Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Ya Sev Ya Sevr

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    117
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Ya Sev Ya Sevr - Başarıları

Ortak

Ortak (7/14)

  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • İçerik Başlatan
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. Ön yargıları olan ve Yaşar Nuri Öztürk'ü hiç tanımayan biri olduğunu ve seçim bildirgesini okumadığını düşünüyorum. CHP ve diğer partilere saldırma konusuna gelince bahsettiğin partiler 1938 sonrasında dönemden başlayarak bilinçli veya bilinçsiz olarak Türkiye'yi bu hale getiren partilerdir. Saldırma sözcüğü maksadını aşan bir sözdür. Gerçek olan onların yanlışlarını halkın gözleri önüne sererek kime destek olduklarını görmelerini sağlayarak birkez daha düşünmelerini sağlamaktır. Bugün bizi oy çalmak veya oy bölmek gibi şeylerle suçlayanlar iyi düşünsün. 17 siyasi partinin varlığından söz ediliyor. Bunların bir çoğu partilerin bölünmesi sonucunda ortaya çıktı. MHP-BBP, Saadet-AKP .... diğerleri ise toplumun %90 nının benimsemediği ideolojileri inadına yaşatmaya çalışan ve kaç yıldır var olmarına karşın %2 leri geçemeyen partilerdir. Bu yapı içerisinde Şunlar benim tabanım şunlar değil ayrımı yapmayan, Dini Arap-Emevi âdetlerine teslim etmeyen, Laikliği dinsizlik olarak halkın önüne sunup , bunu Atatürk'ün mirası gibi gösterip Atatürk mirası ile Muhammed mirasını çatışır gösterip toplumu ikiye bölen zihniyetleri yok ederek toplumnsal kaynaşmayı sağlamayı hedefleyen Halkın Yükselişi Partisi'dir. Vicdanıyla başbaşa kalmayı başarabilecek her insan bunu rahatlıkla görebilir. Saygılarımla, YaSevYaSevr
  2. (HYP) Halkın Yükselişi Partisi Seçim Bildirgesi Halkın sırtına basarak kendilerini yükseltenlerin siyasetlerinden kurtulup bizzat halkın yükselmesini esas alan siyasetlere geçişin kurumu olan HYP, 3 Ekim seçimlerinden beri Türk siyasetinde tek yeni partidir. HYP, sadece Batı güçleriyle işbirlikçi AKP’nin değil, 1940’tan beri Türk siyasetinde yozlaşmaya yol açmış tüm partilere bir alternatiftir. 16 Şubat 2005 tarihinde resmîleşen ve siyaset tarihimizde bir rekora imza atarak 10 ay gibi bir sürede ve yalnız halkın desteğiyle teşkilatlarnmasına tamamlayarak seçime girme hakkını kazanan HYP 22 Temmuz günkü genel seçimde seçim pusulasının 6. sırasında Çınar yaprağı amblemiyle yer almaktadır. Aziz yurttaşlarım! Kurulduğumuz günden beri, bizden tedirgin olan dış güçlerin baskı ve talimatıyla, siyaset tarihimizde görülmemiş bir basın ambargosuna maruz bırakıldık. Ekranlarında ve sayfalarında 34 yıl yer aldığımız ve bizi yıllarca manşetlerinden indirmeyenler, bizden rahatsızlık duyanların baskı ve dayatmalarıyla bizi halka duyarmamak, bizi yok saymak için akıl ve insafın tahammül edemeyeceği bir ambargoyla HYP’yi milletimizden âdeta sakladılar. TBMM’de bir parti olmamıza rağmen adımızı ve logomuzu asla yazmadılar. Basının bazı vicdanlı kalemlerinin ifadesiyle HYP’ye âdeta ‘soykırım’ uyguladılar. Ama biz bunların tümünü, çilekeş mahallî basınımızın da büyük desteğiyle aştık. Öte yandan, parti otobüslerimizle Anadolu’yu bir yıldan beri karış karış gezerek halkla kucaklaşıp HYP’yi halkımıza anlattık. Bütün zulüm ve baskıları aşarak işimizi tam bir başarıyla yaptık. BİR SİYASAL PARTİ OLARAK ÖZELLİKLERİMİZ NELERDİR? 1. HYP, icazeti sadece halkından alır: Sınır ötesinden icazetle siyaseti onursuzluk sayarız. HYP, bir demokratik halk seferberliğinin sonucu olarak yalnız Türk halkının desteğiyle kurulmuş ve teşkilatlanmıştır. HYP, halkın devletini yaratmanın hareket ve siyaset ocağıdır. 2. HYP, bir mirasyedi hareket değildir. HYP, hiç kimsenin mirasına konmamıştır, hiç kimsenin devamı değildir. Zihniyetimiz, kadrolarımız, söylemlerimiz, projelerimiz ve siyaset üslûp ve ahlakımızla yeniyiz. 3.HYP, halkımızın finanse ettiği bir siyasal harekettir. Bizim siyaset anlayışımız sadece haram yiyenleri, vicdan ve dürüstlük zaafı olanları dışlar. Haram yiyenler, yoksul da olsalar bize yakın olamazlar. Helal yiyenlerse, servet sahibi de olsalar bizim gözümüzde temiz halk çocuklarıdırlar. Tek kıstasımız ‘vatanperver ve namuslu’ olmaktır. Başka bir ayrıma asla itibar etmeyiz. 4. HYP bir ideoloji partisi değil, bir program ve kitle partisidir. HYP, Anayasamızın ikinci maddesinin talebi istikametinde bir sosyal demokrasiyi benimser. Ama solcu değildir. Milletimizin ruh köklerine saygılı, bağlıdır ama dinci veya sağcı değildir. 5.HYP insan merkezli bir siyaset anlayışını esas alır. İnsanı Allah’ın aziz emaneti biliriz. Namuslu ve helal lokma yiyen insanlar arasında hiçbir ayrım yapmayız. Bizi ‘kurt siyasetçilere yer vermemek’le suçluyorlar. Doğrudur. Bizde kurt siyasetçi yok. Biz de kurt, sansar, tilki, yılan, çakal yok. Çünkü biz, “Devletin malı deniz, yemeyen domuz” sözüne uygun olarak siyaset yapanlardan değiliz. Tam tersine, bizde ilke şudur: “Devletin malı deniz, bir lokmasını çalan domuz!” Bunun içindir ki HYP, sadece siyaset ocağı değildir; aynı zamanda ahlak ocağıdır. Siyasetten ahlakı dışlamayı insana ve ülkeye ihanet sayarız. 6.HYP, Türkiye’nin Türkiye’den yönetilmesini esas almaktadır. HYP, Türkiye’nin bugün Türkiye’den yönetilmediğini düşünmektedir. Bütün sıkıntılarımızın temel sebebi budur. İttifaklarımıza sadıkız ama örtülü sömürgeciliğe, örtülü emperyalizme, örtülü Hıristiyanlaştırmaya geçit vermeyiz. Misakı Millî sınırları içindeki coğrafya bizim hakkımızdır. Bu hakkımızın takipçisi olacağız. 