Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

EVRİMCİLER BURAYA!


enkas

Önerilen İletiler

Evrimin kapsanamayışı sorunu çözülmüş gibi görünüyor. Çok kapsamlı olduğu için kapsanamayışı, yasa haline gelmesine engel değil.

 

Yasanın tanımı da evrimin yasa haline gelmesine engel değil. Şöyle bir önerim olabilir: "Yeryüzündeki tüm canlı türleri, ilkel ve ilksel başka canlı türlerinden meydana gelmişlerdir." Bu cümle veya üzerinde uzlaşılacak bu tip bir cümle biyoloji yasası olarak kabul edilebilir diye düşünüyorum. Çünkü bu gerçek son derece kesindir.

 

Kapsam çok geniş olduğu için laboratuarda tekrarlayamadığımız bir süreç olması, yasa olarak benimsenmesine engel olamaz. Canlı türlerinin nasıl olup bu derece şekillenebildiğinin açıklanması için ise teoriler geliştirilmeye devam edilir. Bizim biyoloji yasası olarak koyacağımız: En basit virüs veya pion ile, en gelişmiş insanın kökeni aynıdır. Yeryüzünde protein yapılı her şey tek kökenden gelmektedir. Benim yasalaşmasını önerdiğim bu.

 

Biz burada bir öneriyi tartışıyoruz, red de edebiliriz, kabul de edebiliriz. Bunu yaparken suçlayıcı ifadelere gerek yok. Lamark teorisini nasıl bilmiyor olabilirim ki?

 

Ama Darwin teorisinden sonra Lamark teorisi artık literatür anlamda bir teori olarak kalmamıştır. Artık ona teori diyemeyiz. Ha, Lamark zamanında bunu teori olarak ortaya atmıştı ve tarihsel anlamda bir teoridir. Literatür anlamda artık teori olmaktan çıkmıştır, çünkü yanlışlanmış ve daha doğru bir teori ile geçerliğini yitirmiştir.

 

Ben tartışmaların kişilik savaşlarına dönüşmesini hep yadırgadım ve bunun bu kadar hızlı gelişmesine çok hayret ediyorum...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 56
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Dostum farkındasındır belki, bu yaklaşımın çok zorlama olmuş.Bir teorinin yasaya dönüşmesi onun deney ortamında makul sayıda doğrulanması ile olmaz

 

Ben bir teorinin yasaya dönüşeceğini kabul etmiyorum ki böyle bir yaklaşımım olsun. Bir olgunun yasa olup olmadığının anlaşılması için, deney ya da gözlem ortamında makul sayıda tekrar gerekir diyorum. "Evrim yasası" diye bir yasanın, evrim teorisinin anlattığından daha farklı bir şey anlatması ve ortaya koyması gerekir diyorum.

 

 

 

Evrim olgusu, bulguları ile izlenen bir süreci kapsar.Bu sürecin bitip bitmediğine, oluşturduğumuz teoriye göre karar veririz. Evrim teorisi evrimin sürdüğünü bize söylediği için yada biz bu teoriyi bu hipoteze göre kurduğumuz için evrimin sürdüğünü, süreceğini öngörüyoruz. Bu sürecin verilerini yorumlamak için halihazırda elimizde iki yasa vardır ;'' Gen Aktarımı '' ve '' Doğal Seçilim '' yasaları...Biz bu yasaları kullanarak evrimin mekanizmalarını açıklıyoruz.

 

Laboratuar ortamında ömürleri çok daha kısa olduğu için, evrimleri de gözlemlenebilir bir zaman aralığında gerçekleşen mikroskobik canlıların evrimini gözlemleyebildiğimiz için evrim devam etmektedir diyoruz.

 

Tabii bunu açıklarken matematik olarak ifade etmek istersek çuvallıyoruz. Sebebi ise, Evrimin yalnızca bir süreç olmakla kalmayıp aynı zamanda kaotik bir süreç olmasıdır. Süreçlerde işin içine zaman girer. Yasalarda ise zamana bağlılık yoktur ; Yerçekimi yasası, Dalton yasası, Ampere yasası, Termodinamik yasaları, Kütlenin korunumu yasası, İdeal gaz yasası, vs. zamanla değişmez. Gen Aktarımı ( Mendel ) ve Doğal Seçilim gibi yasalar da aynı böyledir. Dediğin gibi değişkenlerinin bol olması bir sürecin hesaplanabilirliğini, öngörülebilirliğini imkansız kılar. Fakat hesaplanabilen süreçlerde, ( örnek : serbest düşme ) ihmal edilebilir makul sınırlar içerisinde kesin bir hesaplanabilirlik olması, serbest düşme sürecini yasa yapmaz. Biz hesaplarken yerçekimi yasasını kullanır, bir denklem elde eder ve sonuçları zamana bağlı elde ederiz Hepsi bu. Buna mukabil, amerikan bilardosunda topların nereye gideceklerini hesaplamaya kalksak bariz hatalı sonuçlar elde ederiz. Çünkü, topların dağılma ve birbirine çarpma süreci kaotik bir süreçtir. Olur da hesaplayabildiğimiz anda da bir ''Amerikan Bilardosu Yasası '' elde etmiş olmayız dostum. :)

 

Farklı şeylerden bahsediyoruz gibi geldi bana. Şöyle açıklayayım ;

 

Birincisi evrimin modelini çıkarabileceğimiz belli bir işleyiş prensibi yoktur. Zaten böyle olsaydı doğal seçilim olmazdı. Çevresel ve diğer şartlarda gerçekleşen değişimler sonucunda bir tür buna uyum sağlarken diğer tür sağayalamıştır. Aynı türün bazı üyeleri uyum sağlerken, diğer üyeleri uyum sağlayamamıştır. Evrim bazen yavaşlamış, bazen hızlanmıştır. En yalın ifadeyle evrimin ne şekilde gerçekleşeceğini belirleyen bir yasa yoktur ortada. Genlerin nasıl aktarılacağını, kalıtımın nasıl gerçekleşeceğini, hangi genin ne oranda baskın olacağını belirleyen yasalar vardır. Bunları keşfettik.

 

Evrimin şu ana kadar nasıl işlediğini ortaya koyabiliriz. Ancak bunun bir model olduğunu iddia edemeyiz. Benzer şartlar sağlanırsa aynı türlerin aynı şekilde evrimleşeceğini iddia edemeyiz. Zira, evrimsel biyoloji alanında yapılan çalışmalar, enfekte olmuş vücutta bulunan virüslerin dahi, aynı ilaca farklı evrimle tepki verdiğini ortaya koymaktadır.

 

Canlıların davranışları da evrimin nasıl gerçekleşeceğini belirleyen en önemli faktörler arasındadır. Yeni bir avlanma tekniği bulup eski avlanma tekniğini terkeden bir grup canlının yeni avlanma tekniğinin gerektirdiği özellikleri gelişirken, eksi avlanma tekniğinin gerektirdiği farklı özellikleri körelir. Bir yanardağ patlamasından sonra kimi türler ya da tür üyeleri o bölgeyi terkederken, kimileri kalıp şartlara uyum sağlar. Bir türün evrim geçirip yeni özellikleri kazanmasıyla, zayıf duruma düşen başka bir türün evrim süreci hızlanabilir. Zira evrim sürecinde, türler arası rekabet, coğrafi ve iklimsel faktörlerden daha etkilidir. Bu süreç yasaların konusunu oluşturan olgular gibi belli bir mantık sinsilesi içerisinde gerçekleşmez. Atalarımız yaşam alanlarından başka yerlere göç etmeseydi bugün sahip olduğumuz evrimsel özelliklere sahip olamazdık. E göç etmeyebilirlerdi de. Evrime etki eden canlı davranışlarının tümü, gen aktarımını sağlayan davranışlar gibi, genlerde kodlanmış güdüler değildir ki. İrade gibi bir faktör de vardır.

 

Bu yüzden bugün aynı antibiyotikle karşılaşan virüslerin nasıl evrim geçireceğini kestiremiyoruz. Ve aynı şekilde evrim geçirmiyorlar. Mesela HIV ile enfekte olmuş bir insanın vücüdundaki HIV virüsleri aynı ilaca yüzlerce farklı tipte evrimle cevap veriyorlar. Her virüs ilaca karşı direnç kazanmak için aynı şekilde evrimleşmiyor.

 

Evrimin bir yasası, modeli yoktur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evet şimdi bilime göre konuşacak olursak, insanın atasının doğaya bağımlı, doğayla bütünleşik ve uyumlu adeta bir hayvan gibi yaşadığı, paylaştığı devirden, kendi kendinin farkına varıp, ben kimim nereden geldim gibi soruları sorması ile kendini gösteren ve bir düşünüre göre insanı diğer hayvanlardan farklı hale getiren bilinçlilik durumunun, aynı zamanda insanın doğadan kopmasının, doğaya yabancılaşmasının yolunu açtığı için, yavaş yavaş başladığı devire spritüel anlamda İnsanın ortaya çıktığı devir denilebilir.

 

Bu gelişme aynı zamanda, sembolik olarak değerlendirildiğinde kutsal kitaplarda söz edilen Adem'in cennetten kovulup yeryüzüne indirilmesine de benzetilebilir.

evet ilk zamanlarda daha insanlığın ne olduğunu bilmiyordu daha sonraları insanlığı ve insan haklarını öğrenmeye başladı ve insan gibi yaşamaya başladı ve bu süreç günümüzdede devametmektedir çünkü insanlık hala insan gibi yaşamasını tam olarak becerememiştir çünkü savaşlar ve insan hakkı ihlalleri devametmektedir hatta dünya henüz birleşmemiş ırkçı devletlere bölünmüştür ve dünyanın birleşmesine ve tamamen dünyanın üzerinde herkesin eşit hakka sahip olmasına baya bi zaman var gibi görülmektedir ama ilk insanda bence maymunların ve insanların atası şeklinde bir varlık değildir bence ilk insanda bizim gibi bir insandı ama vahşi bir insandı daha henüz insan haklarından ve insanlıktan bi haber sadece hayvanlar gibi karnını doyurmayı biliyordu ama daha sonraları yavaş yavaş kültür geliştirmeye ve insanlığı öğrenmeye başladı ve sonunda günümüze kadar geldi ama ilk insan bence tamamen hayvan değil aynı bizim gibi insandı ama vahşiydi yavaş yavaş kendini geliştirdi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben bir teorinin yasaya dönüşeceğini kabul etmiyorum ki böyle bir yaklaşımım olsun. Bir olgunun yasa olup olmadığının anlaşılması için, deney ya da gözlem ortamında makul sayıda tekrar gerekir diyorum. "Evrim yasası" diye bir yasanın, evrim teorisinin anlattığından daha farklı bir şey anlatması ve ortaya koyması gerekir diyorum.

