Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Fethullah Gülen "nurculuk" Dinini ilan Etti


İSTİHBARAT

Önerilen İletiler

Fethullah Gülen’in “beraat” kararının Yargıtay tarafından onaylanması ve aynı günlerde, kararı temyiz eden Ankara 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi savcılarından Salim Demirci’nin Youtube’a düşen kaseti, “Gülen’e dokunan yanıyor” yorumlarına neden oldu :excl: .Daha önce de, Gülen hakkında dava açan eski DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel’in Rus kadınlarla alem yaparken çekilmiş gizli görüntüleri ortaya çıkmıştı.Savcı Yüksel zor duruma sokan bu olaydan sonra da, Gülen hakkında suç duyurusunda bulunan Yazar Ergün Poyraz’ın, Ümraniye’de elegeçirilen elbombaları soruşturması kapsamında tutuklanıp cezaevine konuldu. Savcı Yüksel, Yazar Poyraz ve son olarak Savcı Demirci’nin başlarına gelenleri büyük bir komplonun parçaları olarak yorumladı.

Temyize gitti, kasetler ortaya çıktı

* Savcı Salim Demirci:

Ankara 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi savcılarından Demirci, Fethullah Gülen’in “şeriat devleti kurmak amacıyla terör örgütü oluşturmak” suçundan cezalandırılmasını istemiş ancak mahkeme beraatine karar vermişti. Demirci, Yargıtay’a başvurarak “beraat” kararını temyiz etmişti. Savcı Demirci’ye ait olduğu ileri sürülen ses kayıtları geçtiğimiz günlerde “Youtube”a düştü. Demirci’ye ait olduğu ve 2006 yılında kaydedildiğ iddia edilen görüntü ve ses kayıtlarında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Türkiyelilik” çıkışı ve dönemin Diyarbakır Valisi Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala ağır sözlerle eleştiriliyor.

Nuh Mete Yüksel’in görüntüleri yayınlanmıştı

* Eski DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel:

Savcı Nuh Mete Yüksel, Gülen Cemaati’nin başta Milli Eğitim ve Emniyet teşkilatı olmak üzere bütün devlet kadrolarına sızma çalışmaları yaptığını iddia etmişti. Bir süre sonra ise Nuh Mete Yüksel’in Rus kadınlarla âlem yaparken görüntüleri ortaya çıktı ve görevinden alınarak, Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na verildi.

Suç duyurusunda bulundu, şimdi hapiste

* Gazeteci Ergün Poyraz:

“MNP’den RP’ye ihanetin belgesi” isimli kitabın yazarı olan Gazeteci Ergün Poyraz, 1999 yılında Fethullah Gülen hakkında DGM Savcılığı’na suç duyurusunda bulunmuştu. Ergün Poyraz, DGM’de verdiği ifadede Gülen Cemaati’nin asıl amacının demokratik laik düzeni yıkmak ve yerine şeri hükümlere dayalı bir şeriat düzeni kurmak olduğunu iddia etmişti. Ümraniye’de yakalanan elbombaları soruşturması ve “Ergenekon” operasyonu çerçevesinde gözaltına alınan Poyraz, yaklaşık 7 aydır cezaevinde bulunuyor.

Gülen’i dinleyen polisler yargılandı

* Eski Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral ve Yardımcısı

Osman Ak:

Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral ve yardımcılarının Fethullah Gülen’i izinsiz olarak dinledikleri ortaya çıkmış Gülen’le ilgili raporların, DGM’ye gitmesinden hemen sonra patlayan skandalda, Saral’a bağlı olarak çalışan Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Osman Ak, İstihbarat Şube Müdürü Ersan Dalman, İstihbarat Müdür Yardımcısı Zafer Aktaş’ın başını çektiği bir grup polis yargılanmıştı.

Gülen’i dinleyen polisler yargılandı

* Eski Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral ve Yardımcısı

Osman Ak:

Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral ve yardımcılarının Fethullah Gülen’i izinsiz olarak dinledikleri ortaya çıkmış Gülen’le ilgili raporların, DGM’ye gitmesinden hemen sonra patlayan skandalda, Saral’a bağlı olarak çalışan Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Osman Ak, İstihbarat Şube Müdürü Ersan Dalman, İstihbarat Müdür Yardımcısı Zafer Aktaş’ın başını çektiği bir grup polis yargılanmıştı.

 

alıntı

Akşam

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 194
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Arcayürek'e Gülen'e hakaretten 2 yıl istendi

bomba I

Fethullah Gülen'e köşe yazısında hakarette bulunduğu iddia edilen Cumhuriyet Gazetesi yazarı Cüneyt Arcayürek hakkında 3 aydan 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. :D

 

Gergin dönemde kritik ziyaret

Bomba II

AKP’nin kapatılmasıyla ilgili iddianamede, "Fethullah Gülen isimli tarikat lideri"nin okullarını desteklemekle suçlanan Cumhurbaşkanı Gül, Fethullah Gülen’e yakınlığıyla bilinen Abant Platformu Yönetim Kurulu üyelerini Çankaya Köşkü’nde kabul ediyor. Kabule aralarında Prof. Mete Tunçay ve Prof. Eser Karakaş’ın da aralarında bulunduğu isimler katılacak. :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir Sinsilik Öyküsü: Sızıntı

 

 

 

 

Fethullah Gülen ve yandaşları, 1978 yılının Şubat ayında Sızıntı adlı bir dergi çıkarmaya başladılar.

 

 

Nurcu çizgide olan bu derginin ilk sayısının kapağında "ağlayan bir erkek çocuk" resmi vardı. Fethullah Gülen, dergi için kaleme aldığı başyazıda "Bu Ağlamayı Dindirmek için Yavru" başlığını kullandı ve Sızıntı dergisini Kürt Said 'in yaydığı (sözde) ışığa tercüman olmak amacıyla çıkardıklarını şöyle dile getirdi: "...Bu mevkute, neşrettiğin ışığa tercüman olma mülahazasıyla yola çıktı. Varılacak yer uzak, yollar da tekin değildi. Cinler, ifritlerle beraber taarruza geçti..."

 

Gülen ve talebesi Şemsettin Nuri 'ye göre: "Sızıntı, İslam devletinin yeniden kuruluşunun destanıdır. Birinci Cihan Harbi ile batıp giden İslam devleti, zamanın ana rahminde yepyeni bir tarihi doğuşa hazırlanmaktadır. Ne muhteşem bir doğuştur bu... Nefsin ve şeytanın radyasyon sızıntılarına mukabil ruhun ışık sızıntıları, kutlu tayflar halinde toplanıp kalplerde yoğunlaşarak hidayet lazerleri halinde küfrün, karanlığın urlarını, kanserlerini kuruta kuruta gelmektedir. Nefs kışının inkâr kefenlerini yırtıp ruhun bahar filizlerini vere vere ilerlemektedir. İşte Sızıntı'da böyle bir gelişin destanı sunulmaktadır."

 

Sızıntı ailesinden bir başka yazar da küfür ve inkârla, karanlığın urları ile neyi kastettiklerini bize açıklayan şu görüşü savunmaktaydı: "Halifeliğin kaldırılması, tekke ve zaviyelerin kapatılması, Harf Devrimi'nin yapılması, geçmişle bağın kopartılması, Osmanlı'nın şahsında 'İslama hayır' ın ifadesi idi."

 

İşte Sızıntı, yıllar yılı bu ve benzeri düşünceleri Anadolu'nun en ücra köşelerine kadar yaygınlaştırmayı, din eğitimi alan öğrencilerin ve din dersi öğretmenlerinin çoğunun başucu dergisi olmayı başardı. Gülen cemaatinin "aylık ilim ve kültür dergisi" olarak yaşamını her iktidar döneminde sürdürdüğü gibi "cinlerle ifritlerin taarruzuna" da uğramadı. Çünkü gelip geçen iktidarlar ya bir türlü gaflet uykularından uyanamadılar ya da cemaatten gelecek oyların cazibesi ile uyuklama pozunu gönüllü olarak benimsediler.

 

Sızıntı'nın yayımlanmaya başlamasından 29 yıl sonra günümüzde ise Fethullahçılığın TBMM dahil her yerde (kendi sözcükleri ile) "bahar filizlerini" ! vere vere ilerlediklerini ve bu durumdan duydukları memnuniyeti ilanlarla açıkladıklarını gözlemliyoruz.

 

Eğer elinizdeki örneklere bir taze örnek daha eklemek istiyorsanız iktidarın henüz satış işlemlerini tamamlamamış olması nedeniyle hâlâ kamu kuruluşu olma özelliğini taşıyan Türk Hava Yolları'nın aylık dergisi Skylife'ın Aralık 2007 sayısına bakınız. Orada bütün bir sayfanın Sızıntı dergisinin renkli reklamına ayrıldığını ve reklamda da şu dizelerin yer aldığını göreceksiniz:

 

"Ay yıldız bir kez daha ikbalime gülüyor,

 

Ve planı öteden bir dünya kuruluyor;

 

Gayrı artık karanlığın miadı doluyor,

 

Millet, yıllanmış o meskenetten kurtuluyor..."

 

Gülen cemaati galiba Türk Hava Yolları'nın resmi dergisi aracılığıyla "batıp giden İslam devletinin yepyeni bir tarihi doğuşunun" , yani yeniden kuruluşunun müjdesini veriyor. Acaba ay yıldız, bu yüzden mi onların ikbaline (baht açıklığına) gülüyor? Planı öteden kurulan bir dünya, nasıl bir dünya? Miadı dolan karanlık, laik Cumhuriyet dönemini mi simgeliyor? Yıllanmış meskenet (miskinlikler) AKP'den önceki iktidarların nitemi mi?

 

Laik Cumhuriyetin yeminli ulaştırma bakanının, kendi sorumluluğu altındaki bir yayın organının bu sinsi küstahlığı konusunda ne yapacağını merak ediyoruz doğrusu.

 

Prof. Dr. NECLA ARAT

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir Sinsilik Öyküsü: Sızıntı

.

.

.

Laik Cumhuriyetin yeminli ulaştırma bakanının, kendi sorumluluğu altındaki bir yayın organının bu sinsi küstahlığı konusunda ne yapacağını merak ediyoruz doğrusu.

 

Prof. Dr. NECLA ARAT [/size]

 

ekleyecek bir şey yok ancak alkışlarım bu yazıyı :)

:clover::clover::clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Diyarbakır'daki Hizbullah...

