Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Komünizm nedir?Neden komünist olunur?


HSNKLC

Önerilen İletiler

Geçen gün lisede aynı sırayı paylaştığım dostumun yakın bir zamanda komünist olduğunu

öğrendim..Bu beni inanılmaz etkiledi.İnsan neden bu zamanda komünist olur ki?Neden böyle birşeye

gereksinim duyar?Veya neyi düşünerek komünist olur?Ben buna anlam veremedim.Tamam bazı düşünceleri savunuyor olabilirler ama onlar o düşündüklerini savununca ne değişecek.Hayatının bundan sonraki kısmını komünist olarak sürdürmek ona ne kazandıracak?Bu dostuma msn'de ulaştım ve yazışmaya başladık...

Tüm bu soruları aynen ona sordum ama tahmin edildiği gibi tatmin edici cevaplar alamadım...

Daha sonra komünizmi araştırmaya başladım.Kurucusu Karl Marks 'mış.Çarpıcı şeylerle karşılaştım.Ama şu bir kesin.Hiçbir ulus komünizm rejiminden memnun değil..Bu rejimle yönetilende yönetilmeyende..Bu rejime karşı olanlar zamanında sorgusuz sualsiz öldürülmüşler.Şimdi bile dünyada komünizmle yönetilen ülkeler var.Mesela küba.Derinlemesine incelemedim bu konuyu.sadece merak ettiğim şu.Neden çok önceden çıkan bir izm'in şu an ki hayatımızda bazı insanların savunduğu düşünce yığını haline geldiği...

Nedir amaçları?Ne yapmak istiyorlar?... [/size]

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

şimdi komünizmin ne olduğu bir yana. onun hakkında bilg isahibi olmadan yanlış kanaatlar belirtmen beni samimi olmadığın notkasına götürdü.

 

zira kübaya giden mhp li milletvekilleri bile dönüşte. hiç te komünizmden memnun olmayan bir halk olmadığını söylediler. ha keza kuzey kore. abd liler kore savaşından sonra kuzey koreli esir askerlere isterlerse koreye dönebilecelerini iserlerse amerikan vatandaşı oalbileceklerini söylediler ve çok az bir firenin ynaında hepsi kuzey koreye geri döndü. bir rejimin sana göre ynalış veya doğru olması farklı bir şey. ama eğer sosyalist rejimde yaşayanlar rejimlerindne nefret etselerdi. sovyetler nazi almanyasını nasıl bozguna uğratırdı. ha keza kuzey koreliler amerikalıları. küba nasıl hala abd nin yamacında ayakta durabilirdi.

 

biraz mantık biraz izan önce.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

HSNKLC

 

Bu olay:"BANA NECİ FELSEFE"nin doğal bir SONUCUDUR..

 

Vatanı için şehit olabilecek cesarete sahip bir insan:

Nasıl ve neden, gündelik sorunlar da acizleşmekte,"Bana ne'ci" olmaktadır?

 

Yetenekli, üretici, potansiyel zekaya ve masumane acımasız dürüstlüğe sahip bir insan neden korkar?

("Ben kimim ki bunu bileceğim?" / " Kimi gücendiririm? ") kuşkuları ile neden "sus-pus" olur?

Fiziksel ve beşeri bilimler arasındaki uçurum neden?

Bilim güneş sisteminin ötesini keşfetmeye hazırken, beşeri bilimler neden iflas içinde?

Maddi dünyayı feth eden bilim ve aklın kazanımlarının harcanacağı amaçları, neden inanç belirlesin?

"Maddi dünyanın gerçek dışı / realitenin bilinemez olduğu ve bilimin olgulara değil, 'inşa' larla uğraştığı" iddiaları:

Nasıl böylesine yaygın ve etkin olabilmekte?

Böylesi korkulardan dolayı, zihnini körelterek pes edenlerin sayısı asla bilinemez.

 

Çünkü akıldışı düzen onların varlığının tanınmamasını ve fikirlerinin herhangi bir şekilde dikkate alınmamasını dayatmaktadır.

Bu ilkel ve vahşi zinciri kırmayı her zaman, bazı yetenekli insanlar bir büyük bedel ödeyerek başarabilir ancak.

Bu bedeli ödeyerek sonuna kadar mücadele edebilen dahiler veya yetenekli insanlardır.

Fakat ortalama bir insan bunu yapmaz, yapamaz. Çünkü bilincin gelişmesi zeka derecesi ne olursa olsun iradidir.

