Φ kaan_bebeto Gönderi tarihi: 13 Nisan , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 13 Nisan , 2007 NEDEN VE NASIL YOK EDİYORUZ Eski çağlarda insanlar, beslenmek ve korunmak için hayvanları öldürüyorlardı. Ama yüzyıllar içinde insanın hayvanları öldürme nedenleri çok çeşitlendi ve giderek bir katliama dönüştü. Bugün var olan türlerin yüzde yirmisinin 21. yüzyılda yok olacağı tahmin ediliyor. Yanlış inançlar Hayvanlar konusunda insanlar, birçok yanlış ve boş inanca sahipler. Kendileri için yararlı pek çok hayvanı bu yanlış inançlar nedeniyle yok yere öldürüyorlar. Örneğin tarlaları, köyleri farelerden temizleyen baykuş, "uğursuz" olduğu yolundaki yanlış inanç nedeniyle öldürülüyor. Leşleri yiyerek hastalık ve mikropların çoğalmasını engelleyen sırtlanlar, "çirkin" oldukları gerekçesiyle yok ediliyor. Aynı biçimde kurt, karga, yılan, örümcek ve daha pek çok tür, yanlış inaçlar nedeniyle öldürülüyor. Korunmak içinÇok eski çağlardan beri insanlar korunmak amacıyla hayvanları yok ediyorlar. O günlerde insan, korkak ve korunmasız bir yaratıktı. Silahları ilkeldi ama zekası sayesinde kendisini tehdit eden hayvanları tuzağa düşürüp yok ediyordu. Tarih öncesi çağlardan kalma mağara resimlerinde, ilk insanların vahşi hayvanlara karşı düzenledikleri avlar sahnelenir. Oyun ve eğlence için İnsanlar, basit ve acımasız zevkler için yüzyıllardan beri hayvanlara doğalarına aykırı olarak davranıyor. Onlara ya işkence ediyor ya da öldürüyorlar. Roma İmparatorluğu döneminde aslan ve leoparlar arenalarda öldürülürdü. Günümüzde, horoz ve köpekler vahşice dövüştürülüyor. İspanya ve Meksika'daki boğa güreşlerinde yüzlerce boğa, acı çeke çeke yaşamını yitiriyor Savaşlar Savaşlarda atılan bombalar, kimyasal silahlar, hareket halindeki binlerce zırhlı araç ve asker, vahşi doğaya büyük zarar veriyor; buralarda yaşayan canlıların yaşam ortamlarını yakıp yıkıyor. Havayı kirlettiğimiz için Kirli hava yalnız insanların değil, hayvanların da zehirlenip ölmelerinin nedeni. Asit yağmurlarına neden oluyor, asit yağmurları da yeryüzündeki ormanların ölümüne... Ormanlar ise yaban hayvanların evi... Moda ve aksesuar için Kürkü için birçok türden binlerce hayvan öldürülüyor. Çanta, şapka, kemer ya da biblo yapmak için fillerden timsahlara, yılanlardan ceylanlara kadar birçok hayvan acımasızca yok ediliyor. Hem de yasadışı yollarla ve son derece acımasız yöntemler kullanılarak. Geçtiğimiz yıllarda Türkiye'de, kürkleri nedeniyle birçok tilki, doğaya bırakılan zehirli yemlerle öldürüldü. Soyları tükenme noktasına gelen, günümüzde koruma altına alınan karacalardan bir çoğu, ayaklarından baston yapmak için katledildi. Gösteriş için de yüzbinlerce hayvanın ölümüne neden oluyoruz. Yalnızca gösteriş için, soyu tükenme noktasına gelmiş olan kaplan, geyik, leopar gibi hayvanlar öldürülüyor. Bu hayvanların post, boynuz, diş gibi organlarıyla bazı insanlar evlerini süslüyor. Göl ve bataklıkları kuruttuğumuz için Devlet Su İşleri gibi bazı kurumlar, tarım arazisi kazanmak ve su rezervi elde etmek için göl ve bataklıkları kurutarak yaban hayvanların soylarının tükenmesine neden oluyor. Yurdumuzda yalnızca Hatay'daki Amik Gölü'nde yaşayan yılanboyun isimli kuşun soyu, gölün kurutulmasıyla yok oldu. Göl ve bataklık kurutma işlemi günümüzde de sürüyor. Tarım ilaçlarıyla Bitkilere zarar veren böcek, fare gibi canlılarla mücadele etmek için tarlalara atılan yapay gübreler ve zehirler, milyonlarca hayvanın da ölüm nedeni. Tarım ilaçları nedeniyle soyları tükenen hayvanlara en güzel örnek, kelaynaklar. Göçmen kuşlardan olan kelaynaklar, yazın Afrika'dan göç edip Urfa'nın Birecik ilçesine geliyorlardı. 1950'li yıllarda, bölgede 600 çiftten fazla kelaynak görülüyordu. Ama yine o yıllarda zararlı böcekler için kullanılmaya başlanan tarım ilaçları, kelaynakları da yok etti. Çünkü kelaynakların yiyeceğini bu zararlı böcekler oluşturuyordu. 1970'li yıllara gelindiğinde, kelaynakların sayısı 50'nin altına düşmüştü. Koruma altına alındılar ama, artık her şey için çok geçti. Bugün Birecik'teki koruma istasyonunda üretilmiş olan kelaynaklar, göç etme özelliklerini yitirmiş durumdalar. Avcılık İnsan yüzyıllardır avlanıyor. Ama avcılık hiçbir çağda 20. yüzyıldaki kadar katliam boyutlarına ulaşmadı. Günümüzde, Türkiye'de 4 milyon kayıtlı avcı olduğu sanılıyor. Hayvanların sayısı ise bu rakamın çok altında. Örneğin soyu tehlikede olan dikkuyrukların sayısı 15 bini geçmiyor. Ayı sayısı ise 2 bin civarında... Ormanları yakıp yıktığımız için Ormanlar doğal yaşamın en önemli alanları. Ama yakarak, keserek ormanları yok ediyor, dolayısıyla burada yaşayan böcekten ayıya, kelebekten kuşa kadar birçok hayvanın soyunun tükenmesine neden oluyoruz. Özellikle yaz mevsiminde Ege ve Akdeniz bölgelerinde çıkan yangınlar hayvanlara büyük zarar veriyor. Bu yangınlarda belki de hiç keşfedilmemiş türlerin son üyeleri de yanıp kül oluyor. Bilimsel deneyler Kobay sözcüğü, çoğu kişi için "laboratuvarda deney amacıyla kullanılan canlı" anlamına gelir. Ama bu sözcük, laboratuvarlarda deney amacıyla en çok kullanılan hayvan olan "kobay"dan kaynaklanır. Yaklaşık 30 santimetre boyundaki kobaylar çok kolay evcilleşirler. Güney Amerika kökenli bu hayvanların yaşamı laboratuvarda başlayıp, laboratuvarda biter. Kobayların yanı sıra, insanın fizyolojik yapısıyla benzer özellikler gösterdikleri için beyaz fareler, maymunlar, köpekler de çeşitli deneyler amacıyla