Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

allahkulu

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    11
  • Katılım

  • Son Ziyaret

allahkulu - Başarıları

Çaylak

Çaylak (2/14)

  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra
  • Bir Yıl İçinde

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. Sevgiler kimseyi seviyesizlikle suçlamak değildi niyetim demek istediğim tahrik edici şeyler küçükte olsa atışmaya dönerek seviyenin bozulmasına sebep olabiliyor, idi. Ne tartışma seviyesinin bozuk olduğunu nede buradaki insanların bu konuda derse ihtiyaçları olduğunu düşünmüyorum. Saygılar,
  2. selamlar saygılar, evet benide çok düşündüren bir tarifti ama kelime oyunu oynayarak burada bunu tartışmak istemiyorum zira biryere varabileceğimizi sanmıyorum, tamamen ne anlamak istiyorsan o tarafa çekebileceğin birşey diyebiliyorum, zira çok farklı meallerde söz konusu. en azından benim ilmim şuan arapça kökene inerek değerlendirebilecek kapasitede değil. ali imran 7. / Kitabı sana O indirdi. Onun bazı ayetleri muhkemdir (ki) onlar Kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabih(birbirine benzeyen, sonucu tam bilinmeyen)dir. biraz önce bir ricada bulunmuştum gözden kaçmış galiba emin olun sizin inancınıza saygılıyım ama lütfen yıkıcı olmayalım "ilkel kitap" diye bahsedilen sana göre olmasada bir kutsal kitap. HY hakkında; ben ilim bilim ve din tartışmak istiyorum dedikodu benim konum değil. allah hepimizin ilmini artırsın sevgiler, sevgiler, bilemiyorum ama bana cevaben yazdı isen benim inançsızlar sorgulamasın diye bir iddiam hiç olmadı nasıl olsunki bende o yoldan geçtim. inancım dahilinde allah korkusu değil sevgisidir önemli olan, nasıl bir çocuk şekere dayanamazsa namaza dayanamayan insanlar gördüm onlara bunu korkarak yapıyorsun demek büyük haksızlık bence. beyin çareyi mutlaka ilimde bulmalıdır zira ilim, ilim sıfatının sahibi allahındır bence. ve ona giden yol oradan geçer. "hiç düşünmezmisiniz" diyen kurana hayır düşünmeyiz diyemeyiz. beyni tamamen %100 kullanamadığımız bir gerçek (bunu kastedmediğini biliyorum) / john horgan scientific american dergisinde ocak 94 sayısında a. hulusinin yıllar önce açıklamış olduğu aşağıdaki fikrini destekliyor. fakat A. hulusi söyleyince hurafe, bir bilim adamı açıklayınca bilim oluyor, bence yanlış bizde. ----------------------- Milyarlarca hücreden oluşan beyin, esas itibariyle bioelektrik enerji üretip, bunu dalga enerjiye çeviren ve kendisinde oluşan manâları, bir yandan RUH dediğimiz yapıya yükleyen ve diğer yandan da dışarıya yayan bir organik cihazdır. Genelde, doğuştan alınan ilk tesirlerle yüzde beş, yüzde on kapasite ile çalışan beyin, aldığı çeşitli etkilerin de aracılığıyla, klâsik bir yaşam türü geçirir... Bildiğimiz herkes gibi... Oysa beyindeki bu kapasitenin arttırılması mümkündür!.. Normalde çok küçük bir yüzde ile çalışıp geri kalan miktarı kullanılmaz bir halde bekleyen beynin, bu boş duran kapasitesinin devreye sokulması yolu ZİKİR'den geçer. ZİKİR ile beynin belli bir bölgesindeki hücre grubları arasında üretilen bioelektrik enerji, zikrin devamı halinde bu bölgeden taşarak, görevsiz bekleyen yan hücrelere yayılır ve onları da mevcut kapasiteye ilâve ederek devreye sokar. A. hulusi / dua ve zikir ----------------------------- allah ilmimizi artırsın sevgiler saygılar,
