Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

işte deniz feneri


Misafir diktas

Önerilen İletiler

Üç bankadan Doğan'a şok

 

 

İş Bankası, TEB ve Yapı Kredi, Doğan Grubu'nu şoka sokacak kararlarını açıkladılar.

 

 

 

İş, TEB ve Yapı Kredi: Doğan Grubu'ndan uzak dur

 

Borsada hisseleri çöken Doğan Grubu'na bir darbe de bankalardan geldi. Türkiye'nin önde gelen bankaları İş Bankası ve TEB, son dönemdeki haberler yüzünden Doğan Grubu şirketlerinin hisselerini öneri listesinden çıkardıklarını açıkladılar.

 

İş Bankası'nın iştiraki İş Yatırım dünkü bülteninde Doğan Grubu hisselerinden uzak durulması gerektiğini belirtti. İş Yatırım bülteninde 'Son gelişmeler göz önüne alındığında, Doğan Grubu şirketlerinin risk primlerinin arttığını düşünüyoruz' denildi.

 

Doğan Yayın Holding'i tavsiye listesinden çıkardığını açıklayan TEB de buna sebep olarak şunları gösterdi: Doğan Yayın ağustos başında tavsiye listemize eklenmişti.

 

Doğan Grubu hükümet ile tartışmaya girdi. Sonuç olarak, ucuz değerine rağmen hisselerin endeksin üzerinde işlem görmesini sağlayacak bir şey yok.

 

Müşterileri için hazırladığı Model Portföyünde değişikliğe giden Yapı Kredi; yaptığı açıklamada; portföyündeki Hürriyet'i (HURGZ) tavsiye listesinden çıkardığını açıkladı. Başbakan ile Doğan Grubu arasında yaşanan gerginlik nedeniyle tavsiye listelerinden çıkardıklarını açıklayan banka; Palmali& Socar tarafından yüzde elli hissesi satın alınan TKFEN'i; HURGZ yerine koyduklarını belirtti.

 

09 Eylül 2008, Salı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 191
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Deniz Feneri Petrol ile mi çalışır?

 

Bülent Esinoğlu

 

Enerji paylaşımının Rusya ve Amerika'yı karşı karşıya getirdiği bir dönemi yaşıyoruz. Amerika bu maksatla Afganistan ve Irak'ı işgal etti.

Gerekirse 22 ülkenin sınırlarını ve rejimini değiştirmek için uğraşıyor.

 

Uzatmayalım. Amerika'nın dünya enerjisinden aslan payını almak için Büyük Orta Doğu Projesini oluşturduğunu, bunun için yeteri kadar para harcadığını ve yeteri kadar insan öldürdüğünü biliyoruz.

 

Amerika zorla, Rusya ikna ve işbirliği yollarını kullanarak bu işi yapıyor. Rusya'nın üzerinde yaşadığı coğrafya kendisine diğerlerini

ikna etme bakımından daha şanslı kılıyor.

 

Amerika ise Arap petrollerini tepe tepe kullandı. Kullanmaya da devam ediyor.

 

Gelelim bizim coğrafyamıza. Öyle bir coğrafya ki, kendisinde petrol yok. Ama petrol boru hatları üzerinde oturma imkânı mevcut.

Amerika Yakın Asya'nın petrollerine sahip olmak için önce Türkiye'ye sahip oldu. ABD Irak ve Yakın Asya petrolünün Batıya

aktarılması(NABUKCO) için gerekli planları yaptı. Türkiye'de bu işten nimetlenecekleri önceden belirledi.

 

Amerikanın Irak'ta taşeronluğunu yapan Çalık Gurubu AKP iktidarını da kullanarak Türkiye enerji tekelini eline almak istiyor.

 

Burada karşısına AB destekli Aydın Doğan çıkıyor. Deniz Feneri bu işin garnitürüdür. Yoksa bu kadar büyük paraların içindeki 41 milyon

doların lafımı olur.

 

Doğan Grubu AB desteğini arkasına alarak ABD destekli Çalık Gurubu ile savaşacak.

 

Bunun işaretlerini bu gün aldık. Lagendik hemen Aydın Doğan'dan yana açıklamalar yaptı. Bu gün veya yarın Amerika'dan da Çalık'a destek gelir.

 

Berluskoni bu işe nereden giriyor derseniz? İtalya'nın Rusya ile ekonomik işbirliği komünist yönetim varken bile vardı. Tarihi

işbirliği ta Bizans'a dayanıyor.

 

Nasıl şimdi biraz kafalar karıştı değil mi? Kısa süreli çıkarlar dayatınca aynı çanağa edenler birbirleri ile çatışır.

 

Şunları tespit etmek zorundayız.

 

AKP'ye "biat etmeyen sermaye" tehdit altındadır.

 

AKP şimdilik devletin gücünü kullanarak, birçok muhalifini kovuşturmaya tabi tutu. Şantaj ve kanunsuzluk yalnızca Aydın Doğan

Gurubuna yapılmadı.

 

Şimdi Aydın Doğan topun ağzındadır. ABD gerekirse Aydın Doğan'dan vazgeçebilir.

 

Yaşadığımız bir "mafyokrasi" olduğuna göre yolsuzluklar bu düzenin gıdası olmaya devam eder.

 

Deniz Feneri petrol ile çalışır.

 

2008-09-09

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cemaat gazeteleri adli yılın açılış konuşmasında kürsüde “su içilerek” oruç yenmesini dert etmişler.

Umarız bir gün “yardım paralarının” yenmesini de dert ederler... M. Aşık

melih aşık yine müthiş sorusuyla işine gelene karşı çıkan dinci yobazları köşeye sıkıştırmış..

ama neye yarar..onların biraz utanması olsa kendilerine yöneltilen eleştirilere yanıt vermeye cesaret ederlerdi...ne kadar haksız olsalar da yine bildiklerini okumaya, görmemezlikten gelmeye devam edecekler..ancak bizim onurlu gazetecilerimiz bu mücadelelerinden asla vazgeçmeyecekler..

..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hürriyet kaşınıyor. Erdoğan da kaşıyacak gibi.

Erdoğan bir hafta sonraya randevu verdi, Doğan ‘Hemen şimdi’ dedi..

Savaş baltaları bundan sonra kınına girer mi bilmem.

O zaman bu savaş ne zaman ve nasıl biter?

Doğan batarsa, varisi kim olur?

Sıra Koç’a gelir mi?

Hürriyet gazetesi Simavi’lere uğur getirmedi. Milliyet de Karacan’lara.. Bakalım Doğan’a getirecek mi?

Sanki Erdoğan, “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle” der gibi, bazılarına aba altından sopa gösteriyor..

Doğan’ın acelesi var ve öfkeli.. Bir de yalnız adam..

Bana sorarsanız madem silahlar çekildi, taraflar tetiği çekmeden silahlarını indirmeyecek..

Doğan bu savaşı kazanabilir mi?

Bana göre şansı sıfır.. Bir darbe bile Doğan’ı kurtaramaz..

Birilerinin “durumdan vazife çıkartacağı”ndan kuşku yok!

Doğan’ı silmek isteyenler için fırsat doğdu.. Öte yandan bu işi iktidarı köşeye sıkıştırmak için fırsat bilenler de olacak..

Hürriyet’in Erdoğan’la ilgili iddiaları gayri ciddi. Saptırmalarla dolu.. Acemice..

“Yazmayalım mı?” diye başlık atmış! “Yaz, ama yalan yazma! Saptırma! Okurunu akılsız yerine koyma!” Şecaat arz ederken sirkatin söylemek işte böyle bir şey olsa gerek..

Ama Erdoğan’ın, Doğan’la ilgili iddiaları ciddi, can alıcı..

Erdoğan teftiş kurullarını harekete geçirecek ve ellerindeki dosyaları savcılıklara gönderecek olursa Aydın Doğan’ın işi zor!

Belge diye sunduğu, iddianamenin kapak sayfası. İçinden alıntıladığı satırların üzerinde oynanmış. “Başbakanlığa” kelimesi “Başbakan”a olmuş mesela! Ortada bir iftira var! Kaldı ki, iddianamede yer alan ifade, mahkeme tarafından ciddiye alınmayan bir sanığın “itirafları” arasında yer alıyor.. Sözkonusu “itiraf” ise, savcı tarafından suçunun cezasını hafifletme açısından yapılan bir teklif üzerine söylenen sözlerden ibaret!

Şimdi AK Parti hükümetinin, partiye yakın bürokratların ve belediyelerin yeni saldırılara hazır olması gerekir..

Bu hesaplaşma burada bitmeyecek..

Birtakım kasetler, ses kayıtları, itiraflar arkası arkasına gelecek. Karı-kız ilişkileri, çıkar ilişkileri..

Ramazan’da başımıza bir de böyle bir iş çıktı..