7. HYP, kadınları ve gençleri dışlayan siyasetlerin aksine, tam katılımcı bir demokrasiyi esas almaktadır. Aziz yurttaşlarım; Fikir hayatımın uzun yılları, kadına yapılan zulümleri bertaraf etme mücadelesiyle geçmiştir. Altmışı aşkın eserim bunun belgesidir. Kurucusu olduğum HYP siyasetlerinde de kadınların ve gençlerin devlet yönetimine katılımını sağlamak en büyük hedefimizdir. Nüfusunun % 53’ü kadın olan bir ülkede parlamentodaki kadın sayısının % 4 olması bugüne kadarki siyasetlerin ikiyüzlülüğünün utandırıcı bir belgesi. Gençliğin, kadınların ve okumuş-yazmış memur kesimin siyaset dışı bırakılması ülkemize yapılmış en büyük kötülüklerden biridir. HYP, Türk siyaset tarihinde ilk kez, parti kurucular listesinde kadın oranını % 28’e, partinin belde, ilçe ve il yönetim kurullarında ise % 47’ye yükseltmiştir. Bizden öncekilerde bu oranı % 7’nin üstüne çıkaran bir parti yoktur. Bizim gerçekleştirdiğimiz oran, Avrupa ortalamasının bile çok üstündedir ve Türk siyasetinde bir devrimdir. Bugün YSK’nın önündeki parti milletvekili listelerinde kadın oranındaki rekor HYP’nindir. Adına Türk basını dedikleri yaygın medya bu gerçeği halkımızdan saklamakta, HYP’nin adını bile anmamaktadır. Adına her nasılsa ‘Türk basını’ dedikleri bu basını halkımıza ve tarihe şikâyet etmekteyiz. Bize yapılan bu zulmü vicdanında değerlendirmesini halkımızdan rica ediyoruz. HYP’nin milletvekili aday listelerinde kadın oranı % 37'dir. 12 ilde birinci sıra kadınlarındır. İstanbul’da kadın oranı % 52’dir. Rekor bizdedir. Sıralama fermuar sistemiyle yapılmıştır. Baraj demokrasiyi işlemez kılmıştır. Barajı % 5’e indireceğiz. AMACIMIZ VE PROJELERİMİZ Gelir dağılımındaki bozukluk bir zulüm arz etmektedir. Sosyal devleti yeniden inşa ederek bu zulmü durduracağız. Ülkemizin canını yakan iki terörle müacadele etmeliyiz: Birisi dağda kan yiyen bölücü terör, ikincisi şehirlerde haram yiyen kıravatlı talancı terör. Bunların ikisiyle birlikte mücadele etmeden başarıya ulaşmamız mümkün değildir. Eğitim ve sağlık alanında vatandaşımızı ‘müşteri’ gözüyle gören ve parası olmayana hiçbir şans tanımayan rant çeteciliğine son vererek eğitim ve sağlıkta eşit hizmeti süratle sağlayacağız. İlk yapacağımız işlerden biri, devletin temel kurumlarını ona-buna peşkeş çeken ve bir talan kurumu gibi çalışan ‘Özelleştirme İdaresi’nin kaldırılması olacaktır. Aziz yurttaşlarım; Dış politikamızın esası, yüzü Batı’ya dönük bağımsız siyasettir. Bizim dış politikamızda başkalarına güven esas alınmayacaktır. Biz; büyük Atatürk’ün buyurduğu gibi, “Sadece iki şeye güveniriz: Milletimizin kararı, ordumuzun kahramanlığı.” (ABE, 16/221) Üçüncüsü yok. Kuzey Irak’ta Türkiye’nin etkinliği behemehal sağlanmalıdır. Musul ve Kerkük sorununun çözümü, 1926 Ankara Antlaşması’ndan hareketle Misakı Millî içindeki bu topraklardaki egemenlik hakkımızın bize iadesini milletlerarası alanda ortaya sürmek ve siyasetlerimizi buna göre yapmaktır. Irak devleti çöktüğü için bu talep hakkımız doğmuştur. BM teamülleri bizim talebimize uygundur. AB bizi yalanlarla oyalayıp mahvetmek istiyor. Türkiye’nin AB üyeliği diye bir beklentisi artık söz konusu değildir. Aksini söyleyenlerin milletimize yalan söylediklerine inanmaktayız. Türkiye’nin AB’ye üyelik talebini geri çekeceğiz. Bunun ilk adımı olarak, GB’yi askıya alacağız. Bir tür sömürge antlaşması gibi işleyen GB’nin bugüne kadar bize verdiği zarar 230 milyar dolardır. GB denen ‘örtülü kapitülasyon antlaşması’, TBMM’den geçirilmeden uygulamaya konduğu için, iç hukukumuz açısından ‘yok’ hükmündedir. GB askıya alınmadan AB ilişkisini sürdürmek Türkiye’yi AB dinazorlarının denetiminde tasfiye etmektir. Bu tasfiyeye seyirci kalmayacağız. GB ve IMF, tarımı ve KOBİ’leri çökertmiş, Türkiye’yi tohumu olmayan, kendini besleyemeyen bir ülke haline getirmiştir. AB boyunduruğunu kıracağız. Bunun ilk uygulaması olarak: 1. İdam cezasını geri getireceğiz. Aksi halde hukukun etkinliği ve ceza hukukunun caydırıcılığı biter. Asayışsizlik terörü kol geziyor. 2. MGK’yı eski etkinliğine kavuşturacağız. Tarımı süratle ayağa kaldıracağız. -Ülkemizin toplam millî gelirinin iki katı, kayıt dışı talan ekonomisi yüzünden milletin zararına işlemekte halkımız bunun faturasını açlık, işsizlik ve yoksullukla ödemektedir. -Ekonomiyi süratle kayıt altına alacağız. -Gümrük kapılarında devlet egemenliğini kurup buradaki milyar dolarlık kaçakları durduracağız. -Toplam vergi gelirlerinin % 67’si, dolaylı vergi adıyla, geçimini zor sağlayan yoksul kitlelerden alınmaktadır. Bu bir zulümdür. Vergiyi harcamadan değil, kazançtan almayı gerçekleştirerek bu zulmü durduracağız. -Ülkemizde yolsuzlukların âdeta şemsiyesi gibi algılanan milletvekili dokunulmazlığını TBMM’nin ilk oturumunda gündeme getirip süratle sınırlandıracağız. Bunu yapmakla birilerinin nasırına basacaksınız. Şimdi mesele bu nasıra basmaya Türkiye ve Türkiye'yi yöneten kadrolar hazır mı değil mi? Bunu yapacak birilerini Türkiye başına getirecek mi getirmeyecek mi? Bunu yapacak kadrolar, Türkiye'nin başına gelir ve Türkiye'nin anasını ağlatan ve canını yakanların nasırlarına basmayı göze alırsa; Tükiye, fazla yok iki yılda düzlüğe çıkar ve işsizlerine bol miktarda iş üretir. Ve Türkiye'ye birliği, dirliği, ahengi ve mutluluğu getirir. Türkiye'nin kaderinde buna engel hiçbir şey yoktur .Yeter ki Türkiye, ihtiyacı olan namuslu adam açığını kapatsın. Mesele budur. Aziz yurttaşlarım; Ülkemize ve milletimize yapılan en yıkıcı ve en namert kötülük, muazzez dinimizi aleyhimize kullanan alçak oyun aracılığıyla yürütülmektedir. ‘Ilımlı İslam’ adıyla yaratılan ve AKP iktidarı tarafından eşbaşkanlığı yapılan bir sömürge dini milletimizi çökertmenin bir aracı olarak emperyalist güçler tarafından ısrarla dayatılıyor. Bu dayatmayla Kur’an İncilleştiriliyor, camiler kiliseleştiriliyor, gençlerimiz Hıristiyanlaştırılıyor. Mevcut iktidar bu tahrip oyununda ne yazık ki, dış emperyalist odaklarla işbirliği halinde çalışıyor. İktidara muhalefet yaptığını söyleyen CHP laikçiliği ise, laikliği, din üzerinden oynanan oyunlara seyirci kalmak şekline anlamaya devam ediyor. Türk siyasetinin ve siyasetçilerinin İslam konusundaki vukufsuzluk ve samimiyetsizliği, dış güçlerin din üzerinden oynadıkları oyunun yıkımını sürekli artırıyor. -CHP ve yandaşlarının siyasetleri ise ‘Biz laikiz din söylemi kullanmayız’ gafletiyle bu tahribata seyirci kalarak felakete örtülü biçimde destek veriyor. -Bu tahribatı durduracak ve İslam’la Atatürk mirasını bütünleştirecek tek vukuf, bilgi, deneyim, dirayet ve program HYP’nin liderinde ve kadrolarındadır. Bu temel ıstırabı HYP dışında hiçbir siyasal kadro çözemez. -Dinin gerçeğine karşı olan dinci siyasetlerle, dinin tümüne karşı olan sahte