 

 

Fethullahçılar Güneydoğu 'yu kuşatıyor...

 

 

Güneydoğu'yu salt Fethullahçılar değil, El Kaide, Hizbullah ve Müslüman Kardeşler de kuşatıyor...

 

2008 Ocak ve Şubat ayında 700 işadamı Diyarbakır'a geliyor...

 

Bu konuya daha önce değindim...

 

Kurban Bayramı'nda yurtiçi ve yurtdışından 300 Fethullahçı işadamı Güneydoğu'da 50 bin kurban kestirip dağıtmıştı...

 

Şimdilerde Diyarbakır'da "ışık odaları" açılıyor, Hizbullah'ın Menzil kanadı da "Kuran okuma odaları" na ağırlık veriyor...

 

Güneydoğu tarikatçı ve köktendinci bir kuşatma altına giriyor...

 

Diyarbakır' da hedef, yoksul insanların oturduğu bölgeler, yani mahalleler...

 

Amaçları da belli. 2009 yerel seçimlerinde DTP'nin kalesini düşürmek...

 

Tayyip Bey ne demişti?

 

"Diyarbakır, Tunceli ve İzmir'i istiyorum..."

 

Hizbullah'ın Menzil kanadı AKP'ye iyice yaklaşmış ve devletin koruması altına girmiş...

 

Sözünü ettiğim "okuma odaları" nda Kuran öğretiliyor, 5-15 yaşalarındaki çocuklara. Diyarbakır Valisi, polis, MİT bu durumu biliyor.

 

Hizbullah, 1990'lı yıllarda Diyarbakır , Batman, Mardin gibi kentlerde devletin koruması altındaydı. Onca faili meçhul cinayeti Hizbullah militanları yaptı. Sonunda iş büyüdü, Hüseyin Velioğlu Beykoz'da öldürüldü. İkinci adam İsa Altsoy idi. Almanya'ya kaçtı.

 

Altsoy şimdilerde Frankfurt yakınlarında bir caminin imamı!..

 

Nedense Metin Kaplan 'ın iadesini isteyen Türkiye, İsa Altsoy'u istemiyor.

 

Türkiye'yi yönetenler şimdilerde Hizbullah'ı yanlarına alıp, "Kuran kursu" açmalarına izin veriyorlar...

 

Bakın Diyarbakır Valisi Hüseyin Avni Mutlu , Hizbullah'ın Menzil kanadının çalışmalarına ne diyor:

 

"İnsanlarımızın güzel Kuran okuma kurslarına gitmesini de terörist faaliyet olarak göremeyiz." ( Funda Özkan - Radikal/11 Mart 2008)

 

DTP, AKP'nin "din eksenli" siyasetinden etkilendiğinden laik kimliğini atıp dinci kimliği sahipleniyor hemen...

 

Din adamlarından kurulu bir "bilim kurulu" oluşturup, Güneydoğu'daki "Nakşi" tabana yaklaşıyor.

 

Bence işi çok zor DTP' nin...

 

***

 

Güneydoğu'daki "Nakşiler" Barzani' yle yakın ilişkide. Barzani Nakşi. Zaten Tayyip Bey'e yakınlık bu nedenle. Arada Turgut Özal 'ın kardeşi Korkut Özal da var...

 

Güneydoğu'da Fethullahçı Nakşi birlikteliği ivme kazanırken El Kaide ve Müslüman Kardeşler de DTP'ye değil, AKP'ye yakın duruyorlar...

 

AKP iktidarı çok açık biçimde din eksenli siyaset yapıyor, özellikle Güneydoğu'da "Nakşiliği" kullanarak "Kürt İslamı" na ivme kazandırıyor...

 

Burada önemli olan, aynı zamanda aşiret ve tarikat bağlarını güçlendirmektir...

 

Burada bir küçük not:

 

"Nakşilik Anadolu'ya Irak'ın kuzeyinden Kürtler tarafından getirilmiş, Güneydoğu'da ise önemli bir taban oluşturmuştur."

 

DTP öteden beri laikliği savunmuyor muydu?

 

DTP'lilerin zaman zaman gazetelerde de yer alan görüşleri şöyleydi:

 

"DTP laiklik konusunda bir sigortadır Türkiye için. Eğer DTP Güneydoğu'da etkinliğini kaybederse bölgede tarikatlar giderek güçlenir, gericilik hortlar..."

 

Biliyorsunuz, Talabani ve Barzani tarikat geleneğinden geliyor, buna Kürt kimliğini de ekleyip bölgede taraftar sağlıyor...

 

Bu noktada Tayyip Bey, "Diyarbakır'ı isterim" derken din ekseninde politika yaptıklarının işaretini veriyor...

 

Güneydoğu'ya Nakşilik medreseler yoluyla yayıldı; şimdilerde ise "okuma odaları" yla yayılıyor, aynı damardan beslenen Nurculuğun Fethullahçı kolu "okullar", "ışık evleri" ve "okuma odaları" yla AKP'yi siyasal güç odağı yapıyor...

 

***

 

DTP yöneticileri bunun farkında...

 

Onlar da dine sarıldılar, mitinglerde elinde Kuran bulunan başı sarıklı imamlardan medet umar hale geldiler...

 

Kürt Nakşiliği ve Türk Nakşiliği Güneydoğu'da AKP'de birleşti... Çünkü Nakşilik AKP'yle iktidadır...

 

Bu konuyu en iyi bilenler Dengir Mir Mehmet Fırat ve Abdülmelik Fırat değil midir?

 

Nakşilik dinden daha çok siyasettir ; AKP de bunu çok iyi yapmaktadır...

 

Yazıma noktayı koyarken aklıma bir soru geldi...

 

Tayyip Bey ve Bülent Arınç Bey'in Kuran'dan surelerle yargıya kafa tutmaları ne anlama geliyor?

 

Bizim İkinci Cumhuriyetçi tosuncuklar ve Soros'un çocukları bu sözlere ne diyorlar?

 

Demokrasi ve düşünceyi ifade özgürlüğü!..

 

 

 

Hikmet Çetinkaya....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ben bunu hep diyorum zaten Ülkenin maalesef sağını nakşiler solunu da Fettullahcılar bitiriyor...Organizasyon tamam...Nedir en önemli unsur Yasama ve Yargı onlar da birbir ele geçiyor az kaldı İraniye Olmamıza :D (İraniye BOB kapsamında Ortadoğu 'da kurulan yeni devletin adı ..)

buyrun...Okuyun.. :angry::excl:

*Avukat Mehmet Aytekin, dün Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde görüştüğü müvekkili Doğu Perinçek’a ait olduğunu belirttiği bir açıklamayı okudu.

 

Aytekin’in İP İstanbul İl Başkanlığı önünde okuduğu açıklama şöyle:

 

“Gladyocu Fethullah timi soruşturmada var gücüyle Türk Silahlı Kuvvetleri’ne suç atmaya çalışıyor. Önceki gece 3 saat konuşma oldu. Yaptıkları Türk Silahlı Kuvvetleri’ne 2’nci kez çuval geçirme girişimidir. Orduyu suçlu hale getirmek gayretindeler.

 

Gladyonun adresinin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) olduğunu belirttim. BOP’un eşbaşkanı Tayyip Erdoğan’dır.

 

Savcı Zekeriya Öz, Cumhuriyet Savcısı sorumluluğu ile görev yapmıyor. Bu nedenle, Yüksek Hákimler ve Savcılar Kurulu’na şikáyet edeceğim. Atatürk Cumhuriyeti’ni hedef alan bu düşmanca girişimin altında kalacaklar..”

*Avukat Mehmet Aytekin Doğu Perinçek'in avukatı

1)bu ergenokonu millet yutarsa ilk seçimden sonra Atatürkün posterleri inecek daha sonra devrim ve hoşgeldin şeriat

2)Perinçek bile vatansever oldu :) ama bazıları hala vatanını sevmiyor. ya askere ya Atatürk'e saldırıyorlar :angry:

3)Amerika yine iş başında"seni ülkendeki uşaklarımla yıkarım diyor.ben boşunamı bu uşaklara milyarlar yağdırıyorum.onları eğittim" diyor.bu ülkede artık karşı devrim isteniyor.istenilen buysa halk bunu da yapacak.örgütlenme başladı merak etmeyin.Ya halkın yanındasınız yada mezarda.... :excl:

Bunlar ne korkunç Teoriler ya..

neşe ile kalın :unsure:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

F.Gülen'in Yedeğinden Fetvalar

 

 

“Fetullah Gülen öldü” haberi üzerinden epey bir zaman geçti. “Yaşıyorum” deyip kanlı canlı programlar yapacağına, otomatiğe bağlanmış fetvaları geliyor Amerika’dan. Hâlbuki boynu bükük duruşu ve arkadan verilen ışık ile nurlar içinde imiş gibi bir görüntü tüm dedikoduları bitirirdi. Biz de ölüye mi diriye mi yazdığımızı bilirdik.

 

Türkiye’de, bir olay oldu mu F.Gülen hemen o konuda fetva veriyor. Ayni cepheden, benzer tarz yaklaşım bol miktarda var. Hasan Cemal’i, Taha Akyol’u, Mete Tuncay’ı, Fehmi Koru’su, Tayyib Erdoğan’ı sosyal hutbeleriyle biliyoruz. Bunların yanına bir de Gülen ekleniyor, işin manevi cephesi tamamlanıyor.

 

Bu sefer Şehit cenazeleri hakkında ahkâm kesmiş. Nisan ayında da yine benzer bir röportaj ile “Türk Milleti” diyen, “vatan, ülke, ülkü, bayrak” sözlerini dilinden hiç düşürmeyen ve hatta “din, iman, Kur’an” fedaisiymiş gibi arz-ı endam eden bir sürü eli kanlı insan bozması var meydanlarda. Bunlar “milli ruh” diye diye milletin önüne kuyular kazıyorlar,” demişti.

 

Bu veciz ve önemli söylemi hatırlattıktan sonra gelelim BOP Şeyhülislam’ının fetvasına. Son dönemde söyledikleri, Yunanlı yarı Tanrı, Zeus’un mahdumu Herkül adlı sitenin, “kırık testi” bölümünde yayınlanıyor. İslâmi söylemlerin arasına, Washington’un rahatsız olduğu konular usturubuyla yerleştiriliyor ve ne kadar günahkâr olduğumuzu öğreniyoruz.

