Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

pale

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    164
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Diğer Bilgiler

Profil Bilgileri

  • Cinsiyet
    Erkek
  • Yer
    diyarbakır
  • İlgi Alanları
    müzik

pale - Başarıları

Ortak

Ortak (7/14)

  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • İçerik Başlatan
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. Selam, Üç işçi lokantaya gider. Yemek yerler hesap 30 milyon tutar. Kişi başı 10 milyon öder. Herkes 10'ar milyon kasaya verir. Böylece kasaya giren para 30 milyon eder. Ancak patron işçilerden toplam 25 milyon alınmasını ister görevliden. Görevlide işçilere 5 milyonu geri verir. İşçiler kişi başı birer milyon alır kalan iki milyonuda görevliye bahşiş olarak verirler.Şimdi işçiler 10 milyon verip bir milyon geri aldıklarına göre kişi başı 9'ar(dokuzar) milyon ödemiş oldular. Görevliyede 2 milyon bahşiş verdiklerinide unutmayalım. Paranın tamamıda 30 milyondu. Şimdi sağlamasını yapalım: Üç işçi kişi başı dokuzar milyondan 3x9=27 milyon, 2 milyonda görevliye verilen bahşiş Toplam : 27 + 2 = 29 milyon ediyor. Halbuki toplam paramız 30 milyondu aama sağlamasını yaptığımızda 29 milyon çıkıyor. Bir milyon kayıp Neden acaba nereye gitti o bir milyon. Umarım daha önce sorulmamıştır. Saygılar.
  2. Gülce Ucurumun kenarındayım Hızır Bir dilber kal'asının burcunda Muhteşem belaya nazır Topuklarım boşluğun avucunda Kaldım parmaklarımın ucunda Bir gamzelik rüzgar yetecek Ha itti beni ha itecek Uçurumun kenarındayım Hızır Cihan hazır Divan hazır Ferman hazır Kurban hazır Uçurumun kenarındayım Hızır Güzelliğin zülme çaldığı sınır Başım döner, beynim bulanır El etmez Gel etmez Gülce'm uzaktan dolanır Uçurumun kenarındayım Hızır Gülce bir davet Mecaz degil Maraz degil Gülce bir afet Peri degil Huri degil. Gülce bir beyaz zehir Gülce en vahim haz Buram buram zehir Yâr gözünde infaz Bir gamzelik rüzgar yetecek Ha itti beni ha itecek Güzelliğin zülme çaldığı sınır Uçurumun kenarındayım Hızır Ben fakir En hakir Bin taksir Ateşten Kalleşten Mızrakla gürzden Dabbet-ül arz dan Deccalden Yedi düvelden Korku nedir bilmeyen ben Tir tir titriyorum Gülce'den Ödüm patlıyor Gülce'ye bakmaktan Nutkum tutuluyor Ürperiyorum Saniyeler gözlerinde birer can Her saniyede bir can veriyorum... Ömer Lütfi Mete
  3. AKARKEN HAYAT BİZE KALANLAR Hepimiz küreselleşirken bizi yalnızlığa mahkûm eden bu dünyaya yeniliyoruz. Gün geçtikçe içimize doğru koşar adımlarla yürüyor, yıllar geçtikçe belki de daha koyu bir yalnızlığa gömülüyoruz. Ama yine de çevremizde ruhumuza dokunan insanlar arıyoruz çaresizce. Belki bir dost… Belki arkadaş… Belki akraba… Gerçek hayatta bulmayanınca belki sanal âleme dalıyor, net arkadaşlarımızla gerçek hayattakilerle asla konuşamayacağımız şeyleri paylaşıyoruz: Bizi yargılamayacağını bizi herkesten çok anlayacağını düşünerek… Yalansız ilişkiler arıyoruz. Candan samimi… Derdimizi yüzümüzden anlayan; dağıldığında hayatımız toplamamıza yardımcı olan. Sonra böyle ilişkileri