Bu tartışma Ergenekon davasını bile gölgede bıraktı..

Başbakan, Doğan’a bir hafta süre verdi. Doğan da “Ne söyleyeceksen hadi şimdi söyle” diye cevap verdi..

Başbakan bu ara her hafta İstanbul’a gelecek.. Bu gidişle Doğan Medianın iddialarına cevap verecek..

Ama asıl hesaplaşma iki aktörün birbirleri ile söz düelloları ile sınırlı kalmayacak, hem Doğan’la ilgili iddialar idari ve hukuki takibe alınacak, hem de Doğan kendi ajandasındaki Erdoğan ve AK Partililerle ilgili tüm belge ve bilgileri yayına sokacak.

Yani bu bir zamanlar manşetlerine taşıdıkları “Topyekun savaş” gibi bir şey..

Doğan’ın bir sürü yumuşak karnı var. En hassas noktası ise, petrol kaçakçılığı ile ilgili iddialar.

Tabii o kapıyı açtığınız zaman arkasında bir sürü tanınmış sima görürsünüz.. Orada herkes var.. Sağ, Sol, Alevi, Sünni, Liberal, Milliyetçi, Muhafazakâr, hemen herkes!

Bu işin asıl bam teli orası. Oraya varmadan bütün hesaplaşmalar eksik kalır..

Öteden beri bu işleri takip edenler, hep sıranın ne zaman Aydın Doğan’a geleceğini sorar dururdu.. Demek gün bugünmüş.

Daha doğrusu Doğan bunu kendisi istedi..

Şimdi merak edilen konu Doğan’ın ne kadar direnebileceği.. Ve bu işin ucunun Koç’a uzanıp uzanmayacağı..

Önümüzdeki günler içinde bu işin rengi belli olacak..

Daha ilk günden Doğan kanadı ağır bir yara aldı.. Kamuoyunda inandırıcı bulunmadı.. İlk saldıran taraf kendisi oldu ve haksız bir çıkış yaptı.. Erdoğan da bunu fırsat bildi..

Erdoğan bu noktadan geri adım atar mı?

Bana göre zor.. Geri adım atarsa biter.. Madem böyle bir yola girdi, sonunu getirmeli..

Bugünlerde Almanya’dan da bir açıklama gelebilir.. Dahası Aydın Doğan’ın Avrupa’daki mal varlığı da yeni bir soruşturmanın konusu olabilir. Bu uzak bir ihtimal değil..

Doğan’ın derin müttefikleri bakalım bu süreçte nasıl bir yol izleyecekler?

Selâm ve dua ile..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hürriyet kaşınıyor. Erdoğan da kaşıyacak gibi.

başbakan kim ki bir medya organını sizin tabirinizle "kaşıyacak" !!!

laik cumhuriyetin baskıcı ve dikdatörce olduğunu iddia eden siz,

dikdatörlüğün bir göstergesi olan medyayı baskı altına almayı görmezden geliyor, hatta destekliyorsunuz.

demek ki siz dikdatörlere karşı değilsiniz..

siz sadece sizin fikirlerinize hizmet etmeyen ve kendinizden görmediğiniz kişilerin hoşunuza gitmeyen uygulamalarını dikdatörlük olarak görüyor,

gerçek dikdatörlerin hoşunuza giden uygulamalarını her ne kadar baskıcı ve faşist olsa da destekliyorsunuz..demek ki samimi değilsiniz. !!!

ilk önce samimi ve objektif olmak gerekiyor..

sonra forum sitelerinde yorum yapmak...

...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Erdoğan doğanı kaşıyacakmış ben başta da demiştim :D (ben demiştime geldi yine konu :D )

Onlar zaten birbirlerinin sırtını kaşıyordu da bişeyler oldu çark bozuldu.

Başbakan biliyordu da niye sustu bunca zaman?

Başbakan Deniz Fenerinin avukatı

Baykal Doğanın avukatı

hey yavrum hey halk adamı diye oy verilen insanlara bak.

Ne kötü şeyler çıkıyor meydana rafineri işi varmışta doğan istemişte başbakan ben çalık a verecem demiş putin var demiş berlusconi var demiş.peşkeş

Biz de iş bulalım da asgari ücrete çalışalım oldu aanamm söleerriimm :D

Demek ki ÇALIŞınca olmuyor ÇALIKınca oluyormuş ???

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Erdoğan doğanı kaşıyacakmış ben başta da demiştim :D (ben demiştime geldi yine konu :D )

Onlar zaten birbirlerinin sırtını kaşıyordu da bişeyler oldu çark bozuldu.

Başbakan biliyordu da niye sustu bunca zaman?

Başbakan Deniz Fenerinin avukatı

Baykal Doğanın avukatı

hey yavrum hey halk adamı diye oy verilen insanlara bak.

Ne kötü şeyler çıkıyor meydana rafineri işi varmışta doğan istemişte başbakan ben çalık a verecem demiş putin var demiş berlusconi var demiş.peşkeş

Biz de iş bulalım da asgari ücrete çalışalım oldu aanamm söleerriimm :D

Demek ki ÇALIŞınca olmuyor ÇALIKınca oluyormuş ???

nazar etme nolur,

çalıkla senin de olur :D

 

süper tespitlerin ve dahiyane yorumların için binlerce kez teşekkür :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

****************

 

 

'Biat medyası'ndan son haberler

 

'Biat medyası' biz oluyoruz, ancak bu adla andıkları gazetelerde konuya hiç bulaşmayan yazarlar, ya da Aydın Doğan'a hak veren yazılar var; buna karşılık kendilerinin 'yansız ve tarafsız medya' olduğu iddiasını seslendiren Aydın Bey'in gazetelerine tek seslilik hakim...

 

Yalnız gazeteleri mi? Grupta çalışanların etkili olduğu bütün örgütler Başbakan ile medya patronu arasındaki kavgada yerlerini almış bulunuyorlar. Tabii, patronlarının yanında...

 

Biraz ayıp olmuyor mu? Okur dediğiniz kitle bu kadar kolay kandırılır insanlardan mı oluşuyor sanıyorsunuz?

 

Dünkü gazeteler kavganın borsaya yansımasını “Bir günde 1 Hilton kaybetti” başlığıyla sundular. Hürriyet de bu kayıp yüzünden Başbakan Erdoğan'ı suçladı. Borsada kayba sebep olmak suçmuş çünkü. Bu iddiayı içeren bir dosyanın aylardan beri Sermaye Piyasası Kurulu'nda (SPK) masadan masaya devrolduğunu işitiyorum. Konunun kendisi odağında hatırlanmasından hareketle, Başbakan Erdoğan, o suç dosyasını kamuoyuyla paylaşsa iyi olacak.

 

Biraz kavganın gelişi ve Başbakan Erdoğan'ın üslubundan, kıyametin Hilton arazisine rezidans dikme çabasından koptuğu bir kanaat olarak yerleşti. Savunmasını yaparken Mehmet Ali Birand'a itiraf ettiği gibi, Aydın Doğan bu arzusunun gerçekleşmesini çok istiyor. Kim istemez ki? Hilton'u özelleştirme ihalesinden 255 milyon dolara satın aldı Aydın Bey'in şirketi; rezidans yapımına imkân sağlayacak imar değişikliğiyle birdenbire en az üç milyar dolarlık bir büyük projeye dönüşecek aynı arazi...

 

Deniz Feneri'nde Alman savcının zorlamayla iddianamesine koyduğu 'kayıp para'nın kaç bin katı oluyor 3 milyar dolar, hesap edebilir misiniz?

 

Elbette tatlı bir kâr, hoş bir para. Taş taşıyıp da kol yorulmadan kazanıldığı için ayrı bir keyif de vereceğine emin olabilirsiniz... Geçmişte bu yolla az zengin olunmadı bu ülkede. Merter'de yol kenarındaki bir araziyi küçük bir imar değişikliği hamlesi sonrasında Migros'a hayli kârlı bir fiyata satmıştı Aydın Bey. Bedrettin Dalan'ın belediye başkanlığı döneminde...

 

Şaban Dişli'nin adının karıştığı olay da böyle bir şey miydi? “Bu durumda, kendini savunurken neden geçmişteki Merter arsası konusunu gündeme taşımadı Şaban Bey?” mı dediniz? O kadar yakın olduğu Doğan Grubu'nun kendisini bir çırpıda harcamasından duyduğu şaşkınlık Şaban Bey'in basiretini bağlamış olmalı.

 

Hilton arazisi elbette önemli, Aydın Bey'in savunmasından da bunu öğrendik, ancak bütün ittifaklarını yerle bir edecek değerde gibi görünmüyor benim gözüme. “Hilton orada nasıl olsa duruyor, bugün olmazsa yarın” diye düşünür akıllı patron... Hele cebinde nereye harcayacağını bilemediği 2 milyar dolar varsa... Aydın Doğan gibi...