laikçi siyasetlerin ikisine de geçit vermeyeceğiz. İki temel değerimiz olan Atatürk ile dini anlatmak yerine dayatma aracı yapanlardan bu millet çok çekmiştir ve çekmektedir. Atatürk mirasıyla İslam mirası arasında en küçük bir çelişme ve çatışma yoktur. Bu çatışma ve çekişme Türkiye’nin düşmanları tarafından yapay olarak yaratılıyor, içerideki din ve laiklik istismarcısı odaklar tarafından besleniyor. -Muhammedî mirasla Mustafa Kemal mirasını bütünleştirerek ülkemizin temel sancısını kökünden çözüp milletimizin özlemini çektiği birlik ve dirliği sağlayacağız. Din üzerinden siyasetin en hayasız ve akıl dışı şekli, laiklikle İslam’ı birbirine zıt göstermektir. Böyle bir zıtlığın olmadığını milletimize anlatacak tek bilgi ve dirayet ocağı HYP’dir. Geçen 20 yıllık fikir mücadelemiz bunun tarihsel kanıtıdır. Halkımız; dinin tamamına karşı olanlarla dinin gerçeğine karşı olanların kıskacında kıvranmaktadır. Bu kıskaçtan Türkiye’yi ancak ve ancak HYP çıkarır. Alevîlerle ilgili politikaların tümü sakattır, yanlıştır; hüsranla sonuçlanır. Öncelikle insanımıza ‘İslam’ adı altında Arap-Emevî ideolojik dininin dayatılmasını durduracağız. Bunun için Diyanet İşleri Teşkilatı’nda gereken ıslahatı süratle yapacağız. Diyaneti Arap-Emevî sahte İslamı’nın taşıyıcısı ve bir mezhebin özel kurumu olmaktan çıkaracak, Alevi-Sünnî kardeşliğinin sarsılmaz dayanaklarını halkımızın önüne koyacağız. Bu temel ıslahat yapılmadan ne Alevî sorunu çözülür ne de dinin aleyhimize kullanılması durdurulabilir. Aziz Alevî canlar! Sizin ıstırabınızı çözmek için fikir hayatımın geçen 20 yılında nasıl bir mücadele verdiğimi hepiniz bilmektesiniz. Şimdi, söylediklerimizi yapma zamanıdır. Sizden vekâlet istiyorum. Alevîlerin ıstırabını biz dindiririz. Çünkü biz samimiyiz, dirayetliyiz ve bilgiliyiz. Aziz halkımız; HYP, aldatılan kitlelerin sesi ve koruyucusu olacaktır. HYP’nin kurucu lideri olarak, milletimize bir tek vaadim vardır: Size yalan söylemeyeceğiz, sizi aldatmayacağız. Kanıtım ve tanığım, 20 yıllık fikir hayatımdır. Tarihin, toplumun ve Tanrı’nın huzurunda bu söylediklerimi vicdanlarınızda dikkatle değerlendirmenizi, kirli siyasetin güç odaklarının desiselerine kapılmamanızı ve 22 Temmuz günü oylarınızı sadece vicdanınızın sesini dinleyerek vermenizi rica ediyorum. Cenabı Hak, milletimizin yardımcısı olsun! Hepinizi sevgiyle selamlıyorum.
  3. Siteye koyduğum yazıının başlığı bizim hangi mitinglerin yanlışı olduğunu savunduğumuzu net bir şekilde ortaya koyuyor. "Cumhuriyet mitinglerine değil hazine parasının çarçur edildiği parti mitinglerine karşıyız!" Bunun üzerine daha fazla konuşmamızın bir anlamı yok. Halen anlıyamıyorsanız bu sizin algılama probleminizdir. Daha açık nasıl ifade edilir bilemiyorum. Mitinglerin siyasi partiler tarafından her zaman kendilerine doğru yontulduğu fikrini normal gören görüşünüze karşıyım. Erdemli bir siyasetçinin düşündüğü ve düşünmesi gereken tek çıkar milletin çıkarıdır. Halkın Yükselişi Partisi bu durumu normal gören ve bu düzenin değişmeyeceğine inanan insanlara, değişmesi gerektiğini, değişeceğini ve değiştireceğimizi göstermek amacıyla kurulmuştur. Cumhuriyet mitingleri halkın Cumhuriyetin kazanımlarını tehlikede görmesi sonucu tek bir vücut haline gelerek, bu değerlerin sahipsiz olmadığını göstermek amacıyla gerçekleşmiştir. Cumhuriyet mitinglerinin bütün siyasi partilerden bağımsız bir şekilde gerçekleştirileceği sözünün verilmesi oraya milyonların gönül rahatlığı ile toplanmasını sağlamıştır. O meydanda bayrak açan siyasi partiler o meydanı kirletmişlerdir. Bunu ben değil o kalabalığın içinde bulunarak o meydanı dolduran milyonlar söylemektedir. CHP düşmanlığı ile halen bizi itham ediyorsunuz. Yapılan açıklamanın hangi noktasından bu sonucu çıkarıyorsunuz. Yaptığınız bir eleştiri değildir. Eleştiri yapılan açıklamayı doğru anlayan bir kişinin konu hakkındaki olumlu veya olumsuz görüşünü bildirmesidir. Siz bu açıklamayı anlamamışsınız. Tekrar söylüyorum. KARŞI OLDUĞUMUZ BÜYÜK BİR HALK HAREKETİ OLAN CUMHURİYET MİTİNGLERİ DEĞİL, MİLLETİN VERGİLERİ İLE OLUŞAN HAZİNEDEN ALINAN PARALARLA SİYASİ GÖSTERİ YAPAN PARTİ MİTİNGLERİDİR. Bunun üzerine daha fazla yorum yapacaksan önce açıklamamızın başlığını sonra içeriğini okuyunuz. Saygılarımla, YaSevYaSevr
  4. Ben yukarıdaki yorumu sizin kınama nedeninizin yanlış bilgiye dayalı olduğunu göstermek amacı ile yazdım. Sizin bu tavırda ısrar etmenize anlam veremiyorum. Hazineden alınan paralarla yani "halkın vergileri ile dolan hazine"den alınan paralarla, yaptıkları gövde gösterileri ile bugüne kadar aldatmaktan başka bir şey yapmayan siyasi partilerin bu yanlışı sürdürmelerini kınamak yerine, Milletin vergisini onları aldatmak için harcayanların ipliğini pazara çıkarıyor diye mi HYP yi kınıyorsunuz. Bu tavrınızdan çıkardığım tek sonuç ya tarflısınız, ya da Halkın Yükselişi Partisi'ne veya Yaşar Nuri Öztürk'e karşı kin besliyorsunuz. Saygılarımla, Eren AKKAYA
  5. Halkın Yükselişi Partisi bütün Cumhuriyet mitinglerine teşkilatları ile katılmıştır. Orada görememenizin sebebi mitinglerin gerçekleştirilmesi kararı alındığında ilk ortaya atılan fikir olan hiç bir grup veya siyasi partinin flama ve bayrak açmaması kararına olan saygısından dolayı bayrak ve flama açmamıştır. Açan partilerinde yanlış içinde olduklarını düşünüyorum. Cumhuriyet mitingleri hangi görüşe sahip olursa olsun, toplumun her kesiminden insanın Cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıktığını göstermenin meydanıydı. Eğer ki siyasi parti mitingine döndüyse bunu o meydanlara parti bayrakları ve sözcüleri ile gelen kişiler düşünmelidir. Bende Cumhuriyet mitinglerinde o meydanlarda kalabalığın içindeydim. İşçi partisi, CHP , DSP hakkında, partiler ile bağı bulunmayan insanların, partilerin bayrak açmalarından dolayı duydukları rahatsızlığı kendi kulaklarımla duydum. Böyle bir ortamın olmasını hiç istemezdim. Biz bu bilinçle bayrak açmadık. Ama teşkilatlarımızın hepsi oradaydı. CHP den öc alma sözünüze gelince, CHP, Yaşar Nuri Öztürk'ün ayrılış nedenini kendi eli ile yaratmış ve İstanbul il başkanının