Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

kurtler ne ıstıyor


machiavelli

Önerilen İletiler

mozaik deli emin

 

cok sekersin yav....

BAK İNAN BENİM DE SANA KANIM KAYNADI AMA TERS BİRŞEYLER VAR

 

kizlar sana hastadir......

YOK ONLAR FORUMUN KRALI VAR ONUN PEŞİNDELER BENİM O TARZ KAYGILARIM YOK CANIM KARDEŞİM BAK SANA YİNE KARDEŞİM DEDİM :)

gozlukler falan.....

DOLMUŞTA YANDAKİ TEYZE ÜSTÜNE OTURMUŞ NE YAPİM KIRILDI..

o sahsa zaten cevap vermek onu yuceltmek demektir

YOK BURADA.. LAF SÖYLEMENİN GEREĞİDE YOK BAKTIM İKİ TOPİC E DE KURULMAMASI GEREKEN KELİMELER KULLANMIŞ TARTIŞMALAR ONDAN SONRA BAŞLAMIŞ

bu arada sen diyorsun ki ben -biz kiniyoruz

 

bozaci arkadasi o rada dalgalandirdigi pacavrayi...

EVET AYNEN

ve yukaridaki belediye baskaninin sozleri ve asil meselenenin ne oldugunu anlayip anlamadigini yazmamissin

bazi mozaik arkadaslar hala okul yol bilmem ne sorunu var o yuzden isyan ediyorlar diyorlar

ama dedim ya okumuyorlar...

BAŞINDAN BERİDİR SÖYLÜYORUM KAYSERİNİN HERHANGİ BİR KÖYÜNDE YADA NE BİLİM ANTALYANINBİR KÖYÜNDE DE AYNI MANZARALARI GÖREBİLİRSİNİZ

 

YANİ KURTULUŞ TÜRKİYENİN KURTULUŞUDUR SANDIK DEMOKRASİSİYLE VATANDAŞLARIN BEYNİNİ YIKAYAN DEVLET DEĞİLDE ONLARI BİLİNÇLİ EĞİTİMLİ İŞ SAHİBİ YAPMIŞ OLMALI Kİ DÜŞÜNEBİLSİN ÜRETEBİLSİN SORUNLARIN GERÇEK KAYNAKLARINI GÖREBİLSİN. VE DAHA GÜZEL OLANI GÖREBİLSİN

adam olana cok bile amaBU LAFA NE GEREK VARDI ŞİMDİ..

 

ABİN ESKİ DELİ EMİN..

 

KOLAY GELSİN...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 149
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

bo soylediklerin uzun vadede olur

 

 

kisa vadede ne yapilabilir onu soyle

 

 

mesala istanbuldaki sokak cocuklari ile problemi 2 sekilde cozersin

 

 

 

1- brezilyada polisler geceleri bu cocuklari olduruyor......ucuz ve kisa

 

 

2- toplanir rehabilite edilir topluma kazandirilir....uzun pahali

 

 

lutfen fasizan muhabbetine girmeyelim

 

 

tabiki herkes 2. yolu secmeyi onerecek

 

ama sorun su

 

yeterli para yok.......

 

 

yeterli zaman yok.......

 

 

 

istanbulda yakinda goreceksiniz bu cocuklar oldurulmeye baslanacak....halk bikti bunlardan

 

kapkaccilari vurmaya basladilar sirada bu cocuklar var

 

dusunun karinizla yuruyorsunuz yaniniza gelip para istiyor vermeyincede bicak jilet vs.....yada kapkac

 

yani cocuktur cahildir yapar vs diyeceksiniz......

 

sizin basiniza karinizin basina geldigini dusunun......kariniza sarkintilik ettiklerini yada saldirdiklarini

 

benim basima gelse yani boyle bicak cekse falan aninda beynini patlatirim......cocuk mocuk......

 

 

 

 

utopik fikirler one sureceginize yok is bulmak vs

 

kisa vadede isleri hizla hallede bilecek seyler onerin.......

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bo soylediklerin uzun vadede olur

kisa vadede ne yapilabilir onu soyle

mesala istanbuldaki sokak cocuklari ile problemi 2 sekilde cozersin

 

 

 

1- brezilyada polisler geceleri bu cocuklari olduruyor......ucuz ve kisa

2- toplanir rehabilite edilir topluma kazandirilir....uzun pahali

lutfen fasizan muhabbetine girmeyelim

tabiki herkes 2. yolu secmeyi onerecek

 

ama sorun su

 

yeterli para yok.......

yeterli zaman yok.......

istanbulda yakinda goreceksiniz bu cocuklar oldurulmeye baslanacak....halk bikti bunlardan

 

kapkaccilari vurmaya basladilar sirada bu cocuklar var

 

dusunun karinizla yuruyorsunuz yaniniza gelip para istiyor vermeyincede bicak jilet vs.....yada kapkac

 

yani cocuktur cahildir yapar vs diyeceksiniz......

 

sizin basiniza karinizin basina geldigini dusunun......kariniza sarkintilik ettiklerini yada saldirdiklarini

 

benim basima gelse yani boyle bicak cekse falan aninda beynini patlatirim......cocuk mocuk......

utopik fikirler one sureceginize yok is bulmak vs

 

kisa vadede isleri hizla hallede bilecek seyler onerin.......

 

 

 

Siz sadistsiniz tarih sizin gibi insanlarla dolu ne yazıkki dünyaya öldürmek için gelmişsiniz siz düzenekçisisiniz.Ama bu düzeni kuramayacaksınız adaleti siz dağıtamazsınız helede bu adeleti kendi kişisel düzeninize göre kurmaya çalışırsanız hayatta olmaz emin olun.Siz kendinizi robin hood mu sanıyorsunuz gerçi biliyorum örnek kötü o en azından zenginden alıp fakire veriyormuş siz de esinlenmeye çalıyorşunuz ama teoriyi yanlış almışsınız ve etkili bir yol bulmuşsunuz direk öldürüyorsunuz.

 

Sizinle fikir ayrılığı olanlarıda direk asıyorsunuz.Ana dilinde konuşmak isteyenleri köylerinden ediyorsunuz.Kürtlerin hepsine terörist diyorsunuz

 

Ve öldürmek için güzel bir bahane yaratmış oluyorsunuz ama olmuyor bakın öldürüyorsunuz ama binlercesi doğuyor kökümüzü kazımanın başka bir yolunu bulun arkadaşım bence.

 

Bizler varız ve buradayız bunu anlamıyorsunuz çünkü kafanızın içi hurafeler ve saçmalıklarla dolu insana insan gibi bakmasını bilmeyip daha sonrasında insani bir davranış beklemek ne kadar da ilginç değilmi?

 

Aslında muhatap alınacak bir yanınızda yokya bakmayın işte insan tahammülsüzleşiyor.

 

 

 

Kolay Gelsin

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bo soylediklerin uzun vadede olur

kisa vadede ne yapilabilir onu soyle

mesala istanbuldaki sokak cocuklari ile problemi 2 sekilde cozersin

ELBETTE UZUN VADEDE OLACAK ÇÜNKÜ UZUN VADEDE BİZİ İTE İTE ZORLA BU HALE SOKTULAR SON 55-60 SENEDE SOKTULAR ELBETTE UZUN SÜRECEK İNSANLARA DOĞRUYU GÜZELİ ÖĞRETE ÖĞRETE YAPACAKSIN BUNU YOKSA SAĞLAM OLMAZ YERİNE OTURMASI İÇİN ALT YAPISI HAZIRLANACAK ÖNCE.. YOKS YİNE OYUNCAKLIKTAN BAŞKA BİR YERE GÖTÜRMEZ BİZİ BU TARZ ÇÖZÜMLER

1- brezilyada polisler geceleri bu cocuklari olduruyor......ucuz ve kisa

2- toplanir rehabilite edilir topluma kazandirilir....uzun pahali

lutfen fasizan muhabbetine girmeyelim

tabiki herkes 2. yolu secmeyi onerecek

 

ama sorun su

 

yeterli para yok.......

yeterli zaman yok.......

istanbulda yakinda goreceksiniz bu cocuklar oldurulmeye baslanacak....halk bikti bunlardan

LİBERAL FAŞO DEMEKLE NE KADAR HAKLIYIM DÜNYADA HERŞEY PARAMI!!!

ONUR NEREDE ŞEREF NEREDE NASIL BİR ZİHNİYET SAVUNABİLİNİRKİ BİR ÇOCUĞUN BAŞINDAN VURULMASINI.

 

SABAHTAN BERİ SALLADIĞIN HANİ O KUNDAKTAKİ ÇOCUK KATİLİ TERORİSTLER DİYE ANLATTIĞINIZ KİŞİLERDEN NE FARKIN KALDI AMA NASIL OLUR ONLAR TERORİST SEN İNSANSIN YA ONLARDAN BİR FARKIN OLMALIYDI DEĞİLMİ AMA BEN BİR FARK GÖREMEDİM YOKSA O ÇOCUKLARIDA SEN Mİ KATLEDİYORSUN.. ÇOCUKLARI VURAMAYI İMA DAHİ EDEBİLECEK BİR İNSAN KARŞIMA İNSAN SIFATINDA ÇIKMASIN ÇOK SİNİRLENDİM.kapkaccilari vurmaya basladilar sirada bu cocuklar var

 

dusunun karinizla yuruyorsunuz yaniniza gelip para istiyor vermeyincede bicak jilet vs.....yada kapkac

 

yani cocuktur cahildir yapar vs diyeceksiniz......

NEDİR YA ÇOCUK DEĞİLMİDİR!!

sizin basiniza karinizin basina geldigini dusunun......kariniza sarkintilik ettiklerini yada saldirdiklarini

ANLIK PSİKOLOJİK OLAYLAR GENELLEMDE KULLANILAMAZ BÜYÜK İNSANLAR FİKİRLERİ KONUŞUR UNUTMA!

benim basima gelse yani boyle bicak cekse falan aninda beynini patlatirim......cocuk mocuk......

utopik fikirler one sureceginize yok is bulmak vs

 

kisa vadede isleri hizla hallede bilecek seyler onerin.......

 

BU KAFADAKİ BİRİNE HİÇBİRŞEY ANLATIPTA KENDİMİ BOŞTAN YERE YORMAM

HATIRLATTA BİR DAHA SANA YANLIŞLIKLA KARDEŞİM DEMEYİM...

 

Siz kendinizi robin hood mu sanıyorsunuz gerçi biliyorum örnek kötü o en azından zenginden alıp fakire veriyormuş siz de esinlenmeye çalıyorşunuz ama teoriyi yanlış almışsınız ve etkili bir yol bulmuşsunuz direk öldürüyorsunuz.