 

Sanki bu duruma gelişte daha farklı hisler rol oynamışa benziyor. Birilerine söz vermiş de yerine getirememiş gibi bir his... Hakkında ne düşündüklerini önemsediği birilerinin gözünden düşmeye bir itiraz, isyan, başkaldırı gibi... Başıma belâ açılacağını bildiğimde öyle huzursuz olurum ben.

 

Bu yılın Mart ayında Aydın Doğan'ın Başbakan Tayyip Erdoğan'a bir mektup yazdığını gündeme taşımıştım, hatırlayacaksınız. Merakım, kapatma davasının hemen öncesinde gönderilen mektupta ne yazıldığıydı. Sonra, haziran ayı içerisinde, mektubun yarı içeriğini öğreniverdik: Meğer Petrol Ofisi'nde (PO) ortaklık kurduğu Avusturyalı OMV şirketinin en tepe yöneticisi, Avrupalı işadamları grubuyla beraber Başbakan Erdoğan'la görüşmüş ve “Bize Mersin'de petrol rafinerisi açma izni neden vermiyorsunuz?” diye sormuş...

 

Aydın Bey, mektubunda, Başbakan Erdoğan'ın Avusturyalı ortağı OMV'nin yöneticisi Wolfgang J. Ruttenstorfer'a söylediklerinden hareketle kendi görüşlerini aktarmış...

 

Bu olay sanki Hilton'dan daha önemli... Aydın Bey, Birand karşısında savunmasını yaparken de esas bu konuyu dert ediniyormuş gibi geldi bana.

 

OMV Avusturya merkezli bir şirket; Almanlar'la da bağları var. Enerji konusuyla ilgili. Aydın Doğan'ın yüzde 50'sini 530 milyon dolara satın aldığı PO hisselerinin sadece yüzde 34'ünü, kısa süre sonra, OMV'ye neredeyse 1 milyar Euro'ya sattığı biliniyor.

 

Şirketin hissedarları Wolgang Bey'in kellesini isteyip duruyorlar hisse alım fiyatının yüksekliği yüzünden... Ne desin adam, “Bu paraya bir de rafineri izni koparılacaktı” mı? Aydın Bey Avusturyalı ortağına böyle bir söz vermemiştir herhalde...

 

İster versin ve yerine getiremesin, ister vermesin ve rafineri kurma izni koparamasın, bu durumun Avusturya-Almanya iş dünyasında imajını zedelediğini düşünü-yor olabilir Aydın Bey...

 

Her taşın altından Almanya çıkıyor, değil mi? Almanya bağlantısı önemli...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Erdoğan doğanı kaşıyacakmış ben başta da demiştim :D (ben demiştime geldi yine konu :D )

Onlar zaten birbirlerinin sırtını kaşıyordu da bişeyler oldu çark bozuldu.

Başbakan biliyordu da niye sustu bunca zaman?

Başbakan Deniz Fenerinin avukatı

Baykal Doğanın avukatı

hey yavrum hey halk adamı diye oy verilen insanlara bak.

Ne kötü şeyler çıkıyor meydana rafineri işi varmışta doğan istemişte başbakan ben çalık a verecem demiş putin var demiş berlusconi var demiş.peşkeş

Biz de iş bulalım da asgari ücrete çalışalım oldu aanamm söleerriimm :D

Demek ki ÇALIŞınca olmuyor ÇALIKınca oluyormuş ???

 

Mal varlığını açıkla...

 

Toplamda 1 (yazı ile BİR) milyon dolar mal varlığı...

 

Ardından yabancı bir dergide bir açılama... Dünyanın en zengin liderleri arasında 7.(yazı ile YEDİ) sırada. Derginin resmi kaynağı da 2 (yaz ile İKİ) MİLYAR dolar olduğunu yazıyor. Bu resmi olan elbette. Ticaretten gelen resmi ve gayri resmi hesapları tutmasını iyi bilir.

 

Vay anam babam vayyy... 6 yılda 1 milyondan 2 MİLYAR a.. %de kaç zenginleşme siz hesap edin...

 

Evet evet ÇALIKınca oluyor B)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Daha doğrusu Doğan bunu kendisi istedi..

Şimdi merak edilen konu Doğan’ın ne kadar direnebileceği.. Ve bu işin ucunun Koç’a uzanıp uzanmayacağı..

Önümüzdeki günler içinde bu işin rengi belli olacak..

Daha ilk günden Doğan kanadı ağır bir yara aldı.. Kamuoyunda inandırıcı bulunmadı.. İlk saldıran taraf kendisi oldu ve haksız bir çıkış yaptı.. Erdoğan da bunu fırsat bildi..

Erdoğan bu noktadan geri adım atar mı?

Bana göre zor.. Geri adım atarsa biter.. Madem böyle bir yola girdi, sonunu getirmeli..

Bugünlerde Almanya’dan da bir açıklama gelebilir.. Dahası Aydın Doğan’ın Avrupa’daki mal varlığı da yeni bir soruşturmanın konusu olabilir. Bu uzak bir ihtimal değil..

Doğan’ın derin müttefikleri bakalım bu süreçte nasıl bir yol izleyecekler?

Selâm ve dua ile..

Fatih ALTAYLI

Aydin Dogan'in cebine kalan 2 milyar 346 milyon dolar...

 

Hilton Arazisi için aylardir bastiran, Sisli Belediyesi'nden istedigi

imar plan tadilatini çikarttiran ve Büyüksehir'den bunun onayini

isteyen Dogan Grubu'na Hilton Arazisi'ne yüzbinlerce metrekare insaat

yapma izni çikti.

 

Bunu yazacak babayigit gazete pek kalmadigi ve medyanin kontrolünün

tamami neredeyse Dogan'in eline geçtigi için haberi internetten

ögrendim.

 

Dogrusu Dogan için müthis bir basari.

 

Iktidar partisine bir kez daha boyun egdirdiler.

 

Malezya örnegi, mahalle baskisi, seriat tehlikesi falan diyerek

tansiyonu artirdilar, hükümet ve AKP aleyhine bir havanin olusmasina

zemin hazirladilar, Türkiye gerilimli günlere dogru gitmeye baslayinca

hükümet çark etti ve Hilton'a izin çikti.

 

Hilton arazini de kapsayan "Kongre vadisi projesi"ne verilen izinden

anlasilan bu.

 

Böylelikle Aydin Dogan, bir iki sene içinde Türkiye'nin en zengin adami olur.

 

Çünkü bu araziden ortaya çikacak rant, Dogan'in servetine eklenince

olusan tablo bu olacak.

 

Aydin Dogan, Hilton arazisini 254 milyon dolara aldigi zaman buradaki

insaat izni 0,7 emsalle 43 bin metrekareydi.

 

Simdi bu izin 238 bin metrekareye çikti.

 

Anladigim kadariyla, bu yerin üzerinde yapilacak bölüm. Yerin altina

yapilacak çarsi ve otoparklarla insaat alani çok daha fazla olacak.

 

Dogan'in burayi rezidans yapmak istedigi biliniyor.

 

Istanbul'da yeri ve manzarasi bu kadar iyi olmayan rezidanslarin

metrekare fiyatlari 9 bin dolar civarinda. Burada en az 10 bin olur

diyorlar.

 

Aydin Dogan burada sadece yerin üzerindeki bölümden 2 milyar 380

milyon dolar gelir elde edecek. 500 milyon da yerin altindan yapacagi

çarsi ve otoparktan kazansa toplam gelir 2 milyar 830 milyon dolar.

 

Arazi bedeli 254, insaat maliyeti de metrekaresi 1000 dolardan 283

milyon dolar olsa toplam maliyet 492 milyon dolar.

 

Bunu toplam gelir 2 milyar 830 milyon dolardan düsünce Aydin Dogan'in

cebine kalan 2 milyar 346 milyon dolar.

 

Tas atmadan, kus tutmadan.

 

Sadece bir imar plani degisikligiyle.

 

AKP'nin, Dogan Medyasi'nin kriz yaratma girisimlerinden korkarak

verdigi diyetle.

 

Simdi bakin Dogan Medyasi nasil çark etmeye baslayacak.

 

Kriz tacirligi, Malezya örnekleri, mahalle baskilari nasil ortadan kalkacak.

 

Nasil her sey sütliman olacak.

 

Yanlis anlamayin, imar plan tadilati yapilabilir elbet.

 

Ama bu is, devlet bu mali satmadan, emeklinin, dulun yetimin, Emekli

Sandigi'nin mali satilmadan yapilir.

 

O zaman arazi en az 1,5-2 milyar dolar eder, hem sosyal güvenlikteki

kara delik biraz kapanir, hem de 2 milyar dolar rant Dogan'in degil,

devletin cebine girer.

 

Simdi merak ettigim su.