 

:)İyi de dostum o cümle senin dediklerine itirazımın ana fikir cümlesi değil, yalnızca konuya giriş cümlesiydi. Benim karşı çıktığım şey şu : Bir olgunun yasa olup olmadığının anlaşılması için, deney ya da gözlem ortamında makul sayıda tekrarı gerekir, bu doğru ama ben de diyorum ki ; gözlemlediğimiz mikroskobik canlıların evrimi kısa da olsa bir kaotik süreçtir. Evrim olgusu farklıdır, evrim süreci farklıdır. Buradan yasa çıkartmamız ise hiçbir şekilde mümkün değildir.

 

Farklı şeylerden bahsediyoruz gibi geldi bana. Şöyle açıklayayım ;

 

Birincisi evrimin modelini çıkarabileceğimiz belli bir işleyiş prensibi yoktur. Zaten böyle olsaydı doğal seçilim olmazdı. Çevresel ve diğer şartlarda gerçekleşen değişimler sonucunda bir tür buna uyum sağlarken diğer tür sağayalamıştır. Aynı türün bazı üyeleri uyum sağlerken, diğer üyeleri uyum sağlayamamıştır. Evrim bazen yavaşlamış, bazen hızlanmıştır. En yalın ifadeyle evrimin ne şekilde gerçekleşeceğini belirleyen bir yasa yoktur ortada. Genlerin nasıl aktarılacağını, kalıtımın nasıl gerçekleşeceğini, hangi genin ne oranda baskın olacağını belirleyen yasalar vardır. Bunları keşfettik.

 

Evrimin şu ana kadar nasıl işlediğini ortaya koyabiliriz. Ancak bunun bir model olduğunu iddia edemeyiz. Benzer şartlar sağlanırsa aynı türlerin aynı şekilde evrimleşeceğini iddia edemeyiz. Zira, evrimsel biyoloji alanında yapılan çalışmalar, enfekte olmuş vücutta bulunan virüslerin dahi, aynı ilaca farklı evrimle tepki verdiğini ortaya koymaktadır.

 

Canlıların davranışları da evrimin nasıl gerçekleşeceğini belirleyen en önemli faktörler arasındadır. Yeni bir avlanma tekniği bulup eski avlanma tekniğini terkeden bir grup canlının yeni avlanma tekniğinin gerektirdiği özellikleri gelişirken, eksi avlanma tekniğinin gerektirdiği farklı özellikleri körelir. Bir yanardağ patlamasından sonra kimi türler ya da tür üyeleri o bölgeyi terkederken, kimileri kalıp şartlara uyum sağlar. Bir türün evrim geçirip yeni özellikleri kazanmasıyla, zayıf duruma düşen başka bir türün evrim süreci hızlanabilir. Zira evrim sürecinde, türler arası rekabet, coğrafi ve iklimsel faktörlerden daha etkilidir. Bu süreç yasaların konusunu oluşturan olgular gibi belli bir mantık sinsilesi içerisinde gerçekleşmez. Atalarımız yaşam alanlarından başka yerlere göç etmeseydi bugün sahip olduğumuz evrimsel özelliklere sahip olamazdık. E göç etmeyebilirlerdi de. Evrime etki eden canlı davranışlarının tümü, gen aktarımını sağlayan davranışlar gibi, genlerde kodlanmış güdüler değildir ki. İrade gibi bir faktör de vardır.

 

Bu yüzden bugün aynı antibiyotikle karşılaşan virüslerin nasıl evrim geçireceğini kestiremiyoruz. Ve aynı şekilde evrim geçirmiyorlar. Mesela HIV ile enfekte olmuş bir insanın vücüdundaki HIV virüsleri aynı ilaca yüzlerce farklı tipte evrimle cevap veriyorlar. Her virüs ilaca karşı direnç kazanmak için aynı şekilde evrimleşmiyor.

 

Evrimin bir yasası, modeli yoktur.

 

Evet senin dediğinle benim dediğim arasında biraz fark var.

 

"Evrim yasası" diye bir yasayı keşfedebilmemiz için. Başını ve sonunu görebilmeliyiz herşeyden önce.

 

Sen Evrimin bir yasası, modeli yoktur. başlangıç ve sonucunu bilebilseydik, evrim tamamlanmış olsaydı bir model oluşturabilirdik diyorsun. Ben ise başlangıç ve sonucunu da bilsek bile Evrimin bir yasası, modeli zaten olamaz diyorum.

 

Şöyle bir benzetim yaparsam sanırım anlaşılır : İki eksi yüklü parçacığın birbinini itmesi gerektiği-iteceği bir yasadır. ( Coloumb yasası ) Bir deney düzeneğinde bu parçacıkların sabit konumdayken birbirinden uzaklaşmalarını gözlememiz ise bir süreç gerektirir. Ve bu sürecin sonunda gözlediklerimize bakarak biz bir yasa keşfettik deriz. ( makul deney tekrar sayısı ile ). Başka bir deyişle bu deneyin ( deneylerin ) girdileri ile çıktıları arasında bir doğrusallık yakalamamız gerekir ki yasaya ulaşabilelim. Eğer gözlediğimiz süreçde doğrusallık yoksa bu deneyler sonucu bir yasa yakalama şansımız yoktur.

 

Bilimsel yasalarda zamana bağlılık yoktur. Süreçler ise adı üstünde zamanla ilgilidir. Doğrusal süreçleri inceleyerek bir yasaya ulaşabiliriz. Anlaşılması kolay olması için serbest düşme örneğini vermiştim. Basit serbest düşme deneyleri ile biz yerçekimi yasasına belli bir yaklaşıklıkla ulaşabiliriz. Nitelik olarak evrimle aynı olan volkanik küllerin atmosferde dağılımı, sigara dumanının dağılımı, bilardo toplarının dağılımı, deniz dalgalarının oluşumu, Baykal'ın istifasının 1 yıl sonra nelere yolaçacağı vs. gibi doğrusal olmayan süreçlerin başlangıç ve sonucunu da bilsek bir model oluşturamayız.

 

Laboratuar ortamında ömürleri çok daha kısa olduğu için, evrimleri de gözlemlenebilir bir zaman aralığında gerçekleşen mikroskobik canlıların evrimini gözlemleyebildiğimiz için evrim devam etmektedir diyoruz.

 

Her defasında buna karar vermek için böyle kısa deneyler mi yapmak zorundayız ? Şu anki gözlem ve bulgularımıza dayanarak süreci açıklamak için ortaya attığımız hipotez nedir ? '' Canlılar evrim geçirmiş olmalı, bu evrim doğal seçilim ve gen transferi prensiplerine göre gerçekleşmiş olmalı, o halde hala devam ediyor ve edecek '' Biz yaptığımız yeni gözlemlerle yalnızca ortaya attığımız hipotezin doğrulandığını görürüz. Bu sayede teorimiz geçerliliğini sürdürür. Teorinin dayanak noktası zaten hipotezimizdir. Doğal seçilim ve gen transferi yasaları birden geçerliliğini yitirmedikçe süreç devam eder.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

evet ilk zamanlarda daha insanlığın ne olduğunu bilmiyordu daha sonraları insanlığı ve insan haklarını öğrenmeye başladı ve insan gibi yaşamaya başladı ve bu süreç günümüzdede devametmektedir çünkü insanlık hala insan gibi yaşamasını tam olarak becerememiştir çünkü savaşlar ve insan hakkı ihlalleri devametmektedir hatta dünya henüz birleşmemiş ırkçı devletlere bölünmüştür ve dünyanın birleşmesine ve tamamen dünyanın üzerinde herkesin eşit hakka sahip olmasına baya bi zaman var gibi görülmektedir ama ilk insanda bence maymunların ve insanların atası şeklinde bir varlık değildir bence ilk insanda bizim gibi bir insandı ama vahşi bir insandı daha henüz insan haklarından ve insanlıktan bi haber sadece hayvanlar gibi karnını doyurmayı biliyordu ama daha sonraları yavaş yavaş kültür geliştirmeye ve insanlığı öğrenmeye başladı ve sonunda günümüze kadar geldi ama ilk insan bence tamamen hayvan değil aynı bizim gibi insandı ama vahşiydi yavaş yavaş kendini geliştirdi.

 

Şimdiki insandan daha ilkel olan Neandertaller de araç kullanıyormuş ve kendilerine göre bir kültürleri varmış. Senin dediğine göre böyle olmaması gerekirdi. Ama arkeolojik bulgulara göre böyle. :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evrimin kapsanamayışı sorunu çözülmüş gibi görünüyor. Çok kapsamlı olduğu için kapsanamayışı, yasa haline gelmesine engel değil.

 

Yasanın tanımı da evrimin yasa haline gelmesine engel değil. Şöyle bir önerim olabilir: "Yeryüzündeki tüm canlı türleri, ilkel ve ilksel başka canlı türlerinden meydana gelmişlerdir." Bu cümle veya üzerinde uzlaşılacak bu tip bir cümle biyoloji yasası olarak kabul edilebilir diye düşünüyorum. Çünkü bu gerçek son derece kesindir.

 

Kapsam çok geniş olduğu için laboratuarda tekrarlayamadığımız bir süreç olması, yasa olarak benimsenmesine engel olamaz. Canlı türlerinin nasıl olup bu derece şekillenebildiğinin açıklanması için ise teoriler geliştirilmeye devam edilir. Bizim biyoloji yasası olarak koyacağımız: En basit virüs veya pion ile, en gelişmiş insanın kökeni aynıdır. Yeryüzünde protein yapılı her şey tek kökenden gelmektedir. Benim yasalaşmasını önerdiğim bu.

 

Buna zaten '' Evrim Gerçeği '' deniyor dostum. :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Buna zaten '' Evrim Gerçeği '' deniyor dostum. :)

Evet ben de artık iyice kesinleşmiş bir gerçek olduğu için yasa olarak kabul edilmesini öneriyorum.

 

Bakın yerçekimi bile yasa... Ama Einstein aslında kütlelerin birbirini çekmediğini, tam tersine birbirlerine doğru itildiklerini söylüyor. Bu da kabul gören bir kuram. Ama yine de kütleçekim yasasını yasa olmaktan mahrum etmiyoruz. Pluton'u bile gezegen statüsünden dışladık, kütleçekimi yasa statüsünden dışlamadık.

 

O halde evrim gerçeğini rahatlıkla bir yasa olarak kabul edebiliriz diyorum. İsterse kapsanamayacak ve tekrarlanamayacak kadar karmaşık ve uzun bir süreç olsun, laboratuarı zaten koskoca dünya olduğu için başka bir gezegene gitmedikçe ayrı bir laboratuarda deneyemeyecek olalım. Fakat evrim gerçeği fazlasıyla kesin gözüküyor.