 

Aslında muhatap alınacak bir yanınızda yokya bakmayın işte insan tahammülsüzleşiyor.

Kolay Gelsin

ROBİN HOOD ZENGİNDEN ALIP FAKİRE VERİYORDU...

NESİNE ÖZENMİŞ BU ADAM

BU ADAM BAŞKALARINI SÖMÜRMEKTEN BAHSEDİYOR..

FAKİRİ SOYUP KENDİ ZENGİN OLACAK SON 50 SENDEİR İNSANLARIN BÖYLE OLMALARI İÇİN BU MEMLEKETTE ÖZEL ÇABALAR VAR. BUDA YAPACAKLARINI ANLATIYOR İŞTE DÜŞENE BİRDE SEN VUR SAÇMALIĞI NASIL OKURUM ÖĞRENİRİM DEĞİL KISA YOLDAN KOLAY YOLSAN NASIL ZENGİN OLUNUR MANTIĞININ İNSANI NE BEKLİYORSUN Kİ LİBARALİM DİYOR LİBERAL EKONOMİDE İNSAN DİYE BİR FAKTÖR YOKTUR Kİ PARADIR HERŞEY PARAN VARSA İNSANSINDIR PARA ALLAHTIR BUNLAR İÇİN ONUN İÇİN EN ÖNEMLİ DEĞERLERİNİ BİLE SATAR BU TİPLER..

 

KOLAY GELSİN..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BU KAFADAKİ BİRİNE HİÇBİRŞEY ANLATIPTA KENDİMİ BOŞTAN YERE YORMAM

HATIRLATTA BİR DAHA SANA YANLIŞLIKLA KARDEŞİM DEMEYİM...

ROBİN HOOD ZENGİNDEN ALIP FAKİRE VERİYORDU...

NESİNE ÖZENMİŞ BU ADAM

BU ADAM BAŞKALARINI SÖMÜRMEKTEN BAHSEDİYOR..

FAKİRİ SOYUP KENDİ ZENGİN OLACAK SON 50 SENDEİR İNSANLARIN BÖYLE OLMALARI İÇİN BU MEMLEKETTE ÖZEL ÇABALAR VAR. BUDA YAPACAKLARINI ANLATIYOR İŞTE DÜŞENE BİRDE SEN VUR SAÇMALIĞI NASIL OKURUM ÖĞRENİRİM DEĞİL KISA YOLDAN KOLAY YOLSAN NASIL ZENGİN OLUNUR MANTIĞININ İNSANI NE BEKLİYORSUN Kİ LİBARALİM DİYOR LİBERAL EKONOMİDE İNSAN DİYE BİR FAKTÖR YOKTUR Kİ PARADIR HERŞEY PARAN VARSA İNSANSINDIR PARA ALLAHTIR BUNLAR İÇİN ONUN İÇİN EN ÖNEMLİ DEĞERLERİNİ BİLE SATAR BU TİPLER..

 

KOLAY GELSİN..

 

 

Ah apim ahh bir dur ne hemen atladın :) bakalım yanlışla doğruyu ayırabilecekmi diye yazmıştım sen elbette bunu yapabilirsin ama bakalım o görecekmi diye :)

 

 

napalım artık başka bir yol bulmam gerekecek

 

 

Kolay Gelsin

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

+admine sozverdim yuh bile demiyecegim ama ben bir olguyu anlatiyorum

 

yine bir guzel sallmissiniz ama yine cozum yok

 

ben nerede bu cocuklari oldurelim dedim

 

brezilyada yapildigini soyluyorum......

 

nasil bir okuma bu yaa ozellile mi boyle yapiyorsun nerde ima var

 

sana bicak jilet cikartacak....parayi versende kurtulacagin garanti degil

 

ben basima gelse boyle yaparim diyorum sen baska sekilde davranirsin

 

sana bicak ceken taciz eden cocucgu alirsin karsina bunun zararlarini anlatirsin mozaik oldugumuzu anlatirsin

 

anlatirsinda nalatirsin

 

hep anlatirsin

 

ama cozum....

 

 

 

her sey parami

 

 

evet para\

 

coz bakalim bu sorunu parasiz gorelim

toplum yalaklaigi yapmak kolay tabiii

 

ve sen nediyorsun cocuktur.......

 

turk bayraginida onlar yakti

 

polisede askerede tasi onlar atti

 

yada attirildi.....gel trakyadaki cocuga bir askere tas attirda gorelim .......

 

 

ve oradan cikan robin hood mozaik pastacisi

 

anadilini kullanmak isteyen kurt koylusu gibi bir ifade ne kadar masum

 

senin neoldugubelirsiz koylun ne anlar anadilinde konusmaktan ac gitsin once karnini doyursun

 

benim isim onunla degil bu fikirleri bu insanlarin kafasina sokan insanlarla

 

sen su fikirlerinin bir tanesini bir yerde yazamazsin....... sempatizan mozaik

 

liberal ekonomide insan faktoru yokmus sen sistemlerle insanlari birbirine karistiyorsun

 

gelde amerikadaki insanligi gor turkiyedeki insanligina bin basar ama sen nerede goreceksim amerikayi......

 

nereden bileceksin yok ameriaklilar uyusturcu kullaniyormus ta yok din falan yokmusta....palavara

 

gormeni isterdim kurt kizi tum o sana anlatilanlarin yalan oldugunu

 

amerikalilarin sicak kanli sempatik kafa insanlar oldugunu.....

 

cocuk konusuna gelince

 

al o cocuklardan bir kacini evinde besle sonra begenmezsen itlaf ekiplerine verirsisin

 

cocuk bile yapma senden dogacak cocuk kaybetmeye mahkum ya birisi dagda oldurur yada sacmalar sokakta oldurulur bosver dogurma al evinde besle nasil olsa o cocuklar sizin cocuklariniz dimi

 

sizin cocuklariniz

 

 

ve emin olun birisi o sekilde bana bicak falan cekerse ne oldugunu bile anlamadan olmus olur

 

kimsede beni suclamaz

 

hapis bile yatmam

 

vicdanen de cok rahat olurum cunku en azindan

 

bir ogretmenin trenden atilmasini engellemis

 

birkac kapkaci onlemis

 

yada bir halta yaramayacak bir hayata simdiden son vererek oksijen tasarrufu yapmis olurum

 

 

nede olsa cevreciyim........temizlik sart

 

yine butun paragraf yerine oradan cimbizla al emi......

 

yine alternatif oneri yazma

 

fikir fakiri

 

fikir fasisti

 

kardesim yaz oraya alternatifini yoksada bir sey yazma

 

deli emin sen yine beni yanlis anladin

 

yine kacamak davrandin

 

hersey parami diyerek cozum mu yazdin

 

yaz senin cozumunu tartisalim zira ben henuz bir cozum yazmadim

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

+admine sozverdim yuh bile demiyecegim ama ben bir olguyu anlatiyorum

 

deli emin sen yine beni yanlis anladin

 

yine kacamak davrandin

 

hersey parami diyerek cozum mu yazdin

 

yaz senin cozumunu tartisalim zira ben henuz bir cozum yazmadim

 

ben senin neyini yanlış anlayacağım bak yukarıda bir olgudan bahsetmişim diyorsun brezilyadaki çocukların nasıl öldürüldüğünü buraya çözümlerden biri olarak anlatman bile bir imadır. yöntemler oalrak bir de bu var demektir.

 

bu sorun çözümü dini kitabı para olan bir zihniyet hiç olamaz işin içine para girdimi silah satacak birilerinin olması için düşmanlıklar körüklenir.

 

çözüm yolunu belki 50 kere söyledik ekonomisi sağlam sosyal yönden gelişmiş hakları olan ayakları yere basan bir türkiyedir. bundan farklı bir çözüm kısa vadede birşeyleri çözüyor gibi gözüksede uzun vadede büyük yararlar açar

 

halkına halk gibi davranan bütün vatandaşlarını bir anne baba gibi kucaklayan bir devlet yönetimiyle çözülmeyecek hiçbir sorun yok

 

ha bide sana olaylar karşısında verilecek tepkler anlık olabilir demiştim ama sen yine anlık gelişecek olayları buraya malzeme olarak taşıyorsun..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

deli emin

 

bak sana diyorum

 

yine beni anlamiyorsun orada yazmisim

 

bu senin soyledigin uzun vadeye giriyor

 

ben sana diyorum ki kisa vadede ne yapilabilir........

 

 

ben mesala diyorum ki

 

 

mesala istanbuldaki adalardan birine buyuk bir yurt yapilsa ogrenci yurdu gibi.......5 bin kapasite

 

kimse kacamaz

 

hastane egitim calisma alanlari olsa

 

sonra bunlarin hepsi sokaktan toplansa

 

bu yurtta bu cocuklar bagimliliktan arindirilsa

 

sonra bunlara bir zanaat ogretilse......ogretilirken kazanilan paralarla doner sermaye olusturulsa......

 

18 yasinda askere gonderilseler kizlar is guc sahibi olmadan gonderilmeseler...

 

 

2- 3 senede yapilabilir.......

 

bunun gibi fikirler.....

 

senin anlattigin seyler batakligi kurutmakla ilgili...o kurumaz

 

birileri dogurup dogurp sokaga saldikca

 

birileri surekli goc ettikce

 

kurumaz...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

'Kürt Bildirisi'ni imzalayan eski Bayındırlık Bakanı Şerafettin Elçi:

Kürtler, Türklere güven vermelidir

 

Elçi, "Sorunun çözümünde en ciddi görev Kürtlere düşüyor. Kürtler, birlikte yaşama iradesine sahip olduğunu göstermeli. 'Sınırlara saygılıyız, şiddete karşıyız' dedim. Partime kapatma davası açıldı" diyor

 

SOHBET ODASI

DERYA SAZAK

 

 

DERYA SAZAK: Brüksel'deki tarihi zirve öncesinde, 'Türkiye'de Kürtler ne istiyor?' ilanları geniş yankı uyandırdı. Leyla Zana ve DEP eski milletvekillerinin de imzaladığı bildiri Kürtler arasında da tartışma yarattı. İmzacıların mesajı neydi?