yakalayabilmek adına duygusal yatırımlar yapıyoruz. Güven arayışları içinde ince eleyip sık dokuyarak, sevdiklerimiz için bir şeyler yapma çabası içine giriyoruz. Kumdan kaleler oluşturuyoruz onlardan aldığımız güven ve sevgiyle yıkılmayacak beton binalar haline dönüştürülebilecek. Beklentilerimize cevap vermesini bekliyoruz hayatın… Her şeyin bizim bakış açımızla şekillenmesini ister inatçı tutumlara kapılıyoruz. Ama unutuyoruz her şeyin bizim elimizde olmadığını. Bir şeyleri bizim istemememiz kadar bizi yaratanın ve isteklerimize muhatap olanlarında da istemesi gerektiğini. Belki de isteklerimizi yerine getirirken birbirimizi değiştirmek yerine kendimizi değiştirmemiz gerektiği gerçeğini kulak ardı ediyoruz. Bazen inkâr ediyoruz hayatın gerçeklerini. Bazen gerçekleri kendi bakış açımızla yorumluyor, en kötüsü herkesinde böyle yorumlamasını bekliyoruz. Kazanmaya çalışırken güzel insanları güzel başarıları yıkıyor döküyor, yürüdüğümüz yoldaki bütün güzellikleri ezip geçiyoruz. Durup dinlediğimizde yüreğimizin sesini hayatın bize anlattıkları muallakta kalıyor belki de… Tutunduğumuz bütün dallar kırılıyor bazen. Geleceğe bakarken geçmişin izleri gözlerimizi karartıyor acımasızca. Şarkı sözlerinde ararken hayal kırıklıklarımızı kendi yaşadıklarımız için yeni bir beste yapmamız gerektiği gerçeğini atlıyoruz belki. Kendi hayatımızla ilgili açmazları aşmak için başkalarının değerlerini çok rahat çiğneyebiliyoruz. Bencilce yaklaşımlar içine giriyoruz bazen; ektiğini biçmek deyişini unutarak. Bencilce yaklaşıldığımızda bencilce yaklaşılacağımızı unutarak. Kimimizin gönlü yaralı güvendiği dağlara karlar yağdığı için. Kimimiz komik bir yarış içinde başkalarının başarılarıyla kendininkileri karşılaştıran; kendi hayatını başkalarınınkiyle karşılaştırarak kendine haksızlık eden tutumlar içinde. Bazılarımız aslında kendinde nasıl bir potansiyelin olduğunun bile farkında olmadan körü körüne yaşıyor. Birileri kendine her gün dünyanın doğrularını söylediği halde inadına bir yanlışlık çıkmazı içinde. Bazıları küskün, dargın, kendi kabuğunda; hayallerini askıya almış durumda. Ama hepimiz hayatın uzun yolunda yorgun yolcular. Doğum çizgisinden metrelerce yıllarca uzakta ölüm gününü beklerken günlerini amaçsızca boşa harcayan çakır keyf… Hepimiz inadına bir savaş içinde daha başlamadan kaybettiğimiz. O zaman durup dinlenme, değerlendirme, doğruları keşfetme, kendi gerçeğimize ulaşma, arayışların başlangıç noktasına kendi ruhumuzu koyma, hayatı anlamaya kendimizden başlama zamanı. Kelimeleri yan yana koyarak cümleler oluşturma hayatı ve kendimizi ifade ederek rahatlama zamanı. Her şeyden öte söyleyebildiklerimiz kadar söyleyemediklerimizi anlatma, çoğalırken içimizdekiler bunları başkalarına anlatarak çoğaltma zamanı. Kendimizdeki kötü yönleri kontrol altına alma, iyilikleri tüm saflığıyla yansıtma, başkasındaki güzel yönleri kendimize model alma, mal etme kendimizi güzellikler yönünde artırma zamanı. Bizden eksilenlere, eksiltilenlere inat: Her yönüyle her şeyi PAYLAŞMA zamanı. Emel Nermin TEMEL (HABER58.COM )
  4. pale