  3. İngiltere’deki Surrey Üniversitesi hocalarından Profesör McFadden tarafından yayınlanmış bir makale. “Senkronize Ateşlenme ve Beynin EM Alanı Üzerine Etkisi: EM Bilinç Alanı Teorisi Üzerine Bulgu.” “Bir hücre her ateşlendiğinde, elektriksel aktivite beynin EM (ElektroManyetik) alanına bir sinyal gönderiyor. Ancak, sinir hücrelerinin aksine, beynin EM alanına ulaşan dalgasal bilgi beyindeki diğer sinyallerle otomatik olarak birbirine bağlanır. Ancak, diğer sinir hücrelerinin aksine, beynin EM alanındaki nöronlara ulaşan dalgasal bilgi, beyindeki diğer sinyallerle otomatik olarak bağlantı kurar, bütünleşir. Bilincin karakteri olan bu bağlanmayı beynin EM alanı yapar. Profesör McFadden ve Yeni Zelanda’lı Nörobiyolojist Sue Pockett, beynin EM alanının bilincin kendisi olduğunu öne sürmüşlerdir. Beynin EM alanı sadece bir arşiv niteliğinde olan veri tabanı değil, adeta bir "komuta kontrol merkezi" gibi çalışan ve fiillerimizi oluşturan ilgili nöronları, aktive eden yada baskılayan bir merkezdir. İşte bu faaliyet Profesör McFadden’e göre bizim irademizin fiziksel olarak ortaya çıkışıdır. Bu teori bilinçle ilgili eskiden beri sorulan zor soruya cevap getirmekte, özgür irade, spiritüel konular, yapay zeka, hatta yaşam ve ölümle ilgili birçok konuyla ilgili kavramlarımızı da derinden etkilemektedir. Çoğu insan, zihni, farkında, bilincinde olduğumuz şeylerin toplamı olarak tanımlar. Ancak birçok zihinsel aktivite biz farkında olmadan gerçekleşir. Yürüme, vites değiştirme, vs, zamanla nefes alma gibi otomatik hale gelir. Nöroloji biliminde en büyük soru, bilincinde olduğumuz beyin aktivitesi ile biz farkına varmadan gerçekleşen faaliyetleri yapan beyin aktivitesinin farkının ne olduğudur. Bir objeyi gördüğümüzde, retinadan sinyaller elektrik yüklü iyon dalgaları olarak sinirler yoluyla ilerlerler. Terminal sinire ulaştıklarında, nörotransmitterler vasıtasıyla komşu sinire atlarlar. Burada bir sinir hücresi, kendinden yukarıdaki bir grup sinirin vereceği eşik değere göre ateşlenip ateşlenmeyeceğine karar verir. Bu şekilde elektriksel sinyaller vücudumuza aktarılmadan önce beyinde işleme tabi tutulurlar. Peki, tüm bu iyon ve kimyasalların hareketi sırasında bilinç nerededir? Bilim adamları beyinde bilince ait bir yer veya yapıya rastlamış değiller. Bilinç sır olarak kalmıştır. Bizi insan yapan bilinçtir, diyor Professor McFadden. “Bilinç olmadan, dil, yaratıcılık, hisler, spiritüalite, mantık, zihinsel aritmetik, adalet duygusu kavranamaz.. Peki bilinç neden meydana gelmiştir?” Bu yazıda en önemli olgu EM alanıdır. Beynin ürettiği dalgalardan oluşan Elektromanyetik alan.. “Ruh” adını verdiğimiz yapı EM alandır veya değildir. Ama gerçek şudur ki beynin ürettiği ve hatta bilincin kendisi olduğu iddia edilen dalgalar söz konusudur!. Ve bir gün kişinin ölüm ötesi yaşam bedeninin de bu fizik bedenden ayrılan bu tür bir beyinsel enerji dalgası olduğu açığa çıkacaktır. a. hulusi / insan ve din -------------------------- burada bahsedildiği gibi ruhuda beyin oluşturuyor olamazmı. allah hepimizin ilmini artırsın saygılar,
  4. ------------------------------------------------------------------ 11 Haziran 1991 tarihli Sabah Gazetesinin 8. sayfasında yayınlanan şu haberi dikkatle okuyalım: "GELECEĞİN SAVAŞLARI TELEPATİK OLACAK Sovyetler Birliğinin ünlü bilim adamı Vlail Kaznatcheev, insan beyninin telepati yoluyla savaşları etkileyebileceğini belirtti. Prof. Kaznatcheev, dâhilerin çalıştığı, Novossibirsk Akademisi bünyesinde kurulan özel bir laboratuvarda çalışmalarını sürdürüyor. MOSKOVA - Sovyet Bilimler Akademi si'nin en saygın üyelerinden biri olan Profesör Vlail Kaznatcheev insan beyninin, bedeninin bulunduğu noktanın çok uzağın da yer alan, insanlar, düşünceler ve elek tronik donanımlar üzerinde etkili olabileceğini belirtti. Birçok kişi tarafından deli saçması olarak nitelendirilen bu görüşü ispat etmek için yoğun bir çalışmaya giren Kaznatcheev, ülkesi Sovyetler Birliği'nde büyük ilgi görüyor. Kendisine Sovyet dahilerinin yetiştirildiği Novossibirsk Akademisi bünyesinde her türlü donanıma sahip bir laboratuvar ve araştır malarında yardımcı olacak asistanlar tahsis eden