Misafir birce Gönderi tarihi: 20 Mayıs , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 20 Mayıs , 2007 Nene Hatun 1857 yılında Erzurum'da doğdu 22 Mayıs 1255 günü Erzurum'da zatürreden vefat etti. Tarihimize "93 Harbi" adıyla geçen Türk-Rus savaşında Erzurum'un Aziziye Tabyası'nda gösterdiği kahramanlıkla adını tarihe kazandıran Türk kadını. 1857 yılında Erzurum'da doğdu. Tam doksan sekiz yıl orada yaşadı. Bir kahramanlık sembolü olarak tanındı ve anıldı. Ömrünün son demlerini "Üçüncü Ordu'nun Annesi" olarak geçirdi. 1955 yılında "Yılın Annesi" seçildikten sonra 22 Mayıs 1255 günü Erzurum'da zatürreden vefat etti. Türk-Rus Harbi'nin kanlı ve karanlık günleriydi. 1877 yılı Kasım ayının 7'sini 8'ine bağlayan gece, civarda bulunan iki Ermeni köyünden gizlice harekete geçen kalabalık bir çete, sinsi sinsi yaklaşıp Erzurum'un meşhur Aziziye Tabyası'na girmeyi başarmıştı. Tabyayı savunan bir avuç Türk askeri derin uykuda idi. Yataklarında bastırıldılar ve uykuda kılıçtan geçirildiler. Arkadan gelen Rus kuvvetleri de hiç bir direnme görmeksizin Aziziye Tabyası'na yerleştiler. Bu ...... baskından yaralı olarak kurtulan bir asker koşa koşa Erzurum'a varıp kara haberi yetiştirdi. Minarelerden sabah ezanı yerine "Moskof Aziziye'ye girdi!" sesleri yükselmeye başladı. Bir anda bütün Erzurum duymuştu bu kara haberi. Ve bir anda bütün Erzurum şahlanıvermişti. Tüfeği olan tüfeğini kaptı, olmayan eline ne geçirdi ise tırpan, kazma, kürek, sopayı alıp sokaklara döküldü. Erkekli kadınlı bütün Erzurum halkı Aziziye'ye doğru koşmaya başladı. Şehrin kenar bir mahallesindeki mütevazi bir evde oturan taze bir gelin vardı. Bir gün evvel ağabeyi Hasan cepheden ağır yaralı olarak eve getirilmiş ve bir kaç saat önce bu taze gelinin kolları arasında ruhunu teslim etmişti. Kocası cephede idi. Minarelerden yükselen "Moskof Aziziye'ye girdi" seslerine, seferber olup koşanların uğultuları karışıyordu. Taze gelin, bu kara haberi duymuş gibi hemen ağlamaya başlayan üç aylık bebeğini emzirip uyuttu. Usulca onu beşiğine bıraktı ve heyecan dolu bir sesle: - Seni bana Allah verdi, ben de seni Allah'a emanet ediyorum yavrum, diye mırıldandı. Sonra şehit kardeşinin döşeğine seğirtti. Ölüyü alnından öptü: - Seni öldüreni öldüreceğim ben de, dedi, kin dolu bir sesle. Ve masanın üzerinden satırı kapmasıyla kapıdan dışarı fırlaması bir oldu. O da çılgınca Aziziye'ye doğru koşmakta olan kadınlı erkekli, taşlı sopalı kalabalığın arasına karıştı. Bütün Erzurum, o dadaşlar diyarı şahlanmştı. Erzurum halkı bir sel gibi akıyordu canından aziz saydığı Aziziye Tabyası'na doğru. Aziziye'ye yerleşmiş olan Moskof, tabyaya yaklaşmakta olanlara karşı yaylım ateşine geçince bir hayli Erzurumlu kırıldı. Onların kırılışını görmek, ayakta kalabileni büsbütün şahlandırmış ve tabyanın demir kapılarına gülle gibi yüklenen kalabalık bir anda içeri doluvermişti. Demir kapılar bile dayanamamıştı bu olağanüstü iman karşısında. Aziziye'de boğaz boğaza kanlı bir dövüş