 

Ama yine de önerime özeleştiri yaparsam, bunun önünde engeller olabilir. Örneğin DNA genetik mekanizması belki sadece global bir gerçek değil, aynı zamanda evrensel bir gerçektir belki. O yüzden çok eski bir zamanda dünya biyolojik çeşitliliğine uzaydan gelen başka bir tür katılımı olmuş ve biz bunu bilmiyor olabiliriz. Belki de dünyada yaşamış ve yaşayan tüm canlıların akraba oldukları o kadar da kesin olmayabilir. Meteorların belli büyüklükte olanlarının eğer varsa uzaydan gezegenimize bazı bakterileri rahatlıkla taşıyabileceği belirlenmiş durumda.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdiki insandan daha ilkel olan Neandertaller de araç kullanıyormuş ve kendilerine göre bir kültürleri varmış. Senin dediğine göre böyle olmaması gerekirdi. Ama arkeolojik bulgulara göre böyle. :)

benim söylediğimi anlamadınız galiba ben ilk insanlarında bizim gibi zekaya ve insanımsı yapıya sahip olduğunu dolayısıyla yavaş yavaş kendini geliştirdiğini ifade ediyorum elbetteki kültürü olacak gelişecek ama ne olursa olsun oda bizim gibi bir yapıya sahipti yani evrim bu şekilde işlemiştir diye düşünüyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

benim söylediğimi anlamadınız galiba ben ilk insanlarında bizim gibi zekaya ve insanımsı yapıya sahip olduğunu dolayısıyla yavaş yavaş kendini geliştirdiğini ifade ediyorum elbetteki kültürü olacak gelişecek ama ne olursa olsun oda bizim gibi bir yapıya sahipti yani evrim bu şekilde işlemiştir diye düşünüyorum.

 

Bunu söyleyebilmek için elimizde bulgu olması gerekir. Bilim adamları, Neandertallerin, bizden daha mı zeki yada daha mı az zeki oldukları konusunda bir bulgu elde etmiş değiller henüz. Onun için biz ne söylersek kafadan atmasyon olur.

 

Bir de şu var : İnsanlar alet kullandıkça zekaları gelişir, zekaları geliştikçe de daha iyi alet icat ederler. Onun için bilgisayar kullanmaya devam :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evet ben de artık iyice kesinleşmiş bir gerçek olduğu için yasa olarak kabul edilmesini öneriyorum.

 

Ne yazık ki kabul edilemez. Bu öneriyi Anayasa mahkemesine Anayasaya aykırılığından götürürsek iptal ederler. :)

 

Bakın yerçekimi bile yasa... Ama Einstein aslında kütlelerin birbirini çekmediğini, tam tersine birbirlerine doğru itildiklerini söylüyor. Bu da kabul gören bir kuram. Ama yine de kütleçekim yasasını yasa olmaktan mahrum etmiyoruz. Pluton'u bile gezegen statüsünden dışladık, kütleçekimi yasa statüsünden dışlamadık.

 

Şimdi bu vahim bir kavram kargaşası örneği olmuş. Kütleler uzay-zamanı büktüğünden falan birbirlerine itiliyor ama formel yapısı aynı kalıyor yerçekimi yasasının. Başka bir örnek ; görelik teorisinde elektromagnetik yasaları da, bir miktar değişiyor ama formel yapısı yine aynı oluyor ve yasa vasfını bu nedenle yitirmiş olmuyor. Hala saygı duyduğumuz yasalardır bunların hepsi.

 

O halde evrim gerçeğini rahatlıkla bir yasa olarak kabul edebiliriz diyorum. İsterse kapsanamayacak ve tekrarlanamayacak kadar karmaşık ve uzun bir süreç olsun, laboratuarı zaten koskoca dünya olduğu için başka bir gezegene gitmedikçe ayrı bir laboratuarda deneyemeyecek olalım. Fakat evrim gerçeği fazlasıyla kesin gözüküyor.

 

O halde ben de rahatlıkla yazdıklarımın anlaşılmadığını kabul edebilirim. İnsanlığın kültürel evrimi de bir gerçek, ama buna yasa diyebilir miyiz ? Aynı koşullarda böyle bir uygarlık kurulacak diye bir kesinlik var mı ? Cryano nickli arkadaşın da dediği gibi aynı koşullar olsa dahi bir de irade diye bir şey var ortada.

 

Ama yine de önerime özeleştiri yaparsam, bunun önünde engeller olabilir. Örneğin DNA genetik mekanizması belki sadece global bir gerçek değil, aynı zamanda evrensel bir gerçektir belki. O yüzden çok eski bir zamanda dünya biyolojik çeşitliliğine uzaydan gelen başka bir tür katılımı olmuş ve biz bunu bilmiyor olabiliriz. Belki de dünyada yaşamış ve yaşayan tüm canlıların akraba oldukları o kadar da kesin olmayabilir. Meteorların belli büyüklükte olanlarının eğer varsa uzaydan gezegenimize bazı bakterileri rahatlıkla taşıyabileceği belirlenmiş durumda.

 

Bu ihtimal de ancak teoriye bir yama, belki bir özel hal olarak eklemlenir. Teorimize bir zeval vermez. Çünkü teori sürecin açıklanmasıdır. Açıklamamız biraz değişir o kadar. Evrim gerçeği ise bir yasa olamayacağından, onun gerçekliği için de bunlar zaten engel teşkil etmez.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

:)İyi de dostum o cümle senin dediklerine itirazımın ana fikir cümlesi değil, yalnızca konuya giriş cümlesiydi. Benim karşı çıktığım şey şu : Bir olgunun yasa olup olmadığının anlaşılması için, deney ya da gözlem ortamında makul sayıda tekrarı gerekir, bu doğru ama ben de diyorum ki ; gözlemlediğimiz mikroskobik canlıların evrimi kısa da olsa bir kaotik süreçtir. Evrim olgusu farklıdır, evrim süreci farklıdır. Buradan yasa çıkartmamız ise hiçbir şekilde mümkün değildir.

 

Sen Evrimin bir yasası, modeli yoktur. başlangıç ve sonucunu bilebilseydik, evrim tamamlanmış olsaydı bir model oluşturabilirdik diyorsun. Ben ise başlangıç ve sonucunu da bilsek bile Evrimin bir yasası, modeli zaten olamaz diyorum.

 

Dostum gerçekten merak ettim, yazdıklarımı okuyarak mı cevap yazdın yoksa şöyle bir göz mü attın ?

 

Sen Evrimin bir yasası, modeli yoktur. başlangıç ve sonucunu bilebilseydik, evrim tamamlanmış olsaydı bir model oluşturabilirdik diyorsun.

 

Zira yazımdan böyle bir anlam çıkarmak ancak söylediğim durumda mümkün olur. İlk cümleyi okuyup gerisini atlamakla mümkün olur. Ardından daha bir sürü kriter saymışım değil mi ? Ben bilimsel yasalar için şartları yazmışım. Fakat sen saydığım şartlardan birisini alıp benim bu şart olsa yasa olurdu gibi bir şey iddia ettiğimi söylüyorsun.

 

"Evrim yasası" diye bir yasayı keşfedebilmemiz için. Başını ve sonunu görebilmeliyiz herşeyden önce. Yani evrim süreci tamamlanmış tüm canlıların son formlarına ulaşmış olması gerekir. Ondan sonra son formlarına ulaşmış canlıların ilk formlarını alır ve genel prensiplerini ortaya koyduğumuz süreci deney ortamında tekrarlarız. Atıyorum su polimlerinin tüm evrim sürecini gözler ve bugün ki canlı çeşitliliğinin aynı şekilde ortaya çıkıp çıkmadığına bakarız. Artık kaç milyon yıl sürerse gözlemler sonuca bakarız. Su polimleri aynı evrimsel basamaklarını izler ve bugün ki canlı çeşitliliği ortaya çıkarsa elimizde bir yasa, bir model var demektir. Zira bilimsel yasalar böyledir. Ortaya koyduğunuz model her seferinde aynı prensiblerle aynı sonucu vermelidir. Bin kere deney ya da gözlem yapar ve birinde farklı sonuç çıkarsa yasa olamaz. Yani, su polimlerinin milyonlarca yıllık evrimini defalarca gözlemleyip, bugün ki canlı çeşitliliğinin birebir ortaya çıktığını görürseniz elinizde "evrim yasası" diye bir yasa olur.

 

Daha sonra ;

 

Evet, onmilyonlarca yıl içerisinde gerçekleşen, su kimyasındaki değişimleri, volkanik hareketleri, depremleri, göçleri, bitki habitatındaki değişimleri, ısı seviyesindeki değişimleri, coğrafi hareketleri, melezlemeleri, av-avcı popülasyonundaki değşimleri vs.. yani canlıların evrimine etki eden tüm faktörleri, gerçekleştikleri tarihlerle beraber listeleyeceğiz. Aynı tarihlerde evrimleşen türlerin, evrimine ne derece etki ettiklerini belirleyeceğiz.

 

İşimiz bitmedi daha. Ondan sonra önümüzdeki milyonlarca yıl içerisinde, bu faktörlerin ne şekilde ortaya çıkacağağını hesaplayacağız ve canlıların nasıl evrim geçireceğinin modelini ortaya çıkaracağız.

 

Bu bilimin değil, medyumların ve falcıların alanına girer.

 

Kısaca benin yazdıklarımda bahsettiğin şekilde bir iddia yok. Bir doğa yasasının nasıl keşfedileceğini açıklamışım. Sürecin başının ve sonunun gözlemlenebilir olması gereklerden sadece birisidir. "Evrim yasası" gibi bir yasa olabilmesi için diğer gerekleri de sıralamışım.

 

 

Her defasında buna karar vermek için böyle kısa deneyler mi yapmak zorundayız ? Şu anki gözlem ve bulgularımıza dayanarak süreci açıklamak için ortaya attığımız hipotez nedir ? '' Canlılar evrim geçirmiş olmalı, bu evrim doğal seçilim ve gen transferi prensiplerine göre gerçekleşmiş olmalı, o halde hala devam ediyor ve edecek '' Biz yaptığımız yeni gözlemlerle yalnızca ortaya attığımız hipotezin doğrulandığını görürüz. Bu sayede teorimiz geçerliliğini sürdürür. Teorinin dayanak noktası zaten hipotezimizdir. Doğal seçilim ve gen transferi yasaları birden geçerliliğini yitirmedikçe süreç devam eder.

 

Yanlış bir tanımlama olmuş. Doğal seçilim bir yasadır fakat evrim doğal seçilimden ibaret değildir. Kısaca, doğal seçilimin olması, evrimin sürdüğü anlamına gelmez tek başına. Evrim, bilinçli melezleme, mutasyon, gen göçü ve genetik sürüklenmeyi kapsayan bir süreç ve olgudur.

 

Antilop ve aslan ile örnek vereyim. Aslanlar antilopları avlamaktadır. Enerji tasarrufu güdüsüyle, daha kısa bacaklı, daha yavaş koşan antilopları seçip onlara odaklanmaktadırlar av sırasında. Bunun anlamı aslan saldırılarında kısa bacaklı yavaş koşan antiloplar ölmekte, uzun bacaklı antiloplar hayatta kalmaktadır. Zaman içerisinde kısa bacaklı antilopların sayısı azalır ve daha sonra hepsi yok olur. Ve sürüde sadece uzun bacaklı antilopların genlerini bir sonraki nesle aktarılır. Nesiller sonra o bölgedeki tüm antiloplar uzun bacaklıdır. Bu mutasyon yoluyla gerçekleşmemektedir. Kısa bacaklılar yok olmuş, uzun bacaklılar hayatta kalmıştır.

