Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Kişilik Gelişimi 1


Tengeriin boşig

Önerilen İletiler

KİŞİLİK GELİŞİMİ




Kişilik: Bireyin belli uyaranlara karşı geliştirdiği düzenli ve sürekli davranış örüntüleridir. Bireyi başkalarından ayıran, doğuştan getirilen ve sonradan kazanılan özellikler bütünüdür. Kişilik insan davranışlarının tüm yönlerini kapsar.

Kişilik Kavramları:




Benlik: Bireyin kendi kimliğidir. Bireyin gelişimsel özellikleri çerçevesinde kendisini algılaması ve değerlendirmesidir. Direyin kendisine ilişkin algılarıdır.

Özgüven: Bireyin kendisine olan güveni ve inancı, kendisi ile ilgili olumlu yargılarıdır. Kendisini, durumunu ve koşulları kontrol edebilmesi, kendisi ile barışık olmasıdır.

Benlik Saygısı/Öz Saygı: Bireyin gelişim özelliklerine değer vermesidir. Kapasitesini bilmesi, performansını bilinçli kullanması, kendisini sevmesi ve duygularını tanıyıp kabullenmesi, Fiziksel özelliklerini benimsemesi, hedefler belirlemesi, çaba göstermesi ve risk alabilmesidir.

Kişilik Gelişimi’nin en önemli iki kuramı:





Sigmund Freud’un “Psiko-Analitik Gelişim Kuramı” ile
Erik Erikson’un “Psiko-Sosyal Gelişim Kuramı”dır.

Sigmund Freud, “Psiko-Analitik/Psikanalitik Gelişim Kuramı”nı ortaya koyduktan sonra, Erik Ericson bu kuramın “Sosyal Çevreye göre Gelişimi” içermediğini belirterek, bu kurama paralel olarak “Psiko-Sosyal Gelişim Kuramı”nı ortaya atmıştır.

Günümüzde dahi en önemli iki “Kişilik Kuramı” olarak yer edinen kuramlardır.

Burada öncelikle Sigmund Freud’un Kuramını ele alacağım ve diğer bir başka konuda Erik Ericson’un görüşlerini ve sonra da bu iki kuram’ın kısa karşılaştırılmasını yapacağım.

S. FREUD VE PSİKO-ANALİTİK GELİŞİM KURAMI (Psikanaliz)




Freud’un Kuramının temelinde iki kavram yatmaktadır:

“Bilinç Sınıflandırması”

ve

“Kişilik Yapısı”


---

1- Bilinç Sınıflandırması (Topografik Kişilik Kuramı)




İnsanın Bilinçlilik Durumu 3 bölümden oluşmaktadır:

Bilinç: Farkında olduğumuz yaşantıların bulunduğu yerdir.
Bilinç Altı: Bilincinde olmadığımız ancak biraz düşününce bilince çıkarabileceğimiz yaşantıların bulunduğu yerdir.
Bilinç Dışı: Bilincin dışında olan ve özel bir takım tekniklerle bilince çıkarılabilen yaşantıların bulunduğu yerdir. Kişiliğin büyük bir bölümü burada oluşur. Psikanaliz, kişinin bilinç dışındaki sorunları ortaya çıkararak çözümlemeye çalışır.

2- Kişilik Yapısı





Kişilik 3 bölümden oluşmaktadır, bunlar devamlı birbirleriyle etkileşime girerek davranışları etkilerler.

İd (alt Benlik): Kişiliğin en temel taşıdır. Doğuştan getirilir ve ruhsal (bu, inançlardaki Ruh kavramı değildir) enerjinin kaynağıdır. İnsanın en temel iki davranışından oluşmaktadır: Libido (Cinsellik) ve Saldırganlık. Ruhsal enerji “İçgüdüsel” olarak ortaya çıkar ve tatmin edilmek ister. İd, temel biyolojik ihtiyaçlardan kaynaklanır: Cinsellik, açlık, acıdan kaçınma, hazza yönelme… İd, toplumsal kuralları hiçe sayar ve tek amacı kendisini tatmin etmektir. Bireyin “Sınır Tanımaz” isteklerini kapsar.

Ego: Kişiliğin “Gerçeklik” ilkesine göre hareket eder. İd “İlkel”liğe dönük iken “Ego” daha bilinçli bir yapıdadır. “Gerçekler” ile “İd’in Bencil İstekleri” arasında bir arabulucu görevi üstlenir. Kişiliğin karar organı olarak adlandırılabilir. Az sonra belirteceğim Süper Ego ile İd arasındaki bir “Yürütme” ya da “Uzlaştırıcı” vazifesi görür. Bu nedenle iki göreni vardır.
-İd’in İçgüdüsel ihtiyaçlarını karşılamak.
-Birey üzerindeki Süper Ego beklentilerine cevap vermek.

