Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

algilar

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    13
  • Katılım

  • Son Ziyaret

algilar Hakkında

  • Doğum Günü 19-12-1961

Diğer Bilgiler

  • Website URL
    http://www.algilarveteklik.com

Profil Bilgileri

  • Cinsiyet
    Erkek
  • Yer
    sakarya
  • İlgi Alanları
    sufizm, tasavvuf, kişisel gelişim

algilar - Başarıları

Çırak

Çırak (3/14)

  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • İçerik Başlatan
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra

Son Rozetler

1

İçerik İtibarınız

  1. algilar doğum gününüz kutlu olsun!

  2. algilar doğum gününüz kutlu olsun!

  3. algilar

    ALGI NEDİR ?

    İnsan içinde yaşadığı eylemler dünyasını farklı boyutlarda algılayabilen , bunları değerlendirip kendi faaliyetleri hakkında karar verebilen bir kurgu üzere programlanmıştır . Boyutlar , eylemlerin kaynağının tespit edilmesi ve yorumlanma merkezleri anlamında bir birinden farklılıklar gösterebilsede , iki ana frekansta algılandığını söylemek mümkündür . İlk boyut fiziki eylemlerimizin tespit edildiği duyular alanıdır , ki söz konusu çerçevedeki algıların , insan beyninde oluşan etkilerinin tespiti ve davranışa dönüştürülmesi , anlaşılabilme konusunda günümüz için artık çok daha kolay bilimsel açıklamalarla olabilmekte , ancak manevi , mistik , metafizik olarak isimlendirip , açıklama noktasına geldiğimizde oldukça meşakketleri olan , insanın derinliklerinin anlaşılmaya çalışıldığı ve algıların kaynağının tespiti olarak çok farklı yorumları yapılmakta olan ve benim kişisel görüşümü ifade etmesi kaydı ile nefsani yada ego temelli olan enfüsi boyut , diğer bir ifade ile nefs kaynaklı algıların oluşturduğu psikolojik , zihinsel ve duygusal yansımalarımıza , davranışlarımıza katılma kararlılığı içerisinde olan yanımızdır . İnsan gibi girift , çok yönlü bir oluşumdaki akıl mücevherinin varlık nedeni nedir şeklinde bir sorunun yanıtı , cevap süresi ne kadar olursa olsun , enfüsi boyutunun gerçeği ile yüzleşmek olarak karşılık bulmaktadır . Herhalde kendi gücünün üzerindeki bir finansal yatırımı yapıp yapmamaktaki matematiksel hesabı mükemmele yaklaşacak şekilde gerçekleştirme gayesi , insanın hayattaki varlığının tek gerçeği olarak kabul edilerek , fiziki varlığını sürdürmek , yada maddi bedeninin tatminlerini elde etmek için değildir . Akıl hakkındaki asıl konu , insanı kendi tatminleri için küçük paralarla büyük işler yapma cür'etini gösteren ve haddini aşan eylemlere zorlayan nefsani yanının eğilimlerinin tespiti olmalıdır . Akıl ve nefis arasındaki ilişki , insanın donanımı ile ilişkili olduğu için , ilmin sonsuzluğu gibi , bu çatışmanın da insan için takdir edilen sınıra değin devam edeceği açıktır . Akıl nefsi , kendi batıl eğilimleri ile yüzleştirdikçe , tekamül , gelişim gerçekleşecek , çok yanlış bir bilimsel önerme olan , insanın ego yada emmare düzeyindeki nefsani halleri dışında bir gerçeği yoktur anlayışını , daha doğrusu insan tek bir boyuttan oluşan varlıktır kanısını geçersiz kılarak , hak ve batıl karşıtlığı meselesinde , İslam tasavvufundaki nefsani aşamalar tespitinin ne kadar haklı olduğu sonucuna ulaşılacaktır . Nefs , sonsuz ilim çerçevesinde akılla her bir mertebede çatışır , yani entellektüel yanı vardır , ancak