Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Araplar bizi arkadan vurmadı


berker18

Önerilen İletiler

Araplar bizi arkadan vurdu edebiyatı kimin işine yarıyor. Türklerin mi, Arapların mı... Onlarla ayrı kalmamız, birleşmememiz kimin işine yarıyor. Aslında sorulacak soru Araplar bir birlik oluştursaydı bugünkü gibi bir kuşatmayla karşı karşıya olabilir miydik. Bir araya gelememeleri sadece kendilerinin suçu değil, bir araya getirtmemek için yapılan uluslararası faaliyetler göz önündedir...

 

Araplar bizi arkadan vurdu edebiyatına itibar eden adamlar aşağıdaki yazıyı cesaret edip okuyabilecekler midir? Araplar bizi tam olarak arkamızın neresinden vurmuştur. Namusumuz cidden elden gitmiş midir? Kaç tane arap üstümüzden geçmiştir. Çanakkale savaşında Osmanlılarla beraber gavura kurşun atan arap var mıdır? Yavuz niye gidip bir arap devletini savaşarak ortadan kaldırmıştır. Acaba biz de arapları bir taraflarından vurmuş muyuzdur? Bu insanlarla aynı coğrafyada yaşıyoruz. Dertlerimiz aynı dertler. Başımıza çorap örmek isteyen güç aynı güç. Düşman aynı, dert aynı. Arapların bizi arkamızdan mıhlamaları da bizim onlardan halifeliği gasp etmemizde üzerinden onlarca yıl geçmiş hadiselerdir. Şimdi birleşme zamanıdır. Neden bir Birlik kurmuyoruz...Neyse, alıntı aşağıda...Anlaşılacak kadar açık,

 

 

 

MÜSLÜMANLARIN BİRLİĞİNE ÖZLEM DUYANLAR LÜTFEN OKUSUN…

 

 

1. Dünya Savaşı ile birlikte, psikolojik duvarlar da örüldü. Orada “Türler Arapları sömürdü”, burada “Araplar Türkleri arkadan vurdu” argümanları ekildi. Oysa bizim 1100 yıl öncesine dayanan bir yoldaşlığımız var. Savaş meydanlarında ve aile ocaklarında kanlarımız birbirine karışmış, akraba olmuş; din kardeşliğinin yanı sıra kan kardeşi olmuşuz. 80-100 yılda bu kadim mutlu aile tablosu karşılıklı bize unutturuldu. Aramızda Fırat suyu sebebiyle süren gayri resmi savaş, 1998’de resmi bir ilan-ı harbe dönüşmek üzereyken sağduyu galip geldi ve Adana Mutabakatı imzalandı. Şimdi bu mutabakatın çok ilerisindeyiz. 1915’te Şerif Hüseyin komutasındaki birkaç kabile, İngilizlerle anlaşarak Osmanlı’ya karşı savaştı. Bunu bütün Araplara teşmil edip ‘Araplar bizi arkadan vurdu’ demek büyük bir insafsızlıktır. Kudüs’ü savunan orduda, Süveyş Kanal Harekatı’nda, Çanakkale’de Şam’dan, Halep’ten sayısız şehit vardı.

 

“Bizi arkadan vuran Türk düşmanı Araplara güvenemeyiz”, “Laik devletle molla rejimi uzlaşamaz”, veya “Cumhuriyeti kuran aydınlanmacı kadro bize yön olarak Batı’yı gösterdi” gibi gerekçelerle Ortadoğu’ya sırt çevirmek vahim bir hatadır. Ülke çıkarlarından başka bir şey düşünmeyenler dahî Türkiye’nin mutlu yarınlarını Ortadoğu’da, Ortadoğu İslam Birliği’nde aramak zorundalar. Zira bölge ülkelerinin ortak çıkarları gözetilmeden hiçbir bölge ülkesinin çıkarlarının korunamayacağı açık seçik ortadadır. Birlik davasına dört elle sarılmazsak, mevcut bölünmüşlüğümüzü bile hasretle anacağımız korkunç bir fitneye sürükleniriz. Mezhep mezhep, kabile kabile, sokak sokak ayırırlar, bölerler, parçalarlar bizi. Irak’ta sahneye konulan oyun ortada. Kimsenin şüphesi olmasın ki, Irak’tan sonra sıra İran’a, Suriye’ye, Türkiye’ye gelecektir.

 

“Süper güç” Amerika Birleşik Devletleri, Alaska yüzünden Kanada ile birleşmeyi elzem kabul ediyor. Dünyanın en büyük ekonomilerinden birine sahip olan Almanya, geleceğini teminat altına almak için Fransa ve diğer Avrupa ülkeleri ile birleşmeye çalışıyor. Afrika’nın en zengin ülkesi Güney Afrika Cumhuriyeti, Afrika Birliği’nin bayraktarlığını yapıyor. Venezüella ve Brezilya, ille de Güney Amerika birliği diyor. Birlik, birlik, birlik. Aklı olan, komşularıyla birleşerek güçlenmeye, gücünü pekiştirmeye, gücünü artırmaya çalışıyor. Aklını peynir ekmekle yiyenler ise, komşularının yüzüne bakmadıkları gibi, aynı evi paylaştıkları insanlara bile surat asıyorlar; yuvalarını dağıtmaya, evlerini ayırmaya çalışıyorlar; güçlerini bölüyorlar, zaafa düşüyorlar. Afrika’da, Avrupa’da, Kuzey ve Güney Amerika’da birlik rüzgârları, Ortadoğu’da ayrılık rüzgârları esiyor. Etnik milliyetçilik virüsü, içtimai bünyemizi mahvu perişan ediyor. 70 milyon nüfuslu kocaman Türkiye, 1000 yıllık devlet geleneğine rağmen uluslar arası sistemin bir acentası olmaktan kurtulamazken, birileri, Anglo-Amerika ve İsrail’in kucağında kurulacak beş-on milyon nüfuslu mezhep ve ırk devletleriyle “bağımsızlığa” kavuşabileceğini zannediyor. Başka birileri de bu dalgayı ‘Kodum mu oturturum’ edasıyla kırabileceğini zannediyor. O edayla kırılmaz o dalga. Bu saatten sonra “ulus devlet” çerçevesi dahilinde söylenecek kardeşlik türküleriyle de kırılmaz. Gerek Türkiye’nin ve gerekse Irak’ın, Suriye’nin, İran’ın etnik (ırkî, mezhebî) bölünme potansiyeli ancak İslam Birliği formülüyle yok edilebilir.

