Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

BlackCADY

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    430
  • Katılım

  • Son Ziyaret

7 Takip eden

BlackCADY Hakkında

  • Doğum Günü 07-04-1979

Diğer Bilgiler

  • Website URL
    http://
  • ICQ
    0

Profil Bilgileri

  • Cinsiyet
    Kadın
  • Yer
    istanbul
  • İlgi Alanları
    hüzünlü bulutlar iner sonsuz maviliğe
    rüzgarlar toz kaldırır toprak yollardan
    uzaklardan yağmur kokusu gelir burnuma
    salınır ağaçlar, yaprakların seslerini dinlerim.
    hasret sarar içimi, iki gözüm yoldadır
    nedensiz terki diyar eder düşüncelerim.

BlackCADY - Başarıları

Yükselen Yıldız

Yükselen Yıldız (9/14)

  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde

Son Rozetler

2

İçerik İtibarınız

  1. BlackCADY doğum gününüz kutlu olsun!

  2. BlackCADY doğum gününüz kutlu olsun!

  3. BlackCADY doğum gününüz kutlu olsun!

  4. BlackCADY doğum gününüz kutlu olsun!

  5. BlackCADY doğum gününüz kutlu olsun!

  6. BlackCADY doğum gününüz kutlu olsun!

  7. BlackCADY doğum gününüz kutlu olsun!

  8. adamlar saklanmıyorlar ki bulunamasınlar tsk nın bölgeye girmesine bile gerek yok aslında teknolojinin yardımıyla onları eliyle koymuş gibi bulur mağaraları bombalamaya gerek yok
  9. Sizce 20 yıldır sabreden bir milletin artık sabrının taşması normal değilmi? Evet istenmeyen şeyler oluyor ancak 20 yıldır teröre verdiğimiz kayıplar yanında bunlar devede kulak kalıyor. Eğer sizin gibilerde terörü desteklemiyorsa bayrak asmaktan ve tepki göstermekten kaçınmamalısınız. Ama görüyorumki siz tepkilerden rahatsız oluyorsunuz ama terörden değil.
  10. İsrail olmamız gerekmiyor ama İsrail kadar kendi çıkarlarımızı düşünerek kararlar alabilmemiz lazım. Amerikanın ve Kürtlerin çıkarına göre hareket edeceğimize önceliğimiz Türkiye Cumhuriyetinin temel hak ve özgürlükleri olmak zorunda. Milli güvenliğimizi tehlikeye atan her kişi ve örgüt gereğince cezalandırılmalıdır.
  11. BlackCADY