yaptığı açıklama ile resmi bir ağızla kabul etmiştir. Hatırlayalım " Biz Yaşar Nuri Öztürk'ü seçim taktiği olarak aldık. Seçimden sonra işimiz bitti!" bu sözleri söyleyen bir siyasi partinin hangi güvenilirliğinden bahsedilebilir. Öc almak aciz insanların işidir. Biz böyle bir gaflete düşmeyiz. Çok güzel bir ifade kullanmışsınız. "Deniz Baykal prim yaptı." Biz toplumun önüne sadece vitrin malzemesi olarak çıkan genel başkanlarla "prim" yapma yolunu seçmiyoruz. Toplumu aldatarak iktidara gelen partilerin amaç ve akıbetlerinin neler olduğunu milletimiz çok acı örneklerle gördü. Biz ortaya bir program koyduk. Bunu milletimize anlatarak milletimizle kenetlenmeyi hedefliyoruz. Bunun dışında hiç bir yol ülkenin geleceğine istikrarlı bir yön veremez. Oyları bölme konusuna gelince, bugüne kadar ki siyasi oluşumların neler yaptığını gördük, siyasi partilerin çokluğundan yakınmayın, kaç tanesinin hangi amaca hizmet ettiğinden yakının, bugün beş büyükler gözü ile bakılan siyasi partilerin hepsi tek çatı altında toplansa barajı geçmekten başka hiç bir başarı beklemeyin, çünkü programlarında o birliğin millete dayanan temelleriyle yükselen bir kitle hareketi görmediğiniz sürece ülkenin geleceğinde aydınlığı göremezsiniz. Ben sizi kınamıyorum. Ancak lütfen objektif bir şekilde partilerin programlarını okuyun, programlar ile yaptıkları arasında ki farkı görün. Ondan sonra bunlardan bir şey olur mu diye tekrar dönüp bakmayın o zaman karşınızda çok fazla parti kalmayacak göreceksiniz. Barajı geçemememiz konusundaki görüşünüz şahsi bir görüştür. "Bana göre" ifadesini başına eklemenizi dilerim. Şu noktayıda durumumuz ne olduğu hakkında zihninizde tutmanızı dilerim. Halkın Yükselişi Partisi, Cumhuriyet tarihinde bir ilk olarak 9.5 ayda 76 il 550 nin üzerinde alt birimde hazineden ve belli ekonomik güç odaklarında beş kuruş destek almadan üyelerinin imece ruhu ile kendi aralarında paylaştıkları giderler ile kurdukları bir siyasi partidir. Bunun bize en büyük getirisi seçim sonrasında, halkımızın vekalet vermesi durumunda sadece bize o vekaleti verenlere hesap vermek mükellefiyetinde olmamızdır. Saygılarımla, YaSevYaSevr
  6. Basın Açıklaması: "Cumhuriyet mitinglerine değil hazine parasının çarçur edildiği parti mitinglerine karşıyız" 06/06/2007 HYP Genel Başkanı Öztürk, hazinenin trilyonları ile siyasî partilerin meydanlarda şov yapmak için "miting" adı altında boy göstermelerini fakir milletin parasını sokaklara savurmak olarak değerlendirdi. Bazı siyasetçilerin, bu söylemi, HYP'nin, Cumhuriyet mitinglerine karşı olduğu şeklinde propoganda ettiklerini, bunun âdi bir yalan olduğunu söyleyen Öztürk şöyle devam etti: "Cumhuriyet mitingleri, bizim de bütün gücümüzle desteklediğimiz bir halk hareketidir. Benim sözlerimin Cumhuriyet mitingleriyle hiçbir ilgisi yoktur. Karşı olduğum, fakir halkın vergilerinden oluşan hazine yardımlarının siyasal gösteri için meydanlarda savrulmasıdır. Bu ikisi birbirinden tamamen farklıdır. Miting kelimesine takılarak yalan ve düzenbazlık yapılmasını kınıyorum. Durumu halkımızın ve basınımızın onurlu temsilcilerinin vicdan ve bilgilerine iletiyorum." HYP Basın Merkezi
  7. Bu olaya sadece Türkiye açısından bakmak yanlıştır. Çünkü ufak bir benzetme yapmak gerekirse dünyanın evrendeki yerini evinizdeki odanızdan tespit etmeniz mümkün değildir. Onun için uzaydan bakmanız gerekir. Bu durumda aynen böyledir. Olaya Türkiye'de neden böyle diye değil bu politikaları yürütenlerin amacı nedir? Bu işin başını kim çekeri sormalıyız. Bütün bir oyunun nerede başlayıp nasıl sonuçlandığını görecek bilgi birikimine sahip olmamız gerekmektedir Dünya da, bugün egemen olan millet politikaları değil, kıtalar üzeri çalışan, yıllık ciroları 250 milyar doları bulan şirketlerin politikaları yürümektedir. Üniversitelerde anlatılan klasik kapitalizm, liberal ekonomi tanımı aynen işlemektedir. Amaç en az maliyet ve en yüksek kâr, ve en önemli noktası her yıl biraz daha büyüme! Önceleri kendi halklarınıı işçi yaptılar, çalıştırdılar, ve gelişme başladı, sonra makinalar geldi üretim arttı kâr arttı ama işçilerin maaşları artmadı bunu işçiler anlayamadılar ve o dönemde bunu en güzel anlatan olay makina kırıcılıktır. İşçiler makinalar geldiğinden bu yana daha sıkıntılı bir döneme girmişlerdi ve onlara göre sebebi makinalardı ve makina kırıcılık akımı başladı. Her neyse, zamanla, tabii uzun bir zamanla batı toplumu sosyo ekonomik olarak yükselişe geçti. Dün bir ekmeğe çalıştırdığı halkını bugün çalıştıramaz duruma geldi ve bu sefer fabrikalarını, ezebileceği, ordusu güçlü olmayan, ses çıkaramayacak ülkelere taşımaya başladı. Fransa da yaşanan üniversite öğrencilerinin sokaklara döküldüğü yasa tartışmasının temeli de buna dayanıyor. Fransa da üretim birimi kurulmuyor çünkü halk çok az ücrete çalışmayacak bu bellidir bundan dolayı üretim birimleri iş gücünün ucuz olduğu ülkelere taşınııyor. Bu da Fransa da yetişen yeni öğrencilere garantili çalışma süresini azaltmakla karşılanmak istendi. bu sadece bir ilk adımdır geleceğinin ne olduğu bu olaydan görülebiliyor. Bir örnek daha, Nike bugün ABD de tek bir üretim birimi yoktur. Sadece merkez yönetim binası ABD dedir. Filipinlerdeki fabrikasında gencecik kızlar günlüğü 2 dolara çalışmaktadır. Bir ayakkabının maliyeti 5.6 dolardır bunu dünya bazarında 135 - 170 dolar arasında satar. Şimdi bunları niye anlattım. Bugün bu güçsüz ülkeleri üretim çalışmaları devam etmektedir. 