ŞERAFETTİN ELÇİ: Kürtler bir halkın sahip olması gereken haklara sahip olmak istiyorlar. Osmanlı döneminde Kürtler, özerk bölgeler şeklinde kendilerini yönetiyorlardı. Cumhuriyet'in kuruluş belgesi diyebileceğimiz 22 Ekim 1919 tarihli Amasya protokolünde, Kürtlerin her türlü etnik ve sosyal haklarının tanınacağı açık olarak ifade edildi. Bu belgede Mustafa Kemal'in, o zaman Osmanlı yönetimini temsil eden Bahriye Nazırı Salih Paşa'nın da imzası var. Kürtler 1920'de açılan ilk Meclis'e, Kürdistan milletvekilleri olarak katıldılar. Ama baktık ki Lozan Anlaşması imzalandı, devlet düze çıktı, Türkiye Cumhuriyeti'nce tamamen Kürtlerin varlığını inkâr eden bir politika izlendi. Kürtler buna razı olmadılar, devletle ihtilafları başladı

AB herkes için bir fırsat. Yani dövüşmeden, vuruşmadan, kırıp dökmeden normal, uygar toplumlarda olduğu gibi diyalog yoluyla demokratik kurallar içinde bu sorunun AB süreci içinde çözülebileceği umudunu taşıdılar.

 

Vuruşarak çözemedik, konuşarak çözelim... İlanın ruhu bu mu?

Hayır, vuruşarak çözemedik değil... PKK'nın silahlı mücadeleye başvurduğu dönemde dahi vuruşmayı benimsemeyen Kürtler çoğunluktaydı. Onlardan biri de bendim.

 

PKK'ya karşıydınız...

Tabii, tabii. O nedenle de biz ayrı bir parti kurduk: O yörüngenin dışında. Demokratik Kitle Partisi... Ben o zaman da şiddete karşıydım. Artık bağımsız bir devlet kurmanın da pek fazla bir gereği yok. Çünkü, asırların devletleri bir araya gelip egemenliklerinin önemli bölümünden vazgeçerek Avrupa Birliği'ni kurmaya çalışıyorlar.

 

Federasyondan yanasınız.

Evet, federasyonu savunuyorum. Türkiye'de herkes federasyonu devletin bölünmesi olarak algılıyor. Oysa federatif sistem devletin bölünmesi değildir. Çünkü federal devlet, uluslararası hukuk ve anayasa hukuku açısından tek devlettir.

 

Kürtler ne istiyor? Ayrılmayı mı?

Hayır, kesinlikle... Her toplumda marjinal gruplar olabilir ama Kürtlerin çok büyük çoğunluğu Türkiye'den ayrılmak niyetinde değil. Hele AB'ye girebilen bir Türkiye'den ayrılmanın akıl ve mantığı yok. Zaten o ilanda, 'Kürt sorunu, Türkiye'nin siyasi bütünlüğü içinde barışçı yollarla çözülsün' diye çağrı yapılıyor.

 

"Türkiye'nin Kıbrıs Türkleri için talep ettiği haklara eşdeğer hakları Kürtlere garantilemesi" istemi hayli tepki topladı. Kıbrıs benzetmesi neden?

Kürtler bir halktır. Kendi kaderini tayin hakkı var. Bunun mutlaka bir bağımsızlık şeklinde tecelli etmesi gerekmez. Kıbrıs Türkleri için ne isteniyorsa, Kürtlerin de haydi haydi bu haklara sahip olması gerekir. Din, dil, ırk farklılıkları ulusal bütünlüğü bölmez. Bu modern, çağdaş anlayıştır. 1920 - 30'ların dünyasında egemen olan insanları bir potada eriterek tek bir etnik kimlik ve kültür yaratma modelinin bugün geçerliliği kalmamıştır.

Baskın Oran'ın 'Azınlık Raporu' nedeniyle de tartışıldı: 'Türkiye Cumhuriyeti' tanımı Kürtleri de kapsamıyor mu?

İtiraz şu noktada: Bir etnik kimlik, vatandaşlık kimliği haline getirilmesin. Türkiye bir coğrafyadır, ülkedir. Türk değil, Türkiyelilik daha doğru bir niteleme olur.

 

Bu size de sıcak geliyor mu?

Tabii sıcak, yani bir ilke ile kimlikler, vatandaşlık nitelendirilecekse o en makul çözüm.

 

TC vatandaşı olmak Kürtlere ne kaybettiriyor?

Hiçbir şey kaybettirmez.

 

Rahatsızlık veriyor mu?

Kürtlerin bu konuda fazla bir rahatsızlığı yok. TC vatandaşı olmak Kürtleri rahatsız etmiyor ama Kürtler Türk değil, kendini Türk görmüyor, kendini Türk kabul etmiyor.

Kürt milliyetçiliğini çok fazla öne çıkarmak, Türk milliyetçiliğini körüklemez mi?

Türkiye, Osmanlı devletinden miras kalan bir devlet. Osmanlı, çeşitli toplulukları içinde barındırıyordu. Bu çoğulculuk Türkiye Cumhuriyeti'ne de yansıdı. TC, sadece Türklerden kurulu bir devlet değil. Buna rağmen Kürtlerin, Kürt kimliğiyle sahip olduğu hiçbir hak yoktur. Bizim de bir dilimiz var. Kürtçe eğitim dili olmadığı takdirde Kürtlerin eşitliğinden söz edilemez.

HADEP - DEHAP gibi partiler yüzde 10 barajını niye aşamıyor? 14 milyona yakın Kürt nüfusundan söz ediliyor, bu durumda 3 - 4 milyon oy toplamak çok mu güç? Sorun, etnik ve bölgesel kimlikli siyasi hareketlerin Türkiye partisi haline gelememelerinden mi kaynaklanıyor?

Bu partiler ideoloji, kadro ve uyguladıkları yöntemler itibariyle Kürtlerin büyük çoğunluğunu kendisine çekecek yapıda olmadılar. DEHAP'ın barajı geçememiş olması, Kürtlerin kendi kimliklerine sahip olmadığı anlamına gelmez. Bugün devletin safında yer alan korucuya da gitseniz veya PKK'nın dışında kalanlara da, şunu diyeceklerdir: 'Ben Kürdüm ama PKK'lı değilim.' O ayrı bir mesele. AB tarama sürecinde, Türkiye'den istenecek en önemli konulardan biri de siyasi partiler ve seçim yasasının yeniden düzenlenmesi olacak.

 

Kürtler nasıl bir Anayasa değişikliği istiyor?

Eşit ortaklık. Türkiye Cumhuriyeti Türklerden ve Kürtlerden oluşur. Kürtlerin talebi bu. Bu ülkenin asli unsuruyuz, bunun Anayasa'da belirtilmesi lazım. AB'ye girerken Türkiye zihniyet değişikliğine gitmeli. Müzakerelerle birlikte yeni öneriler gelecek, Türkiye 'Ben bağımsız devletim, bu benim iç meselemdir' gibi itiraz hakkına sahip olamaz.

 

AB, Türkiye'de federasyon isteyebilir mi? Anayasa'nın değiştirilemez hükümleri var?

Tabii, dayatabilir. Türkiye'ye diyecek ki, 'Bak, böyle ayrı bir kitle var, kendi kendilerini yönetme hakkını istiyor... Ama senin devletinin içinde, ülkenin sınırlarını bozmadan!' Kürtler derler ki, 'Çoğunlukta olduğum bölgelerde, kendi kendimi yönetmek istiyorum.' Mutlaka bir federasyon şeklinde olması şart değil. Federasyona varana kadar bir sürü ara duraklar var. Özerklik mesela.

 

Kürtler niye dış dinamiklere yaslanmak istiyor? Gücünü kendi toplumundan, ülkesinden alması gerekmez mi?

Eğer Kürtler yeterince özgür bir ortamda kendi sorunlarını dile getirip çözüm formüllerini üretemiyorlarsa, elbette gerektiği zaman dış ülkelerden destek arayacaklar. Kürtlerin destek aradığı, illegal bir kurum değil, Türkiye'nin her gün kapısını çaldığı AB. Türkiye'nin bütün meseleleri orada tartışılacak. Alınganlık etmesine gerek yok.

 

Hükümet hayli sert tepki gösterdi.

Bildiri yayımlamak herkesin hakkıdır. Bunu ihanet derecesinde görmek, Leyla Zana'ya soruşturma açmak yanlış. Hem AB'ye gireceksin, hem de o kuruma başvuran insanları mahkemeye vereceksin. Şimdi bu anlayışla AB'ye girilmez. Salt ekonomik çıkarlar için AB'ye girilmiyor; siyasi, hukuki, ahlaki değerler var.

 

Kürt sorunu nasıl çözülecek?

Kürt sorunu Türkiye'de çözülmeli. Sorunun tartışılmasına imkân tanınırsa, siyasi zemin oluşacak. Kürtler kendi kimlikleriyle partilerini kuracaklar. Makul bir çözüme diyalogla gidilecek. Şimdi istenen, meşru yollardan, demokratik yöntemlerle Kürtlere örgütlenme hakkı tanınmasıdır.

 

ABD güvence

 

Barzani'ye yakın partileşme girişimleri olduğu söyleniyor...

Bence tamamen uydurma. Çünkü Molla Barzani'nin ve oğlu Mesut'un geleneksel politikası, kendi bölgeleri dışındaki Kürtlerin işlerine karışmamaktır. Aramızda akrabalık var. Ama öyle hiyerarşik düzeyde bir parti kurmaya taraftar olacağını hiç sanmam.

 

ABD'nin bölgedeki rolü nedir? Kürtler memnun mu?

ABD'nin bölgede olması Kürtler için büyük bir destektir. Bugün bir güvence. Amerika, "Herhangi bir yerden Kuzey Irak'a, Kürtlere müdahale edilmesine müsaade etmem" diyor. Buna Türkiye ve İran dahil. Bu, Kürtler için önemli bir fırsat.

 

İmzaların yankısı dışarıda oldu

 

Fikret Başkaya'nın tanımıyla 'Paradigmanın İflası'ndan mı söz etmeliyiz, AB sürecinde bir paradigma değişikliği gerekiyor, öyle mi?

Hiç şüphe yok. 1920 - 30'lı yıllarda belki işleme şansına sahipti ama çağımızda işlemez.

 

Hep devlete düşen görevden söz ediliyor, Kürt siyasetine yön verme ağırlığı olan sizlere de 'silahlı mücadeleyle, şiddet ile fikir hareketleri arasındaki' çizgiyi net olarak çekme misyonu düşmüyor mu?

Durmadan söylüyorum: Bu sorunun çözümünde en ciddi görev Kürtlere düşüyor. Kürtler, Türklerle beraber yaşama iradesine sahipse, Türklere güven vermesi lazım. Ben 1997'de parti kurdum: 'Devletin bugünkü sınırlarına saygılıyız, şiddete karşıyız' dedim. Beş ay sonra kapatılma davasıyla karşı karşıya kaldık.

 

Leyla Zana ve arkadaşları ne yapacaklar? Bildiriden sonra parti mi geliyor?