 

Acaba Aydin Dogan buradan elde edecegi 2 milyar dolar karin vergisini

verecek mi?

 

Yoksa onu da 5 yil sonra uzlasmayla kusa çevirip mi ödeyecek!

 

Fatih ALTAYLI

 

BÜTÜN BUNLARA BAKARAK ZAMANINDA BİRBİRLERİYLE BÜYÜK DOST OLAN VE YOLSUZLUKLARI BİRLİKTE YAPAN İKİ DOST OLDUKLARINI GÖÜYORUZ..AKP İDDİA ETTİĞİNİZ GİBİ HİÇ DE MASUM DEĞİL...AYDIN DOĞAN'IN BÜTÜN BU "FAALİYETLERİNE" SÖZ YUMAN HATTA YARDIM EDEN KENDİNİ ÖVMESİ KARŞILIĞINDA AKP'DİR...!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Eline sağlık arkadaşım;

 

Bu yazıyı iyiki buraya yazdın. Şimdi sormak istiyorum, bizler "çelik çomak oynarken" (türban falan filan), bakın millet üsküdarı geçmişmi?..Geçmiş....

 

Ya ÇALIKacağız, yada devletin malına mülüküne yeni kılıflar koyacağız, yada DİŞLEyeceğiz... Yoksa açlıktan kokan nefesimizle daha çoookk tartışmalar yaparız..

 

Cenab-ı Hak hakkımızda hayırlısını versin ama bunca HAK YEMEnin ortasında bu ülkenin iyi bir yere gitmeyeceği KESİN...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Allah ile aldatmayı tanımanın önemi: Deniz Feneri örneğispacer.gif

Hürriyet yazarı Tufan Türenç, 5 Eylül 2008 tarihli yazısında, Deniz Feneri soygunu münasebetiyle müthiş bir soru soruyor ama cevabını veremiyor. Soru şu:

 

Bu kadar ahlaksız, tıynetsiz, vicdansız nasıl olabiliyorlar?”

 

 

Pekala olabiliyorlar, beyefendi.

 

Bundan çok daha vicdansız da olabilirler ve olacaklar.

 

Göreceksiniz.

 

 

Olabileceklerini bu ülkeye otuz yıldan beri söyledik. Tarihten örnekler göstererek şöyle uyardık:

 

“Bunlar, siyasal ve parasal çıkarları için öz peygamberinin evladını acımadan katleden Emevî damarının uzantılarıdır. Zaten İslam diye taşıdıkları ve bize dayattıkları, Emevî’nin ‘din’ diye önümüze koyduğudur.”

 

 

Bu uyarının dikkat çektiği tarihsel gerçekleri görerek bunların neler yapabileceğini, nelere tenezzül edebileceklerini aklı ve vicdanı sağlam olanlar çoktan düşünmüş ve tedbirini almış olmalıydılar.

 

 

Kimse ne düşündü ne de tedbir aldı.

 

Biz söyledik, biz dinledik.

 

 

Ta Allah ile Aldatmak kitabının, bunların irin damarını çatlattığı güne kadar. Ne yazık ki, Allah ile Aldatmak kitabı o hain damarı parçaladığında iş işten geçmiş, Türkiye maddeten ve manen karanlığa teslim olmuştu.

 

 

İslam’ın bin yıllık düşmanı haçlılarla işbirliği yapmış bir karanlıktır bu. Bu karanlığı geçmiştekilerin hiçbiriyle kıyaslayamazsınız.

 

 

‘Allah ile Aldatmak’ kitabı çıkalı üç bucuk ay oldu. Kitap bu süre içinde 55 baskı yaptı. Ve basılmaya devam ediyor.

 

Kitabın çıktığı günden beri izlediğimiz gelişmeler, o kitabın ne derece hayatî olduğunu, her geçen gün Türk halkının vicdanına iletiyor.

 

Kitabın deşifre ettiği riyakâr zihniyetlerin hemen her gün yeni bir kokuşmuşluğu basın tarafından gündeme taşınıyor. Kur’an kurslarındaki cinsel-homoseksüel sapıklıklar, kaçak Kur’an kurslarındaki ölümle biten facialar ve nihayet, tarihin en büyük ‘Allah ile aldatma’ namertliklerinden biri ve din adına korkunç bir soygun olan Deniz Feneri faciası peş peşe gündem oldu..

 

 

Deniz Feneri vurgun ve soygunu sadece Türk basının değil, Alman basının da ana gündemi.

 

 

Deniz Feneri faciasının dehşetini, ifade ettiği tehdidi, ürünü olduğu zihniyetin hedeflerini, yapısını iyi anlamak ve bu korkunç soygun olayını layıkıyla değerlendirmek için ‘Allah ile Aldatmak’ kitabının özellikle ‘Allah ile Aldatmanın Ticaret Meydanı’ bölümünün (4. Bölüm) okunmasını öneriyorum.

 

Deniz Feneri olayı, o Dördüncü Bölüm’de nasıl bir dehşetin altını çizdiğimizi bir ibret tablosu halinde önümüze koymuştur. Umarım gereken ders alınır.

 

 

Biz, insanlık tarihinin en büyük ve en namert zulmü olan Allah ile aldatmayı tanıtmaya devam edeceğiz. Ama bu arada, bu milletten, daha doğrusu Müslüman ümmetten saklanan bir Kur’ansal gerçeği bütün açıklığıyla ve bu ‘Fenerli soygun’ münasebetiyle bir kez daha tarihin ve halkın önüne koyacağız.

 

 

Gelecek yazılarımızda vicdanlarınıza ileteceğimiz o gerçek şu sorunun cevabı olacaktır:

 

 

“Kamunun Haklarını Yiyenlerin Yahut Yedirenlerin Kur’an Açısından Durumu Nedir?”

 

 

Soruların sorusudur bu. Olmak ya da olmamak noktasını belirleyen sorudur bu. Türk milletinin, cevabını aramakta birkaç asır geciktiği bir sorudur bu. Müslüman halklardan asırlardır saklanan bir sorudur bu. Kur’an’daki cevabının üstü örtülen bir sorudur bu.

 

Bu soruya cevap vereceğiz.

 

 

Her şeye rağmen, bir kere daha cevap vereceğiz."

 

http://www.hurriyet.com.tr/yasarnuriozturk...41&sz=99059

 

Affı olmayan günahtır, kul hakkı.

Hocam anlatacaktır. İzleyiniz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Fatih ALTAYLI

Aydin Dogan'in cebine kalan 2 milyar 346 milyon dolar...

 

Hilton Arazisi için aylardir bastiran, Sisli Belediyesi'nden istedigi

imar plan tadilatini çikarttiran ve Büyüksehir'den bunun onayini

isteyen Dogan Grubu'na Hilton Arazisi'ne yüzbinlerce metrekare insaat

yapma izni çikti.

.

.

 

 

F.Altaylı'ya bir soru sormak gerekir. Yahu Altaylı; Konu "Deniz feneri" yazdıklarınız doğru olabilirde,neden böyle bir süreçte bunları yazma gereği duydunuz, mademki bildikleriniz vardıda,neden daha önceleri açıklamadınız?

 

Siz Hürriyette yazar iken,devamlı takip edilen yazarlar arasındaydınız. Ozamanlarda A.Doğan'ı patron değil padşah gibi görür,hürmette kusur etmezdiniz. Kendinizide kanal D'nin haber müdürü olarak biryerlere koyar, birilerini eleştirip araba resimleri çizmeyi bir marifet sanırdınız.

 

Sonrasına neolduda Hürriyetten kovulup,o eleştiri yaptığın tarafta saf tuttun,bu soruya yanıt lütfen. Sizi Hürriyetten kovduranın RTE olduğunu benim kadar sizde biliyorsunuz. Aynı durumda olan E.Çölaşan, aynı tavırlarında ısrar ederken,siz neden karşı tarafın avukatlığını yapmaya soyundunuz? Birdaha hatırlatalım,konu "deniz feneri"...! D.Baykal yada A.Doğan bu suçlamaların dışındadır. Yazacaksanız,kamuoyunu bilgilendirecekseniz,yazılarınızıda o yönde yazmanız gerekmiyormu? Dinci gazetelerin taşeronluğunu yapmak istiyorsanız,geçiniz birine yazınız orada.

 

Hedeflerinizi: iknci bir M.Barlas olarak belirlememişsinizdir umarım.

 

NOT: F.Altaylı'nın, makalesinin altına eklediğim yorumdur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

F.Altaylı'ya bir soru sormak gerekir. Yahu Altaylı; Konu "Deniz feneri" yazdıklarınız doğru olabilirde,neden böyle bir süreçte bunları yazma gereği duydunuz, mademki bildikleriniz vardıda,neden daha önceleri açıklamadınız?

