Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

SÜNNET GEREKLİ VE YARARLI OLANDIR...


Cabir

Önerilen İletiler

SÜNNET, AIDS HASTALIĞINA YAKALANMA OLASILIĞINI AZALTIYOR
Bu güne kadar dünya çapında yapılan 40’tan fazla araştırmanın sonuçları, sünnetli erkeklerin AIDS hastalığına yakalanma riskinin, aynı koşullarda yaşayan sünnetsiz erkeklere göre daha düşük olduğunu gösterdi.
Özellikle Afrika’da birbirine yakın bölgelerde yaşayan gruplar üzerinde yapılan mukayeseli çalışmaların sonuçları sünnetli olmanın AIDS hastalığı etkeni olan HIV virusu enfeksiyonunu azaltıcı yönde etki ettiği konusunda ikna edici veriler sağlamıştı. Son olarak Amerikada’ki Jones Hopkins Üniversitesi öğretim üyelerinden oluşan bir araştırma grubunun Hindistan’da yaptığı ve geçtiğimiz Mart ayında dünyaca ünlü Lancet dergisinde yayınlanan araştırmanın sonuçları da sünnet uygulamasının, HIV enfeksiyonuna maruz kalma olasılığını azalttığını teyid etti. Bu güne kadar yapılan araştırmaların sonuçları genel olarak gözden geçirildiğinde, sünnetin HIV enfeksiyonuna yakalanma olasılığını sekizde bire varan oranlara düşürdüğü görülmektedir.
Sünnet AIDS hastalığından nasıl koruyor ?
Bilim adamlarının yaptığı açıklamaya göre, AIDS hastalığı yapan HIV virüsü, cinsel temas yoluyla bulaşma sırasında, insan vücuduna Langerhans Hücreleri adı verilen hücrelerden girer. Bu hücrelerin üzerinde bulunan CD4 ve CCR5 reseptörleri virüsün vücuda girmesinde bir çeşit kapı rolü oynar. Langerhans hücrelerinin miktarı sünnet derisinde çok fazladır. Sünnet işlemi sırasında sünnet derisinin alınması, bu hücrelerin ve dolayısıyla HIV virüsünün vücuda girme kapılarının sayısının azalmasını sağlar.
Sünnet aynı zamanda bel soğukluğuna ve frengiye yakalanma riskini azaltmak yoluyla da AIDS hastalığına yakalanma olasılığını azaltır. Konunun uzmanları, bu türden bir hastalığı olan kişilerin, cinsel organları çevresinde bulunan deri ve mukozalarda meydana gelen zedelenmelerin de HIV virüsunun vucuda girmesini kolaylaştırıcı etki yaptığını belirtmektedir. Cinsel temas yoluyla bulaşan diğer hastalıklara yakalanma olasılığının azalması, aynı zamanda HIV enfeksiyonuna maruz kalma olasılığını da azaltmış olmaktadır.
Sünnetin diğer yararları
Amerikalı Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanlarını çatısı altında toplayan Amerikan Pediatristler Akademisi (AAP) tarafından Amerikan toplumunu sünnet konusunda bilgilendirmek amacıyla yayınlanan bildiride, sünnetin yararları aşağıdaki şekilde özetlenmektedir:
· Sünnet, idrar yolu enfeksiyonlarına yakalanma riskini azaltmaktadır. Sünnet edilmemiş erkek bebeklerde idrar yolu enfeksiyonuna yakalanma olasılığı, sünnetli bebeklere göre 10 kat daha fazladır.
· Sünnet, seyrek görülen bir kanser türü olmasına rağmen, erkeklik organi kanserine yakalanma olasılığını belirgin bir şekilde azaltmaktadır.
· Sünnet AIDS de dahil olmak üzere cinsel temas yoluyla geçen hastalıklara yakalanma olasılığını azaltmaktadır.
· Sünnet, erkeklik organii iltihaplardan korumaktadır.
· Sünnet fimozis adı verilen, sünnet derisinin geriye çekilmesini engelleyen darlıkların oluşmasını engellemektedir.
· Sünnet genital hijyeni kolaylaştırmaktadır.
Sünnetli erkeklerin eşlerinde rahim boynu kanseri daha az görülüyor
Sünnetin diğer enfeksiyonların yanı sıra kadınlarda rahim boynu kanserinin en önemli sebeplerinden biri olan İnsan Papilloma Virüsü (HPV) enfeksiyonuna yakalanma riskini de azalttığı bildirilmektedir. Yapılan araştırmalar, sünnetsiz erkeklerde insan papilloma virus enfeksiyonu sıklığının sünnetsiz erkeklere göre üç kat fazla olduğunu göstermiştir. Bunun sonucu olarak sünnetsiz erkeklerin eşlerinde rahim boynu kanseri, sünnetli erkeklerin eşlerine göre 2.5 kat daha sık görülmektedir.
Sünnetin başta AIDS olmak üzere cinsel temas yoluyla bulaşan hastalıkları önleyici bir etkisinin olduğunun bilinmesi, sünnetli erkekleri bu hastalıklara karşı koruyucu tedbirleri ihmal etme konusunda kesinlikle gevşekliğe sevketmemelidir. Çünkü sünnet bu hastalıklara yakalanma oranını azaltsa da, sünnetli olmak tek başına yeterince koruma sağlayan bir özellik olarak düşünülmemelidir.

Bu yazdıklarım yalnızca bir kaç örnektir...Şüphesiz ''biliyorum'' denilen sahte bilgilerden uzaklaşıp temiz bir zihinle bakılır ve araştırılırsa görülecektir ki Allah vardır,birdir ve hertürlü eksiklikten uzak ve münezzehtir.İslâm Allah'ın gönderdiği Mutlak Doğru Hayat şekli ve kurtuluşa sebep dindir.Kur'an Allah'ın sözüdür ve Son Resul Muhammed (S.A.V.) Allah'ın takdiri ile istisnasız her zaman doğru söylemiştir...

'''İşte Allah, size ayetlerini böyle açıklar; ki akıl erdiresiniz.''' (BAKARA SURESİ / 242)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...
Tamamen haklısın sünnetin hem vicdanen hemde insan sağlığı açısından büyük yararları vardır........Bu bilimsel ortamlarda da kanıtlanmıştır....

 

 

                                                  SAYGILARIMLA

 

                        ^_^  :P  ;)

1962[/snapback]

 

 

 

Allah'ın Selamı üzerine olsun değerli kardeşim.

 

Saygılar bendende sana...Hayırlı günler diler Geçmiş Kurban Bayramını kutlarım

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cabir arkadaşımız : "Allah vardır,birdir ve hertürlü eksiklikten uzak ve münezzehtir." diye yazmış. Peki öyleyse Allah nasıl oluyor da, insan vücudunu yanlış yaratıyor ve siz onu sünnetle düzelttiğinizi iddia ediyorsunuz? Bu küfür değil midir? Hiç şüphesiz Allah kusursuzdur, ve yarattıkları da kusursuzdur. Yanlış olduğunu iddia ettiğiniz öyle az değil yaklaşık 100 santimetrekarelik bir dokudur ve her insanda istisnasız olarak vardır, hastalıklarla karıştırılamaz. İnsan vücudundaki en hassas dokulardan biridir bu. Yanlışlık belki de bizim Allah'ın verdiği zekayı kullanmamızdır. Ya da küçük çıkarlarımız için Yaratılış'ı inkar etmemizdir. Eğer çocukları keserek para kazanıyorsak, o zaman Yaratılışı inkar edip internette kendimizi aklayacak yazılar yazabiliriz.

 

Peygambere çeşitli hadisler atfedilebilir. Bugün çok iyi biliyoruz ki, Peygamberin ölümünden sonra pek çok hadis uydurulmuştur. Sözü geçen hadis bunlardan biri olabilir. Bunu şuradan anlarız. Sünnet etmek, bıyık, tırnak, saç kesmek gibi konularla birlikte anılmaktadır. Normal zekalı her insan canlı bir dokuyu kesmenin saç kesmekten çok farklı olduğunu bilir. Saç kesmek için doktora gitmeyiz, ama bir dokunun vücuttan alınması ameliyathane şartlarını gerektirir. Sünnet etmeyi saç kesmekle birlikte anmak normal zekalı birinin yapacağı bir şey değildir. Peygamberin en azından normal zekalı biri olmadığını düşünmek saçmalıktır. Diğer bir olasılık da sünnet kelimesi ile bu hadiste temizlikten bahsedildiğidir. Bu oldukça mantıklıdır, çünkü tırnak, saç vs. kesmek temizlik ile ilgilidir.

Kuran'da da sünnet ile ilgili hiçbir şey olmadığını biliyoruz. Peki bugün nasıl oluyor da bunu herkes bugün din adına yapıyor. Aslında bu sorunun cevabı çok basittir. İslamiyet değilse de sünneti dinin merkezine koyan bir başka büyük din vardır, bu din Musevilik'tir. Sünneti İslam'a sokanların, onlarla birarada yaşayan ve zaman zaman da bu dine giren Museviler olduğunu düşünmek oldukça mantıklıdır, çünkü sünnet İslamiyet'te de neredeyse merkezi bir konuma gelmiştir. Bu dış bir etki olmadan gerçekleşemezdi. (sünnetin İslam'da merkez bir konuma gelmesi, islam'a gireceklerden ilk istenen şey olmasından anlaşılmaktadır. Evet, ne yazık ki öyle. Müslümanlar bunu yaparken sünnetin farz olmadığını Peygamberin tavsiyesi olduğunu söyleyip dururlar. Oysa sünnetsiz Müslüman yoktur, farzları yerine getirmeyen müslüman ise çoktur. Bu bir tezat değil midir?)

 

Bilimsel araştırmalara gelince, bu konu araştırıldığında bunların gerçekten bilimsel olmadığı anlaşılmıştır. Nitekim bu araştırmalar genellikle köktendinci Yahudi ve Hıristiyan çevrelerce ya da onların etkisi altında yaptırılmıştır, ve hiçbir geçerliliği yoktur. Bunların aksini söyleyen, yani sünnetin zararlarını knaıtlayan da birçok araştırma vardır, ama bunlardan ülkemizde hiç söz edilmektedir. Ne yazık ki artık ülkemizde de bu işten para kazanan doktorların olması bilimsel araştırmaların neden tek taraflı olarak ülkemize yansıtıldığının bir açıklaması olabilir, ve bundan sonra bir süre daha bunun böyle olacağını tahmin edebiliriz.

 

Gördüğünüz gibi Cabir Bey, gerçekler için sadece gözleri biraz açmak yeter. En önemlisi de gönül gözünü.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cabir arkadaşımız : "Allah vardır,birdir ve hertürlü eksiklikten uzak ve münezzehtir." diye yazmış. Peki öyleyse  Allah nasıl oluyor da, insan vücudunu yanlış yaratıyor ve siz onu sünnetle düzelttiğinizi iddia ediyorsunuz? Bu küfür değil midir? Hiç şüphesiz Allah kusursuzdur, ve yarattıkları da kusursuzdur. Yanlış olduğunu iddia ettiğiniz öyle az değil yaklaşık 100 santimetrekarelik bir dokudur ve her insanda istisnasız olarak vardır, hastalıklarla karıştırılamaz. İnsan vücudundaki en hassas dokulardan biridir bu.  Yanlışlık belki de bizim Allah'ın verdiği zekayı kullanmamızdır. Ya da küçük çıkarlarımız için Yaratılış'ı inkar etmemizdir. Eğer çocukları keserek para kazanıyorsak, o zaman Yaratılışı inkar edip internette kendimizi aklayacak yazılar yazabiliriz. 