"Leyla Zana ve arkadaşları" deniliyor. İmzacılar, Leyla Zana'nın arkadaşları değil. Zana imzaladı diye kimse bunu imzalamadı. Leyla Zana da herhangi bir imzacıdır. Proje onun değil.

 

Peki bu bir partileşme projesi mi?

Hayır, ben o ilanın bir partileşmenin çekirdeği olduğunu sanmıyorum. Hep başkaları Kürtler adına konuşuyor. Bir de Kürtler ne düşünüyor, açıklasınlar diye düşündük. Böylece Avrupa'nın sıcak gündeminde Türkiye'deki Kürtlerin durumuna dikkat çekilmiş oldu. Dışarıda yankısı daha fazla oldu.

 

Devlet politikası zarar verdi

 

Kürt hareketiyle ilgili yakın gelecekte nasıl bir yapılanma olacak? Çünkü birden çok merkez var. 'İmralı' hâlâ etkin görünmeye çalışıyor ama PKK/ KONGRA - GEL eski gücünde değil.

PKK çizgisinin dışında kalan Kürtlerde, farklı yeni bir siyasi yapılanmaya gidilmesine dair ciddi bir arayış var. Bu çalışmalar henüz olgunluk aşamasından epey uzak.

Türkiye'de halen özgür politika yapmanın zemini yok. Çünkü devlet, Anayasa belli sınırlar koyuyor. "Atatürk ilkelerine uymak zorunda" diyor, siyasi partiler. Şimdi bu bir zorlama değil mi? Partiler şiddet içermedikçe her türlü görüşü savunabilir. Halkına güvenmeyen bir devlet, demokratikleşmenin önünü açabilir mi?

Geçenlerde Sayın Genelkurmay Başkanı, 'İç tehdit devam ediyor' dedi. Nedir iç tehdit? Vatandaştan devlete gelebilecek tehdit!

 

Bu ülkede PKK terörü nedeniyle iç savaştan dönüldü. Ordunun duyarlı olması normal değil mi?

Elbette hiçbir devlet belli suçların müeyyidesiz kalmasına göz yumamaz. Buna kimsenin itirazı yok. Ancak düşünce için konulacak engeller bu suçları önleme gerekçesi yapılamaz. Çağımızda terörle mücadele anlayışı da değişiyor. Eğer bir terörist hareket, toplumsal bir desteğe sahipse, bunu önlemenin yolu, o toplumun hangi gerekçelerle o örgüte destek verdiğini görüp çözümlerin bulunmasıdır. 28 isyan diyoruz! Biri bitmiş, diğeri gelmiş. Devletin bugüne kadar uyguladığı Kürt politikası Türkiye'ye de zarar vermiştir, Kürtlerin de felaketi olmuştur.

 

KİMDİR?

 

1938'de Cizre'de doğdu. Ankara Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. 1959'da açılan "49'lar Davası"nda Elçi Ailesi de yargılandı. Cizre'de avukatlık yaptı. 1971 sonrasında Diyarbakır Cezaevi'nde 8 ay yattı. 1977'de Adalet Partisi'nden Mardin Milletvekili seçildi. 1978'de AP'den ayrılıp Ecevit hükümetinde Bayındırlık Bakanı oldu. 1980'li yıllarda 30 ay cezaevinde kaldı. Kürt Kültür ve Araştırma Vakfı'nı ardından 1997'de kurduğu Demokratik Kitle Partisi, Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı

 

milliyet gazetesindeki bu roportaja gelen okur yorumlari...

 

Asirlardir Türklük!

Ilkönce Serafettin Elciye bir cift lafim var;

Türkiye Cumhuriyetinin asli unsurlari degildir. Türk Cumhuriyeti'nde sadece kürtler yasamiyor, bosnagi, arnavuutu, cerkezi, azerisi, gürcüsü, vesayri vesayri.Türkiye'yi ulu onder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaslari kurtarmistir. Atatürk olmasaydi kürtler o zaman kimden hangi hakki isteyceklerdi, soruyorum? Sunuda unutmasin Elci; Ne AB nede baska bi güc kürtlere kendilerini yönetme hakkini verdirebilir! Biz Kemalistler arkanizda gölge gibiyiz!

 

Mustafa Cacik 20 Aralık 2004 / Pazartesi

Egitim Dili

"Kürtlerin, Kürt kimliğiyle sahip olduğu hiçbir hak yoktur. Bizim de bir dilimiz var. Kürtçe eğitim dili olmadığı takdirde Kürtlerin eşitliğinden söz edilemez" demissiniz;

 

Kurtce egitim dili olmadigi halde Istanbul’un gobeginde hala TURKCE bilmeyen insanlar (ozellikle kadinlar) varken, kurtce egitim dili olarak kabul edilse, sokakta birbirini anlamayan, resmi dairelerde anlasamayan bir toplum yaratmaz mi? Anlasabilmek icin, bir sonraki adim resmi dilin INGILIZCE olmasi mi?

 

insan-vatandaş 20 Aralık 2004 / Pazartesi

tc vatandaşı olmak

eğer bir kürt kökenli vatandaşımıza ben türkiye cumhuriyeti vatandaşıyım demek zor geliyorsa kuzey ırak ta iki tane özerk bölge var oraya gitsinler.herkes şunu bilmeli ki türkiye cumhuriyeti sadece türk ve kürt kökenli insanlardan oluşmuyor.bu ülkede bir çok etnik kökene sahip vatandaşımız yaşamaktadır.her isteyen istediği gibi yaşadığı bölgeleri yönetmek isterse halimiz ne olur acaba.onu için türkiye cumhuriyeti vatandaşı olmayı bilmeli ve ona göre hareket etmeliyiz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu 'machiavelli' denen adam yazılarında Kuzey Iraktaki Kürtleri 'açlıktan öldürüyor' ,'onları susuzluktan gebertiyor',doğudaki kürtleri 'açlıktan gebertiyor ' .'Bize gözdağı vermesinler','demokrasi','özgürlük' diyen belediye başkanının 'gözünü oyuyor' . Sonra da 'ben faşist te değilim neden anlamak istemiyorsunuz' ,'nerede sokak ağzıyla konuşmuşum' gibi laflar ediyor. Yukardaki örneklerden daha çok var yazılarında.Bu kadar saldırganca ve hiç bir insanlık değerine önem vermeden ağzından köpükler saçarak konuşan bu adam hastadır.

Melih Aşıkın bir kısa yazısını okumuş , televizyonda gösterileri izlemiş ve hummaya yakalanmış gibi yazmaya başlamiş.Adamı bıraksan bunlarla kitap yazacak.

Ben milliyet gazetesinin (millyet 'kürtçü','ikinci cumhuriyetci ' vs. değildir değil mi) sitesinden arşivden ( 10

kasımdan başlayarak) kasım ayının gazetelerinden Şemdinli olayını okudum.Herkes okusun okusun ki neler üzerine konuştuğumuzu bilelim.Bundan daha önemlisi olanlar ibretliktir .İnsan okuyunca nasıl bir ülkede yaşadığını anlıyorum.Yüksekova belediye başkanını anlıyor.

Bu adam bunları okumamış , kalkmış yüzbinlerce insanı katlediyor.(Okusaydı bunları yazamazdı.Yani Şemdinlide olanları okumadan gösterileri nasıl anlayabilirsiniz ki.Anlayamazsınız. Üstelik bunun üzerinden sayfalarca nasıl yazarsınız.Yazamazsınız. Adam yazıyor.Sadece yazmıyor .İnsanlara küfür ediyor ,onları katlediyor.Bu adam hastadır. Bir paranoyaktır.

Gazeteyi internetten mutlaka okuyun.Okuduğunuzda neden okumanız gerektiğini daha iyi anlayacaksınız.Bu adam yalan söylüyor.Olayı CIA ile ilişkilendirmeye çalışarak dezenformasyon yapıyor.Bu

arada , Melih Aşık ta aynı dezenformasyonu yapıyor. En hafif deyimle, olayı örtbas etmeye çalışıyor.Yani bu 'machiavelli ' denen adamın Şemdinli konusunda yazdıklarına inananlar sözünü ettiğim gazeteleri okusunlar.Olayları CIA ile ilişkilendirip 'ayaklanmaya kışkırtıyorlar ' gibi son derece önemli sonuclar çıkarıyor.Melih Aşıkın olayı kem kümle nasıl örtbas etmeye çalıştığını da görün.İBRET!!! İBRET!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kusura bakmayın bu ek olmazsa yazım yarım kalacak.Bu daha ikinci yazım.Düşündüklerini tam olarak ifade edememe toplumuzda genel bir sorun.Bu forumdaki yazılardan da bu görülebilir.Bu nedenle bana eksi puan vermemenizi isteyeceğim.Bunu yazmam lazım.Çünkü adam şiirler yozıyor ,sayfalar döşeniyor , vatan millet edebiyatı yapıyor .Destek mesajları karşı mesajlar yağıyor da yağıyor.Adam herkesi saf yerine koymuş

kendi kafasından uydurduğu senaryoyla bizi kandırıyor. Yok CIAnın işiymiş , yok 'terör örgütünün ' işiymiş , yok kontrgerilla böyle acemilikler yapmazmış.Adam günlük basını dahi okumadan -sadece bellediği köşe yazarlarını okuyarak - coşmuş ki tutana aşkolsun.Adam KÜFÜR ve YALANLA lider olacak neredeyse. *********....

Tarih: Düzenleyen: Admin
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kusura bakmayın bu ek olmazsa yazım yarım kalacak.Bu daha ikinci yazım.Düşündüklerini tam olarak ifade edememe toplumuzda genel bir sorun.Bu forumdaki yazılardan da bu görülebilir.Bu nedenle bana eksi puan vermemenizi isteyeceğim.Bunu yazmam lazım.Çünkü adam şiirler yozıyor ,sayfalar döşeniyor , vatan millet edebiyatı yapıyor .Destek mesajları karşı mesajlar yağıyor da yağıyor.Adam herkesi saf yerine koymuş

kendi kafasından uydurduğu senaryoyla bizi kandırıyor. Yok CIAnın işiymiş , yok 'terör örgütünün ' işiymiş , yok kontrgerilla böyle acemilikler yapmazmış.Adam günlük basını dahi okumadan -sadece bellediği köşe yazarlarını okuyarak - coşmuş ki tutana aşkolsun.Adam KÜFÜR ve YALANLA lider olacak neredeyse. ******....

 

 

bu cumleyı yazarken kac kısıden yardım aldın yoksa cok mu dusundun

 

yenı mozaık geldı taze...

Tarih: Düzenleyen: Admin
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sayın forumcular

 

yazılarından altı yapılan ve gazeteler asagıda sıralanmıstır

 

bılgılerınıze saygılarımla

 

 

yavuz donat sabah

 

melıh asık mıllıyet

 

ertugrul ozkok hurrıyet

 

derya sazak.....