1990-2000 yılı arasında 10 yeni ülke kurulmuştur. En temel yollar; etnik farklılıkları körüklemek, mezhep farklılıklarını körüklemektir. Bunların hızlandırıcı ve etkisini arttırıcı yolu ekonomik baskıdır. Bu konuda Batılı bir generalin Türkiye'yi tehdit eden şu sözlerini unutmamak gerekir: Biz Yugoslavya'yı sadece ırk farklılıklarını körükleyerek parçaladık, sizde hem ırk farklılığı hemde mezhep farklılığı var. Borçlandırma son yüzyılın en etkin köleleştirme politikasıdır. Bu konuda ilk fikri süren kişiler Osmanlı için şu tanıyı koymuşlardır: Osmanlı'yı borçlandırıyoruz ancak yakın bir zamanda bu borçlanmaya karşı olanlar ortaya çıkacaktır. Bu durumu engelleyebilmek için kendi halkının dilinden anlayan ama bizim saflarımızda kişiler bulmalıyız. Bugün Türkiye'deki en önemli nokta IMF boçlarının ödenemez gibi gösterilmesidir. Bizi resmen bir imkansızlıklar ülkesi olarak gösteriyorlar ve neredeyse "manda" seslerini yeniden duyacağız. Bu, toplumun umut ışığını söndürmek için oynanan bir oyundur. Durumumuz kesinlikle içinden çıkılamaz değildir. Türkiye'de kayıt dışılık %80 civarındadır. Şu anki ekonomi %20 lik kayıt içi ile ve dışarıdan gelen sıcak para ile ayakta duruyor. Bir düşünün %80 lik diğer kesimi içeri çektiğimizi, o zaman borcun adını bile anamayız. Ancak bundan bahsedenlere hemen bir cevap gelir, "sen o %80 i içeri çekemezsin, çekersen adam vergi kaçıramayacak o da işine gelmez" diyorlar. Kayıt dışılık niye vardır? Bu şartlarda insanlardan vergi vermesini isterseniz ve o da verirse ayakta kalamaz, çünkü bugün vergi %50 den fazla kârı alan bir ortak durumunda, adam batıyor. Bir örnek verirsek, üreticiden bir odayı temiz tutmasını istiyoruz ancak odaya bir şehrin lağam borularını bağlamışız bu ortamda temizlik beklemek vicdansızlıktan başka bir şey değildir. İnsanlara namuslu yaşayabilecekleri bir ortamı sağlamadan namuslu yaşamalarını bekleyemezsiniz. Ancak ortamın sağlandığı bir durumda halen çalmak konusunda ısrarlı davranıyorsa en ağır cezaları almayı hak etmiştir. Ülkenin kurtuluşu için ekonomi politikalarının neler olduğunu artık sormayın bunun yolunu bütün siyasi partiler biliyor ancak bunu yapmanın tek gereği, bunu gerçekten istemek ve bunu yaptığında karşısına dikilecek güçlere ve sorunlara göğüs gerebilmektir. ABD ve AB yi arkasına alanlar bu millete büyük acılar çektirmişt.r Bugün IMF'den de tek kurtulma yolu halkı geleceğe yönelik biliçlendirip gereğini yapmaktır. Çünkü halkın bilinçlendirilmediği bir harekette satılmış basın ve ekonomik güç odakları ile dün sana oy atan vatandaşı can düşmanın olarak karşına çıkarabilirler. Biz Halkın Yükselişi Partisi olarak bu amaçla yola çıktık. Tek desteğimiz halkımızdır! Ondan başka kimseden ne yardım aldık ne de destek bekledik, hesap günü geldiğinde sadece halkımıza cevap verebilmek için! Tek vâdimiz yalan söylemiyeceğiz!! Saygılarımla, Ya Sev Ya Sevr
  8. İyi düşün! Şimdi sorumluluk sende! İyi düşün! Alternatifi önüne getirdik. Şimdi sorumluluk sende! Ortadoğu'da kahredici gelişmeler sürüyor. PKK terörü, Batılı güçler tarafından beslenip korunuyor. Kuzey Irak'ta olup bitenlerin tümü aleyhimize gelişiyor. Bunlar olurken biz nelerle uğraşıyoruz? Çıkarlarımızı korusunlar diye seçtiklerimiz ne yapıyorlar? Bizi; sağcı, solcu, dinci diye kamplara bölmekten, gittikçe derinleşen ayrılıklar üretmekten başka ne yaptılar? Şimdi seçim var. Kaderini belirleme vaktidir. Yine bir sürü vaatle sizlerin karşısına çıkacaklar. Ülkemizi bu duruma onlar getirmemiş gibi sizden tekrar vekâlet isteyecekler. Kimi; "Ben olmazsam falanca gelir" diyecek, sanki daha önce kendisi yoktu. Kimi; "Ben olmazsam hortumlayacaklar" diyecek, sanki onun geçmişini bilmiyoruz! Kimi; "Ben olmazsam düzelmez" diyecek, sanki bozulurken o yoktu. Aziz halkımız! Şimdi sorumluluk sende, iyi düşün! Eğer, şu andaki durumdan çıkış ümidin yoksa oyunu onlardan birine ver. Eğer, küresel dinazorların, imkân ve kaynaklarımızı sömürmesinden şikâyetçi değilsen oyunu onlardan birine ver. Eğer, aydınlık dinimizi Atatürk ve laiklikle kavga ettiren hıyanetten rahatsız olmuyorsan oyunu onlardan birine ver. Eğer, bu ülkenin bin yıllık dininin 'Ilımlı İslam' adıyla yozlaştırılmasından kaygılanmıyorsan oyunu onlardan birine ver. Eğer, çocuklarına onurlu bir ülke bırakmak için zahmet çekmeyi, yabancılardan borç alarak keyif yapmaya tercih edemeyeceksen oyunu onlardan birine ver. Ancak, bil ki, çıkış yolu bu değil.Eski partilerin vaatleri ve tezleri iflas etti. Bil ki; hür, bağımsız ve onurlu yaşamak için birbirine kenetlenmiş büyük bir kitle var. Siyasete ahlakı, dürüstlüğü getirmek isteyen bir lider ve onun kadroları var. Her zorluğun üstesinden gelebilecek iman ve dirayet sahipleri var. Ülkemizin kurum ve kaynaklarını satarak değil, çalışıp değer üreterek yükselmeyi esas alanlar var. Milletinin ruh köklerine bağlı ve halkının sağduyusuna inancı tam kadrolar var. Bu insanlar 2 yıl önce, milletten icazet ve destek alarak bir hareket başlattılar. Bu insanlar, hareketlerini siyasal partiye dönüştürerek bu partiyi rekor bir sürede teşkilatlandırıp seçime hazır hale getirdiler. İttifaklarını, yalan ve talan siyasetçileri ile değil, aldatılan ve horlanan kitlelerle kurdular. Demokratik halk seferberliğinin ocağı olan bu partinin adı: HALKIN YÜKSELİŞİ PARTİSİ Lideri: Prof. Dr. YAŞAR NURİ ÖZTÜRK Amblemi: ÇINAR YAPRAĞI Hedefi: TÜRKİYE'Yİ TÜRKİYE'DEN YÖNETMEK Şimdi karar senin. Sorumluluk sende. Aziz halkımız! Bu ülke bizim! Demokratik halk seferberliğini hedefine vardıralım: Küresel sömürü ve tasallut artık bitecek! Toprağımızın nimetlerini, ülkemizin çocukları kullanacak! Çökertilen Türk tarımı yeniden ihya edilecek! Özelleştirme adı altında, temel kurumlarımızın peşkeş çekilmesi son bulacak! Bir tür sömürge antlaşması olan Gümrük Birliği askıya alınacak! Vergi yükünün yoksul ve dar geçimlilere bindirilmesi dönemi kapatılacak! Borsanın %75'ini oluşturan yabancı sıcak para aracılığı ile ülkemizin kanının emilmesine ve Türkiye'nin kontrol edilmesine son verilecek. Borç alarak tüketen bir toplumdan, istihdam yaratarak üreten bir topluma geçilecek! Çağdaş cumhuriyet kurumları, Arap-Emevî dinciliğinin kuşatmasından kurtarılacak! Sosyal devlet, özellikle eğitim, sağlık, adalet ve savunma alanlarında süratle etkinleştirilecek! Diyanet teşkilatının, bir mezhebin özel kurumu olmaktan çıkarılmasını sağlayacak ıslahat, süratle gerçekleştirilecek! "Laiksen Müslüman, Müslümansan laik olamazsın" söylemli hıyanetin maskesi düşürülecek! Oyları bölme, bölünme! Seçim mühürünü Çınar Yaprağı'nın üstüne bas! Birlik, dirlik, düzenlik, kardeşlik içinde bir Türkiye için, Çınar'ın altında toplanıyoruz. NOT: Bu metin, 14.05.2007 tarihli Hürriyet ve Cumhuriyet gazetelerinde tam sayfa ilan olarak çıkmıştır.