laboratuvarlarda işkence görüyor ve öldürülüyor. Tropikal bölgelerde yaşayan birçok yılan, zehirleri alınmak üzere doğal ortamlarından koparılıp yok ediliyor. Otoyol kazaları Gelişen ulaşım sektörü, bütün doğal alanlardan otoyol geçmesine neden oldu. Hızlı giden taşıtlar bu yollarda birçok yaban hayvanın ölümüne neden oluyor. Otoyollarda yaptığınız gezilerde çevrenize dikkat edin! Aracınızın camına, özellikle yazın pek çok böcek çarparak ölecek. Yol kenarlarında araçların çarpması sonucu yaşamını yitirmiş birçok kedi, köpek, kirpi, yılan, kaplumbağa, kuş cesedi göreceksiniz. Uçakların pervaneleri ve jet motorları da yüzlerce kuşu öldürüyor Nüfus artışı İnsan nüfusunun hızlı artışı, hem insan hem hayvan hem de bitkiler açısından büyük tehlike. Çünkü artan insan nüfusu, doğa ve orman alanlarının tahrip edilmesine neden oluyor. Yeni kentler kuruluyor, yeni yollar yapılıyor, yeni tarlalar açılıyor. Orman alanları, sanayi tesisleri yapılmak için kesilip biçiliyor. Dolayısıyla hayvanlara yaşayacak yer kalmıyor. Örneğin "caretta caretta" türü denizkaplumbağaları, Fethiye ve Akdeniz koylarımızdaki kumsallara yumurtalarını gömerek çoğalırlar. Ama son 20 yıldır hızla gelişen turizm sektörü, Türkiye'nin bütün ıssız koylarının otellerle, güneşlenen insanlarla dolmasına neden oldu... Ticaret için Vahşi ve egzotik hayvan ticareti tüm dünyada olağanüstü boyutlarda. Bunun yanı sıra derisi, dişi, kürkü, kemikleri ve kabukları için, fillerden timsahlara, deniz kabuklularından tilkilere kadar, birçok türde hayvan acımasızca öldürülüyor. Örneğin tropik ülkelerde tuzaklarla yakalanan papağan, maymun gibi birçok tür, Türkiye'nin büyük illerindeki hayvan mağazalarında rahatlıkla satılıyor. DENİZKAPLUMBAĞALARI Soyu tehlikede olantürlerden biri. Sayıları hızla azalıyor. Bunun çeşitli nedenleri var. Birincisi, üreme alanları olan kumsalların insanlar tarafından tahrip edilmesi. İkinci neden, bazı türlerin etinin yenmesi. Üçüncü neden, ağları parçaladıkları gerekçesiyle balıkçılar tarafından öldürülmeleri. Bazı ülkelerde denizkaplumbağası kabukları turistik eşya olarak bile satılıyor. Anadolu balıkları alarm veriyor Gökçe, Akşehir İnci, Siraz, Kababurun, Kum balığı gibi sadece Anadolu’daki göl ve akarsularda yaşayan balıklar, sulak alan kaybı, barajlar, yabancı balık türlerinin gelişigüzel atılması ve aşırı kirlenme nedeniyle yok olma tehdidi altında... Orkidenin başını salep yaktı Her yıl 45-180 milyon arasında yabani orkide salep yapımında kullanılmak üzere doğadan toplandığı için günümüzde yalnızca 200 tane kaldı. Nesli Tükenmekte Olan Kelaynaklar Afrika'da Bugün kelaynaklar dünyanın en çok tehdit altında olan kuşlarından birisi. (Birecik Kelaynak Üretme İstasyonu'nun İnternet sitesinden) Kelaynaklar (Geronticus eremita) eskiden Türkiye’den Kuzey Afrika’ya, Arap Yarımadası’ndan Fas’a kadar çok geniş bir bölgede ürerlermiş. 17. yüzyılda Avrupa’nın ortasında, Alp Dağları’nda bile ürediği bilinmektedir. Fakat avcılık, üreme alanlarında rahatsız edilmeleri, yaşam alanlarının değişmesi ve beslenme alanlarında kullanılan zirai ilaçlardan zehirlenmeleri sonucunda sayılarında ciddi azalma ve dağılım gösterdikleri alanlarda daralma meydana gelmiştir. Bugün kelaynaklar dünyanın en çok tehdit altında olan kuşlarından birisi. Kelaynaklar Fas’ın güney batısında iki alanda, çok ufak bir koloni ile Suriye’de ve tüm Avrupa’da sadece Türkiye’de yaşamaktadırlar. İzlanda balina avına yeniden başlıyor İzlanda, ticari amaçla balina avına yeniden başlayacağını açıkladı. İzlanda hükümetinin açıklamasında, balina avına yeniden başlanmasının, soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalan türleri tehdit etmeyeceği belirtildi. Açıklamada balina avına ne zaman başlanacağına değinilmedi. İzlanda, balina avına 1990’da son vermişti. Akdeniz'de 350 fok kaldı Roma Bilgi ve İletişim Bölgesel Eylem Merkezi Direktörü Sergio Illuminato, Akdeniz havzasında 350 Akdeniz fokunun kaldığını ve korunma tedbirleri için yıllık 5 milyon avro bütçeye ihtiyaç olduğunu bildirdi. Tehlike çanları orkinoslar için çalıyor Akdeniz'in en önemli deniz zenginliklerinden biri olan orkinos balıkları, yasadışı avcılık sonucu tükenme noktasına geldi. Avlanan her fok için 60 dolar Kanada'da 325 bin fokun öldürüleceği av başladı. Avlanan her fok, 60 dolar demek FLAMİNGOLAR Kuşlar, yeryüzündeki en güzel canlı gruplarından biri. Bilim adamları, bugüne kadar 10 bin kuş türü tespit ettiklerini belirtiyorlar. Ama yaşam ortamlarının insanlarca yok edilmesi, sayılarını hızla azaltıyor. En zarif kuş türlerinden olan flamingoların uçuşunu izlemek ise olağanüstü bir deneyim. Flamingolar Sultan Sazlığı ve Tuz Gölü gibi tuzcul sulak alanlarda yaşıyorlar. KELEBEKLER Narin, korunmasız yapıları nedeniyle kelebekler, insanın doğaya verdiği zarardan en çok etkilenen böcek türü. Kanatlarının olağanüstü etkileyici renk kompozisyonlarıyla insanların eskiden beri ilgisini çeken kelebekten Türkiye'de 268 tür bulunuyor ANADOLU LEOPARI Anadolu leoparı, Türkiye'de yaşayan vahşi kedilerin en güzel örneklerinden biriydi. Ama yüzyıllar boyunca avlandı ve sayıları hızla azaldı. Anadolu leoparının son bireyleri, 1950'li yıllarda Dilek Yarımadası'nda ve 1970'li yılların başında Eskişehir çevresinde görüldü ve görüldüğü yerde de öldürüldü. O günden bu yana varlığından haber yok AKDENİZ FOKU Soyu tükenen her canlı, aslında insanın bir parçası. Onunla birlikte bir