Bu da bireyin kendi tercihini gerektirir.

 

Bu tercihi yapamayan insan, son tahlilde bilincine isyan eden çaresiz bir mahluk olmaya mahkum olur.

Zeka insanın en değerli yeteneğidir. Fakat zeka: bilincin üstünlüğü ile yönetilmeyen bir toplumda hiçbir değere sahip değildir.

Bu nedenle, zekanın tanınmadığı, ödüllendirilmediği aksine köreltildiği bir toplumda:Akıl, Ahlak ve Özgürlükden bahsedilemez.

İşte bu nedenle insan, bir tür felsefe, yani bilinçli bir hayat görüşü olmaksızın, varolamaz.

 

Bilinçli olmaktan kaçındığı oranda, duygusal bilgisayarının programlanmasını, tesadüfi etkiler yapar: Rasgele izlenimler, çağrışımlar, taklitler, çevreden kapılan hazmedilmemiş sloganlar, klişeler, kültürel ozmos... Eğer; kaçma ve atalet, bir insanın zihni işleyişinin hakim yöntemiyse; varacağı sonuç: Korkunun hakim olduğu bir hayat hissidir.

 

Bu ruh hali, her yönde basılmış ayak izleriyle dolu şekilsiz bir kile benzer.

(Böyle bir insan, hayatının sonraki yıllarında, kimlik duygusunu da kaybettiğinden yakınır; gerçekte, bir kimlik duygusuna zaten hiç sahip olmamıştır...!)

İnsan, -tabiatı itibariyle- genelleme yapmaktan kendini alamaz; bağlamsız olarak, geçmişsiz veya geleceksiz olarak " an-be-an " yaşayamaz; bütünleştirme kapasitesini -kavramsal kapasitesini- elimine edip, bilincini bir hayvanın algısal menziline hapsedemez.

Nasıl ki, bir hayvanın bilinci zorlanıp soyutlamalarla uğraşır hale getirilemezse; benzer şekilde, insan bilinci, o anki somutluklardan başka hiçbir şeyle uğraşmaz hale getirilerek daraltılamaz. İnsan bilincinin o müthiş güçlü bütünleştirme mekanizması, doğuştan oradadır; insanın sahip olduğu tek seçenek, onu yönetmek veya onun tarafından yönetilmektir.Bu mekanizmayı, bilgisel bir amaçla kullanmak için bir irade eylemi -bir düşünce süreci gerektiğinden; insan, bu gayreti göstermekten kaçabilir. Fakat, kaçarsa; tesadüfler, idareyi ele geçirir: mekanizma, söförü içinde olmadan harekete geçen bir vasıta gibi, kendiliğinden çalışır; bütünleştirmeğe devam eder; fakat, bu işi, körce, el yordamıyla, rasgele, tutarsızca, uyumsuzca yapar; bir bilgilenme aleti olarak değil, -o aletin sahibi olan, ama onu kullanmaktan sarfınazar eden o insanın bilincini yıkmaya girişmiş- bir çarpıtma, yanıltma ve terör aleti olarak çalışır... Realitenin olgularından kaçmak mümkün değildir.

 

Bir realite olgusu olan insanın; tabiatından veya bu tabiatça belirlenen insana-özgü hayatta kalma tarzından da hiçbir kaçışı mümkün değildir. Haberdarlık yeteneği olan her canlı varlık, sadece bilincinin rehberliğinde hayatta kalabilir; canlı bir varlıkta, bilincin rolü ve fonksiyonu, budur.

Bir insan,sahip olduğu özel tip bilincin şeklini kabul etmezse; mesela, düşünmenin, aşırı gayret gerektirdiğine karar verirse; mesela, faaliyetlerini yönlendirecek değerlerin seçiminin çok ürkütücü bir sorumluluk olduğuna karar verirse; o zaman, eğer hala hayatta kalmak istiyorsa, bu işi, ancak başkalarının bilinci aracıyla yapabilir.Başkalarının anlayışları, başkalarının yargıları, başkalarının değerleri;

yani, bu insan, kendinin değil başkalarının algılamakta olduğu bir dünyada yaşar.

Böylece; ruhunu, başka hiçbir canlı türü için düşünülemeyecek bir parazit haline getirir.

 

Bir beden paraziti değil, bir bilinç paraziti..