 

kemal burkay....

 

yazarlar arasında paralellık var mı.....

 

 

lıselı genclık yıne aramızda

 

tam sevıyeyı tuturduk derken yırtık seyden cıkıverıyor taze mozaıkler....

 

yazık

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

LISELI MOZAIK

 

BUGUNKU ZAMAN BELKI SENIN GORUSLERINE DAHA UYGUNDUR

 

bugunku zaman gazetesi 8.12.2005

 

 

o cok begendıgınız DEMOKRASI INSAN HAKLARI OZGURLUK SOYLEMININ NE ISLERE YARADIGINA BIR BAKIN

 

DR. NİHAT ALİ ÖZCAN

08.12.2005 PERŞEMBE

 

Öcalan çözümde kilit mi oluyor?

 

Üst ve alt kimlik polemiği ile başlayan tartışmalar PKK elebaşısı Öcalan’ın açıklamaları ile yeni bir ivme kazanmış durumda. Açıklamalar terör örgütünün yeni stratejisini ele veriyor? Peki bu kritik noktalar neler?

 

 

PKK ve lideri Öcalan tekrar manşetlere taşınmaya başlandı. Haberlerin ilgi çekici yanı fazlaca olumsuzluk içermemesi ve PKK’nın amaçlarının değiştiği kabulünden yola çıkılarak, liderine “çözümde” kilit rol verilebileceği fikrine toplumun hazırlanmasıdır. Bu yazının amacı söz konusu tartışmalara katkı sunmaktır. Katkı, Kürtlere, örgütün Kürtleri ne kadar temsil ettiğine ilişkin olmayacaktır. Amacımız “teknik bir konu” olarak PKK’nın stratejilerinde görülen değişimler ve bu değişimin nedenlerini mercek altına yatırmaktır. Çünkü stratejilerin analizi bizim, örgütün hedefinin ne kadar değiştiğini anlamamızı kolaylaştıracaktır.

 

PKK kurulduğunda hedefinin “bağımsız Kürt devleti” olduğunu açıkladı. Amacına ulaşmak için seçtiği strateji ise Marksist ideolojik kabullerine, sosyal dokuya, coğrafyaya ve dönemsel sponsorlarının çıkarlarına uygun olarak ilan edildi. “Uzun süreli halk savaşı” olarak formüle edilen strateji, şiddet ve terör kullanılarak Türkiye’yi askeri alanda mağlup etmeyi ve devleti kurmayı amaçlıyordu. Bu amaçla, ideolojik merkez olarak parti, şiddet ve terörü uygulayacak “ordu” ve her ikisini destekleyecek, legal ve illegal alanda örgütlenmeyi başarmış “cephe” örgütüne ihtiyaç vardı. Nitekim yaşanan süreçte teoriye uygun olarak yapılanma tamamlandı. Buna göre Şam’da işleri organize eden bir parti, dağda eylem yapabilen silahlı militanlar ve ulaşılabilen her yerde halkı denetleyen/yöneten “cephe” teşkilatı kuruldu ve işletildi.

 

Neden strateji değişikliği?

 

Bu yapının öncelikli işi, terör ve şiddet uygulayarak halkı devletten koparmak, ardından da ihtiyaca göre devlete alternatif yeni örgütlenmelere gitmekti. Örgütlenen halk, silahlı güce yeni elemanlar ve lojistik destek vermeye zorlanacak, bu sayede etkinliği ve sayısı artan silahlı güç, önce devleti bir bölgeden sürüp çıkartarak “kurtarılmış bölgeler” oluşturacak, ardından da “zafer” gelecekti. Tıpkı Kuzey Vietnam’da olduğu gibi. Öcalan, her şeyin teoriye uygun gittiğini düşündüğü bir süreçte hiç beklemediği gelişmelerle karşılaştı: Askerî alanda tıkanıklık, sponsor desteğinde sınırlılık. Örgütün 15 Ağustos 1992’de Şırnak’ı ele geçirip kontrol altına alamaması, hemen ardından ağır kayıplara yol açan sınır karakollarına baskın girişimi ve Eylül 1992’deki Kuzey Irak askerî “felaketi” Öcalan’ı stratejilerini gözden geçirmeye zorladı. Öte yandan siyasi “değerler” hızla değişiyor, sosyalizm kaybediyordu. Öcalan, uzun süredir “misafir” bulunduğu Şam’da bunu iyi gözlemleyebiliyordu. Nitekim Öcalan, Mart 1993’te Lübnan’da yaptığı basın toplantısında “ateşkes” ilan ederek “çatışmaları” ertelemeyi, işi siyasi platforma taşımayı öneriyordu.

 

“Devletin” de karşılık vermek üzere hamle yaptığı bu süreçte önerilen “ateşkes” uzun sürmedi ve 33 sivil giyimli erin Elazığ-Bingöl karayolunda şehit edilmesi ile birlikte çatışmalar yeniden başladı. Çatışmalar örgüt için “askerî ve politik” bir zorunluluktan değil, dönemsel “sponsorların isteklerinden” kaynaklanmış ve ona göre de yeni bölgelere yayılmıştı. Nitekim PKK türü “sponsorla” çalışan örgütler aynı anda iki işlev üstlenmek ve bunları uyumlaştırmak zorundadırlar. Bir yandan kendi hedeflerine kilitlenirken, bir yandan da sürekli değişen “sponsor devlet ve devlet dışı aktörlerin” isteklerini gerçekleştirmeye çalışırlar. Öcalan’ın kendisini bir an özgür zannettiği o günlerde kendisine işin hiç de göründüğü gibi olmadığı hatırlatılmış olmalı ki “mecburen” çatışmaları sürdürdü. Nitekim 1993-1995 dönemi PKK’nın sponsorlarının özel isteklerine odaklanıldığı bir dönem oldu.

 

PKK’yı strateji değişikliğine iten sadece askerî başarısızlığı da değildi. Güvenlik güçlerinin zamanla mücadele yeteneklerini artırmış olmaları bir gerçekti; ancak onun kadar gerçek olan bir diğer husus, sponsorların PKK’ya destekleri “devlet kurdurmak” için değil Türkiye’yi yormak, kaynaklarını tüketmek, çeşitli sorunlarda yönlendirmek ve içeride meşgul etmek içindi. Yine bu süreçte SSCB çökmüş, örgüt ideolojisi işlevini yitirmiş, bölgesel dengeler ise hızla değişmekteydi. Artık yükselen değer, “uzun süreli halk savaşı” olmadığı gibi yeni dönemin kahramanları da farklıydı. Yükselen değer “insan hakları, sivil toplum, özgürlükler, azınlık hakları, çok kültürlülük, demokrasi ve liberalizm” idi. Doğal olarak sponsorların da değişme vakti gelmişti. Terör olmadı, bu kez demokrasi söylemi...

 

Örgüt, Aralık 1994’te yaptığı 5’inci kongrede strateji değişikliğini resmîleştirdi. Buna göre şiddet ve terörle toprak koparmak mümkün değildi. Çünkü güvenlik güçleri kararlı ve tahminlerin ötesinde inatçı, bölge insanının büyük çoğunluğu da örgüte destek vermemekteydi. Üstelik silahlı militan sayısı arttıkça onu yönetebilecek kadrolar olmadığı gibi örgütte ciddi denetim sorunları da vardı. Böylesi bir ortamda Türkiye’den toprak koparıp onu koruyacak sayıda militanın bölgede varlığını sürdürmesi mümkün görünmüyordu. Sorun sürüncemeye dökülmüştü ve “askerî bir zafer” gerçekçi değildi. Silahlı militanlarla askerî bir zafer kazanılamayacaksa, yapılacak olan mücadeleyi örgütün güçlü olduğu/devletin ya hiç ya da zayıf olduğu alanlara yöneltip buna uygun araçlarla sürdürmekti.

 

Yeni dönem stratejisi eldeki araçlara ve uluslararası söyleme de uygundu. “Demokratik” fırsat alanları kullanılarak Türkiye’yi etnik kimliklerin iyice su yüzüne çıkarıldığı toplumsal yapıya sürüklemek, ardından da etnik kimliğe vurgu yapan yasaların kabulünü sağlamak, ardından Anayasa’da iki “uluslu” bir yapının önünü açmak. Yumuşak, kabul edilebilir, aşağıdan yukarıya doğru işleyen bir strateji/yol haritası ortaya çıkmıştı. Bütün bunlara rağmen örgütün asla devleti “bölmek” niyeti de, amacı da yoktu(!) Silahlı militan gücü zayıflamıştı; ama stratejiyi işler kılacak olan cephe örgütü gücünü korumaktaydı. Strateji değişikliği bu bağlamda “silahlı militanların” rolünü de farklılaştırdı. Artık çatışma esas faaliyet olmadığından silahlı militanların işlevleri “cephe”nin dağılmasını önlemek, çatışmadan kaçınmak, güvenlik güçlerini mayın döşemek gibi faaliyetlerle psikolojik baskı altına almak ve pazarlık masasında koz olarak varlığını sürdürmekti. “Cephe” örgütü yeni dönemde etkili oldu. Şiddet içermeyen ya da sorun olarak görünmeyen eylemler Türkiye’nin AB serüveni ile birleşince işe yarar sonuçlar vermeye başladı. Demokrasi ve özgürlüklerin sınırsız kullanımı konusunda en deneyimli, en organize grup olan PKK, faaliyetlerinin semeresini de görmeye başladı. Üstelik kurumsal ve zihinsel bütünlüğünü kaybeden devlet aygıtı karşısında her gün yeni mevziler kazandı. Devlet, örgütün faaliyet gösterdiği alanlarda yer alamazdı. Yeni süreçte paradigma değişmiş, örgüt ağırlık merkezini devletin güçlü olduğu güvenlik alanı yerine “sivil toplum” alanına inşa etmişti.

Öcalan’ın Türkiye’ye idam edilmeme kaydıyla verilmesi, strateji değişikliğinin dışarıda çok iyi okunduğunu ya da tavsiyelere uyulduğunu gösteriyor. Nitekim Öcalan’ın taktik hamleleri yeni stratejileri iyi özümsediğini gösteriyor. Türkiye açısından ise sorun daha karmaşık: Oyunun kurulduğu yeni alana ilişkin ne oyuncuları ne de işleyen stratejileri var. O halde son günlerde medyadaki tartışmalar nasıl açıklanabilir? Bunlar, Öcalan’ın tek kişilik oyunla iki sahneye birden çıkma yeteneğini topluma kabul ettirme girişimi mi, yoksa sadece bir temenni midir?