 

Bölgedeki tüm antiloplar uzun bacaklı daha hızlı koşan antiloplar olduğunda aslanların da işi zorlaşır. Eskisi kadar çok avlanamazlar. Bunun sonucunda açlık tehlikesi belirir o bölgedeki aslanlar için. Diğer aslanlara göre gözleri daha çok ışık yansıtan aslanlar geceleyin, yani antiloplar uykuluyken, son sürat koşacak kadar iyi göremezken avlanmaya çıkarlar. Daha az enerji harcayarak daha çok yiyecek bulurlar. Onlar kadar iyi göremeyen aslanların sayısı hızla azalırken, onların nüfusu hızla artar. Bir zaman sonra sadece geceleri avlanacak kadar iyi görebilen aslanların genleri kalır o bölgede. Diğerleri ayıklanır.

 

Artık sadece eskisine göre daha uzun bacaklı antiloplardan oluşan antilop sürüsü ve geceleri de görebilecek kadar ışık yansıtabilen gözlere sahip aslan sürüsü vardır. Yarış devam etmektedir. Sadece, geceleri de görebilen aslanların genleri devam ettiği için, bölgedeki tüm aslanlar geceleri de görebilmektedir artık. Bu sefer geceleri de görebilen antiloplar aslanların elinden kurtulur. Geceleri göremeyen antiloplar zamanla yok olur.

 

Yarış böylece sürer gider.

 

Yani rastlantısal olarak daha avantajlı özelliklere sahip genler bu özellikleri sayesinde diğerine oranla daha uzun yaşadıkça, onların genleri baskın olmaya başlar. Bir süre sonra diğerleri kaybolur ve sadece onların genleri kalır.

 

Doğal seçilimin olması tek başına evrim olgusunun ve sürecinin devam ettiğini açıklayamaz bize. Aynı zamanda evrim olgusunu ve sürecini oluşturan diğer unsurları da inceleriz. Bunun yolu da bir kaç saat ömürleri olan mikroskobik canlıları incelemektir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ben de rahatlıkla yazdıklarımın anlaşılmadığını kabul edebilirim.

Ne tuhaf ben de aynısını düşünüyordum. Önerimin kabul edilmemesi üzerine üzülecek filan halim yok :lol: ama yine de biraz daha açmaya çalışayım:

 

Şimdi nasıl ki fizikçiler bir yerlerde kütleçekiminden muaf bir element türü filan aramıyorlar, çünkü yasa gereği böyle bir şey olamaz ya, bütün maddeler kütleçekim yasasına tabidir ya...

 

Benzerini biyoloji için öneriyorum. Önerdiğim yasa gereği, biyologlar herhangi bir canlıyı incelerken veya yeni bir canlı türü keşfedildiğinde (halen yeni keşfedilen türler oluyor) bunun yasa gereği otomatik olarak diğer yaşamış ve yaşayan tüm canlıların bir akrabası kabul edecekler. Bunu hiç bir canlı türü için yeniden araştırmayacaklar, böyle bir canlının olmadığı (yani diğer canlılarla köken birliği olmayan,ayrı bir kökeni olan bir canlı) kabul edilecek.

 

Bu elbette zaten böyle kabul ediliyor, bu durum çoktan yasalaştı da, bu kabul resmen yasa olarak kayda geçirilmedi. Ben yine yeryüzüne uzaydan bulaşmış bir bakteri filan olabileceği düşüncesinin bu yasanın ilanına engel olduğu kanısındayım. Böyle bir olasılığı yok saymak belki acelecilik olacaktır. Hoş, uzaydan gelen canlı da akraba olamaz mı ama, kapsamı bu kadar da genişletmek biraz da ürkütücü ve belirsizlik kabul edilemez derecede artıyor!

 

Yani faraza yeryüzünde, yeryüzü canlıları ile akraba olmadığı kanıtlanan bir tür bulunsa, resmen yer yerinden oynar, bu bulgunun nasıl bir devrim yaratacağını hayal bile edemiyorum!

 

Aynen kütleçekimden etkilenmeyen bir madde bulunması gibi bilimi yeniden yazdıran bir keşif olur.

 

Sanırım önerime karşı direnç, HY'nin sözlerini çağrıştırması olmuş. HY nin böyle birşey söylediğini doğrusu bilmiyordum. Hoş ne dediği ile hiç ilgilenmedim ve zerre kadar da ilgilenmiyorum...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dostum gerçekten merak ettim, yazdıklarımı okuyarak mı cevap yazdın yoksa şöyle bir göz mü attın ?

 

Zira yazımdan böyle bir anlam çıkarmak ancak söylediğim durumda mümkün olur. İlk cümleyi okuyup gerisini atlamakla mümkün olur. Ardından daha bir sürü kriter saymışım değil mi ? Ben bilimsel yasalar için şartları yazmışım. Fakat sen saydığım şartlardan birisini alıp benim bu şart olsa yasa olurdu gibi bir şey iddia ettiğimi söylüyorsun.

 

Yoo öyle bir şey söylemiyorum. :)

 

Kısaca benin yazdıklarımda bahsettiğin şekilde bir iddia yok.

 

Bir doğa yasasının nasıl keşfedileceğini açıklamışım. Sürecin başının ve sonunun gözlemlenebilir olması gereklerden sadece birisidir. "Evrim yasası" gibi bir yasa olabilmesi için diğer gerekleri de sıralamışım.

 

Bunun farkında olduğumu anlamış olman gerekir. Benim yazdıklarımdan saydığın diğer gerekleri göz ardı edip tek bir gerek üzerine evrimin yasa olabileceğini iddia ettiğini söylediğimi söylemen ancak yazılarımı önyargı ile üstün körü okumuş olmakla mümkün olur demiyeceğim ben sana çünkü düşüncelerimi yanlış veya yetersiz ifade etmiş de olabilirim. Karşımdakinin bilgi seviyesine göre kastetmediğim anlamların çıkabileceğini fazla düşünmeden yazmış da olabilirim.

 

Yanlış bir tanımlama olmuş. Doğal seçilim bir yasadır fakat evrim doğal seçilimden ibaret değildir.

 

Benim böyle de bir iddiam yok.

 

Kısaca, doğal seçilimin olması, evrimin sürdüğü anlamına gelmez tek başına. Evrim, bilinçli melezleme, mutasyon, gen göçü ve genetik sürüklenmeyi kapsayan bir süreç ve olgudur.

 

Antilop ve aslan ile örnek vereyim. Aslanlar antilopları avlamaktadır. Enerji tasarrufu güdüsüyle, daha kısa bacaklı, daha yavaş koşan antilopları seçip onlara odaklanmaktadırlar av sırasında. Bunun anlamı aslan saldırılarında kısa bacaklı yavaş koşan antiloplar ölmekte, uzun bacaklı antiloplar hayatta kalmaktadır. Zaman içerisinde kısa bacaklı antilopların sayısı azalır ve daha sonra hepsi yok olur. Ve sürüde sadece uzun bacaklı antilopların genlerini bir sonraki nesle aktarılır. Nesiller sonra o bölgedeki tüm antiloplar uzun bacaklıdır. Bu mutasyon yoluyla gerçekleşmemektedir. Kısa bacaklılar yok olmuş, uzun bacaklılar hayatta kalmıştır.

 

Bölgedeki tüm antiloplar uzun bacaklı daha hızlı koşan antiloplar olduğunda aslanların da işi zorlaşır. Eskisi kadar çok avlanamazlar. Bunun sonucunda açlık tehlikesi belirir o bölgedeki aslanlar için. Diğer aslanlara göre gözleri daha çok ışık yansıtan aslanlar geceleyin, yani antiloplar uykuluyken, son sürat koşacak kadar iyi göremezken avlanmaya çıkarlar. Daha az enerji harcayarak daha çok yiyecek bulurlar. Onlar kadar iyi göremeyen aslanların sayısı hızla azalırken, onların nüfusu hızla artar. Bir zaman sonra sadece geceleri avlanacak kadar iyi görebilen aslanların genleri kalır o bölgede. Diğerleri ayıklanır.

 

Artık sadece eskisine göre daha uzun bacaklı antiloplardan oluşan antilop sürüsü ve geceleri de görebilecek kadar ışık yansıtabilen gözlere sahip aslan sürüsü vardır. Yarış devam etmektedir. Sadece, geceleri de görebilen aslanların genleri devam ettiği için, bölgedeki tüm aslanlar geceleri de görebilmektedir artık. Bu sefer geceleri de görebilen antiloplar aslanların elinden kurtulur. Geceleri göremeyen antiloplar zamanla yok olur.

 

Yarış böylece sürer gider.

 

Yani rastlantısal olarak daha avantajlı özelliklere sahip genler bu özellikleri sayesinde diğerine oranla daha uzun yaşadıkça, onların genleri baskın olmaya başlar. Bir süre sonra diğerleri kaybolur ve sadece onların genleri kalır.

 

Bu anlattıkların doğal seçilimin içindedir zaten dostum. :)

 

Doğal seçilimin olması tek başına evrim olgusunun ve sürecinin devam ettiğini açıklayamaz bize. Aynı zamanda evrim olgusunu ve sürecini oluşturan diğer unsurları da inceleriz. Bunun yolu da bir kaç saat ömürleri olan mikroskobik canlıları incelemektir.

 

Söylemediğim şeyler üzerine cevap inşa etmişsin.

 

Diyorum ki;

 

Doğal seçilim, Mendel Yasalarının en az biri birdenbire geçerliliğini yitirmedikçe ve dünyadaki çevre koşulları, iklim, mutasyona yola açan kozmik ışınlar veya DNA eşleşmesi sırasındaki sebebi bilinmeyen doğal hatalar, popülasyonlar vs. olağanüstü bir mutlak durağanlık dönemine girmedikçe evrimin devam edeceğini söyleyebiliriz.

 

Mikroskobik canlıların evrim geçirdiğini gözlemek evrim teorimizin dayandığı hipotezin hala geçerli olduğunu kanıtlar bize. Eğer tersi olursa teorimiz geçersiz hale gelebilir. Bu durumda teorimizin dayandığı hipotezlerimizi değiştirmemiz veya tamamen başka hipotezlere dayalı yeni bir teori ortaya atmamız gerekir ki bu yeni durumu açıklayabilelim. Bilimsel yöntem budur.

 

Artık evrim olmayacağı-olmadığı yeterince makul sayıda deneylerle görüldüğü vakit,

 

1-Evrimin son bulmasını teorimiz açıklıyorsa problem yok, teorimiz yine geçerli olur ( ki böyle bir durum ancak yukarıda yazdığım şartların geçerli olması halinde olur ).

 

2-Teorimizin dayandığı hipotezlerde yeni durumu açıklayabilecek şekilde ( tabii ki geçmişi de açıklayabilen ) değişiklik/değişiklikler yaparız( yukarıda yazdığım şartlar geçerli değilse ).

 

3-Teorimiz bunu açıklamıyorsa tamamen farklı ( tabii ki geçmişi de açıklayabilen ) yeni bir teori geliştiririz ( yukarıda yazdığım şartlar geçerli değilse ).