  9. Her seçim yeni bir aldatmaca oyunuyla geçti ve her seferinde bu oyuna düşüldü. Şimdi ki oyun AKP gitsin de, kim gelirse gelsin oyunu, ve bu oyunun "yeni" maskotları ittifak yapmış partiler, sağda birlik, solda birlik oyunu oynanıyor, bu sloganın hedefi, ülkede gerçekten bir oy bölünmesi sorununun ürünü olan AKP iktidarından sonra toplumda gün geçtikçe yayılan, "her yeni parti oy bölünmesinin bir aracı oluyor" fikrine sahip seçmen kitlesini vurmaktır. Bu kitle de geçtiğimiz seçimlerde sandığa gitmeyen kesimin büyük bir çoğunluğunu oluşturuyor ki bu kesim AKP yi iktidara taşıyan kesimin sayısına denk bir kitle. AKP gitmeli doğru, ancak bunların yerine gelecek olanlarında ne olduğunun iyi tahlil edilmesi lazım, Türkiye'de en büyük sorunlardan biri beş büyükler gözü ile bakılan partilerden başkasını insanların düşünmez olması ve basının sanki sadece bu partiler varmış gibi yayın yapmasıdır. Futbol liginde büyük takımların popüler olmasının nedeni en iyi oyunculara sahip olması ve basının her zaman onları göz önünde tutmasıdır. Ülke kaderine yön verecek siyasi kadroların seçimininde bu basitlikte yönlendirilmesi en büyük hatalardan biridir. Meydanları dolduran kitleler, ellerinde Atatürk posterleri taşıyorlardı. Laik, tam bağımsız bir Türkiye istiyoruz diyorlardı. Acaba bu ittifaklardan hangisi bunu yapmayı amaçlıyan bir programa sahipti. Bunu söyleyince ilk gelen tepki "hangi partinin programında kötü şeyler yazar" sorusudur. Yazmıyorsa bakacaksın bu adam başa geldiğinde ne yapmış, o program rafta mı kalmış yoksa uygulanmış mı? Uygulamamış sözlerini tutmamışsa sil bu partiyi, parti listenden her yeni seçimde bir şey olurmu acaba bundan diye bir daha dönüp bakma. Her baktığında bir kez daha aldatacak seni, ki bu beş büyüklerin hepsi de şöyle veya böyle başa bir kez geldi ve hepsi sözlerini unuttu bu yüzden kapatın bunların yüzüne kapılarınızı yeni kim geldi ona bakın. "Ama bu yeni başa gelemez ki" bu en büyük gaflet cümlesidir. Sen oy vermedikçe nasıl gelişmesini beklersin. O partinin fikriyatını okuyacaksın kendi değerlerinle tartacaksın. Sana uyuyorsa sende onun içine girip onunla mücadele edeceksin. Bir oyumdan başka neyim var, sözü çalışmadan kaçmaktan başka bir şey değildir. Emek vermediğin bir şeyin başarıya ulaşmasını kesinlikle bekleme. Ben üniversite öğrencisiyim. 75 milyonluk bursum sadece HYP Halkın Yükselişi Partisi üyesi olduğum için kesildi. Bununla gurur duydum. Çünkü bu ülkeye, bu millete savaş açmışların, bizden rahatsız olmaya başlıyacağı bir etkiye ulaşmışız. Biliyorum ki her başarının bir külfeti vardır. Tek dileğimiz bu ülkenin nimetlerini bu milletin evlatları değerlendirsin. Eğitimde sağlıkta devlet memurluğunda kadın oranları %45 civarında ama yönetiminde yani mecliste %4 bu bir milletin utanç kaynağıdır. Batı her ne kadar çağdaşlık masalları fısıldasa da kulağımıza onlar bile olması gereken oranlara sahip değildir. Biz parti kurulduğundan bu yana % 40 kadın oranını konuştuk. Parti görüşü olarak yaklaşık 3 ay önce açıkladık. Bugün bütün partiler bu bayrağı aldı koşuyor. Biliyorlar ki mitinglerin kahramanları kadınlar ve gençler oldu. Atatürk değerleri, kimsenin ipoteğinde değildir, Atatürk'ün partisi lafını kullanan siyasiler, Atatürk'ün son dönemlerinde CHP ye neden CHP değilde benim partim sözünü kullandığını soran gazeteciye verdiği cevabını : "Cumhuriyet Halk Partisi'nin benden sonra, sonuna kadar partim olarak kalacağını nereden bileyim." bir düşünsünler. Haklı olduğunu kendileri de görecektir. Bu ülke düzelmez şu kadar borç, şu kadar işsizlik, ABD, AB baskısı gibi nedenleri öne sürenlere de sözümüz, onlara karşı bu zaferi tek kazandıracak halkımızdır. Bu yüzden üç beş kodamana değil sadece halka güvendik ve bu güvenle yola çıktık. Sonuç ortada 73 il 550 nin üzerinde alt birimde Cumhuriyet tarihinde bir ilk olarak hazineden beş kuruş para almadan sadece halkımızın desteğiyle 9.5 ayda teşkilatlandık. Bizim sağ veya sol gibi bir ön ekimiz yok. Biz ne sağcıyız ne solcuyuz. Bir idolojiyi savunuyorum diye yanlışda olsa ismimin önünde sağ veya sol yazıyor diye yanlış adımları atmakta ısrar etmeyiz. Bizim tek isteğimiz tarihi tertemiz bir nesilin evlatları olarak bize yakışan onur ve haysiyet seviyesine yükselmek ve bütün halkımızın bunu tek bir şüphe yaşamadan tatmasını sağlamaktır. Saygılarımla, Ya Sev Ya Sevr
  10. Ülke nin kurtuluşu için anlattığı programlar ( vaatleri bir yana) örneğin gümrük birliği konusunda söyledikleri ancak toplumu gerçekleri anlatarak bir kaç yıl ilerisini görerek benimsetmesi lazım ancak o sadece göz önünde bulunarak popüler tanıtım yollarını kullanarak halkı ne yazık ki daha öncekiler gibi aldatma yolunu seçiyor. Büyük adımlar için büyük destek lazımdır. bu destek halkta vardır ancak bu destek halkın gözünü boyuyarak değil onu en az kendin kadar başarıya inandırmakla mümkündür. Ki ben bu inancın Cem Uzan da olmadığını düşünüyorum çünkü anlatmıyor göz boyuyor. Saygılarımla, Ya Sev Ya Sevr
  11. SABAH Gazetesi: Merkez sağda 'derin sıkışma' - Mahmut Övür 04/05/2007 ... Sarıgül ne yapacak? Seçim tarihinin belli olması CHP dışında kalan solu da harekete geçirdi. CHP'nin DSP dışındaki sosyal demokratlara kapısını kapatmasıyla başlayan bu süreç, Mustafa Sarıgül ve arkadaşlarını karar aşamasına getirdi. Ancak seçime girecek partilerin bugün YSK tarafından açıklanacak olması yeni bir parti kurulmasını gündemden düşürdü. Peki bu durumda ne olacak? Sarıgül ve arkadaşları yarattıkları potansiyeli farklı bir mecrada değerlendirmek için yine de arayışlarını sürdürüyor. Amaç AKP ile CHP arasına sıkışan seçmene yeni bir seçenek sunmak. Sürpriz isim ise Yaşar Nuri Öztürk'ün Halkın Yükselişi Partisi olabilir. not: Bu haber, Sabah Gazetesi'nin Anadolu baskısında yer almıştır. 04.05.2007