Süper Ego: Bireyin çevresinden ve içinde yaşadığı tolumdan öğrenmiş olduğu “Toplumsal Kurallar”ı ve “Ahlak Kuralları”nı kapsar. Üç önemli görevi vardır:
-İd’in kabul edilemeyecek isteklerini bastırmak,
-Ego’yu “Törel” amaçlara yöneltmek,
-Kusursuz olmaya çabalamak.


Freud’a göre insan: Saldırgan ve Cinsel Dürtülerini denetim altına alması gereken olumsuz ve yıkıcı bir varlıktır. Toplumun baskıları olmayıp, insan Saldırganlık ve Cinsellik enerjilerini rahatça boşaltabilselerdi, Psikolojik rahatsızlıklar olamazdı. Freud, kuramında “Toplumun” ve “Kültürün” Kişilik Gelişimi’ndeki etkisini göz önünde bulunmadığı için eleştirilmiştir.

* Freud’a göre kişiliğin oluşumunda 0-6 yaşları önemli ve belirleyicidir.

Ego, İd’in isteklerini Süper Ego’nun onayından geçirerek dış dünyadaki nesnelerle doyurmaya çalışır. Bazen İd’in istekleri “Süper Ego” tarafında onaylanmaz ve istekler dış dünyadan karşılık bulmaz. Bu gibi durumlarda Ego “Savunma Mekanizmaları” oluşturur: Bastırma, Yansıtma, Yön Değiştirme, Neden Bulma, Yüceltme, Mantığa bürüme… “Savunma Mekanizmaları” ayrıca ele alınması gereken bir konu olduğu için, ayrı bir konuda yeniden ele alınacaktır.

PSİKOSEKSÜEL GELİŞİM DÖNEMLERİ


ORAL DÖNEM (0-1 Yaşları)




*En önemli organ ve Haz/Zevk kaynağı “Ağız”dır. Dönem adını buradan alır zaten. Bebeğin bu dönemde bakılması ve emzirilmesi çok önem taşır.

*Bebeğin memeden erken kesilmesi veya aşırı emzirilmesi; Güvensizlik, Bağımlılık ve Karmaşık Duygusal Yapıya yol açar. İleri yaşlarda görülen: Sigara-İçki bağımlılığı, aşırı yemek yeme, tırnak yeme gibi alışkanlıklar, bu dönemin sorunlu olarak yaşanmasından kaynaklanmaktadır.

*Dönemde geçirilen “Olumlu” veya “Olumsuz” yaşantılar kişilikte çok önemli yer tutar.
Olumlu Yaşantılar: Güven, Umut duygularını ve başka bireylere verme-alma özelliklerini geliştirir.
Olumsuz Yaşantılar: Aşırı Ağızcılık (oburluk, sigara alışkanlığı, ağızla cinsel tatmin), aşırı iyimserlik veya aşırı kötümserlik gibi saplantılı davranışları ortaya çıkarır.

ANAL DÖNEM (1-3 yaşları)




*Dönemde Dışkılamanın olduğu organ önemlidir ve haz kaynağıdır. Çünkü çocuk artık gelişen anal kasları ile dışkısını “Tutma” ve “Bırakma” alışkanlıklarını kazanır. Kavramlara dikkat edilirse “İnatçılık” kavramı olduğuna dikkat edilir. Çocuk ya tamamen tutar ya da tamamen bırakır. Çocuk bu dönemde kendisini ve çevreyi kontrol etmeyi öğrenir.

*Katı ve Baskıcı tuvalet eğitimi, kişilikte; yıkıcılık, kızgınlık, dağınıklık gibi sonuçlara yol açar.

*Dönemi Olumlu geçiren bireylerde; Kendini kontrol etme, uyumlu ilişkiler sürdürme, özgürce seçim yapma ve karar verme özerkliğini sürdürme, çabalarda bulunma, yeni denemelere girişme ve işbirlikçi olma özellikleri gelişir.

*Tuvalet eğitimi iyi olanlar; yaratıcı, üretken ve aktif olurlar.

