Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

iklim değişikliği nedir?


Önerilen İletiler

) İklim değişikliği nedir?

 

Dünyanın ısısı düzenli olarak artıyor. Küresel ortalama yüzey ısısı şu anda 15 santigrat derece civarında. Jeolojik ve diğer bilimsel kanıtlar, geçmişte yüzey ısısının en yüksek 27 santigrat, en düşük de 7 santigrat derece olduğunu gösteriyor.

 

Fakat bilim adamları doğal dengenin, insanlardan kaynaklanan yoğun bir ısınma süreciyle bozulduğunu ve bu durumun dünyadaki hayatın büyük bölümünün tabi olduğu iklimin istikrarı için önemli çıkarımlara yol açacağını söylüyor.

 

2) Sera etkisi nedir?

 

Sera etkisi, atmosferde oluşan bir tabakanın yarattığı etki. Bu tabaka Güneş'ten gelen ışınların dünyadan yansıdıktan sonra tekrar atmosferin dışına çıkmasını engelliyor. Sera etkisi olmasaydı dünya son derece soğuk bir gezegen haline gelirdi.

 

Sera etkisini artırarak dünyanın normalden fazla ısınmasına neden olan gazlardan bazıları karbondioksit, metan ve azotoksit. Bu gazlar modern endüstride ve tarımda kullanılıyor, fosil yakıtların yanmasıyla açığa çıkıyor.

 

Atmosferin konsantrasyonu her geçen gün artıyor. Örneğin atmosferdeki karbondioksit konstanstrasyonu 1800'lü yıllardan beri yüzden 30'dan daha yüksek bir seviyede arttı.

 

Bilim adamlarının büyük bir çoğunluğu sera etkisi yaratan gazların salımındaki artışın, dünyanın ısısının yükselmesine neden olacağını düşünüyor.

 

3) Isınmanın kanıtı ne?

 

Sıcaklık kayıtları 19'uncu yüzyıl sonlarında tutulmaya başlandı. Ortalama küresel sıcaklık 20'nci yüzyılda yaklaşık 0.6 santigrat derece arttı. Sıcaklığın artmasıyla buzulların erimesi nedeniyle deniz seviyeleri de 10-20 santinmetre arasında yükseldi.

 

Arktik deniz buzları, son birkaç 10 yılın yaz ve sonbahar döneminde yaklaşık yüzde 40'a varan oranda inceldi. Buna karşılık Antarktika'nın bazı bölümleri daha da soğudu. Yüzey ısısı ve troposferdeki ısı arasında bazı çelişkiler göze çarpıyor.

 

4) Sıcaklık ne kadar yükselecek?

 

Sera etkisi yaratan gazların salımı engellenmezse, 2100'e kadar ortalama küresel sıcaklık 1.4-5.8 santigrat derece artacak. Olayın vehameti şöyle açıklanabilir: Medeniyetin ortaya çıkışından beri küresel ortalama sıcaklık sadece 1 santigrat derece arttı.

 

Sera etkisi yaratan gazların salımı hemen kesilse bile, bilim adamları etkinin uzun bir süre daha devam edeceğini söylüyor. Çünkü büyük buz ve su parçalarını da içeren iklim sisteminin normale dönmesi yüzlerce yıl alabilir.

 

Bazı bilim adamları, Grönland buzullarında yaşanan erimenin hemen önlem alınsa bile geri dönülmez olduğunu düşünüyor. Yüzlerce yıl sürecek bu işlem, deniz seviyelerinde yedi metrelik bir yükselmeye neden olabilir.

 

5) Hava durumu ne olacak?

 

Küresel anlamda çok daha sert hava olayları ortaya çıkacak. Kıyı bölgelerde yağış miktarı artarken, iç bölgelerde sıcak havanın etkisiyle kuraklık baş gösterecek.