 

Röportajın başlığı, “Kınalı Kuzular ve Şehit Cenazelerindeki Saygısızlıklar”. ABD’nin dini lider kadrosunda ki hocası F.Gülen’e soruyorlar:

 

· Son günlerde, şehitlerimizin cenaze törenlerinin adeta mitinge dönüştürülmesini ve bu vesileyle bazı devlet büyüklerinin protesto edilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

· … Bir kısım şovmenler tarafından yapılan taşkınlıkların ve atılan sloganların ne dinde yeri vardır ne de millî geleneklerimizde.. Peygamber Efendimiz’in vaaz’ ettiği çerçeve içinde hareketlerini belirlemeyenler din açısından mü’minlerden değildir; onlar kopuk kimselerdir. Efendimiz’den kopmuşlardır onlar, dinin özünden kopmuşlardır…

 

Fetullah Gülen, şehit cenazelerinde ki infiali tenkit ederken ipin ucunu kaçırıyor ve törene katılanları “Müslüman” olmamakla suçluyor. Hz. Muhammed(s.a.v)in vaazı çerçevesinde harekete, Amerikan menfaatleri doğrultusunda fetva vermek giriyor mu diye soruyor vatandaş?

 

Şehit yakınlarına “şovmen “diyen Gülen onları aforoz ediyor ve iktidarı kutsuyor söylemi ile. İslâm’ı, ABD ve AKP iktidarı dairesine oturtuyor Küresel düzenin hocası. “Cephesi, Bugün Gazetesinde yayınlanan , 'Erler ölüyor subaylar nerede' söylemi ile çakışıyor.”

 

Provokatör dediği kişiler 1984 den beri bitmez tükenmez bir enerji ile şehit cenazelerini kaldırmaktadır. Kötü niyetle cami harimine sokulduğunu söylediği bu kişiler, hangi kötü niyetin içindedir, açıklarsa öğrenmiş oluruz. İşbirlikçi AKP iktidarına arka çıkmak, Gülen’in görevi haline gelmiş besbelli. “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir” diyen bir başbakanın şaibeli raporla evde oturan oğlu için, “Burak gitsin askere” denilmesi ile İslâm’dan çıkmış olduklarını öğrenmiş oluyoruz.

 

Cenaze törenlerinde yapılan bazı işaretlerin yersiz olduğunu ve bunu belki de o partiyi kötületmek isteyen kişilerce yapıldığını söyleyerek, “hem nalına hem mıhına “vuruyor. Şehit cenazelerinde “değişik çılgınlıktan” bahsediyor ki, böyle birkaç cenazeye katılmış birisi olarak, gençlerin ne kadar olgun davrandıklarına şahit oldum. AKP iktidarının seçim yatırımına verdiği bu fetva ile yardımcı olan bir Gülen var karşımızda. Dini siyasete alet etmenin günahından bihaber, şehit cenazesi idare etmeye kalkıyor okyanusun öte ucundan.

 

Avrupa ve Amerika’nın kışkırttığı PKK yı seçim yatırımına dönüştürme hazırlığı yapan Başbakan Erdoğan’a bir tek kelam etmemektedir. Ne diyelim de şehit cenazelerinin millî ruhu uyandırmasına mani olalım fikrine odaklanmaktan, PKK aleyhine iki satır yazmadıklarının farkındalar mı acaba?

 

Bu cenazelere katılanlar, “Hınç duydukları” zümreyi halkın nazarında kötü duruma düşürüyor diyor Gülen. Ona göre her gün gencecik fidanlar ***** kurşunlarla devrilebilir, buna katlanmalı ve hiç tepki verilmemelidir. Devlet adamlarını kötülemek ise İslami kurallara göre zinhar günahtır. Başbakan Erdoğan, ABD; Irak, Afganistan başta olmak üzere Dünya’nın çeşitli yerlerinde insan öldürürken; “Kahraman Amerikalı askerlerin en az kayıpla geri dönmelerine duacı “ olmaktan bahsetmesini hangi İslami kalıba sokuyor da tepki vermiyor Fetullah Efendi? Buna da bir ayet ya da hadis ayarlamışsa öğrenelim diyoruz.

 

Fetullah Gülen ya da yedeği, röportajın devamında kolluk kuvvetlerine görevini hatırlatıyor diyor ki:

“Demek ki, şehit cenazelerinde görmeye başladığımız protestolar, bir kısım provokatörlerin işidir… Bunları bulup çıkartma ve huzur bozuculara hadlerini bildirme vazifesi devletimizin istihbarat örgütlerine ve adalet kurumlarına düşmektedir… Allah’ın izin ve inayetiyle, şakîler emellerine ulaşamadıkları gibi şekâvetin sesi-soluğu da bütünüyle kesilecektir.”

 

AKP iktidarı son şehit cenazesinde bayrakları toplattı, Üstler arandı, cami içine ve tören alanına vatandaşları sokmadı. Amerikalı hocanın deyimi ile provokatörler toparlandı.

 

“Allahın izni ve inayeti” ile şakiler emellerine ulaşamayacak ve eşkıyalığın sesi kesilecektir” diyor. Hoca ABD de, “Eşkıya”nın tarifini şaşırmış besbelli!

 

Satırlarının içinde, PKK’nın hamisi Amerika’ya, sömürgesi Irak’a ve işleri Arap saçına döndüren AKP iktidarına bir tek sitemli cümlesi yok. Demek ki onlar Kur’an ve Peygamberin Sünneti çerçevesinde hareket ediyorlar.

 

Şer cephe; iktidarı, medyası, stratejik ortağı ve sahte hocası ile topyekun geliyor.

 

Onlar geldiğinde, biz burada olacağız efendim.

 

Not: 22 Temmuz 2007 seçimlerinde Fetullah Gülen Cemaati, A dan Z ye takım olarak AKP yi desteklerken, Yeni Asyacı tabir edilen diğer Nurcu gurup DP ye arka çıkacaklarını açıkladı. Gördünüz mü “cemaatler” ne için var? 23 Temmuz 2007 sabahında ya “AKP ya da AKP+DP hükümeti” çıkarma faaliyetine omuz veriyorlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Emniyet birimlerinin içinde ciddi bir tehlike haline gelen ve ileriye dönük büyük tehlikeler arzeden dışı müslüman ama içi hristiyan olan Fethullah Gülen, "eğer tam zamanında değilde, biraz erken davranılırsa bütün bu emekleri boşa gidecek" yanisini Fethullah Gülen'in nasıl bu kadar yaygınlaştığını bütün dünya müslümanları Amerika'dan eziyet çekerken neden Amerika tarafından beslenip koruma altına alındığını sorgulayanlar anlayacaklar...

 

Bu emekli imam cübbesini savurarak ağlayan adam Amerika'da nasıl ikamet ediyor? Çalışma izni var mı? :P

 

İslâm Alemi, Emperyalizmin Saldırılarına Karşı Kan Revan İçinde Destanlık Bir Direniş Sergilerken; Fetulah Gülen, ABD'deki Çifftliği'nde Kukla Tiyatrosu Seyredip Zırıl Zırıl Ağlıyor

 

61 - Onlar, size geldikleri zaman, "iman ettik" dediler. Oysa yanınıza kâfir olarak girip, kâfir olarak çıkmışlardır. Allah, onların gizlediklerini çok iyi bilir.

 

62 - Onlardan çoğunu, günah işlemede, düşmanlıkta ve haram yemede yarış ederken görürsün. Bu yaptıkları şeyler ne kötüdür!

 

Tuncay Güney yıllar önce Samanyolu Televizyonunda talk şov yapan bir kişiydi. dedi ki “Elhamdülillah ben Müslüman değilim. Ama bu benim İsrail ajanı olduğumu, İsrail'e çalıştığımı göstermez. Ben Musa’nın kitabına inanıyorum ve mesihi bekleyenlerdenim.”

 

ama nasıl?

 

peki ya Fethullah'ın da dili çözülürse birgün?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sevgili arkadaslar bir feytullah gulendir tutturmusuz gidiyoruz bu feytullah gulen kimdir nasil birden bire boyle zengin olmustur nereden geliyor bu kaynaklari oda turkiye cumhuriyeti topraklarinda dogmadimi uzaydan gelmedi herhalde bu feytullah gulen.. burada sistemide yargilamak gerekir.. feytullah guvende bu carpik sistemin bir eseridir tabiri caizse kendi kendimize bir frankeshtain yaratmis durumdayiz simdide bundan kurtulmaya calisiyoruz ama malesef bizim halkta biraz para gozdur parayi gorunce nefri donuyor .. adamda halkin en zayif noktasini bildigi icin herseyi parasiyla satin aliyor... Ama biz bu akilla gidersek daha cok feytullahlar gelir bu ulkeye cunku egitim sistemi bozuk ve duzenin menfaat ve para uzerine kurulu bir ulkede bir feytullah gider digeri gelir onemli olan halki bilinclendirmek ve birbirine kenetlemektir ama bunu halen beceremedigimiz icin feytullahcilar bir iki ufleme ile bizden cok iyi ise el atmis durumdadir gecmis olsun

saygilar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Fethullah Gülen'e 'Fetullah Gülen' diyen gazeteciyi cumhuriyet savcısı tehdit etti

 

'Özür dile yoksa yakarım'

 

 

İstanbul Haber Servisi - Adıyaman'ın Gerger ilçesinde yayın yapan Fırat gazetesinin sahibi Hacı Boğatekin hakkında, "Fetullah Gülen ile Apo " başlıklı yazısı nedeniyle soruşturma başlatıldı. " Basın yayın yoluyla terör örgütü propagandası yaptığı", "suçu ve suçluyu övdüğü " iddia edilen Boğatekin, savcıya ifade vermek için gittiği adliyede, polislerce tartaklandığını belirtti. Gazeteci Hacı Boğatekin, savcıyı Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu'na şikâyet etti.

 

Gerger Cumhuriyet Başsavcılığı, gazetenin 4 Ocak 2008 tarihli sayısındaki köşe yazısı nedeniyle Boğatekin hakkında soruşturma başlattı. Savcılıkta ifadesi alınan Boğatekin, tutuklanmasını istemiyle mahkemeye sevk edildi. Gerger Sulh Ceza Mahkemesi, Boğatekin'in tutuklanması yönündeki talebi reddedip soruşturma dosyasını savcıya iade etti. Mahkeme, Boğatekin'in kaçma şüphesinin bulunmadığını belirtti.