başladı. Balta, tırpan, kazma ve sopası olmayan pençeleriyle Moskofun gırtlağına yapışıyordu. O toplu tüfekli ordu, tam bir bozguna uğramıştı bu şahlanış karşısında. Türk demeye dili dönmeyen Moskof askerleri Osmanlı'yı da kısaltıp sadece "Osman"a çevirmişlerdi. Başı dara gelen "Osman teslim" deyip canını kurtarmaya bakıyordu. Başka bir zaman olsaydı Türkün merhameti galebe çalardı, belki. Fakat bu zaman diğer zamanlardan çok farklıydı. Aziziye'nin dışında ve içinde kadınlı, ihtiyarlı çocuklu yüzlerce Erzurumlu kanlar içinde yatıyordu. Onlara ateş açanlar acımışlar mıydı? Ne "Osman" dinleyen oldu, ne de "Teslim"e kulak asan... Taze gelin de elinde satırı, karşısına çıkan Moskof'un kafasına, suratına indiriyordu. Şehit düşen ağabeyisinin acısını, bin Moskof'u öldürse içine atamazdı... 2.000'e yakın Moskof askeri öldürülmüş ve Aziziye kurtarılmıştı. Düşmanın geri kalan kısmı selameti atlarına atlayıp kaçmakta bulmuştu. Onları takip etmek için Erzurumlu'nun atı yoktu. Fakat kaçan atlıyı kovalayan yayalar yine de onu yakalayıp haklamayı biliyordu. Yaralılar arasında taze gelin de vardı. Elinde satırı ile döğüşürken aldığı bir yaranın etkisiyle o da kanlar içinde yere yıkılmıştı. Fakat yaralı olarak baygın bulunduğu zaman dahi elindeki kanlı satırını sıkı sıkıya kavramış bırakmıyordu hırs dolu pençelerinin arasından... Adı Nene idi taze gelinin. O günden sonra o da bütün Erzurum'un tanıyıp saydığı kişiler arasına katıldı. Doksan sekiz yıllık ömrü boyunca bütün Erzurumlulara Moskof'un Aziziye'de nasıl tepelenişini anlattı. Fakat kendinden bir kaç kelime ile bahsetti. Ölümünden bir yıl önce kendisini ziyaret eden NATO Başkomutanına "Ben o zaman gereken şeyi yapmıştım. Bugün de gerekirse aynı şeyi yaparım" demiş ve Amerikalı generali kendine hayran bırakmıştı... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir birce Gönderi tarihi: 22 Mayıs , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 22 Mayıs , 2007 Bir Destanıdır Şehrin Bir şehir var yaylada, tey yücelerde; Karlı dağlara sırtını, gönlünü bir garip Sevdaya vermis Esen rüzgarları hudutsuz, Uçan kusları hürriyet dermiş Bembeyaz sabrına bürünüp, ovaların, Dağlarınca heybetli, yıldızlarınca umutlu, Bir eli tüfeginde, bir eli şakağında Hudut beklermiş tabya başında Kapılarından akmış kervanlar oluk oluk İpek yüklü, bahar yüklü, Hind'in Yemen'in kervanları Erzurum, Van - Erzurum, Van Diye ötermiş çanları Maniler yakılmış, Erzurum ekin ekin Türküler koşulmuş Erzurum çarsı pazar Sen ağlama demiş canikom, Kirpiklerin ıslanır Ben ağlimki, deli gönül uslanir Bile yazılmış kaderi yiğidiyle toprağım Bir soluk dinlenmeden didinmişler, durmuşlar Felegi hicveylemiş Nef'i, kayalar misali Sularınca ah çekip yollara düşmüş Emrah Yıllarca dertli Kerem, Aslı'nın peşinde Dağ degil, Palandöken göz dağıdır Yücesine kurulmuş camileri seslenir Duasında mümindir Çifte Minareler Üç Kümbetler masalda Selçuk'un üç dilberi Şahlanan bir gururdur, beri yanda Aziziye Sanatin çiçek açan bahçesi, Yakutiye Hele