 

 

Kolay anlaşılsın diye yine fizikten bir örnek vereyim :

 

7,3 milyar ışık yılı uzakta da görelik teorisinin geçerli olduğu tespit edilmiş geçenlerde. Yani ışık hızının hala her atalet sistemine göre sabit olduğu hipotezi bir kez daha doğrulanmış. ( ki görelik teorisi determinizmin geçerli olduğu bir sürecin teorisidir, evrim gibi kaotik bir sürecin teorisi değildir. Yani model oluşturmaya müsaittir. Hesaplama yapılabilir. )

 

Peki ya ışık hızının her atalet sistemine göre değiştiği tespit edilmiş olsa idi. Bu halde hipotezimiz olan ' ' evrende ışık hızı her atalet sistemine göre sabittir '' iddiamız çöpe gidecekti, öyle değil mi dostum ?

 

Yani bu konuda farklı bir yeni bulgu olmadıkça, geçerli yasaların yanısıra, biz evrende ışık hızının her atalet sistemine göre sabit olduğuna dayanarak, hem makro hem de mikro boyuttta evrensel oluşumların görelik teorisine göre şekilleneceğini biliyoruz. Çünkü şimdiye kadar ki açıklama biçimimiz, teorimiz bu. Aksi bir kanıt çıkana kadar, ileride gerçekleşecek bir olay için bu açıklamamız geçerlidir. Evrenin yaşı, yıldızların ömrü vs. bu teoriye göre hesaplanır.

 

Bu hesaplamaların yanlış olduğunu iddia edebilmemiz için elimizde hipotezi çürütecek yeni bir kanıt, bulgu olması gerekir. ( evrende ışık hızı her atalet sistemine göre sabit olmaması, elektromagnetik, yerçekimi vs. yasalarının en az birinin artık geçerli olmaması ).

 

Yine aynı şekilde, Mendel , Doğal Seçilim yasalarından en az biri birdenbire geçerliliğini yitirmeli veya iklim şartları, Mutasyonlar, Popülasyonlar vs. olağanüstü bir mutlak durağanlık dönemine girmeli ki evrimin şu andan itibaren devam etmeyeceğini söyleyebilelim.

 

Görelik ve Evrim ikisi de bilimsel teoridir. Tek farkları, birinin determinizmin geçerli olduğu bir süreç için ortaya atılmış bir teori olması ve bu sayede bir model oluşturulabilmesi, diğerinin ise kaotik bir süreç için ortaya atılmış bir teori olması ve bu sebeple -kısa deneylerde başı sonu bilinmiş olsa da- model oluşturmaya hiçbir şekilde müsait olmamasından dolayı bir model oluşturulamamasıdır..

 

 

 

 

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ne tuhaf ben de aynısını düşünüyordum. Önerimin kabul edilmemesi üzerine üzülecek filan halim yok ama yine de biraz daha açmaya çalışayım:

 

Şimdi nasıl ki fizikçiler bir yerlerde kütleçekiminden muaf bir element türü filan aramıyorlar, çünkü yasa gereği böyle bir şey olamaz ya, bütün maddeler kütleçekim yasasına tabidir ya...

 

Benzerini biyoloji için öneriyorum. Önerdiğim yasa gereği, biyologlar herhangi bir canlıyı incelerken veya yeni bir canlı türü keşfedildiğinde (halen yeni keşfedilen türler oluyor) bunun yasa gereği otomatik olarak diğer yaşamış ve yaşayan tüm canlıların bir akrabası kabul edecekler. Bunu hiç bir canlı türü için yeniden araştırmayacaklar, böyle bir canlının olmadığı (yani diğer canlılarla köken birliği olmayan,ayrı bir kökeni olan bir canlı) kabul edilecek.

 

Bu elbette zaten böyle kabul ediliyor, bu durum çoktan yasalaştı da, bu kabul resmen yasa olarak kayda geçirilmedi.

 

Yine yasa diyemeyiz de evrim hipotezi gereği bir ön kabullü yaklaşım vardır evet. Hem bu tarz bir yaklaşım, yalnızca evrim için bir yaklaşım değil, aynı zamanda fizik gibi başka bilimler için de geçerlidir dediğin gibi.

Ben yine yeryüzüne uzaydan bulaşmış bir bakteri filan olabileceği düşüncesinin bu yasanın ilanına engel olduğu kanısındayım. Böyle bir olasılığı yok saymak belki acelecilik olacaktır. Hoş, uzaydan gelen canlı da akraba olamaz mı ama, kapsamı bu kadar da genişletmek biraz da ürkütücü ve belirsizlik kabul edilemez derecede artıyor!

 

İlk hücreden bahsediyorsan bu evrim teorisinin ilgi alanına girmiyor. Bu zaten Abiyogenezle ilgili hipotezlerden birini oluşturuyor. Belki biliyorsundur ama söylediğimin netleşmesi adına belirtme gereği duydum.

 

Evrim sürerken, geçmişte bir ara uzaydan bir meteorla bakteri yada virüs benzeri bir canlının dünyaya gelmiş olabileceğini ve dünyadaki evrim sürecini farklı bir yönde geliştirmiş olması gibi olasılıklardan bahsediyorsan bu da '' evrim gerçeği '' ni değiştirmez dostum. Evrim olgusu-gerçeği tüm canlıların ortak atalara sahip olduklarını ve akraba olduklarını söylüyor zaten.

 

Yani faraza yeryüzünde, yeryüzü canlıları ile akraba olmadığı kanıtlanan bir tür bulunsa, resmen yer yerinden oynar, bu bulgunun nasıl bir devrim yaratacağını hayal bile edemiyorum!

 

Aynen kütleçekimden etkilenmeyen bir madde bulunması gibi bilimi yeniden yazdıran bir keşif olur.

 

Bak bu farklı işte. Eğer bulunan canlının fosilinin veya kendisinin bir ara doğrudan uzaydan geldiği tespit edilmemiş ise yada başka canlıların olmadığı her yerden izole ayrı bir adada tek başınayken keşfedilmiş değilse herşeyi tekrar gözden geçirmenin vakti gelmiş demektir. :)

 

Sanırım önerime karşı direnç, HY'nin sözlerini çağrıştırması olmuş. HY nin böyle birşey söylediğini doğrusu bilmiyordum. Hoş ne dediği ile hiç ilgilenmedim ve zerre kadar da ilgilenmiyorum...

 

Evet yanlış olmasından ziyade direncimde onun daha fazla etkisi var. ''Teori kanıtlanınca yasaya dönüşür'' yanlışlığının yayılması yalnızca Evrim teorisinin güvenirliğini tehlikeye düşürmekle kalmayıp genel anlamda bilim insanlarına olan güveni de sarsacak bir ifade.

 

Aslında bu noktada bir özeleştiri yapmam gerekir ki, Doğal Seçilim ve Genetik sürükleme de kategorik olarak yasa değil birer mekanizma. Mendel Yasası gibi kesin hesaplanırlık yok yani.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yoo öyle bir şey söylemiyorum. :)

 

 

 

Bunun farkında olduğumu anlamış olman gerekir. Benim yazdıklarımdan saydığın diğer gerekleri göz ardı edip tek bir gerek üzerine evrimin yasa olabileceğini iddia ettiğini söylediğimi söylemen ancak yazılarımı önyargı ile üstün körü okumuş olmakla mümkün olur demiyeceğim ben sana çünkü düşüncelerimi yanlış veya yetersiz ifade etmiş de olabilirim. Karşımdakinin bilgi seviyesine göre kastetmediğim anlamların çıkabileceğini fazla düşünmeden yazmış da olabilirim.

 

Benim böyle de bir iddiam yok.

 

Tabi sorarız o halde, madem o yazımdan "evrimin başını ve sonunu görebilseydik model çıkarıp yasa yapabilirdik" gibi bir anlam çıkarmadık o halde "zorlama" bulduğun nokta nedir gösterir misin ?

 

 

Bu anlattıkların doğal seçilimin içindedir zaten dostum. :)

 

Doğal seçilim için mutasyona gerek olmadığını açıkladığım için olabilir mi? Gerçekten yazılanları okumadan cevap yazdığını düşünüyorum :)

 

 

 

 

Diyorum ki;

 

Doğal seçilim, Mendel Yasalarının en az biri birdenbire geçerliliğini yitirmedikçe ve dünyadaki çevre koşulları, iklim, mutasyona yola açan kozmik ışınlar veya DNA eşleşmesi sırasındaki sebebi bilinmeyen doğal hatalar, popülasyonlar vs. olağanüstü bir mutlak durağanlık dönemine girmedikçe evrimin devam edeceğini söyleyebiliriz.

 

Yanlış. Böyle bir şey söyleyemeyiz. Olasılıklar üzerinden geleceğe dönük kesin yargılara varamayız. Mutasyona sebep olan faktörler ortadan kalkmadıkça mutasyonlar olacaktır. Ancak bu rastlantısal mutasyonların mutlaka türlerin çevre şartlarına daha iyi uyum sağlamalarına yol açacağını söyleyemeyiz. Yeterli olacağını söyleyemeyiz. Bu tamamen olasılıktır. Mutasyon evrimsel açıdan yararlı da olabilir, zararlı da, nötr de.

 

Dünya değişmektedir. İnsan faktörü sebebiyle dünyada çevresel şartlarının değişimi bırakalım milyonlarca yıl öncesini, ikiyüz yıl öncesine göre bile çok çok daha hızlıdır. Atmosfere salınan sera gazları, ani ısı değişimlerine yol açabilmektedir. Atıklar su kimyasında ani değişimler yaratabilmektedir. Aşırı avlanma av avcı dengesini bir anda değiştirebilmektedir. Bunların etkisi lokal de olmaz. Zincirlemedir.

 

Çevresel şartların değişim süresi azaldıkça, bu şartlara uyum sağlamak için gerekli olan süre de azalacaktır. Raslantısal mutasyonlarla kazanılan yararlı özelliklerin ani değişimlere karşı yeterli olup olamayacağını öngöremeyiz. Doğal seçilim sürecinin yeterli olup olmadığını öngöremeyiz. Elli yıl önce aşırı popülasyona sahip oldukları halde, elli yıl içerisinde soylarının tükenmesi tehlikesiyle karşı karşıya kalan türler var.

 

1-Evrimin son bulmasını teorimiz açıklıyorsa problem yok, teorimiz yine geçerli olur ( ki böyle bir durum ancak yukarıda yazdığım şartların geçerli olması halinde olur ).

 

2-Teorimizin dayandığı hipotezlerde yeni durumu açıklayabilecek şekilde ( tabii ki geçmişi de açıklayabilen ) değişiklik/değişiklikler yaparız( yukarıda yazdığım şartlar geçerli değilse ).

 

3-Teorimiz bunu açıklamıyorsa tamamen farklı ( tabii ki geçmişi de açıklayabilen ) yeni bir teori geliştiririz ( yukarıda yazdığım şartlar geçerli değilse ).