 

 

 

NOT: F.Altaylı'nın, makalesinin altına eklediğim yorumdur.

bu yazı bana mail olarak 1 seneyi aşkın bir tarihte mail olarak gelmişti..

tam tarih olarak bilemiyorum ama fatih altaylı gibi sözünü sakınmayan bir insanın bilerek bu yazıyı erteleyeceği fikri pek doğru gelmedi bana..ama belki de ucu kendisine dokunacak diye bunu gerçekten yazmayı geciktirmiş olabilir...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yılmaz ÖZDİL [email protected]

 

Achtung!

 

Halbuki ilk değil bu.

 

Onca iddia atıldı ortaya...

 

Hep gülüp geçtiler.

 

Ya bu sefer?

 

Bas bas bağırıyorlar...

 

Hiç düşündünüz mü niye?

 

Niye bağırıyorlar bu sefer?

 

*

 

Sorarak cevaplayalım...

 

*

 

Başbakan neye biniyor?

 

Mercedes'e.

 

Meclis Başkanı neye biniyor?

 

BMW'ye.

 

Büyükanıt'a ne aldılar?

 

Audi.

 

Üstün Alman teknolojisi yani.

 

Güvenli.

 

*

 

Hatırlayın, ev kundaklandığında Almanya'ya giden Başbakanımız ne demişti? "Alman polis teşkilatına özellikle teşekkür ediyorum..." Niye? Tanıyor çünkü bizim başbakan, Alman polisini... İşi savsaklamazlar, ondan-benden diye ayırmazlar, ucu kime uzanıyorsa uzansın, adamın yakasına yapışırlar! Bundan emindi.

 

*

 

Bakın polis dedim, aklıma geldi...

 

Kamufle edilen, derin zulalara gizlenen kötülükleri bulmak için bizim polise kim yardım ediyor?

 

Alman Kurdu!

 

Yeter ki, alsın kokuyu...

 

*

 

Sanırım telaşın sebebi bu.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hürriyet kaşınıyor. Erdoğan da kaşıyacak gibi.

Erdoğan bir hafta sonraya randevu verdi, Doğan ‘Hemen şimdi’ dedi..

Savaş baltaları bundan sonra kınına girer mi bilmem.

O zaman bu savaş ne zaman ve nasıl biter?

Doğan batarsa, varisi kim olur?

Sıra Koç’a gelir mi?

Hürriyet gazetesi Simavi’lere uğur getirmedi. Milliyet de Karacan’lara.. Bakalım Doğan’a getirecek mi?

Sanki Erdoğan, “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle” der gibi, bazılarına aba altından sopa gösteriyor..

Doğan’ın acelesi var ve öfkeli.. Bir de yalnız adam..

Bana sorarsanız madem silahlar çekildi, taraflar tetiği çekmeden silahlarını indirmeyecek..

Doğan bu savaşı kazanabilir mi?

Bana göre şansı sıfır.. Bir darbe bile Doğan’ı kurtaramaz..

Birilerinin “durumdan vazife çıkartacağı”ndan kuşku yok!

Doğan’ı silmek isteyenler için fırsat doğdu.. Öte yandan bu işi iktidarı köşeye sıkıştırmak için fırsat bilenler de olacak..

Hürriyet’in Erdoğan’la ilgili iddiaları gayri ciddi. Saptırmalarla dolu.. Acemice..

“Yazmayalım mı?” diye başlık atmış! “Yaz, ama yalan yazma! Saptırma! Okurunu akılsız yerine koyma!” Şecaat arz ederken sirkatin söylemek işte böyle bir şey olsa gerek..

Ama Erdoğan’ın, Doğan’la ilgili iddiaları ciddi, can alıcı..

Erdoğan teftiş kurullarını harekete geçirecek ve ellerindeki dosyaları savcılıklara gönderecek olursa Aydın Doğan’ın işi zor!

Belge diye sunduğu, iddianamenin kapak sayfası. İçinden alıntıladığı satırların üzerinde oynanmış. “Başbakanlığa” kelimesi “Başbakan”a olmuş mesela! Ortada bir iftira var! Kaldı ki, iddianamede yer alan ifade, mahkeme tarafından ciddiye alınmayan bir sanığın “itirafları” arasında yer alıyor.. Sözkonusu “itiraf” ise, savcı tarafından suçunun cezasını hafifletme açısından yapılan bir teklif üzerine söylenen sözlerden ibaret!

Şimdi AK Parti hükümetinin, partiye yakın bürokratların ve belediyelerin yeni saldırılara hazır olması gerekir..

Bu hesaplaşma burada bitmeyecek..

Birtakım kasetler, ses kayıtları, itiraflar arkası arkasına gelecek. Karı-kız ilişkileri, çıkar ilişkileri..

Ramazan’da başımıza bir de böyle bir iş çıktı..

Bu tartışma Ergenekon davasını bile gölgede bıraktı..

Başbakan, Doğan’a bir hafta süre verdi. Doğan da “Ne söyleyeceksen hadi şimdi söyle” diye cevap verdi..

Başbakan bu ara her hafta İstanbul’a gelecek.. Bu gidişle Doğan Medianın iddialarına cevap verecek..

Ama asıl hesaplaşma iki aktörün birbirleri ile söz düelloları ile sınırlı kalmayacak, hem Doğan’la ilgili iddialar idari ve hukuki takibe alınacak, hem de Doğan kendi ajandasındaki Erdoğan ve AK Partililerle ilgili tüm belge ve bilgileri yayına sokacak.

Yani bu bir zamanlar manşetlerine taşıdıkları “Topyekun savaş” gibi bir şey..

Doğan’ın bir sürü yumuşak karnı var. En hassas noktası ise, petrol kaçakçılığı ile ilgili iddialar.

Tabii o kapıyı açtığınız zaman arkasında bir sürü tanınmış sima görürsünüz.. Orada herkes var.. Sağ, Sol, Alevi, Sünni, Liberal, Milliyetçi, Muhafazakâr, hemen herkes!

Bu işin asıl bam teli orası. Oraya varmadan bütün hesaplaşmalar eksik kalır..

Öteden beri bu işleri takip edenler, hep sıranın ne zaman Aydın Doğan’a geleceğini sorar dururdu.. Demek gün bugünmüş.

Daha doğrusu Doğan bunu kendisi istedi..

Şimdi merak edilen konu Doğan’ın ne kadar direnebileceği.. Ve bu işin ucunun Koç’a uzanıp uzanmayacağı..

Önümüzdeki günler içinde bu işin rengi belli olacak..

Daha ilk günden Doğan kanadı ağır bir yara aldı.. Kamuoyunda inandırıcı bulunmadı.. İlk saldıran taraf kendisi oldu ve haksız bir çıkış yaptı.. Erdoğan da bunu fırsat bildi..

Erdoğan bu noktadan geri adım atar mı?

Bana göre zor.. Geri adım atarsa biter.. Madem böyle bir yola girdi, sonunu getirmeli..

Bugünlerde Almanya’dan da bir açıklama gelebilir.. Dahası Aydın Doğan’ın Avrupa’daki mal varlığı da yeni bir soruşturmanın konusu olabilir. Bu uzak bir ihtimal değil..

Doğan’ın derin müttefikleri bakalım bu süreçte nasıl bir yol izleyecekler?

Selâm ve dua ile..

Alıce hayaller dünyasında,

Bana kalırsa Erdoganı coktan kasıdılar bıle,hemde Almanlar kasıdı.Yok öyle müslümanlık ayaklarına yatıpta yetımın hakkını yemek,bunlarıon Allah bır demelerı bıle sahtedır onların Alahı para.

 

 

saygılarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Namussuzun gözüne 40 kamera sokmak

 

Yoksula verilmek üzere emanet edilene hıyanet etmekten daha ********* bir suç var mıdır yeryüzünde?

 

En adi, en ****** hırsızlıktır bu!

 

Aça, açıkta kalana yardım edebilmek için infakta bulunan vicdanlara tecavüz etmek, yardımı, zekâtı, sadakayı dolandırmaktır.

 

Fakire fukaraya el uzatanın elini çarpan elden; dulun, yetimin, kimsesizin aşına göz diken gözden; muhtaçlara ulaştırılmak için emanet edilene tenezzül eden yürekten daha zalim ne vardır?

 

Allah adına, Allah'ın dini adına topladıkları yardımlara göz dikenler yok mu!..

 

Veyl olsun onlara!

 

Çalıp çırptıklarından, gezip tozduklarından, yiyip içtiklerinden hem bu dünyada, hem ahirette rezil rüsva olmaktan başka yanlarında hiçbir şey kalmayacaktır.

 

Veyl olsun onlara ki;

 

İbadetleri bile onlardan davacı olacaktır.

 

Namaz ve oruç lanet edecektir onlara.

 

Çünkü kıldıkları namazdan, tuttukları oruçtan gafildirler.