hükümet, Kaznatcheev'in araştırmalarından çok şey bekliyor. KGB Koruması Kaznatcheev'in araştırmalarının en büyük özelliği insan beyninin telepatik gücünü bir silâh olarak kullanmaya çalışması. Ona göre sırf düşünce gücüyle bilgisayar sistemlerini, havaalanlarının radarlarını hatta modern teknolojinin geliştirebileceği her türlü silâhı etkisiz kılmak mümkün. Bu araştırmaları son derece yakından izleyen ve denetleyen hükümet, Kaznatcheev'in CIA tarafından kaçırılmasını engellemek için KGB'nin en yetenekli ajanlarını seferber etmiş durumda. Ünlü bilimadamı görüşlerini çok basit örneklerle açıklıyor: `Eğer çalıştığınız bilgisayar aniden arızalanırsa suçu üretici firmada aramayın. Sizin stres içinde olmanız, ya da çalışırken biraz da olsa sinirlenmeniz aletin teknik donanımını etkileyebilir. Çünkü sıradan bir insan beyni, en üstün bilgisayardan daha güçlüdür ve insan bazen farkında olmadan doğanın kendine verdiği güçleri kullanabilir.' Kaznatcheev'e göre eğer insan çok uzun zamandan beri görmediği birini yoğun olarak düşünürse ve o sıralarda ondan bir telefon, ya da mektup alırsa bu şans olarak nitelendirilmemelidir. Bu doğrudan, insanın yoğunlaştırdığı düşünceleri ile düşündüğü kişiyi etkilemesidir. Kaznatcheev, son olarak Sovyet televizyonunda katıldığı bir programda laboratuvarında bulunan bir bitkiyi uzun uzun gösterdi ve programı izliyenlerden 1 saat süreyle sadece bu bitkinin gelişimini düşünmelerini istedi. Sonuç gerçekten şaşırtıcıydı, bitki çok kısa zaman zarfında akıl almaz bir gelişme sergiledi. İşte Kaznatcheev'in araştırmalarının temelinde de, düşünce gücünün sonsuzluğunu yakalamak yatıyor. İnsanın bilinçaltına ulaşmayı amaçlayan parapsikolojiyi bilimle birleştirerek araştırmalarını sürdüren Kaznatcheev, bulgularının düşmanın teknik donanımını felç etmek açısından ileride çok önemli sonuçlar vereceğini, ancak bunun bir silâh olarak değil, savaşları engelleyecek caydırıcı bir etken olarak kullanılmasından yana olduğunu belirtiyor." a. hulusi / dua ve zikir --------------------------------------------- daha öncede iletmiştim ama kural hatası olmuş çıkarılmış yorum: nasıl motivasyon hipnoz telapati vs. beyin gücünün dışa vurumuysa duada öyledir diye düşünüyorum. allah hepimizin ilmimini artırsın sevgiler, saygılar.
  5. ben bu tanımlamaları (huri, nuri vb. ne ise sana göre) allaha vuslatla yaşanacak huzurun dünyevi hayatta anlaşılacak timsali olarak düşünüyorum. muhakkak en doğrusunu allah bilir. önemli not: bir süredir bu platformu takip ediyorum kendimi daha çok düşünmeye sevk etmesi bakımından memnunum ve emin olun brain slapper muki bilimselci tarafsız gibi bir çok kişinin olaylara bakışı sorgulamalarını ve bilgilerini takdir ediyorum, beni daha çok araştırmaya sevk ediyorlar, fakat bazı konularda biraz zedeleyici olabiliyorsunuz. yukarki iletiden örn: ne huri ne nuri, muhammedin kuranı, gibi biraz daha özen göstersek eminim daha seviyeli kalabiliriz bir tavsiye tabii. benim inancım tüm insanlığı kardeş görür, nasıl görmesinki her zerrede yaratanı aramaya çalışırken. (Her ne yöne dönsen onun vechini (yüz) görürsün/2-115) allah hepimizin ilmini artırsın. saygılar,
  6. Sevgili Tonguç kardeşim, Allah bu sistemi ve bu düzeni bugün insan oğlunun kısmen çözebildiği bir bilim ışığında yaratmış ve Allahın sünnetinde değişiklik olmaz deniyor yani o caminin yıkılmaması tabiî kide sağlamlığına dalalettir diğer ev vs. ise daha az sağlam olmasına bu Allahın sistem ve düzenidir ve değişmez dahası sadece bir nefes alıp vererek hayran kalabileceğimiz bu yaratılışta böyle mucizelere ne luzüm. İşin derinine inme vakti gelmişken, yaratıcıya (ister tanrı, ister Allah, ister her şeyde var olan bir güç diyelim) ulaşma, özünü anlamak varken. Sevgiler saygılar Allah hepimizin ilmini artırsın.