 

Peygambere çeşitli hadisler atfedilebilir. Bugün çok iyi biliyoruz ki, Peygamberin ölümünden sonra pek çok hadis uydurulmuştur. Sözü geçen hadis  bunlardan biri olabilir. Bunu şuradan anlarız. Sünnet etmek, bıyık, tırnak, saç kesmek gibi konularla birlikte anılmaktadır.  Normal zekalı her insan canlı bir dokuyu kesmenin saç kesmekten çok farklı olduğunu bilir. Saç kesmek için doktora gitmeyiz, ama bir dokunun vücuttan alınması ameliyathane şartlarını gerektirir. Sünnet etmeyi saç kesmekle birlikte anmak normal zekalı birinin yapacağı bir şey değildir. Peygamberin en azından normal zekalı biri olmadığını düşünmek saçmalıktır. Diğer bir olasılık da sünnet kelimesi ile bu hadiste temizlikten bahsedildiğidir. Bu oldukça mantıklıdır, çünkü tırnak, saç vs. kesmek temizlik ile ilgilidir.

Kuran'da da sünnet ile ilgili hiçbir şey olmadığını biliyoruz.  Peki bugün nasıl oluyor da bunu herkes bugün din adına yapıyor. Aslında bu sorunun cevabı çok basittir. İslamiyet değilse de sünneti dinin merkezine koyan bir başka büyük din vardır, bu din Musevilik'tir. Sünneti İslam'a sokanların, onlarla birarada yaşayan ve zaman zaman da bu dine giren Museviler olduğunu düşünmek oldukça mantıklıdır, çünkü sünnet İslamiyet'te de neredeyse merkezi bir konuma gelmiştir. Bu dış bir etki olmadan gerçekleşemezdi. (sünnetin İslam'da merkez bir konuma gelmesi, islam'a gireceklerden ilk istenen şey olmasından anlaşılmaktadır. Evet, ne yazık ki öyle. Müslümanlar bunu yaparken sünnetin farz olmadığını Peygamberin tavsiyesi olduğunu söyleyip dururlar. Oysa sünnetsiz Müslüman yoktur, farzları yerine getirmeyen müslüman ise çoktur. Bu bir tezat değil midir?)

 

Bilimsel araştırmalara gelince, bu konu araştırıldığında bunların gerçekten bilimsel olmadığı anlaşılmıştır. Nitekim bu araştırmalar genellikle köktendinci Yahudi ve Hıristiyan çevrelerce ya da onların etkisi altında yaptırılmıştır, ve hiçbir geçerliliği yoktur. Bunların aksini söyleyen, yani sünnetin zararlarını knaıtlayan da birçok araştırma vardır, ama bunlardan ülkemizde hiç söz edilmektedir. Ne yazık ki artık ülkemizde de bu işten para kazanan doktorların olması bilimsel araştırmaların neden tek taraflı olarak ülkemize yansıtıldığının bir açıklaması olabilir, ve bundan sonra  bir süre daha bunun böyle olacağını tahmin edebiliriz.

 

Gördüğünüz gibi Cabir Bey, gerçekler için sadece gözleri biraz  açmak yeter. En önemlisi de gönül gözünü.

2112[/snapback]

 

 

Diyorsun...

 

İçinde bulunduğun ''Önyargılı'' ve doğru olduğunu sandığın yanlış bilmelerden uzaklaşarak;

 

1--Yazdığımı yeniden okursan senin açıklamalarınla alakası olmadığını görecek

 

2--İslam'ın Allah'ın bildirdiği gibi yaşanması gerektiğini başka yerlerden ''kulaktan dolma'' bilgilerin İslam olmayacağını

 

3--Resullulah'ın (S.A.V.) her ne söylemiş ve her ne yapmışsa Allah'ın kontrolünde olarak Mutlak Doğru ve Uygun olanı yaptığını öğrenecek ve ''Kur'an'da yok'' gibi yaklaşımlarla yaklaşmayıp kişinin hem Kur'an hem Resulullah'ın sünnetine göre yaşaması gerektiğini

 

4--Bilimin Allah'a ve O'nun bildirdiklerinin doğru olduğuna şahitlik ettiğini

 

Görecek ve bilecek sende Allah'ın emrettiği şekilde yaşamanın gerekli olduğuna Allah'ın emrettiği şekilde yaşamak için takip edilecek tek ve mutlak önderin Resulullah olduğuna yaşamak istemesen bile kanaat getireceksin...

 

 

O halde hiç beklemeden içinde bulunduğun önyargılı halden uzaklaşarak Allah'a gereği gibi teslim olmalı İslam'ı Resulullah'ın yaşadığı şekilde yaşamalı bunun için gayret göstermelisin...Şüphesiz İslam ancak Resulullah'ın yaşadığı şekilde yaşanırsa İslam'dır...

 

'''Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Allah'ın Resûlü'nde güzel bir örnek vardır.''' (AHZAB SURESİ / 21)

 

Resulullah'ın hadisleri hakkında şüpheli yaklaşımlar içine girerek sanki hayatı boyunca bir kaç söz dışında hiç konuşmadan öylece oturmuş düşünceleri içine gidip O'nu devre dışında görerek yaşanacak din İyi bilinmelidir ki İslam değil kesin ve açık bir sapıklıktır...

 

Şüphesiz Din Allah katında İslam'dır...

 

 

'''Kim İslam'dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır.''' (AL-İ İMRAN SURESİ / 85)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cabir arkadaşım benim "önyargılı ve yanlış" olduğumu söyleyerek ortaya attığım fikirler hakkında konuşmaktan kaçmış. Benim yazdıklarımın onunkilerle alakası yokmuş. İslam dininde sünnetle ilgili (kesme anlamında) tek şey kendisinin yazısının başında belirttiği hadistir. Ben de bu hadisi ya yanlış anladığını ya da bunun uydurma bir hadis olduğunu, çünkü Cabir arkadaşımızın yaptığı şekilde bir açıklamanın akıl ve mantık ile bağdaşmayacağını yazmışım. Bunun mu yazdıkları ile alakası yok? Bu mu önyargılı olmak yoksa söylenenlere cevap vermeyip bildiklerini tekrarlamak mı ?

 

Cabir arkadaşıma soruyorum. Yazısında sünneti savunduğu anlaşılıyor. Bunu da İslamiyet adına yapıyor. Öyleyse sünnetin İslami olduğunu kanıtlasın. Eğer kendisi Peygamber değilse ve Allah'la konuşmuyorsa, o zaman İslam kaynaklarından bana (akıl ve mantık ile bağdaşması kaydı ila) sünnet hakkında ya da buna cevaz veren tek bir hadis - ayet göstermesi gerekiyor. Eğer gösteremiyorsa, o zaman din adına sünneti savunmaktan vazgeçsin. Tabii aslında bu yeterli değil. Yazısında İslam, Allah, Rasullulah, Kuran kelimelerini gereksiz yere çokça kullandığı için bir de özür dilemesi gerekir. Çünkü kendisi, pek çokları için kutsal olan bir dinle ilgili kelimeleri, ilgisi olmayan bir uygulamayla aynı yazı içinde çok sayıda kullanarak o dini kullanmış, hata işlemiştir. Ama ne yazık ki bunlar artık o kadar çok yapılıyor ki, hesabını sormuyoruz!....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cabir arkadaşım benim "önyargılı ve yanlış" olduğumu söyleyerek ortaya attığım fikirler hakkında konuşmaktan kaçmış. Benim yazdıklarımın onunkilerle alakası yokmuş. İslam dininde sünnetle ilgili  (kesme anlamında) tek şey kendisinin yazısının başında belirttiği hadistir. Ben de bu hadisi ya yanlış anladığını ya da bunun uydurma bir hadis olduğunu, çünkü Cabir arkadaşımızın yaptığı şekilde bir açıklamanın akıl ve mantık ile bağdaşmayacağını yazmışım. Bunun mu yazdıkları ile alakası yok? Bu mu önyargılı olmak yoksa söylenenlere cevap vermeyip bildiklerini tekrarlamak mı ?

 

Cabir arkadaşıma soruyorum.  Yazısında sünneti savunduğu anlaşılıyor. Bunu da İslamiyet adına yapıyor. Öyleyse sünnetin İslami olduğunu kanıtlasın. Eğer kendisi Peygamber değilse ve Allah'la konuşmuyorsa, o zaman İslam kaynaklarından bana (akıl ve mantık ile bağdaşması kaydı ila)  sünnet hakkında ya da buna cevaz veren tek bir hadis - ayet göstermesi gerekiyor. Eğer gösteremiyorsa, o zaman din adına sünneti savunmaktan vazgeçsin. Tabii aslında bu yeterli değil. Yazısında İslam, Allah, Rasullulah, Kuran kelimelerini gereksiz yere çokça kullandığı için bir de özür dilemesi gerekir. Çünkü kendisi, pek çokları için kutsal olan bir dinle ilgili kelimeleri,  ilgisi olmayan bir uygulamayla aynı yazı içinde çok sayıda kullanarak o dini kullanmış, hata işlemiştir.  Ama ne yazık ki bunlar artık o kadar çok yapılıyor ki, hesabını sormuyoruz!....

2191[/snapback]

 

 

 

Diyorsun...

 

Öncelikle şu gerçeği bilmek gerek; <<Peygamber değilse ve Allah'la konuşmuyorsa>> gibi bir yaklaşım MUTLAK YANLIŞ olandır...Çünkü Gerçek şu ki Peygamberlik son Peygamber olan Muhammed Resulullah (S.A.V.) ile bitmiştir...Bu ''ben Müslüman'ın'' diyen herkesin bilmesi gereken Mutlak Gerçek'tir...

 

Böylesi bir yaklaşımla soru sorulan kişi ''ben Peygamberim'' dese soruyu soran ''olabilir'' mi diyecek?...Bir Peygamberin daha gelebileceği durumunu mu kabul edecek?...Şüphesiz böyle bir kabul soruyu soranın İslam'ı bilmediğini yaşadığı ve İslam olarak bildiğinin ise İslam olmadığı ortadadır...Çünkü eğer kişi Muhammed Resulullah'ı son Peygamber olarak kabul etmeyip O'ndan sonrada Peygamber gelebilir şeklinde düşünceler içine girerse İslam'ın dışına çıkar...Gerçek Şu ki İslam ancak Allah'ın bildirdiği şekilde yaşanırsa Mutlak Doğru olur...

 

O halde şüphesiz ben Bir Peygamber değilim...

 

Ben Allah'ın Resulü Muhammed (S.A.V.) 'i kendine ''TEK ÖRNEK'' alan Allah'ın herhangi bir kulu ve kölesiyim...

 

Şimdi gelelim sünnetin İslam'i olup olmadığı meselesine;

 

Sünnet şüphesiz İslam'idir...Çünkü sünnet olmamak hastalıklara ve enfeksiyonlara sünnet olmaksa temizlik ve sıhhate sebeptir...Allah ise hep temizliği ve sıhhatli olanı emretmiştir...Örneğin domuz eti sıhhatsiz,zararlıdır...Haram edilmiştir...İçki aynı şekilde zararlıdır haram edilmiştir...Faiz aynı şekildedir haram edilmiştir...Dikkat edilirse haram edilen herşey istisnasız her yönden zararlıdır...Sünnet olmamak aynı şekilde istisnasız olarak her yönden zararlıdır...Fakat tüm bu bahsettiklerimi görmek için önyargı halinden yani daha önceki ''biliyorum'' denen yanlışlardan uzaklaşmak gerekmekte ve bilimse ve delil olarak gösterilen bilimsel araştırmalara ''daha net'' bir şekilde bakmak gereklidir...

 

Ayet ve hadis göstermek meselesine gelince;

 

Varsayalım ''tırnak kesme'' idi konumuz...Şüphesiz tırnak kesme açıktan açığa ayet olarak Kur'an-ı Kerim'de yoktur...Fakat Resulullah tırnaklarını kesmiştir...Ve tırnak kesmek sıhhatli bir davranıştır...Şimdi tırnak kesmek açıkça Kur'an'da yok diye red edilip İlgili hadislerde ''uydurma'' denerek ''İslam'i'' değil damgasımı vurulacaktır?...Şüphesiz hayır...