 

Artan fırtınalar ve deniz seviyeleri nedeniyle daha çok sel meydana gelecek. Bununla birlikte, hava sıcaklıkları bölgelere göre çok büyük farklılıklar gösterecek. Ve bu durumun sonuçları tahmin edilmeyecek kadar güç.

 

6) Etkileri neler olacak?

 

Tatlı su kaynaklarının azalması, gıda üretimi koşullarındaki genel değişiklikler ve seller, fırtınlar, sıcak dalgaları ve kuraklık nedeniyle ölümlerde yaşanacak artış gibi potansiyel tehlikeler gündeme gelecek.

 

Bu durum en çok, hızlı iklim değişimine karşı hazırlık yapamayan yoksul ülkeleri etkileyecek.

 

Yaşam alanlarının hızlı değişimine ayak uyduramayan birçok bitki ve hayvan türünün nesli yok olacak. Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre, sıtma ve yetersiz beslenme gibi nedenlerden milyonlarca kişi ölümle yüz yüze gelecek.

 

7) Ne bilmiyoruz?

 

Isınmaya insan etkisinin ne kadar olduğunu ve ısınmanın zincirleme etkilerinin neler olabileceğini bilmiyoruz.

 

Küresel ısınma, sabit buzulların erimesi ile sera etkisi yaratan metan gazının yüksek miktarda salımı gibi, gelecekte ısınmayı tetikleyecek değişikliklere yol açabilir.

 

Daha sıcak koşullar nedeniyle büyüme hızları artan bitkilerin, büyüdükçe atmosferden daha çok karbondioksit çekmesi gibi ısınmayı hafifletici etkiler de olabilir.

 

Ancak bilim adamları, karmaşık dengenin, bu olumlu ve olumsuz etkilere nasıl bir tepki verebileceği konusunda emin değil.

 

8) Şüpheciler ne diyor?

 

Küresel ısınmaya şüpheyle yaklaşanlar bile dünyanın giderek ısındığını inkar etmiyor. Şüphelerinin dayanağını, küresel ısınma etkisinin insan aktiviteleri nedeniyle ortaya çıkmış olması.

 

Bazıları şu an tanık olduğumuz değişikliklerin olağandışı olmadığını söylüyor. Buna en büyük dayanakları ise insan var olmadan önce küresel iklim koşullarında yaşanmış olan değişiklikler.

 

Bazı şüpheci bilim adamları, ısınmayı bir süredir Güneş'te olan yüksek aktivitelere bağlıyor. Bununla beraber, iklimin doğal değişimlerinin en tepesinde bile bir şeyler olduğu ve bunda insanın suçlanması gerektiği yönünde görüşbirliği artıyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 5 ay sonra...

Küresel İklimde Gözlenen Değişimler

 

Atmosferdeki birikimleri artmaya devam eden sera gazları nedeniyle kuvvetlenen sera etkisinin oluşturduğu küresel ısınma, özellikle 1980'li yıllardan sonra daha da belirginleşmiş ve 1990'lı yıllarda en yüksek değerlerine ulaşmıştır (Şekil 2). 1998 yılı, hem kuzey ve güney yarımküreler için hem de küresel olarak hesaplanan yıllık ortalama yüzey sıcaklıkları dikkate alındığında, güvenilir aletli gözlemlerin başladığı 1860 yılından beri yaşanan en sıcak yıl olmuştur. Başka sözlerle, küresel ısınma 1998 yılında, hem küresel hem de yarımküresel olarak yeni bir yüksek sıcaklık rekoru daha kırmıştır. 1961-1990 klimatolojik normali ile karşılaştırıldığında, ki bu dönemin kendisi de sıcak bir devreye karşılık gelmektedir, 1998'de yerkürenin yıllık ortalama yüzey sıcaklığının normalden 0,57°C daha sıcak olduğu hesaplanmıştır (WMO, 1999). Bundan önceki en sıcak yıl ise, 1997 idi.