 

Ne zaman Araplarla yakınlaşma gündeme gelse, bazı çevreler hemen “Araplar bizi sırtımızdan vurdu” edebiyatını canlandırırlar. Bağdat bombalanırken, hatta Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa taciz edilirken bile, “Arapların bizi arkadan vurduğu”nu hatırlatarak, bu “hain”lerin başına gelen felaketlere seyirci kalmamızı isteyenler, hatta onlara bir darbe de bizim vurmamız gerektiğini söyleyenler olmuştur.

 

Muteber bir tarihçimiz, Ramallah’ın acımasızca bombalandığı günlerde, İsrail’in zulmüne ve Filistinlilerin mazlumiyetine dair bir şeyler söylemesi için davet edildiği bir konferansta, “Zamanında Osmanlı’ya baş kaldırıp ihanet eden Filistin, bugün bu ihanetini canıyla ve malıyla ödemektedir.” demişti. Türklerle Araplar arasındaki fitneyi büyütmekten ve dolayısıyla emperyalistlerin Ortadoğu’daki konumlarını güçlendirmekten başka bir işe yaramayan “Araplar bizi arkadan vurdu” edebiyatı, ne hazindir ki, en değerli münevverlerimizin bile iltifatına mazhar olabiliyor!

 

Evvelâ şunu tesbit edelim: Irak veya Filistin’de bir bedel ödeniyorsa, bu bedeli hepimiz ödüyoruz. Müslümanların kardeşliğine vurgu yapan âyetler ve hadisler, Müslüman Araplara sıkılan kurşunları kendi bedenlerimizde hissetmemizi icap ettirir. “Elhamdülillah Müslüman’ım” diyen herkes Irak’ı, Filistin’i kendi meselesi olarak görmeye mecburdur. “İhanetlerinin bedelini ödüyorlar” diye kestirip atamayız çünkü “onlar” diye bir şey yok, vurulan biziz. Bunun altını kalın çizgilerle çizdikten sonra Osmanlı’ya ihanet meselesine gelelim:

 

Tarih kitapları Şerif Hüseyn’e bağlı birliklerin Gazze cephesinde İngilizlerin yardımına koştuklarını yazıyor ama Filistin isyanı diye bir şeyden bahsetmiyor. Bahsettiğini farz etsek bile, Filistinli çocukların İsrailli teröristler tarafından kurşuna dizildiği günlerde “Zamanında Osmanlı’ya baş kaldırıp ihanet eden Filistin”den dem vurmak ahlaki değildir. Anlamlı da değildir. Komşuları arasında iki büyük Arap devleti bulunan Türkiye’nin idarecileri ve münevverleri, İslam kardeşliğine inansalar da inanmasalar da, Arap âlemiyle iyi münasebetler geliştirmeye mecburdurlar. Arap şehirlerinin bombalanması “Araplar bizi sırtımızdan vurdu” yarasını kaşımaya değil kapatmaya vesile edilmeli ve Türk kamuoyunda Araplara sempati uyandıracak tavırlar sergilenmeli. Her fırsatta 1. Dünya Savaşı’ndaki çatışmalara gönderme yapmak, üstelik bu çatışmaların boyutunu abartmak, iyi niyetle izah edilemez.

 

 

"Araplar" Osmanlı'yı Arkadan Vurdu mu?

Her Türk genci "Araplar'ın I. Dünya Savaşı'nda bize ihanet ettiğini" öğrenerek büyür. Oysa bu, ancak kısmen doğrudur. I. Dünya Savaşı'nda Mekke Şerifi Hüseyin'in İngilizler ile anlaşarak Osmanlı'ya isyan ettiği ve ordumuzu arkadan vurduğu doğrudur. Ama hep atlanan nokta Şerif Hüseyin'in "Araplar"ın tümünü temsil etmediği, aksine bir istisna olduğudur. Ortadoğu uzmanı tecrübeli gazeteci Cengiz Çandar, "Arapların ihaneti" söylemi ile tarihsel gerçek arasındaki önemli farka şöyle işaret ediyor:

"Mekke Emiri Şerif Hüseyin'in Hicaz'da bazı Arap bedevi kabilelerini ayaklandırarak 1916'da İngilizlerle işbirliği yaptığı doğrudur. Ancak, Birinci Dünya Savaşı konusunda genel bir bilgisi ve fikri olan herkes, bunun 'askeri açıdan' tayin edici bir değer taşımadığını bilir. İngilizlerin daha sonra yerine getirmediği 'bağımsızlık vaadi' ile işbirliğine çektikleri Şerif Hüseyin'in ve oğullarının komuta ettiği bedevi kabileleri, Mekke-Maan hattında, yani 'asıl cephenin gerisi'nde İngiliz kuvvetlerine yardımcı olmuştur.

'Asıl cephe', önce Şüveyş Kanalı ve Kanal Harbi'nde Türk-Osmanlı kuvvetlerinin geri çekilmesinden sonra Filistin'de kurulmuştur. Filistin'de tek bir Arap ayaklanmamıştır. Suriye'de, Irak'ta, Lübnan'da Türk kuvvetlerini 'arkadan vuran' herhangi bir olay olmamıştır. Arapların ezici çoğunluğu, İstanbul'a yani Türkiye'ye sadık kalmıştır... Arabistan Yarımadası'nın Hicaz bölümünden Akabe'ye kadar olan 'cephe gerisi' dışında, Arapların Türkleri arkadan vurduğuna dair tarihte herhangi bir kayıt yoktur."(1)

Aynı gerçek, American-Israeli Cooperative Enterprise (Amerikan-Israil İşbirliği Girişimi) adlı düşünce kuruluşunun başkanı, Ortadoğu analisti Mitchell G. Bard tarafından da, sözkonusu kuruluşun sitesinde şöyle vurgulanıyor:

"O dönemin romantik kurgusunun aksine, Arapların çoğu I. Dünya Savaşı'nda Türklere karşı müttefiklerin yanında savaşmadılar. İngiliz Başbakanı David Lloyd George'un belirttiği gibi, Arapların çoğu, Türk yöneticileri için savaştı. [Osmanlı İmparatorluğu'na isyan eden] Faysal'ın Arabistan'daki taraftarları, bir istisnaydı."