    Param Bitti Borç mu Alsam

    Imf'ye olan borcumuzun 2002 yılından bu yana azalıp azalmadığını gerçekten bilen varmı? Hükümet bunu açıklamıyor ki zaten açıklayabileceği gibi her sene azalıyor olsaydı bunun reklamınıda şahane yaparlardı görüyorsunuz ki başkaban bu kanlı ve üzücü günlerde bile TOKİ'nin açılışlarını reklama dönüştürmeyi iyi biliyor.
  12. Bu hükümetin Türkiye Cumhuriyetinin ciddi sorunalarına ciddiyetle yaklaşacağını hiç kimse umut etmesin. Başbakanın ve bakanlarının gelişen son olaylar sonrasında Amerika'ya ve pkka ya yönelik söylemleri popilist söylemler. Vatandaşın nabzına göre şerbet vermekten ileri değil. Gerçek düşüncelerini sansür getirerek gösteriyorlar. Emin olun şuanki güçlerini arttırsınlar daha fazlasını yapacaklar. Onları geri tutan tek şey laik kesimdir kandıramayacakları tek kesim.
  13. PENCERE İLHAN SELÇUK Efendiler, Aracılar, Köleler.. Zenciler -ya da Karaderililer veya Afroamerikalılar Amerika'da artık Bakan olabiliyorlar.. Condoleezza Rice bunlardan biri.. Hem karaderili.. Hem kadın.. Bir kuşak öncesi böyle bir şey düşünülebilir miydi?.. ** ABD ''dinamik'' bir toplum.. Afrika'dan kaçırılıp gemi ambarlarında kırıla döküle Amerika'ya götürülen zenci kölelerin öykülerini kim bilmez!.. Amerika, beyazlar için demokratik, siyahlar için ırkçı bir toplumdu.. 1936 Olimpiyatları'ndaki ünlü öykü ilginç bir anıdır; Amerikan takımından zenci atlet Owens atletizmde 100 metre sürat yarışını, beyaz Alman atletlerini takarak, birincilikle bitirince Hitler şeref tribününü terk etmişti.. Demek ki Amerika, Almanya'dan daha az ırkçıydı.. Öyle miydi?.. Yoksa Amerika'da zencilere dönük ırkçılık, Almanya'da Yahudilere uygulanan ırkçılıkla yarışacak denli baskıcı mıydı?.. ** Ne olursa olsun, ABD ''dinamik'' bir toplum!.. Vaktiyle zencileri sporda kullanırdı.. Şimdi hükümette kullanıyor.. Dedesi köle olan Condoleezza Rice'ın dünkü efendileri adına Ortadoğu'da emperyalizmin diplomasi seferine çıkarak bu coğrafyaya nizam vermeye kalkışması, tarih adına ilginç bir mizah örneği oluşturuyor!.. Beyaz Amerikalı eskiden zenciyi tarlasında çalıştırırdı.. Şimdi hükümette çalıştırıyor.. ** Eskiden -bizim pek de demokratik olmayan çok partili rejimimizde- Türkiye Amerika'nın ''ileri karakolu'' idi... Varsayıma göre bir komünist saldırısında ilk hedef görünen Türkiye'de en önemli Amerikan üssü 'İncirlik' ti... Şimdi iş değişti.. ABD bu kez İncirlik'i tam anlamında kullanmak istiyor... Kime karşı?.. Rivayet muhtelif.. Kimine göre İslamcı teröre karşı.. Kimine göre Amerikanizme başkaldıran Müslümanlara karşı.. Hangisi doğru?.. ** Vallahi bu iş biraz karışık!.. Condoleezza Rice, efendilerinin politikasını Ortadoğu'da cuk oturtmak için İncirlik'i isterken açık seçik söylemiyor; ama, bu kez üs Anadolu'ya karşı kullanılacak... Daha açık deyişle Türkiye'ye... Kimsenin bundan kuşkusu olmasın!.. Not: Türkiye'nin okur yazar oranı belli okuduğunu sananlarında ne okuduğunu bilenler biliyor. Okuma yelpazesi geniş olanlar tek taraflı okuyup tek taraflı düşünmezler. İlhan Selçuk'a Amerikancı diyen kendisinin kaç yazısını okumuş öğrenmek isterim. Hatta eğer isterse İlhan Selçuğun antiamerikancı yazılarında dile getirdiklerini kaç Zaman gazetesi yazarı yazmıştır irdeleyelim. Artık bıkmadınızmı masallarla avunmaktan dünya nerede siz neredesiniz?
  14. Türk Subayı Hakan Evrensel emekli bir subaydır. Güneydoğu Anadolu''da terörle mücadele etmiştir. Evrensel daha sonra istifa ederek, Güneydoğu Öyküleri-1,2,3 adlı üç kitap yayınlamıştır. Bu kitapta subay, doktor, hakim, savcı, er Güneydoğu Anadolu''da emperyalizmin işbirlikçisi PKK''ya karşı mücadele edenlerin mücadele anıları anlatılır. Üç kitapta defalarca basılmıştır. Şimdi üç cilt bir arada "Güneydoğu Öyküleri" adı ile yayınlandı. Oğullarının yiğitliğini anlamak isteyen bir milletin okuması gereken bir kitaptır Evrensel'in kitabı. Bütün kitapçılarda bulmak mümkün. Bugün size bu kitaptan bir hakimin anılarını aktarmak istiyorum. Güneydoğu''nun küçük bir ilçesinde görev yapan hakim ilçe dışındaki lojmanından görünen karakolun bir gecesini şöyle anlatır: "Lojmanımızın balkonundan o karakol görünürdü. Yaklaşık bir aydır her istihbarat kaynağından karakolun basılacağı haberi geliyordu. Üstelik baskının şimdiye kadar yapılanlardan çok daha büyük olacağı söyleniyordu. Yakın birliklerden timler getirildi, karakolun etrafına mayınlar döşendi, ağır silahlarla takviyeler yapıldı ve baskın beklenmeye başlandı." "En son gelen istihbaratta baskının saati ve baskına katılacak terörist sayısı bile veriliyordu. 