çatışarak şahid oldukları ile incelmeye başlar , aklımızın gönülden aldığı sezgilerle yansıttıkları karşısında nefs , aşamalardaki geri dönüş süreçlerinde kendi tavrını koyarak imana yavaş yavaş eşlik etmeye başlar , kendisini eleştirmeyi öğrenerek yine kendisini kınama noktasına ulaşır , işte bu , aşamaların başlangıç safhaları , emmarenin dönüşümüdür , yalnış anlaşılmasın asla yok olur demek istemiyorum . Nefis insan aklının tüm boyutlarda ulaşabileceği , entelektüel düzeyin bütün derinliklerine nüfuz edebilen bir yapıdadır ve bazı yanılgılı düşüncelerimizin tam aksine son derece tehlikeli noktalara ulaşabilen , en kısa ifadesi ile Allah'ı tanıdığı halde kendi benliğine tapan bir ilmin ifadesidir . Benlik onun yaradılış gerçeğidir , ancak insan için kendi nefsi de dahil olmak üzere tüm unsurları açısından hakkı tanımak için yegane kaynaktır . İnsan , nefsinin tüm hırçınlıklarını gönlünde taşırken , yaşamak istediği mükemmel sükuna ulaşmak için yaratıcısını anmaktan başka elinde bir çözüm olmadığını hissettiğinde , yaşayarak bizi yönlendirmeye çalışan nefsani illüzyonların hayattaki karşılığının hiçlik olduğunu kavrayabilmelidir . Nefs kendi eğilimlerinin , insanı davranışlar manasında yönlendirmeye çalıştığı batıl vehimlerinin hiçlik olduğunu kabullenmek konusunda büyük direnç gösterir . Bu noktada çok önemli bir ayrıntı vardır , insanın takva konusundaki gayretleri , İslamın içeriğindeki incelikleri ayırt etme hassasiyeti , nefsani eğilimlerinin şiddetini kaybetmesi ile sonuçlanacaktır . İşte söz konusu ayrıntı , nefsin benlik iddiası ile insanlığa oynamayı planladığı tüm senaryoların , insanlık aleminde , gerçekleşse dahi hiç bir sonuç elde edilemeyeceğine dair bilincin oluşması açısından son derece önemlidir . Merhamet yoksunu davranışların sonucunun , merhametsizlikle karşılaşarak mahzun olmak olduğunu hiç unutmamamız gerekmektedir . Nefis , insanlık dünyasına yine ona hissettirdikleri ve düşündürdükleri ile nüfuz etmekle kalmamış , iletişim dilinin içerisine kendi özelliklerinin bütün detaylarını nakış gibi işlemiştir . Aciz bir adam dediğimizde , kendisini ifade etmekten yoksun , hiç bir meseleyi halledemeyen , mücadele azmini kaybetmiş , etkinliği bitmiş bir kişilikten bahsetmekte olduğumuz bellidir . Bu ifadelerin hepsi nefsin yarattığı bir illizyondur ve insanı söz konusu duygular içerisinde konumlandırmaya çalıştığı yer bir yalandan ibarettir . Yaradılış ve onun sahibi , hakkı ifade ederken yarattıklarına böyle bir makanı layık görmediğini hükmetmekte , hak edilen yere de sadece rab ile ulaşılacağını öğretmektedir . İmanla aczin aynı kefede olmadığını anlamak , hakla nefsin ayrımı kadar açıktır . Gönülde şehadet edilen acizlik duygusunun , gücün ve azmin tek sahibinin varlığına imanla ve onu andığımızda , kendisini diğer insanlarla kıyaslayıp tatminleri için bir yere konumlandırmaya çalışan nefsin hissettirdiği illüzyon olarak , yokluk diyarının yolculuğuna çıkması kaçınılmazdır . İnsanı kuşatarak içinde yaşadığı ve varlığının tüm göstergesi olan , nefsani yansımaları da içinde barındırarak ilişkilerin belirlenmesinde etkin tek yöntem olan kavramlar aleminde bizi , bir birimizden uzaklaştıran uzaklaştıran etkilerin tümü Esmaül Hüsna tarafından kuşatılmıştır . kaynak: algilarveteklik
  4. algilar doğum gününüz kutlu olsun!