Araplar'ın topluca ihanet etmesi bir yana, bazıları Osmanlı ordularını fiilen desteklemiştir de. Konu hakkındaki uzmanlardan biri olan Dr. Zekeriya Kurşun'un ifadesiyle, "I. Dünya Savaşı'nda Türk ordusu ile beraber çeşitli cephelerde Türklerle omuz omuza çarpışan Arapların büyük yararlıklar gösterdikleri bir hakikattir." (2)

 

Arap Milliyetçiliğinin Öncüsü Hıristiyan Araplardı

Üstteki hakikati teslim etmekle birlikte, Arap milliyetçiliğinin Osmanlı'da Türk milliyetçiliğinden daha önce geliştiğini belirtmek gerekir. Arap milliyetçiliği, 1860'larda, Suriyeli Arap entellektüeller arasında doğmuştu. Osmanlı İmparatorluğu'na ve yönetimindeki "Türklere" karşı ciddi bir antipati besleyen bu entellektüellerin dikkat çekici bir yönü ise, çoğunun Hıristiyan oluşuydu. Butros El-Bustani, Faris Şadyak, Nakkaş, Corci Zeydan gibi Hıristiyan Arapların öncülüğünde başlayan bu harekete katılan Müslüman Araplar ise, çoğunlukla Batılı fikirleri benimsemiş seküler aydınlardı. Arap milliyetçiliğini geliştirirken "Arapların İslam öncesi tarihlerine" ilgi duymaları, bundan kaynaklanıyordu.

Buna karşılık muhafazakar Müslüman Arapların çoğu, Osmanlı'ya sadakat duyguları içindeydiler. Hatta sadece Sünni Araplar değil, Irak ve Suriye'deki Şii Araplar arasında bile Osmanlı'ya ve Hilafet'e bağlılık duygusu vardı. (3) Bu konuda büyük bir otorite olan Prof. Kemal Karpat, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Arap milliyetçiliğinin, Hıristiyan Araplarınki hariç, aslında en son noktaya kadar "ayrılıkçı" olmadığına dikkat çekerek şöyle demektedir:

“Görülüyor ki Arapların 'milli' hareketi esasında ayrılıkçı bir hareket değildi. Arapların birçoğu Osmanlı hükümdarlarını yabancı bir sömürgeci güç olarak değil, sadece Arap kökeninden olmayan, iktidarda bir hanedan olarak görüyorlardı ve Osmanlı Devleti ve hanedanı Müslüman kaldıkça ve Arapların hayat tarzına saygılı oldukça, özlemlerini yerine getirmeye söz verdikçe ve onları Avrupa işgaline karşı korudukça, itaat etmekten geri kalmıyorlardı. Geçmişte şan ve şereflerini ilk hatırlayan veya hayal edenler ve tarihlerinin modern bir versiyonunu yaratmaya çalışanlar Müslüman değil Hıristiyan Araplardı.(4)

 

İngiliz tarihçi Peter Mansfield'e göre, Osmanlı'daki Arap milliyetçiliğinin sınırlı kalmasının iki nedeni vardı: "Birincisi, bu Avrupa kökenli milliyetçilik fikirlerinin bu yerlere (henüz) işlememiş olması; ikincisi de, Sultan II. Abdülhamid'in İmparatorluğun elinde kalanını bir arada tutmak için uyguladığı başarılı ve kurnazca yöntemlerdi."(5)

Tarihçi Zekeriya Kurşun da "Abdülhamid'in saltanatı boyunca Arap milliyetçiliğinin... önceki hızını kaybettiğine" dikkat çeker ve "Abdülhamid, Arap milliyetçiliğinin harekete geçmesini geciktirmiştir" yorumunu yapar.(6)

Sultan Abdülhamid'in politikasının temeli, 19. yüzyılda hâlâ devam eden dini bağlılık ve geleneksel siyasi sadakat faktörünü canlandırarak Osmanlı devletini ve ülke bütünlüğünü kurtarmaktı. Kürtler arasında kurulan Hamidiye Alayları bu büyük siyasetin uygulamalarından biriydi. Sultan, alaylar yoluyla "Kürtlerin babası" olarak anıldığı gibi, Arapların da hamisi oldu. Abdülhamid, uyruğundaki Arapların kalbini kazanmak için Arap ülkelerindeki dinsel kuruluşlara, tarihi camilerin onarım ve süsleme işlerine önemli bir fon ayırmış... çevresindeki danışmanları arasında Arap düşünürlerine her zaman iyi davranmış, değer vermişti. Bedevi Şeyhlerinin çocuklarını eğitmek için özel okullar açmış, bu yolla onlara Osmanlılık bilinci aşılamıştı. Bu politikanın siyasi meyvelerini de almıştı. Örneğin Peter Mansfield'a göre:

"1904'te Osmanlı Padişahı Sina üzerinde hak iddia ettiğinde, Mısırlı milliyetçi lider Mustafa Kamil, İslamcılık ruhu içinde, onun yanında ve Mısır'ın çıkarlarını savunan Lord Cromer'in karşısında yer almıştır." (7)

Kurtuluş Savaşı'nda da ne kitlesel bir "Arap ihaneti" ne de "Kürt ihaneti" yaşandı. Aksine Kürtler, Kurtuluş Savaşı'nı canla başla desteklediler. Mustafa Kemal Paşa, "Müslüman kardeşliği" temasına dayalı propagandasıyla onları kazandı.

Murat Bardakçı'nın sözünü ettiği Şeyh Said isyanı ise, ancak Kurtuluş Savaşı'nın bitmesi ve "Müslüman kardeşliği" temasının hızla yok olup, yerine "herkes Türk'tür" anlayışının belirmeye başlamasından sonra patlak verdi...