 

HSYK'ye şikâyet etti

 

Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Sadullah Ovacıklı bu karara da itiraz ederek gazeteci hakkında yakalama emri çıkarılmasını istedi. Boğatekin de savcı Ovacıklı'yı kendisine hakaret ettiğini ileri sürerek Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na şikâyet etti. Boğatekin, kurula gönderdiği dilekçede, çağrılması üzerine 8 Ocak'ta savcılığa gittiğini belirterek "Savcı Ovacıklı sorunca, 'Fetullah Gülen'nun Fethullah Gülen'in, Apo'nun da Abdullah Öcalan'ın halk arasındaki lakabı olduğunu' söyledim. Bunun üzerine hiddetlendi" dedi.

 

Ovacıklı'nın "Teröriste ne dersen de ama Türkiye'de milyonların gönlünde taht kuran Fethullah Gülen hoca efendi hazretlerine 'Fetullah Gülen' diyemezsin. Onu bu denli alaya alamazsın. Bir sonraki yazında hoca efendiden özür dilersen üstüne gelmeyeceğiz. Yoksa seni yakarım" dediğini ileri sürdü.

Koruma talebi

 

Boğatekin, şöyle devam etti:

 

" ' Odamdan çık dışarı. Resmi ifadeni alacağım' dedi. Ben de bu koşullar altında susma hakkımı kullandım. Polisleri çağırdı. 'Alın bunu, bu tutukludur. Mahkemeye gidecek' dedi. Polisler üzerime yürüyerek hakaret ettiler." Olaya üç muhabirin tanık olduğunu belirten Boğatekin, savcı hakkında soruşturma başlatılmasını istedi. "Koruma" talebinde de bulunan Boğatekin, "Şahsıma, aileme ve gazetemize yönelebilecek her türlü haksız ve hukuksuz saldırılardan Gerger Cumhuriyet Savcısı ile İlçe Emniyet Müdürlüğü'nü sorumlu tutuyorum" dedi. 40 yıldır gazetecilik yaptığını belirten Boğatekin düşünce ve ifade özgürlüğünün anayasal hak olduğunu anımsatarak "Ben yazımda laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin 'tarikat ve şeriat' tehlikesi altında bulunduğunu, en büyük tehlikenin Fethullah Gülen tarikatı olduğunu yazdım. Fetullah Gülen ile Apo güçleri arasında bir mücadelenin olduğunu, ordunun da şehirleri tarikatlara bırakıp dağlarda PKK kovaladığını söyledim. Yarınlardan endişeli olduğumu belirttim" dedi.

 

Cımhuriyet

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

070420081101343291520.jpg

Fethullah Gülen'e Yargıtay darbesi

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'ndan (TMK) yargılanan Fethullah Gülen'e verilen beraat kararını onayan Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin kararına itiraz etti.

 

A.A.

 

Sanığın yargılamaya konu eylemlerinin eski Türk Ceza Kanunu'ndaki (TCK)

"cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak ve bu teşekkülü yönetmek"

suçunu oluşturduğunu ileri süren Başsavcılık, bu suç için öngörülen

zamanaşımının dolduğuna işaret ederek, kamu davasının düşürülmesini

istedi.

 

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı

itirazı Yargıtay Birinci Başkanlığı'na gönderdi. İtirazı, Yargıtay Ceza

Genel Kurulu görüşecek.

 

İtirazda, suçun niteliğinin ve tarihinin doğru olarak tespit edilmesi

için dosya kapsamındaki delillerin incelenmesi gerektiği belirtildi.

 

Bu kapsamda, Fethullah Gülen'in kitaplarından ve çeşitli konuşmalarından

alıntılar yapılan itirazda, Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün 21 Nisan 1999

tarihli raporu, Genelkurmay Başkanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı'nın

aynı dönemdeki raporları, tanık anlatımları, yurt dışındaki "Nurculuk"

faaliyetleriyle ilgili Emniyet Genel Müdürlüğü'nün yazı ve belgeleri ile

genel müdürlüğün "Fethullah Gülen örgütü" ile ilgili şirketler,

okullar, dershaneler ve vakıflar hakkındaki tespitlerine yer verildi.

 

-"SİLAHLI EYLEM YOK"-

 

İtirazda, yerel mahkeme tarafından sanığın eylemlerinin bir bütün olarak

3713 sayılı TMK kapsamında olduğu kabul edilerek, kamu davasının 4616

sayılı Kanun'a göre "kesin hükme bağlanmasının ertelenmesi" kararı

verildiği hatırlatılarak, "laik düzeni yıkmak amacıyla örgütlenen

sanığın eylemlerinin" TMK'nın 7. maddesi kapsamında değil, 765 sayılı

TCK'nın "cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak" suçunu kapsayan

313/2-4 maddelerine aykırılık oluşturduğu belirtildi.

 

Başsavcılığın itirazında, "sanığın liderliğini yaptığı ve varlığı

sübuta eren örgütün 3713 sayılı Kanun'un 1 ve 7. maddelerinde tanımlanan

şekilde terörü yöntem olarak benimsediğine ve bir terör örgütü olduğuna

dair delil bulunmadığı, silahlı eylemlerinin de tespit edilemediği"

vurgulandı.

 

Gerek 765 sayılı TCK'nın 313. maddesi, gerekse 5237 sayılı TCK'nın 220.

 

maddesinde düzenlenen "cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak"

suçunun, esasen "hazırlık hareketi" olduğu ifade edilen itirazda,

şöyle denildi:

"Yasa koyucu hazırlık hareketlerini amaçlanan suçu önlemek için

cezalandırmaktadır. Suç, soyut tehlike suçudur. Suç işlemek için

teşekkülün oluşturulması yeterli olup, amaçlanan suç ya da suçların

işlenip işlenmemesi önemli değildir. Teşekkülün oluşturulması ile suç

tamamlanmış olur. Teşekkül mensuplarının suç işlemek için anlaşmış

olmaları yeterlidir. Yasa koyucunun amacı, basit bir birleşme olmayıp,

kamu için tehlike yaratacak birleşmeyi cezalandırmaktır."

İtirazda, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun, bu yöndeki kararlarından da

örnekler verildi.

 

Başsavcılığın itirazında, "Fethullah Gülen'in kurucusu ve lideri olduğu

örgütün eylemleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS), 'toplanma

ve örgütlenme özgürlüğü'nü içeren 11. maddesi kapsamında" da

değerlendirildi. Kapatılan Refah Partisi'nin başvurusu hakkındaki Avrupa

İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) 13 Şubat 2003 tarihli nihai

kararından da alıntı yapılan itirazda, AİHM'in oy birliğiyle AİHS'in 11.

 

maddesinin ihlal edilmediği sonucuna vardığı hatırlatıldı.

 

-"FETHULLAH GÜLEN ÖRGÜTLENMESİNİN NİHAİ AMACI..."-

 

"Şeriat düzeni getirmek amacının, Avrupa kamu düzenine aykırı olduğu

gibi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 4. maddesine göre

değiştirilemeyecek ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek olan

devletin yönetim şekline ve Cumhuriyet'in temelini oluşturan demokratik,

laik ve sosyal hukuk devleti ilkeleri ile öngörülen Anayasal düzene

aykırı olduğu" vurgulanan itirazda, şöyle denildi:

"Fethullah Gülen örgütlenmesinin nihai amacı göz önüne alındığında,

dosyada toplanan delillerle sabit olan 'ışık evleri' tabir edilen

yerlerde toplantılar yapmaları, buralarda çeşitli örgütsel faaliyetlerde

bulunmaları, ülke genelinde ve yurt dışında örgütlenmeleri ve

faaliyetleri sözleşmenin 11. maddesi (toplanma ve örgütlenme özgürlüğü)

kapsamında değerlendirilemez, insan hakları, demokrasiyle bağdaşmaz ve

hukuktan himaye talep edemez."

İtirazda, Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin, sanığa atılan eylemi TMK

kapsamında gördüğü ve "sanığın cebir ve şiddet kullanarak baskı,

korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle

Anayasa'da belirtilen Cumhuriyet'in varlığını tehlikeye düşürmek,

niteliklerini ve laik düzeni değiştirmek, devlet otoritesini zaafa

uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek amacına yönelik olarak suç

işlemek üzere terör örgütü kurduğu veya yönettiği yolunda mahkumiyetine

yeterli kesin delil bulunmadığı" gerekçesiyle yerel mahkemenin beraat

kararını onadığı hatırlatıldı. Başsavcılığın itirazında, şu tespitler

yapıldı:

"Laik düzeni yıkmak amacıyla örgüt oluşturan ve yöneten sanığın

eyleminin 765 sayılı TCK'nın 313/2-4. maddesi unsurları itibariyle

tartışılıp değerlendirildiğinde cürüm işlemek için teşekkül meydana

getirilmesi suçunda aranan delillerin yeterli ve kesin olduğu

görülmüştür.

 

Sanık Fethullah Gülen'in ülke içinde oluşturup, daha sonra ülke dışında

organize edip yönettiği örgütün, Türkiye'de mevcut Anayasal düzeni

değiştirmek ve laiklik ilkesini de kaldırarak, yerine şeriat esaslarına

dayalı devlet kurmak amacında olduğu, aşamaları, tebliğ, cemaat ve cihat

temelinde, yurt içinde ve dışında dershane, okul, üniversite, yurt,

hazırlık kursları ve kurduğu şirketler aracılığıyla eğitimli bir kadro

ve ekonomik bir güç oluşturarak, yönetimde teşkilatlanmayı, devlet

idaresini ele geçirmeyi hedeflediği, sanık Fethullah Gülen'in yurt

dışına çıktığı 21 Mart 1999 tarihinden sonra da aynı amaç doğrultusunda

faaliyetlerini sürdürdüğü, teşekkülün varlığını koruduğu sonucuna

varılmıştır."

Sanığın eylemlerinin bir bütün olarak, 765 sayılı TCK'nın 313. ve 5237

sayılı TCK'nın 220. maddesinde yazılı suçu oluşturduğu ve "cürüm

işlemek için teşekkül meydana getirmek ve bu teşekkülü yönetmek"

suçunun tüm unsurları ile oluştuğu ifade edilen itirazda, maddelerde

öngörülen ceza itibariyle lehe hükmün 765 sayılı TCK'nın 313/2-4.