22.10, beş yüz terörist. Karakol o gün basılmadı." "Bir gün sonra, bildirilen saatte cehennem başladı. Balkonumuzdan izlediğim dehşet dolu manzarada, daire haline gelmiş teröristlerin, dairenin ortasına, gecenin karanlığında ateşleri parıldayan silahları ateşlediklerini görüyordum. Karakolun, havan ve roket mermilerinin patladığı yerde olduğunu biliyorduk. Tam anlamıyla çember içine almışlardı. Lojmandan ayrılıp doğruca jandarmanın binasına gittik. Karakolun merkezi, telsizle, sürekli timlerden durumlarını bildirmelerini istiyor; dış emniyette bulunan timler de bu çağrılara cevap veriyor, havan ve uçaksavar ateşi istedikleri yerleri de tarif ediyorlardı." "Bir süre sonra telsiz konuşmaları, timlerden birinin üzerine yoğunlaştı. Timden bir türlü cevap alınamıyordu. Üst üste, defalarca çağrı yapılıyor ancak bir türlü timle irtibata geçilemiyordu. Konuşmaları takip eden askerler timden ümitlerini kesmişlerdi. Ama bir yandan da çağrılar devam ediyordu. Bir saat kadar sonra, telsizden bitkin bir ses duyuldu: "Yaralılarım var, yaralılarımı alın." Tüylerimiz diken diken olmuştu. Hemen cevap verildi. "Tamam Suat 3, sakin olun, az sonra birlik çıkacak." İlk yaralı haberi, bu saatlerdir aranan timden gelmişti. Tim komutanı konuşurken arkadan silah sesleri duyuluyordu. Herkes bu sözler üzerine yorum yapıyordu. Telsizin başındaki tim komutanlarından biri, bu timde şehit olduğundan emindi. Merkezden tekrar çağrı yapıldı. "Suat 3 , irtibatı kesme. Sakin olun!" Cevapta bir değişiklik olmadı : "Yaralılarım var. Kan kaybediyorlar. Yaralılarımı alın!" "Ve tam bir buçuk saat, beşer dakika arayla Suat 3 kodlu timle muhabere aynen bu sözlerle sürdü : "Yaralılarımı alın" , "Sakin olun, geliyoruz." Hepimiz o time kimsenin yardıma gidemeyeceğini çok iyi biliyorduk. Karakola düşen mermi sayısında azalma olmuyor, aksine, takviye alan teröristler baskının şiddetini gittikçe artırıyorlardı. Kimsenin, değil karakolun dışına çıkmak, mevzi değiştirebilecek fırsatı dahi olmadığı apaçıktı." "Bir süre sonra, Suat 3''ün telsizinden hırs dolu kelimelerini işittik: "Hemen gelip yaralılarımı almazsanız, karakola dönüp bölüğü tarayacağım." Hepimiz şok olmuştuk. Hemen tabur komutanı devreye girdi. Hemen hemen aynı sözcüklerle tim komutanına sakin olma çağrısı yaptı. Ama işe yaramıyordu. Tim komutanı "Yaralılarımı alın!" dışında başka bir şey demiyordu. Tabur komutanının da telsizi bırakmasıyla, bir saat kadar daha tim komutanından ses çıkmadı. Birer dakika arayla yapılan yoğun çağrılara cevap vermedi. Hepimiz tim komutanının da şehit olduğunu düşünüyorduk. İçim burkuluyor, başım dönüyor, tanık olduğum bu anlardan nefret ediyordum. Telsizin başına tim komutanının okuldan devre arkadaşı geldi. Son bir ümitle eline mikrofonu alıp, cevap beklemeden, telsizin kodlarını da kullanmadan, konuşmaya aşladı : "Devrem ben Hüseyin. Geçmiş olsun devrem. Biraz daha dayan olur mu? Bak destek timleri yola çıktı. Sana doğru geliyorlar. Devrem aman pes etme olur mu?" "Telsizin mandalını bırakıp beklemeye başladı. Hepimiz Motorola marka, duvara monteli telsiz cihazının hoparlör kısmına gözlerimizi dikmiş bekliyorduk. Ve konuştu : "Devrem, bölük komutanı nerde?" Hepimiz derin bir "Oh!" çektik. Telsizden, "İzinde devrem" yanıtı verildi. Suat 3 , artık tükenen bir sesle konuşmayı sürdürdü : "Ne olur yaralılarımı alın. Bende yaralıyım." "O ana kadar kendisinin de yaralı olduğunu söylememişti. Hepimiz donup kalmıştık. Telsizin başındaki devre arkadaşı da bu sözü üzerine mikrofonu fırlattı ve odadan çıktı. Ben kapının hemen eşiğinde ayakta duruyor, duyduklarım ve gördüklerimle bir tarihe tanıklık ettiğimi düşünüyordum. "Ben de yaralıyım" dan sonra yine ses kesildi. Sabaha kadar hiç konuşmadı Yüzlerce kez yapılan çağrılara cevap vermedi. Artık onun şehit olduğuna ben de inanmıştım." "Gün ağarırken hepimiz yorgun düşmüş, telsizden yapılan "Suat 3, Konuşan Suat, Cevap ver!" çağrısından bıkmış halde bir köşede yığılmışken, birden telsizin mandalına basıldığını fark ettik. Telsizden silah sesleri geliyordu. Ve on on beş saniye sonra hayatım boyunca unutamayacağım bir İstiklal Marşı dinlemeye başladım. MAndala sürekli basıldığı için bütün telsizlerin konuşma imkanı durmuştu." "Çatışmanın altında yaralı bir tim komutanının, makamıyla söylediği İstiklal Marşı'nı dinliyordum. Gözlerim dolmuştu. O ana kadar duyduğum en güzel İstiklal Marşı''ydı. Birinci dörtlüğü bitirdi. İkinci dörtlükte sesi çatallaştı. Kelimeler uzadı. Ama marşı söylemeyi bırakmadı. Bozuk bir ses tonuyla, kendini zorlayarak okumaya devam etti. Marşı bitirdiğinde, ben de bitmiştim. Hemen orayı terk ettim." "Bir daha onun sesini hiç duymadım. Toplam 22 şehidin verildiği o baskın gecesinde, vücuduna saplanmış 7 merminin acısıyla söylediği İstiklal Marşı''nı ruhuma işleten tim komutanının ölmediğine ise hala inanamıyorum." Hakimin anıları burada sona eriyor. İşte benim Türk subayından anladığım budur. Vücudunda yedi mermi olduğu halde makamı ile istiklal Marşı söyleyen adamdır. Vatan Toprağı Kutsaldır,Kaderine Terk Edilemez
  15. BlackCADY