Kısacası yakın tarihimiz, "Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur" anlayışını doğrulayacak şekilde gelişmedi.

Hadi alıntı yaptığımız yerdeki dipnotlarıda verelim de tam olsun…

1)Cengiz Çandar, "Sharon'cu Vicdansızlar-Filistin Yalanları", Yeni Şafak, 5 Nisan 2002

2) Zekeriya Kurşun, Yol Ayrımında Türk-Arap İlişkileri, İrfan Yayınevi, İstanbul. 1992, s. 153

3) Kemal Karpat, İslam'ın Siyasallaşması, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2004, s. 379

4) Kemal Karpat, İslam'ın Siyasallaşması, s. 594

5) Peter Mansfield, Osmanlı Sonrası Türkiye ve Arap Dünyası, s. 30

6) Zekeriya Kurşun, Yol Ayrımında Türk-Arap İlişkileri, s. 30

7) Peter Mansfield, Osmanlı Sonrası Türkiye ve Arap Dünyası, s. 29; Peter Mansfield, The British in Egypt, Londra, 1971, s. 164-165

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Kaberat'ül Etrak"... "Türkler Mezarları" "Türk Mezarları" demektir... Yemen'in Araplar arasındaki diğer bir adıda budur... Gururla söylerler hemde... Yaklışık 90yıldır hiç bir arap, Atalarının yaptığının yanlış olduğunu söylememiştir şimdiye kadar yada araştırdığım kadarıyla ben pişman olduklarına dair tek bir ibare göremedim... Bilinen tek bir şey vardır ki: Osmanlı devleti Yavuz'dan itibaren Elinde bulundurduğu "Halifelik" ünvanını ikinci kez ama bu sefer Cihat ilan etmek amacı ile kullanmış ve hiç bir işe yaramamıştır. Tarihte Lübnan, Irak, İran, Suriye bize karşı PKK'yı desteklemişlerdir? Hangi İslam birliğinden bahsediyorsunuz siz? Bizim MİLLİ BİRLİĞİMİZ bize yetmektedir...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

Araplar Türkler'i arkadan vurdu derken bir gercekten bahsedilmektedir,edebiyattan degil.bunu edebiyat olarak kabul edenler veya öyle lanse etmeye calisanlar asla Türk dostu olamaz.Tarihi bilmeyebilirsiniz ama carpitma hakkiniz yoktur.Islamiyeti Peygmaberimiz s.a.v.den sonra dünyaya yayan onu yücelten Türklerdi,Araplar kendi tarihlerinde yasadiklari tutarsizliklarindan birini sergileyip bugün bile Dünyanin basina coraplar ören Ingilizleri Müslüman Türklere tercih edebilmislerdir.Araplarin Türkiye'ye yaptiklari hicbir olumlu yaklasim yoktur ama Osmanli tarihi onlara o günlerin sartlarinda cok eserler birakmistir.Bugün bile Araplara gösterilen yakinliga hicbir Arap ülkesi samimiyetle yaklasmamistir.Araplar tarihte oldugu gibi bugünde Türkiyenin düsmanlari ile stratejik dostluklar yürütmektedirler.Bizim icin cok önemli olan bir Kibris davamizda savundugunuz Araplar Yunan ve Rumlarin tarafini tutabilecek kadar Türke karsi idiler.Ermenilerin Arap ülkelerindeki faaliyetleri gizli degildir ki Ermenilerin dis politikasi Türk ve Azeri düsmanligi üzerine insa edilmistir.Karabag'a yapilan saldiri ve Hocali de katledilen binlerce Azeri icin hicbir Arap ülkesinin kili bile kipirdamamistir.

Bu neden böyledir diye sorulabilir belki bazi tezler ortaya sürülebilir,ama bu tezlerin hicbirisi gercekleri degistiremez.Arap birliginden bahsederken Araplarin bir avuc Filistinliyi bile savunamadiklari gercegini neyle yorumlayacaksiniz.Israil Filistini bombalarken,Israil karsiti bir hükümet isbasinda diye neredeyse onca filistinli acliga mahkum edilirken hangi Arap ülkesi onlari bu tehlikeden kurtarmayi denedi.Yine Türkiye onlari savundu,ne varki Türkiye bir Arap ülkesi degildir.Türkiyenin stratejik konumu tek yönlü dis politika yapmasina elverisli degildir. Türkiye gelecegi icin her ülke ile anlasma yapabilir bu Türkiyenin ne Araplara karsi oldugu anlamina gelir nede Islama karsi oldugunu gösterir.Türkiye bölgesinde en demokratik olan bir ülkedir.Güclü bir ordusu vardir.ve bütütn komsulari ile baris icinde yasamaktan yana bir politika izlemektedir.Ermenilerin Türkiyeden toprak taleplerine hangi Arap ülkesi Türkiyenin yaninda olarak karsi durmustur.hicbirisi.Türkiye bütün bunlari tek basina gögüslemek durumundadir ve stratejilerini dogru planlamak zorundadir.Olaylari degerlendirirken lütfen duygusal degilde gercekci olarak yaklasalim ki dogruyu bulalim.Bugün Türkiyeyi LAIK olmakla elestirenler sunu asla unutmasinlar ki; Bu Laik Türkiyede en kaliteli müslümanlar yetismektedir.Araplar önce dost olduklarini ispat etmelidirler.

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ermenilerin Arap ülkelerindeki faaliyetleri gizli degildir ki Ermenilerin dis politikasi Türk ve Azeri düsmanligi üzerine insa edilmistir.Karabag'a yapilan saldiri ve Hocali de katledilen binlerce Azeri icin hicbir Arap ülkesinin kili bile kipirdamamistir.