 

maddesi olduğu kaydedildi.

 

İtirazda, "Sanık ve oluşturduğu teşekkülün nihai amacı, yazılarında ve

konuşmalarında da belirtildiği üzere cebir ve şiddet de kullanmak

suretiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın tamamını veya bir kısmını

tağyir ve tebdil veya ilga (Anayasal düzeni değiştirmek, Anayasa'nın

ihlali) ile şeriat esaslarına dayalı bir devlet kurmaktır. Sanık

Fethullah Gülen, suça konu örgütün kurucusu ve lideridir. Sanığın

kurduğu örgütte, sürekliliğin varlığı ile üye sayısının yasada

belirtilenin (üç kişi) çok üzerinde olduğunda kuşku yoktur" denildi.

 

İtirazda, suç tarihinin temadinin son bulduğu iddianamenin hazırlandığı

31 Ağustos 2000 olduğu, bu tarih itibariyle davanın zamanaşımı nedeniyle

düşürülmesi gerektiği vurgulandı.

 

İtirazın sonuç bölümünde, 9. Ceza Dairesi'nin 5 Mart 2008 tarihli onama

kararının kaldırılarak, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin beraata

ilişkin 5 Mayıs 2006 günlü hükmünün bozulması istendi. Bu aykırılığın

yeniden duruşma yapılmaksızın 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü

Kanunu'na göre düzeltilmesinin mümkün olduğuna işaret edilen itirazda,

dava zamanaşımı nedeniyle kamu davasının düşürülmesi istendi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

* İŞTE ABD, İŞTE FETULLAH GÜLEN... *

*ABD'de geliştirilen Büyük Ortadoğu Projesi'nin en önemli etabı "ılımlı İslam" siyasetinin gönüllü sözcüsü olan Gülen'in, bütün Türkiye'yi bir ağ gibi saran gizli örgütlenmesinin, sinsi hesaplarının ve yürütülen örtülü operasyonlarının deşifre edilmesi gerekiyor.* *Sığındıkları ve on yıldır yaşadıkları ABD'den Türkiye'ye karşı ihanet projeleri hazırlayanların; “bölge ülkelerine yönelik kuşatma ve işgal planlarının parçası olanların; toplumun inançlarını istismar ederek, bunu sermaye ve iktidar gücüne dönüştürenlerin oyununun bozulması için herkesin üzerine düşen görevleri yapması, her şeyden önce bir vatandaşlık görevidir.”

 

*İlkokulu dışarıdan bitirmiş, vaaz verirken ağlayıp, bayılan, Cumhuriyet Devrimi ve Atatürk'e kinle dolu gezici vaiz Fethullah Gülen, ne zaman başı sıkışmış ise ABD'ye kaçmıştır. 1950'lerden itibaren dünyanın efendiliğine soyunan ABD, kıtalararası imparatorluğunu sürdürmek için, her kıtasal din içinde kendisine bağlı bir tarikat örgütledi. Bu tarikatların hepsinin söylemi de aynı: Dinlerarası diyalog. *

 

*Dinlerarası Diyalog, Fethullah Gülen'in CIA ile ilişkilerini sürdürmede kullandığı örtünün adı.** CIA denetiminde yürütülen bu faaliyetin ilk başarılı örneği Moon tarikatıdır. 1951'de Kore'yi işgal eden ABD, Güney Kore'yi sömürgeleştirirken, sömürgeleştirmenin aracı olarak bir de Hıristiyan tarikatı kurdu. CIA'nın misyonerleri, bu tarikatı kullanarak Güney Kore nüfusunun yüzde 40'ını, Budistlikten vazgeçirip Hıristiyan yaptılar. Moon, işte bu tarikatın adıdır. Resmi adıyla söylersek; “ Birleştirme Kilisesi. CIA, Moon tarikatını kullanarak Dünya Anti Komünist Lig'ini örgütledi. Türkiye'de Komünizmle Mücadele Dernekleri, Dünya AntiKomünistliğinin uzantıları olarak kuruldu.”

 

*Diğer cemaatler Kur'an kursu ve İmam Hatip Liseleri gibi doğrudan dini eğitim kurumlarına önem verirken, Fethullah Gülen cemaati, Turgut Özal döneminde, yurt içinde Anadolu liseleri ve kolejler açmaya başladı. Sovyetler Birliği'nin çözülmesi üzerine Gülen örgütü uluslararası okullar atağına geçti. Gülen'in öncelik verdiği ülkeler son derece dikkat çekici: “Orta Asya, Kafkaslar, Balkanlar. Yani Amerika'nın ilgi alanındaki bölge ve ülkeler. Nitekim 1992'den itibaren, öncelikle Orta Asya Türk cumhuriyetleri olmak üzere Kafkas ve Balkan cumhuriyetlerinde, "Fethullahçı" diye bilinen vakıf ve şirketler, art arda kolejler açtılar. Ardından Asya ve Afrika ülkeleri geldi.”

 

*ABD'nin Soğuk Savaş döneminde, Sovyetler Birliği'ni çökertmek için örgütlediği ve büyük olanaklarla yürüttüğü "CIA muhalefeti’nin, Gülen Örgütü'nün önünü açtığı net olarak saptanabiliyor. Sovyet bloğuna karşı yürütülen psikolojik savaşın en önemli aygıtı Hür Avrupa Radyosu, Fethullah Gülen'i bültenlerinin baş konusu yapıyor. Amerika'nın Sesi Radyosu'nun değişik lehçelerdeki Türkçe yayınlarında, Gülen ve misyonu döne döne övülüyor. *

 

*Fethullah Gülen, 28 Şubat sürecinde panikledi. Uzun süre ABD'de kaldı. Hükümet ve CIA yetkilileriyle görüşmeler yaptı. Cumhuriyet Devrimi güçlerini, "Arkamda Amerika var" mesajı vererek tehdit etmeye çalıştı. İkinci Cumhuriyetçi köşe yazarlarını seferber ederek kendini Amerika'nın adamı olarak savundurttu. Nevval Sevindi'nin Sabah Kitapları'ndan çıkan, "Fethullah Gülen" İle New York Sohbeti"nde ABD emperyalizmiyle Nur tarikatının bağı, açıkça dile getiriliyor. İşte kitaptan bazı seçmeler:

 

**Amerika şu andaki konum ve gücüyle bütün dünyaya kumanda edebilir. Bütün dünyada yapılacak işler buradan idare edilebilir. Amerika hâlâ bu dünya gemisinin dümeninde oturan bir milletin adıdır. Amerika daha uzun zaman dünyanın kaderinde çok önemli rol oynayacaktır. Bu realite kabul edilmeli. Amerika göz ardı edilerek şurada burada bir iş yapılmaya kalkılmamalı. Amerikalılar istemezlerse kimseye dünyanın değişik yerlerinden hiçbir iş yaptırmazlar. Şimdi bazı gönüllü kuruluşlar dünya ile entegrasyon adına gidip dünyanın değişik yerlerinde okullar açıyorlarsa, bu itibarla, mesela Amerika ile çatıştığınız sürece bu projelerin gerçekleştirilmesi mümkün olmaz. Amerika ile iyi geçinmezseniz işinizi bozarlar. Amerika'nın bize yarım arpa kadar sadece bizim menfaatimize desteği yoktur. Buna rağmen şurada bulunmamıza izin veriyorsa, bu bizim için bir avantajsa, bu avantajı sağlıyor demektir." **

 

**Yani her şey ortada... *

 

*Fethullah'ın okullarının propagandası, "Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar Türk dünyasının hizmetinde" sözleriyle yapılıyor. Oysa bu okullar, Türkiye Cumhuriyeti'nin değil, ABD'nin hizmetindedir. Gülen cemaati tarafından yurt dışında, özellikle de Türk Cumhuriyetlerinde açılan okullarda, diplomatik pasaportlu Amerikalı CIA ajanları, "İngilizce öğretmeni" diye barındırılıyor. Bu işbirliği, Türkiye'de yapılan üst düzey resmi bir toplantıda, bizzat Fethullahçı okul yöneticisi tarafından itiraf edildi. Toplantıda, dönemin Milli Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam ve MIT temsilcisi de bulunduğu halde, olay karşısında sessiz kalındı. Durum, devletin resmi olarak yayımladığı kitapla da belgelendi. *

 

*Yer, Ankara'daki Başkent Öğretmen Evi. Önemli bir toplantı yapılmaktadır.Ev sahibi, Milli Eğitim Bakanlığı Yurt Dışı Eğitim Öğretim Genel Müdürlüğü. Konu, yurt dışında açılan Türk okullarının sorunları. Toplantıya, başta Milli Eğitim Bakanı olmak üzere Bakanlığın bütün üst düzey bürokratları katılıyor. Dahası; Başbakanlıktan, MİT'ten, Dışişleri Bakanlığı'ndan temsilciler de katılımcılar arasında. Ve elbet, yurt dışında okul açmış vakıf ve özel şirket yetkilileri de hazır. Sıra, Özbekistan'daki 18 okulun sahibi gözüken Silm A.Ş.'nin yetkilisine gelir. Bu okullar da, "Fethullahçılara ait" diye bilinmektedir. Müdür, birçok talebini dile getirir. Sözlerini Amerika'nın Özbekistan'daki bir uygulamasını örnekleyerek bağlar. MEB'in yayımladığı "Yurt Dışında Açılan Özel Öğretim Kurumları Temsilcileri-İkinci Toplantısı" adlı kitabın 63-64. sayfalarından okuyalım:

 

**"Amerika Birleşik Devletleri, dostluk köprüsü adı altında getirdikleri 70 öğretmene diplomatik statü kazandırmışlardır. Biz de, eğer devletimiz, büyükelçiliğimiz, bu konuda diplomatik statü konusunda bize yardımcı olursa Türk öğretmenlerinin, Türk eğitim elemanlarının itibarlarının biraz daha artacağını zannediyoruz." *

 

*Özbekistan'da diplomatik pasaportla bulunan ABD'li "öğretmen"lerin çoğu, Gülen cemaatinin okullarında çalışmaktadır. İngilizce dil "öğretmeni" olarak gözükmektedirler. Kırgızistan'da da 50-60 kadar Amerikalı "öğretmen" var. Bunlar da diplomatik pasaportlu. Ve Kırgızistan'da "Fethullahçı" diye bilinen okullarda "öğretmenlik" yapıyorlar. Gülen'in okulları, Adriyatik'ten sadece Çin'e kadar değil, Vietnam'a, Endonezya'ya kadar uzanmaktadır ve eğitim dili olarak da Türkçe'yi değil, İngilizce'yi kullanmaktadır. Özellikle hazırlık sınıflarında haftalık ortalama 24 saati bulan İngilizce derslerine, çoğu okulda ABD'li ve İngiliz "öğretmenler" giriyor. *

 

*Gülen'in yurtdışındaki okullarında çalışan bine yakın ABD'li öğretmende, yalnızca devlet görevlilerine verilen ABD resmi pasaportu var. Çoğunluğu Türk Cumhuriyetleri'nde faaliyet yürüten okullardaki ABD'li öğretmenler, İngilizce adıyla "official passeport"a sahipler. Amerikan Eğitim Bakanlığı personeli olmayan ABD'li öğretmenlerin, normal olarak turist pasaportu sahibi olmaları gerekiyor. Ancak, Amerikan devleti, Gülen'in okullarında çalışanları resmi görevli sayıyor. Türkiye'deki karşılığı "yeşil pasaport" olan resmi görevli pasaportu, ABD'li öğretmenlere diplomatik dokunulmazlık sağlıyor. *

 

*İşte ABD, işte Gülen... *

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 5 hafta sonra...