parçamızı da yitiriyoruz. Bu nedenle her insan, onu yaşatmak için çaba harcamalı. Yok olma sınırındaki bir başka hayvan türü de Akdeniz foku... Tanrıça yunus pigme suaygırı slender loris, dünyaya veda etmek üzere... Dünya ısınıyor, atmosfer, karalar ve denizler kirleniyor, birçok canlı türünün yaşamı da tehlikeye giriyor. Özellikle de memeli hayvanların yaşam alanı her geçen gün daralıyor. Dünya Koruma Birliği IUCN’nin geçen yılki tespitine göre tanımlanan 5 bin 416 memeli türünün yüzde 20’si yok olma tehdidiyle karşı karşıya. Son altı yılda büyük artış olmasa da bu tehdit sürüyor. Londra Zooloji Derneği, yok olma tehlikesi yaşayan hayvanları kamuoyuna tanıtmak amacıyla EDGE projesini başlattı. İlk aşamada 100 türü belirledi. En büyük tehdit altındaki 10 tür bu yıl mercek altına alınacak. Küresel ısınma ve çevre kirliliği sadece insanları tehdit etmiyor. Elbette binlerce diğer canlı türü de iklim değişikliklerinden ve yaşam alanlarının kirlenmesinden dolayı soylarının tükenmesi tehdidiyle karşı karşıya. Bu durumdan en çok etkilenenler de memeli hayvan türleri. Aralarında az bilinen ve çok ilginç türlerin de bulunduğu memelilerin tükenmesine karşı çalışma başlatanlardan biri de İngiltere’deki Londra Zooloji Derneği (ZSL) oldu. Dernek, EDGE (Evolutionarily Distinct and Globally Endangered) adını verdiği proje ve www.edgeofexistence.org internet sitesiyle yok olmanın eşiğindeki hayvanları kamuoyuna duyurmak ve destek toplamak istiyor. Önceliği bugüne kadar göz ardı edilen türlere veriyor. Bu amaçla öncelikle doğada en az örneği kalan 100 memeli türünü saptadılar. Bu 100 tür 15 Ocak’ta açıklandı. Aralarında pigme hipopotam, Yangtze yunusu, uzun kulaklı jerboanın da bulunduğu 10 türe ise projenin ilk çalışma yılı 2007’de özel ilgi gösterilecek. ZSL’den Dr. Jonathan Baillie, The Guardian gazetesine EDGE’in özel türlere odaklanan ilk küresel program olduğunu söyledi: "Dünyanın en olağanüstü türlerini korumak için çalışacağız. Aralarında kibrit kutusu büyüklüğünde yarasalar, yumurta bırakan memeliler ve zehirli dev kemirgenler var. Liste başındaki Yangtze yunusu için ekibimiz Çin’e gitti, tek yunusa rastlamadı. Yok olmanın eşiğinde. Bu türlerden birini bile kaybetmek insanlık için Mona Lisa tablosunu kaybetmek kadar büyük kayıp, hiçbirinin yeri doldurulamaz." EN AZ ÖRNEĞİ KALAN TÜRLER 100 türlük liste hazırlanırken, yakın türü en az kalan memeliler seçildi. Bu yolla hangi türlerin uzun süre bağımsız olarak evrimleştiği de tespit edildi. Daha sonra bu türler Dünya Koruma Örgütü IUCN’in "Kırmızı Liste"siyle karşılaştırıldı ve en öncelikli 10 tür belirlendi. Bunların bir kısmı ulaşılmaz bölgelerde yaşadıkları ya da araştırmacıların ilgisini çekmedikleri için çok az biliniyordu. Proje kapsamında türleri korumak için geliştirilen çözümler ve ne yapılması gerektiği kamuoyuyla paylaşılacak. ZSL, yerel araştırmacıların işbirliğiyle geliştireceği planları web sitesinde duyuracak. Çevreye duyarlı kişiler projelere bağışta bulunabilecek. Ayrıca son gelişmeler de araştırmacıların blogları sayesinde günü gününe takip edilebilecek. DURUMU EN KRİTİK 10 MEMELİ Yangtze Nehri yunusu, uzun gagalı ekidna, Hispaniola solenodonu, çift hörgüçlü deve, pigme su aygırı, slender loris, hirola, uzun kulaklı jerboa, altın sokumlu hortumlu fare, Bumblebee yarasası. İndri: Bu lemur türü Malgaş halkınca kutsal kabul ediliyor. Ormanlarla birlikte yok olma tehdidiyle karşı karşıya. İndriler kilometrelerce uzaktan duyulan çığlığıyla meşhur. SADECE MADAGASKAR’DA YAŞAYAN İKİ TÜR Altın taçlı sifaka: Madagaskar’da en seyrek bulunan lemur türü. 1988’de keşfedildi. Bölgede açılan altın madeni bu türü tehdit ediyor. SLENDER LORIS Sadece Hint Okyanusu’ndaki Sri Lanka Adası’nın güneyinde yaşayan bu memeli türünün boyu 11 ila 17 cm, ağırlığı 103 ila 172 gram. Bir insanın başparmağı büyüklüğündeki slender loris vücuduna göre kocaman yuvarlak gözleri sayesinde karanlıkta çok iyi görüyor. Sri Lanka ormanlarının tarım alanı açmak için yok edilmesi ve geleneksel tıpta kullanılmak üzere avlanılması nedeniyle türü yok olmak üzere. Foto: AP Pigme SUAYGIRI 1,5 ila 1,75 metre boyundaki ve 160 ila 270 kilo ağırlığındaki pigme suaygırı bugün sadece Batı Afrika’daki birkaç ülkede yaşıyor. Birbirinden ayrı alanlarda yaşayan 2 ila 3 bin örneği hálá hayatta. Nijerya’daki son örneklerinin de tükendiği ve sadece Liberya ile Sierra Leone’de yaşadığı tahmin ediliyor. YANGTZE YUNUSU Sadece Yangtze Nehri’nde yaşayan bu yunus türünün hiçbir yakın akrabası yok. 20 milyon yıl önce geçirdiği evrimle diğer yunus türlerinden ayrılmış. Çin efsanelerine göre, Baiji yunusu boğulduktan sonra yeniden hayata gelen bir prenses. Yangtze Tanrıçaları diyorlar onlara. Son 30 yılda soyu hızla tükendi. 2006 sonunda Yangtze Nehri’ndeki altı haftalık aramada tek örneğine rastlanamadı. Fotoğraftaki Qi qi isimli yunus ise Çin’in Wuhan kentindeki akvaryumda 22 yıl yaşadı, 2002’de öldü. UZUN KULAKLI JERBOA Fare benzeri bu kemirgen Moğolistan ve Çin’in belli bölgelerinde yaşıyor. Hakkında çok az bilimsel veri var. En önemli özelliği kulaklarının kafasından üçte bir oranında daha büyük olması. Bu özelliğiyle, dünyanın vücuduna göre en büyük kulaklara sahip hayvanı. TÜKENEN TÜRLERİ KORUMADA ÖNCELİKLİ ÜÇ AMAÇ EDGE Programı, dünyanın evrimsel olarak en farklı türlerinin soyunun tükenmesini önlemeyi hedefliyor. İlk amaç, tehlikeyi duyurmak. Fil, gergedan gibi iri türlerin yok olma tehdidiyle karşı karşıya olduğu bilinse de diğer birçok türün tehdit altında olduğu fark edilmiyor. İkinci amaç, bu türleri doğal yaşam alanları içinde incelemek. Ancak, bu yolla asıl tehditleri belirleyip koruma yöntemlerinin saptanacağına inanılıyor. Koruma programları sahadaki araştırmacıların tavsiyesi, kılavuzluğuyla uygulanacak. Üçüncü amaç, yerel toplulukları gözetmek. Doğal kaynakları korumalarını sağlamak. Telli turnalar Türkiye'yi terk etti Anadolu türkülerinin en önemli motiflerinden olan, bir zamanlar sürüler halinde gelen göçmen telli turnalardan günümüzde yalnızca 11'i üreme alanı olarak Türkiye'yi seçiyor. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir birce Gönderi tarihi: 13 Nisan , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 13 Nisan , 2007 NEDEN VE NASIL YOK EDİYORUZ Eski çağlarda insanlar, beslenmek ve korunmak için hayvanları öldürüyorlardı. Ama yüzyıllar içinde insanın hayvanları öldürme nedenleri çok çeşitlendi ve giderek bir katliama dönüştü. Bugün var olan türlerin yüzde yirmisinin 21. yüzyılda yok olacağı tahmin ediliyor. Bilimsel deneyler Kobay sözcüğü, çoğu kişi için "laboratuvarda deney amacıyla kullanılan canlı" anlamına gelir. Ama bu sözcük, laboratuvarlarda deney amacıyla en çok kullanılan hayvan olan "kobay"dan kaynaklanır. Yaklaşık 30 santimetre boyundaki kobaylar çok kolay evcilleşirler. Güney Amerika kökenli bu hayvanların yaşamı laboratuvarda başlayıp, laboratuvarda biter. Kobayların yanı sıra, insanın fizyolojik yapısıyla benzer özellikler gösterdikleri için beyaz fareler, maymunlar, köpekler de çeşitli deneyler amacıyla laboratuvarlarda işkence görüyor ve öldürülüyor. Tropikal bölgelerde yaşayan birçok yılan, zehirleri alınmak üzere doğal ortamlarından koparılıp yok ediliyor. Deniz hıyarının özellikle Japonya ve Tayland gibi Uzak Doğu ülkelerinde ilaç sanayisinde de kullanıldığına işaret eden Prof. Dr. Alpaslan, Avustralya ve ABD’de karada yaşayan zehirli yılanlardaki gibi zehirli deniz yılanlarından zehir alınarak serum elde edildiğini anlattı. Prof. Dr. Alpaslan, ABD kıyılarında yaşayan "At Nalı" yengecinin kanında bulunan "Siyanin" maddesinin çocuk felci hastalığında tedavi amaçlı kullanıldığını, yengecin kanının alınıp tekrar doğal ortamına bırakılması halinde bünyesinde söz konusu maddenin kendiliğinden oluştuğunu kaydetti. Kertenkele, şeker hastalarının umudu oldu: ABD’nin Arizona bölgesinde yaşayan ve Gila adı verilen zehirli bir kertenkele cinsi, şeker hastalarının umudu oldu. Lilly adlı ilaç şirketinden yapılan açıklamada, şeker hastalarına faydalı olacağı için bu kertenkelenin zehrinden ilaç imal edildiği bildirildi. ~~~ Hayvanların ürün geliştirme sürecinde deneysel amaçlarla kullanılmasına karşı gelişen bilinç, hayvan haklarının ve tüketici haklarının kesiştiği önemli bir kavşak noktası oldu. Yılda 3 milyonun üzerinde hayvan ürün geliştirme sürecindeki deneylerde katlediliyor, yani her saniyede 3 hayvan bu sebeple hayatını kaybediyor. Önceleri hayvanların deneylerde kullanılması özellikle de "insan sağlığı" öne sürülerek mutlak kabul görmekteydi. Ama sonradan anlaşıldı ki, aslında insan metobolizması ve hayvan metobolizması benzerliklerine karşın ciddi de farklılıklar arz ediyor. Bu sebeple hayvanların deneysel süreçlerde kullanılması ile sağlanan veriler insan sağlığı için hiç de yol gösterici olmuyor. Bir tavşanın tepki vermediği bir ilaca bir insan vücudu ciddi tepki verebiliyor. Ya da tam tersi. Bunun en somut örneği de AIDS araştırmaları. AIDS araştırmaları göstermektedir ki, AIDS'e karşı geliştirilecek bir savunma modeli hayvanlarda ve insanlarda aynı sonuçları doğurmuyor. AIDS virüsü ile yaşayan maymunların ya da AIDS'e karşı geliştirilen ilaçlara olumlu cevap veren farelerin durumu buna iyi birer örnek. Konuyla ilgili bir veri daha sunalım. Her yıl Avrupa Birliği'nde 1 milyon insan besin zehirlenmesi ya da işlenmiş besinlerin yan etkileri sebebi ile hayatını kaybediyor. Bu besinlerin önemlice bir bölümü üretim aşamasında hayvanlarda test edilmiş besinler ve hayvanlarda yapılan testlerde herhangi bir soruna rastlanmamış. İlaçlara gelince durum veriler daha da irkiltici. Çünkü insanlar üzerinde ciddi yan etkiler gösteren ilaçların % 80'i hayvanlardaki testlerde başarılı klinik sonuçlar ortaya koyuyor. İşin acı yanı da tüm bu gerçeklerin bilinmesine karşın, hayvanların hala deney sürecinde kullanılmasının en temel sebebi, firmaların kendilerine açılacak davalarda hayvan testlerini bir savunma argümanı olarak kullanmak istemeleri. Yani "biz bunu test ettik ve bu testlerde olumsuz bir sonuçla karşılaşmadık" itirazı. Pekiyi deney sürecinde kullanılan bu kurbanlara ne'oluyor? Tüm rahatsız ediciliğine karşı gerçeği açık açık yazmak lazım. Öldürülüyorlar. Yani hayvanlar tamamen laboratuvar ortamında çöpe atılan bir deney tüpü muamelesine maruz kalıyorlar. Deney sürecinde yaşanan stres, acı, korku ve can yakıcı bir çok operasyon da cabası. Bu sebeple Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin Hayvan Hakları Birliği tarafından revize edilen yeni versiyonunda da "hayvanlar üzerinde yapılan deneyler""in yasaklanması isteniyor. Hayvan dostu ve bilinçli tüketici olarak ne yapmamız gerekiyor? Tepkimizi belli etmek, alışverişlerimizde olabildiğince hayvanlar üzerinde test edilmemiş ürünleri tercih etmek uygun bir başlangıç olacaktır. Ama tabii ki bu yeterli değil. Bu türden üretimde bulunan firmalara toplu olarak tepkiler dile getirilmediği sürece bu kirli ve kanlı işin önüne geçmek oldukça zor. Ama toplu protestolar ve toplu satın almama reaksiyonları eminiz ki sağlıktan, sevgiden önce kar diyen bu kuruluşların sosyal sorumluluklarını keskin bir şekilde hatırlamalarına yardımcı olacaktır. Bu yazıyı okuduğunuz süre boyunca 540 hayvan daha ürün geliştirme sürecindeki deneylerde katledildi. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ zeyynepp Gönderi tarihi: 14 Nisan , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 14 Nisan , 2007 bi biyoloji öğrencisi olarak çok beğendim yazını çok ilgimi çekti paylaşım için tşk... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ kaan_bebeto Gönderi tarihi: 20 Nisan , 2007 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 20 Nisan , 2007 birilerinin ilgisini çektiyse ne mutlu bana veya konuları açanlara ..saolun hepiniz... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir birce Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 28 Nisan , 2007 NEDEN VE NASIL YOK EDİYORUZ Oyun ve eğlence için İnsanlar, basit ve acımasız zevkler için yüzyıllardan beri hayvanlara doğalarına aykırı olarak davranıyor. Onlara ya işkence ediyor ya da öldürüyorlar. Roma İmparatorluğu döneminde aslan ve leoparlar arenalarda öldürülürdü. Günümüzde, horoz ve köpekler vahşice dövüştürülüyor. İspanya ve Meksika'daki boğa güreşlerinde yüzlerce boğa, acı çeke çeke yaşamını yitiriyor YANGTZE YUNUSU Sadece Yangtze Nehri’nde yaşayan bu yunus türünün hiçbir yakın akrabası yok. 20 milyon yıl önce geçirdiği evrimle diğer yunus türlerinden ayrılmış. Çin efsanelerine göre, Baiji yunusu boğulduktan sonra yeniden hayata gelen bir prenses. Yangtze Tanrıçaları diyorlar onlara. Son 30 yılda soyu hızla tükendi. 2006 sonunda Yangtze Nehri’ndeki altı haftalık aramada tek örneğine rastlanamadı. Fotoğraftaki Qi qi isimli yunus ise Çin’in Wuhan kentindeki akvaryumda 22 yıl yaşadı, 2002’de öldü. Japonlar ile Çinlileri seviyoruz ama hayvanları katletmelerinden nefret ediyoruz Geçen haftaki, Japonların yunus katliamı yazısı, hiç abartmıyorum infial uyandırdı. Gelen protesto mesajlarının haddi hesabı yok. Çatacak, bağırıp çağıracak hedef merci arıyorlar. Ve bir de istek yapanlar var. Japonların Antarktika’daki balinaları katletmesi; Çinlilerin yerlere çarpa çarpa sersemlettikleri kedi ve köpekleri diri diri yüzmesi... Hayvanseverler hepsi yazılsın istiyor. Çünkü bunlar artık birer rivayet değil. O zulüm manzaralarının videoları internette dolaştıkça gaddarlığa duyulan isyan da büyüyor. Evet Çinliler yılda 2 milyon kedi ve köpeği diri diri yüzüp, kürklerini aklınızın almayacağı ürünlerin arasına sokuşturuyor. Japonlar da her yıl bin kadar balinayı lüzumsuz yere öldürüyor. Lüzumsuz, çünkü Japonların balina eti yediği yok. Ancak Japonya’da balina avına ilişmek bir tabu. Resmi söyleme göre, balina demek Japon kültürü demek. Balina avına karşı geliyorsan, gayrı milli bir unsursun. Gayet paradoksal bir durum da söz konusu. Çinliler köpek katlederken, Japonlar balina etinden köpek maması yapıyor. İyi mi? Kürk mantonuzu, çanta ya da bilmemhangi aksesuvarınızı boşverin. Çocuğunuza aldığınız Çin işi oyuncağa bakın. Sahici gibi duran kedi yavrusu köpek kürkünden yapılmış olabilir. Uydurmuyorum. Avrupa Parlamentosu’ndan İskoçya milletvekili Struan Stevenson, etiketinde "Hayvan yan ürünü Çin malı" yazılı oyuncak kedinin kürküne DNA testi yaptırıyor ve laboratuvar raporunda şöyle yazıyor: Halis köpek kürküdür Ayşe ÖZEK KARASU/ Kaynak:Hürriyet ~~~~ gecende burda forum da Türkce Haberler de yer alan bir haber dikatimi cekmisdi.. Binlerce insanın göstermediği merhameti bir at gösterdi http://www.hurriyet.com.tr/dunya/6342409.asp?m=1 birkac dakika eglence icin...? ve bu olanlari kinarken bugün gözüme ilisen bir haberle karsilasdim, ve ne düsünecegimi bilemedim... Ege Bölgesi'nde Boğa Güreşi Sezonu Başlıyor Ege Bölgesi'nin yaz eğlenceleri arasında yer alan ve hayır işleri amacıyla yıllardır devam eden boğa güreşleri, pazar günü Aydın'ın Sultanhisar ilçesinde başlıyor. İlçeye bağlı Malgaç Mustafa köyünün içme suyu yararına düzenlenecek güreşlere Aydın, Muğla ve İzmir'in köy ve beldelerinden 200 pehlivan boğanın davet edildiği bildirildi. (Cihan Haber Ajansı) 25.04.2007 /Haberler.com ' dan alintilar saygilar Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir ali0_1 Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 9 Mayıs , 2007 Eziyet niyedir; eziyet??? Kurban kesmenin de balık tutmanın da hayvan beslemenin de adabı vardır... Sevgi mi yok insanlarda ne!!! Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Rapper_volki Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 2 Ekim , 2007 Eziyet niyedir; eziyet??? Kurban kesmenin de balık tutmanın da hayvan beslemenin de adabı vardır... Sevgi mi yok insanlarda ne!!! olabilir insanlarda sevgi olmayabilir Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir birce Gönderi tarihi: 31 Temmuz , 2008 Paylaş Gönderi tarihi: 31 Temmuz , 2008 ...Muğla’da boğa güreşi VAHŞETİ ! İspanya’dan gelen Boğa güreşi görüntülerle alışıktık. Ama Türkiye’de yapınca, İspanya gibi olmuyor.. İspanyol arenalarındaki vahşeti geride bırakan görüntüler Muğla'dan geldi. Arenada bir boğanın boynu kırıldı, diğer boğa arenanın ortasına dalıp yerle bir etti! Muğla'nın Bayır beldesinde düzenlenen boğa güreşlerinde ‘Ağalık' için güreşen ‘Ersen Martin’ adlı boğanın arenada boynuzu kırıldı. Kanlar içinde kalan boğa arenadan çıkarıldı. Saha içine dalan, oldukça büyük öfkeli bir başka boğa ise, görevlilerden 34 yaşındaki Mustafa Korkmaz'ın üzerinden geçti. Boynu, kaburgaları ve kolu ezilen, omzu çıkan Korkmaz, hastaneye kaldırıldı. Öfkeli boğa, görevliler tarafından ip, sopa, tekme ve yumruklarla kıyasıya dövüldü, kan revan içinde kaldı. Talat Bozkurt'un yetiştirdiği ‘Küçük Efe’ ile Arif Tekeli'nin yetiştirdiği ‘Ersen Martin’ adlı boğalar ağalık için arenaya çıktı. 