Bu neden böyledir diye sorulabilir belki bazi tezler ortaya sürülebilir,ama bu tezlerin hicbirisi gercekleri degistiremez.Arap birliginden bahsederken Araplarin bir avuc Filistinliyi bile savunamadiklari gercegini neyle yorumlayacaksiniz.Israil Filistini bombalarken,Israil karsiti bir hükümet isbasinda diye neredeyse onca filistinli acliga mahkum edilirken hangi Arap ülkesi onlari bu tehlikeden kurtarmayi denedi.Yine Türkiye onlari savundu,ne varki Türkiye bir Arap ülkesi degildir.Türkiyenin stratejik konumu tek yönlü dis politika yapmasina elverisli degildir. Türkiye gelecegi icin her ülke ile anlasma yapabilir bu Türkiyenin ne Araplara karsi oldugu anlamina gelir nede Islama karsi oldugunu gösterir.Türkiye bölgesinde en demokratik olan bir ülkedir.Güclü bir ordusu vardir.ve bütütn komsulari ile baris icinde yasamaktan yana bir politika izlemektedir.Ermenilerin Türkiyeden toprak taleplerine hangi Arap ülkesi Türkiyenin yaninda olarak karsi durmustur.hicbirisi.Türkiye bütün bunlari tek basina gögüslemek durumundadir ve stratejilerini dogru planlamak zorundadir.Olaylari degerlendirirken lütfen duygusal degilde gercekci olarak yaklasalim ki dogruyu bulalim.Bugün Türkiyeyi LAIK olmakla elestirenler sunu asla unutmasinlar ki; Bu Laik Türkiyede en kaliteli müslümanlar yetismektedir.Araplar önce dost olduklarini ispat etmelidirler.

saygilarla

 

iyi de olaylara tek taraflı bakmayalım;

 

israil devleti ilan edildikten sonra hemen hemen bütün arap devletleri israile savaş açmışlar ancak amerika ve batınında desteklediği israili yenememişlerdir,daha sonraki dönemlerde de teker teker çoğu arap devletinin devlet başkanları değiştirilmiş ve amerika yanlısı kişiler başa geçirilmiştir,(tıpkı bizde olduğu gibi)..

 

hem israili tanıyan tek müslüman devlet türkiyedir,bunuda unutmayalım,,

 

osmanlı ya ihanet edip ingilizlerle savaşan tek arap lider mekke emiri şerif hüseyindir(bugün ürdün devletinin başındaki kral abdullahın büyük büyük babasıdır)...

 

ayrıca osmanlı sulatnı ve halifesi mehmed reşad'ın 1915 te ilan ettiği cihadın tam tesirli olamamasının alman güdümlü olması ve halifenin yeterli derecede yetkin kabul edilmeyişidir(mehmed reşad'ın devlet işlerinde ipleri tamamen başkalarının eline bıraktığı,bir imza makinesine dönüştüğünü kitapların çoğu yazmaktadır),bu cihad ilanını alman kanalları ve ajanları vasıtasıyla yayan osmanlı istediği tepkiyi alamasa da çoğu yerde ayaklanmalar,çete savaşları gerçekleşmiştir...

 

vesselam

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türkiye'nin tabiiki dis politikada hatalarinin olmadigini iddia edemeyiz,bu gercek disi olur.Türkiye bazi odaklarin yönlendirmeleri ile 50 senesini bosa harcamistir.Yalniz surasida bir gercektirki Türkiye'nin Araplara yaklasma cabalarinin aynisini Araplar maalesef gösterememislerdir.Türkiye ilk yazimda vurguladigim gibi,stratejik konumu cok kritik olan bir bölgededir.Ve Türkiye asla tek yanli bir politika uygulayamaz.Ama maalesef yanlis politikalar nedeni ile Türkiye sadece Batiya bagimli bir konuma gelmistir.Nevarki gercekleri hicbir zaman yok sayamayiz.Türkiye Demokratik Laik ve yüzde 98 müslüman bir ülke olarak hicbir komsusundan özellikle Arap komsularindan gerekli destegi bulamamistir.Ermeniler konusunda,Kibris konusunda Azerbaycan konusunda Arap ülkeleri hep Türkiye karsiti politikalar izleyerek Türkiye'yi yanliz birakmislardir.Buna ragmen müslüman müslümanin kardesidir kaidesine Türkiye herzaman icin uymustur.

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Siz sanırım "Diplomasi" kelimesini hafife alıyorsunuz :)

 

Altın kurallar, diplomaside dost , kardeş ülke yoktur sadece çıkarlar vardır.

 

Türkiyede arap ülkeleriyle kardeşliğie uymayan davranışları olmamışmıdır, elbette olmuştur.

 

Yani Cezayir'de öldürülen direnişçilerin ceplerinden Atatürk resimleri çıkarken. Türkiye Cemiyet-i Akvamda cezayir konusunda Fransa lehine oy vermiştir.

 

İsrail Filistinde işgal uygularken Türkiye İsrail'le askeri anlaşmalar imzalamış ortak tatbikatlar yapmıştır.

 

İncirlik üssünde kalkan uçaklar yıllarca Irak'ı bombalamıştır.

 

ABD 'nin isteğiyle Irak'a amborga uygulamasına katılmıştır

 

İran devriminden sonra, ABD yanlışı Şah'a bağlı eski istihbarat örgütü SAVAK ajanları türkiyede saklanmış hatta villalar alıp iş dünyasına girmişlerdir.

 

Yıllarca Mossad Türkiyede cirit atmıştır.

 

Mit ajanı Hiram Abas, Lübnanda Mossad'la beraber operasyon yaparken yakalanmış ve sınırdışı edilmiştir.

 

daha çok şey sıralayabiliriz. Yani Türkiyede öyle "müslüman müslümanın kardeşidir" ilkesine riayet etmemiştir. zira bunlardan hangisi kardeşliğe sığar. Kaldıki devletler ilişkisinde böyle bir ilke yoktur. Sadece çıkarlar vardır.

 

Araplar uymuştur, Türkiye uymamıştır. Ya da türkiye uymuştur araplar uymamıştır gibi tespitler boştur. Herkes güncel çıkarları için diğerinin çıkarlarına saldırmıştır. Dünya tarihi ortadadır.