*Şu Kişilik Özellikleri, bu dönemin bakım koşullarına göre ortaya çıkar: İnatçılık, Dar/Katı
görüşlülük, Dik kafalılık, Cimrilik, Aşırı düzenlilik ya da düzensizlik, aşırı titizlilik, Bağnazlık, Eli açıklık, Özerklik, Uyum, Saldırganlık, Başkaldırma, Kararsızlık vs…

FALLİK DÖNEM (3-7 yaşları)




*”Fallus” erkek cinsel organı anlamına gelir ve bu dönem adını buradan alır. Dönemin en önemli haz kaynağı “Cinsel Organ”dır.

*Çocuk karşı cinsteki “Anne-Baba”ya yakınlık ve ilgi duyar. Anne-Baba’ya duyulan; kıskançlık, sevgi, düşmanlık gibi duygular kişiliği etkiler. Çocuğun soruları (özellikle cinsel) bu dönemde sıklaşmaktadır.

Dönem ile ilgili en önemli kavramlar şunlardır:

Oedipus Karmaşası: Erkek çocuk annesine, kız çocuk ise babasına yakınlık duyar. Bu durumun Anne ya da Baba tarafında hoş karşılanmayacağını ve cezalandırılacağını düşünür. Erkek çocuk annesine duyduğu sevgiden dolayı babasını kıskanır ancak aynı zamanda babasını da örnek alır ve babasına hayranlık duyar. Kız çocuklarda aynısını anneye karşı yaşarlar (buna Elektra Karmaşası denir). Çocukların ebeveynlerine karşı duydukları bu hisler uygun bir şekilde atlatılmazsa eğer ileriki dönemlerde “Psikopatolojik” durumlar ortaya çıkmaktadır.

*Dönemin Olumlu Yaşantıları: Amaçlı olma, etkinlikler başlatma ve sağlıklı cinsel yaşam özelliklerini geliştirir.

*Dönemin Olumsuz Yaşantıları: Çocuklar ileriki yaşlarında Anne-Babadan ya hiç kopamazlar ya da tamamen kopmak isterler. Eş seçiminde zorlanırlar, girişimlere karşı aşırı suçluluk duyulur, eş ve çevre ile anlaşamaz, cinsel ilişkiden korkar veya cinsel soğukluk yaşar ya da cinsel ilgiden dolayı cinsel sapıklıklara yönelir, karşı cinse ya da hemcinsine karşı tutum geliştirebilir, cinselliği fazla önemser.

LETANT (Gizil) DÖNEM (7-11 yaşları)




*”Latent” Gizil veya Örtülü demektir. Bu dönemde, bir önceki dönemin haz kaynağına ilişkin duygularda “Durgunluk” vardır. Çocuk “Cinsel” konulardan hoşlanmaz ve kendisini oyuna verir. Ergenlik öncesi durgunluk, geçiş veya bekleyiş dönemidir. Arkadaşları, öğretmenleri ve diğer iletişim biçimleri önemli yer tutar. Birey bu döneminde, doğal olarak karşı cinsi “Düşman” ilan eder. Kendi hemcinsleriyle guruplaşır. Karşı Cins ile olan olumsuzluklar kalıcı iz bırakabilir. Bu dönemin en önemli hassasiyeti: Anne-Baba cesaret verir, Öğretmen korur, Akranlar ise kabul ederler.

Bu dönemin Olumsuz Yaşantıları, diğer dönemlerdeki gibi “Aşırılık”ları doğurur. Çok çalışkan olmaktan kaynaklanan “Kısıtlı Erdem” durumu ortaya çıkar. Diğer bir aşırı ucu ise “Tembellik”tir.

GENİTAL DÖNEM (11-18 yaşları)



*Bireyin “Ergenlik” dönemidir. “Üreme” ile ilgili değişimlerin “Psikolojik Gelişimi” etkilediğini düşünen Freud, bu yüzden bu adı vermiştir. Cinsel Organların gelişimi artık “Üremeye” doğru gelişir. Freud, bireyin kişiliğinin büyük ölçüde zaten tamamlanmış olduğunu düşündüğü için, bu dönem üzerinde fazla durmamıştır. Cinsel olgunluk gelişir ve karşı cins ile ilişkiler kurulur.