    Param Bitti Borç mu Alsam

    Akp döneminde hangi ekonomik iyileşme ve gelişme oldu bunu biri açıklayabilirmi? İç ve dış borç azalıyorsa neden elektiriğe, suya, benzine ve vergiye sürekli zam yapılıyor? Bu adamların yaptıkları ekonomik çalışmanın adı kamu mallarını satmak. İnşaat sektörü hareketlendi onuda Albayrak Holding götürüyor, konut almayı kolaylaştırdılar, araba almayı kolaylaştırdılar ve insanlar bankalara borçlandı ancak bütün bunlara karşı Türkiye'de hiçbir çalışanın sosyal güvencesi gelişmiş ülkelerdeki gibi değil. Yani işten çıkarılmalar olduğunda borçlanmış olduğu krediyi ödeyecek bir sigorta yok. Bunun adı gelişmemi yoksa risk almakmı? Akp bol miktarda otel, motel ve konaklama merkezi açarak Arab sermayesi çektiğini idda ediyor, alternatif tatilciler büyük sevinç içindeler. Bir kaç otel restore edildi ve hizmete sunuldu adı ekonomik girişim. Hani istihdam? Devlet ihalelerine giren adamlar belli haksız ihalelerle çalışıyorlar. Kaç fabrika açıldı Akp döneminde, ithalat ne kadar artış gösterdi, ihracat ne kadar artış gösterdi. Kaç fabrika ve kaç atolye kapandı? Ortada kriz yok diyorsunuz ama aslında çok büyük bir kriz var üstelik bu krizi tutan sıcak para çekildiğinde asıl patlama o zaman olacak. Ekonomik ve mali çalışmadan vergi artışı ve kamu malı satışını anlayan ve gündemi böyle götüren siyasi iradenin kalıcı ve istikrar sağlayıcı girişimi olmamış. Elinizde avucunuzda ne varsa satarak geçinmeye çalışırsanız birgün gelir satacak şey bulamaz ve aldığınız borçlar yüzünden icralık olursunuz.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.