Tarih: Düzenleyen: machiavelli
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 ay sonra...

58 milyon Türkle 75 miyonluk mozaik bir ülkede yaşamak ilginç. :D Ama ben yine de hevallerime selam gönderirim kırılmasınlar! :D Kürtlerin ne istediğini anlatan Kürtçülerin bir çok sitesi ve kitabı var.Bunun için biraz sol(mozaik lahmacun diyelim biz ona),ezilen halk ve Mezopotamyanın otantik halkı soslarını kullanıyorlar.Gerçek niyetleri aşamalı bir planla 50 yıl içinde Anadoluyu Kürdistanlaştırmaktır.Klasik kardeşlik politikaları iflas etmiş,kırmızı çüzgilerinin üzerinde meclisteki Kürtler zurna çalmış,Batı şehirlerinde Kürtler davula vurmus,sözde Kuzey Kürdistandaki Kürtler göbek atmış,Barzani,Talabani ve Iraktaki Sorani Farsileri hep beraber bu ritmle halaya durmuşlardır.Senin kardeşini öldürene,ekonomini sömürene sen kardeşlik edebiyatı yaparsan gün gelir yataktan karını da alırlar.Çocuguna Kekoland marşı da okuturlar.Okul duvarına Apo,SaİT resmi de asarlar.Geleceği milli bir bilinçle iyi analiz edip planlamak lazımdır.1000 yıllık Anadolu maceramızın esaret ve aşağılanmayla değil Kürtsüz,ekonomisİ kalkınmıs bir Türkiyeyle sonuçlanması için bu şarttır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Geleceği milli bir bilinçle iyi analiz edip planlamak lazımdır.1000 yıllık Anadolu maceramızın esaret ve aşağılanmayla değil Kürtsüz,ekonomisİ kalkınmıs bir Türkiyeyle sonuçlanması için bu şarttır.

 

 

Kürtsüz !!! pes artık bu kadar olur anca yani kürtlermi ekonomiyi bu hale getirdiler yıllardır bu ülkeyi türkler yönetiyor bu hale gelmesi tamamen onların hatasıdır.Kürtlerle türkleri karşı karşıya getirmek her zaman ilkeleri oldu..Milli bilinç nedir insanları soyutlayıp asıllarını inkara zorlamakmıdır.Yoksa diktalar ,yaptırımlarla baskı kurup durumu olduğundan daha beter bir halemi getirmektir.Nedir bu milli bilinç..

Yarın kürtsüz türkiye kurarsınız daha sonra zaza ları atarsınız daha sonra çingeler gider daha sonra lazlar gider daha sonra ermeniler gider daha sonra daha sonra daha sonra ....

 

Peki Bu kadar insan gidince burada kaç kişi kalacak anlamıyorum.Tutturmuşsunuz türkler ha türkler yahu bunu böyle yapacağınıza kürdüz ama türkiyede yaşıyoruz bu topraklar bizimde diyen insanları suçlamaktan bir an evvel vaz geçin aksi halde bu ülkedeki etnik kökenli insanlar gidince askere yollayacağınız hiç kimse kalmayacak unutmayınki bu ülkenin topraklarını korumaya kürt evlatlarıda gidiyor.Neyi tartışıyorsunuz neyi..

Görende sadece herşeye türklerin hakkı var sanacak..Bu ülke içinde yaşayan herkesin..

 

Kürtsüz ve ekonomisi kalkınmış türkiye... mantığa bakarmısınız söyleyecek söz bulamıyorum...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

58 milyon Türkle 75 miyonluk mozaik bir ülkede yaşamak ilginç. :D Ama ben yine de hevallerime selam gönderirim kırılmasınlar! :D Kürtlerin ne istediğini anlatan Kürtçülerin bir çok sitesi ve kitabı var.Bunun için biraz sol(mozaik lahmacun diyelim biz ona),ezilen halk ve Mezopotamyanın otantik halkı soslarını kullanıyorlar.Gerçek niyetleri aşamalı bir planla 50 yıl içinde Anadoluyu Kürdistanlaştırmaktır.Klasik kardeşlik politikaları iflas etmiş,kırmızı çüzgilerinin üzerinde meclisteki Kürtler zurna çalmış,Batı şehirlerinde Kürtler davula vurmus,sözde Kuzey Kürdistandaki Kürtler göbek atmış,Barzani,Talabani ve Iraktaki Sorani Farsileri hep beraber bu ritmle halaya durmuşlardır.Senin kardeşini öldürene,ekonomini sömürene sen kardeşlik edebiyatı yaparsan gün gelir yataktan karını da alırlar.Çocuguna Kekoland marşı da okuturlar.Okul duvarına Apo,SaİT resmi de asarlar.Geleceği milli bir bilinçle iyi analiz edip planlamak lazımdır.1000 yıllık Anadolu maceramızın esaret ve aşağılanmayla değil Kürtsüz,ekonomisİ kalkınmıs bir Türkiyeyle sonuçlanması için bu şarttır.

 

 

Yazınız ve olgunluğunuz için bu millet adına teşekkür ederiz.

Bozan

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Herseyden once "cok bilmisler" icin mantiki bir tespit: Kurd'un gonlunde yatan ozgurluktur. "Ozgurluk" kendi devletine sahip olmak mi? O zaman devlettir. O devlet "Kurdistan devleti" olacaktir. O devletin bayragi solda gordugunuz bayrak, o devletin dili Kurtce, marsi da Ey reqîb olacaktir. (o devlet, kendi ulkesindeki azinliklari -Guney Kurdistan'da goruldugu gibi- yasatacaktir. Ama sizler anlamazsiniz bu tur seylerden, kafanizi karistirmayayim).

 

Gel gor ki Turk'un ideologlar ve toplum muhendisleri tarafindan susturulmus olan gonlu ve ayni karanlik kisiler tarafindan isgal edilmis beyni Kurd'u de etkilemis ve bu 80 yillik terorden dolayi Kurd'un gonlune tozlar serpilmistir. O tozlara ufleseniz goreceksiniz ki dunyanin butun uluslari gibi Kurtler de kendi yasamlarini ozgurce yasamak,kendi yasamlarini ozgurce kurmak, kendi ulkelerini gelistirmek, kendi bireysel hayallerini gerceklestirmek, vs vs vs isteyeceklerdir. Herkes gibi. Bunun tersi mantiksizlik, aptallik olur.

 

Ama yok, illahi sana gore Kurd'un gorevi Turk'un kolesi olmak ise, isi gucu Turk'e hizmet ise, kendi arzu ve isteklerini Turk'e kurban etmek ise, sen de bu 85 yildir yaptiklarina, soylediklerine ve dusunduklerine devam edersin. Keske sunu gorseydin: konusan sen degil beynine girmis olan devlettir, yapan ve dusunen sen degil, beynini isgal etmis olan devlettir. Devlet senin araciliginla yasiyor. Sen sadece bir kabuksun.

 

Kurt ne istiyor? Tabii, Kurtler adina konusan cok... Ornegin hic bir anlamda serefli Kurt mucadelesi yuruttugu belli olmayan, kesinlikle onurlu Kurt ulusu ve mucadelesine layik olmayan ve aslinda Turk devletinin kopyasi olan Abdullah Ocalan "Bensiz Kurdistan olmaz olsun" diyor... Turk devleti onun araciligiyla Kuzey Kurdistan'daki Kurtleri teslimiyetci kilmak istiyor. Nedir o teslimiyetcilik? "Turkiyelilik" kimlik ve perspektifini kabul etmek, Kurt ve Kurdistan varligini ortadan kaldirmak. Yani, Turk devletinin 85 yildir yapmaya calistigini yapmak. Kurt onu istemiyor. O yuzden aslinda PKK Kurtler arasinda marjinal bir akimdir. Sessiz cogunlugu temsil eden sey, yukarda belirttigim insani, dogal ve mantiki arzu ve isteklerdir. O mantiki arzu ve isteklerin de herhangi bir ideolojik slogana veya teoriye ihtiyaci yoktur. O yuzdendir ki Kurd'un artik Turk'e anlatacak bir seyi kalmamistir. Cunku Turk, devleti tarafindan isgal edilmis, dusunemeyen, ozgur olmayan bir kabuktur. Kurt ise sadece Kurt olusu ile ozgurlesecek olan bir sairdir, bir sanatcidir, bir alimdir. Kurt guzeldir. (Siyah ve beyaz arasindaki farki biliyen diger guzeller bunu soyluyor, sadece ben degil).

 

Somutlastiracaksak: kendine guvenen siyaset meydaninda siyaset yapsin. O zaman Kurd'un ne istedigi ortaya cikar.

 

Sorana sorusu icin tesekkur ediyorum. Eminim gercek anlamiyla merak ediyordur. Umarim Kurtlerin ne istediklerinin ortaya cikmasi icin (dayatmaksizin, terorize etmeksizin, tehdir etmeksizin) mucadele de eder.

 

Yasasin isgalci devleti iclerinden sokup atip kendi kabugunu kendisi dolduran Turkler!

 

Kurtler zaten yasayacaklar, zaten kazanacaklar...

 

Avdan

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Keske sunu gorseydin: konusan sen degil beynine girmis olan devlettir, yapan ve dusunen sen degil, beynini isgal etmis olan devlettir. Devlet senin araciliginla yasiyor. Sen sadece bir kabuksun.

 

gayet net ve açıklayıcı siyaset meydanında siyaset yapmış bozo avdan dostum... :clover:

 

Kürtlerin ne istediğini bilmek zor değildir.Ama pekala bunları bilmediğimize eminim.. Kürt vatandaşları ne istediklerini yıllardır söyleyip yazmakta... Bu ülkede yaşayıp da bunu bilmemek için dünyadan pek habersiz biri olmak gerekir.işte bu yüzden bilmiyoruz...işte bu yüzden bu kadar eminim...

 

Neyse sorumuzu cevaplayalım,''hiç bilmeyerek'' ya da ''bildiğimiz ölçüde''....Kürt vatandaşlarımız,dostlarım ''biz hak ve özgürlük istiyoruz. Her onurlu, özgür insan ve halk gibi dilimizi ve kültürümüzü özgürce kullanmak, geliştirmek istiyoruz. Her onurlu ve özgür halk gibi kendi anadilimizle eğitim görmek, dilimizi hem özel hem de kamu yaşamında, sosyal ve siyasal her alanda, basın-yayında özgürce kullanmak istiyoruz.

 

Her özgür insan ve halk gibi, yöneticilerimizi kendimiz seçmek istiyoruz. Kendi durumumuz ve geleceğimizle ilgili olarak kendimiz karar vermek istiyoruz.