 

Namazın ne olduğunu bilen, hatta hesap gününe zerre miskali inanan infak dolandırıcılığı yapar, yoksulu doyurmak isteyenleri çarpar mı?

 

İhtiyaç sahiplerine uzatılan ekmeğe göz dikmek, yardım paralarıyla sefa sürmek hırsızlık, yolsuzluk, dolandırıcılıktan öte alçaklıktır.

 

Dahası dünyanın en rezil, en alçak namussuzluğudur.

 

Bu namussuzlara elden gelirse elle, elden gelmezse dille, dilden gelmezse kalple isyan etmeyen bir vicdan mümin vicdanı olabilir mi?

 

Evsize, kimsesize, düşmüşe, yolda kalmışa yardım edebilmek için geceli gündüzlü çalışan gönül erlerini töhmet altında bırakan bu namussuzlardan hesap sormamak, görmezlikten gelmek ne demek?

 

Bir elin verdiğini öbür ele 40 kamerayla zoom yaparak duyurmaktan bin kat daha hayırlıdır, emanete hıyanet eden namussuzun gözüne 40 kamerayı birden sokmak.

 

Çünkü bu üç beş namussuzun yüzünden bir lokma aşa muhtaç fakir fukaraya açılan hayır hasenat kapısı zeval görüyor…

 

Namussuzu tescilli hırsız gündeme getiriyor diye, namussuzluk azalmaz. (Bu infak hırsızlığını kim, hangi maksatla gündeme getirirse getirsin durum değişmez.)

 

Sadece haramdan sakınanların sessiz kalmalarındaki sorumsuzluğu akla düşürür.

 

Yani, haksızlık karşısında susulmasını “dilsiz şeytan” tesmiye eden geleneğe mensup oldukları halde niçin hesap sormadıkları sorgulanır.

 

Dolayısıyla onlar hırsızsa sen de hırsızsın veya bunları şunun için gündeme taşıyorsun demenin anlamı yok.

 

Lakin bu vakayı siyasi iktidara karşı şantaj aracı haline getirmek de apayrı ahlaksızlık.

 

Abdurrahman Başsavcım'ı tekrar harekete geçirmeye yönelik 'haber' üretmeye başlamaları, birkaç çapulcunun yolsuzluğu üzerinden Başbakan ve partisini hedef seçtiklerinin göstergesi değil mi?

 

Başbakanın tepkisi mi neden oldu buna?

 

İyi de, “Şuyuu vukuundan beter” mesabesindeki bir alçaklığa, ********* ötesi bir dolandırıcılığa, velhasıl, bu infak hırsızlığı namussuzluğuna adı bulaştırılmaya çalışılan Başbakan'dan başka nasıl bir tepki bekliyorlardı?

 

Şeref ve haysiyet sahibi hangi insan rezil ve namussuz infak hırsızlığına adının karıştırılmasına isyan etmez ki?

 

Belki gerçekten Başbakan'da kıyısından köşesinden ortasından bulaşmıştır. Şu anda bilmiyoruz. İddialar var. Var da, Özkök dahi inanmıyorum diyor iddialara.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

* Alman milletvekilleri, "Buradaki Deniz Feneri sizin milleti soyuyor" diye, bizim basına haber gönderiyor... Bizim basın, bizim milletvekilleri uyuyor mu diye bakıyor ki, bizim TBMM’nin mutfağı, tabağı çanağı filan "buradaki Deniz Feneri"ne bağışlanmış, bizim basının haberi yok!

 

Cumhur’un soyulduğu ortaya çıkınca, Cumhurbaşkanı’na soruluyor, "Ben o işlere karışmam" diyor... Ama az kurcalanınca, o işlere karışmayan Cumhurbaşkanı’nın Dışişleri konutunda tadilat yaparken, koltuğu masayı Deniz Feneri’ne verdiği anlaşılıyor.

 

Mehmetçik Vakfı’na sağlanmayan avantajlar AKP tarafından Deniz Feneri’ne sağlanıyor; Deniz Feneri bu avantajla Kızılay’ın yerine geçiyor; yetmiyor, Deniz Feneri’ne ’’TBMM Üstün Hizmet Madalyası’’ veriliyor... Sonra ne oluyor? Kızılay, Başbakan’a madalya veriyor!

 

E hal böyleyken...

Başbakan haklı olarak ne diyor?

 

"Gözleri var, görmezler!"

 

( * )

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu tarz konulara girmek istemiyordum ama az bir söz söyleyip çekileyim...

 

Kimse kimsenin avukatlığını olayların dışındayken yapacak, yapabilecek değildir; işte o yüzden halkın "particilik" yaparak "aman efendim ergenekon safsata-buraya dikkat adam iddianameyi tamamen okuyup tüm delil dosyalarını da incelemiş :lol: -" deyip sonrada iddia boyutunda kalan başka bir şeye hemen "işte bu" diyerek atlaması ya da tersi bir biçimde "aman efendim ergenekon da ortaya çıktı-sanki kırk yıllık muhabbeti var ergenekonla :lol: -" deyip sonra da iddialara ve ve yurtdışında da olsa süren bir davaya rağmen peşinen "onlar ak" demeleri ülkemizde hala objektif bakışın ya da daha düzgün ifade edersek "adalet" bilincinin oturmadığını göstermektedir...

 

Ömer Lütfi Mete çok güzel konuşmuştu katıldığı bir Tv programında; özetle anladığımı yazacak olursam:

Bu ülkede "başka birisine haksızlık yapılacağına bana haksızlık yapılsın" diyecek kadar adalet duygusu gelişmiş insanlar çoğalmadıkça ülke düzelmez...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ömer Lütfi Mete çok güzel konuşmuştu katıldığı bir Tv programında; özetle anladığımı yazacak olursam:

Bu ülkede "başka birisine haksızlık yapılacağına bana haksızlık yapılsın" diyecek kadar adalet duygusu gelişmiş insanlar çoğalmadıkça ülke düzelmez...

 

 

Şahin Görünümlü Doğanların Savaşı

 

 

 

Eskiden Doğan görünümlü Şahinler pek modaydı.

 

Şimdi ise tam tersi Şahin görünümlü Doğanlar moda.

 

Bir tarafta Aydın Doğan diğer tarafta Recep Tayyip Erdoğan.

 

Her ikisi de şahin tavrını takınmış ha bire birbirlerini gagalıyorlar.

 

Aydın Doğan'ın en büyük üç silahı Şaban Dişli, Asım Güzelbey, Zahid Akman.

 

Recep Tayip Erdoğan ise şimdilik Hilton ve Petrol Ofisi silahlarını kullanıyor.

 

Beyanına göre; Aydın Doğan bir hafta içinde gagalamayı bırakmadığı takdirde yeni ve daha güçlü silahlarla saldıracak Recep tayip Erdoğan.

 

Dedi ya "bu hamur daha çok su kaldırır" diye.

 

Bekliyoruz bakalım teknesindeki hamur daha ne kadar su kaldıracak başbakanın.

 

 

 

***

 

Espri bir yana, Sayın Başbakan'ın tavrını asla tasvip etmiyoruz.

 

Kendi üslubunca söyleyecek olursak; "benim başbakanım asla şantajcı olamaz".

 

Sayın Başbakanın konuşma tarzını oldum olası beğenmezdim.

 

Şimdi içine öfkeyi, kin ve nefreti de kattı ya temelli beğenmemeye başladım.

 

"Oyun oynamıyoruz;

 

Devlet yönetiyoruz devlet.

 

Millet yönetiyoruz millet"

 

Şeklindeki sözler Sayın Başbakan'a ait sözlerdir.

 

Oysa Aydın Doğan'a karşı takınmış olduğu tavır, devlet ve millet yöneten bir insana yakışan tavır asla değildir.

 

Devlet ve millet yöneten bir insan, yönetmiş olduğu kişilerle polemik yapmaz, laf yarıştırmaz.

 

Devlet ve millet yöneten bir insan, yönetmiş olduğu devletin imkânlarını kullanarak yönetmiş olduğu milleti soyduğuna inanmış olduğu kişilerin yargılanmasını ve eğer suçlularsa cezalandırılmasını sağlar.

 

Evet, bana göre de Aydın Doğan tekin bir âdem asla değildir!

 

Elindeki medya gücünü kullanarak kendisine ekonomik ve ticari rant sağlamak istiyor da olabilir.

 

Hatta muhtemelen sağlamıştır da.

 

Ancak bir başbakanın görevi, bizim gibi sıradan vatandaşların yapacağını yapmak değil, olayın üstüne üstüne gitmek ve milletin menfaatlerini korumaktır.

 

Ancak bu üstüne gitme, parti kongrelerinde siyasi şov yaparak değil, görevli ve yetkili kamu kurumlarını harekete geçirerek olmalıdır.

