Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Allahın varlığına deliller


mavis034

Önerilen İletiler

3. Kur’an Delili

 

Said Nursî Kur’an’ı, Allah’ın varlığına delalet eden üçüncü delil olarak zikretmektedir. Said Nursî, dünyaya ait hükümleri ve gayba uzanan hakikatleriyle tevhidin temel taşi olan ve şuur sahibi insanlari mevcudata kendileri için degil, o mevcudata vücud veren Yaraticilarini tanitmak için bakmaya davet eden Kur’an’da, Allah’in varligini ispat eden delilleri “Inayet ve gaye delili”, “hüdus ve ihtira delili” ve “imkân delili” olmak üzere üç başlik halinde mütalaa etmektedir. Bu üç delili kelamcilarin ve filozoflarin da kullandigini ifade eden müellif, bu delilleri farklı bir yaklaşımla “kâinat” başlığı altında değil de “Kur’an” başlığı altında değerlendirmektedir.

 

a. İnâyet ve Gaye Delili

Said Nursî, risalelerinde Allah’ın varlığı konusunda daha çok inayet ve gaye delili üzerinde durmuş ve Kur’an’ın da önem verdiği bu delile yönelmek gerektiğini ısrarla vurgulamıştır ki, çağdaş düşünürlerin de aynı yöneliş içinde olduğu görülmektedir.

 

Bu delilin özeti, kâinatın mükemmel nizamının gösterdiği üzere, yaratılışta kusursuz bir sanat sergilenmiş ve hikmetli faydalar gözetilmiş olmasıdır. Bu ise kâinatın Saniinin kasd ve hikmetini ispat etmekte; tesadüfen yaratılmış olma vehmini kesinlikle reddetmektedir. Çünkü, mükemmellik ve kasd, irade ve ihtiyarsız olamaz. Kâinatın bütününde ve ayrıca her bir parçasında bulunan inayet ve gaye, bu düzeni onlarda düzenleyen varlığa, her varlıkta görülen hikmetli işler ve güzellikler bunları yaratan bir Zât’a açıkça işaret etmektedir. Bu varlığın üstün sıfatlara, sınırsız ilme, sonsuz kudrete sahip olması gerekir ki kâinatta hüküm süren hayret verici intizam ve hikmet dolu işler makul bir şekilde açıklanabilsin. Üstün nitelikleri bulunan bir yaratıcıyı inkar etmek, kâinattaki düzeni, insanı hayrette bırakan engin sanatı, varlıklardaki gaye ve hikmeti inkar etmek anlamına gelir ki, bu mümkün değildir. Diğer İslam düşünürleri gibi Said Nursî de, inayet ve gaye delilini takrir ederken güneş, ay ve yıldızların belli bir yörüngede dönmelerine, çekim gücüyle birbirlerine bağlı bulunmalarına, dünyanın her bakımdan insan hayatının yanısıra, bitki ve hayvanların yaşaması için elverişli bir mekan oluşuna dikkat çekerek bunun Allah’ın varlığına dair çok açık bir delil teşkil ettiğini göstermeye çalışmıştır.

 

Said Nursî, kainatta böylesine muhteşem bir nizam oldugu halde niçin insanlarin bu nizami görmeyip Allah’in varligini inkar ettikleri mevzuunda güneş örnegini vermektedir. Zira güneşin varligi o kadar açik ve belirgindir ki, bu açiklik onun görünmesine mani olmaktadir. O, kainata hikmet gözüyle bakilmasi gerektigini ifade etmekte ve bu şekilde kainatta görülen nizamin bir nizam koyucunun varligina delil teşkil edecegini belirtmektedir.

 

b. Hüdûs ve İhtira Delili

 

Said Nursî, hüdûs delilini asrın aklına uygun bir üslup çerçevesinde ele almış ve insanların Cenab-ı Hakk’ın marifetine ulaşabilmesi için delil-i mahsus (maddi deliller) seviyesine indirgemiştir.