    SANA ÖYLE GELMELİYİM Kİ

    SANA ÖYLE GELMELİYİM Kİ Ayaklarımda ayakkabılarım olmamalı. Çıplak ayakla koşmalıyım sana. Uçsuz çöller, engin denizler, yüksek dağlar aşmalıyım. Asırların özlemi olmalı yüreğimde. Sana öyle gelmeliyim ki tüm günahlarımdan arınmış olmalıyım. Hafızamdan silmeliyim dünyalık her şeyi. Huzuruna çıktığımda yüreğimde ve beynimde hiçbir leke olmamalı. Her şeyden soyutlamalıyım benliğimi. Dünyadan geçip Mevlâna misali sevgiliye kavuşma olarak adlandırmalıyım işte o günü… Sana öyle gelmeliyim ki ruhum seni görünce dağılmamak için ön hazırlığını yapmış olmalı. Bütün hırslarından, ihtiraslarından, nefsi duygularından arınmış olmalı yüreğim. Sana öyle gelmeliyim ki kabul etmelisin beni huzuruna. Huzurunda utanmadan sıkılmadan rahat rahat kalabilmeliyim. Hiç bitmesin diye düşünmeliyim o an. Sana öyle gelmeliyim ki o makamı hak etmeliyim. Elimle yüreğimle bedenimle benliğimle ille de ruhumla. Sana öyle gelmeliyim ki huzurunda durduğum yeri, tüm Müslümanlar kıskanmalı. Öyle yollardan geçerek gelmeliyim ki… “Geçtiğin tüm yollarda bana dair izler bıraktın; sen burayı hak ettin.” diyebilmelisin bana. Öyle gelmeliyim ki sana, bir şans daha istemeyecek kadar emin olmalıyım kendimden. En güzel ödüllerin ötesinde, seni doya doya görebilecek kadar büyük bir mükâfatın bedelini ödemeliyim. Zamanı öylesine iyi kullanmalıyım, yapmam gerekenleri öyle planlamalıyım ki sana geldiğimde artık çok geç olmamalı. Sana gelmiş olmalıyım ve hep sende kalmalıyım. Şimdilerde şairin deyişiyle başkentini kaybetmiş bir sürgün misali arıyorum: Beni sana getirecek yolu arıyorum. Sende kaybolmak ve yine sende bulmak kendimi. Uğrunda ölmek ve huzurunda uyanmak… Hasretinle yanıp, kavrulup, yaptığım ibadetlerle serinletmek yüreğimi, özgürleştirmek ruhumu senin lafzınla… Soru işaretlerimin hepsini varlığınla yok etmek… Beşeri aşkları silip, ilahi aşk şerbetini içmek... Korkmak senden, rızanı kazanabilmek, huzuruna layık olmak, verdiğin nimetleri hak etmek ama ille de sevmek seni, aşığın olmak… Bu sevgiyle kendi yüreğinin derinliklerine inmek belki. Kaybolmak kendi benliğinde, kendi bünyesinde erimek… Yaradan aşkıyla yeni bir kalıba oturtmak ruhu. Kendinden yeni bir ben oluşturmak… Bedenden vazgeçip, ruhu yıkamak. Arındırmak, mum misali yeni bir şekil vermek ona ve yeniden erimek, yeniden donmak; yeniden erimek, yeniden donmak. Her doğan gün tazelemek bu sevdayı, yaşadıkça çoğaltmak, herkesten saklamak ve her gün yeni bir boyut katmak. Yürüdüğüm yollarda, karşılaştığım tüm engellere inat, sana koşmak soluk soluğa… Hiç kimseye aldırmadan, hiçbir sesi duymadan, son hız, dünyayı geride bırakarak sana gelmeliyim. Ve öyle gelmeliyim ki sana, o yüce merhametin diğer kullarına kalmalı. Lekesiz olmalı hayatım. Yapmam gereken her şeyi yapmış olarak gelmeliyim. Sana geleceğim zaman öncesinde, şu anda beni huzuruna kabul eder misin? Çünkü yaşadığım, kirlettiğim, kirlendiğim tüm dünyevi özelliklerin ötesinde, şairin deyişiyle; SANA GELDİM AYAKLARINA KAPANMAYA GELDİM AF DİLEMEYE GELDİM AFFA LAYIK OLMASAM DA… Emel Nermin TEMEL ( HABER58.COM )
  5. pale

    ÖTENAZİ........