Emniyetteki Fethullahçılar

“Emniyet’te Fethullahçı liste”yi hazırlayan 2 şube müdürü hakkında şikayette bulunuldu"

Hürriyet Gazetesi'nden Saygı Öztürk'ün haberine göre Emniyet Genel Müdür Yardımcısı, Personel Dairesi Başkanı, iki şube müdürü “Emniyet’te Fethullahçı liste” hazırlayıp değişik makamlara gönderdiği gerekçesiyle haklarında Cumhuriyet Savcılığı’na şikayette bulunuldu. İki emniyet mensubu, değişik makamlara gönderilen listedeki imza, paraf, liste üzerinde isimle yapılan düzeltmelerin kimleri ait olduğunu bilirkişi aracılığıyla belirledi.Emniyet Genel Müdür Yardımcısı, Personel Dairesi Başkanı ve iki şube müdürü tarafından hazırlandığı ve değişik makamlara gönderilen listede “Fethullahçı oldukları” belirtilen Emniyet mensuplarından ikisi, listeye haksız yere yazıldıklarını öne sürüp, listeyi hazırladıkları iddia edilen 4 kişi hakkında Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundular.

şimdi o listeyi hazırlayan memurlar,hangi bahanelerle ya da suçlarla görevden alınacak merak ediyorum doğrusu. :D:excl:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Emniyetteki Fetullahci organizasyon yeni bir sey degil,rahmetli Necip Hablemitoglu bu konuda sahane bir kitap yazarak belgeleri ile insanlara sundu,bildiginiz gibi Necip Hablemitoglu ***** bir suikaste kurban gitti.Necip Hablemitoglu kitabinda Fetullahcilarin en kirli camasirlarini ortaya dökmüs ve Fetullahci kadrolarin sahte evraklarla kimleri görevden uzaklastirtdiklarini kimlerin sucsuz yere suclandigini teker teker belgelemisti.Ergenekon olayi tamamen Fetullahci kadrolarin bir oyunudur ve devlet bile bile bu oyuna göz yummakla kalmiyor ayni zamanda devlet yönetiminde olanlar bu oyunda rol almislardir.Amac tamamen ulusalci güclere karsi bir sindirme hareketidir,ortada elle tutulur hicbir suc yoktur suclamalar hicbir belgeye dayanmamakta sadece olasiliklarla hareket edilmektedir.Avrupa Birliginin Ergenekona gösterdigi ilgi tamamen siyasidir,Avrupa Birligi Türkiyedeki ulusal gücü yikmadan Türkiye üzerindeki emellerini gerceklestiremez,Erdogan bunun icin secilmis bir piyondur ve aklisira Avrupa Birligini kullandigini sanirken aslinda kendisini kullandirdiginda farkindadir,bu bir cikarlar savasidir,Erdogan amacina ulasabilmek icin Fetullahcilarin yardimina ihtiyac duymaktadir.AKP ile baslayan Cumhuriyet döneminin en kapsamli kadrolasmasinda Fetullahcilar bütün köse baslarina yerlestirilmislerdir.Hangi kuruma giderseniz gidin muhakkak ki müdürü veya yardimcisi veya sorumlu bir elemani Fetullahci kadrodandir.Okullara sözümona Milli Egitim bakanliginin haberi olmadan sokulan dinci filimler tamamen Fetullahcilarin elinin altindan cikmislardir.Fetullah Gülen'in arkasinda cok derin gücler vardir ve bu gücler Türkiyedeki siyasi siytemin Türkiyenin yönetim seklinin degismesi icin tüm gücleriyle calismaktadirlar,Fetulah Gülen bu güclerin emrinde calisan ve Türkiyede bir Humeyni benzeri Islam devrimi gerceklestirmek icin zaman beklemektedir.Iste AKP nin AB ve ABD ile elele yürüttügü siyasetin arkasinda bu gercek yatmaktadir.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

FETULLAH GÜLEN'in Gerçek Kimliği...

 

"Ermeni olan dedesinin Pasinlerli İbrahim Bey'in hizmetkarlığını yaptığı yıllarda, Rus işgali sırasındaki Ermeni ayaklanmasında İbrahim Bey ve ailesi Ermeni hizmetkarlarının tasallutuna uğrayınca, İbrahim Bey hizmetkarını ve onun ailesinin bir bölümünü öldürür. Ardından, intihar eder. Olaydan sağ kurtulan Fethullah Gülen'in babası, 18-19 yaşlarındayken, İspir'e gelir ve yerleşir.

 

Fethullah GÜLEN:

Müslüman adı alır ve bir Türk kızı ile evlenir. Gülen'in babasının, 'Öyle bir evlat yetiştiriyorum ki, bunları kendi dinleri ile vuracak' dediği de rivayet olunur." ( E.M.H., 2 Haziran 1999)

 

Cumhuriyet'ten Deniz Som, 16 Haziran 1999 tarihli "Vaziyet"te, okuyuculardan Veli Yıldırım'ın ağzından şu bilgileri aktarıyor: "ABD'de, Türkiye'deki 'Sızıntı' Dergisi'nin karşılığı olan 'The Fountain' isimli bir dergi var.

 

Bunu, Washington'daki Truestar şirketi yayımlıyor, editörlerinden ikisinin isimleri, Washington Katolik Üniversitesi'nden Cizvit papazı Sidney Griffith ve Abdülaziz Sachedina. Bunlardan Griffith, bir ara Gülen'i New Jersey'de ziyaret etmiş.

 

Sachedina ise Tanzanya'da doğmuş; Hindistan, İran ve Kanada'da okumuş; Şiilik davasına hizmet için uzun yıllar ABD, Kanada, Ürdün, Pakistan ve Afrika-Avrupa ülkelerinde dersler vermiş; halen de Virginia Üniversitesi'nde profesör olarak görev yapan bir kişi.

 

Sachedina, mesaisinin bir bölümünü ABD'deki Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi'nde (CSIS) 'din, politika ve insan hakları uzmanı' olarak çalışmaya ayırmış; aynı zamanda, 'Mehdilik' konusunda uzman kabul ediliyor ve bu konudaki konferanslarıyla da tanınıyor.

 

1962'de Georgetown Üniversitesi bünyesinde kurulan CSIS, dünyanın muhtelif ülkeleri ve bölgeleri üzerinde politik-ekonomik araştırmalar yapıyor ve hazırladığı senaryoları ABD yönetimine ve şirketlerine sunuyor. CSIS'in Orta Doğu Masası'ndaki yöneticilerden bir olan Edward R.M.Kane Kahire, Bağdat, Beyrut, Tripoli, Dakar ve Ankara'da CIA görevlisi olarak da çalışmış. Dolayısıyla, CSIS ile CIA arasından bağlantı kurmak mümkün." Som, Yıldırım'ın bilgilerini aktardıktan sonra, şu yorumu yapıyor:

 

"The Fountain'ın son sayısında 'The Restoration of Balance' (Dengenin Onarımı) başlıklı bir yazı var; yazarı, M.Fethullah Gülen. Yöneticisi olarak İsa Saraç'ın, murahhas aza olarak Cherly Pearson'ın ve genel koordinatör olarak Mustafa K.Sungur'un göründüğü derginin yazı kadrosunda, kimliği açıkça belirtilmemiş bir isim daha bulunuyor:

 

M.F.Şahin. Bilindiği gibi, Fethullah Gülen, bazı yazılarında Abdülfettah Şahin adını da kullanıyor. Türkiye'de de satılan The Fountain, Internet ortamında da mevcut ve 'İslamiyette yeni bir ses' olarak Gülen'in görüşleri veriliyor. Fethullah Gülen ABD'de 'tedavi oluyormuş' diyorlar, 'entegrasyon tamamlanınca' dönecektir."

 

Gülen'in, "Sahabe efendilerimize cinnet derecesinde sevgisi vardı" şeklinde tanımladığı babası Ramiz, çocuklarına, Sahabelerle hiç ilgisi olmayan isimler vermiştir: Fethullah, Sıbgatullah ve Mesih.

 

Gülen'in babasının, oğullarından birine, samimi Müslüman ailelerde rastlanmayan ve ama Yehova Şahitleri'nin propaganda yayınlarında sık sık kullanılan "Mesih" adını vermiş olması dikkat çekicidir. (Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral ve ekibince hazırlanan Fethullah Gülen Raporu, s.18'e atfen, Star Gazetesi, 14 Haziran 1999)

 

... Nedendir bilinmez, Fethullah Gülen babasının Alvar Köyü'nden ayrılması ile ilgili olarak "Küçük Dünyam" kitabında hiç bir açıklamada bulunmamaktadır. Oysa bu, son derece ciddi ve açıklama gerektiren bir konudur. Gülen'in suskunluğu akla, "neleri ve niçin gizlediği" sorusunu getirmektedir. (Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral ve ekibince hazırlanan Fethullah Gülen Raporu, s.20'ye atfen, Star Gazetesi, 14 Haziran 1999)

 

Cumhuriyet'ten Deniz Som, 22 Haziran 1999 tarihli "Vaziyet"te, okuyuculardan Veli Yıldırım'ın ağzından şu bilgileri aktarıyor: "Türkiye'deki 'Sızıntı' Dergisi'nin ABD'deki karşılığı olan 'The Fountain'ın üst yönetiminde görevli kişilerden biri de İslam-Hıristiyan ilişkileri ve Orta Doğu konularında uzman olan İbrahim M.Abu Rabi. Rabi aynı zamanda, Hartford Üniversitesi'nde 'Mcdonal Center for the Study of Islam and Christians'da görev yapıyor...