 

Hüdûs konusunda kelam âlimleri özetle şunu söylemektedir: Âlemin degişken oldugu apaçik ortadadir. Bir şey, degişken ise, ayni zamanda hâdistir; yani sonradan vücut bulmuştur. Bir şey hâdis ise, onun bir muhdisi, yani mucidi vardir. Öyle ise bu kâinatin kadîm bir Mucidinin olmasi mantikî bir zorunluluktur. Kelam âlimlerinin geliştirdigi; kâinatin bir yoktan var edicisinin olmasi gerektigini mantiken izah eden bu usul için, Said Nursî şu degerlendirmede bulunmaktadir: “...sebepleri, nihayet-i âlemde teselsül ve devrin muhaliyeti ile kesip, sonra Vâcibü’l-Vücud’un vücudunu onunla ispat ediyorlar. Uzun bir yolda gidiliyor.” Bu noktada, Said Nursî, ayrıca önemli bir hatırlatmada daha bulunmaktadır: Kâinatın bir Yaratıcısının olması gerektiği hükmüne mantıken ulaşıp, “Allah’ın varlığını bilmek” tam bir marifetullaha ulaştırmamaktadır. Allah’ın varlığını bilmenin yanında, “Allah’ı bilmek” gerekir. Bunun için ise imanı yalnızca ilimden ibaret bırakmamak lazımdır. Çünkü insan yalnızca akıldan ibaret değildir. İnsandaki ruh, kalb, sır, nefis gibi pek çok şeylerin de hissesini alması gerekmektedir.

 

Nursî’ye göre insan, “şimdi” ve “burada” yaşamaktadir. Onun sinirsiz duygu ve kabiliyetleri vardir ve gözü önünde, akil, kalb, dil, göz gibi kabiliyet ve duygulariyla muhatap oldugu eşşiz bir âlem uzanmaktadir. Bu eşşiz âlemin her bir mevcudu, kendi varligiyla, insana birşeyler söylemektedir. Kâinat tarafsiz ve isteyenin istedigi gibi yorumlayabilecegi bir alan degildir. Insan ya kâinatin her bir mevcudunun hal diliyle söyledigini işitecek veyahut kendi vehmince bir yoruma kalkişacaktir. Gözlemledigi şu mevcudat âlemi, bakip da görebilen her insana, her bir mevcudun yoktan var edilişini anlatmakta ve üzerinde görünen özelliklerle onu var edeni tanitmaktadir.

 

Yine ona göre, kâinattaki bütün varlıkların değişken oluşu onların ezelî değil hâdis olduklarını göstermektedir. Zira her varlık ya hareket veya sükun halinde bulunmaktdır. Hareket ve sükun birer araz olup hâdistir, her hâdisin de bir yaratıcısı olması gerekir ki o da Vâcibü’l-Vücud olduğundan kadim olan ve tegayyür ve tebeddülü mümkün olmayan Allah’tır.

 

İhtira deliline gelince, Said Nursî’ye göre, şuursuz, camid, basit olan sebeplerin, bütün insanları hayrette bırakan, her biri bir kudret mucizesi, harika bir sanat eseri olan mevcudatın mucidi olmaları mümkün değildir. Kendileri de yaratılmış olan sebepler, mevcudatı yeniden icad ederek yaratamazlar. Mutlak kudret sahibi Allah, her bir mahluğun kabiliyetlerine uygun ve yalnızca o cinse has müstakil bir vücud vermiş; böylece onu kendi Zatına mahsus bir delil kılmıştır.

 

Ayrıca sebeplerin yaratıcı olabilmeleri için onların her birinin hayat sahibi ve şuurlu olmaları ve küçük bir zerreyi yaratabilmeleri için hepsinin de aynı noktada birleşmeleri gerekmektedir ki, bunun gerçekleşmesi mümkün değildir. Çünkü sebepler basit ve aciz olup onların herhangi birşeyi yaratmaları imkânsızdır. Buradan da anlaşılmaktadır ki, bütün sebeplerin yaratıcısı olan bir zat vardır ki o da Allah’tır.

 

c. İmkân Delili

 

Kaniattaki varlıklardan her birinin zat ve sıfat itibariyle sonsuz sayıdaki alternatiflerden sadece birine uygun halde bulunması onların mümkin olduklarını göstermektedir. Ölenin öldüreni, sanatın sanatkarı ve çocuğun babayı gerektirdiği gibi kâinatın mümkin oluşu onun vacib bir varlığın eseri olduğunu göstermektedir.