 

Gerçek şu ki Allah Genel Olarak ''temizliği'' emretmiş ve Şöyle Buyurmuştur;

 

'''Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Allah'ın Resûlü'nde güzel bir örnek vardır.''' (AHZAB SURESİ / 21)

 

O halde Tüm hayatı boyunca Resulullah istisnasız hangi konuda nasıl davranmış ne yapmışsa ''Müslümanım'' diyenlerde onu yapmalıdır...Bu ''Allah'ın Resûlü'nde güzel bir örnek vardır.'' şeklindeki emirle belirtilmiştir...Ve yine Buyurmuştur ki;

 

'''...Resûl size ne verirse artık onu alın, sizi neden sakındırırsa artık ondan sakının ve Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, cezası (ikâbı) pek şiddetli olandır.''' (HAŞR SURESİ/7)

 

O halde yapılması gereken tüm hayatın istisnasız her anında Resulullah'ın örnek alıp onun yaşadığı gibi yaşamaya çalışmak ve yaşamaktır...

 

Yazılarımızda Allah,İslam,Peygamber kullandığımız için özür dileme meselesine gelince;

 

İçinde Allah'ın anılmadığı bir sohbet yada benzeri herşey eksik olandır...Çünkü şüphesiz Allah istisnasız herşeyin Yaratanı'dır ve herşeye her an Hakim'dir...Allah'ı yada Resulü'nü hayattan uzak görmek ve sınırlandırmalar getirmek ise Mutlak Gerçek'ten uzak davranış ve tutumlardır...Hiç şüphe yokki hayatı ve herkesi yaratıp nimetleri veren ve her an vermeye devam eden Mülkün Sahibi Allah'ın Mülkünden Allah'ı uzak görmek yada sınırlandırma yapmak gibi davranışlar içine girmek nankörlüğünden uzak olmak istisnasız herkesin yapması gerekendir...

 

 

 

Ayrıca sana şunu söylemek isterimki maksadım seninle ''yok öyle değil böyle'' gibi bir tartışmaya girmek değildir...Maksadım Mutlak Gerçek'i ''Tek ve Mutlak Önderim'' Resulullah'ın yaptığı gibi istisnasız herkese ulaştırmak tebliğ etmektir...Bu bağlamda kaçmak yada vazgeçme gibi düşünceler zihnimde hiç olmayanlardır...Ölüm bu halde gelir İnşaAllah...Şüphesiz MUTLAK GERÇEK isbata gerek kalmadan ortadadır...Sende herkeste başkalarına zarar vermemek kaydıyla dilediği gibi inanıp dilediği gibi yaşamakta serbesttir...

 

Hesap sorma meselesine gelince;

 

Hiç şüphe yokki tüm hesaplar en ince ayrıntısına kadar görülecektir...

 

'''Sonra gerçek mevlaları olan Allah'a döndürülürler. Haberiniz olsun; hüküm yalnızca O'nundur. Ve O, hesap görenlerin en süratli olanıdır. (EN'AM SURESİ / 62)

 

 

Bana hakkını helal et...Ve ne zaman hangi konuda ispat ve delil istersen belirt sana ispatlar sunayım...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Seviyeli cevabın için teşekkür ederim. Benim itiraz ettiğim konu şu: Bir şey sen ya da bir başkası öyle söylüyor diye İslami olamaz. Bunun kanıtlarının olması lazım. Anladığım kadarıyla mesele şuraya geliyor. "Peygamber bunu yapmıştır. Öyleyse bu dinidir" Öyleyse Peygamberin bunu yaptığına dair bir kanıt olması lazım. Öyle bir şeyse yok. Ne Peygamber döneminde herhangi bir kimsenin sünnet edildiğine, ne de Peygamber'in kendisinin sünnetli olduğuna dair kanıtlar var. Hatta eldeki kanıtlar bunun tersine işaret ediyor.

 

Bir de "sünnet şüphesiz İslami'dir çünkü hastalıkları engeller" falan demişsin. Sünnetin temizlik olduğunu da sen söylüyorsun. Bir şey sen söylüyorsun diye sağlıklı ya da sağlıksız olamaz. Bence sünnetin temizlikle ilgisi yok. Bilimsel araştırmalardan bahsetmişsin. Bu bilimsel araştırmaların ne olduğunu biliyor musun? Bunları kimler yapmış? Bunların kendin araştırdın mı ,yoksa birisi mi sana böyle söyledi. Ben olsam birinin bana söylediklerini inammazdım, kendim okurdum. Bu araştırmalar neymiş, bunların aksi yönde de araştırmalar var mı onu öğrenirdim. Ayrıca bir şey bilimsel olarak doğruysa öyleyse İslamidir gib bir mantığı da kabul etmenin yanlış olduğunu düşünüyorum. Bilim yanılabilir, bilim yönlendirilebilir, hatta satın alınabilir. Çünkü nihayetinde bilimi yapanlar insanlardır. Eğer bilimsel= dinsel mantığını kabul edersek o zaman insanların bütün hataları da İslami olur ki bu saçmadır.

 

 

Sürekli benim önyargılı olduğum söyleniyor. Ben okuduktan, araştırdıktan sonra konuşuyorum. Ama gene de önyargılı olduğumu söyleyebilirim. Önyargım da şu: Allah'ın yarattığı evren çok büyüktür, içinde sonsuz sırlar vardır, ve insanın da bunları anlaması çok zaman alır, ve ne kadar olursa olsun, insan bunları tam olarak kavrayamaz. İnsan vücudu da Allah'ın yarattığı diğer varlıklar gibi son derece karmaşıktır, insanın yapabileceği hiçbir şey onun kadar iyi olamaz. İnsanın tam olarak bu Yaratılış'ın ayırdına varması mümkün değildir. Öyleyse insan, "daha iyisini yapmak, düzeltmek" gibi tehlikeli heves ve düşüncelerden uzaklaşmalı, mümkün olduğunca Tanrı'nın kendisine verdiklerini korumalıdır, bu bir farzdır. (bu hem kendi vücudu, hem de çevresindeki diğer yaratıklar ve evren için geçerlidir)

 

Tırnak ve saç vücudun cansız dokularıdır, sünnet derisi öyle değil. Bu ikisinin karşılaştırılması gibi bir şey sözkonusu olamaz, akla ve mantığa aykırıdır.

 

 

Allah, Muhammed, Kuran kelimelerinin gereksiz yere sık sık kullanılmaması gerektiğini düşünüyorum.

 

Bir de aklıma takılan birşey var. Şu anda Müslümanlığa giren bir kimseden neredeyse ilk olarak sünnet olması isteniyor. Bu gerçek Müslümanları nasıl rahatsız etmiyor, onu merak ediyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 ay sonra...

Evet, temizlik anlaminda sünnetin yarari ve gerekliligi cesitli dinler tarafindan savunulurken, ve bazi doktaorlar icin hala tartisma konusudur.

 

Bunlara diyecegimiz yok. Ancak

 

insanin aklina söyle bir sey geliyor. Yüce allah insani; kitapta yazdigi gibi yalniz kadini degil, erkegi de aklen kit, ve ayni zamanda neden erkegi bir parca deri ile fazla yaratip sonradan kesmek zorunda kaliyoruz??

 

Bunun cevabini bilim coktan vermistir. Kulak asanlarin dikkatine.

 

ilk insanlar evrim sürecininde haliyle böyle degillerdi. Bu kanitlanmistir ve belgeler, müzelerdedir.

 

Bedensel yapi bu günkü gibi olmadigindan insan soyunun devami icin dogal olarak cinsel organlarin korunmasina yöneliktir bu gün kesilen deri parcasi.

Dislerde de ayni nedenle; disaridan gelen bakteri veya mikroplara karsi kizlik zari denen bir deri ile örtülüdür. Dogadaki tüm canlilarda bu her iki özellik vardir. olmayanlarin ise ilk caglarda zaten yasama sanslari olmayacaktir.

 

Ancak insanlik bu iki dogal olayi, bir ahlak ve din sorunu aline getirmislerdir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 7 ay sonra...

Arkadaslar oncelikle boyle bir konuyu acmaniz cok iyi olmus. Ama bence konuyu acan arkadas yeteri kadar arastirma yapmamis. Verdigi linklerede girmek istedim, ama hic birine giremedim.

Bakin oncelikle bir kitap okudum. Sunnetsiz ve Sunnetlilerin arasindaki farklari anlatiyor. Kadin yuksek tahsilli bir insan. Herseyi o kadar guzel ve anlasilir anlatmis ki? Hersey acik ve ortada. Sunnet olmak kesinlikle saglik acisindan yararli degildir.

Kuran-i Kerim de kesinlikle sunnetin gecmedigi soylenmistir veyahutta ben yanlis biliyorum ama bunlar hep internetten okuduklarim.

''Kuran'da sünnet olmak diye bir şey geçmez. Tevrat'ta sünnet olmak geçer. Allah dileseydi Kuran'da da sünnet olmamızı belirtir, bizim dinimizin de bir mecburiyeti yapabilirdi. Yani isteyen sünnet olur, isteyen olmaz. Dinimizde ne sünnet olun diye bir izah vardır, ne de olmayın diye. Geleneksel İslam'ın adetleri dinselleştirmesi ile sünnet dinselleşmiştir. Gerçi uydurmalarla dolu hadislerin içinde kadınların da sünnet olmasının gerekliliği vardır ama bu izah halka pek açıklanmamaktadır. Sünnet adeti öyle bir dinselleşmiştir ki neredeyse Allah'ın varlığına imandan sonra dinin ikinci şartı gibi algılanmıştır. Sağlığa yararlı olduğuna kanaat getiren, sünnet olur, istemeyen olmaz. Sünnet dinimizin ne bir hükmüdür, ne de alameti farikasıdır.''

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Oncelikle Nil Gun hanim gibi bir yazarin basarilarin devamini diliyorum. Onun yazdigi kitabi alip okumanizi isterim acikcasi. Hatta size Nil Gun hanimin bir sunnetci ile konusmasini gostereyim.

OLDU DA BİTTİ MAAŞALLAH

SÜNNET DÜŞMANIYLA KRALI KARŞI KARŞIYA

“Sünnet erken boşalma sebebidir” Nil Gün

“Ne münasebet geciktirir” Kemal Özkan

Nil Hanım neye dayanarak bu kitabı yazdınız ve sünnete neden karşısınız?
Nil Gün: Ben araştırmacı yazarım. Sünnet konusunu ele almamın doğrudan kişisel bir sebebi yok. Sünnet epeydir kafamı kurcalayan bir konuydu. “Neden bütün sağlıklı doğan bir çocuk kesilir?” diye soruyordum… Doğa hata yapmaz, Tanrı hata yapmaz ve en iyisini yaratır… O zaman sapasağlam doğmuş bir çocuğun neden sünnet edildiğini anlayamadım ve sorgulamaya başladım.

Bu sorgulamadan da sünnetin yanlış ve yalanlara dayalı olduğu sonucuna mı ulaştınız?
Nil Gün: Evet. Sünnetin sağlığa büyük zararları var… Kesilen sadece işe yaramaz bir deri parçası değil. O kesilen parça, içinde sinir uçlarının, kan damarlarının, salgı bezlerinin bulunduğu bir mekanizma. O işe yaramaz diye kesilen deri parçasının koruyucu görevi ve cinsel işlevi var. Sünnet olduktan sonra bir çok alanda erkek zarar görüyor. 6 bin yıllık bir gelenek bu.

Kemal Özkan: Müslümanlarda 1500 yıldır var olan bir gelenek. Nil Hanım oğullarını Amerika’da doğurmuş ve orada sünnet ettirmiş… Bence orada talihsiz bir olay gelmiş başına ve onun için yazmış bu kitabı.

Nil Gün: Yoo nereden çıktı bu?

Özkan: Kitabınızda yazıyor.

Gün: Hayır efendim tamamen yanlış anlamışsınız. Oğullarım Amerika’nın en iyi hastanelerinden birinde doğdu ve orada sünnet oldular. Hiçbir sorunda yaşamadılar. Biraz önce de söylediğim gibi ben bir anne veya mağdur olarak değil, bir araştırmacı olarak yazdım bu kitabı.