Freud’un Kuramı ile ilgili en önemli nokta; “Bilinç” ve “Kişilik”tir. Geçmişte, ilgili dönemlerde edinilen yaşantılar, gelecekte bireyde kalıcı izli olabilmektedir. Burada önemli olan nokta şudur: Bireyin gelişimi, bulunduğu dönemdeki “Haz” kaynağının “Tatminine Göre” gelişmektedir. Mesela “Oral Dönem”de haz kaynağına “Ağız” demiştik, bu dönemde, diğer dönemleri ilgilendiren haz kaynaklarının tatminiyle ilgili bir sorun yaşanmaz. Bundan sonraki dönemde de Ağız’ın (emme, yutma) tatmini ile ilgili bir edinim ortaya çıkmaz. Çünkü ilgili dönem geride kalmıştır. Letant Dönem’de ise birey zaten “Cinselliği””Gizli” tutmaktadır. Karşı cinsi doğal olarak “Düşman” ilan etmekte ve kendi cinsinden arkadaşlar edinmekte ve aynı cinsten kimselerle arkadaş olmaktadır. Olumsuz yaşantılar, kadınlarda “Aşırı Feminen” davranışlara neden olabilmektedir. Her iki cinste de “Eş Cinsel” yaklaşımlar, bu dönemin istismar edilmesi ile ortaya çıkmaktadır. Daha sonraki dönemde ise Birey Cinsel olgunluğa yönelir yani “Üreme”ye dayalı bir gelişim gösterir. Eş seçimi gibi tercihler bu dönemin temel özelliğidir. Bu son “Genital Dönem”in en önemli özelliği “Kimlik Statü”lerinin kazanılmasıdır. Ancak bu konu üzerinde Erik Erikson durduğu için, onu anlatırken değinmek daha faydalı olacaktır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

benim bi tanıdığım var ve gerçekten de polyanacılık oynuyor, ve bunu yapmacık da değil o kadar doğal yapıyor ki... Ben bile şüphedeyim, acaba gerçekten mi böyle bu kız diye.. Ama sölediği şeyler de o kadar saçma ki, yapamayacağı şeylere bile ben yaparım senin için der öle biri, iyi rolü oynuyor sanki.. Seveni çok bense sinir oluyorum :angry: İnsan biraz normal olur yaa, herkes de yutuyor! :angry:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

benim bi tanıdığım var ve gerçekten de polyanacılık oynuyor, ve bunu yapmacık da değil o kadar doğal yapıyor ki... Ben bile şüphedeyim, acaba gerçekten mi böyle bu kız diye.. Ama sölediği şeyler de o kadar saçma ki, yapamayacağı şeylere bile ben yaparım senin için der öle biri, iyi rolü oynuyor sanki.. Seveni çok bense sinir oluyorum :angry: İnsan biraz normal olur yaa, herkes de yutuyor! :angry:

 

Sonunda ilgilenen biri çıkmış forumda bu alanla...

 

Arkadaşınız büyük ihtimalle gelişim döneminde "Oral" dönemde sorunlar yaşamış olmalı. Freud'a göre bu kişiliğini özel bir takım tekniklerle atlatabilir. Tabi arkadaşınız bu "Polyyannacılık"ı kendisine zarar veren bir şey olarak görüyorsa... Ericson'a göre ise gelişiminin diğer ve sonraki dönemlerinde bunu telafi edebilir. Daha gerçekçi olmalı arkadaşınız. Toz pembe bir dünya çizmemeli. Psikoloji biliminin kanıtladığı iki şey var:

 

1- Mesela her zaman herşeyin en kötüsünü düşünmenin iyi olduğu söylenir değil mi? Kötü bir şey düşünürsünüz başınıza gelecek şeyler hakkında ve bu sayede kendinizi o duruma alıştırırsınız. İyi bir şey olursa da sizin için sevindirici olur. Böyle düşünülür. Ancak bu türlü bir yaklaşımın insan için hiçte iyi olmadığı kanıtlanmış durumda. Yani herşeye kötü tarafından bakamayız. "Bardağın Yarısı Boş" dememeliyiz.

 

2- Herşeye iyi tarafından bakmakta aynı derecede kötüdür. İnsanı bunalıma ve en sonunda çıkmaza sürükler. Yani "Bardağın Yarısı Dolu"da dememeliyiz.

 

Demeliyiz ki "Karşımda Yarım Bardak Su Var". Gerçeği bu şekilde kabullenmeliyiz.

 

Sağlıklı bir birey bunu söyler.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tabi arkadaşınız bu "Polyyannacılık"ı kendisine zarar veren bir şey olarak görüyorsa....

Sorun şu ki arkadaşım halinden gayet memnun. Belki de ben yanlış düşünüyorumdur :unsure:

 

2- Herşeye iyi tarafından bakmakta aynı derecede kötüdür. İnsanı bunalıma ve en sonunda çıkmaza sürükler. Yani "Bardağın Yarısı Dolu"da dememeliyiz

Aslında arkadaşımın meselesi tam olarak bu değil, o herşeye iyi tarafından bakmıyor, olaylara karşı değil, insanlara karşı polyanacılık oynuyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 6 yıl sonra...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.