 

Daha çok hüdûs ve nizam delilini andıran bir şekilde takrir ettiği delile imkân delili adını veren Said Nursî, devir ve teselsülün iptal edilmesine dayandığından kelamcıların imkân delilini beğenmeyip ona farklı bir açıklama getirmeye çalışmıştır. Ancak imkân delili denilince bundan, “varlıkların yokluğu düşünülmesi halinde aklî bir imkânsızlığın doğmaması” fikrinden yola çıkılarak takrir edilen delil anlaşılmaktadır ki, Bediüzzaman’ın imkân deliline bakışı bundan oldukça farklı görünmektedir.

 

İmkan delilini Said Nursî şöyle özetlemektedir: İmkân, “mütesâviyyü’t-tarafeyn”dir. Yani, bir şey mümkin ise, o şeyin yokluğu ve varlığı eşittir. Dolayısıyla varlığını yokluğuna tercih edecek bir tercih edici, bir tahsis edici, o şey yok iken onu yoktan icad eden bir mucid gerekir. Çünkü mümkinat, birbirini icad edip teselsül edemez. Yahut, o onu, o da onu icad edip devir suretinde dahi olamaz. Öyle ise vücudu mümkin değil, vâcib olan bir Vâcibü’l-Vücud vardır ki, bu zatında mümkin olan eşyayı icad etmektedir. Böylece, devrin ve teselsülün aklen muhal olduğu pek çok delillerle gösterilip, Vâcibü’l-Vücud’un mutlak var olması gerektiği ispat edilmiş olunmaktadır.

 

Kelam âlimleri imkân delilini “Değişik yollardan deliller getirerek, her şey zatında mümkin olduğu için bunları ilk başta bir yoktan var edenin olması gerekir demek ve sebepleri âlemin nihayetinde kesmek” şeklinde izah etmektedirler. Bunun yerine, Said Nursî, her bir şeyde Vâcibü’l-Vücud’un marifetine yol açan, Hâlık-ı Külli Şey’e has işareti, delil göstermektedir. Nursî bu yolun daha kolay, daha kat’î ve Kur’an’in anlatim tarzina da uygun oldugunu ifade etmektedir.

 

d. Vicdan Delili

 

Said Nursî, Allah’ın varlığını ispat eden delillerden dördüncüsü olarak vicdanı zikretmektedir. Ona göre, vicdanın derinliklerinden insanı kuvvetli bir şekilde kâinatın yaratıcısına yönelten, onu huşu içinde sena ettiren bir ses yükselmektedir. Özellikle günahlardan uzak kalınıp, tefekkür yoluna girildiğinde vicdan ve şuur sahibi herkeste bu anlayış kendini gösterecektir. İşte Said Nursî, derin tecrübelere dayanarak bu hakikate yönelmiş ve bunu Allah’ın varlığına dair önemli bir delil olarak kabul etmiştir.

 

İman hakikatlerinin aklı muhatap alarak izah ve ispatının yapıldığı her yerde, Said Nursî, bu hakikatlerin gerçekliğini insanın kendi nefsinde de hissetmesi için vicdana atıfta bulunmaktadır. İnsanın fıtratı ve vicdanı da akla bir pencere olmaktadır. Vicdanı bir ölçü birimi olarak kullanıp, gelen hakikati ona tasdik ettirdikten sonra duyguların merkezi olan kalb tatmin olacaktır. Çünkü vicdan Sâniini unutamaz. Kendi nefsini inkar etse de O’nu görür, O’nu düşünür ve devamlı O’na yönelmiştir.

 

Cenab-ı Hakk’ı tanımada çok önemli bir vazife gören vicdan, Risale-i Nur’da, gayb âlemi ile şehadet âleminin birleştiği ve bu iki âlemden birbirlerine gelen düşünce ve ilhamların buluştuğu bir geçiş yeri olarak tanımlanmaktadır. Said Nursî, vicdanı fıtrat kanunlarına benzetmektedir. Zira, fıtrat yalan söylemez. Bir avuç su donduğu zaman, fıtratındaki genişleme eğilimi onun daha fazla yer kaplamasını gerektirir. Bu su, bir demir içerisinde olsa bile genişler ve demiri parçalar. Sert demir, suyun fıtratının gereğini yapmasına engel olamaz. Mevcudattaki bu eğilimler, Allah’ın iradesiyle koyduğu yaratma ile ilgili emirlerin görüntü ve tecellileridir

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 196
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

İhtira deliline gelince, Said Nursî’ye göre, şuursuz, camid, basit olan sebeplerin, bütün insanları hayrette bırakan, her biri bir kudret mucizesi, harika bir sanat eseri olan mevcudatın mucidi olmaları mümkün değildir. Kendileri de yaratılmış olan sebepler, mevcudatı yeniden icad ederek yaratamazlar. Mutlak kudret sahibi Allah, her bir mahluğun kabiliyetlerine uygun ve yalnızca o cinse has müstakil bir vücud vermiş; böylece onu kendi Zatına mahsus bir delil kılmıştır.