 

Yansız, tarafsız ve sadece milletin genel hak ve menfaatlerini düşünerek yapılmalıdır bu üstüne gitme işi.

 

Neymiş efendim; Aydın Doğan Hilton Arazisi'ne rezidanslar ve gökdelenler yapmak için plan değişikliği istemişmiş ve bunun için Şişli ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne talepte bulunmuşmuş.

 

Bunun için Başbakanı bile ziyaret etmişmiş.

 

Ceyhan'da kuracağı rafineri için bedelsiz arazi talebinde bulunmuşmuş.

 

E ne var bunda?

 

Vatandaşın devlete talepte bulunması ne zamandan beri suç oldu?

 

Ayrıca herkes benzer taleplerde bulunabilir.

 

Devletin görevi bu talep sahiplerini afişe etmek değil, bu talepleri kanun ve nizamlara göre incelemek, herhangi bir kanuna aykırılık varsa reddetmek, eğer bu talep uygunsa ve kamunun da menfaatineyse, mevzuatta değişiklikler yaparak yetersiz mevzuatı yeterli hale getirmektir.

 

Tıpkı hapis cezası alan Erbakan'ın, bu hapis cezasını evinde çekmesine imkân tanıyan yasa değişikliği yapıldığı, sonra da affedildiği gibi.

 

Aksi takdirde Yazgülü Aldoğan gibi birileri de çıkar Başbakan'ın Cem Uzan ile birlikte Öfke Kontrolü Terapisi'ne tabi tutulmasını ve bu konuda yazılmış en az beş kitap okumasını talep eder ve bu talep haklılık kazanır(bkz. Bugünkü Posta gazetesinde bulunan yazısı).

 

Benim başbakanım bu duruma düşmemeliydi.

 

 

 

***

 

Doğan Medya grubunun, daha düne kadar AKP iktidarının en yakın destekçisi olduğu ve bu sebeple muhalefet tarafından suçlandığı bilinmektedir.

 

Öyle ki; Doğan Medya Grubu'na yakıştırılan en ilginç isimlerden birisi Mütareke Basını idi.

 

Mütareke Basını suçlaması, aslında çok büyük bir suçlamadır.

 

Zira Mütareke Basını ismi, Türkiye'nin işgali sırasında işgalci güçlere alkış tutan basına verilen bir isimdi.

 

Doğan Medya Grubu, daha birkaç yıl öncesine kadar gerçekten de bu şekilde isimlendirilecek yayınlara imza atıyordu.

 

AB konusunda hükümetin en büyük savunucusu hakikaten de Doğan Medya Grubu'na ait yazılı ve görsel medya organlarıydı.

 

Örneğin CNN Türk Televizyonunda yayınlanan "Eğrisi Doğrusu" isimli programda Taha Akyol, Kanal D Televizyonunda yayınlanan "Teke Tek" isimli programda Fatih Altaylı, Sayın Başbakana çanak sorular sorar ve bir nevi onu cilalamaya çalışırlardı ki; Doğan Medya Grubu'nun bu durumunu sadece bizler değil, aykırı gazeteci Emin Çölaşan da söylüyor.

 

Emin Çölaşan'ın "Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi" isimli kitabı, büyük ölçüde Doğan Medya Grubu'nun hükümete yatması ve kendisinin de buna karşı çıktığı için Hürriyet'ten kovulduğu üzerine kuruludur.

 

Hürriyet'in Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök tarafından hükümet aleyhine yazılar yazmaması konusunda sık sık uyarıldığını, bu konuda Aydın Doğan'ın da kendisine baskı yaptığını yazıyor kitabında.

 

Emin Çölaşan, şu anda bıyık altından kıs kıs gülüyor olmalıdır.

 

Gülüyor ve "oh olsun" diyor olmalıdır.

 

Kim bilir belki de şu anda Hürriyet'e dönmenin hesaplarını yapıyordur Emin Çölaşan.

 

Ne de olsa devir değişti ve şahin görünümlü doğanlar şu anda kankalıktan çıkıp kan düşmanı pozisyonuna geldiler.

 

Tam da Emin Çölaşan'ın aradığı ortamdır bu ortam.

 

Fırsat bu fırsat yüklen AKP'ye yüklenebildiğin kadar.

 

Artık patron ve genel yayın yönetmeni baskısı da yok, ne hünerin varsa göster.

 

Bundan iyi fırsat mı olur Emin Çölaşan için.

 

Üstelik ampulün, deniz fenerinin ışığında toplanan bağış ve yardımlarla yandığına ilişkin iddialar ortalıkta dolaşırken.

 

 

 

***

 

Bakalım Doğan ve Erdoğan arasındaki gagalaşmanın sonu nereye varacak?

 

Erdoğan "Senin maaşlı kalemşorların var. Benim öyle bir imkânım yok" diyerek Doğan'a pervasızca yükleniyor.

 

Doğan Medya Grubu'na ait basın yayın organlarında çalışan gazeteciler günlerdir izzet-i nefis mücadelesi yapıp, kalemşor ve silahşor olmadıklarını yazmaya çalışıyorlar.

 

Aydın Doğan yine de oldukça edepli davranıyor!

 

"Sayın Başbakan, benim maaşlı kalemşorlarım varsa sizin de 340 tane maaşlı kurşun askeriniz var. Üstelik yasa yapma gücü de sizde…" demiyor.

 

Her şey bir yana; vaktiyle, yani cicim aylarında Petrol Ofisi'ni yok pahasına Aydın Doğan'a satan, sonra da yaptıkları yasal düzenlemelerle bu şirketin bir milyar YTL'nin üzerindeki vergi borcunu birkaç yüz milyon YTL'ye indiren AKP'lilerin, şimdi Deniz Feneri yolsuzluğunu diline doladı diye Aydın Doğan'a ve Doğan Holding'e çatmaya hiç hakları yoktur.

 

Üstelik Deniz Feneri Yolsuzluğu'nu ortaya çıkaran da Aydın Doğan değil, Alman mahkemeleridir ki; o mahkemelere göre; konuya ilişkin sahte belgelerin ve sahte bağış makbuzları tam 35 dosyayı doldurmuş durumda. Sadece 2002-2007 yıllarında bu kabil makbuz ve sahte belgelerle toplanan paraların miktarı ise tam tamına 42 milyon Euro (bkz. 10.09.2008 tarihli Akşam Gazetesi'nde bulunan "Sahte bağış makbuzları 35 dosyayı dolduruyor" başlıklı haber).

 

Almanya'daki Deniz Feneri Derneği'nin Türkiye'deki adaşıyla organik bağı ve akçeli ilişkileri var mı bilmiyoruz.

 

Türkiye'deki Deniz Feneri Derneği'nin AKP ile herhangi bir ilişkisi var mı onu da bilmiyoruz.

 

Bu ilişkiler ağını araştırma ve ortaya çıkarma görevi herhalde bağımsız Türk mahkemelerinin görevi olmalıdır.

 

Ancak şimdiye kadar bu konuda atılmış herhangi bir adım gözükmüyor.

 

Türk yargısı, şu günlerde sanki tek görevi Ergenekon Davası imiş gibi davranıyor her nedense.

 

Ancak Türkiye'de yaşayan 75 milyon insan gibi bizim de bildiğimiz bir gerçek vardır.

 

O da Güneydoğu Asya'da meydana gelen Tsunami'den ve İsrail'in Lübnan'a yapmış olduğu saldırıdan sonra Deniz Feneri Derneği ile hükümetin çok yakın ilişki içinde çalıştıkları gerçeğidir.

 

Hatta Sayın Başbakan'ın, Lübnan'a yapılan yardımlar sırasında vatandaşların Lübnan'a yapacakları yardımları Deniz Feneri Derneği üzerinden yapması yönünde televizyonlardan resmen çağrıda bulunduğunu biliyoruz.

 

Umalım ki; adı geçen dernek AKP'nin finansörlerinden birisi değildir.

 

Eğer öyle ise Sabih Kanadoğlu'na göre AKP'nin durumu, yandı gülüm keten helva durumu olmalıdır.

 

 

 

11 Eylül 2008

 

 

 

Ömer Sağlam

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Danıştay'a Deniz Feneri çalımı

 

11 Eylül 2008

 

 

Danıştay İdari İşler Kurulu, 4 yıl önce Deniz Feneri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği'nin, "Kamu yararına çalışan dernek" sayılmasına onay vermedi. Hükümet ise yasayı değiştirerek, Danıştay'ı devre dışı bıraktı. Dernek, Bakanlar Kurulu kararıyla bu statüyü aldı.

 

 

Hükümetin, dört yıl önce Danıştay İdari İşler Kurulu'nun onay vermemesi üzerine Deniz Feneri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği'ni, "Kamu yararına çalışan dernek" yapabilmek için özel yasal düzenleme yaptığı ortaya çıktı.