  7. insan bilinmeyende rabbine sığınmada haksızmıdır. inançsız girdiğim bu yolda edindiğim bilgiler ışığında allaha sığındıkça görebiliyorum gerçekliği tabiki aklımızın almadığı şeyler var onlarıda rafa kaldırıp bekliyorum zamanını, bugünkü ilmimin buna yetersiz olduğunu düşünerek. bizim, onun parmak uçlarını bile aynen eski haline getirmeye gücümüz yeter. (kıyamet/4) insanlar buayetin sırrı için 1400 sene beklediler. bu gün anlayabiliyoruz parmak izlerinin kişiye özel olduğunu, (daha geniş bilgi HY/kuran mucizeleri) ve dahi bir çok ayetin sırrını yanlışımız şu olmuşki dini bilimden ayrı tutmuşuz, daha doğrusu bilim geliştikçe kuranın sırlarını açığa kavuşturma şansı bulunmuş, bulunuyor. keşke tersini yapıp kuranı bilime öncü tutabilsek yada en azından kuran meallerini bir bilim adamı topluluğu yapabilse. neden teyemmüm diyordum kendime yani insan toprakla nasıl temizlenebilirki, topraktan yaratılmışızda ondan cevabı doyurmuyor tabi insanı ama A.Hulusi kavramlar kitabında şöyle açıklıyorki; ------------------- "Yâni elini toprağa sürüp sonra yüzüne ve sonra gene toprağa sürüp önce sağ ve sonra da sol koluna avucunu sürme! Üstelik elinin iç yarısını kolunun bir yanına sürerken, öbür yarısıyla kolunun dış yarısını sıvazlama. Yâni aynı yerin üstünden geçmeme! Bu defa ben söylemeden siz cevabı açıklayıvereceksiniz: “Topraktan elektrik alma! Sudaki elektriği bulamadığın anda topraktaki elektrik ile beyne yardımcı olma. Bünyedeki statik elektriği topraklama vs. vs.” ----------------------------- işte burada düşünüyorum ibadet allah gerçekliğini anlamada önerilmiş yollar ise bu işe azami beyin gücüyle başlanılması gerekir ve buda mantıklı bir açıklama olabilir. korkarak, birilerinden bir ödül bekleyerek, birilerinin bana öbür alemde torpil geçeceğini düşünerek ibadet etmiyorum gerçekliğimi özümü arıyorum. allah hepimizin yardımcısı olsun, ilmimizi artırsın. sevgiler, saygılar.
  8. Enver paşa ihtilalden önce ahlak cesaret ve kahramanlık misali tanınmıştır. Envere en çetin kıta hizmetleri tam ve itimadla teslim edilmiştir. Şahsi meziyetleriyle iyi bir asker, iyi bir zabit olarak cemiyetin kusur olarak bildiği unsurlardan insanın tasavvur edemeyeceği kadar nasibi olamayan bir tiptir. Askeri vasıfları bakımından vazifesever, çalışkan korku nedir bilmez müstesna kahraman olarak askerliğin aradığı ölçülerin en yukarı seviyelerinde yer almıştır. İsmet İnönü Bence tarihteki vatanhainlerini aklama zamanı geliyor yavaş yavaş. Evet Enver paşa hatalar yapmış ve sonucu ağır olmuştur. Ama paşa için vatan hainliği oldukça ağır bir ithamdır. 6 ocak 1921 tarihinde yunanlıların bursa ve uşak üzerinden saldırıya geçtikleri bir sırada Atatürk ve İsmet İnönü nün (meclise haber dahi vermeden) orduların büyük bir kısmını Kütahya üzerine Çerkez Etem kuvvetlerine yönlendirmesi ne kadar doğru idi. Hiç düşündük mü daha kuvvetli birliklere sahip Çerkez Etem savaşsa idi, kurtuluş mücadelesinin sonucu nasıl olurdu. Şayet kötü bir sonuç doğursa idi, Atatürk ve İsmet İnönü’yü vatan hainleri olarak mı tanımalıydık. Bence hayır vatan için ellerinden geleni yapmış fakat başaramamış kahramanlar olmalılardı tıpkı Enver paşa gibi. Saygılar Allahın selamı üzerinize olsun.