Özkan: Benim sizden ricam bir gün misafirim olun, sünnet nasıl yapılır görün. Şu yazdığınız kitaba verdiğiniz emeğe. Harcadığınız vakide acıyacaksınız.

Kemal Bey, Nil Hanım neden sünnete karşı çıktığını anlattı, siz de neden sünnet olunmalı anlatabilir misiniz?
Özkan: Sünnet sağlık açısından önemli, hijyen açısından önemli, cinsellik açısından önemli. Söylenenlere göre sünnetli erkek makbuldür.

Gün: Bu kitapta yazılan her şey bilimsel, sağlıksal, tarihsel, dinel olarak araştırılıp yazıldı. Hiçbiri benim duyduğum, gördüğüm ya da kendime ait olan fikirlerim değildir. Bunu tekrar tekrar söylüyorum ki bu bir araştırma kitabıdır. 1870 yıllarında mastürbasyon fobisiyle başladığı günden beri ileri sürülen hastalık nedenlerinin hepsine karşı çıkan yine tıp uzmanlarının araştırmalarının sonuçları yer almaktadır bu kitapta.

Mastürbasyon fobisi nedir?
Gün: 1800’lü yıllar da Viktorya ahlakı Amerika’yı ele geçirmiş durumdaydı. Mastürbasyon dünyadaki bütün kötü hastalıkların, başta asiliğin kaynağı olarak gösteriliyordu. İlk sünnet Amerika’da mastürbasyonu tedavi etmek amacıyla başlamıştır. Çünkü mastürbasyon kanserin bile sorumlusu olarak gösterilmiştir o dönemlerde. Cinsel devrimin başlamasıyla mastürbasyonun zararlı olmadığının anlaşılmasından itibaren bu kez doktorlar “AIDS’e iyi gelir” falan gibi tezler ortaya koymuştur. Yeni doğan bebeklerin %96’sı “glans”lı doğuyor. Glans erkeklik organi başının birbirine yapışık olması demek. Bazen bu gerekçeyle de sünnet yapılıyor fakat glans zaten yaş ilerleyip gelişim süreci devam ederken yavaş yavaş birbirinden ayrılıyor.

Özkan: Pardon müsaade eder misiniz? Orada bir yanlışlık var. O sizin dediğiniz iltisak yapışık. Fimosisle iltisakı birbirine karıştırmayın.

Gün: Yok efendim karıştırdığım falan. O dönemlerde doktorlar erkeklik organiin anatomik yapısını bilmedikleri için bu yapışıklığı fimosis sanıyorlar. Dolayısıyla da fimosis tedavisi olarak, idrar yolu iltihapları için de, cinsel hastalıklar için de sünnet yapılır hale geliniyor. Dünyanın her yerinde bu sünnet konusu büyük bir yara… Bir tek Amerika’da sünnet dini nedenler dışında yapılıyor, daha doğrusu İngilizce konuşulan ülkelerde. Amerika’da sünnet derisinin ayda yüzlere milyon dolar geliri var.

Sünnet için çok büyük bir gelir değil mi?
Gün: Sünnet başına 100 dolardan başlayan fiyatlar. Ayrıca sünnet derisini ilaç sanayine satıyorlar ve yanıklarda kullanmak üzere yara bantları yapılıyor o derilerden. Korkunç büyük ciroları var. Tek başına bir bebeğin sünnet derisinden ortalama 750 bin dolarlık taze hücre üretiliyor. Kozmetik sanayinde de kullanılıyor.

Kemal Bey bizde de var mı sünnet derisinin kullanım alanları?
Özkan: Valla öyle bir şey olsa benim şu anda Amerika’yı satın almam gerekirdi. Bizde zaten sünnet derisi aileye verilir. Bir ara İsveç’le böyle bir çalışmaya girmeyi düşündük yani talep onlardan geldi. Sonra olmadı.

Nil Hanım siz sünnet tamamen cehaletten ortaya çıkmış bir şeydir mi demek istiyorsunuz?
Gün: Evet. Ve tamamen yalanlar üzerine kurulmuş bir olgudur.

Kemal Bey siz ne diyeceksiniz?
Özkan: Tamamen karşı çıkıyorum. 15 yaşında bir çocuk düşünün… Fimosis ve sünnet olmadığından da fark edilemiyor bu durum. O zaman çocuğun erkeklik organii en az beş misli büyüyor ve bir kaç gün sonra çocuk ölüyor.

Bu söylediğiniz durum bir hastalığı olması halinde sünnet edilmesi oluyor. Peki ya sağlıklıysa ve hiçbir sorun yoksa?
Özkan: Efendim o bir inanç meselesidir.

Gün: Zaten fimosis tedavi yolu sünnet değildir. Birçok yeni teknikle tedavi ediliyor.

Özkan: Efendim fimosis dediğimiz şey çocuğun erkeklik organiinin ucunun tamamen kapalı olması durumudur ki hemen müdahale edilmesi gerekir. Bunun da en iyi yolu sünnettir.

Gün: Kitapta bunların hepsinin yanıtı var. Ben özel olarak her soru işaretinin cevabını araştırıp bulmaya özen gösterdim. Yalnızca geleneksel olduğu için yaptırılan bir şey sünnet. Bugüne kadar öne sürülmüş faydaları, cinsel zararları, ileri yaşta sünnet olmuş erkeklerin deneyimleri ve sünnetli, sünnetsiz erkeklerle yatmış olan kadınların kıyaslamaları gi.i, bu konunun her türlü iddiasını çürütecek bilgi var kitapta. Tamamen yurtdışı ve Amerika kaynaklı ve çok ciddi araştırmalarım var kitapta.

Özkan: Türkiye dururken neden yurtdışını kullandınız anlayamadım?

Gün: Türkiye’de sünnetle ilgili yapılmış tek bir araştırma bulamadım. Sadece İngilizce’den birebir çeviriler var.

Çocuk daha büyümeden kendi karar verebilecek düzeye gelmeden ailesinin isteği üzerine sünnet olması doğru mudur?
Özkan: Ben diyorum ki eğer çocuğun bir rahatsızlığı yoksa beş yaşından önce sünnet yapılmamalı. Deri ancak kalınlaşıyor zaten.

Beş yaş da kendi karar verebileceği yaş değil ki…
Özkan: Beş yaşın üstündeki çocuklar zaten kendi sünnet olmak istiyor, çünkü okulda arkadaşları çoktan olmuş oluyorlar

Nil Hanım sünnetin zararlarını savundu, peki siz faydaları olarak neleri gösterebilirsiniz?
Özkan: Ben kendi adıma sünnetin yararlı olduğuna inanıyorum v en iyi şekilde yapıyorum. Eğitimsiz toplumlarda da hijyen sağladığı ortada.

Gün: Bir hijyen nedeni öne sürülerek sağlıklı bir insanı ameliyat edemezsiniz, bu etik değerlere ve insan haklarına aykırıdır. Eğitimsiz ve hijyen bilmeyen toplumu eğitebilirsiniz. Sağlıklı bir çocuğa sırf anne baba istiyor diye ameliyat yapılmasının tek örneği sünnettir. Tıp ahlakında ancak çocukta bir terslik, bir sakatlık veya acil müdahale gerektiren sorun varsa o zaman anne baba ameliyat kararı verebilir.

Özkan: Sırf anne baba demek yanlış olur. Bu bir gelenektir.

Gün: Gelenekler değişmek içindir.

Özkan: Sizin kitap bu geleneği yıkamaz.

Gün: Sünnet yıkılması gereken bir tabudur. Tabii ki Türkiye’de bir günde bu değişmeyecek ama birinin başlatması gerekliydi. Bu tabunun sorgulanması ve bu vahşi geleneğin ortadan kalkması gerekmektedir. Ben bugün tohumunu atarım belki 100 sene sonra ortadan kalkar.

Özkan: Hiçbir şekilde ortadan kalkmaz. 6 bin sene ortadan kalmayan şey 100 sene sonra da kalkmaz.

Hijyenden başka ne faydaları var sünnet olmanın?
Özkan: Cinsel hayatı ve süreyi uzatma, erken boşalmayı engelleme var. Sünnet olduğu için deri aşırı hassasiyetini kaybediyor ve daha uzun süre seks yapabiliyor kişi.

Gün: Nasırlaşıyor yani.

Özkan: Nasırlaşma olmuyor efendim, sünnette alınan bölüm erkeklik organiin en hassas noktasıdır, o alındığı zaman sürtünmenin ilk anında boşalma olacaktır.

Gün: Sünnetin faydaları olarak savunulan hiçbir şeyin kanıtı yoktur. Cehaletten dolayı sünnet yapmak başka bir şey ama yalanları bile bile sünneti savunmak başka bir şey.

Kemal Bey siz biraz önce “ülkemizde sünnet eğitimi yok” dediniz peki ama birçok sünnetçi var ve sünnet yapıyor…

Özkan: İşte ben de ondan bahsediyorum. En büyük sorun bu zaten. Eğitimini almadıkları için yanlış kesimler yapılıyor, can yakıcı oluyor ve birçok tehlike daha içeriyor onların yaptıkları sünnetler.

Gün: Yalnızca Türkiye’de değil dünya da da bu böyle. Bir sürü sakatlanma, kan kaybı, ölüm vakaları var.

Kemal Bey bizim ülkede de var mı sünnetten ölen?
Özkan: Allah korusun.

Gün: Vardır da hepsi kan kaybı diye geçiyordur kayıtlara.

Az önce siz sünnetin faydalarını saymaya başlamıştınız Kemal Bey yarım kaldı…
Özkan: Cinsel yolla bulaşan hastalıklar…

Gün: Mesela AIDS. Birçok yerde sünnetin AIDS’e karşı faydalı olduğu söylenir ama asla böyle bir şey yok.

Özkan: Tek cinsel hastalık AIDS değildir. Tabii ki AIDS’i falan önlemez sünnet. Hijyene dikkat edilmemiş bir erkeklik organi kadına da birçok hastalık bulaştırabilir.

Nil Hanım Müslüman bir ülkede yaşıyoruz. Sünnet olgusuna karşı çıkmak çok sivri bir hareket. Diyaneti de karşınıza alıyorsunuz bu kitabı yazarak…
Gün: Kimseyi karşıma almak gibi bir kaygım yok. Bu kitap birçok anneyi uyandırabilir, yeni bir bakış açısı sağlayabilir.

KENDİ SÜNNETİNDE O KADAR ACI ÇEKTİ Kİ….

Söyleşinin sonunda Nil Gün’le şakalaşıp barışan Kemal Özkan kendi sünnetini anlattı: “Adamın biri geldi, zorla kucağına oturttu beni. Kısa boylu tek ayağı topal tek kolu da çolaktı. Ben 11-12 yaşlarındaydım, üzerime bezi gerdiler, sünnetçi adam tırnaklarını koluma öyle bir geçirdi ki canımın acısını anlatamam. Karşımda da amcam duruyor ve sert bir ifadeyle yüzüme bakıyor. Bağıramıyorum, ağlayamıyorum bile. Tam kesim sırasında ağzıma biri kocaman bir lokum soktu. Boğuluyordum neredeyse. Böyle bir deneyimden sonra ben hiç sünnetçi olmayı bile aklımdan geçirmiyordum ama kader işte. Tabii böyle bir olayı yaşamış biri olarak sünnet ettiğim çocuklara çok daha farklı ve yumuşak yaklaşıyorum.”

Kaynak ; ''-http://www.kuraldisi.com/haftalik.htm-''
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Ilginc simdi biraz oncede sabah gazetesinde birsey okudum. Sunnet kanseri onluyormus.

Konu soyle yazilmis ;

Sünnet olmak kanseri önlüyor

* Sünnet gerekli mi, sünnet olmayan erkekle olan arasında ne fark var?
Dinimizde sünnet vardır ama sıhhi açıdan da sünnet yaptırmak gerekli. Öncelikle temizlik açısından sünnetin önemi var. İkincisi ise sünnetsiz kimselerde erkeklik organi kanserinin daha fazla görüldüğü ispatlanmıştır. Sünneti bu yüzden basite indirgememek lazım.