  12. Bunlar yani sadece bu liste değil burada yazılacak bütün listeler kehanetten ileri gidemez diye düşünüyorum.
  13. Sahip olduğumuz şansı, lütfen İYİ DEĞERLENDİRELİM!. Medyanın körüklemesi ile tek çıkar yolu gibi gösterilen odakları, "mecburen" seçmenin acısını bu ülke yıllarca yaşadı. Lütfen bu oyuna, bu GAZA GELMEYİN!. Türkiye sürekli, eskilere muhtaç olacak kadar SEÇENEKSİZ DEĞİL!. Türkiye, yeni ve temiz yönetici çıkarmaktan ACİZ DEĞİL!.. Temiz ve yepyeni bir Türkiye için BU, SON ŞAN-SI-MIZ! MK HATA YAPMA LÜKSÜMÜZ KALMADI ÇOK DİKKATLİ OLALIM! İnsanlara hatalı kararlar verdiren veya yanlış eylemlere sevk eden en önemli faktör, tepkisel davranışlardır. Tepkisellik tamamen duygusal olan ve aklı saf dışı bırakan bir düşük bilinç düzeyidir. Hayatına hedefler koymayan ve bu hedeflerin ilkelerinin ne olduğunu tespit etmeyen ve kararlarını bu ilkeler doğrultusunda veremeyen kişiler her çeşit ilişkilerinde olumlu sonuçlar alamayarak, karşıdan gelen etkiye verdiği tepki ile asla istemediği sonuçları yaratmışlardır. Bunun en önemli örneklerinden birisini de Türkiye, siyaset arenasında yaşamaktadır. Halkımız yetmiş senedir ,değişmeyen birkaç parti ve genelde bu partilerdeki birkaç aynı kişiye, tepkisel olarak oylar vermektedir. Sağa kızınca sola, sola kızınca sağa. Oysa iki tarafında hem artıları hem eksileri vardır ve bütünlüğümüze ulaşamamamız işte bu eksikliklerin sonucudur. Zira eksik bıraktığımız boşlukları art niyetli bazı odaklar kendi hedefleri doğrultusunda doldurmakta ve ulusumuz üzerinde oyunlar oynamaktadırlar. Senelerdir bu açıkları gören ve tarihi okuyarak gelişen olayları çok iyi yorumlayan liderimiz Sayın YAŞAR NURİ ÖZTÜRK güçlü ve vatansever bir kadro ile kurmuş olduğu HALKIN YÜKSELİŞİ PARTİSİ’ne tüm vatansever yurttaşlarımızı görev almak ve Türkiye’yi bu çıkmaz döngüden kurtarmak üzere partimize çağırıyor. Bu hareket milletimizin demokratik kurtuluş savaşı olacak. Bizimle birlikte, ister görev alarak,ister bilgi alarak ister oy vererek, hareketimize katılmanızı bekliyoruz. Tüm halkımızı uyarıyoruz. En çok hata yapılan dönem dolduruluşa getirilerek korku ve telaş ile bizlere verdirilen yanlış kararlardır. Tüm art niyetli merkezler duygularımızı şaha kaldırarak kendi istedikleri sonuçları biz seçmişiz havası yaratıyorlar. Lütfen sakin olun çünkü saf akıl sakin ve sesiz olduğumuzda ortaya çıkar. Bizden bilgi almanızı önemle rica ediyoruz. www.hyp.org.tr. İstanbul il merkezi: 0 212 279 89 01 BİHİN EDİGE
  14. Tarih, Her Zaman İmkansız Sözünü Anlamsız Bırakanları Kaydetmiştir. Ümitsizliğini hayata karşı önyargı haline getirmiş insan kadar zavallı bir varlık var mıdır? Bu durumda olan insanların sayıca üstün olduğu bir toplum işkenceden zevk alan bir canlıya benzer. “Bu ülkenin düzelebileceğine inanıyorum.” Sözüne verilen tepkileri, özellikle de gençlerin tepkilerini düşündükçe isyanım bir kat daha artıyor. Verilen tepkilerin bazı örneklerini buraya not ediyorum. 1. Bu ülkede insanlar kanunsuz yaşamaya alışmış, ekonominin %80 i kayıtdışı, sen bunlara kayıt dışılığı kaldıracağım dersen seçilemezsin. 2. Bu ülkede ekonomik yönden büyük güç odakları var. Bir şekilde ekonomik krizlerle sizi indirirler. Halkı ayaklandırırlar. 3. Siyaset kolay iş değil ekonomik yönden güçlü biri arka çıkmazsa iki günde bitersiniz. 4. Bu millete doğruları söyleyerek başa gelemezsiniz. Önce milletin gönlünü eğleyeceksiniz sonra başa gelince belki bir şeyler yaparsınız. 5. Amerika bu ülkeyi düzeltmeye çalışan birinin başarabileceği ihtimalini bilse iki günde öldürtür. Türkiye gibi pazarı nerede bulacaklar, onu kaybetmeyi göze alamazlar. Bu görüşler gibi daha onlarcası var. Bu kadar mı ümitsiziz, bu kadar mı inandırılmışız. Çok uzağa değil, yakın tarihimize bir bakın. Açlık, sefalet içerisinde Anadolu, ordularının büyük bir kısmı dağıtılmış bir millet ve topraklarının bir kesimi dünyanın en güçlü silahlarına sahip devletleri tarafından işgal edilmiş bir vatan. Mustafa Kemal, tam bağımsızlığın hedef olduğu mücadeleye inanan ulu önder. Onun yaktığı ateşle bir millet dünyaya meydan okuyor ve bir destan yazıyor. Bu destanın faturasını inceleyen dünyanın gözüyle bakan Hollandalı bir yazar, Handelsblatat dergisinin Kasım 1922 sayısında şaşkınlığını şu satırlarla dile getiriyor. “ Türkleri en yakından tanıyanlar ve en koyu Türk dostları için bile şaşırtıcı olan bu beklenmedik başarı (Kurtuluş Savaşı y.n.) akla şu soruyu getiriyor. Görünüşe göre son nefesini vermekte olan, ölüme mahkum Türkiye, dört yıl süren dünya savaşında maddi ve manevi gücünü son damlasına kadar tüketmiş olduğu, üstelik bu savaşta hiç de özel bir yetenek ya da başkaca bir nitelik değişimi ortaya koymadığı halde, nasıl olurda böyle birden bire bütün dünyayı şaşkına çevirir. Sonu gelmiş gibi duran bu ülke, bugün üstelik yapayalnız kaldığı bir anda, en yüksek düzeyde bir örgütlenme ve dolu dizgin bir coşku sergiliyor. Türk paşalarıyla siyasetçileri, Asya halklarının ruh halini,batının bütün büyük devletlerinin, Dawning Street ya da başka yerlerdeki bakanlıklarında kurulu bütün Müslümanlık işleri şubelerinden çok daha iyi kavramışlar. Londra’da yapılan Mustafa Kemal ve milliyetçi hareketlerinin sıfırı tükettiği, Anadolu yaylasının ortasında itildiği yalnızlığın er yada geç tüm Kemalist hareketi iflasa sürükleyeceği, iki kere iki dört edercesine kanıtlanmıştı. Anadolu’nun daha dünya savaşı sonrasında fazla kan kaybından öldüğü, sözcüğün tam anlamıyla bir dullar ve yetimler ülkesine döndüğü söyleniyordu. Toprakların