 

Bende diyorum ki evreni Zeus yaratmıştır.Bakalım bu iddiamı çürütebilecekmisiniz ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

hocam *** **** zeus kimdir bana tarif etsene safsataların bulunduğu antik yunanda tanrılardan biridir bi çok tanrı vardır adam adını koymuş gitmiş hangi peygamber bu güne kadar zeus adını geçirmiş bi bak bakalım literatürlere abi hristiyana de bunu güler ya yapmayın yani bu çok ***** bi önerme yapma gözünü sevim bu kadarda olma

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

hocam *** **** zeus kimdir bana tarif etsene safsataların bulunduğu antik yunanda tanrılardan biridir bi çok tanrı vardır adam adını koymuş gitmiş hangi peygamber bu güne kadar zeus adını geçirmiş bi bak bakalım literatürlere abi hristiyana de bunu güler ya yapmayın yani bu çok ***** bi önerme yapma gözünü sevim bu kadarda olma

 

Ayıp olmuyor mu? Bende aynı seviyeye inip arabın allahına *..... desem hoşuna gidermi ? Unutmayın ki burası ******ma yeri değil tartışma forumu.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

seviye ben düşürdüm öle mi seviyeyi siz saygısızlık yapmadınız yani o kadar yazılarınızı okuduk sadece tartıştınız öle mi zeuseski yunan tanrısıdır bi çok yunan tanrısınında en büyüğüdür heykelleri vardır peki sen ona inanıyo var sayardsaki ki senni önermende öle hadi indirsin kendilerince kudretle bildiği yıldırımını görüm bekliyorum yerimde

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

seviye ben düşürdüm öle mi seviyeyi siz saygısızlık yapmadınız yani o kadar yazılarınızı okuduk sadece tartıştınız öle mi zeuseski yunan tanrısıdır bi çok yunan tanrısınında en büyüğüdür heykelleri vardır peki sen ona inanıyo var sayardsaki ki senni önermende öle hadi indirsin kendilerince kudretle bildiği yıldırımını görüm bekliyorum yerimde

 

Ben de bekliyorum yerimde, senin Allah da indirsin ne indirecekse, ebabil kuşları mı gönderir, melek orduları mı gönderir, deprem mi verir bilemem.

 

Tokuşturalım bakalım Allah mı büyükmüş, Zeus mu?

Şimdi şüpheye düştüm, yoksa BRAHMAN mı büyüktü? Hani Şu Muhammed'in çok ilahlı Hint kültüründen arakladığı Rahman?

Ya da Ahura Mazda mı büyüktü?

Ra ve Horus'u da unutmamak lazım, onlar da büyük olabilir?

Yoksa Marduk mu en güçlüsü? Baal'e ne demeli?

Ya da Ulu Manitu mu büyüktü?

Cenk etseler hangisi kazanır?

 

(Bu arada, kafirlerin Bombardıman uçaklarını Fil Suresine bakarak yaptıklarını iddia eden müslüman da gördüm ben. Bu kafirler de acaip insanlar, yararlanıyolar yararlanıyolar, hala müslüman olmuyolar.)

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sana tek diyeceğim ****** ***** nasıl müslümansınız ki Allah inancınız kalmamış.Bende idda ediyorum evreni ve dünyayı yaratan bir tek Allah'tır.Bunu ayetlerle bile ispatlarım sana!!

 

Bende bana indirilen ayetlerle zeusun evreni yarattığını ispatlarım.Hem zeus kuranın allahı gibi özel kişilere muamele yapmıyor. İsteyen herkese vahiy indiriyor.Kıskanma sen iste sana da indirir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sana tek diyeceğim ****** ****** nasıl müslümansınız ki Allah inancınız kalmamış.Bende idda ediyorum evreni ve dünyayı yaratan bir tek Allah'tır.Bunu ayetlerle bile ispatlarım sana!!

 

Müslüman idik. Kuran okuduk, müslümanlıktan çıktık. Şimdi müslüman değiliz.