* Sünnet yapan kişinin bir doktor olması şart mı?
Elbette, biz cerrahlar için bir cerrahi operasyondur. Eskiden berberler de sünnet yapardı ama böyle şeyler yanlış. Böyle durumlarda hem kanama daha fazla oluyor hem de yara zor iyileşiyor. Üstelik mikrop kapma riski de var. Oysa bir uzmana yaptırdığınız da çabucak iyileşir. Bir kere çocuğun sünnet olmadan önce tüm kan tetkiklerinin yapılması lazım. Bir kan hastalığı olabilir ve o zaman cerrahi aşamada kanamayı durduramazsınız.

* Her yaşta sünnet olunabilir mi?
Belli bir yaşı yok ama çocukluk döneminde olmak en doğrusu. 5-9 yaş arası ideal çünkü çocuğun da sünnetini bilmesi, hatırlaması istenir. Hatta halk arasında, sünnetin tekli yaşlarda yapılması gerektiği bilinir. Ama bunun tıbbi açıdan bir farkı yok.

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Arkadaslar bu sunnet altindan cok guzel paralar kazanilmis. Okuyunca hakikaten moralim bozuldu. Sunnet dersinden bir isik yapmislar 500.000 dolara satilmis. Acikcasi cok sasirdim.

Birde sunnet derisi deyip gecmeyelim. O sunnet derisinin icinde binlerce damar ve sinirler vardir. Vucudumuz eksik olan deriden dolayi vucudumuz tam olarak kan dolasiminida sagliyamiyor.

Yuce Allah 'in verdigi bu mukemmel yaraticiligini bozmamamiz gerektigini dusunuyorum...

Aleykumselam...

NOT ; Bende herkesin bunu kabullenecegini zannediyordum, ama masallah cok akilli ve arastirmaci olan arkadaslarimi gordum. Onun icin bu foruma yazilma ihtiyacini duydum ve yazildim. Iyi sohbetler

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 yıl sonra...

öncelikle selamün aleyküm!!

benim cemali arkadaşa bi yanıtım olucak ole bi tartışma panelini okuyordumda gözüme çarptı konuya ilişkin bi yorum değil ama bir sözüne istinaden yorum yapmak istiyorum arkadaşımız demişki;

allah,muhammet ve kur'an_kerim bu kelimeleri fazla sarfetmemiz gerekir!!

bakın cemali arkadaşım hz.mevla şöyle buyuyor; kimki benim lafzımı duydugun (c.celalühü ya resulullah)demez!!

ve yine kimki benim resul'ümün adı geçtiğinde (s.a.v) diyerek eşlik etmez ise süphesiz yeryüzünde o beşer_i mahluktan cimrisi yoktur!!!

konuyu dallandırıp budaklandırmadan kısaca sunu söylemek istiyorum siz ilk önce eger gerçekten müslüman isenniz birincisi tekrar bir müslüman olduğunuzu gözden geçiriniz eger müslüman oldugunuza kanaat getiriyor ise vicdanınız ikincisi kelime_i şehadetle kendinizi ruhunuzu ve imanınızı tazelyiniz!farkında olmadan allahü teala nın ayetlerine dil uzatmakta ve yargılamaktasınız sizi tenzih ederim..

şu 3günlük dünyada allah'ü teala(c.c)'nın ve peygamberinin h.z. muhammed(a.s.s)in ahsen isimlerini ne kadar çok zıkreder ve idrakında bulunursak bizim için yeter yeterde artar!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ayrıca cemalı bey!!

ve eklemek istiyorum ki demişsiniz tırnek ve saç vb vücudun cansız dokularıdır !!

pekiii sorarım size madem ki cansız bir doku ozman kendini yenilemeside olanaksız..peki tırnagımızı yada saçımızı kestiğimizde nasıl oluyorda kendiliğınden buyuyuveriyor..herşeye eren aklınız yüce allahın hükmünü anlamaktan bu kadar aciz mi!!

 

şüphesiz ki yeryüzünde hiçbir varlık,nesne,obje,soyut yada somut aklınıza ne gelirse hiçbirşey yoktur ki cansız olsun!!!

,, bir ağaç ki sonbaharda yapraklarını salıyor ilkbaharda tazeleniyor mevsiminde meyvesini veriyor!!

,,bir çiçek ki ömrü kısada olsa o verilen vakıtte butun rolunu yerine getiriyor topraktan vuku buluyor yeşeriyor güzel kokulara bürünüyor ve soluyor!!

,,zannetmeyin ki herşey var edildi ve terk edildi var olan hiçbir şey terkedilmemiştir ve terkedilmeyecektir..

ve sizin inancınıza ters düşebilir belki ama cansız hiçbir şey yoktur!!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sünnetle ilgili iddia edilenler doğru olmuş olsaydı dünyada müslüman, museviler ve amerikalılardan başkası kalmazdı.
mesala Çin orada sünnet yok.. fakat en kalabalık nüfus.. hiristiyanların çok büyük kısmıda sünnet olmuyor.. amam hala hayattalar..

ayrıca biraz doğayı gözlemlediğinizde atların, keçilerin, eşşeklerin de sünnet derileriyle pekala yaşabildiklerini görebilirsiniz..

sünnet derisi ilişki esnasında, nasıl kadından ilişkiyi kolaylaştıran bir sıvı salgılanıyorsa erkekten de buna benzer bir sıvının erkeklik organi olmasını sağlıyor..

erkeğin erkeklik organi kuru olduğunda sürtünme artıyor ve çabuk boşalmaya sebeb oluyor.

türk erkeklerinin en büyük sorunu dur zaten erken boşalma..

çoğu türk kadını orgazmın ne olduğunu bilmeden ölür gider.

çünkü kadınların çok büyük bir kısmı ilişkinin başında (gerek erkeklerin aceleci olması, gerek kendilerinin yeterince hazır olmamalarından dolayı) yeterli sıvı salgılanamamışsa bu acıyı yaşarlar.. ne olduğunu anlamadan da erkek işini bitirir..


çok güzel bir konu..

bize dinlerin nekadar tehlikeli olabileceğinin en güzel örneğidir de aynı zamanda ..
sormadan, düşünmeden sadece tanrının istediği düşünerek yapılan bir eylem..

kuranda yazılmamış olması da ayrı bir garebet.. belki de yazmayı "unutmuş" lardır.. bir sürü yahudi peyganberin başından geçen mitolojik hikayeler 3 er 5 er kere anlatılırken bu konu unutulmuş yazılmamış.. aynı namazın nasıl kılınıp, abdestin nasıl alınacağı unutulmuş olduğu gibi..


ne kuran ne de hadisler peyganberin hayatında kitaplaşmıştır.

kuran peyganber öldükten 40 sene sonra yazılmış.. ama peyganberin sülalesi yazma işinden 10 sene sonra kerbelada doğranmıştır..
hadislerin en muteber kabul edileni peyganber öldükten 200 sene sonra yazılmıştır.. radya bilmem kim buna şöyle anlatmış o da buna böyle nakletmiş..

sadece masal "büyüklere" masallar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Biismillahirrahmanirrahim

 

Sünnet (hıtan) denilen şey Kur an i olmadığından islami değildir....Olayı iyice araştırdığınızda israiloğullarından gelen bir gelenek olduğunu görürsünüz ki, Yahudi br baba için oğluna karşı çok önemli iki vazifesi vardır dinen.İlki sünnet (hıtan) etmek ikinciside evlendirmek...Gerek sünni gerek şii ve vahhabilerde geleneklerini buradan almış ve uygulayagelmektedirler...Konu başlığını açan arkadaşımız olayla ilgili müspet anlamda bir çok şey sıralamış zührevi hastalıklardan, kanser ve riskinden koruması vs. Yeryüzünde yaşayan insan nufusunu dinsel yaşamlara bölüp incelersek göreceğizki yeryüzünde yaşayanların ancak 4/1 kendisine yahudi ve müslümanım diyen bir oranla karşılaşırız. Bununda anlamı ancak 4 kişiden biri sünnetlidir. Geriye kalan 3 kişi sağlık olarak büyük risk altındadır...Oysa olan olayın tam tersidir...Zührevi hastalıklardan koruduğuyla ilgiliyse söyleyecek fazla bir şey sözkonusu değildir ki bu tip hastalıkların asıl sebebi ilişkilerde çok farklı ve çokça eşlerle birlikte olunduğu gibi ters ve eşcinsel yaklaşımlardan kaynaklandığıdır....Müslüman için böyle bir durum sözkonusu bile olamaz olmamalıdırda...Fuhşiyat korunulması gereken cürümlerin en önemlilerindendir. Diğer taraftan Muhammed a.s atfediliyor olması daha vahim bir durum. Peygamberin sünnetli doğduğu iddia ediliyor.Varsayalım öyle (ki değil) ona taabii olan ashabın sünnet olduğuna dair herhangi bir bilgi mevcut değil ki belirleyicide olmamaktadır böyle bir bilgi.Asıl burda sorulması gereken soru ''Kur an bu tip durumlara nasıl bakıyor'' İşte tam o noktada Nisa suresinin beyanları var.

 

''Allah o nu lanetledi. Ve dedi ki: Muhakkak senin kullarından takdir edilenlerden bir nasip (pay) alacağım. Onları delalete sürükleyeceğim,onları boş kuruntularla ümitlendireceğim.Ve onlara emredeceğim. Davarların kulaklarını yarsınlar, Ve onlara emredeceğim Allah ın yarattığını değiştirecekler...Kim Allah ı bırakıp şeytanı dost edinirse, Muhakkak hüsrana açık bir ziyana uğramıştır.''4 Nisa 118 ve 119

 

Yaratılışla ilgili Kur an ayetlerinden şunu biliyoruz ki Rabbimiz insanoğlunu (ahsenül takvim) en güzel şekilde yaratmıştır...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Biismillahirrahmanirrahim

 

Sünnet (hıtan) denilen şey Kur an i olmadığından islami değildir....Olayı iyice araştırdığınızda israiloğullarından gelen bir gelenek olduğunu görürsünüz ki, Yahudi br baba için oğluna karşı çok önemli iki vazifesi vardır dinen.İlki sünnet (hıtan) etmek ikinciside evlendirmek...Gerek sünni gerek şii ve vahhabilerde geleneklerini buradan almış ve uygulayagelmektedirler...Konu başlığını açan arkadaşımız olayla ilgili müspet anlamda bir çok şey sıralamış zührevi hastalıklardan, kanser ve riskinden koruması vs. Yeryüzünde yaşayan insan nufusunu dinsel yaşamlara bölüp incelersek göreceğizki yeryüzünde yaşayanların ancak 4/1 kendisine yahudi ve müslümanım diyen bir oranla karşılaşırız. Bununda anlamı ancak 4 kişiden biri sünnetlidir. Geriye kalan 3 kişi sağlık olarak büyük risk altındadır...Oysa olan olayın tam tersidir...Zührevi hastalıklardan koruduğuyla ilgiliyse söyleyecek fazla bir şey sözkonusu değildir ki bu tip hastalıkların asıl sebebi ilişkilerde çok farklı ve çokça eşlerle birlikte olunduğu gibi ters ve eşcinsel yaklaşımlardan kaynaklandığıdır....Müslüman için böyle bir durum sözkonusu bile olamaz olmamalıdırda...Fuhşiyat korunulması gereken cürümlerin en önemlilerindendir. Diğer taraftan Muhammed a.s atfediliyor olması daha vahim bir durum. Peygamberin sünnetli doğduğu iddia ediliyor.Varsayalım öyle (ki değil) ona taabii olan ashabın sünnet olduğuna dair herhangi bir bilgi mevcut değil ki belirleyicide olmamaktadır böyle bir bilgi.Asıl burda sorulması gereken soru ''Kur an bu tip durumlara nasıl bakıyor'' İşte tam o noktada Nisa suresinin beyanları var.