 

Her özgür halk gibi kendi ülkemizin yeraltı ve yerüstü kaynaklarından kendimiz yararlanmak istiyoruz. Ülkemizi geliştirmek, çağdaş, demokratik bir yaşam kurmak istiyoruz.

 

Bu özgürlük ve demokrasidir. bütün bunlar Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin ve diğer ilgili uluslararası sözleşmelerin insanlara ve halklara tanıdığı, doğuştan gelen, temel, vazgeçilmez hak ve özgürlüklerdir.

 

Oysa şu anda Türkiye sınırları içinde yaşayan 20 milyonu aşkın Kürt (bunların çoğu, yaklaşık 13-14 milyonu aslında kendi ülkesinde, Kuzey Kürdistan’da yaşıyor) bu hakların hiçbirine sahip değil. Türk devleti bize vere vere, dilenciye sadaka verir gibi, haftada yarım saat televizyon yayını ile birkaç özel kurs layık gördü, o da binbir kayıt ve şarta bağlanmış olarak... Bu bizimle ve dünyayla alay etmektir. Dilimiz yine kamu alanında ve siyasal alanda yasak. Kürtçe radyo ve televizyon yine yasak. Kürtçe eğitim yine yasak. Bize gerekli olan, hakkımız olan, kısıtsız, tam gün radyo ve televizyon yayınıdır, ilkokuldan üniversiteye kadar kendi anadilimizle eğitimdir. Çağımızda, anadil eğitimi bir yana, yabancı dil eğitimi bile normal okullarda veriliyor.

 

Bu ülkede, artık lafta Kürt var dense de kimliğimiz yine yasak. Ülke nüfusunun ve yüzölçümünün üçte birini oluşturduğumuz halde (20 milyonu aşkın nüfus ve yirmiyi aşkın il) kimliğimiz anayasada tanınmıyor. Dilimiz resmi dil değil. Hiçbir ulusal, hatta yerel kurumda, parlamentoda, hükümette, yönetim aygıtında ve yargıda Kürtler kendi kimlikleriyle temsil edilmiyor.

 

Bizi özgürlükten yoksun bırakan, Türkiye’yi dünden bugüne yönetenlerdir, TC’dir. Bu rejim kaynaklarımıza da el koymuştur. Petrolümüzü ve öteki yeraltı yerüstü ürünlerimizi talan edip götürmüştür ve bu durum günümüzde de devam ediyor. Özgürlük istediğimiz zaman da bize „vatanı ve milleti bölmek istiyorlar“ deyip dünyanın zulmünü uygulamıştır, birçok kez etnik arındırma ve soykırım yapmıştır.

 

Bu, bağımlılık ilişkisinden de öte, bir sömürgeci-sömürge, ya da köle-efendi ilişkisidir.

 

Bu yüzden yoksul kaldık, bilgisiz kaldık,başıboş kaldık...

 

Biz ne Türkiye’yi ne de başka bir ülkeyi bölmek istemiyoruz, böyle bir düşüncemiz yok. Aksine, bizim ülkemiz dört devlet arasında bölünmüş ve en büyük parçasına da Türk devleti el koymuştur. Biz ülke parçalayan değiliz, ülkesi parçalananız. Ülke parçalayan bir suçlu arıyorsan adresi başkadır.. Biz Kürtlerin çabası ve isteği ise kendi ülkemizde özgür yaşamaktır, o kadar. Buna hakkımız yok mu...?''

 

 

diyorlar....

 

peki cevaplar ne oluyor...''biz bilmeyiz...''

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Hanımefendi,

Size ülkenizin hangi antlaşmayla parçalandığını sorabilir miyim?

Rus Bilgini Lazarov'un da dediği gibi "Kürtler açısından Serv umut Lozan ise iflastır."Oysa aynı Serv Antlaşması Anadoludan Türklüğün tasfiye edilmesini öngörmekteydi.Türk halkı ise bacısı,kızanı,18 19 yaşındaki fidan boylu delikanlılarıyla Serv Antalşamasını tarihin çöplüğüne atmıştır.Hem de 15 yıl aralıksız süren Balkan Savaşından itibaren başlayan Savaş sürecinde 2,5 milyona yakın sivil ve askerini kaybederek.Sizin milletinizin eskiden beri Türklere yönelik pek iyi niyetler beslemediği açıktır.Öyle ki Türkiye Cumhuriyetini kuran kurcu irade 30 dan fazla irili ufaklı Kürt isyanı bastırmak durumunda kalmıştır.

Türkiyede 20 milyonu aşkın Kürdün yaşadığı ise külliyen yalandır.Kürtlerin Türkiyedeki toplam sayıları 14,5 milyondur.Yabancı kaynaklar da bun böyle belirtir.Oysa aynı Türkiyede her ne kadar bazı Kürt milliyetçileri Anadoluda Türk yoktur dese de 54 milyon Türkün yaşadığı bir bilimsel gerçektir.Dolayısıyla Kürtler bir azınlıktır.

Arman beyin sorusuna cevap verecek olursak:1965 nufüs sayımında Kürtler toplam nufusun %6,5unu oluşturumaktaydılar.Bugunse %20sidir.Kürtler nufus artış hızlarını parlamentoya sızmak,ülkenin nufüs dengesini değiştirmek gibi amaclarlar kullanmıslar ve bu surecte bazı siyasi partiler Kürt oyları için buna göz yummuslardır.Böyle giderse 2035 yılında Anadoluda sayıları Türkleri geçecektir,bu sayıdayken bu kadar Türk sevgisiyle yoğrulmuş bir ulusun fertlerinin sayıları Türklerle aynı seviyeye gelince neler yapabileceklerini anlamak için müneccim olmaya gerek yok.

 

Kürtçülerin sitelerini inceler,Paris Kürt enstitüsü gibi hanımefendi ile aynı düşünce tarzına sahip Kürt aydınlarının mensup olduğu fikir akımlarını incelerseniz üç aşamalı bir plan göreceksiniz.1. adım merkeze bağlı kendi dili ve uranı(bayrağı)olan federasyon.2. adım Kürtlerin batıya doğru nufüs üstünlüğü ile federatif yapının sınırlarını genişletmeleri 3.adım Kürt nufüsünün Türk nufüsüna yaklaşması veya geçmesiyle Kürdistan kurulması(Ki Suriye Kürt grupları ve Barzani tarafından bu Kürdistanın Doğu Karadeniz ve Batıda Antalyaya kadar Akdenize hakim olması megalo idea tespit edilmiş ve ABD temsilciler meclisine sunulmuştur-ne kadar itbar gördü bilinmez ama niyetlerini ortaya sermesi açısından önemlidir.Özellikle son zamanlarda Karadenize Kürtler göç etmeye çalışmakta ama bölgede yaşayan Laz ve Türk halkları tarafından silah zoruyla engellenmektedirler-Ki bu Kürt planının Karadeniz ayağıdır-Güney sahillerinde ise durum daha vahimdir Antalya Muğla gibi şehirlere Diyarbakır-Tunceli-Elazığ üçgeninden sürekli bir Kürt göçü olmaktadır ve otellerinin bir kısmı Kürt mafyasının kontrolündedir-Bu arada yerli halkın Serik-Alanya ve Fethiyede Kürtlere karşı gösterdiği direnişler iyi tahlil edilmelidir.)

 

Sayın hanımefendi,

Bizi devlet ağzı ile konuşmakla suçlamışlar.Şurası bir gerçektir ki Türk milleti Tc devletinin asli unsurdur.Sahsi olarak benim dedem yıllarca Kürt isyanı bastırmakla uğraşmıs,gencecik Harbiyeli 2 kardeşini Çanakkalede kaybetmiş bir Türk subayıdır.Dolayısıyla bizim kendi devletimizi ve kendi hakkımızı savunmamız kadar doğal bir şey olamaz.Fakat gün gelirde devlet mekanizması tamamen sizin elinize geçerse o zaman bizim devleti savunmama hakkımız haizdir.

 

Ülkeyi bölmek istemiyoruz demişsiniz.Peki hanımefendi Türkiyeyi bölmek değilse niyetniz ısrarlarınıda niye diretiyor ve çılgınca nufus artışına niye son vermiyrosunuz?Yoksa niyetiniz Servi yürürlüğe koyup Büyük Kürdistanı oluşturmak mıdır?

 

Bu kısım da benim Kürtlere hala kardeş diyen milletimedir.

Kürt sorununa Türkçü bir bakış açısıyla bakılmadığı sürece bu sorun büyüecektir.Çünkü Kürtlerin çoğunluğu Kürtçüdür,güç ve etkinliklerini arttırmaktadırlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Değişik: 4121 - 23.07.1995) Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk'ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve onun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda;

 

Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak, Türkiye Cumhuriyetinin ebedi varlığı, refahı, maddi ve manevi mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde;

 

Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;

 

Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;

 

(Değişik ibare: 4709 - 3.10.2001 / m.1) "Hiçbir faaliyetin" Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkilapları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;

 

Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;

 

Topluca Türk vatandaşlarının milli gurur ve iftiharlarda, milli sevinç ve kederlerde, milli varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla ve "Yurtta sulh, cihanda sulh" arzu ve inancı içinde, huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu;

 

FİKİR, İNANÇ VE KARARIYLA anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere,

 

(*) - Bu Anayasa, 07.11.1982 tarihinde yapılan halkoylaması sonucu kabul edilmiştir.

 

TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur.

 

BİRİNCİ KISIM

 

GENEL ESASLAR

 

I. DEVLETİN ŞEKLİ

 

MADDE 1 - Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

 

II. CUMHURİYETİN NİTELİKLERİ

 

MADDE 2 - Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

 

III. DEVLETİN BÜTÜNLÜĞÜ, RESMİ DİLİ, BAYRAĞI, MİLLİ MARŞI VE BAŞKENTİ

 

MADDE 3 - Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.

 

Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.

 

Millî marşı "İstiklal Marşı"dır.

 

Başkenti Ankara'dır.

 

IV. DEĞİŞTİRİLEMEYECEK HÜKÜMLER

 

MADDE 4 - Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.

 

 

Cevap budur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Hanımefendi,

Size ülkenizin hangi antlaşmayla parçalandığını sorabilir miyim?

Rus Bilgini Lazarov'un da dediği gibi "Kürtler açısından Serv umut Lozan ise iflastır."Oysa aynı Serv Antlaşması Anadoludan Türklüğün tasfiye edilmesini öngörmekteydi.Türk halkı ise bacısı,kızanı,18 19 yaşındaki fidan boylu delikanlılarıyla Serv Antalşamasını tarihin çöplüğüne atmıştır.Hem de 15 yıl aralıksız süren Balkan Savaşından itibaren başlayan Savaş sürecinde 2,5 milyona yakın sivil ve askerini kaybederek.Sizin milletinizin eskiden beri Türklere yönelik pek iyi niyetler beslemediği açıktır.Öyle ki Türkiye Cumhuriyetini kuran kurcu irade 30 dan fazla irili ufaklı Kürt isyanı bastırmak durumunda kalmıştır.