 

Teorimiz geçmiş bir süreci açıklamaktadır. Bugün var olan canlı çeşitliliğinin nasıl daha ilkel atalardan türeyerek oluştuğunu. Geleceğe yönelik bir öngörüsü yoktur. Ancak en basit ifadeyle dediğim gibi, türlerin eskisi kadar zamanı yoktur.

 

 

Yine aynı şekilde, Mendel , Doğal Seçilim yasalarından en az biri birdenbire geçerliliğini yitirmeli veya iklim şartları, Mutasyonlar, Popülasyonlar vs. olağanüstü bir mutlak durağanlık dönemine girmeli ki evrimin şu andan itibaren devam etmeyeceğini söyleyebilelim.

 

Devam edebilir de, etmeyebilir de. Ne kesin devam edebileceğini söyleyebiliriz. Ne de etmeyeceğini. Evrim bir doğa yasası değil. Bir olgu. Mutasyonlar olduğu sürece evrim sürecektir diyemeyiz. Doğal seçilim olduğu sürece evrim sürecektir diyemeyiz. Ne türlerin doğal seçilimde başarılı olacağı muhakkaktır. Ne de mutasyonlarla doğal seçilim sınavından geçmeye yetecek kadar yararlı, avantajlı özelliklerin kazanılacağı muhakkaktır.

 

Doğal seçilim yasası, türlerin içerisinden mutlaka değişen şartlara uyum sağlayacak canlılar çıkacaktır dememektedir. Uyum sağlayanların genlerinin devam edeceğini, sağlayamayanların genlerinin eleneceğini söylemektedir. Artık hiçbiri uyum sağlayamayabilir. Bu önceden tahmin edilemez.

 

Mutasyonun devam etmesi demek, mutlaka uyum sağlamak için yeterli rastlantısal özellik kazanılacağı anlamına gelmemektedir. Tamamen olasılık işidir. Üç olasılıklı sonuç veren mutasyonlarda, değişen şartlara uyum sağlamak için yeterli olacak kadar yararlı mutasyon gerçekleşebilir de, gerçekleşmeyebilir de.

 

Evrim doğal seçilim ve mutasyonun faydalı sonucudur. Ancak sonucun her defasında faydalı ya da yeterli olacağı kesin değildir.

 

Gözardı edilmemesi gereken bir nokta vardır;

 

Dünyada çevresel şartlar doğal yollardan çok uzun süre içerisinde yavaş yavaş değişir. Ancak doğanın içerisinde bir kanser gibi yayılan insanoğlunun sebep olduğu ekolojik değişimler doğanın uyum sağlayabileceği, evrim mekanizmasıyla absorbe edebileceği kadar yavaş gerçekleşmemektedir. Bu yüzden doğanın geleceği belirsizdir. Evrimin durması muhtemelen doğanın da sonu anlamına gelecektir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tabi sorarız o halde, madem o yazımdan "evrimin başını ve sonunu görebilseydik model çıkarıp yasa yapabilirdik" gibi bir anlam çıkarmadık o halde "zorlama" bulduğun nokta nedir gösterir misin ?

 

Onu anlatmaya çalışmıştım. Zorlama diye nitelendirdiğim kısım, evrimin bir yasa olamayacağını anlatmak için "evrimin başını ve sonunu görebilseydik model çıkarıp yasa yapabilirdik" gibi, anlattığın kaotik süreç mantığına ters bir yaklaşımı kullanmandı.

Doğal seçilim için mutasyona gerek olmadığını açıkladığım için olabilir mi? Gerçekten yazılanları okumadan cevap yazdığını düşünüyorum Yanlış. Böyle bir şey söyleyemeyiz.

 

Evrimin doğal seçimden ibaret olduğunu iddia etmediğim halde bana doğal seçilimi anlatmaya kalkman ne anlama geliyor ? Mutasyonu, bir yasa olmadığından, ilgili yasaları sıralarken daha önce yazmayışımı, mutasyonun doğal seçilim için gerekli olduğunu zannettiğime mi yordun ?

:)

 

Olasılıklar üzerinden geleceğe dönük kesin yargılara varamayız.

 

Teorimiz geçmiş bir süreci açıklamaktadır. Bugün var olan canlı çeşitliliğinin nasıl daha ilkel atalardan türeyerek oluştuğunu. Geleceğe yönelik bir öngörüsü yoktur.

 

Mutasyonlar olduğu sürece evrim sürecektir diyemeyiz. Doğal seçilim olduğu sürece evrim sürecektir diyemeyiz. Ne türlerin doğal seçilimde başarılı olacağı muhakkaktır. Ne de mutasyonlarla doğal seçilim sınavından geçmeye yetecek kadar yararlı, avantajlı özelliklerin kazanılacağı muhakkaktır.

 

Bunlar doğru. Teori geçmişle ilgili ayrıca Evrimin kaotik olduğunu söylerken bu noktayı da görebilmeliydim. Görelik ise determinist olduğundan öngörü mümkün oluyor.

 

Mutasyona sebep olan faktörler ortadan kalkmadıkça mutasyonlar olacaktır. Ancak bu rastlantısal mutasyonların mutlaka türlerin çevre şartlarına daha iyi uyum sağlamalarına yol açacağını söyleyemeyiz. Yeterli olacağını söyleyemeyiz. Bu tamamen olasılıktır. Mutasyon evrimsel açıdan yararlı da olabilir, zararlı da, nötr de.

 

Doğal seçilim yasası, türlerin içerisinden mutlaka değişen şartlara uyum sağlayacak canlılar çıkacaktır dememektedir. Uyum sağlayanların genlerinin devam edeceğini, sağlayamayanların genlerinin eleneceğini söylemektedir. Artık hiçbiri uyum sağlayamayabilir. Bu önceden tahmin edilemez.

 

Mutasyonun devam etmesi demek, mutlaka uyum sağlamak için yeterli rastlantısal özellik kazanılacağı anlamına gelmemektedir. Tamamen olasılık işidir. Üç olasılıklı sonuç veren mutasyonlarda, değişen şartlara uyum sağlamak için yeterli olacak kadar yararlı mutasyon gerçekleşebilir de, gerçekleşmeyebilir de.

 

Evrim doğal seçilim ve mutasyonun faydalı sonucudur. Ancak sonucun her defasında faydalı ya da yeterli olacağı kesin değildir.

 

Yapma dostum, mutasyonların evrimsel açıdan genelde faydalı olduğunu söyleyemezsek, geçmişteki evrimi hangi mekanizmayla açıklayacağız. Aynı iddiayı kullanarak evrim olmamıştır da denilebilir ki deniyor zaten HY tayfası tarafından.

 

Dünya değişmektedir. İnsan faktörü sebebiyle dünyada çevresel şartlarının değişimi bırakalım milyonlarca yıl öncesini, ikiyüz yıl öncesine göre bile çok çok daha hızlıdır. Atmosfere salınan sera gazları, ani ısı değişimlerine yol açabilmektedir. Atıklar su kimyasında ani değişimler yaratabilmektedir. Aşırı avlanma av avcı dengesini bir anda değiştirebilmektedir. Bunların etkisi lokal de olmaz. Zincirlemedir.

 

Çevresel şartların değişim süresi azaldıkça, bu şartlara uyum sağlamak için gerekli olan süre de azalacaktır. Raslantısal mutasyonlarla kazanılan yararlı özelliklerin ani değişimlere karşı yeterli olup olamayacağını öngöremeyiz. Doğal seçilim sürecinin yeterli olup olmadığını öngöremeyiz. Elli yıl önce aşırı popülasyona sahip oldukları halde, elli yıl içerisinde soylarının tükenmesi tehlikesiyle karşı karşıya kalan türler var.

 

Gözardı edilmemesi gereken bir nokta vardır;

 

Dünyada çevresel şartlar doğal yollardan çok uzun süre içerisinde yavaş yavaş değişir. Ancak doğanın içerisinde bir kanser gibi yayılan insanoğlunun sebep olduğu ekolojik değişimler doğanın uyum sağlayabileceği, evrim mekanizmasıyla absorbe edebileceği kadar yavaş gerçekleşmemektedir. Bu yüzden doğanın geleceği belirsizdir. Evrimin durması muhtemelen doğanın da sonu anlamına gelecektir.

 

Evrim yalnızca ağaçlar, memeliler, sürüngenler gibi uzun ömürlü canlılar için geçerli değildir. Sinekleri, kelebekleri, böcekleri, virüs ve bakterileri gözardı etmişsin gibi geldi bana. Belki de Evrim bu canlılar üzerinden devam eder ve bildiğimizden başka bir ekoloji de oluşturabilir.

 

Bu arada küresel ısınmanın dönemsel güneş aktiviteleri artışı ile ilişkili olduğunun, insan faktörünün etkisinin bu konuda cüzi kaldığının açıklandığı, küresel ısınmanın gelişmiş ülkelerin sömürü için kullandığı bir bahane olduğunun fizik profesörleri tarafından anlatıldığı bir seminere katılmıştım. Bir ara forumda da ayrı başlıkla anlatırım. :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Onu anlatmaya çalışmıştım. Zorlama diye nitelendirdiğim kısım, evrimin bir yasa olamayacağını anlatmak için "evrimin başını ve sonunu görebilseydik model çıkarıp yasa yapabilirdik" gibi, anlattığın kaotik süreç mantığına ters bir yaklaşımı kullanmandı.

 

O zaman daha önce hiç retorik bir yazı okumamışsın.

 

Evrimin doğal seçimden ibaret olduğunu iddia etmediğim halde bana doğal seçilimi anlatmaya kalkman ne anlama geliyor ? Mutasyonu, bir yasa olmadığından, ilgili yasaları sıralarken daha önce yazmayışımı, mutasyonun doğal seçilim için gerekli olduğunu zannettiğime mi yordun ?

:)

 

Bak ;

 

Her defasında buna karar vermek için böyle kısa deneyler mi yapmak zorundayız ? Şu anki gözlem ve bulgularımıza dayanarak süreci açıklamak için ortaya attığımız hipotez nedir ? '' Canlılar evrim geçirmiş olmalı, bu evrim doğal seçilim ve gen transferi prensiplerine göre gerçekleşmiş olmalı, o halde hala devam ediyor ve edecek '' Biz yaptığımız yeni gözlemlerle yalnızca ortaya attığımız hipotezin doğrulandığını görürüz. Bu sayede teorimiz geçerliliğini sürdürür. Teorinin dayanak noktası zaten hipotezimizdir. Doğal seçilim ve gen transferi yasaları birden geçerliliğini yitirmedikçe süreç devam eder.

 

Sana böyle bir hipotezin olmadığını anlatmaya çalışıyorum. İkinci kalınlaştırdığım cümlede de, bu yasalar geçerli oldukça evrim de devam edecektir gibi bir sav öne sürdüğün için.

 

 

Yapma dostum, mutasyonların evrimsel açıdan genelde faydalı olduğunu söyleyemezsek, geçmişteki evrimi hangi mekanizmayla açıklayacağız. Aynı iddiayı kullanarak evrim olmamıştır da denilebilir ki deniyor zaten HY tayfası tarafından.