SEN DE OKU KURAN'I, KENDİ DİLİNDE; BAŞTAN SONA; ANLAYARAK.

 

 

Ayetlerle mi ispatlayacaksın? Bu şeye benziyor. Mahkemede tarafların kendi kendine şahitlik etmesi gibi bişey.

Ayetler akıl ürünü olsalar, yine de kabul edeceğiz. Ama ayatler ya akıl-mantık-vicdan dışı ve birbirleri ile çelişkililer, ya da "yağmur yağıyor, seller akıyor, sevgilim camdan bakıyor" gibi sıradan bir insanın gözlemle söyleyebileceği sıradan şeyler.

 

Herneyse.

 

Kendine inanmayanları susuz ve yayan olarak cehenneme götüren, zakkum yediren, onlara kaynar su içiren, irinli su içiren, kızgın demirden kamçılar, zincirler ve bukağılarla olmadık işkenceler eden, ateşten giysiler giydiren, başlarından kaynar su döken, başlarından lav döken, ateş köreldikçe sadistçe bir zevkle körükleyen, bu işkenceler yetmiyormuş gibi, sürekli derilerini değiştirerek sadizme sonsuza kadar devam eden bir Allah karakteri ile mesela Gök Tanrı bir olur mu kardeşim?

 

Zamanın varken Gök Tanrı'dan af dile ve işkenceci putlara taptığın için tövbe et.

 

Ulu Manitu'ya da dua edebilirsin. Farketmez. Onun hakkında da bişey duymadık.

Diğerlerinin, yani Zeus'un, Baal'in, Horus'un, Ra'nın, Marduk'un sicili, Allah'ınki kadar olmasa da *****.

 

Hangisine taparsan tap da, diyeceğim, sicili bozuk olanları örnek almaya kalkma, hem senin, hem sevdiklerinin, hem de toplumun zararına olur.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cenk etseler hangisi kazanır?

Saygılar.

 

Romalılara göre ZEUS kazanır.

Hindulara göre BRAHMAN kazanır.

Zerdüştlerine göre AHURA MAZDA kazanır.

Mısırlılara göre RA ve/veya HORUS kazanır.

Babillere göre MARDUK kazanır.

Fenikelilere göre BA'AL kazanır.

Kızılderililere göre MANİTU kazanır.

Yahudilere göre YEHOVA kazanır.

Hristiyanlara göre TANRI kazanır.

Araplara ve bizim yerli işbirlikçilere göre ALLAH kazanır.

Eski Türklere göre TENGRİ kazanır.

 

Bana göre de bu isimler büyüklerin masalllarından başka birşey değildir.

Benci düşünce masallara da hakimdir.

Benim tanrım senin tanrından üstündür !..

Benim masalım senin masalından doğrudur. !..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Allah kesinlikle yoktur. Allah muhammet öncesi dönemdede tanınan bir puttu. ( Muhammedin göremediği babasının adı Abdullah Allahın kulu manasındadır.) Muhammetin yaptığı sadece bu putu tek tanrı olarak kabul etmesi ve kendisi yaşarken Allahın vantrologluğunu yapmasıdır. Muhammet ölünce onla birlikte konuşan Allah ta ölmüştür delili aşşağıda.

 

 

[007.193] Onları doğru yola çağırsanız da, size uymazlar. Çağırmanız da, susmanız da onlar için birdir.

 

[007.194] Allah'tan başka taptıklarınız da sizin gibi kullardır. Eğer sadıklardan iseniz; haydi onları çağırın da size karşılık versinler.

 

Burda Allahın anlattığı meydan okuma putlar cevap veremez ama ben verebilirim.

 

[007.195] Onların ayakları var mıdır ki onunla yürüsünler? Elleri var mıdır ki onunla tutsunlar? Gözleri var mıdır ki onunla görsünler? Kulakları var mıdır ki onunla işitsinler? De ki: Çağırın ortaklarınızı da, elinizden gelirse, bana tuzak kurun ve göz açtırmayın.

 

Burda Allah kesinlikle canlı olduğunu, elleri , ayakları , gözleri , kulakları olduğunu ve kendisine tuzak kuranları göreceğini söylemekte.

 

[007.196] Muhakkak ki benim dostum, kitabı indirmiş olan Allah'tır. Ve O, salihleri dost edinir.