 

İşin garibi. Türkiye açısında yukarıda saydıklarım ve bunun benzerlerinin yoğun olarak müslüman kimliğini ön plana çıkaran partilerin iktidarları döneminde yapılmış olması "DP, AP, RP, ANAP " gibi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Siz sanırım "Diplomasi" kelimesini hafife alıyorsunuz :)

 

Altın kurallar, diplomaside dost , kardeş ülke yoktur sadece çıkarlar vardır.

 

Türkiyede arap ülkeleriyle kardeşliğie uymayan davranışları olmamışmıdır, elbette olmuştur.

 

Yani Cezayir'de öldürülen direnişçilerin ceplerinden Atatürk resimleri çıkarken. Türkiye Cemiyet-i Akvamda cezayir konusunda Fransa lehine oy vermiştir.

 

İsrail Filistinde işgal uygularken Türkiye İsrail'le askeri anlaşmalar imzalamış ortak tatbikatlar yapmıştır.

 

İncirlik üssünde kalkan uçaklar yıllarca Irak'ı bombalamıştır.

 

ABD 'nin isteğiyle Irak'a amborga uygulamasına katılmıştır

 

İran devriminden sonra, ABD yanlışı Şah'a bağlı eski istihbarat örgütü SAVAK ajanları türkiyede saklanmış hatta villalar alıp iş dünyasına girmişlerdir.

 

Yıllarca Mossad Türkiyede cirit atmıştır.

 

Mit ajanı Hiram Abas, Lübnanda Mossad'la beraber operasyon yaparken yakalanmış ve sınırdışı edilmiştir.

 

daha çok şey sıralayabiliriz. Yani Türkiyede öyle "müslüman müslümanın kardeşidir" ilkesine riayet etmemiştir. zira bunlardan hangisi kardeşliğe sığar. Kaldıki devletler ilişkisinde böyle bir ilke yoktur. Sadece çıkarlar vardır.

 

Araplar uymuştur, Türkiye uymamıştır. Ya da türkiye uymuştur araplar uymamıştır gibi tespitler boştur. Herkes güncel çıkarları için diğerinin çıkarlarına saldırmıştır. Dünya tarihi ortadadır.

 

İşin garibi. Türkiye açısında yukarıda saydıklarım ve bunun benzerlerinin yoğun olarak müslüman kimliğini ön plana çıkaran partilerin iktidarları döneminde yapılmış olması "DP, AP, RP, ANAP " gibi.

Evet,Türkiye kendi politikasini yapmak zorundadir.Ama buna ragmen Türkiye,komsulari ile baris icersinde olmaya hep dikkat göstermistir.Duygusal düsündügümüzde Türkiyeyi hatali bulabiliriz ama gercek politikada duygusallik degil sizinde vurguladiginiz gibi cikarlar önemlidir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Siz sanırım "Diplomasi" kelimesini hafife alıyorsunuz :)

 

Altın kurallar, diplomaside dost , kardeş ülke yoktur sadece çıkarlar vardır.

 

Türkiyede arap ülkeleriyle kardeşliğie uymayan davranışları olmamışmıdır, elbette olmuştur.

 

Yani Cezayir'de öldürülen direnişçilerin ceplerinden Atatürk resimleri çıkarken. Türkiye Cemiyet-i Akvamda cezayir konusunda Fransa lehine oy vermiştir.

 

İsrail Filistinde işgal uygularken Türkiye İsrail'le askeri anlaşmalar imzalamış ortak tatbikatlar yapmıştır.

 

İncirlik üssünde kalkan uçaklar yıllarca Irak'ı bombalamıştır.

 

ABD 'nin isteğiyle Irak'a amborga uygulamasına katılmıştır

 

İran devriminden sonra, ABD yanlışı Şah'a bağlı eski istihbarat örgütü SAVAK ajanları türkiyede saklanmış hatta villalar alıp iş dünyasına girmişlerdir.

 

Yıllarca Mossad Türkiyede cirit atmıştır.

 

Mit ajanı Hiram Abas, Lübnanda Mossad'la beraber operasyon yaparken yakalanmış ve sınırdışı edilmiştir.

 

daha çok şey sıralayabiliriz. Yani Türkiyede öyle "müslüman müslümanın kardeşidir" ilkesine riayet etmemiştir. zira bunlardan hangisi kardeşliğe sığar. Kaldıki devletler ilişkisinde böyle bir ilke yoktur. Sadece çıkarlar vardır.

 

Araplar uymuştur, Türkiye uymamıştır. Ya da türkiye uymuştur araplar uymamıştır gibi tespitler boştur. Herkes güncel çıkarları için diğerinin çıkarlarına saldırmıştır. Dünya tarihi ortadadır.

 

İşin garibi. Türkiye açısında yukarıda saydıklarım ve bunun benzerlerinin yoğun olarak müslüman kimliğini ön plana çıkaran partilerin iktidarları döneminde yapılmış olması "DP, AP, RP, ANAP " gibi.

 

Sevgili Cyrano... Son derece haklısın, ne diyim... Duygusal olarak bakarsak, Arapların ihanet ettiğini düşünsekte ne kadar, sonuçta herkes kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmiştir. Sonuçta Makyevelizm var...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...
Evet,Türkiye kendi politikasini yapmak zorundadir.Ama buna ragmen Türkiye,komsulari ile baris icersinde olmaya hep dikkat göstermistir.Duygusal düsündügümüzde Türkiyeyi hatali bulabiliriz ama gercek politikada duygusallik degil sizinde vurguladiginiz gibi cikarlar önemlidir.

 

İyide dostum nasıl dikkat göstermiştir.

 

Atatürk Cumhuriyet'in ilk diplomatlarına bazı öğütler vermişti :

 

-Büyük komuşumuz Sovyetler birliğiyle husumet yaratacak işlerden kaçının

 

-Araplara olan ilişkilerinize çok dikkat edin.

 

-İngiltere ve Amerika gibi emperyalist devletlerle olan ilişkilerinizde daima uyanık ve tetikte olun.

 

 

İlkine bakalım. İsmet paşa buna uymuştur. İkinci dünya savaşında, Alman ordusunun türkiye üzerinden sovyetlere saldırmasına izin vermemiştir. Ki aksini yapsa. Almanlar savaşı kaybettikten sonra. Türkiye ile sovyetler arasında artık ilelebet bir düşmanlık başlardı. Dünyanın farklı kutuplarında dahi olsanız. Süper Güç denilen bir komşunuz varsa, bununla düşman olmanın size artı sağlıyacağı bir şey olmaz.