işlenemediği, tohumluk, tarım makinası ve iş gücü sıkıntısı çekildiği ileri sürülmekte idi. Eninde sonunda ülkenin sabrı taşacak, milliyetçi önderlere karşı ayaklanmalar patlak verecekti. İşte Londra’da söylenenler bunlardı. Gerçi Anadolu’nun bir yetimler ve dullar ülkesi olduğu doğruydu. Tam dört yıl boyunca, milyonlarca insanın fedakarlığıyla durmaksızın savaşabilmesi, demirden yumruğuyla İngiltere’nin maşasını (Yunan Ordusu’nu y.n.) denize dökebilecek ölçüde güçlü darbeler indirebilmesi ise, ulusal davaya duyduğu inanç sayesinde olabilmiştir. Bekleyelim görelim tutumu yetmez. Kendimizi Avrupalı olma zirvesinden ya da kibirliliğinden kurtarıp, İslam düşüncesinin içine girebilmeliyiz. Bunun gerekçesi Müslümanlık konusundaki bilgimizi arttırmak falan değildir. En basitinden kendi bencil çıkarlarımız ve gelecekteki çıkarlarımız bizi buna zorluyor. Yoksa günün birinde gözlerimizi açtığımızda, Asya’nın muazzam kapılarının şaşkın bakışlarımız önünde ebediyen kapandığını görürüz. Burada konumuzun dışında bir noktaya da değinmek istiyorum. Bu satırlardan bugün ülkemiz üzerinde oynanan oyunların neler olduğunun ipucu verilmektedir: “ Müslümanlık bilgimizi arttırmak için değil, Müslüman ülkelerin geniş topraklarında var olabilmek için dini kullanmalıyız.” Tarihi böyle destanlarla dolu olan bir milletin gençliği, örneği kendisinden bir insan ömrü kadar bile uzak olmayan bu destanı nasıl unuturda içinde bulunduğu milletin Mustafa Kemal’i olmaya çalışmak yerine en büyük önyargısı olan ümitsizliğini bu millete fatura eder. Tarih, bir çok mücadelenin öncüsünü kaydetmiştir. Bunlar içerisinde nadirdir ki halkı arkasına alarak hedeflediği mücadeleyi zafere ulaştırsın. Atatürk’ün en büyük özelliği her yolun mübah olduğu düşüncesi ile yürüme yolunu seçmemesi ve fikriyatının temelini oluşturan şu sözleri ile ifade ettiği, mücadelesinde omuz omuza vereceği milletle olan ilişkisinin niteliğidir: “ Milleti; yapmak kudreti ve kabiliyetini kendimizde görmediğimiz hususlar hakkında kandırarak geçici teveccühler elde etmeyi tenezzül etmeyiz. Millete; âdi politikacılar gibi yalan vaadlerde bulunmaktan nefret ederiz.” Giriş bölümünde yazdığım tepkilere cevap vermek gerekirse; Bu ülkenin kurtuluşu Mustafa Kemal’in yoludur. O, halkını hiç aldatmamış ve yalan söylememiştir. Halkın yalana alışkın olması sözü, Anadolu’ya gelişi öncesindeki en büyük çekincesinin halkın artık savaştan bıktığı yönünde görüşler olduğun söyleyen Atatürk’ün Anadolu’ya gelişi ile halkta gördüğü inanç sayesinde, yalan olduğuna kanâat getirdiği görüşler gibidir. Halkı kandırarak başa gelenlerin sonları 1938 sonrası hükümetlerinin sonlarında olduğu gibi açıkça ortadadır. Seçildikleri dönemin akabinin deki seçimde kaybolmuşlardır. Halkın güvenini kazanan bir hareket asırlık bir çınar gibidir. Kolay dağılmaz ve yıkılmaz. Gayemiz, bu ülkede siyaset, tarihi tertemiz olan Türk milletinin çocuklarının gelecekleri için onların tertemiz yürekleri ve zihinleriyle işlemesidir. Ekonomik yönden temiz olmak da böyle bir hareketin ancak halkın gönüllü olarak verdiği paralarla sağlanmasıdır. Bu yüzden büyük miktarları tek kalemde veren ekonomi devlerini değil, gönlüyle bu mücadeleye ortak olanları kabul ediyoruz. Biliyoruz ki ekonomik devler, günü geldiğinde verdikleri para boyutunda bir yama isteyecekler kendi açıklarına. Dış odakların müdahalesine gelince, bu ülke bir kurtuluş mücadelesi vermiştir. Binlerce insan hayatını kaybetmiştir. Bunların bir çoğu çocuk yaştadır. Onlar, o gencecik yaşlarında cephede hayatlarıyla kazandılar bu vatanı, bize düşen fikrimizle onların mirasını korumaktır. Her insanın mutlak varacağı son noktaya, bu vatanın vasiyeti yolunda iken ulaşmak en büyük şereftir. Atam cephede söz vermiş kardeşlerime, onların verdikleri mücadele ile kurtarılacak vatanın yeni nesillerinin, yani bizlerin, fikri ve ilmi yönden onların mirasına yaraşır bir şekilde yükseleceğine, nasıl olurda dururum, nasıl olurda yorulurum. Çalışmaktan sıkıldığım, ümitsizliğe düştüğüm her an benim için bir utanç kaynağıdır. Her saniye bir adım daha yaklaşan hesap gününde kardeşlerimin yüzüne nasıl bakarım. Her şeyden önce zihniyet devrimi gereklidir. Ümitsizlik prangalarını kırmak için. Atamın sözlerini düşünün “bir an için başarısız olduğumuzu varsayın, içinde bulunduğumuz durum çok mu şereflidir.”
  15. Uzun zamandır giriş yapamadığım için özür dilerim. Bu olayla ilgili cevabım gecikti. Bu olay gerçekleşmiştir. Ancak bazı farklılıklarla , O yemekte Yaşar Nuri Öztürk bulunmamıştır. Basının birinci çarpıtması budur. İkincisi kişinin Ankara merkezde muhatap bulamaması olayı yalandır. Görüşmesini yapmış ve ödemesi gerçekleşmiştir. bu olayın temel sebebi, Ankara merkezden gelmiş olan yönetim kadrosunu ağırlamış olan Kahramanmaraş il başkanının ödeme konusundaki ısrarı ve sonrasında bunu ödeyememesinin bir ürünüdür. Kahramanmaraş il başkanı ve ve sekreteri görevden alınmıştır. Burada önemlii olan onca başarımıza rağmen bize ufacık bir yer bile ayırmayan basın bu olayı neredeyse manşetlere taşımıştır. Bu bizim büyüdüğümüzü ve biize karşı olan korku temelli kinin ne boyutlara ulaştığının göstergesidir. Biz insanların gönlünden neler geçtiğini bilmeyiz ancak onlarda bizim temizliğimiz içinde uzun süre barınmazlar ve kurduğumuz dürüstlük temelli sistemde mutlaka dışarı atılırlar. HYP diğer partilerle bir değildir. Merak eden herkesi il merkezimize bekliyroum. Saygılarımla, Ya sev Ya sevr
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.