇAK..WRİGHT KARDEŞLER ZEPLİN..KONT VON ZEPPELİN DPT..P. MULLER ELEKTRON MİKROSKOBU..KNOLL VE RUHKA GEİGER SAYACI..J. H. W. GEİGER HOVERKRAFT..C. COCKERELL İNSÜLİN..BANTİNG VE BEST KARBON 14 TARİHLEMESİ..W. F. WİLLARD LAZER..C.H. TOWNES TÜKENMEZ KALEM..L. BİRO AEROSOL..GOODHUE- SİLLİVON ÇAMAŞIR MAKİNESİ..HURLEY MACHİNE CO. ELEKTRİK SÜPÜRGESİ..CECİL BOOTH UZUNÇALAR..PETER GOLDMARK VİDEO..A. PONİATOFF YALAN MAKİNESİ..JOHN LARSON YOL İŞARETLERİ..PEREY SHAW YOK YOK.
  13. Ateist veya dinsizler kötü insanlar değildir Bu sizin fikriniz. Kuran ise bu hususta çok farklı düşünüyor. Diyanet Vakfı : (10-14) (Resûlüm!) Alabildiğine yemin eden, *******, daima kusur arayıp kınayan, durmadan lâf götürüp getiren, iyiliği hep engelleyen, mütecâviz, günaha dadanmış, kaba ve haşin, bütün bunlardan sonra bir de ********** *** ) damgalanmış kimselerden hiçbirine, mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. Diyanet Açıklamalı : Ey iman edenler! Müşrikler ancak bir ******** (Neces -*********). Onun için bu yıllarından sonra Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, (biliniz ki) Allah dilerse sizi kendi lütfundan zengin edecektir. Şüphesiz Allah iyi bilendir, hikmet sahibidir Ya bak gördünmü 5.5 milyar Muhammade sırf inanmadı diye nasıl *** ve ********* oldular.
  14. Yoo gülüp geçme bu husus islamın büyük işlerinden biridir. Hazreti MUAHAMMET BAK NE BUYURMUŞ. 2718 - Hz. Ebu Zerr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kişi, önüne semer kaşı kadar bir şey bırakmadan namaz kılarsa; (önünden geçtiği takdirde) siyah köpek, kadın, eşek namazını bozar. . . '' Bak şimdi kadın girdimi siyah köpekle aynı teraziye . ofki of. Şu kadınlık ne zormuş yahu ) Ebu Zerr 'e dendi ki : "Siyahın kırmızıdan, beyazdan farkı nedir? '' Şu cevabı verdi: "Ey kardeşimin oğlu! Sen bana, benim Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a sorduğum şeyi sordun. Efendimiz: " Siyah köpek şeytandır'' buyurmuştu. '' YA KARDEŞİMİN OĞLU İŞTE BÖYLE . Bir zahmet bakıver o ezanda uluyan köpeklerin rengi nedir ?
  15. Kaçmak serbest. Münafıkun / 4 ..Allah onların canlarını alsın. Nasıl bu hale geliyorlar? ( Allah Allah bizde bilemedik valla. ) 96:18.Biz de zebânîleri çağıracağız. ( korktuk . Bu zebaniler ne menemki ) 21:100. Orada onlara inim inim inlemek düşer "41/47. Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi ona aittir. O’nun bilgisi dışında hiçbir ürün kabuğundan çıkmaz, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz. ( Bütün canlıları BEN imal ederim BEN.) Rahimlerde sizi dilediği gibi şekillendiren O'dur. O'ndan başka ilâh yoktur. O mutlak güç ve hikmet sahibidir. 6/165. Verdikleriyle denemek için sizi yeryüzünün halifeleri kılan ve kiminizi kiminize derecelerle üstün yapan O’dur. Doğrusu Rabbinin cezalandırması süratlidir. Şüphesiz O bağışlar, merhamet eder. Niye kimi kime üstün yarattın ! Kimi akıllı kimi güzel kimi çirkin kimi uzun kimi kısa kimine KUŞUM AYDIN kimi kör kimi sakat kimi hırsız kimi zinakar senin adaletin bumu ? Bu nasıl adalet ,nasıl bağış, nasıl merhamet. GEÇ GEÇ.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.