 

Ama Menderesten itibaren bunun tam tersi bir politika izlenmiştir. Ruslar düşürdükleri bir amerikan U-2 ajan uçağının pilotunu sorguladıklarında, uçağın Türkiyedeki üslerden havalandığı ortaya çıktı. Türkiye komuşusu sovyetlerin taraf olduğu bir savaşa, hiç bir çıkarı veyahut kazanacağı bir şey olmamasına rağmen asker göndermiştir, Kore Savaşına yani.

 

Türkiye sovyetlere karşı istihbarat faaliyeti yürüten Cia'nın üssü haline geitirilmiştir yine bu yıllarda. Hatta bu gün ortaya çıkan MİT ( o günkü adıyla MAH) belgelerinde. Mit ajanlarının maaşının CIA tarafından ödendiği anlaşılmıştır.

 

Türkiyede 50 lerden itibaren bir komunizm öcüsü yaratılmış. Ülke içinde böyle bir tehlike olmamasına. hatta bu tehlike olarak adlandırılabilecek hareketelerin sempatizan sayısı bile bir kaç yüzden ibaretken. Sovyetlere karşı ABD'nin Türkiyeyi soğuk savaşta üs olarak kullanması için, bu öcü halka anlatılmış ve ABD bizi bu tehlikeden koruyacak "abi" olarak pazarlanmıştır. Neticesinde bu "öcü" ye karşı diyerek sunulan ABD nin ülkemizdeki yoğun faaliyetlerine karşı örgütlenen ve temelde "anti emperyalizm" sloganıyla toplumsallaşan hareketler gerçekten "komunizm öcü" sünü hükümetleri korkutacak hale getirmiştir.

 

daha basiti. Ata'nın ihtarlarının aksine. komşunuzla soğuk savaşta olan bir ülkeye topraklarınızda üs vererek. iyi komşuluk ilişkilerine uyabilmiş olur musunuz. Ve bundan bu güne kadar herhangi bir çıkarınız oldu mu?

 

İkincisine gelicek olursak. 1947 de kurulan israil devletiyle araplarla İsrail arasında bu günde devam eden savaş başladı. İsrail bu savaşta MOSSAD'ı büyük bir koz olarak kullandı. Ve ne yazıkki MOSSAD bir müslüman ortadoğu ülkesinde yani Türkiye'de gerçekten at koşturdu.

 

Sovyetler birliği dağıltıktan sonra. Kurulan Türki cumhuriyetlere türkiye "abilik" rolu üstlenmek istedi Özal öncülüğünde fakat bu "abilik" Azerbaycanda darbe düzenlemeye kalkmak şeklinde oldu. Türk ajanları darbecilerle birlikte yakalandı ve idam edildi. Abilik yapmak istediğin bir ülkede darbe düzenlemek.

 

Cezayir, İran ve Irak konusunda yapılan büyük hatalardan daha önce bahsettim.

 

İngiltere ve Amerika ile olan ilişkilere ise sanırım girmeme bile gerek yok. Bu konuda Ecevit'İn 70 li yıllardaki hükümetleri dışında hep sınıfta kaldık. ve halende kalmaya devam ediyoruz.

 

Ata'nın ilk diplomatlarımıza özetlediği şey. Bağlantısızlık politikasıdır. Ancak Türkiye menderes hükümetiyle birlikte bağlantısızlar siyasi hareketinden bir taraf ülke haline getirildi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bu sovyetler meselesi okadar değil ama;

 

biz durduk yerde batıya veya abd ye yaklaşmadık,rusya nın karadeniz kıyılarımıza yönelik tehditvari söylemleri ve askeri hazırlıkları sonucu bunlar yaşandı,bunun bedeli olarakta koreye asker gönderdik...

 

ben kesinlikle batı yanlısı değilim,yanlış anlaşılmasın ..ama rusya hiçbir zaman türkiye (geçmişte de osmanlı) çıkarlarına zararsız bir ülke olmamıştır,hatta karadenizde rumların hamiliğini yapmak yasal ve tarihsel vazifeleridir onlara göre...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bu sovyetler meselesi okadar değil ama;

 

biz durduk yerde batıya veya abd ye yaklaşmadık,rusya nın karadeniz kıyılarımıza yönelik tehditvari söylemleri ve askeri hazırlıkları sonucu bunlar yaşandı,bunun bedeli olarakta koreye asker gönderdik...

 

ben kesinlikle batı yanlısı değilim,yanlış anlaşılmasın ..ama rusya hiçbir zaman türkiye (geçmişte de osmanlı) çıkarlarına zararsız bir ülke olmamıştır,hatta karadenizde rumların hamiliğini yapmak yasal ve tarihsel vazifeleridir onlara göre...

 

 

Osmanlı ve Rusya birinci dünya savaşının ortalarına kadar ezeli iki düşman ülkedir. Ancak rusyada 1917 de gerçekleşen bolşevik ihtilalinden sonra. Yeni hükümetin koyu batı karşıtlığı sayesinde ( ki ihtilalle beraber, rusya savaştan çekilmiştir) kurtuluş savaşı boyunca. Anadolu hükümetini destekleyen tek ülkedir rusya ( silah cephane, para ve diplomatik destek)

 

Kurtuluş savaşıda, bolşevik ihtilalinden sonra rusların boşalttığı erzurumda start vermiştir.

 

o tarihten beri sovyetler ile türkiye arasında, ikinci dünya savaşının son deminde Türkiye'nin savaşın son haftasına kadar, Almanya'ya savaş ilan etmekten kaçınması üzerine küçük çaplı bir kriz yaşanmıştır. bunun haricinde herhangi bir diplomatik kriz görülmemiştir U-2 ajan uçaklarına kadar.

 

Menderes ve ekibinin batıya yaklaşırken yarattıkları "komunizm öcüsü" ise Amerikanın klasik soğuk savaş argümanlarındadır. bunu sadece Türkiye'de değil. bir çok ülkede yapmışlardır, Yunanistan, İtalya ve almanyada ha keza.