 

1998 yılında İstanbul'da kurulan dernek, kısa sürede birçok ilde şube açarak yardım toplamaya başladı. Dernek, bakanlıklar ya da emniyetten izin almadan yardım toplayabilmek için kamu yararına dernek olmak için 2004'de harekete geçti.

 

 

Danıştay onayı gerekiyordu

 

O dönemde yürürlükteki 1983 tarihli 2908 sayılı Dernekler Yasası, kamu yararına dernek sayılmayı, "İlgili bakanlıkların görüşü, İçişleri Bakanlığı'nın önerisi, Danıştay İdari İşler Kurulu'nun kararı ve Bakanlar Kurulu'nun onayına bağlı" tutuyordu. Bu nedenle, Başbakanlığın 24 Mart 2004 günlü yazısı ile Deniz Feneri'nin kamu yararına dernek sayılabilmesi için Danıştay'dan izin istendi. Ancak Danıştay 1. Dairesi, 29 Nisan 2004 günlü 2004/43 esas ve 2004/55 karar sayılı sayılı kararıyla ile bu izni vermedi. İtiraz üzerine davaya bakan Danıştay İdari İşler Kurulu da Daire kararını aynen kabul etti ve itirazı oyçokluğu ile 6 Temmuz 2004'te reddetti.

 

Hükümet yasayı değiştirdi

 

Bu karardan beş ay sonra 4 Kasım 2004'te Dernekler Yasası'nda değişiklik yapıldı. Yasanın yeni hükmünde, "Kamu yararına çalışan dernekler, ilgili bakanlıkların ve Maliye Bakanlığı'nın görüşü üzerine, İçişleri Bakanlığı'nın teklifi ve Bakanlar Kurulu kararıyla tespit edilir" denildi. Böylece, Danıştay engeli ortadan kaldırıldı.

 

Bakanlar Kurulundan iki karar

 

Deniz Feneri, 20 Aralık 2004 tarihinde Bakanlar Kurulu'nun 2004/8278 sayılı kararı ile kamu yararına çalışan dernekler arasına alındı. Bakanlar Kurulu 12 Mayıs 2005 tarihinde Deniz Feneri Derneği ile ilgili ikinci bir karar daha aldı. Bu karara göre dernek, İçişleri Bakanlığı, Valilikler ya da emniyetten izin almadan maddi yardım toplayabilecek kuruluşlar arasına alındı.

 

Ayrıcalıkları var

 

Bu dernekler, Bakanlar Kurulu kararınca izin almadan her türlü yardım kampanyası düzenleyebiliyor, nakit para yardımı kabul edebiliyor, hazineye ait arsa ve arazileri satın alma kolaylıklarını kullanabiliyor, mali yapılarının güçlenmesi ve hizmet götürebilmeleri için vergi kolaylıklarından yararlanabiliyor, Katma Değer Vergisi ile (KDV) veraset ve intikal vergisinen muaf tutuluyor, harcamaları vergi matrahından indiriliyor, derneğe ait bina ve arazilerden vergi alınmıyor, başbakanlık uygun görürse derneklerin araçlarına resmi plaka tahsis ediliyor

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu tarz konulara girmek istemiyordum ama az bir söz söyleyip çekileyim...

 

Kimse kimsenin avukatlığını olayların dışındayken yapacak, yapabilecek değildir; işte o yüzden halkın "particilik" yaparak "aman efendim ergenekon safsata-buraya dikkat adam iddianameyi tamamen okuyup tüm delil dosyalarını da incelemiş :lol: -" deyip sonrada iddia boyutunda kalan başka bir şeye hemen "işte bu" diyerek atlaması ya da tersi bir biçimde "aman efendim ergenekon da ortaya çıktı-sanki kırk yıllık muhabbeti var ergenekonla :lol: -" deyip sonra da iddialara ve ve yurtdışında da olsa süren bir davaya rağmen peşinen "onlar ak" demeleri ülkemizde hala objektif bakışın ya da daha düzgün ifade edersek "adalet" bilincinin oturmadığını göstermektedir...

 

Ömer Lütfi Mete çok güzel konuşmuştu katıldığı bir Tv programında; özetle anladığımı yazacak olursam:

Bu ülkede "başka birisine haksızlık yapılacağına bana haksızlık yapılsın" diyecek kadar adalet duygusu gelişmiş insanlar çoğalmadıkça ülke düzelmez...

 

Sevgili ali0_1'in "particilik yapmadan" değerlendirmesine katılıyorum. Ve eklemek istiyorum, partilerin isimlerine takılmadan birisi sorumun cevabını verebilir mi?

Sayın Baykal, Sayın Erdoğan'ın "temiz eller" hakkındaki görüşlerini açıklamasından sonra kendisine bir teklifte bulundu:

"Gel bu işe kendimizden başlayalım, senin de benim de dokunulmazlıklarımız kaldırılsın, ondan sonra yeniden konuşalım" gibi bir teklifti.

 

Şimdi sorum şu;

Bu teklife başbakanın sessiz kalması neyi ifade eder?

Başbakanda "haydi dokunulmazlıkları kaldırıyoruz" diyebilecek bir yürek var mıdır ?

 

Bu soruyu sorabilecek bir çok insan vardır, bu gidişat içerisinde sayın Baykal söylemiştir. Parti ve kişi ismine takılmadan yorum yapmak isteyenler olabilir mi ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili ali0_1'in "particilik yapmadan" değerlendirmesine katılıyorum. Ve eklemek istiyorum, partilerin isimlerine takılmadan birisi sorumun cevabını verebilir mi?

Sayın Baykal, Sayın Erdoğan'ın "temiz eller" hakkındaki görüşlerini açıklamasından sonra kendisine bir teklifte bulundu:

"Gel bu işe kendimizden başlayalım, senin de benim de dokunulmazlıklarımız kaldırılsın, ondan sonra yeniden konuşalım" gibi bir teklifti.

 

Şimdi sorum şu;

Bu teklife başbakanın sessiz kalması neyi ifade eder?

Başbakanda "haydi dokunulmazlıkları kaldırıyoruz" diyebilecek bir yürek var mıdır ?

 

Bu soruyu sorabilecek bir çok insan vardır, bu gidişat içerisinde sayın Baykal söylemiştir. Parti ve kişi ismine takılmadan yorum yapmak isteyenler olabilir mi ?

 

Valla bu teklife "evet" demeye yürek ister...

 

Sadece Başbakan için bekleyen 70 dava dosyası var... Ve bildiğim kadarıylada "Ümraniye" soruşturması adı altında gözaltına alınan D.Perinçek şahsi olara 700 dava açmıştı, göz altına alınmadan önce.....

 

Bu işi partiyle ilgisi yok..

 

Bu işi DÜRÜSTlükle ilgisi var.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Adı Ömer Özkan. Almanya'dan arıyor. Telefon numarası: ....

 

Başlıyor anlatmaya:

 

- "Sabahattin bey 2000 yılında Milli Görüş eksenli olarak tanıdığım Mustafa Hasleblebici isimli arkadaş beni ziyarete geldi ve kurulan büyük bir konut kooperatifine üye olmamı teklif etti.

 

Ben İhlas, Kombassan ve Yimpaş'la ilgili söylentileri aktarınca, biz onlardan değiliz, bizim arkamızda Kanal 7 var, Zahid Akman da kooperatifimizin yönetim kurulunda dediler. Ben hangi Zahid Akman, şu televizyonda haber sunan sakallı Zahid Akman mı dedim, evet o dediler. Bakın bu resmi evrak, burada adı var, Zahid bey bu kooperatifi kuran adam dediler."

 

Ömer Özkan devam ediyor:

 

- "Zahit beyin ismini duyunca bende bir güven hasıl oldu, ama yine de tamam demedim ve düşünmek için iki gün süre iste-dim. İki gün boyunca Kanal 7'yi seyrettim ve gördüm ki yarım saatte bir bu kooperatif için reklam kampanyası var. Bunu gördükten sonra bu iş galiba ciddi. Öyle ya, koca bir TV kanalı sahtekârların reklamını yapar mı diye düşündüm ve üye olmaya karar verdim."

 

Ömer bey araya girmeme bile fırsat vermiyor:

 

- "Üye olurken ben yine de kooperatifin yönetimini resmi evrak üzerinden istedim. Baktım ki Abdullah Özer, Yasin Özcan ve Mehmet Gürhan'la beraber Zahid Akman da kooperatifin yönetiminde. Onu görünce tamam dedim ve bastım imzayı."

Ömer Özkan'ı dinlemeye devam:

 

- "Üye olurken baştan giriş ücreti diye 274 euro ödedim ki bana verilen makbuz elimde. Akabinde 15-9-2000 tarihinden itibaren her ay 87 euro ödemeye başladım ve bunu aylarca ödedim."

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.