 

Hayır. Mutasyonların çoğu nötrdür. Yani evrimsel açıdan ne avantaj ne de dezavantaj sağlar. Evrimsel bazda üç mutasyon türünden sadece biri evrim sürecine olumlu katı sağlar. Yararlı mutasyonlar. Ancak dediğim gibi çoğu evrim sürecinde canlıya ne yarar ne de zarar sağlayan nötr mutasyonlardır.

 

HY tayfası sadece laf oyunu yapmaktadır. Etkileri kısa zaman aralığında gözlemlenebilen mutasyonların zararlı mutasyonlar olması sebebiyle tüm mutasyonların zararlı olduğunu iddia etmektedirler. Elbette kanseri bir insan ömrü kadar zamanda gözlemleyebiliriz. Zararlı genetik bozuklukları gözlemleyebiliriz. Ancak yararlı mutasyonların faydaları çok daha uzun bir zaman diliminde farkedilebilir olduğu için böyle şeyler söylüyorlar.

 

Ama bu demek değilidir ki HY tayfası böyle diyor diye, o iddia kadar yanlış olan bir iddiayı savunabilelim.

 

Evrim yalnızca ağaçlar, memeliler, sürüngenler gibi uzun ömürlü canlılar için geçerli değildir. Sinekleri, kelebekleri, böcekleri, virüs ve bakterileri gözardı etmişsin gibi geldi bana. Belki de Evrim bu canlılar üzerinden devam eder ve bildiğimizden başka bir ekoloji de oluşturabilir.

 

Belki öyle olacak, belki olmayacak. Bilemeyiz. Mesele budur.

 

Arı da bir böcek ama nesli tehlike altında olan çok arı türü var.

 

Bu arada küresel ısınmanın dönemsel güneş aktiviteleri artışı ile ilişkili olduğunun, insan faktörünün etkisinin bu konuda cüzi kaldığının açıklandığı, küresel ısınmanın gelişmiş ülkelerin sömürü için kullandığı bir bahane olduğunun fizik profesörleri tarafından anlatıldığı bir seminere katılmıştım. Bir ara forumda da ayrı başlıkla anlatırım. :)

 

Atmosfere en fazla sera gazı salınımı yapan ülkelerin, gelişmiş ülkeler olduğu, ekolojistlerin bu ülkeleri sorumlu olarak gösterdiğini (Çin, Amerika, Avrupa Birliği, Rusya, Hindistan, Japonya, Almanya) göz önüne alırsak biraz havada bir komplo teorisi olmuş :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

O zaman daha önce hiç retorik bir yazı okumamışsın.

 

Demek sen çok retorik yazı okuduğun için doğru bilgi ile tartışmak değil ikna etmek daha önemli diyorsun.

 

Sana böyle bir hipotezin olmadığını anlatmaya çalışıyorum. İkinci kalınlaştırdığım cümlede de, bu yasalar geçerli oldukça evrim de devam edecektir gibi bir sav öne sürdüğün için.

 

'' bu yasalar geçerli oldukça evrim de devam edecektir '' dediğim için mi, doğal seçilimin mutasyonsuz olamayacağını düşündüğüme kani oldun ? :)

Hayır. Mutasyonların çoğu nötrdür. Yani evrimsel açıdan ne avantaj ne de dezavantaj sağlar. Evrimsel bazda üç mutasyon türünden sadece biri evrim sürecine olumlu katı sağlar. Yararlı mutasyonlar. Ancak dediğim gibi çoğu evrim sürecinde canlıya ne yarar ne de zarar sağlayan nötr mutasyonlardır.

 

HY tayfası sadece laf oyunu yapmaktadır. Etkileri kısa zaman aralığında gözlemlenebilen mutasyonların zararlı mutasyonlar olması sebebiyle tüm mutasyonların zararlı olduğunu iddia etmektedirler. Elbette kanseri bir insan ömrü kadar zamanda gözlemleyebiliriz. Zararlı genetik bozuklukları gözlemleyebiliriz. Ancak yararlı mutasyonların faydaları çok daha uzun bir zaman diliminde farkedilebilir olduğu için böyle şeyler söylüyorlar.

 

Ama bu demek değilidir ki HY tayfası böyle diyor diye, o iddia kadar yanlış olan bir iddiayı savunabilelim.

 

 

Tabii ki sırf bu sebeple yanlış bir iddiayı savunmak olmaz, retorik ifadeler kullanmak gibi. :)

 

Ama ben farklı bir şeyi kastetmiştim :

 

Yararlı mutasyonlar çevre koşullarına bağlı olarak evrim sürecinde yığınsal yarar sağlamıştır. Öyle olmasa evrim gerçekleşmezdi. Dediğin gibi nötrlüğün çok görülmesi mutasyon olduğu an geçerlidir. Ama burada önemli olan o mutasyonun canlıda meydana getirdiği değişikliğin değişen çevre koşullarına daha uygun ( dolaylı olarak beslenme, üreme-gen aktarma olanaklarını arttırması, ömrünü uzatıyor olması ) olmasının yanında süreç içerisinde bu tür mutasyonların sağladığı toplam yığınsal etkisidir..

Atmosfere en fazla sera gazı salınımı yapan ülkelerin, gelişmiş ülkeler olduğu, ekolojistlerin bu ülkeleri sorumlu olarak gösterdiğini (Çin, Amerika, Avrupa Birliği, Rusya, Hindistan, Japonya, Almanya) göz önüne alırsak biraz havada bir komplo teorisi olmuş

 

Daha açık yazarsam, AB'nin yaptığı propoganda, rekabet nedeniyle Kyoto protokolünü imzalamayan ABD ve Avustralya gibi gelişmiş ülkelerle, ucuz işçiliğin yanısıra pahalı arıtma tesislerinden kaçındıkları için ucuz üretim yapabilen gelişmekte olan ama Kyoto protokolünden muaf tutulan Çin, Hindistan gibi ülkeleri çevreye duyarsızlık yapmakla suçlamak suretiyle gümrük standartlarını buna göre belirleyip bu ülke mallarının kendi pazarlarına girmesine mani olmak. Birebir görüştükleri MIT'de görevli ABD'li profesörlerden elde ettikleri sera etkisinde insan faktörü, güneş aktiviteleri vs. ile ilgili bilimsel raporlarla destekledikleri komplo teorilerini etkileyici biçimde sunmuşlardı. Bulabilirsem forumda paylaşırım ona göre tartışırız sonra.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Teori kanıtlanınca yasa olur" söyleminde bir yanlışlık olabilir mi acaba diye epey düşündüm. Bunu daha doğru biçimde söylemenin bir yolu olabilir mi diye de epey düşündüm.

 

Tüm düşünmelerim sonucu bunun HY nin bir söylemini çağrıştırması durumundan başka bir sakınca bulamadım. Yine de farkına varmadığım bir yanlışlık varsa düzeltmeye hazırım.

 

Ama yani düşünüyorum: Şimdi Kepler dünyanın ve güneşin hareketlerini inceledi, hesaplamalar, ölçümler yaptı, topladığı verilere göre bir teori geliştirdi: Sanıldığı gibi güneş dünyanın değil, dünya güneşin etrafında dönüyordu. Bunu apaçık kanıtlayamıyordu, çünkü gözlem araçları yetersizdi. Bu teorisini ancak hesaplama yoluyla kanıtlayabiliyordu. Dolayısıyla bu bir teori idi.

 

Fakat gözlem araçları da, hesaplama yöntemleri de yeterince geliştiğinde bu teori kesinlikle su götürmez bir hale geldi, hatta yörüngenin eliptikliği de hassas biçimde hesaplandı.

 

O zaman Kepler yasası astronomi literatürüne girdi. Bu artık kesin bir yasadır. Dünya, elipsin iki odağından birinde güneşin yer aldığı eliptik bir yörüngede, güneşin etrafında dönmektedir.

 

NOT: Aslında kütleler birbiri etrafında dönerler. Yani güneş yerinde kazık gibi çakılı durup dünya bir ipin ucundaki bir çakıl taşı gibi etrafında dönmüyor. Güneş de salınım yapıyor, yani ortak kütle merkezinin etrafında dönme söz konusudur. Fakat bu durum, tabii ki Kepler yasasına bir zarar vermiyor...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

En büyük katil doğadır. İnsan doğa ile bu konuda aşık atamaz. Doğa her zaman son sözü söyleyecektir.

 

Profesör Celal Şengör'ün yürüttüğü ülkemiz adına gurur verici bir çalışma var. Bu çalışma eski Tetis denizinin hiç insanın olmadığı geçmişte küresel çapta çok büyük bir katliam yaptığı yönünde. İnsan en büyük katliamı ile bile sadece Tetis'in eline su bile dökemez. Çok kapsamlı bir nükleer savaş çıkmazsa insan bu kadar büyük bir katliam yapamaz. O derece çılgınca bir nükleer savaş ise herhalde olmayacaktır diye umuyoruz.

 

Korku, insanın böyle bir katliama imza atacağı yönünde değil, böyle bir katliamı tetikleyeceği yönünde. Okyanus dibindeki düşük sıcaklıkta depolanmış metan yataklarının küresel ısınma nedeniyle okyanus akıntılarının durması ve okyanusların sıcaklığının artması nedeniyle tetiklenip serbest kalması dünyayı cehenneme çevirebilir.

 

Ne olur, ABD Antarktika'da yerleşmek için dünyanın geri kalanı ile savaşır. Belki üçüncü dünya savaşı Antarktika için yaşanır. ABD dünyada en akıllıca işi yapan, silah teknolojisine en büyük yatırımı yapan ülkedir, son derece akıllıca. ABD nin tek başına silaha yatırımı, tüm dünyanın geri kalanının toplamından fazladır. Tepki gösterilecek, ama "uygunsuz gerçek" böyle...

 

Bu savaşa Rusya pek karışmak zorunda kalmaz, çünkü ısınan Sibirya dünyanın en verimli toprağı haline gelir. Afrika ve Avustralya kuş uçmaz kervan geçmez çöllerle kaplanır, güneydoğu Asya biter. Güney Amerika Amazon havzası çölleşmeye direnir, çünkü geniş alçak düzlükler karasal çöl ikliminin egemen olmasına izin vermez. Fakat büyük ölçüde dünya tanınmaz hale gelir.

 

Ekvator çöl kuşağı ile ayrılan kuzey - güney ayrımlı yeni bir ikili güç dengesi... Anahtar konumlu ülkeler Kanada ve Avustralya olur... Sanırım Rusların Alaska'yı işe yaramaz diye ABD'ye satması tarihin en büyük aptallığı olacaktır...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Teori kanıtlanınca yasa olur" söyleminde bir yanlışlık olabilir mi acaba diye epey düşündüm. Bunu daha doğru biçimde söylemenin bir yolu olabilir mi diye de epey düşündüm.

 

Yanlışlık her yerindedir. Yanlışlık temelindedir. Hiçbir teori ispatlanıp yasaya dönüşmez. Teorilerin ispatlanınca yasaya dönüşeceği gibi bir mantık, HY ve müritlerinin evrim teorisine karşı ortaya attıkları saçmalıklardan birisidir sadece. Bu söylem HY ve müritlerinin kitaplarında, internet sitelerinde ortaya attıkları bir söylemdir.