 

''Allah o nu lanetledi. Ve dedi ki: Muhakkak senin kullarından takdir edilenlerden bir nasip (pay) alacağım. Onları delalete sürükleyeceğim,onları boş kuruntularla ümitlendireceğim.Ve onlara emredeceğim. Davarların kulaklarını yarsınlar, Ve onlara emredeceğim Allah ın yarattığını değiştirecekler...Kim Allah ı bırakıp şeytanı dost edinirse, Muhakkak hüsrana açık bir ziyana uğramıştır.''4 Nisa 118 ve 119

 

Yaratılışla ilgili Kur an ayetlerinden şunu biliyoruz ki Rabbimiz insanoğlunu (ahsenül takvim) en güzel şekilde yaratmıştır...

 

 

 

 

 

İslamiyetin doğduğu çoğrafya semavi dinlerin doğuş yerinde yer alır. Bu sebeble islamiyetin içinde çok fazla incil ve tevrattan alıntılar mevcuttur. islamiyette anlatılan peyganberlerin hemen hemen tamamına yakını isa da dahil olmak üzere yahudi (israiloğlu) dir.babadan oğula geçen peyganberlikleri (krallıklar) anlatır hikayelerinde, o coğrafyada bilinen tanrısal hikayeler sadece bunlar olduğu için yeni hikaye yoktur.

islamiyet hiristiyanlığın ve yahudiliğin bozulduğunu iddia ederek kendisine yer bulmaya çalışmış, tanrı katında tek din olduğunu iddia etmiş, ama gerçekte neyin değiştirildiğini söylememiştir.

Nasıl olsa ortada kanıt yok. yani ne musanın kendi zamanından kalan bir tevrat ne de isanın zamanından kalan bir incil var ortada. hal böyle olunca insanlar bunu değiştirmiş demek çoook kolay.. çünkü ispat yok iki taraf içinde.

fakat aynı son kendisi içinde geçerli. çünki muhammedin zamanında kitaplaştırılıp son haline getirilen bir kuran ortada yoktur.

peyganber öldükten 30-40 yıl sonra yazılı bir kitap haline gelmiştir. -kuran çevirisinde defalarca "kitap" kelimesi geçmesine rağmen yaklaşık 25 yıllık peyganberlik döneminde kitaplaştırılması ile ilgili hiç bir çalışma yapılmamıştır.

 

kuranın ikinci temel kaynağı olan "sünnetler" ise peyganber öldükten 200 yıl sonra kaleme alınmış.. en azından günümüzde "muteber" kabul edilenler.

 

sözün sonu : tanrı "israiloğullarının tanrısı" 4 kere üst üste hata yapmıştır. 4 kitabın 4 nünde orjinal kopyası (peyganberi tarafından yazdırılmış ve evet bu benim size tanrıdan ilettiklerimdir dediği) yoktur. bildiğim sadece 10 emir sina dağında yazılı tablet olarak musa ya verilmiş!!!! ama o da söylentiden öteye geçeçek bir hikaye değil.

 

İnsanlığın önündeki en büyük engel dinlerdir ve bunların savunucularıdır. dinler sadece insanlara acı, üzüntü ve ölüm getirmiş, tanrı için yaşadıklarını sanan insanlar kendileri için en değerli olan hayatlarını heba etmişlerdir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili bastarko konu başlığı sünnet (hıtan) olduğundan, konu içinde seyreden gerek Kur an ı Kerim le ilgili yaklaşımlar gerekse peygamberle ilgili yargılar bunlarla beraber dinlerle ilgili yorumlara değinmeye gerek duymadım...Kim yazdı bilmiyorum ama Dinlerin insanlığın önünde büyük bir tehditdir iddiası yanlış bir yaklaşım. Sanırım Din in kullanılmasından doğan sıkıntıyı hemen hemen herkes yaşamaktadır ki bunun en büyük müsebbibi sofistlerdir...Gerek içinde bulunduğumuz tarih gerek yakın ve gerekse eski tarihi incelediğimizde Sofistlerin oluşan olumsuz manzarada en büyük pay sahibi olduklarını görürüz.Burda dikkat edilmesi ve işaret edilmesi gereken işaret oklarının yöneltileceği din değil sofistlerdir....Keza Din kavramsal olarak tanım gereği İnsan hayatının dünya görüşüde dahil olmak üzere hertürlü disiplini içeren kavramdır...Herhangi biri kalkıp marksizmi iddia ediyorsa bunun anlamı marksizmi dinleştirmiş olmaktadır....Teknik konuların çokluğundan özelikkle Kur an ı Kerim le ilgili yanlış teknik anlamlandırmalardan insanlar çok sıkıntı yaşamaktadır...Kitab ın iki kapak altına toplanması Oeygamber hayattayken ve dizimi Allah ın emrettiği şekilde olmuştur ki Kur an öüretisi bunu bize vermektedir....Diğer iddialar ise kime atfedilirse edilsin bu ister peygamberinb kendi şahsiyeti ister ashabı yada ailesinden biri olsun hezeyandan öteye gidememektedir..Kısa bir yorum olarak ; Günümüzde İslam diye insanlara sunulan öğreti asıl olarak islam olmayıp karma bir öğretidir...Biraz ondan biraz bundan...Rivayetler ile eski ahit incelendiğinde çok nüans farklılığı dışında öğretilerin örtüştüğü görülür.Oysa Kur an ı Kerimin verdiği öğreti ise bunun dışında ve çokça farklıdır...Gerek eski ahit gerekse yeni ahit öğreti bazında incelendiğinde Allah ın vahyi olmadığı (çoğunluk olarak) Kur an hakem kılındığında ortaya çıkmaktadır...Sözü uzun tutmamak için bunlar çok ince ve teknik bilgilerdir aradaki farkı görebilmek için yhapılacak en makul şey her türlü kitaplaştırılmış öğreti konu başlığı altında farklı farklı incelenmelidir..İşte o zaman aradaki fark seçilebilir kim doğru kim yanlış ayrıştırılabilir... Selamlar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili bastarko konu başlığı sünnet (hıtan) olduğundan, konu içinde seyreden gerek Kur an ı Kerim le ilgili yaklaşımlar gerekse peygamberle ilgili yargılar bunlarla beraber dinlerle ilgili yorumlara değinmeye gerek duymadım...Kim yazdı bilmiyorum ama Dinlerin insanlığın önünde büyük bir tehditdir iddiası yanlış bir yaklaşım. Sanırım Din in kullanılmasından doğan sıkıntıyı hemen hemen herkes yaşamaktadır ki bunun en büyük müsebbibi sofistlerdir...Gerek içinde bulunduğumuz tarih gerek yakın ve gerekse eski tarihi incelediğimizde Sofistlerin oluşan olumsuz manzarada en büyük pay sahibi olduklarını görürüz.Burda dikkat edilmesi ve işaret edilmesi gereken işaret oklarının yöneltileceği din değil sofistlerdir....Keza Din kavramsal olarak tanım gereği İnsan hayatının dünya görüşüde dahil olmak üzere hertürlü disiplini içeren kavramdır...Herhangi biri kalkıp marksizmi iddia ediyorsa bunun anlamı marksizmi dinleştirmiş olmaktadır....Teknik konuların çokluğundan özelikkle Kur an ı Kerim le ilgili yanlış teknik anlamlandırmalardan insanlar çok sıkıntı yaşamaktadır...Kitab ın iki kapak altına toplanması Oeygamber hayattayken ve dizimi Allah ın emrettiği şekilde olmuştur ki Kur an öüretisi bunu bize vermektedir....Diğer iddialar ise kime atfedilirse edilsin bu ister peygamberinb kendi şahsiyeti ister ashabı yada ailesinden biri olsun hezeyandan öteye gidememektedir..Kısa bir yorum olarak ; Günümüzde İslam diye insanlara sunulan öğreti asıl olarak islam olmayıp karma bir öğretidir...Biraz ondan biraz bundan...Rivayetler ile eski ahit incelendiğinde çok nüans farklılığı dışında öğretilerin örtüştüğü görülür.Oysa Kur an ı Kerimin verdiği öğreti ise bunun dışında ve çokça farklıdır...Gerek eski ahit gerekse yeni ahit öğreti bazında incelendiğinde Allah ın vahyi olmadığı (çoğunluk olarak) Kur an hakem kılındığında ortaya çıkmaktadır...Sözü uzun tutmamak için bunlar çok ince ve teknik bilgilerdir aradaki farkı görebilmek için yhapılacak en makul şey her türlü kitaplaştırılmış öğreti konu başlığı altında farklı farklı incelenmelidir..İşte o zaman aradaki fark seçilebilir kim doğru kim yanlış ayrıştırılabilir... Selamlar

 

 

 

 

Dinlerin insanların önünde en büyük engel olduğunu ben yazdım. yanlışlıkla senin yazının altına karıştı. Nedeni ise basit tanrının varlığını kabul ettikten sonra, tanrı sözünün üzerine yorumu yapman mümkün olmaz, sorgulayamazsın, eleştiremezsin. Ama insan kaynaklı sistemlerde (marksizim, atatürkçülük, maoizim vs) tarihin akışında sorgulanmış, eleştirilmiş, yenilenmiş veya bırakılmış.

Dinler ise sofistleri yaratılmasına zemin hazırlamaktadır. Son 10 yada 20 yılda yaşanan gelişmeleri düşündüğün zaman 1.500 yada 2.000 sene önce, o günün şartlarında gelen (geldiği iddaa edilen) kurallarla bugün yaşamaya çalışmak senin anlattığın sofistleri yaratır.

Sofist olmadığını iddaa edenler ise sünnet, kıyam gibi uygulamalar ile bugünün ihtiyaçlarını gidermeye çalışırlar. bu sebepledirki 4-5 tane mezhep binlerce de tarikat mevcuttur. Ayetlere, içindeki kelimelere akla hayale gelmeyecek zorlamalarla yeni anlamlar kazandırarak "çözümler" "kurallar" ve "açıklamalar" getirilmektedir.Tabiki buda herkese göre bir din, her tarikate göre bir din anlamına gelmektedir. Abdestin nasıl bozulduğu bile mezheplere göre farklıdır. Neden? kayıt yok, belge yok vs..

Kuran ise peyganberin hayatında değil, halife osman zamanında kitaplaştırılmıştır. yani peyganber öldükten yaklaşık 30-35 sene sonra yazılmıştır. Ve ne hikmetse peyganber zamanında vahiy geldiğinde bir kısmını yazdırdığı söylenen tüm taş parçaları, kemikler ve diğer şeylerin hepsi yok edilmiştir. Bugün topkapı sarayındaki kutsal emanetler bölümünde alinin kılıcı, ebubekirin kılıcı, peyganberin hırkası, peyganberin kılı, ayak izi varken peyganberin zamanında yazılmış tek kelime kuran bilgisi yoktur. kuran kitaplaştıktan sadece 10 sene sonra kerbalada peyganberin soyu kılıçtan geçirilip yok edilmiştir. bunu yapabilen arapların yazdığı kuran'a inanıyorsunuz bugün.

 

Kuranın eksiklerinin kapatılmasına halife ömer zamanında başlanmıştır. belki sende bilirsin miras paylaşımında verilen oranlar %100 geçer bunu düzeltmek için "adviye" dedikleri bir uygulamayı başlatmıştır. yani kuran sözü değişmiştir.

 

Sana bir idman sorusu? Artık bunu kitaplaştırma zamanı geldi. hadi bunu kitaplaştıralım nasıl karar verdiler onlarada mı vahy geldi. neden tüm kuran kayıtları yok edildi.

 

Gelelim sünnet olayına peyganber zamanında kuran ile ilgili kayıt olmadığı düşünülürse sünnet ile ilgili hiç bir kayıt yoktur. Dini çevrelerde "muteber" kabul edilen!!! sünnet kaynağı ise peyganber öldükten 200 sene sonra yazılmıştır. Neden çünkü değişen şartlara göre yeni kurallar yeni uygulamalar konması hasıl olmuş, bunlara bir dayanak oluşturmak içindir. Günümüzde okadar çok hadis ve sünnet kaynağı vardır ki bir insan 500 sene yaşasa her daim amel etse bunları söyleyemez, yapamaz.. bu hadislerde tüm tarikat ve mezheplerin temelini oluşturmaktadır.