    Allah'tan ümit kesilmez. Ümidi olmayanın imanı yoktur. Sana katılıyorum 'taurusmutis' gereken cevabı vermişsin vede çok haklısın. Başka söze gerek yok... saygılar
  6. pale

    pusula

    Pusula neden her zaman kuzeyi gösterir?
  7. pale

    Çatlak Su Kovası

    ÇATLAK SU KOVASI Hindistan'da bir sucu, boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Kovalardan biri çatlakmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan patronun evine ulaşan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilirmiş. Bu durum iki yıl boyunca her gün böyle devam etmiş. Sucu her seferinde patronunun evine sadece 1,5 kova su götürebilmiş. Sağlam kova başarısından gurur duyarken, zavallı çatlak kova görevinin sadece yarısını yerine getiriyor olmaktan dolayı utanç duyuyormuş. İki yılın sonunda birgün, çatlak kova ırmağın kıyısında sucuya seslenmiş. "Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek istiyorum." "Neden ?" diye sormuş sucu. "Niye utanç duyuyorsun ?" Kova cevap vermiş. "Çünkü iki yıldır çatlağımdan su sızdığı için taşıma görevimin sadece yarısını yerine getirebiliyorum. Benim kusurumdan dolayı sen bu kadar çalışmana rağmen, emeklerinin tam karşılığını alamıyorsun." Sucu şöyle demiş. "Patronun evine dönerken yolun kenarındaki çiçekleri farketmeni istiyorum." Gerçekten de tepeyi tırmanırken çatlak kova patikanın bir yanındaki yabani çiçekleri ısıtan güneşi görmüş. Fakat yolun sonunda yine suyunun yarısını kaybettiği için kendini kötü hissetmiş ve yine sucudan özür dilemiş. Sucu kovaya sormuş. "Yolun sadece senin tarafında çiçekler olduğunu ve diğer kovanın tarafında hiç çiçek olmadığını farkettin mi ? Bunun sebebi, benim senin kusurunu bilmem ve ondan yararlanmamdır. Yolun senin tarafına çiçek tohumları ektim ve her gün ırmaktan dönerken sen onları suladın. İki yıldır ben bu güzel çiçekleri toplayıp onlarla patronumun masasını süsledim. Sen böyle olmasaydın, o evinde bu güzellikleri yaşayamayacaktı." Hepimizin kendimize özgü kusurları vardır. Hepimiz aslında birer çatlak kovalarız. Allah’ın büyük planında hiçbir şey ziyan edilmez. Kusurlarınızdan korkmayın. Onları sahiplenin. Kusurlarınızda gerçek gücünüzü bulduğunuzu bilirseniz eğer, siz de güzelliklere sebep olabilirsiniz.
  8. Türk olmayanların vay haline, Türk değilseniz mesela arapsanız hemen gidin türk olun yoksa hiç bir hakka sahip olamazsınız(!)
  9. pale

    Türban ve Çankaya

    Meclisteki çoğunluğu AKP'ye veren yine bu milletin kendisi değil midir? Kaldıki bu aday meclisin içinden de dışından da çıkabilir bu adayın AKP'den veya AKP'nin belirleyeceği bir ismin olmasından daha doğal bir şey de olamaz şu bakımdan bu yetki bu partiye anayasa ile verilmiştir kimse kendi kafasına göre davranamaz. Asıl sorun yapılmak istenen çıkacak adayın eşinin başının örtülü olmasıdır. Eğer eşinin başı kapalı olan bir kişi başbakanlık koltuğunda oturuyorsa bu kişinin çankayaya çıkmasını tehlikeli görmek kadar basit bir düşünce olamaz. Nitekim burası eğer demokrotakik laik ve sosyal bir hukuk devleti ise hukuk kurallarının geçerli olması gerekir. Kişi eğer başını örtmüşse bu ister inancı gereği olsun ister kişisel bir tercihi olsun buna saygı göstermeliyiz. Bence bu tür basit ve komik korkuları yenmeli, tabuları yıkmalıyız. Bunu kemalizme karşı bir devrim olarak nitelendirmek yerine ki bu çok basit bir düşünce, temel insan hakkı olarak algılamak daha doğru ve isabetli olur bence. saygılar
  10. pale

    ne demiş

    Hocam, sen şairmişsinde güzel bir dörtlük tşk
  11. pale

    ne demiş

    Bu günlerde forumdasın yumote TEBRİKLER
  12. Mantığınıda açıklar mısın arkadaşım. gloria'dan okey aldığına göre doğru olabilir.
  13. pale

    zeka vakfından

    BİR, DÖRT, BEŞ, OTUZ, BİN, ? soru işareti yerine ne gelecek?
  14. pale

    çubuk

    Sana katılıyorum. Ne de olsa fizikçisin kaçar mı senden
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.