 

1990-1997 döneminde (bazı yıllarda kesintiye uğramakla birlikte) etkili olan ısrarlı El Niño (sıcak) olayı, tropikal orta ve doğu Pasifik Okyanusunda deniz yüzeyi sıcaklıklarının normalden 2-5 °C daha yüksek olmasına neden olmuştur. 1998'de ise, küresel iklim sistemi Güneyli Sağınımın hem sıcak (El Niño) hem de soğuk (La Niña) uç olaylarından etkilenmiştir. Buna karşın, El Niño olayı, bundan önceki küresel rekor yılı olan 1997'de olduğu gibi, 1998'de de küresel rekor ısınmaya katkıda bulunan ana etmen olarak kabul edilmektedir (WMO, 1999).

 

Gerçekte, küresel ortalama yüzey sıcaklığında gözlenen ısınma eğilimi, dünya üzerinde eşit bir coğrafi dağılış göstermemiştir; bölgesel farklılıklar belirgindir. Uzun süreli ısınma eğilimi, 40°K ve 70°K enlemleri arasındaki anakaralarda en fazladır. Buna karşılık, Atlas Okyanusu’nun kuzeyinde ve içerisinde Türkiye’nin de yer aldığı Doğu Akdeniz ve Karadeniz havzalarında, özellikle son 25-30 yıllık dönemde, ortalama yüzey sıcaklıklarında bir soğuma eğilimi egemen olmuştur.Atlas Okyanusu’nun kuzeyi ile Doğu Akdeniz ve Karadeniz havzalarında gözlenen bu bölgesel soğumanın, esas olarak bu bölgeler üzerindeki sınırlar ötesi kaynaklı sülfat aerosolü (uçucu küçük parçacık) birikimindeki artışla, kısmen de kentsel ve bölgesel hava kalitesinin bozulmasıyla ilişkili olabileceği düşünülebilir. Bu bölgeler üzerindeki uçucu parçacık yoğunluğunun 21. yüzyılda da süreceği, ancak uzun vadede artan sera etkisinin sıcaklıklar üzerindeki pozitif katkısının uçucu parçacık negatif katkısını bastıracağı öngörülmektedir (UKMO, 1995). Bu yüzden, Türkiye ile bu bölgelerin de gelecek yüzyılda ısınacağı, ama bu ısınmanın öteki bölgelere göre daha az olacağı beklenmektedir.

 

Bunun dışında, son 35-40 yıllık dönemde çoğunlukla dünyanın büyük kentlerinde olduğu gibi, Türkiye’de de, özellikle hava kirliliğinin, hızlı nüfus artışının ve yoğun bir yapılaşmanın yaşandığı büyük kentlerde, genel olarak gece sıcaklıklarında bir ısınma, gündüz sıcaklıklarında bir soğuma ve günlük sıcaklık genişliğinde ise bir azalma eğilimi gözlenmektedir. Bu eğilimler, özellikle bulutluluğun az olduğu sıcak ve kurak yaz mevsiminde belirgindir. Yağışlar, genel olarak Kuzey Yarımküre’nin yüksek enlemlerindeki kara alanlarında, özellikle de soğuk mevsimde bir artış gösterirken, 1960’lı yıllardan sonra Afrika’dan Endonezya’ya uzanan subtropikal ve tropikal kuşaklar üzerinde bir azalma eğilimi gösterdi. Bu değişiklikler, akarsularda, göl seviyelerinde ve toprak neminde de gözlendi.

 