  5. algilar

    Duygular ve Esmalar

    İnsanın iç aleminin gerçeği nedir sorusunun yanıtını düşünmeye neden olan , bir birinden çok farklı ve her an değişebilen halleri ve bu duygusal , psikolojik ve düşünsel hallerin var olmasında etkin olan etmenler yada faillerin kim olduğunu farkedebilme hassasiyeti , kendini anlama konusunda en önemli unsurdur . İçinde var olduğumuz kendi dışımızdaki eylemler alemi bizim tüm düşün ve duygu dünyamızın harekete geçmesindeki ana nedendir . Ancak bizim bu dış alemi gözlemleyip değerlendirirken onu nasıl anlamamız gerekliliği yada anlayışımızı nasıl oluşturduğumuz konusuna çok az önem vermekte olduğumuz da bir gerçektir . İnsanın iç yapısı her an bir değişimin tanığı olacaktır , bu yaradılış kurgusunun sonucudur , her hangi bir değişimin nasıl gerçekleştiğini gözlemlemek ve bu konuda kendi etkinliğinin ayırdında olmak , bu değişimleri biçimlendirme konusunda farkındalığın , diğer bir ifade ile kendini tanımanın ve yönetmenin, duygularını doğru isimlendirmenin bir yöntemidir . Bir dostumuzu düşündüğümüzde , onunla geçmişimizin sımsıcak görüntüleri gözümüzde canlanırken bir anda son zamanlarda aramızda meydana gelmiş na hoş bir olayın iç alemimize yansıyan ismi konulmamış duygusal etkilerini kendi haline bırakmamız ve o düşünce çerçevesinde bizi bir ayrılık yolculuğuna çıkarmaya çalışan etkenin kimliği ile ilgilenmememiz , bize bir ilişkiyi kaybettirmekte en küçük bir tereddüt dahi göstermeyecek olan yanımızı tanıyamama hatasına düşürür . Velev ki bu dostumuz bize her hangi bir tavrı ile o an için kırıcı olarak gözüksün , af yokmudur , menfaatçi olarak gözüksün , cömertlik mi bitmiştir , eleştirel hissettirmiştir , öz eleştiri nerededir ? Pek iyi hepsi doğru olsa , anlayış tükenmişmidir ki , gönüllerdeki birlikteliği bir illüzyon yok edebilsin . Duygu ve düşünce dünyamızdaki bu çatışma kimler arasında geçmektedir , bizi örneğin kendimizi eleştirmekten alıkoyup , sadece kendi tatmini için bize tüm dünyayı haksız ve suçlu gösteren reflektörün adı nedir ve neden iflah olmayacak gibi bir tavra sahiptir . İnsanın psikolojik ve zihinsel tüm faaliyetlerinde varlığını hissettiren ve yine insanın bünyesindeki bütün değişimlerde eylemlerine yansımayı deneyerek fail olmaya çalışan yanı onun nefsi yada egosu dediğimiz gerçeğidir . Şöyle açıklayıcı bir ilave yaparak konunun anlaşılmasına yardımcı olabiliriz , sabah vakti işine mutlulukla gelen bir insan tüm çevresine sevgisini de yayacaktır , günün ilerleyen vakitlerinde aynı insanın iç aleminde çevresindeki tüm arkadaşlarını kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden acımasız birer varlık olarak hissettiğine şahid olabiliriz , işte bu duygusal ve psikolojik dönüşüme insanı yönlendiren , aynı zaman süreçi içerisinde yaşananları , insanın kendisine varlık alemini menfaat duygusundan oluşmuş bir yapı olarak yorumlatmaya çalışan yine kendi nefsidir . Söz konusu , insan bünyesindeki değişimleri kontrol edebilmek ise ancak insandaki var olan iman bilincinin tekamülü ile mümkündür . Peki iman bilinci nedir diye sorabiliriz , iman bilinci yaratıcının varlık aleminde şahid olmayı murad ettiği birlik gerçeğidir , diğer bir ifade ile tüm güzellikleri tercih ederek , bu birliğin varlığına yönelmiş tehditlerin hepsinden sakınma gerekliliğin bir sahibi olduğu şuuru . İnsan bu şuuru fark etmek için ne kadar gecikirse , iç çatışmalarının boyutuda o kadar şiddetli olacaktır , şüphesiz ki bu nefsani tuzaktan şiddetle sakınmalıyız . İnsanları merhametten uzak , acımasız bir çıkar şebekesi olarak kabul etmemize sebeb olmaya çalışan iç eğilimimiz , gerçekten bu olguya tanık olmuş mudur , yoksa bunun olmasını mı dilemektedir ve ne işine yarayacaktır . Bahsedilmeye çalışılan , böylesine çok sözün arkasında yatan tek kelime nefsin benlik iddiasıdır . Benim diyebilmek için insanlığı bir suçlu kitlesi olarak bize göstermek adına elinden geleni yapar , bu sende suçlulular arasına katıl ki ben de sana bundan böyle istediğimi yaptırabileyim demenin bir başka şeklidir . Öyle ise nefsin bu genel davranış tarzının bir tanımı var mıdır ki , içimizdeki bu eğilimin özelliklerini anlamakta bize yardım etsin , bu genellemeyi belki şöyle yapabiliriz , eğer bir ses yaratıcı gerçeğine rağmen diğer varlıklara karşı her hangi bir biçimde üstünlük tavrı içerisinde ise ve yine istediğini elde edebilmek için bize aşağılanmayı dahi kabul edebileceğimizi ilham ediyorsa işte bu ses nefsanidir . Örneğin insanları kendisine muhtaç hissettirmek yada kendini aciz , herhangi bir konuda etknn olamayacak zavallı bir kişilik şeklinde düşündürmek , ki bunların tümüne nefsani algı demekteyiz , nefsin insan bünyesine oynadığı oyunlardır . İşte insan yaşadığı alemde kendisini bu algıları oluşturan nefsine ait eğilimlerin etkisi ile gerçekler arasındaki farkındalığı çözmek üzere oluşturulmuş bir kurgunun içinde bulur ,yaratıcının varlığını görmezden gelerek de bir çözüme ulaşamaz . Kaynak: algilar ve teklik
  6. algilar