  9. İbadet Allaha yakin elde etmek için insanlara gösterilen yoldur. Çünkü dünya aleminin sağlayamayacağı büyük mutluluk Allaha varmakla oluşur (Allah bizlerede nasib eder inşallah). Ama sen namaz kılarak diğer ibadetleri yaparak Allahın hakikatine varırsın Hintlisi Çinlisi yemeyerek içmeyerek bedenini aradan kaldırarak Allaha varır. İşte o hakikati anlamada insanın önündeki en büyük engeldir şirk şirkten temizlenmeden yapılan ibadet o hakikati anlamana en büyük engeldir anladığım kadarıyla, neden varız ne olacağız hakikatine ermek o gücü dünya aleminde kazanmak muhakkakki öte alemde sonsuz faydalar sağlayacaktır insana. Allah inanan inanmayan hepimizin günahlarını bağışlasın.
  10. Her şeyden önce namaz kılarken Allahın kabede evinde oturuyor ve ona ulaşmaya çalışıyorum şeklinde bir ibadet tarzı manasız geliyor. Araştırıp anladığım kadarıyla Allah heryerdedir demek her varlık Allahın varlığından bir varlıktır demek olurki Allah bize şah damarımızdan daha yakındır (varın gerisini biz düşünelim). Dolayısıyla kıldığın namazlar kendini geliştirip hakikatine varmak için yaptığın ibadetlerden biridir. Ve buda ancak hala büyük bir sır olan beyin gücünün gelişmesi ile mümkündür. Burada anlatılmak isteneni, beyin gücünün gelişimi için en uygun şartların bu pozitif enerji yönüne dönülmesi gerektiği şeklinde anlayabilmekteyim, şüphesiz en doğrusunu Allah bilir. Allah hepimizin ilmini artırsın.
  11. Bizim müşahedemize, Cenâb-ı Hakk'ın bizde izhar etmiş olduğu ilme göre... İnsan bedenini saran sinir sisteminde akmakta olan bioelektrik gibi, dünyanın yüzeyi altında da akan negatif ve pozitif radyasyon akımları, kanalları mevcuttur. İşte bu anlattığımız akım kanallarına batıda özellikle İngiltere'de de «ley» hatları deniliyor. Negatif olanlarına da «kara akım hatları» tâbiri kullanılıyor. İşte dünyanın bedeni içindeki pozitif enerji hatlarının kesişip sanki bir enerji santralı gibi yayın yaptığı en önemli merkez Mekke'de bulunan Kâbe-i Muâzzama'nın altı ve bunun uzantısı içinde Arafat Dağı'nın altıdır!.. İşte Arafat tepesi ve civarında toplanan yüzbinlere, milyonlarca insan, yerden aldıkları son derece güçlü radyasyon ile beyinlerinden tek bir mânâda yayın yapmaktadırlar. «Vakfe» denen olay, insanların bu tek manâ üzere toplu «yönlendirilmiş dalga» yayınına yönelişleridir. «ALLAHIM BİZİ AFFET!..» Yüz binlerle, milyonlarca insan beyni; sanki laser ışını gibi, tek bir dalga boyundan yayın yapmakta ve bu dalga boyundan oluşan dev bir manyetik bulut tüm Arafat Bölgesini kaplamaktadır!.. Şimdi hemen hatırlamaya çalışın. Üzerine herhangi bir film çekilmiş video bandını, çalışırken video cihazının üzerinde unutursanız ne olur?.. Video cihazının yaydığı manyetik alan bandın üzerindeki kaydı siler!.. İsterseniz siz buna görünmeyen eller bandı siler de diyebilirsiniz!.. (ALINTI AHMED HULUSİ / İNSAN VE SIRLARI)
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.