 

 

Ama yani düşünüyorum: Şimdi Kepler dünyanın ve güneşin hareketlerini inceledi, hesaplamalar, ölçümler yaptı, topladığı verilere göre bir teori geliştirdi: Sanıldığı gibi güneş dünyanın değil, dünya güneşin etrafında dönüyordu. Bunu apaçık kanıtlayamıyordu, çünkü gözlem araçları yetersizdi. Bu teorisini ancak hesaplama yoluyla kanıtlayabiliyordu. Dolayısıyla bu bir teori idi.

 

Fakat gözlem araçları da, hesaplama yöntemleri de yeterince geliştiğinde bu teori kesinlikle su götürmez bir hale geldi, hatta yörüngenin eliptikliği de hassas biçimde hesaplandı.

 

O zaman Kepler yasası astronomi literatürüne girdi. Bu artık kesin bir yasadır. Dünya, elipsin iki odağından birinde güneşin yer aldığı eliptik bir yörüngede, güneşin etrafında dönmektedir.

 

Baştan sona yanlış; Kepler, gözlem, hesap, ölçüm yapıp dünyanın güneşin etrafında döndüğü yönünde bir teori geliştirdi. İspatlanana kadar bu teori olarak kaldı sonra yasa oldu! Bu baştan sona yanlıştır.

 

Öncelikle Kepler, araştırma gözlem, hesap yapıp dünyanın güneşin etrafında döndüğü yönünde bir teori hazırlamadı. Bu teori Kopernik'in "Güneş merkezli teorisi" idi. Ve Kepler çalışmalarına başlamadan önce de vardı. Kepler bu teori ışığında çalışmalar yaptı ve üç hipotez hazırladı. Kepler'in hipotezleri kanıtlandıktan sonra yasa haline geldi. Yani Kepler, yasaya dönüşen hipotezleriyle teoriyi desteklemiştir. Güneşin dünyanın etrafında değil de, dünyanın güneşin etrafında döndüğünü öngören "Güneş merkezli teori" ise halen bir teoridir.

 

Kanımca, bilimsel kavramların anlamını okumak bu tür kavram karmaşalarından kurtaracaktır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben konunun HY ile ne alakası olduğunu bir türlü çözemedim. Bu konu "limon" denilince ağzı sulanan ve başka ne denirse desin, limon sözcüğünün etkisinden kurtulamayan bir kişinin durmunu hatırlatıyor. Acaba şu HY lafını bir daha duymadan tartışmamız mümkün mü?

 

Şimdi isimleri bir kenara bırakalım. Hiç kimsenin dünyanın güneş etrafında döndüğünü düşünmediği, herkesin güneşin dünya etrafında döndüğünü düşündüğü bir çağa gidelim. İlk kez biri çıkıp dünyanın güneş etrafında döndüğünü söylediğinde, bu söylediği bir teori olur. Dayanakları vardır, gözlem, ölçüm, hesap yapmış ve bu işlerden anlayan kişilere bu dayanakları bu çalışmaları ile göstermiştir. Ama kesin kanıtlayamamıştır.

 

Birileri daha çıkıp gözlemlerini geliştirip hipotezler hazırladıkları ve sonunda bunları kesin kanıtladıklarında, dünyanın güneş etrafında döndüğünü kesinleşir bu artık bir astronomi yasasıdır. Dünyanın açısal hızı ile çizgisel hızı arasındaki matematik ilişkiye varıncaya kadar ayrıntıları tümüyle kesinleşmiş, hareket yasaları ile tam uyumlu kesin bir astronomi yasasıdır. Bu da Kepler yasası, daha doğrusu Kepler yasalarıdır. (Üç yasa)

 

Bunun nesine itiraz edildiğini anlayabilmiş değilim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Benim anladığım, sorun benim:

 

"Teori kanıtlanmış bir şey değil, birinin aklına gelen ve olsa olsa böyledir şeklinde ortaya attığı bir zandır. Kanıtlanırsa yasa olur"

 

dediğim sanılmasından kaynaklanıyor. Ben böyle bir şey söylemiyorum. Benim önerim, tüm canlıların birbirinden türediği ve her canlının diğerleri ile aynı soydan geldiğinin biyoloji yasası olarak kabul edilmesi. Evrim teorisi yine bundan bağımsız olarak geliştirilir, evrim teorisi ortadan kaldırılıp yasa haline dönüştürülmez. Bunu önermiyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tek Yol Evrim sloganı çoktan geçmişin tozlu raflarında kaldı. Esasen evrilerek değil, devrilerek gelişmiştir bu alem. Her yeni canlı; bir devrimdir genetik ilminde. Canlılardan önce genetik icatlanmıştır. O da üreyemeyen biyolojinin gelecek nesillere intikaline vesile olmuştur. Biyoloji kimya denizinde bir kulaç atımlık mesafedir.

 

Genetik tarihi kutu oyunu olan paleoantropologculuk, daltonizmin körlüğünde renkleri ışık spektrometrisi olmaksızın yeşil yada kahverengi olarak niteler (kısacası sallar). Konjenital kör olan insanat alemi ise rengin cinsine sevinir durur. Ne yazık ki tek renk görünmezlik şeffaflıktır ortadaki.

 

Tanrı mı dersiniz sanrı mı bilinmez olanın devrimleri ilerletir mutasyonları. Kedidir kedi dercesine radyasyon idama mahkum edilir de, radyasyonun yol açtığı bilinemez, olmuş bitmiş mutasyon için sebebin.

 

Ne?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben konunun HY ile ne alakası olduğunu bir türlü çözemedim. Bu konu "limon" denilince ağzı sulanan ve başka ne denirse desin, limon sözcüğünün etkisinden kurtulamayan bir kişinin durmunu hatırlatıyor. Acaba şu HY lafını bir daha duymadan tartışmamız mümkün mü?

 

Yasaların ve teorilerin hazırlanma, kabul, ispat sürecini bilimin tanımlayışı ile, HY'nin tanımlayışı farklıdır. Teoriyi hipotez ile yasa arasındaki geçici bir süreç olarak sunmak Türkiye özelinde HY ve müritleri, dünya ölçeğinde HY'nin kopyala yapıştır yaptığı, fanatik hristiyan okullardır.

 

Şimdi isimleri bir kenara bırakalım. Hiç kimsenin dünyanın güneş etrafında döndüğünü düşünmediği, herkesin güneşin dünya etrafında döndüğünü düşündüğü bir çağa gidelim. İlk kez biri çıkıp dünyanın güneş etrafında döndüğünü söylediğinde, bu söylediği bir teori olur.

 

Teori değil hipotez olur. Çünkü henüz sadece varsayımdır. Hipotezi destekleyen bilimsel bulgu, deney, gözlem, yasalar ile desteklenip sistemli bir biçimde ortaya konulana kadar hipotez olarak kalacaktır.

 

Günlük konuşma dilinde teorinin kullanımıyla bilimsel bir terim olarak kullanımı arasındaki farkı atlamak diyebiliriz kavram karmaşasına düşülmesinin sebebi.

 

"Buluşmaya neden gelmediğin konusunda bir teorim var" Günlük dilde teori, varsayımla eş anlamlı olarak kullanılır. İşte teoriyi bilimsel literatürde, günlük konuşma dilinde kullanıldığı şekliyle düşünürseniz, aynen günlük konuşma dilinde olduğu gibi teoriyi varsayım yerine kullanma yanlışına düşersiniz. Yani teoriyi , hipotez yerine kullanırsınız.

 

 

Dayanakları vardır, gözlem, ölçüm, hesap yapmış ve bu işlerden anlayan kişilere bu dayanakları bu çalışmaları ile göstermiştir. Ama kesin kanıtlayamamıştır.

 

Birileri daha çıkıp gözlemlerini geliştirip hipotezler hazırladıkları ve sonunda bunları kesin kanıtladıklarında, dünyanın güneş etrafında döndüğünü kesinleşir bu artık bir astronomi yasasıdır. Dünyanın açısal hızı ile çizgisel hızı arasındaki matematik ilişkiye varıncaya kadar ayrıntıları tümüyle kesinleşmiş, hareket yasaları ile tam uyumlu kesin bir astronomi yasasıdır. Bu da Kepler yasası, daha doğrusu Kepler yasalarıdır. (Üç yasa)

 

Bunun nesine itiraz edildiğini anlayabilmiş değilim.

 

 

Soru "bunu nesine itiraz ediliyor" şeklinde değil, neden tüm bilim kuruluşları ve bilimsel kaynaklar teorilerin kesinlikle yasaya dönüşmeyeceğini belirtiyor olmalıdır... Ve kişi bu minvalde nerede hata yaptığını sorgulamalıdır.

 

Temel tanımlara bakalım;

 

Teori nedir ?

 

Teori, sistemli bir biçimde düzenlenmiş birçok olayı açıklayan ve bir bilime temel olan yasalar bütünü

 

Demek ki neymiş ?Her şeyden önce elinizde hipotezinizi destekleyen yasalar yoksa teoriniz de olamaz. Örneğimizdeki konuda, dünyanın güneşin etrafında döndüğünü, galaksinin merkezinde dünyanın değil güneşin olduğunu ilk defa iddia ettiğinizde bu bir hipotezdir. Bu birden fazla olguyu ve konuyu barındıran bir hipotezdir.

 

Sonra bu hipotezi destekleyen bilimsel yasalar ortaya konur. Bu yasalarla hipotezinizi açıklar ve dayanaklandırırsınız. Ardından, diğer sorgulama, değerlendirme, yanlışlanamama gibi kriterlerle sınar bilimsel bir teori olarak bilim dünyasına sunarsınız.

 

Mesela evrim bir bilimsel teori olarak 1930'larda ortaya konmuştur. Yani Darwin'in hipotezi, mendel genetiği, doğal seçilim, mutasyon yasalarıyla desteklenmiş, hipotezin ortaya koydukları adı geçen yasalar ve diğer bilimsel yöntemlerle yorumlanmış, değerlendirilmiş ve Evrim Teorisi dediğimiz teori oluşturulmuştur.

 

Darwin'in hipotezi neredeyse bir asır sonra teoriye dönüşmüştür.

 

Tabi şimdi teorinin günlük dildeki kullanımı alırsak Darwin türlerin daha ilkel atalardan ve hepsinin ortak bir atadan türediği teorisini ortaya attı gibi bir tanım yaparız. Yanlıştır. Darwin böyle bir hipotez ortaya atmıştır. Ve bu hipotez 70-80 yıl sonra çeşitli bilimsel yasalarla desteklenip, düzenlenip bir bilimsel teoriye dönüşmüştür.

 

Özetle; süreç teoriyle başlamaz. Hipotezle başlar. Ve hipoteziniz ancak, bilimsel yöntemlerle sınanması, yasalarla desteklenmesi vs sonucunda teoriye dönüşür

 

İşte hipotezle teorinin bilimsel literatürde ki anlamlarını birbirine karıştırırsanız böyle kavram karmaşaları çıkar ortaya...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.