    Duyguların Anlamı

    DUYGULAR İnsanlık kendi tarihi boyunca , ilişki içerisinde bulunduğu her olgunun , üzerindeki yansıması olan bir kavramlar dünyasının içinde yaşamaktadır ve bu kavramlarla olan karşılıklı etkileşimi ile ya bu dünyayı geliştirmek ve onu anlamak yada kendi yarattığı kavramların etkisi altında kalarak yaşamını edilgen bir varlık olarak sürdürmek gibi bir açmazın içerisindedir . Söylenmeye çalışılan mesele , duyguların varlığı manasız mıdır ? ifadesini örnekle açmaya çalışırsak , üretim anlamında toprakla yoğurulan insanlık , onu ana , ekmek parası yada güç göstergesi olarak yorumlarken yarattığı kavramların sonunda kendisine yönelmiş kişilik belirleyici olan yanının ve akibeti ile direkt alakalı bir sırrının olduğunun farkında mıdır sorusuna nasıl bir cevap aranması gerekliliği ile ilgilidir . İnsanoğlunun kendisini yönetme tehdidi ile hemen yanıbaşında taşıdığı yada içinde yaşadığı bu kavramlar alemine etkin bir biçimde katılışı ancak bu kavramın ismini koyarken yaptığı hataları telafisi ile mümkündür yani duygularının gerçeğini anlamakla . Mutluluk insani bir duygudur ve bünyemize tam manası ile çözümlemesi yapılmamış bazı hislerin yansıması esnasında kullandığımız bir kavramdır . Mutluluk kavramının günümüz dünyasında , insanlar arasındaki varlığı hiç şüphesiz tarihsel süreçten süzülen tüm diğer kavramların gelişimi ve bir diğerini etkilemeleri ile biçimlenmiştir . Ancak biz çok nadir olarak duygularımızı sorgulamakta ve onların ne olduğunu anlamaya çalışmaktayız , varlıklarının neye hizmet ettiğini ve varoluş nedenlerini düşünmekteyiz . Mutluluğun insanın hangi gelişmeleri görerek , değerlendirerek , diğer bir ifade ile hangi olguların , elde edilmiş insani değerlerin yada bunları isimlendiren kavramların ortaya çıkışı ile hissedilen bir duygu olduğunu sorgulamamız , evrende tuttuğumuz yer açısından zorunludur . Bu yazının konusu ile ilgili olarak ve açıklamarı fazla uzatmama amacı ile şu kadarı ile yetinip , insanın mutluluk duygusunun ana kaynağının , yine insanlığın tarih boyunca oluşturabildiği karşılıklı güven kavramı ile derinden ilişkisi olduğunu söylemek mümkündür . Peki mutluluk duygusunun elde edilmesinin arkasındaki ana temanın güven kavramından geçmesi neden önemlidir ve irdelenmelidir . Bu sorunun cevabını şöyle vermek mümkündür , kavramlar olarak tüm duygularımız ve onların gerçeğinin ortaya çıkışını sağlayan olgular , tarihsel süreçte kendi devinimi ile ortaya çıkan , tesadüflerin yönlendirdiği bir biçimlendirmenin sonucu mudur ? Yoksa felsefi bir başka kaynağa dayanan gerçekliği var mıdır ? Örneğin ilahi takdirin insanlığı bir gerçek konusunda farkındalığa yönlendirmesi gibi bir amacı olabilir mi ? Tesadüflerin varlığının sonucu olarak belirlenmiş bir duygusal alemimiz olduğunu iddia edersek , eğer insanlar arasında bugün elde edilmiş güven duygusu birikimi olmasa idi , mutlulukta olmayacaktı gibi mantıksal bir sonuca ulaşırız . Ancak insanın kendi duygusal derinliklerini irdelemesi insanlığın ortak kaderinin tarihsel süreçte kendi yarattığı özenle oluşturulmamış kavram kargaşasının eğitiminden geçerek yaban benzeşmeler oluşturmak değil , kendi duygularındaki ortak sapmaları , inceliklerle eğiterek bütünlüğe hizmet etmek olduğu anlaşılmaktadır . Duygusal ortaklıkta , insanın enfüsi , nefsani yada derinliklerinden gelip yaşama yansıyan yönünün ancak tekamülü , gelişimi halinde bir hizmetkar olabileceği , hizmeti kainata ismi ile yazmış yaratıcının muradının olduğunu görmekteyiz . Kendisine acıyan bir duygusal hal düzeltilmediği sürece , insanlar arasındaki merhamet duygusunun varlığına insanı inandırma gayreti sadece psikiyatri kliniğinde tedavi edilebilir , çünkü merhametin ve gönüle ait tüm zerafetlerin varlığına imanın gerçekleşmesi nefsani direncin en büyük gücü sergilediği sahadır , çünkü o kendinden daha üstün bir başka ifade ile varlık aleminin duygularına müdahale edebilen ahkam sahibi bir gücün varlığına tahammül edemez . Kendisine acımalıdır ki tüm insanlığı merhamet yosunu kabul ettirebilsin ve her kesin kendi çıkarları için mücadele ettiği bir dünyanın aktörü olsun . Bu onun bütünlüğüne hizmet eden en kolay illüzyondur . Tüm duygularımızı ve hepsinin aynı kurgu ile programlandığını düşünsenize..... Kaynak: algilarveteklik