 

Gelelim kıyam a yukarıda bahsettiğim şekilde toplanan kaynaklar üzerinden yapılan kıyamla alınan kararların doğruluğu konusunu da senin yorumuna bırakıyorum.

 

 

Şu sofistleşme konusunu biraz açmak istiyorum;

Neden insanlar sofistleşir? sebebi dindir. Çünkü din neder? sizi ben yarattım, dünya hayatı bir imtahan, bunun sonuda hesap soracağım eğer geçersen "sonsuz" bir hayatta "cennette" yaşayacaksın, eğer geçemezsen sonsuza kadar "cehennemde" yanacaksın..

peki onlar ne yapıyorlar sonsuza kadar "cennette" yaşamak için bu dünyada "cehennemde" yaşıyor ve yaşatmaya çalışıyorlar.

Adam 600 yılında peyganber ihram kıyafetiyle geziyor diye bugün o da geziyor. yada peyganber hanımlarını kara çarşaflar içinde toplumdan soyutlayıp, onları "perdenin" ardına attığı için bugün de "cennete" gitme hayaliyle eşlerini, kızlarını, kızkardeşlerini kara çarşafın içine sokup "cehennemi" bu dünyada yaşatıyorlar.

 

sebep sadece ölmek ve yok olmak korkusu. kendini o kadar değerli görüyor ki insan yok olup gitmek istemiyor. sonsuza kadar bir hayat istiyor. aynı mısır firavunları gibi, sonsuz hayata geçebilmek için piramitler inşa etmişler, kayıklar yapmışlar.

 

"kral çıplak" artık uyanmak zamanı geldi..

 

"eskilerin haikayelerinin" yanına yeni insanlık hikayeleri koymanın zamanı geldi..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili bastarko anlayamadığın yada anlatamadığım yaşamımızın gerek zihinsel tasavvurlarımız gerekse pratiklerimiz dünya görüşümüzde dahil olmak üzere hukuksal sosyal alandaki herşeyin kavramsal karşılığı din dir..Bunu nasıl isimlendirirsen isimlendir, ister ate ol ister deist ister ehli kitap ister putperest.Bu kavramın dışına çıkman söz konusu bile değildir...Din denildiğinde İllaki Allah a atfedilip yaşanılması gereken gerek menasikler gerekse diğer ilkelerin akla gelip uygulanması diğer tarzları dışarıda bırakmaz. Bu yanlış ve eksik bir tanımlamadır...Günümüzde herhangi bir marksist gelipte leninin herhangi bir ilkesini ortaya sürdüğünde ve bununla hareket ettiğini dillendirdiğinde marksizm artık onun dini ve uluhiyeti atfettiğide leninin kendisi oluyordur....Bunun anlamı şudur herhangi bir ate kendisini din dışında tutmasını iddia etmesi demek başka bir din iddiasında bulunuyor demektir. Tabiat onun uluhiyet atfettiği ve pratiğinide deney gözlem den aldığını söylediği içinde metni kitabı o olmaktadır...

 

Dinlerin insanların önünde en büyük engel olduğunu ben yazdım. yanlışlıkla senin yazının altına karıştı. Nedeni ise basit tanrının varlığını kabul ettikten sonra, tanrı sözünün üzerine yorumu yapman mümkün olmaz, sorgulayamazsın, eleştiremezsin. Ama insan kaynaklı sistemlerde (marksizim, atatürkçülük, maoizim vs) tarihin akışında sorgulanmış, eleştirilmiş, yenilenmiş veya bırakılmış.

 

Dolayısıyla yukarıda yazdığının bu şekilde değerlendirilmesinin daha doğru olacağı kanaatindeyim. Diğer taraftan Allah ı eleştirmek belliki Kur an ı Kerim e aklı selim bir yaklaşım yapılmamış tarafından ki kitabı okuduğunda Allah ın insanlara nasıl bir lutufta bulunduğunu görürdün.Ve yine beşeri bilgi ile Yaratıcının bilgisini kıyaslamak ne derece doğru olabilir..

 

Dinler ise sofistleri yaratılmasına zemin hazırlamaktadır. Son 10 yada 20 yılda yaşanan gelişmeleri düşündüğün zaman 1.500 yada 2.000 sene önce, o günün şartlarında gelen (geldiği iddaa edilen) kurallarla bugün yaşamaya çalışmak senin anlattığın sofistleri yaratır.

 

Sofist karakteri laf ebeliğinden nemalanmak için hareket edenlere denir...Bir sofist için iyi yada kötü, doğru yada yanlış yoktur...O nun için bir şeye eli uzanıyorsa ve onu elde edebiliyorsa bu onun için helal (serbest) ulaşamayıp alamıyorsa buda haram (yasak) dır. Yani sofist elindeki hertürlü donanımı kullanarak edinim elde etmek istemektedir...Hertürlü yerde olabilir..İslamda hristiyanda yahudide budistte hinduda..Zengin olabileceği gibi çokta fakir olabilmektedir....Bu sofist için kısa bir tanımlamaydı.

Dinlerin sofistleri ortaya çıkardığı ise kısi derecede doğru sayılabilir ki oda Dini kullanarak sofistik eylemlerini gerçekleştirmek için dini kullandıkları noktasında ki yukarıda yazdığınla ilgili değildir bu. Tarihe baktığımızda elen bilgileri incelediğimizde sofistleri çıkaran nedenin filozoflar olduğudur.. Eski atinada filozofların söz mücadelesinden anlaşamamalarından hareketle '' Madem bunlar söylediklerinde anlaşamıyor ve örtüşmüyorlar o zamanda doğru yada yanlış diye bir şey yoktur. Sadece söz mücadelesinden galip gelmek vardır''diyen akımlar çıkmıştır....Kurallara gelincede Kur an daki metin açık anlaşılırdır...Mümkünse herhangi bir avukatın yanına gidebilme imkanına sahipsen herhangi ufak bir problemin çözümünü isteyiver...Sen bıraksanda artık o senin yakanı bırakmayacak derecede bıktırmaktadır iddia ettiğin kurallar....

 

Sofist olmadığını iddaa edenler ise sünnet, kıyam gibi uygulamalar ile bugünün ihtiyaçlarını gidermeye çalışırlar. bu sebepledirki 4-5 tane mezhep binlerce de tarikat mevcuttur. Ayetlere, içindeki kelimelere akla hayale gelmeyecek zorlamalarla yeni anlamlar kazandırarak "çözümler" "kurallar" ve "açıklamalar" getirilmektedir.Tabiki buda herkese göre bir din, her tarikate göre bir din anlamına gelmektedir. Abdestin nasıl bozulduğu bile mezheplere göre farklıdır. Neden? kayıt yok, belge yok vs..

Kuran ise peyganberin hayatında değil, halife osman zamanında kitaplaştırılmıştır. yani peyganber öldükten yaklaşık 30-35 sene sonra yazılmıştır. Ve ne hikmetse peyganber zamanında vahiy geldiğinde bir kısmını yazdırdığı söylenen tüm taş parçaları, kemikler ve diğer şeylerin hepsi yok edilmiştir. Bugün topkapı sarayındaki kutsal emanetler bölümünde alinin kılıcı, ebubekirin kılıcı, peyganberin hırkası, peyganberin kılı, ayak izi varken peyganberin zamanında yazılmış tek kelime kuran bilgisi yoktur. kuran kitaplaştıktan sadece 10 sene sonra kerbalada peyganberin soyu kılıçtan geçirilip yok edilmiştir. bunu yapabilen arapların yazdığı kuran'a inanıyorsunuz bugün.

 

Fıkhi mücadelenin sebebi peygambere atfedilen rivayetler....Abdestin nasıl alınacağı ve nasıl bozulduğuyla ilgili yanılmıyorsam Kur an ı Kerimin 6 ayetinde izahat var...Ve Kur a nı Kerimin toplatılmasıyla ilgili yine rivayetlerden hareketlerle bir sonuca ulaşmak eğilimindesin ki..Kur an I kerim insana bunu vermemektedir...Kur an peygamber hayattayken toplatılıp iki kapak arasına konmuşturk i mushaf dediğin kavram saifelerin toplandığı alandır....Yine mısıra yolun düşerse ilk yazılan Kur an ı Kerimin bir müzde muhafaza edildiğini görürsün tıpkı ayette denildiği gibi ceylan derileri üzerinde değerli katipler tarafından yazılmış olarak....İnsanları başkalarına uymakla eleştirmek insafsızca bir yaklaşımdır...Burda bilgiyi konuşup bilgiden dem vuruyoruz...Kur an la ilgili herhangi bir şüphen var ise buyur aç konuşalım...

 

Kuranın eksiklerinin kapatılmasına halife ömer zamanında başlanmıştır. belki sende bilirsin miras paylaşımında verilen oranlar %100 geçer bunu düzeltmek için "adviye" dedikleri bir uygulamayı başlatmıştır. yani kuran sözü değişmiştir.

 

Kur an ı Kerimde herhangi bir eksikli söz konusu değil....Miras paylaşım oranları ile ilgili bu forumda matematiği dört işlemden ibaret bilen kişiler tarafından bir başlık açılmış ve o başlıkta sorularının cevapları defaatle kendilerine verilmesine rağmen,3.sınıf bayağı kesir bilgisini matematik bilgisi zannettiklerinden dolayı kendilerine herhangi bir şey izah edilememiştir. Keza Kur an ı Kerimden bağımsız aynı problem kendilerine sorulunca samiyetsizlikleri ortaya çıkmıştır....Söylediğin şey adviye değil avliye yöntemi dir ki o da benzer problemlerden doğmuştur..Kur an i değildir.

Sositleşmeyle ilgili yukarıda yazdıklarım cevap mahiyetindedir sünnet (hıtanla)ilgilide..Pratikte olanlar ise çarşaf giymeler hırka vs...O noktada insanların neden bu şekilde davrandığının bir çok gerekçesi olabilir...İnsan gömlekte giyebiilir hırkada t-shirtte bunda bir problem yok. Problem nbunları sorun yapan zihinde. Acaba neden problem yapmaktadır niyeti nedir ve bunları problem yaparken gerekçesi ve hakkı var mıdır? selamlar

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili bastarko anlayamadığın yada anlatamadığım yaşamımızın gerek zihinsel tasavvurlarımız gerekse pratiklerimiz dünya görüşümüzde dahil .

.

.

.

nbunları sorun yapan zihinde. Acaba neden problem yapmaktadır niyeti nedir ve bunları problem yaparken gerekçesi ve hakkı var mıdır? selamlar

 

 

 

Kelimeleri istediğimiz gibi kullanamayız;

 

din tanrı ile kulları arasındaki ilişkileri düzenler,

geri kalanlara kısaca yaşam biçimi ( kültür, ahlak ) diyebiliriz, ki aynı zamanda din de bir yaşama biçimidir. yani alt kümesidir.

 

bu sebeple din haricindeki tüm şeyler değişebilir ama din değişemez. çünkü kelimelere dökülmüştür. yaratıcının kelamı bitmiştir.

hal böyle olunca benim önceki yazımda da belirttiğim gibi, sünnetler toplanmış, hadisler bulunmuştur. Peyganber öldükten 200 sene sonra..

 

 

türk dil kurumunun sözlüğünden de bakabilirsin,

 

 

gelelim kitaplaşma konusuna,

 

google da bir kaç kelime yazdığında peyganber hayatta iken kitaplaşmadığını görürsün.. sonradan yazılmıştır.

 

kurandaki surelerin yazılış sırasıyla iniş sıraları farklıdır . neden? kim, nasıl ve neden sıralamayı değiştirmiştir.

 

 

aşağıdaki ayetler hangi ortamda inmiştir acaba;

 

 

Enfâl(*) Sûresinin 1 . Ayetinde

(Ey Muhammed!) Sana ganimetler hakkında soruyorlar. De ki: “Ganimetler Allah’a ve Resûlüne aittir. O halde, eğer mü’minler iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının, aranızı düzeltin, Allah ve Rasûlüne itaat edin.”