 

Said-i Nursi'nin talebesi olduğu söylenen Vatikan Dinler Arası Enstitüsü'nden Kardinal Thomas Michel ve ABD'deki Georgetown Üniversitesi'nden Barbaba Stowasser, İstanbul'a geldiklerinde Fethullahçıların konuğu olmuşlar.

 

Gülen'in, Vatikan'da Papa'yı ziyareti sırasında açıkladığı, Şanlı Urfa'da üç dini bir araya getirecek bir okul açma düşüncesinin de ABD'de hazırlanan planlar doğrultusunda değerlendirilmesi gerekiyor. Kurtuluş Savaşı'nda İstanbul'da faaliyet gösteren Misyonerler ile İslamcılar'ın işbirliği incelenirse, günümüzdeki senaryolar daha iyi anlaşılacaktır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

Basında Fethullah Gülen hoca efendi hazretleri ile ilgili haberlerden geçilmiyor.

 

1. İngiliz Prospect ve Amerikan Foreign Policy dergilerinin düzenledikleri internet araştırmasında hazret çağımızın 100 düşünürü arasında 1. oldu. Helal olsun hazrete...

 

2. Yargıtay Ceza Genel Kurulu alt mahkemenin "aklama" kararını onadı. Gözü aydın olsun hazretin...

 

3. 1999'dan beri ABD'de yan gelip yatan hazretin "özel akademik ve bilimsel başarı sahiplerine verilen süresiz oturma ve çalışma izni" istemini FBI ve İçişleri Bakanlığı reddetti. Hazretin bir ay içinde ABD'yi terk etmesi olasılığı belirdi.

Fotoğrafçı arkadaşların deyimiyle bu üç olaya "zoom" yapıp içeriklerine göz atalım.

 

1. Prospect'in Yazıişleri Müdürü David Goohart bakın Guardian gazetesine ne diyor: "Adını sanını duymadığımız bir insanı 1 numaralı düşünür yaparken, ne kadar gülünç duruma düştüğümüzü anladık. Meğerse Gülen'in gazetesi Zaman, yandaşlarına oylamayı tıklatıp bu sonucu yaratmış!" Orhan Pamuk, hazretin destekçilerince 4. yapılmasına üzül-müştür. 2. olması gerekmez miydi?

2. Yargıtay Ceza Genel Kurulu hocayı "laikliğe aykırılık" suçlamasından dolayı değil, "terör bağlantılı suçlu oluşuna ilişkin kanıt bulunamadığı için" akladı. Dolayısıyla laikliğe aykırı davranışları her an yargıda gündeme gelebilir.

 

3. CIA'nın Türkiye'deki olayları parmaklayan adamı olarak bilinen Graham Fuller'in, Yunan kökenli CIA'dan George (Yorgo) Fidas'ın, Ortodoks rahip Aleksander Karluços'un, ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abrahamovich'in FBI ve İçişleri Bakanlığı'na "hamili kart sahibi adamımızdır" dedikleri hazretin başvurusu reddedildi. Gerekçede, hazretin akademisyen olmayıp parayla satın aldığı bazı akademisyenlere "hakkında ve hareketi ile ilgili" yazılar yazdırdığı, dinsel kişiliğinin "laiklik ve dinsel hoşgörüyü harmanladığı savının inandırıcı olmadığı" vurgulandı. Hazretin "takıyyeciliği" ABD'de de tescil edildi. Avukatları yeni bir başvuru yaptılar. Hazretin ABD'de, ağzından ABD'nin Müslüman Afganistan ve Irak işgali hakkında tek bir kınamasını duydunuz mu? Bu nasıl bir Müslümanlık dayanışması?

 

ABD'de kalmak için başvuran hazret, "gösterişsiz biçimde Türkiye'ye dönme hazırlığı" yapıyormuş. Kendisi "Humeyni gibi değil kendim gibi dönerim" diyormuş. Anayasa Mahkemesi'nin AKP ve ABD federal mahkemesinin de hakkında vereceği kararlara göre Türkiye'ye "Fethullah Gülen hoca efendi hazretleri" olarak değil de bir peygamber gibi "Hazreti Fethullah" olarak dönecek demektir. Hepimizin gözü aydın...

 

ABD Senatosu Acz İçinde

 

 

Salı günü "Soykırımdan kimler zarar görüyor?" başlıklı yazımızda İsveç parlamentosunun "soykırım" tasarısını reddinin gerçekçi nedenleri ile Ermenistan'a atanacak ABD büyükelçi adayına Kongre'deki baskıya dikkati çekmiştik.

 

Erivan'daki Büyükelçi John Evans, 1915 olaylarından "soykırım" diye söz edince Mayıs 2006'da görevden alınmıştı. Yerine Richard Hoagland aday gösterilmiş, ancak komitede "soykırım" sözcüğünü kullanmayınca Ermeni yanlısı Demokrat Senatör Robert Menendez'in vetosu ile karşılaşmıştı. ABD Başkanı, bu kez Marie Yovanovitcz'i aday göstermişti. Bayan diplomat da "etnik temizlik" deyip "soykırım" sözcüğünü ağzına almayınca "soykırım" dedirtilmek için manevi baskı altına alınmıştı. Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi de "Kafkaslar'da durumu" tartışırken, Bakan Yardımcısı Daniel Fried de "soykırım" sözcüğünü kullanmamış, ona da aynı baskı uygulanmıştı.

 

Yazımız şöyle sona ermişti: "Şimdi de Kongre'deki Ermeni yanlısı Demokrat senatör ve temsilcilere, Temsilciler Meclisi Başkanı Demokrat Nancy Pelosi'ye ek olarak Demokrat Başkan Adayı Barak Obama'nın birkaç yüz bin Ermeni kökenli oy uğrunda 'soykırım' sözcüğüne destek vermesi Ankara-Erivan-Vaşington ilişkilerine kara bulutların gölgesinin düşeceğini gösteriyor."

 

Başkanın büyükelçi adaylarından 21'ine komite "onay" vermiş, Yovanovitch'in ataması bir ay askıya alınmış. Efendim, yazılı sorulara verilen yanıtlar geciktiği için bu adayın durumu yeterince incelenmemişmiş! Adaya "soykırım" dedirtmeyi amaçlayan yazılı soru sahipleri arasında senatör Obama da bulunuyormuş! Koskoca senatörler, iki yıldır Erivan'a bir elçi atayamama aczini yaşarken, gerçekte Ermenistan'da acz içinde yaşayan insanlara daha da eziyet ettiklerini algılayamıyorlar.

 

"Soykırım" kavramının bayraktarlığını Demokratlar yapıyor. Geçen yıl Türkiye'nin tepkisi ile Temsilciler Meclisi'nde "soykırım tasarısı" yönetimin devreye girmesi ile önlenmişti. Kasım seçiminde Demokratların sandalye sayısının artacağı ve Obama'nın başkan seçileceği kanısı da Türk-Ermeni sınırındaki çıkmazı daha da derinleştireceğe benziyor.

 

Tarsus'ta Aziz Pavlos Yılı

 

 

Papa 16. Benediktus'un Haziran 2008-Haziran 2009 tarihleri arasını Tarsuslu hemşerimiz Aziz Pavlos'u "anma yılı" ilan ettiğine değinmiştik. Mersinliler geçen hafta Tarsus'ta Aziz Pavlos Anıt Müzesi'nin bahçesinde ve kuyusunun bulunduğu alanda tek tanrılı üç dinin temsilcilerinin de katıldığı uluslararası boyutta bir tören düzenlediler. Türk devlet ve yerel yönetim temsilcileri ile Hıristiyan din adamları ve Mersin Müftüsü'nün de konuşmalar yaptığı törende barış adına dualar okundu. Mersin Devlet Opera ve Balesi Korosu ile Antakya Medeniyetler Korosu da dinsel içerikli müziklerin yanı sıra Yunus Emre'nin "Gel gör beni aşk neyledi" parçasını da seslendirdi. Kilise de Mersin Fotoğraf Derneği de yöredeki inançları yansıtan bir sergi açtı. Ne var ki bu olağandışı tören medyamıza yansımadı. Türkiye'de inanç özgürlüğünün dünyaya tanıtılmasında, turizmde yeni kapıların aralanmasına olanak sağlayan bu renk-li, çok yönlü tören yitip gitti. Ayağa gelen kısmet tepildi...

 

Altın Post mu Pontus mu?

 

 

1980'lerin başında Atina'da iken tarih meraklısı bir maceraperest İrlandalı Tim Severin ziyaretime geldi. Yunan mitolojisinin ünlü söylencelerinden "altın post" yolculuğuna yeniden çıkmak için, çivi kullanmadan bir ahşap tekne yaptırdığını söyledi. Yalnızca yelken yardımı ve kürek çekme koşulu ile söylencedeki Argonautların izinde Gürcistan'daki Kolkis'e ulaşacak bir deniz yolculuğuna hazırlandığını açıkladı.

 

Yunanistan'dan Türkiye'ye kadar olan yolculuğu için bazı kürekçilerle anlaşmıştı. İstanbul'dan sonra Türkiye'de Karadeniz boyunca kürekçilere gereksinimi vardı. Bu konuda yardım istedi. Tekneyi gördüm. Türkiye'den bazı meslektaşları kürekçi olarak ayarladım. Yunanistan'dan denize açıldıklarında da uğurladım. Olay başta Yunanistan ve Avrupa'da daha sonra teknenin uğradığı her Türk limanında olağanüstü ilgi uyandırdı. Olay National Geographic (NG) dergisinde yayımlandı. Tim'in "İason'un Yolculuğu" adlı kitabı en çok satanlar listesinde yer aldı.