 

[007.197] O'nu bırakıp taptıklarınız ise; size yardım edemedikleri gibi; kendilerine de yardım edemezler.

 

Burda Allah yardım dileyenlere yardımcı olacağını söylemekte , putların yardımcı olamayacağını söylemekte ve kendisinin canlı olduğunu anlıyoruz.

 

[007.198] Onları hidayete çağırsanız; duymazlar bile. Onları sana bakar görürsün; ama görmezler ki.

 

Yine aynı olay allah yardım dileyen müslümanı gördüğünü yinelemekte , putların buna gücünün yetmeyeceğini söylemekte.

 

Şimdi bu ayetin ışığında Allah müslümanın çağrısına icabet edeceğini söylemekte. Sorumuzu soralım sırf iddia için (bebeğin cinsiyeti üzerine ) sırp askerinin bosnada rahmi parçalanıp allah,allah diyerek öldürdüğü müslüman kadına allah neden icabet etmedi , Afganistana , ırak a , lübnana neden yardım etmedi müslümanlara koşacağını ayetlerle söyleyen allah nerdeydi evet müslüman arkadaşlar cevabınız nedir bu olaylara.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bana göre de bu isimler büyüklerin masalllarından başka birşey değildir.

Benci düşünce masallara da hakimdir.

Benim tanrım senin tanrından üstündür !..

Benim masalım senin masalından doğrudur. !..

 

Müslüman, hristiyan, musevivi veya diğer dinlere inanan arkadaşlar varsa, Umarım onlar da, bütün dinlerin birer masal olduğunu görürler. Masalları ve masal kahramanlarını insan hayatının ve toplum düzeninin kaynağı olarak almanın getirdiği ve getireceği adaletsizlikleri, acıları, saçmalıkları anlarlar umarım..

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Müslüman, hristiyan, musevivi veya diğer dinlere inanan arkadaşlar varsa, Umarım onlar da, bütün dinlerin birer masal olduğunu görürler. Masalları ve masal kahramanlarını insan hayatının ve toplum düzeninin kaynağı olarak almanın getirdiği ve getireceği adaletsizlikleri, acıları, saçmalıkları anlarlar umarım..

 

Çok doğru brain işte işin özeti eline sağlık.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Mesela onu yaratanda allahtan cumlesinden cikip bana bilimsel kanitlar sunsaniz

Bıkmadan usanmadan bu soruya yine aynı cevabı veriyorum..

Bir şeyin varlığı illaki direkt algılanacak diye bir şart yok..

Dağın ardındaki sesten bahsettim..

Bir dağın ardından ses geliyorsa orada bir ses kaynağı vardır..

Kainattaki bilinçli yapı, bilinç sahibinin olduğunun kanıtıdır..

Ama siz kainatı bilinçli bir yapı olark değil, tesadüi bir yapı olarak ele aldığınız için, o sesi yani dağın ardından gelen sesi reddediyorsunuz, oradan ses falkan gelmiyor diyorsunuz...

Bütün mesele kainatı iyi okumak ve anlamak..

Bir protein molekülünün, kendi kendine oluşma olasılığının 10 üzeri 300 olduğu bilgisi bile tek başına tasarımın ıspatıdır..

Kaldıki geride binlerce ekanizma vardır ve aynı anda aynı yerde oluşmaları gerekiyorki canlılık kopmadan sürsün..

 

 

Saygılar..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir dağın ardından ses geliyorsa orada bir ses kaynağı vardır..

 

Ses gerçek bir agılamadır, yani kanıtı direkt kendisidir, kaynağını bulmaya gerek yok, zaten sesi duyuyorsun. Daha neyini ispatlayacaksın. Ses madde ve enerjisinden çıkar, bu ikisi yoksa ses çıkmaz. Kanıtıda sesin kendisidir.

 

Kainattaki bilinçli yapı, bilinç sahibinin olduğunun kanıtıdır..

 

Bu kanıt değil, varsayımdır. Çünkü kanıtlanmamıştır.

 

Bir protein molekülünün, kendi kendine oluşma olasılığının 10 üzeri 300 olduğu bilgisi bile tek başına tasarımın ıspatıdır..

 

Bir proteinin bile oluşma olasılığı bu kadar yüksek rakamlarla ifade ediliyorsa (ki kainat için bu olasılık çok kolaydır) bu kadar kudretli bir yaratıcının oluşma olasılığı tesadüflerden bile daha zordur. Bir proteinin oluşma olasılığı, bir Allah'ın oluşma olasılığından daha basittir.