Subtropikal kuşakta ve özellikle Afrika’nın Sahel bölgesinde 1960’lı yıllarda başlayan şiddetli kuraklıklar, on binlerce insanın göç etmesine ve milyonlarca hayvanın ölümüne neden oldu. Subtropikal kuşak yağışlarındaki ani azalma, 1970’li yıllarla birlikte Doğu Akdeniz Havzası’nda ve Türkiye’de de etkili olmaya başladı. Yağışlardaki önemli azalma eğilimleri ve kuraklık olayları, kış mevsiminde daha belirgin olarak ortaya çıkmıştır. Kuraklık olaylarının en şiddetli ve geniş yayılımlı olanları, 1973, 1977, 1989 ve 1990 yıllarında oluşmuştur . Genel olarak Doğu Akdeniz Havzası’nın ve Türkiye’nin yıllık ve özellikle kış yağışlarında, 1970'li yılların başı ile 1990'lı yılların ortası arasında gözlenen önemli azalma eğilimleri, bu bölgede etkili olan cephesel orta enlem ve Akdeniz alçak basınçlarının frekanslarında özellikle kış mevsiminde gözlenen azalma ile yer ve üst atmosfer seviyelerindeki yüksek basınç koşullarında gözlenen artışlarla bağlantılı olabilir. Öte yandan,özellikle karasal yağış rejimine sahip bazı istasyonların ilkbahar ve yaz yağışlarında, yazın daha belirgin olmak üzere, bir artış eğilimi gözlenmektedir.

 

Gel-git ve su seviyesi ölçüm kayıtlarına göre, küresel ortalama deniz seviyesi 19.yüzyılın sonundan günümüze kadar geçen yüzyıl süresince yaklaşık 10-25 cm kadar yükselmiştir (IPCC, 1996). Deniz seviyesi yükselmesinin belirlenmesinde karşılaşılan ana belirsizlik, düşey yönlü yerkabuğu hareketlerinin gel-git ölçerleriyle yapılan deniz seviyesi ölçümlerinin üzerindeki etkisidir. Uzun süreli düşey arazi hareketlerinin etkileri giderildiğinde, okyanus sularının hacminin artmakta olduğu ve deniz seviyesinde yukarıda verilen oranlar arasında bir artışa yol açtığı bulunmuştur. Küresel deniz seviyesindeki bu yükselmenin önemli bir bölümünün, küresel ortalama sıcaklıkta aynı dönemde gözlenen artışla ilişkili olduğu öngörülmektedir.

 

Dünyanın İklimi Gerçekten Değişiyor mu?

 

Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), hazırladığı Üçüncü Değerlendirme Raporu’nda “son 50 yıl içinde gözlenen ısınmanın büyük ölçüde insan etkinliklerine bağlanabileceğini gösteren yeni ve daha güçlü kanıtlar elde edildiğini” doğrulamıştır. Gelecekteki eğilimlerin tahmini sürecindeki belirsizlikler hata paylarını artırsa bile, IPCC önümüzdeki 100 yıl içinde yüzey sıcaklıklarında küresel ortalama olarak 1.4 ile 5.8°C arasında artış olacağını öngörmektedir.

 

 

Doğal ve insan kaynaklı sıcaklık değişiklikleri ve model sonuçlarının karşılaştırılması

 

 

Çeşitli senaryolara göre gelecekte olası CO2 emisyonları, CO2 birikim düzeyleri ve ortalama sıcaklık artışları

 

İklim Değişikliğinin Etkileri Neler Olabilir?

 

Bölgesel yağış örüntüleri değişebilir.

Buharlaşma-su bırakma döngüsünün küresel ölçekte hızlanması beklenmektedir. Başka bir deyişle, daha çok yağmur yağsa bile düşen yağışın buharlaşması da hızlı olacak, böylece topraklar tarım mevsiminin kritik dönemlerinde daha kuru kalacaktır.

 

İklim ve tarım kuşakları kutuplara doğru kayabilir.

 

Orta enlem bölgelerinde bu kaymanın 1-3.5°C’lik bir ısınma için 150 ila 550 kilometre arasında gerçekleşmesi beklenmektedir.

 

Eriyen buzullar ve deniz suyunun ısıyla genleşmesi denizlerde yükselmeye yol açabilir ve bu da alçak kıyı şeritleri ve küçük adalar için tehdit oluşturabilir.