dadaş, adan gurban Ufaktan bir türkü çaldır, Hasret yüklü sesinle Yaz gelende çıkarlar mı Yayla Başına Semaverler tütende çermik yolunda, Al-yeşil giyinir, allanır mı tazeler Kaytan bıyıkli dadaşlar, kolkola mi gezerler Davul-zurna küte küt nabızlarimda vurur bazı At oynatmak diler gönül, bir cirit meydanında Düşlerimde her gece su içerim Yazıcı'dan Anam bazı Nenehatun, ben Erzurum dadaşı Bir şehir var yaylada Bulutlara deger başı Gönlümde sevdanın dumanı tüter Rüzgarları hudutsuz Uçan kuşları hürriyet, hürriyet diye öter Şair: Sadi Akatay Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir birce Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 5 Ağustos , 2009 Osmanlı- Rus Harbi'nin gerçekleştiği ve Nene Hatun'un kahramanlaştığı Aziziye Tabyası'nın çevresinin bakımsızlığa terk edilmesi tepki topluyor. Tarihte 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı- Rus Harbi'nin (1877-1878) gerçekleştiği Aziziye Tabyası ilgisizlik ve bakımsızlığa terk edilmiş durumda. Nene Hatun'un kabrinin de bulunduğu Aziziye Tabyası'nın çevresindeki sembolik şehit mezarların bulunduğu alanın bakımsız oluşu ve çevreye duyarsız kişilerce atılan pet, poşet gibi atıkların temizlenmemesi tepkiye neden oluyor. Tabyayı ziyaret eden yerli ve yabancı turistler karşılaştıkları çirkin görüntü karşısında şaşkınlıklarını gizleyemiyor. Aziziye tabyasının çevresi 2006 yılında Palandöken Belediyesi tarafından peyzaj çalışması gerçekleştirildi. Ancak daha sonra bakımsızlıktan tabyanın birçok yerinde döşeme taşları sökülüp, kırıldı, sembolik şehit mezarlıklarının bulunduğu alan ise yaban otlarına terk edildi. Aziziye Tabyası'nın sol giriş kısmına 9. Kolordu Komutanlığı'nca 2004 yılında yaptırılan Nene Hatun Çeşmesi muslukları takılmadı ve buradan ziyaretçilerin içmeleri, serinlemeleri için akıtılmadı. Muğla'dan Erzurum'a tatil için geldiğini ve bu arada Aziziye Tabyası'nı görmek için Topdağı'na çıktığını belirten Nilüfer Şenoğlu (43) karşılaştığı manzaradan utanç duyduğunu söyledi. Şenoğlu, Mecidiye Tabyası'nın çevresinin temiz olmasına karşılık Aziziye Tabyası'nın çevresine rast gele atılan boş su petleri, naylon torbalar ve içerisi boşaltılmamış çöp kutularını görünce şaşkına döndüğünü ifade etti. Sembolik mezarlık alanının içerisinin yaban otlarına terk edilmesi karşısında ise şaşkınlığının arttığına işaret eden Şenoğlu, "Aziziye Tabyası'nın hemen giriş kısmındaki uyarı tabelasında, 'Ecdat yadigarıdır lütfen sahip çıkalım, temiz tutalım' yazısı var. Ancak bu tabelayı koyanlar her halde buraya bekçi koymayı unutmuşlar. Çünkü tabyanın çevresine takılan pet şişiler, poşetler görsel bir kirlilik oluşturuyor. Ecdat adına, üzüldüm. Akrabamın aracıyla tabyaya çıkarken yolun kısmen stabilize oluşu ve asfaltlanmamış olması da ayrı bir skandal. Batıda bu gibi yerlere yerel yönetimler, merkezi yönetimler büyük ilgi gösterirken burada gördüğüm ilgisizlik beni derinden sarstı." diye konuştu. (cihan) Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.