 

Kaldıki geride binlerce mekanizma vardır ve aynı anda aynı yerde oluşmaları gerekiyorki canlılık kopmadan sürsün..

 

Aynı yerde aynı anda aynı şekilde oluşmaları konusunda bir delil yok. Neyin nasıl gerektiğini bilemiyoruz. Bu nedenle hiçbir doğru fikir sunamayız.

 

Bütün mesele kainatı iyi okumak ve anlamak..

 

Mümkün değil, kainat çok büyük, hakkında bildiğimiz çok az şey var.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

arkadaşlar sizi ben anlayamıyorum ya ALLAh ı somutlaştıryosunuz onlada kalmıyosunuz saygısızlık yapıp ki inanmayanlara saygı yok diye bir çoğunuz bas bas bağırır sen ALLAH ave onun peygamberi MUHAMMED MUSTAFA (s.a.v) saygısızlık yapıyosunuz içinizde nefret var ya inanamıyorum yani fizik mizik karıştırmışlar ben fizikte okuyorum arakdaşım ki bi çok fizikçi ateiste olsa teorik astrofizikçilerdir ALLAh ın varlığını kabul etmişlerdir bu adamlar sizin gibi burda safsatalara gülünç şeyler yazarak değil ıllarını vermişler evrene bakın arkadaşlar bakış açınız dünya gibi ama anlayana bu bakış açışı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bak ben sana yer cekimini kanitlarim

suyun kaldirma gucunu kanitlarim

Kimyasal maddeleri kanitlarim

dogadaki ozelliklerinide kanitlarim

La boheme benden dağın ardından gelen sesin kanıtını istiyorsun oysa bak sen yazmışsın o sesin kanıtlarını...

Ama tabi bu yazdıklarını yazdıldığı gibi algılarsan o sesi duyamazsın..

Herneyse arkadaşım..

Kanıt tüm kainat, bize sadece tefekkür kalıyor...

 

Ses gerçek bir agılamadır, yani kanıtı direkt kendisidir, kaynağını bulmaya gerek yok, zaten sesi duyuyorsun. Daha neyini ispatlayacaksın. Ses madde ve enerjisinden çıkar, bu ikisi yoksa ses çıkmaz. Kanıtıda sesin kendisidir.

Arkadaşım önce konuya vakıf olmak gerekir değil mi..

Ben sesin kaynağının varlığını anlatıyorum, sesi sonraya bırakıyorum..

Tasarımdan tasarlayıcıyı anlatmak için ses olayını örnek verdim..

Sende diyorsun ses kaynağına ıspatlamaya ne gerek var..:)

İyide o halde neden tartışıyırouzki..?

Sesi anlattığım nokta tasarımdır ki sizde bunu bir yerde kabul ettiniz, şöyle kabul ettiniz, tesadüf diye bir şey yok diyerek kabul ettiniz..

Tasadüf yoksa tasarım vardır üçüncü bir seçenek yok....

Bir protein molekülünün kendi kendine o hale gelemeyeceğini bilmin ve matematiğin desteğiyle belirtiyorum..

Sen kainat için kolay diyorsun...

10 rakamının sağına 300 tane sıfır atta bir oku, tabi sıfır atmaktan yorulmazsan..

 

 

Saygılar..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ben fizikte okuyorum arakdaşım ki bi çok fizikçi ateiste olsa teorik astrofizikçilerdir ALLAh ın varlığını kabul etmişlerdir bu adamlar sizin gibi burda safsatalara gülünç şeyler yazarak değil ıllarını vermişler evrene bakın arkadaşlar bakış açınız dünya gibi ama anlayana bu bakış açışı

 

master soul

 

Allah'ın (islam dini) varlığını bilimsel olarak kabul eden bir bilim adamı yok, bilim adamlarıda insandır, tabiki inançlarıda olabilecektir. Kavramları karıştırmayalım lütfen !

 

Kanıt tüm kainat, bize sadece tefekkür kalıyor...

 

xlark tades, kainat Allah'ın kanıtı değil, senin tefekkürüne ise zaten karışamayız, çünkü o senin inancın, nasıl olduğuna inanırsan öyledir senin için. Ama bize gerçeği göstermeyeceği için bir faydası olmaz. Kişisel olarak kalır.