 

 

Ahzâb(*) Sûresinin 18,19 . Ayetinde

Şüphesiz Allah içinizden, savaştan alıkoyanları ve kardeşlerine, “Bize gelin” diyenleri biliyor. Size katkıda cimri davranarak savaşa pek az gelirler. Korku geldiğinde ise, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş kimse gibi gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün. Korku gidince de ganimete karşı aşırı düşkünlük göstererek sizi keskin dillerle incitirler. İşte onlar iman etmediler. Allah da onların amellerini boşa çıkardı. Bu Allah’a kolaydır.

 

 

Mümtehine(*) Sûresinin 11 . Ayetinde

Eğer eşlerinizden biri kafirlere kaçar4 ve siz de onlarla çarpışıp ganimet alırsanız eşleri gidenlere sarfettikleri (mehir) kadarını verin ve inandığınız Allah’a karşı gelmekten sakının.

 

 

yani ayetler geldikten sonra mı olaylar gerçekleşmiş yoksa olaylar olup daha sonra mı ayetler gelmiş.

 

yoksa bu sebepten sıralamaya müdahele edilmiş olabilir mi? kim bilir..

 

namaz abdestinin nasıl bozulduğu ile ilgili ayeti de gösterirsen memnun oluruz..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Biismillahirrahmanirrahim

 

'' Ey iman edenler, Namaza kalkacağınız vakit, yüzlerinizi yıkayın, ve dirseklerinize kadar ellerinizi, başınızı mesh edin ve topuklara kadarda ayaklarınızı. Eğer cünüpseniz yıkanın (gusl). Şayet hasta veya yolcu iseniz, ve sizden biri ayak yolundan (gaita) gelmiş ise veya kadınlara dokunmuş iseniz ve bu halde su bulamamış iseniz temiz toprak ile teyemmüm edin. ve yüzlerinizi silin ve ellerinizide ondan.Allah size hiçbir güçlük çıkarmak istemez. Lakin sizi temizlemek ister. Üzerinizdeki nimeti tamamlamak ister. Ta ki ükredesiniz.'' 5 Maide 6

 

Altı çizili alanlar sorduğun sorunun (abdesti bozan hallerin ) cevabı.

 

Kur an ın toplatılması ve dizilişiylede ilgili Kur an i olmayan yaklşımlardan hareketle bir eleştiri şeklin var..Oysa ki Kur an gerek toplatılması gerekse dizimi peygamber hayattayken ve Allah ın gösterdiği şekilde verilmiştir. Kur an dan mealen

 

'' Ancak bize aittir onu toplatmak ve okutmak '' 75 Kıyame

 

'' Mükerrem saifelerde, herşeyin üstünde tertemizdir. Katiplerin elleriyle, o katipler mükerrem ve itaatlidirler'' 80 Abese 13,14,15,16

 

hanif_42 çok yoğun olduğu için cevaplayamamış... başka kimse kalmadı mı?

 

 

Diğer taraftan benim burda yazma amacım ne kavga ne söz güreşi nede herhangi bir bilgiden dolayı üstünlük taslama ve meydan okuma...Bilgi konuşmak yeğlediğim bir eylemdir. Burda bulunma maksadım ciddidir ve sorulan sorulara aynı ciddiyetle cevap vermek için gayret gösteririrm. Şunu itiraf etmeliyim ki burda yazdığım süreç içinde bilgiyi ciddi şekilde ele alan ve değerlendiren nadir insanlara rastladım ki bunlar yok denecek derecededir.Dolayısıyla sorulan soruya verilen cevabı kaale alınmayacağımı bildiğimden işin doğru boyutu zamanımı burda heba etmenin pek bir fayda sağlamıyacağı inancındayım. Ve şunuda iyi biliyorum ki sorulan her soruya verilen doğru cevabın da bir kıymeti harbiyesi yok ki soruyu sorana bir fayda versin. Çünkü soru sorulma şekli inanıp inanmamaktan öte salt mücadeleye yönelik söz kalabalığında kim en üstün olacak maksatlı....Dünyada yaşam kısa zamanlı bir dilim.Her nefis ölecektir ve her gün birileri ölüyor ki bizleride aynı akıbet bekliyor...İşte o zaman kimin haklı kimin haksız olduğu ortaya çıkacak.

 

'' Kıyamet gününe yemin ederim ,Kendini kınayan nefse de yemin ederim, İnsan asla kemiklerinin toplanmayacağınımı hesap ediyor. Evet onun parmak uçlarını tesviye etmeye kadiriz,Bilakis insan önündeki gerçeği yalanlamak ister '' 75 Kıyame 1,2,3,4,5

 

Selamlar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 yıl sonra...

Resulullah buyurmuştur ki; '''"Beş şey fıtrattandır; (Bütün peygamberlerin şerîatlerinde yer alan ve uygulanan işlerdendir.)

Bunlar, sünnet olmak, kasıkları traş etmek, bıyıkları kısaltmak, tırnak kesmek ve koltuk altı kıllarını yolmaktır.''' (Müslim, Taharet, Hn:49. İbni Mace, Hn: 292)

.

.

.

'''İşte Allah, size ayetlerini böyle açıklar; ki akıl erdiresiniz.''' (BAKARA SURESİ / 2

demişsiniz ki: "ve geçtiğimiz Mart ayında dünyaca ünlü Lancet dergisinde yayınlanan

araştırmanın sonuçları da sünnet uygulamasının, HIV enfeksiyonuna maruz

kalma olasılığını azalttığını teyid etti."

 

Lancet dergisinin ilgili sayısında bu dediğinize benzer bir yayın yoktur.

"şu şu hususlarda, islami kaidelerin bilimsel gerçeklerle örtüşüp desteklenmesi" tabirini bilimi kesin olmayan birşeye kılıf gibi sarmaktan başka birşey olmadığı kanısındayım.

 

Sünnet konudaki nacizane görüşüm Allah'ın insanı en mükemmel haliyle yarattığı ve zorunluluk halleri meydana gelmedikçe -fimozis gibi- sünnet etmenin bir gereklilik olmadığı yönündedir. Tırnak kesmemenin, veya bu gibi temizlik huylarını alışkanlık haline getirememiş olmanın insanı küfre batırmak için yeterli bir kriter olamayacağını düşünüyorum. Kaldı ki bu el kadar sabinin beden bütünlüğünü, rızası olmaksızın cerrahi yöntemlerle değiştirmeye çalışmaktır. Sünnet işlemi bir gereklilik bile olsa bunu kulun kendi rızasına bırakmanın daha uygun olduğuna inanıyorum.

 

Her halukarda en iyisini Allah biliyordur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kur'an da olmayan bircok sey Allah'a mal edilmis,peygamber söyledi diyerek batil birtakim adetler Islamdan sayilmistir.

 

Surasini herkesin tam olarak bilmesi gerekir ki;Peygamber Kur'an da olmayan birsey hakkinda fikir yürütemez,karar veremez.Onun görevi dini insanlara teblig etmektir.Peygamberin hadisinde denen bir sey eger Kur'an da yoksa bu uydurmadir,Kur'anda temizlikten bahseder,temizlik imandandir denmesinin nedeni Allahin temizligi sart koymus olmasidir.

 

Sünnet,Islamdan önceki kavimlerde toplumlarda uygulanan bir ritueldir.Saglikli olup olmadigi konusunda bir fikir yürütemem cünkü uzman degilim.Tirnaklarin kesilmesi sonucta temizlikle ilgilidir.bunun inanip inanmamala bir baglantisi yoktur,temizligine dikkat eden herkes tirnaklarinin da düzgün ve kesilmis olmasina dikkat eder.Tüylere gelince,onlarda bazen pek te hos olmayan görüntüler verdigi icin kesilmesi  temizlik anlaminda yararlidir .Biyiklarin uclarinin kesilmesi demek dincilerin biyiklari gibi BADEM biyikli olmak demek demek degildir.Dinciler uc denince biyiklarin agzin uclarina dogru uzanan kismini uc kabul ederler halbuki agiza giren biyiklarin kesilmesidir peygamberin eger söylemisse söylemek istedigi.Pos biyik diye bir tabir vardir ,pos biyik agiza dogru sarkan ve yemek yerken kasiga giren biyiklara denir.Bunlarin kesilmesi temizlik geregidir.

 

Yine ayni sekilde Kur'an da olmayan ama varmis gibi iddia edilen ezan konusu vardir.Ezan bir emir degildir Kur'anda yer verilmemistir sadece ibadete cagridir.Bunu Allahin emriymis gibi lanse ederek Türkce okunmasini kafirlik olarak niteleyenlerin amaclarinin dini korumak degil de insanlarin dini daha dogru ögrenmelerini söyleyenlere karsi bir saldiri oldugu bilinmektedir.

 

Islam dini,Islamiyeti bilmeyen,gercek islamiyeti ögrenmeyi amaclamayan ve hacidan hocadan duyduklari yalan yanlis bilgileri Islamiyet sayanlarin yüzünden bugünkü acinacak haldedir.Tam 700 yildir Islam ve Türk aleminden insanliga hizmet veren tek bir bilim adaminin yetismemis olmasi durumun ne kadar vahim oldugunu anlatiyor bize.Dinle ilgilenmeleri gerekenler maalesef siyasetle ilgileniyor ve dini istismar eden siyasilerin yollarini acarak insanlari körlüge yönlendiriyorlar.

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 yıl sonra...

1- İnsanın doğumunda gerekli olan bazı doku ve organlara sonradan gerek kalmayabilir. Yaratılışta ve bebeklikte gerekli iken sonradan gerekli olmayabilir. Dalak, apandis, bazı lenf bezleri gibi.. Sünnet edilen deri de doğum öncesi ve sonrasında gerekli ki Allah yaratmış, sonradan gereksizliği ise tamamen bilimsel araştırma konusudur..

 

2- Değişik Kuran ayetleri yorumlanarak ta sonuca gidilemez. Sünnet olmak yada olmamak açıkça yazmaz. Ama Kuran-ı Kerim insana her konuda AKLI kullanmayı emreder ki, bu konuda aklı kullanmak için bilimsel araştırma şarttır.

 

3- Peygamberimizin sünnetli olarak doğması, ashabının sünnet olması gibi konular ise rivayettir. Bu gün bunu konuyu araştırma imkanlarımız varken rivayetlerle uğraşmak abestir bence. Rivayetlere bakarsak sünnetin Yahudilikten İslam'a geçtiğine de hükmedilebilir. tartışmalar bitmez.

 

4- Özetle sünnet sağlık açısından yararlı mı zararlımı konu budur. Yararlı ise Kuran-I Kerime (Allah'ın emrine), Peygamberimizin sünnetine, insan fıtratına uygun olan bir tıbbi operasyondur.

Zararları faydasından çok ise o zaman demek ki İsrailiyattan gelme bir rivayet olabilir.

 

5- Kuran-ı Kerim İndirildikçe Peygamberimiz tarafından yazdırılmış, nihayetinde Cebrail ile birlikte gözden geçirilip eksiklik bırakılmamış mucize bir kitaptır. Bu konuda tereddüt eden zaten bu yazıyı okumasın. Bizim sorunumuz, hatta İslam dünyasının sorunu Kuran' ın okunmamasından, okunsa da Arapça okunup anlaşılmamasından, özünün bilinmemesinden kaynaklanmaktadır.

 

6- Sünneti herkes araştırmış, İslam dünyası araştırmamıştır. Yabancının yaptığı bilimsel araştırma hikayelerine aldanılmamalıdır. Belki adam fitne olsun diye araştırma yazıyor ne malum. Demek ki İslam bilginleri bu konuya da  DİNCİLERDEN ( dindarlar demiyorum ) çekinmeden araştırmalı ve Dinci Sofu zihniyetten korkmadan sonucu yayınlamalıdır.

 

7- Sünnet bilimsel, tıbbi ve toplumsal yönden sağlığa ve insan fıtratına YARARLI ise Kuran'a da uygundur. Zararlı ise terkedilmelidir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.