 

Denizlerin düzeyi geçtiğimiz yüzyıl içinde zaten 10 ila 15 santimetre yükselmişti. Küresel ısınmanın ise 2100 yılına kadar 15 ila 95 santimetre arasında ek bir yükselmeye daha yol açması beklenmektedir. Bundan en fazla etkilenecekler, dünyadaki kimi en yoksul ülkelerin korunmasız ve yoğun nüfus barındıran kıyı bölgeleri olacaktır.

 

 

 

 

Değişik senaryolara göre CO2 emisyonları ve deniz seviyesi yükselmesi

 

 

 

kaynak

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

iklim değişiklği konusunda neler yapmalıyız?

 

 

 

 

 

Ø İklim değişikliği konusunda, eğitim-öğretim ve halkın bilinçlendirilmesinde daha fazla çaba sarf etmeliyiz.

 

 

 

Ø Ormanlar CO2 tutmak ve bu anlamda CO2 emisyonunu azaltmak için birinci derecede önemli alanlarımızdır. Bu nedenle ormanlık alanları genişletme çalışmalarına daha fazla önem vermeliyiz.

 

 

 

Ø Ormansızlaşmanın önüne geçilmelidir. Her gün katledilen ormanlarımızı korumalı ve kontrol altında tutmalıyız.

 

 

 

Ø Orman yangınları binlerce hektar ormanımızı yok ediyor ve yangın sonucunda zararlı gazların emisyon değerlerinin yükselmesine neden oluyor. Piknik, gezi gibi etkinliklerimizde daha dikkatli davranmalı orman yangınlarını önüne geçilmelidir.

 

 

 

Ø Fabrika atıklarının, başta zehirli atıklar, tıbbî ilaçlar, kimyasal maddeler ve nükleer enerji kaynaklı atıklar gibi arıtılmadan doğrudan doğaya bırakılan ve zararları tartışılmaz büyüklükte olan maddelerin bilinçsizce ve çıkar amaçlı çevreye bırakılması önlenmeli; bu konu hakkında daha baskın kararlar almalıyız.

 

 

 

Ø Özellikle kimyasal gübre tüketimi sonucu dışa salınan azot ve fosfor maddesinin zararlı etkisini en aza indirmek için çiftçilerimizi bilinçlendirmeliyiz.

 

 

 

Ø Yangın tüpleri, temizlik malzemeleri, zararlı böceklere karşı kullanılan sprey ve kimyasal maddelerin kullanımında tutarlı ve amaca yönelik kullanma yapmalıyız.

 

 

 

Ø Enerji kullanımına dikkat etmeli, enerji tasarrufuna önem vermeliyiz.

 

 

 

Ø Rüzgar, güneş, deniz, dalga, akıntı enerjisi, ,jeotermal enerji, fotovoltatik, yakıt pili, biyokütle enerjisi hidrojen gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanmalı, bu tür enerji kaynakların kullanılmasını geliştirmeliyiz.

 

 

 

Ø Alacağımız beyaz eşya ürünlerinin etiketlerinde enerji tasarrufu yönünden, A sınıfı kalitede ürünler seçmeliyiz!!!

 

 

 

Ø Kömür, petrol ürünleri gibi CO2 emisyonunu artıran yakıtların tüketimini azaltmalı bunların yerine yenilenebilir enerji kaynakları kullanılmalıdır.

 

 

 

Ø Isı kaybını dikkate alarak; bina inşasında ısı yalıtım malzemeleri kullanıp,enerji israfını en aza indirmeye özen göstermeliyiz. Isı yalıtımını mevcut binalarda da yapabiliriz. Isı yalıtımı demek aynı zamanda bütçemize geri dönen bir kazanç gibidir.

 

 

 

Ø Otomobilinizin hava ve yakıt filtrelerinin her zaman temiz olmasına dikkat edin. Her uzun yolculuklarda filtrelerinizi temizlemeliyiz.

 

 

 

Ø Ev ortamında, araba da klimanızı yalnızca gereksinim duyduğunuzda çalıştırmalıyız.

 

 

kaynak

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.