 

Kaldıki dersen eğer, sovyetlerin karadeniz kıyılarımıza yönelik tehditvari söylemleri veya askeri hazırlıkları vardı. açıkçası bunu nereden duyduğunu merak ederim. Zira uluslarası ilişkiler yüksek lisansı sahibi birisi olarak ben bunu senden duyuyorum.

 

Karadenizde rumların hamiliğini yapmak meselesinde ise. dostum sen herhalde Yunanistan'la Sovyetleri karıştırdın. Pontus davası Yunanistanın milli politikalarından birisidir.

 

Kısacası Türkiyenin 1950 lerle birlikte batıya tek taraflı ödünlerden ibaret yaklaşmasında. Amerikanın tüm dünyada kullandığı soğuk savaşın "komunizm öcüsü" argümanı kullanılmıştır. Bu öcüde ise menderes tayfasının iddialarının dışında herhangi bir gelişme bir söylem veya bir kanıt yoktur. Bu Türkiye'nin yarı sömürgeleştirilmesi operasyonunda başarıyla kullanılmış bir argümandır. "bu kış komunizm gelebilir" argümanı gibi.

 

ki 1950 ler soğuk savaşta sovyetlerin Stalin sonrası, yayılmacı politikayı geri çektikleri bir dönemdir.

 

Türkiyeden toprak talebi ise, tam aksine batı cenahtan İtalya nın akdenizdeki talepleridir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Kaberat'ül Etrak"... "Türkler Mezarları" "Türk Mezarları" demektir... Yemen'in Araplar arasındaki diğer bir adıda budur... Gururla söylerler hemde... Yaklışık 90yıldır hiç bir arap, Atalarının yaptığının yanlış olduğunu söylememiştir şimdiye kadar yada araştırdığım kadarıyla ben pişman olduklarına dair tek bir ibare göremedim... Bilinen tek bir şey vardır ki: Osmanlı devleti Yavuz'dan itibaren Elinde bulundurduğu "Halifelik" ünvanını ikinci kez ama bu sefer Cihat ilan etmek amacı ile kullanmış ve hiç bir işe yaramamıştır. Tarihte Lübnan, Irak, İran, Suriye bize karşı PKK'yı desteklemişlerdir? Hangi İslam birliğinden bahsediyorsunuz siz? Bizim MİLLİ BİRLİĞİMİZ bize yetmektedir...
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 8 yıl sonra...

Şerif Hüseyin istisna mı imiş? Haha :D E tabi İttihat ve Terakki döneminde İngilizlerin "Türkler dinden çıktı, eski dinlerine dönüp "kurta" tapıyorlar, Türkler sizi sömürdü, geri bıraktı "propagandalarına hiç inanmadılar zaten değil mi :D Bugün Türkler için "siz bizi sömürdünüz" diyenlerde istisna. İngiliz-Fransızların gazına gelip Lübnanı yangın yerine çeviren Maturudi ve Marunilerde istisna. 98 harbine asker gönderin dedik diye ortalığı ayağa kaldırım özerklik hareketi başlatan Suriyeliler zaten külli istisna :D Halife II. Abdülhamidin ( halifenin sözünü dinlememek ne derece caizdir, acaba biz mi İslamın sınırlarını çiğniyoruz halifenin sözünü çiğneyenler mi? ) emir ve adeta yalvarmalarına karşı topraklarını satan Filistinlilerde istisna tabii. Hicaz yoluna saldırıp, defalarca Osmanlı askerlerini pusuya düşüren, 1871-1919 dönemi arasında Osmanlı askerine isyan edip arkasından vuran ve Osmanlı Arşivlerinde yapılan çalışmalarca aşağı yukarı 400.000 Osmanlı askerinin ölümüne sebep veren Araplarda istisna tabi :D Yavuz Sultan Selim Arapları kesmiş  diyorsunuz. Hele şu akılsızların didüğini görün. Acaba Yavuz Sultan Selim Han dönemiyle ilgili hangi "ana kaynakta" ya da "birinci el kaynakta" böyle bir bilgiye rastlamışsınız? Haliçten gazel okur gibi tarihçilik yapmayınız. Zira sizin gibi zevattan illallah geldi. Yeter...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 9 ay sonra...
  • 1 yıl sonra...

Araplar bizi arkadan vurdu edebiyatı kimin işine yarıyor. Türklerin mi, Arapların mı... Onlarla ayrı kalmamız, birleşmememiz kimin işine yarıyor. Aslında sorulacak soru Araplar bir birlik .

.

.

.

7) Peter Mansfield, Osmanlı Sonrası Türkiye ve Arap Dünyası, s. 29; Peter Mansfield, The British in Egypt, Londra, 1971, s. 164-165

arablarla iyi gecinmek gerektiginde is birligi yapmak cikarlarimiz dogurultusunda tamam ama sadece musluman filan gibi bos ortakliklar hayal hic bir arab turklerin kendilerini yonettigini kibirlerinden dolayi Kabul etmez dolayisi ile dogal olarak arablarin bir turk nefreti vardir. arab turk kardesligine gelince muaviye ve yezidin orta asyada turklerin basini kesip  siriklara astigi kizlarini cariye yaptigi zorla musluman ve namaz kildirdigi arap kaynaklarinda yazili. kendini bosa parcalama. BUZ GIBIDE ARABLAR OSMANLIYI ARKADAN VURMUSDUR SERIF HUSEYIN HEM OSMANLININ ALTININI HEM INGILIZIN ALTININI ALMIS TURKUDE ARKADAN VURMUS.sen vaz gec abd yesil kusak projesi bitti simdi yururlukde tayyibin basini cekdigi bob projesi yururlulukde oda bugunlerde bitti. baska projeler var yururlukde. onun icin turkun turkden baska dostu yoktur. cikarlarimiz nerdeyse orda olmayi bilmeliyiz. bugun icin cikarlarimiz suriye irak lubnan iran gibi devletlerle isbirligidir yarin ola pazar ola

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.