Türkiyede 20 milyonu aşkın Kürdün yaşadığı ise külliyen yalandır.Kürtlerin Türkiyedeki toplam sayıları 14,5 milyondur.Yabancı kaynaklar da bun böyle belirtir.Oysa aynı Türkiyede her ne kadar bazı Kürt milliyetçileri Anadoluda Türk yoktur dese de 54 milyon Türkün yaşadığı bir bilimsel gerçektir.Dolayısıyla Kürtler bir azınlıktır.

Arman beyin sorusuna cevap verecek olursak:1965 nufüs sayımında Kürtler toplam nufusun %6,5unu oluşturumaktaydılar.Bugunse %20sidir.Kürtler nufus artış hızlarını parlamentoya sızmak,ülkenin nufüs dengesini değiştirmek gibi amaclarlar kullanmıslar ve bu surecte bazı siyasi partiler Kürt oyları için buna göz yummuslardır.Böyle giderse 2035 yılında Anadoluda sayıları Türkleri geçecektir,bu sayıdayken bu kadar Türk sevgisiyle yoğrulmuş bir ulusun fertlerinin sayıları Türklerle aynı seviyeye gelince neler yapabileceklerini anlamak için müneccim olmaya gerek yok.

 

Kürtçülerin sitelerini inceler,Paris Kürt enstitüsü gibi hanımefendi ile aynı düşünce tarzına sahip Kürt aydınlarının mensup olduğu fikir akımlarını incelerseniz üç aşamalı bir plan göreceksiniz.1. adım merkeze bağlı kendi dili ve uranı(bayrağı)olan federasyon.2. adım Kürtlerin batıya doğru nufüs üstünlüğü ile federatif yapının sınırlarını genişletmeleri 3.adım Kürt nufüsünün Türk nufüsüna yaklaşması veya geçmesiyle Kürdistan kurulması(Ki Suriye Kürt grupları ve Barzani tarafından bu Kürdistanın Doğu Karadeniz ve Batıda Antalyaya kadar Akdenize hakim olması megalo idea tespit edilmiş ve ABD temsilciler meclisine sunulmuştur-ne kadar itbar gördü bilinmez ama niyetlerini ortaya sermesi açısından önemlidir.Özellikle son zamanlarda Karadenize Kürtler göç etmeye çalışmakta ama bölgede yaşayan Laz ve Türk halkları tarafından silah zoruyla engellenmektedirler-Ki bu Kürt planının Karadeniz ayağıdır-Güney sahillerinde ise durum daha vahimdir Antalya Muğla gibi şehirlere Diyarbakır-Tunceli-Elazığ üçgeninden sürekli bir Kürt göçü olmaktadır ve otellerinin bir kısmı Kürt mafyasının kontrolündedir-Bu arada yerli halkın Serik-Alanya ve Fethiyede Kürtlere karşı gösterdiği direnişler iyi tahlil edilmelidir.)

 

Sayın hanımefendi,

Bizi devlet ağzı ile konuşmakla suçlamışlar.Şurası bir gerçektir ki Türk milleti Tc devletinin asli unsurdur.Sahsi olarak benim dedem yıllarca Kürt isyanı bastırmakla uğraşmıs,gencecik Harbiyeli 2 kardeşini Çanakkalede kaybetmiş bir Türk subayıdır.Dolayısıyla bizim kendi devletimizi ve kendi hakkımızı savunmamız kadar doğal bir şey olamaz.Fakat gün gelirde devlet mekanizması tamamen sizin elinize geçerse o zaman bizim devleti savunmama hakkımız haizdir.

 

Ülkeyi bölmek istemiyoruz demişsiniz.Peki hanımefendi Türkiyeyi bölmek değilse niyetniz ısrarlarınıda niye diretiyor ve çılgınca nufus artışına niye son vermiyrosunuz?Yoksa niyetiniz Servi yürürlüğe koyup Büyük Kürdistanı oluşturmak mıdır?

 

Bu kısım da benim Kürtlere hala kardeş diyen milletimedir.

Kürt sorununa Türkçü bir bakış açısıyla bakılmadığı sürece bu sorun büyüecektir.Çünkü Kürtlerin çoğunluğu Kürtçüdür,güç ve etkinliklerini arttırmaktadırlar.

 

öncelikle şunu söyleyim arkadaşım...neredeyse her cümlenin başına koyduğun ve senin milletin,senin ulusun diye bahsettiğin ulustan değilim,seçme şansımın olmadığı bir dünyada meydana geldiğim için değilim,bana sormadıkları için değilim,nüfus cüzdanımda doğum yeri türkiye/turgutlu yazdığı için değilim...

ne tarz bir önyargıdan yola cıkarak bunları yazışını algılıyabiliyorum:''kürt ya,tabi koruyacak ulusunu...ya da ''kürt ya acık acık demiyecek ya ülkeyi bölmek istiyoruz''...sen hangi önyargı sahiplerindensen artık bilmiyorum...

son cümlenden de anlaşılıyor ki;kürtlerin çoğu 'kürtçüdür' ve 'türkçü' bir bakış açısıyla bakmadıkça sorun büyüyecektir....sorunun büyümesini bağladığın seylerden biri de bu madem;söyleyeyim,sülalemde bir tane bile 'kürt vatandaşı' yok...'türkçü' diye terimlediğin bu ulusçu bakışını bilmem kendi görüş acından ne kadar zayıflatır bu söylediklerim...

evet namı değer türk,namı değer saygı duyulması gereken uluslardan birine mensubum bende işte arkadaşım....suçlamaların bu sefer nasıl taraf değiştircek merak ediyorum doğrusu....

son birşey söyleyeyim;

kürtsen eğer kürt(vatandaşı) olduğun için dinleme kürtleri...

türksen eğer türk(vatandaşı) olduğun için sevme ulusunu...

 

Değişik: 4121 - 23.07.1995) Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk'ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve onun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda;

 

Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak, Türkiye Cumhuriyetinin ebedi varlığı, refahı, maddi ve manevi mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde;

 

Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;

 

Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;

 

(Değişik ibare: 4709 - 3.10.2001 / m.1) "Hiçbir faaliyetin" Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkilapları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;

 

Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;

 

Topluca Türk vatandaşlarının milli gurur ve iftiharlarda, milli sevinç ve kederlerde, milli varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla ve "Yurtta sulh, cihanda sulh" arzu ve inancı içinde, huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu;

 

FİKİR, İNANÇ VE KARARIYLA anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere,

 

(*) - Bu Anayasa, 07.11.1982 tarihinde yapılan halkoylaması sonucu kabul edilmiştir.

 

TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur.

 

BİRİNCİ KISIM

 

GENEL ESASLAR

 

I. DEVLETİN ŞEKLİ

 

MADDE 1 - Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

 

II. CUMHURİYETİN NİTELİKLERİ

 

MADDE 2 - Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

 

III. DEVLETİN BÜTÜNLÜĞÜ, RESMİ DİLİ, BAYRAĞI, MİLLİ MARŞI VE BAŞKENTİ

 

MADDE 3 - Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.

 

Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.

 

Millî marşı "İstiklal Marşı"dır.

 

Başkenti Ankara'dır.

 

IV. DEĞİŞTİRİLEMEYECEK HÜKÜMLER

 

MADDE 4 - Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.

Cevap budur.

 

aynen 'cevap budur'....

 

Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.

 

Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.

 

Millî marşı "İstiklal Marşı"dır.

 

Başkenti Ankara'dır.

 

şimdi bir de kürt halkı için söyle aynı şeyleri arman da,cevabının kesin kes bu olduğu daha bir anlaşılsın(hani söyleyemiyecek,söyletemiyeceksin ya diline bunları)....

 

bir de,ne güzel maddelerden,'sözde!'insani haklardan gidiyoruz,kürt vatandaşlarının ağzından cıkan şu yorumu da dinliyelim,maddeleriyle gelip burada sunalım....;

 

''Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin ve diğer ilgili uluslararası sözleşmelerin insanlara ve halklara tanıdığı, doğuştan gelen, temel, vazgeçilmez hak ve özgürlükler bizlerinde hakkıdır''

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu konuyu tartışmam bile.. Anayasa çok açık.

Devlet kurmak isteyen önce toprak bulacak kendine. Burada kimseye verilecek bir karış toprak bile yok .. Olsaydı zamanında İngilizlere ya da İtalyanlara veya Fransızlara verirdik zaten.Hak ve özgürlükler olayına gelince.. Ezilen kürt vatandaşlarımız işe önce kendilerini tarlalarda ezen ağalarından haklarını almak istemekle başlasınlar...

Bu maddeleri iyice oku.. Tartışmaya mahal verecek hiç bir çaık yok gayet net ve kesin ifadelerle belirtilmiştir.Bugün Kürdü bişi ister yarın çerkesi öbür gün lazı hani nerde kaldı o zaman Türkiye Cumhuriyetinin anayasası?.. :)

 

Değişik: 4121 - 23.07.1995) Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk'ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve onun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda;

 

Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak, Türkiye Cumhuriyetinin ebedi varlığı, refahı, maddi ve manevi mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde;

 

Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;

 

Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;

 

(Değişik ibare: 4709 - 3.10.2001 / m.1) "Hiçbir faaliyetin" Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkilapları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;

 

Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;

 

Topluca Türk vatandaşlarının milli gurur ve iftiharlarda, milli sevinç ve kederlerde, milli varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla ve "Yurtta sulh, cihanda sulh" arzu ve inancı içinde, huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu;

 

FİKİR, İNANÇ VE KARARIYLA anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere,

 

(*) - Bu Anayasa, 07.11.1982 tarihinde yapılan halkoylaması sonucu kabul edilmiştir.

 

TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur.

 

BİRİNCİ KISIM

 

GENEL ESASLAR

 

I. DEVLETİN ŞEKLİ

 

MADDE 1 - Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

 

II. CUMHURİYETİN NİTELİKLERİ

 

MADDE 2 - Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

 

III. DEVLETİN BÜTÜNLÜĞÜ, RESMİ DİLİ, BAYRAĞI, MİLLİ MARŞI VE BAŞKENTİ

 

MADDE 3 - Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.

 

Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.

 

Millî marşı "İstiklal Marşı"dır.

 

Başkenti Ankara'dır.

 

IV. DEĞİŞTİRİLEMEYECEK HÜKÜMLER

 

MADDE 4 - Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.