40 derece sıcağın altındaki güreşlerde, 2 boğa da uzun süre pes etmedi. ‘Ersen Martin' adlı boğanın boynuzu aldığı darbelerle kırıldı. Kanlar içinde kalan boğa, kaçtı. Ağalık kategorisinde birinciliği ‘Küçük Efe' elde edince, sahibine 3 bin YTL para ödülü verildi. Talat Bozkurt, boğasının boynuzlarını öpüp kutladı. BOĞA BİR KİŞİNİN ÜZERİNDEN GEÇTİ Güreşlerde, zaman zaman seyircilerin arasına dalan öfkeli boğalar tehlike yarattı. Sahibi tarafından durdurulamayan bir boğa, aniden etrafına saldırıp saha görevlilerinden birini sürükledi. Ardından Mustafa Korkmaz adlı görevlinin üzerinden geçen boğa dehşet saçtı. Boynu, kaburgaları ve kolu ezilen, omzu çıkan Mustafa Korkmaz, ambulansla Muğla Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Kızgın boğa görevliler tarafından ip, sopa, tekme ve yumruklarla kıyasıya dövüldü. Öfkeli boğanın dövülerek kan revan içinde bırakılmasına bazı seyirciler ile turistler tepki gösterdi. Bayır Belediye Başkanı AKP'li Hamdi Algan, güreşleri düzenlemekteki amaçlarının beldeye ekonomik destek sağlamak olduğunu belirtti. 30 bin YTL para ödülü dağıtıldığını kaydeden Başkan Algan, “Sıcakların etkisiyle boğalar bazen kontrolden çıkabiliyor. Küçük bir kaza atlattık. Arkadaşımızın sağlık durumu iyi. Buradan elde edilecek gelirle okulumuza bilgisayar ve fen laboratuarı kuracağız” dedi. Diger resimleri koymayim... Saygilar Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir birce Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2008 Paylaş Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2008 ...Dünyanın yaygın kuş türleri yok oluyor Dünyadaki yaygın kuş türlerinin çoğunun sayısının son yıllarda giderek azaldığı, bunun küresel çevre koşullarının kötüleşmesinin ve biyolojik çeşitlilikte bir krizin işareti olduğu bildirildi. AA - BirdLife International örgütü yöneticisi Mike Rands, "Kuşların, doğru ve kolay okunabilir bir çevre barometresi olduğu ve mevcut yaşam biçimimizin dünyanın biyolojik çeşitliliği üzerinde yarattığı baskıyı açık biçimde görme imkanı tanıdığı" belirtildi. Çevre koruma örgütünün raporunda, endüstriyel tarım ve balıkçılık, istilacı türlerin yayılımı, doğal orman alanlarının azalması ve yerlerini tek kültürlü bitki örtülerinin almasının kuşları tehdit ettiği belirtildi. Mike Rands, uzun vadede iklim değişiminin kuşlar üzerindeki en önemli tehdit olacağını kaydetti. BirdLife raporuna göre; -Avrupa’da yaygın olarak görülen kuşların yüzde 45’i yok oldu. -Avustralya’da yerli kuşların popülasyonunda yüzyılın son çeyreğinde yüzde 81 oranında azalma görüldü. -Kuzey Amerika’da, 20 kuş türünün sayısı son 40 yılda yarıya indi. -Latin Amerika’nın en yaygın türlerinden kardinal kuşu, şu anda türü tehdit altındaki hayvanlar arasında sayılıyor. -Asya’da, sayıları 16 yıl önce milyonları bulan akbabalar, yüzde 99,9 oranında azaldı. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2008 Paylaş Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2008 .. .Diger resimleri koymayim... Maalesef insanlıktan nasibini almamış bazı insanların yaşadığı bir memlekette yaşıyoruz. Bunun gibi vahşice olmasa da günlük hayatta bu anlayışta örneklere hergün rastlamaktayız; yolda giderken önüne çıkan kediye tekme sallamak, köpeklere sopayla vurmak gibi... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Dogrucudavut Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2008 Paylaş Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2008 .. .-Asya?da, sayıları 16 yıl önce milyonları bulan akbabalar, yüzde 99,9 oranında azaldı. Ülkemizde yaylalarda keklik gibi bir çok tür vardı eskiden. Küresel ısınma yüzünden değişen ekolojik şartlar ve bilinçsiz avlanma ( ne demekse o da ayrı konu ) yüzünden keklik yok artık bir çok yerde. Bir de bunları avlayanlar demez mi ya "bu kuşlar nereye gitti vuracak birşey kalmadı"!! Kimsenin umrunda değil maalesef! Evsel atıklarınızı ayırın diyor bazı belediyeler, ama millet duyarsız."Tüket, At", "bana ne! dünyayı ben mi kurtaracağım" diyenlerin kendi çocuğunun, torununun gelecekleri adına konuya duyarlılık göstermeleri gerek artık, gidişat kötü! Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir birce Gönderi tarihi: 10 Şubat , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 10 Şubat , 2009 Lezzeti Yüzünden Nesli Tükeniyor Bilim Adamları Kurbağa Bacaklarına Artan İlgi Nedeniyle Kurbağa Neslinin Tükenme Tehlikesi ile Karşı Karşıya Kaldığı Uyarısını Yaptı. Bilim adamları kurbağa bacaklarına artan ilgi nedeniyle kurbağa neslinin tükenme tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı uyarısını yaptı. Russia Today televizyonunda yer alan haberde, dünyada özellikle Fransızların lezzetli yiyeceği olarak bilinen kurbağa bacaklarının geniş çapta tüketilmesinin kurbağa neslinin tükenmesine yol açtığı belirtildi. Kurbağa ayakları ile beslenmenin çağdaşlık ve damak tadını bilen birisi olma gibi bir ayrıcalık işareti olduğunu belirten Russia Today küresel yeni modanın kurbağa neslinin sonunu hazırladığını belirtti. Avustralya Adelaide Üniversitesi araştırmacıların yaptığı çalışmaya göre, kurbağaların yıllık küresel ticareti 200 milyon ile bir milyar adet arasında değişiyor. Bilim adamları kurbağalarbelirtiyorın bu düzeyde tüketiminin dünya üzerinde 100 türün yok olmasına neden olduğunu ve sayının 3 bin türe kadar yükselebileceğinden endişelendiklerini . Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ bursercan Gönderi tarihi: 10 Şubat , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 10 Şubat , 2009 ya bu dogaya zarar veren tek canlı bızız bence.her yonden her bos buldugumuz yerden saldırıyoruz.sımdı de bundan oncede bundan sonrada bu hep boyle devam edecek-tır. oyle tahmın edıyorum kı kıyametın koptugu gun ınsanların bırbırını yemeye basladıgı gun olarak nıtelendırılıyordur.zombıe flımıne benzer bır bırsey olacaktır.ama asla flımdekı gıbı son bulmayacaktır ben yarın köpek kuyrugu yıyecegım.o gun tv de gordum kızartması cok guzel oluyormus pekı arkadaslar ya sız bıldıgınız guzel tadlar varsa lutfen paylasın hemen yarın gıdıp marketten alayım. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ LaRsiE_ Gönderi tarihi: 10 Şubat , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 10 Şubat , 2009 ya bu dogaya zarar veren tek canlı bızız bence.her yonden her bos buldugumuz yerden saldırıyoruz.sımdı de bundan oncede bundan sonrada bu hep boyle devam edecek-tır. oyle tahmın edıyorum kı kıyametın koptugu gun ınsanların bırbırını yemeye basladıgı gun olarak nıtelendırılıyordur.zombıe flımıne benzer bır bırsey olacaktır.ama asla flımdekı gıbı son bulmayacaktır ben yarın köpek kuyrugu yıyecegım.o gun tv de gordum kızartması cok guzel oluyormus pekı arkadaslar ya sız bıldıgınız guzel tadlar varsa lutfen paylasın hemen yarın gıdıp marketten alayım. japonlar tavuk tırnağı ve sümüklü böcek yiyolar iyi protein varmıs sende ye tadı güzelmi bak bakim Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ bursercan Gönderi tarihi: 10 Şubat , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 10 Şubat , 2009 hımm onları bızım memlekette ancak ısmını soyleyebılırsın ulasılmaz yemekler onlar japonlar zaten gerı donusum kutusuna benzıyorlar.atık olan maddelerı yenıden dogaya kazandırıyorlar :Dhıc bır urunu zıyan etmıyorlar.ah canımm bak bocek ylda kalmıs du ben mıdeme atıyımda orda kalsın :Dbarı ıse yarasın bocek bu arada hosgeldın larsıe Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir Yakisikli Gönderi tarihi: 10 Şubat , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 10 Şubat , 2009 Hersey moda ugruna.. dunyada okadar guzel yicecek ve besin kaynaklari varken birileri gider kurbaga bacagini yemek diye onumuze koyar sunumunu yapar digeri gider salyangoz dolmasi yapar lezziz diye yemegini over digeri kedi kopek kesip onu getirir yemek diye.. Damak tadimiz bukadarmi bozuldu bizim ).. Tamam zevkler ve renkler tartisilmaz diyoruz ama bir noktaya kadar Tabiyatta insan oglunun yiyecegi besin maddeleri vardir yemeyecegi besinler ... Fransiz damak tadi ve cin damak tadini anlamis degilim anlamadigimada seviniyorum aslinda.. Ama olan o zavalli hayvanciklara oluyor.. Bir ara bir yazi okumustum fransanin unlu ahcisi yillardir fransiz sosyetesine kopek mamasini yediriyormus ve bu yemegin ismini tabi degistirmis yemek bayagi bir ragbet gormus sosyete cevresinde.. Acaba bizim sosyetedede gorurmu boyle bir ragbet... Saygilar Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ bursercan Gönderi tarihi: 10 Şubat , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 10 Şubat , 2009 haın derler ya carsambanın gelısı salıdan bellı olurya o mısal(deyımı yanlıs soylemıs olabılırım bırınız caktırmadan duzeltsın bkaıyım )gun gelecek soframızda o da olacak dedım ya ınsan etını de beklıyorum ben. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir birce Gönderi tarihi: 30 Ekim , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 30 Ekim , 2009 Uluslararası Doğayı Koruma Birliği'nin "kırmızı liste"sine giren birçok hayvan ve bitki bulunuyor. Kırmızı listeye girmek demek artık bu türlere rastlanmıyor anlamına geliyor. İşte insanoğlunun acımasızca yıktığı doğada yaşam alanı bulamayan ve artık "kayıp tür" olarak değerlendirilen türler... ... Baiji Yunusu ...Altın Kurbağa ... Havai Kargası ...Pachnodus velutinus ...Poo-uli kuşu ...Eğri boynuzlu ceylan ...Spix's papağanı Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ zeyynepp Gönderi tarihi: 1 Kasım , 2009 Paylaş Gönderi tarihi: 1 Kasım , 2009 tüm bunların sorumlusu %90 biziz Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ kaan_bebeto Gönderi tarihi: 17 Mart , 2012 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 17 Mart , 2012 Nesli tükendiği düşünülen bir Japon somon balığı türü, 70 yıl sonra Fuji Dağı yakınlarındaki bir gölde yeniden ortaya çıktı. Nesli tükendiği düşünülen bir Japon somon balığı türü, 70 yıl sonra Fuji Dağı yakınlarındaki bir gölde yeniden ortaya çıktı. 'Japonya daki Kyoto Üniversitesinden Tetsuji Nakabo, bu balık türünün ülkenin orta kesimlerindeki Saiko Gölü'nde yaşamını sürdürdüğünü tespit etti. Hükümet de nesli tükenen balıklar listesinde yer alan tatlısu somon türüne ilişkin bu iddianın araştırılacağını bildirdi. Aslen kuzeydeki Akita bölgesinde yaşayan bu balık türünün, asidite oranı fazla olan nehir sularının bir hidroelektrik projesi kapsamında 1940 yılında göle yönlendirilmesinin ardından yok olduğuna inanılıyordu. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ kaan_bebeto Gönderi tarihi: 17 Mart , 2012 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 17 Mart , 2012 Vaşaklar doğal ortamında görüntülendi Tunceli'de ağır kış şartları yaban hayatını olumsuz etkilerken, genellikle gece görülen "Vaşaklar" gündüz görüntülendi. Tunceli'de ağır kış şartlarından etkilenen "Vaşaklar", Pülümür Vadisi'nde avcılar tarafından avlanan yaban domuzu leşinden beslenmek için geldikleri sırada görüntülendi. Vaşaklar, görenlerin dikkatini çekti. Orman ve Su İşleri Bakanlığı 15. Bölge Müdürlüğü Tunceli Şube Müdürlüğünde görevli orman mühendisi Engin Benli, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, Vaşakların nesli tükenme noktasında olan hayvanlar olduğunu ifade etti. Benli, "Vaşakların en fazla popülasyonunun Tunceli'de olduğunu söyleyebiliriz. Buna rağmen koruma altında olan hayvanlar. Normalde gündüz görünmeyen vaşaklar, bu sene ağır kış şartlarından dolayı su kenarına kadar inmişler, gündüz avlanmışlar. Dün iki tane gördüğümüz vaşakları bu gün üç tane gördük. Bir anne ve iki yavrusu olduğunu fark ettik. Vaşakları görmek, halen var olduklarını bilmek çok güzel bir olay. Ben de burada çalıştığım süre içinde ilk defa denk geliyorum" dedi. Vatandaşlardan yaban hayatının korunması konusunda duyarlı olmalarını beklediklerini ifade eden Benli, "Vatandaşlarımızın doğanın korunması noktasında yaban hayvanlarının korunması noktasında hassas olmalarını istiyorum. Doğa ve yaban hayatı bizim bir parçamız, onlara sahip çıkmalıyız. Özellikle kaçak avcılar ve avcıları uyarmalıyız, engellemeliyiz. Bu vaşak Tunceli'nin ve Türkiye'nin güzelliği. Bunların nesli inşallah korumalarımız sayesinde devam edecek" diye konuştu. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ kaan_bebeto Gönderi tarihi: 17 Mart , 2012 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 17 Mart , 2012 madagaskar'da et bulamayan aç kalan halk geleneksel olarak öldürülmemesi gerektiğine inanmalarına rağmen nesilleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan lemurları yiyor. (Cnnturk.com) -haber- 17.12.2011 Nesli tükenmekte olan hayvanlar arasında sayılan lemurların son zamanlardaki en büyük düşmanları insanlar. Lemurlar için yasadışı avlanma başlı başına bir problem. Özellikle adanın doğu kısmında av kurbanı olan bu hayvanlarla ilgili bir çalışma yürüten Bangor Üniversitesi'nden Koruma Bilimci Julia Jones, kırsal alanlarda ve küçük kasabalarda bu hayvanların öldürülerek yenilmesinde artış olduğunu tespit etti. Madagaskar'da Lemurların öldürülmemesiyle ilgili inanışlar mevcut. İnanışa göre bal toplarken ağaçtan düşen bir adamın lemurlar tarafından korunmuş ve kurtarılmış. Bu nedenle bu hayvanın koruyucu olduğuna inanılıyor. Bir başka inanışta ise lemurların insanların ataları olduğu dile getiriliyor. Bütün bunlar lemurları halk için kutsal yapıyor. Ayrıca lemur öldürmenin ve yemenin hastalık ve kötü şans getireceğine inanılıyor. Diğer yandan buraya gelen turistlerin tek amacı nesli tükenmekte olan bu tür hayvanları görmek. Ancak kaçak avcılık artık kontrolden çıkmış durumda. Julia Jones bin 154 ev dolaşarak son 3 günde ne yediklerini sordu. Sadece birkaç evden lemur yedik cevabı gelirken "Hayatınız boyunca avlanması yasak, korunan herhangi bir tür hayvanı yediniz mi?" sorusuna ise yüzde 95 evet cevabını verdi. Plos One dergisinde yer alan araştırmaya göre bu yüzde 95'in büyük bölümü yedikleri hayvanın lemur olduğunu söyledi. Katılımcıların yüzde 45'i 10 kereden fazla lemur yediklerini itiraf etti. Bu arada araştırma insanların aslında lemur yemek istemediğini fakat et ihtiyaçlarını gidermek için mecburen yediklerini de ortaya koydu. Lemurlar çok az üredikleri için gidişatın böyle sürmesi durumunda soylarının tükenmesine kesin gözüyle bakılıyor. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ kaan_bebeto Gönderi tarihi: 17 Mart , 2012 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 17 Mart , 2012 zimbabve de, nesli tükenmek üzere olan kaplumbağaları kesip yiyen 4 Çinli gözaltına alındı. 16.02.2012 cnntürk com Hayvanlara Yapılan Zulmü Engelleme Topluluğu'ndan (ASPCA) yapılan açıklamada, zanlıların, nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan 40 kaplumbağayı öldürdüklerini kabul ettikleri kaydedildi. zimbabve 'ye yasa dışı yoldan girdikleri belirlenen Çinlilerin, sınır dışı edilmek üzere cezaevinde tutulduğu belirtildi. Açıklamada ayrıca bir eve yapılan baskında da 13 canlı kaplumbağa ve kaplumbağa etinin bulunduğu kaydedildi. Köylülerin Çinlilere yemeleri için kaplumbağaları sattığı ve kaplumbağanın kesilmeden önce kabuğunu çıkarmak için kaynar suda haşlandığı ifade edildi. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ omar123 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2012 Paylaş Gönderi tarihi: 20 Mart , 2012 tüm bunların sorumlusu %90 biziz Biz değil,Cahilliğimiz...Ve cahillikle yaptığımız yanlışlıklar.. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ omar123 Gönderi tarihi: 20 Mart , 2012 Paylaş Gönderi tarihi: 20 Mart , 2012 ...Altın Kurbağa Abi bu nekadar güzel bir kurbağa..Normalde kurbağa görmeyi fazla sevmem ama bununla birlikte yaşarım resmen... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.