  7. işte bende onu söylemeye çalışıyorum insan için böyle bir özgürlük alanı yoktur , insan kendi duygu , düşünce ve psikolojisini irdelediğinde , öylesine bir ilimle kuşatıldığının farkına varır ki , bu alanın dışına çıkamayacağını anlar , önce kendinden üstün bir varlığın gücünü keşfeder ki herkezin bildiği gibi buna iman demekteyiz . sonra bu üstün varlığın izini sürer , acaba onunla nerede karşılaşabiliriz , böylece eldeki tek çare olan dinlere yönlenir , orada kendisini tanıtan yaratıcı , inandığı üstün varlıkla aynı değerleri mi taşımaktadır , daha basit bir ifade ile batıldan hakka geçiş aşamasında kendi psikolojik bunalımlarına cevap verebilmektemidir , işte buna tahkiki iman denmektedir , görmekteyiz ki süreçte insan yaradılışına işlenmiş takdiri bir türlü hayatımızdan çıkaramıyoruz , yaratıcı bunu şöyle ifade eder " kaçın kaçabiliyorsanız sizin için çizilmiş sınırların dışına " , bu arada ahlağın hak doğrultusunda davranış biçimleri oluşturmak olduğu konusunda hiç şüphe yoktur , yaşamınız boyunca asla haddinizi aşacak şekilde borçlanmayın diyen bir peygamberin öğretisini nasıl zihninden sileceksin , bundan hakka dayalı daha ahlaki bir öğreti varsa bende öğrenmek isterim . bu yüzden bence dini yaşamdan soyutlamaya çalışmak insanı ancak yaradılış özelliklerinin tam tersi varlık bir haline dönüştürmek olarak sonuçlanır ve sadece kendisi ile çatışan kişi için sonuç psikiyatri kliniğidir . sakın yalnış bir şey anlaşılmasın bu cevap konuyu açan arkadaşıma bir akıl verme değil sadece ileri sürdüğü kavram için haddini aşan düşüncelerimdir . saygılarımla
  8. özgürlükte , gerçek manada teslimiyetten geçer , insan aklı sadece insanı özgür etmek için vardır , egosunu irdeleyebilme şartı ile ve aklın varlığının nedeni budur , egosunu tanımayan yaratıcısını tanıyamaz , tanımadığın şeye teslim olamazsın , böylece asla özgür olamazsın , benim nacizane tavsiyem insanların tarih boyunca ürettikleri sığ kavramların arasında kaybolmaktansa insanın kendisini incelemesi en doğru yoldur ..... saygılarımla ( kendini bilen rabbini bilir , özgürlüğünde tek yolu budur )
  9. Şeytan sizin düşmanınzdır beyanı , Allahın onun asla size husumetinden vazgeçmeyeceğini ben biliyorum, bu kıyamete kadar böyle sürecek iradesidir . O bunu zevk almak için yapmaz , şeytanın iradesinin bu olduğunu bilir , ayrıca yine onu kendi bildiğimiz kavramların içerisine oturtmaya çalışmak bizi yanılgıya sürükler . Allahın varlık alemi için murad ettiği , sonsuz zaman içerisinde ancak onun varlığına kıyasen varolabileceğimizi bildirmesidir . Sonuç olarak kimse onun valığına kıyasen gurur sahibi olarak sonsuza yansıyamaz , buna şeytanda dahildir , yoksa bedelini öder . Kuran tüm bu kıyasların tek tek beyan edildiği bir külliyattır . Allahın ne istediğini anlamak , sırrı çözmek ilim yada bilim ile olur . Benim nacizane tavsiyem hangi davranış biçimlerinin uygulayıcısı olursak Allah varlığı ile çatışma halinde oluruz , bunu kuranda incelemendir . Elhamdülillah demek , Allaha bizi , kendinle uyumlu olabilecek davranışlara yönlendirdiğin için ve varlığının işaretlerini yine varlık aleminde bize gösterdiğin için sana teşekkür ederiz demektir . Saygılarımla
  10. algilar