 

Sesi anlattığım nokta tasarımdır ki sizde bunu bir yerde kabul ettiniz, şöyle kabul ettiniz, tesadüf diye bir şey yok diyerek kabul ettiniz..

 

sesi kanıtlamaya gerek yok, çünlü sesin madde ve enerjiden çıktığı kanıtlanmış zaten, her ses (duymak kanıttır) duyduğumuzda bunun kaynağının madde oldğunu daha önceki kesin kati kanıtlarımızdan biliyoruz.

 

Tasadüf yoksa tasarım vardır üçüncü bir seçenek yok....

 

Tesadüf yoksa, maddenin kabiliyeti vardır ve seçeneklere sınır koyamayız, çünkü bilmediğimiz şeylerde olabilir. Bildiklerimize göre hareket edeceksek zaten tasarlayıcının tasarlayıcısı olayı sizin mantığınızı bozuyor, iş inanca ve varsayıma kalıyor.

 

10 rakamının sağına 300 tane sıfır atta bir oku, tabi sıfır atmaktan yorulmazsan..

 

Bir okyanusa git (okyanıs kainatın içinde hiçlik kalır)

 

Kum tanelerini yan yana diz yorulmazsan, ki bunların atomlarını saymıyorum bile, atomları zaten hazır kum tanelerinin içinde, kolay olsun diye sen sadece kum tanelerini diz, bak bakalım 10 üzeri 300 çokmuymuş azmıymış kainata göre.

 

Bir protein molekülünün kendi kendine o hale gelemeyeceğini bilmin ve matematiğin desteğiyle belirtiyorum..

 

Kendin kendine meydana gelmiyor, belli fizik doğa madde etkileşimlerine göre meydana geliyor (denge). Nohutu bir bardak suya koyduğunuzda, doğa kanunlarına göre filizlenir yeşillerin kocaman olur. Maddenin ve doğanın yeteneği buradadır. Daha nasıl bir kanıt olsunki, gözünüzün önünde herşeyi yapan geliştiren madde ve doğa. Madde ötesi varsayımdır ve insanlar tarafından bilinemez, bilindiğine dair hiçbir belirti yoktur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kum tanelerini yan yana diz yorulmazsan, ki bunların atomlarını saymıyorum bile, atomları zaten hazır kum tanelerinin içinde, kolay olsun diye sen sadece kum tanelerini diz, bak bakalım 10 üzeri 300 çokmuymuş azmıymış kainata göre.

 

:clover:

 

Sevgili TARAFSIZ, yazılarını alıntıladığın arkadaşlar,

 

Allah adını verdikleri, görünmeyen, duyulmayan, hissedilmeyen, koklanmayan, dokunulmayan, sezinlenmeyen, şeyin ezeli olabileceği hiçbir destkleyici bilgi, belirti, ipucu olmadan inananırlar, ama insan oğlunun var etmeyi ve yoketmeyi başaramdığı maddenin ezeli olabileceğini anlamakta güçlük çekerler.

 

Sonsuz cennet ve sonsuz cehennem hayali kurarlar, ama sonsuzluğun yanında 10 üzeri 300'ün nokta kadar kalacağını göremezler.

 

Ne diyleim ki.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bu kadar *****lık bir arada durması gerçekten büyük bir mucize....maviş34 bence boşa uğraşıyorsun ...bunlar zatiii ALLAH biziz dicek seviyeye gelmişler deyuuuu.... :)

 

1. Allah diye birşeyin olmadığını savunan insanlar, Allah olmaya çalışmazlar.

2. Doğa Üstü bir Güce inananlar ve buna kısaca Tanrı/Allah vs, diyenlerin zaten böyle biriddiası yok.

3. Yani burada kimsesnin böyle bir iddiası olmadığı gibi, BEN TANRI'NIN ELÇİSİYİM diyenlere karşı çıkış var sadece.

Muhammed de, Doğa Üstü Güce KURAN'da Allah adını vermiş ve birçok yerde onula birlikte kendine inanılmasını ve itaat edilmesini şart koşmuş, böylelikle kendisini dolaylı olarak ilah düzeyine getirmiştir. Eğer Doğa Üstü bir Gücün varlığına inanıyorsan, Muhammed'e ve benzerlerine karşı çıkmak senin görevindir. Zira bizi suçladığın şeyi yapanın ta kendisi Muhammed'dir.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.