 

Söylenceye göre bir kanatlı koç, kaçırdığı iki kardeşten Helle adlı kız çocuğunu Çanakkale Boğazı'nda düşürünce buraya Hellespont adı verilmiş. Friksos adlı erkek kardeş Kolkis'e varınca Kral Aietes'e kanatlı koçun altına dönüşen postunu hediye etmiş. Sonra kaptan İason, gemi ustası Argos'a "Argo (hızlı)" adlı bir tekne yaptırarak altın postu ele geçirmek için olağandışı maceralar atlatarak Kolkis'e yelken açmış.

 

Şimdilerde Tim'in yerine Yunanlar aynı teknikle yeni bir yelkenli yapıp aynı yolu izlemeye heveslendiler. Ne var ki çeyrek yüzyıl önce ilk olaya izin veren Türkiye bu kez, "Pontus hayalini canlandırma" gerekçesiyle karşı çıkmış. Eğer bu karara karşı çıkanlar, NG dergisinin Eylül 1985 sayısına lütfen bir baksalardı Tim'in teknesini gösteren fotoğraflarda bol bol ve yalnızca Türk bayrağını görürlerdi. O yolculuk İstanbul'dan başlayıp tüm Karadeniz kıyılarını dünyaya tanıtmıştı. Aziz Pavlos yılından sonra ayağımıza gelip tepilen bir başka kısmet daha...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Fetullah Gülen'in servetinin 25 milyar dolar oldugu söyleniyor,bu servet orta halli bir Balkan ülkesinin Makedonyanin bütcesi kadar.

Amerika Fetullaha yesil kart vermiyor.Sen Fetullah Gülen'i 10 yil tut topraklarinda istedigin gibi kullan simdidekarsinda diz cöktür.Fetullah orada sürekli kalabilmek yani yesil kart alabilmek icin dava aciyor ve kendisine kefil olacak 27 kisiyi Amerikan devletine bildiriyor.Bu isimlerin bazilarinin kimler olduklari asagidadir;

-GEORGE FIDAS(Yunan asilli CIA emeklisi)

-GRAHAM FÜLLER(CIA istasyon sefi)Bu Graham Füller ayni zamanda AKP nin Cumhurbaskani Gül'ündecok yakin dostu.

-ALEXANDER KARLOUTSOS(Newyork'ta Yunan-Ortodoks Kilisesinin bas papazi)

-MORTON ABRAMOVITZ(ABD eski Ankara Büyük elcisi)bu adam ayni zamanda Erdogan'i basbakan yapacaklarini da söyleyen adamdir.

-RALPH VE RICHARD LAZARUS(Yunan profesörler)

-FLOYD M.SCHOENHALS(Amerikada Lutheran kilisesi baspapazi)

-DONALD SENIOR(Katolik birligi baskani,Vatikan papazi)

Fetullahin Türkiyeden kefilleri ise;

-YILDIRIM AKBULUT(Eski basbakanlardan-Özal'in adami)

-MEHMET SAGLAM(Suanda AKP milletvekili,eski Milli Egitim bakani-Samsun 19 Mayis üniversitesinde rektörlük yapti bu kafa.

Fetullah Gülen'in ne ve kim olduguna dair mevcut olan bilgilere bir katki olur amaciyla alinti yaparak yazdim.

Emniyet Istihbarat dairebaskanininda Fetullahci oldugunu gözönüne alirsak Türkiyenin kimlerin elinedüsmüs oldugunuda anlamis oluruz.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

2. Yargıtay Ceza Genel Kurulu alt mahkemenin "aklama" kararını onadı. Gözü aydın olsun hazretin...

**

***

2. Yargıtay Ceza Genel Kurulu hocayı "laikliğe aykırılık" suçlamasından dolayı değil, "terör bağlantılı suçlu oluşuna ilişkin kanıt bulunamadığı için" akladı. Dolayısıyla laikliğe aykırı davranışları her an yargıda gündeme gelebilir.

 

Misilleme:

 

Gözaltına alınan emekli paşalara yöneltilen suçlama “Terör örgütü kurmak ve yönetmek”

Suçlama ilginç.

 

Fethullah Gülen’e yönelik suçlamanın neredeyse aynı...

 

Ortada net bir “Misilleme” kokusu var.

 

Bu arada Antalya’da gözaltına alınan emekli Albay Atilla Uğur hakkında ilginç bir bilgi geldi.

Albay Uğur, bir dönem Jitem’in “Teknik takip” biriminin komutanlığını yapmış.

 

Bir dönem Başbakan Erdoğan’ın “En yakın” adamı olan AKP milletvekili Turan Çömez’in Ergenekon’la ne gibi bir bağlantısı olabileceğini bilinmiyor...

 

Ancak bilinen bir şey var...

Turan Çömez son dönemde AKP aleyhine belge ve bilgi dağıtım merkezi haline gelmişti.

Çeşitli bakanlarla ilgili yolsuzluk iddiaları içeren belgeleri basındaki bazı kişilere ulaştırıyordu.

Gerçi bu belgeler çok da güvenilir olmayan 2. sınıf iddiaları içeriyordu ama Turan Çömez’in elinde çok daha önemli belgeler olduğuna ve bir gün bunları da sızdırabileceğine inanılıyordu.

Çömez’in Ergenekon’la ilişkilendirilmesinin nedeni bunlar olabilir.

 

1 yıldır tutuklu olan yazar Ergun Poyraz’ı da unutmamak lazım.

Refah ve Fazilet partileri hakkında kapatma davalarında Yargıtay Başsavcılığının sunduğu delillerin büyük bölümü Ergun Poyraz arşivlerinden çıkmış ve yayınlanmış belge ve bilgilerdi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Rus mahkemesinden F.Gülen yorumu söyle;

 

ABD nin yesil kart vermedigi Fetullah Güleninde üyesi oldugu Nurcularin Rusyadaki hareketleri yasaklandi.Rusya federasyonu Yüksek mahkemesi dini cemaati "ULUSLARARASI DINCI NURCULAR ÖRGÜTÜ"olarak adlandirirken "Bütün dünyada Islam devletini(HALIFELIGI)kurmakla ve TERÖR ÖRGÜTLERINE eleman kaynagi hazirlamakla"sucladi.

Fetullah Gülen'in aslinin nerden geldigi incelendiginde onun asla Türkiyenin dostu olmadigi anlasilir ve zaten hareketleri ilede bunu defalarca ispat etmistir.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 7 yıl sonra...

Öğretmen nasıl 2500 dolar bağış yapar

 

Fethullah Gülen Cemaati’ne yakınlığıyla bilinen kişilerin ABD’li kongre üyelerine yaptığı bağışlar, USA TODAY gazetesine konu oldu. Gazete, yıllık 37 bin dolar kazanan bir öğretmenin nasıl olur da 2 bin 500 dolar bağış yapabileceğini sordu. Senatör Kelly Ayotte’un ofisinin de cemaate mensup olduğu düşünülen kişilerin bağışlarını iade ettiğine dikkat çekildi.

GÜLEN Cemaati’nin ABD’li kongre üyelerine yaptığı bağışlarla ilgili soru işaretleri, ABD basınına konu oldu. ABD’nin önde gelen gazetelerinden USA TODAY’in haberine göre Gülen Cemaati’ne yakın olan ve yıllık 30 bin dolar civarı gelire sahip kişiler ABD’li siyasetçilere tek seferde 2 bin 500 dolarlık bağışta bulundu. USA TODAY, bağışçıların Fethullah Gülen hareketiyle bağlantılı olduğunu ve bazılarının da Gülen’le ilişkili okul ve kâr amacı gütmeyen kuruluşlarda çalıştıklarını öne sürdü. Bağışlarla ilgili gazetenin sorularını cevaplayan Cumhuriyetçi New Hampshire Senatörü Kelly Ayotte’un ofisi, 30 Nisan 2014’te cemaate mensup olduğu düşünülen kişilerden aldıkları 43 bin 100 dolarlık (121 bin 753 TL) tutarı iade ettiklerini açıkladı. 

 

YILLIK 37 BİN DOLAR KAZANIYOR

 

Habere göre Ayotte’a bağış yapan 19 Türk asıllı ABD’liden bazıları New Hampshire eyaleti dışında yaşıyordu ve senatör hakkında çok az bilgiye sahip görünüyorlardı. Hatta bu kişiler kadın olan Kelly Ayotte’u erkek sanıyordu. Ayotte’un ofisi söz konusu kişilerden bağış alan Başkan Barack Obama ve Demokratların Başkan adayı Hillary Clinton’ın da paraları iade etmesi gerektiğini belirtti. İddiaya göre, hem Cumhuriyetçilere hem de Demokratlara bağışlar yapan Gülen Cemaati mensupları, Demokrat Partili Teksas Milletvekili Henry Cuellar’a da 7 Ekim 2013 tarihinde 22 bin 500 dolar (63 bin 560 TL) bağışladı. 2 bin 500 dolar bağış yapan kişilerden biri Ohio eyaletinin Toledo kentindeki bir Gülen okulunda öğretmenlik yapan Akif Camizci’ydi. 

 

EVİ YOK AMA 5 BİN DOLAR BAĞIŞ YAPMIŞ

 

Eyalet kayıtlarına göre Camizci yılda sadece 37 bin dolar (104 bin 521 TL) kazanıyordu. Gazete yıllık geliri 37 bin dolar olan bir öğretmenin nasıl böyle bir bağış yapabildiğine dikkat çekti. Gazete haberinde, Camizci’ye ulaşamadığını yazdı. Cuellar’a bağış yaptığı belirlenen bir başka kişi Illinois eyaletinin Mount Prospect kentinde bulunan Ortabatı Türk Amerikan Vakfı Başkan Yardımcısı Bilal Ekşili’ydi. Kayıtlara göre Ekşili, Cuellar’a 5 bin dolar (14 bin 122 TL) bağış yaptı. Oysa vakıf, Amerikan Gelir İdaresi’ne Ekşili’nin yılda 31 bin 592 dolar (89 bin 228 TL)  kazandığını bildirmişti. Kayıtlara göre evi olmamakla birlikte Ekşili, 2010 yılından bu yana siyasi kampanyalara 38 bin dolar bağış yaptı. USA TODAY, Ekşili’ye de ulaşamadığını belirtti.

Etiketler:

Kaynak: Hurriyet Gazetesi

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.