    CANLI OLMAK

    Öyle güzel yazmışsın ki , ilk bir iki paragraftaki tevazuya bence hiç gerek yok . "Ama özünden uzak olan insan yaptıklarını kendinden bilerek canlı olma fırsatını da tepebilir" , tespiti temelindeki tüm düşünce türevlerini ele almalısın , düşünen insan için . tebrikler eline koluna sağlık ....
  11. algilar

    Hoşgörü

    insanların birbirlerine öğrettikleri kavramlarla herhangi bir ideolojinin tutkunu olmak , gerçek değerleri öğrenmek için hiç bir çaba göstermeme isteğin ve tembelliğindendir . burada en büyük haksızlığa uğrayan kurum ise dindir . Allah ' ın dininde hiç kimsenin kendi tarafından incelenerek samimiyetle tespit edilmemiş imanı karşılık bulmaz . yığınlar kendi hatalarını tahkik etmek zorundadır yoksa psikoloji ilmi doğar . benden bu kadar nacizane ...
  12. bilginin varlıklar tarafından bilinmezlik dönemindeki sahibi kimdir . onu kainata kim işlemiştir . varlıklar varoluş ( evrim ) yada kendilerini var etme açısından takdir gücüne sahipmidirler ? öyle ise en basitinden neden bazı varlıklar kendilerine leş yemeyi layık görmüşlerdir ? focus bilmin en önemli yanıdır .
  13. zamanı Allah yarattı , şu anda bildiğimiz kavramlarla onu düşünmemek en doğru yol olmalı
  14. kendini üstünlüklerden yada aşağılanmalardan oluşan kimliği bünyelerimizden çıkarmayı başarabilirsek ortada kaos yerine Allah kalır ...
  15. Varlıklar açısından kendi nefisleri ile ilgili olarak kabul etmeleri açısından en zor olan konu , kendilerinden daha üstün bir varlıktır . İnsan kendi türünden bir varlıktaki herhangi bir üstünlüğü , ki bu ona Allah tarafından verilmiştir ve mutlak bir fark değildir , kabul edemezken gerçek üstün varlığı nasıl algılasın .
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.