Kendine-saygı-ve-güvenli ve hükümran bilinçli bir insan; realiteyle, tabiatla, olgulardan oluşmuş objektif bir evrenle alışverişte bulunur; zihninin, hayatta tek kalma aracı olduğunu bilir ve düşünme yeteneğini geliştirir.

 

Fakat, zihnini terkeden bir insan; bir olgular evreninde değil, bir insanlar evreninde yaşar; olgular değil, insanlar onun realitesidir.Çünkü onun,hayatta kalma aracı aklı değil, insanlardır artık.

Alışverişte bulunacağı evren, onlardır; bilinci, onlar üzerinde odaklanır.

Nasıl ki, rasyonel bir insan, kendine-saygı-ve-güvenini, objektif realiteyle alışveriş yeteneğine dayandırırsa:;

benzer şekilde, irrasyonel olan bu insan, kendi-değerini, başkalarıyla alışveriş yeteneğiyle tayin eder.

 

İşte bu neden le, " Vatanı için şehit olabilecek cesarete sahip bir insan " bile:

Güncel sorunlar da acizleşmekte," Bana ne'ci " olmakta ve başkalarının kucağına oturmak zorun da kalmaktadır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cyrano.Arkadaşım nedir yani?Sen ne biliyorsan anlat.Ben zaten bu konuyu derinlemesine araştırmadım.Bunu yazmıştım.Ama sakın benden komünizm'i savunmamı beklemeyin.Konunun kökünde din var zaten .bunu siz de biliyorsunuz...O yüzden bu bir rejimin ötesinde..Marks şöyle düşünüyordu.''Dünyada savaş olamadan hiçbirşeyin devamı olmayacak'' Böyle düşündüğünden insanların,ulusların sürekli savaş halinde olamalarını istiyordu..Kendine yandaşlar bulmaya çalışmaktaydı ve bu düşüncesine karşı çıkanları tabiri yerindeyse imha etmekten çekinmiyordu..Böyle bir insanı ve onun ileri sürdüğü anlamsız bir düşünceyi savunmamı beklemeyin benden.O zaman neden kendine yandaş bulabildiğini çok iyi anlıyorum.çünkü insanlar kabul etmek zorunda bırakılıyordu...

Darwin'in türkler hakkındaki düşüncesini bilmeyen yoktur umarım.O türklerin maymun soyundan geldiğini savunuyor ve türkleri dünyada yok edilmesi gereken bir ırk olarak tanıtıyordu..

Marks'düşüncesi de Darwin'den savaş ortamı oluşturarak milletleri birbirine düşürmek ve emellerini gerçekleştirmek...

İşin özü dediğim gibi din....

 

BENCİL;

 

Bunun ''Bananeci falsefe''ile bir ilgisi yoktur.Vatan millet davası değil bu.Lütfen konuyu saptırmayalım...Ayrıca benim komünizmi savunduğum falan yok ki bir anda beni vatanı milleti düşünmeyen biri gibi yorumluyorsunuz..Bu yazımdan dolayı gündemi takip etmediğimi falan sanmışsınız ama yanılıyorsunuz..

Nasıl bir düşüncedir bu?Ben hiçbir zaman güncel konulara duyarsız kalmam.İlerleyen yazılarımda bunu göreceksiniz.

Saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cyrano.Arkadaşım nedir yani?Sen ne biliyorsan anlat.Ben zaten bu konuyu derinlemesine araştırmadım.Bunu yazmıştım.Ama sakın benden komünizm'i savunmamı beklemeyin.Konunun kökünde din var zaten .bunu siz de biliyorsunuz...O yüzden bu bir rejimin ötesinde..Marks şöyle düşünüyordu.''Dünyada savaş olamadan hiçbirşeyin devamı olmayacak'' Böyle düşündüğünden insanların,ulusların sürekli savaş halinde olamalarını istiyordu..Kendine yandaşlar bulmaya çalışmaktaydı ve bu düşüncesine karşı çıkanları tabiri yerindeyse imha etmekten çekinmiyordu..Böyle bir insanı ve onun ileri sürdüğü anlamsız bir düşünceyi savunmamı beklemeyin benden.O zaman neden kendine yandaş bulabildiğini çok iyi anlıyorum.çünkü insanlar kabul etmek zorunda bırakılıyordu...

Darwin'in türkler hakkındaki düşüncesini bilmeyen yoktur umarım.O türklerin maymun soyundan geldiğini savunuyor ve türkleri dünyada yok edilmesi gereken bir ırk olarak tanıtıyordu..

Marks'düşüncesi de Darwin'den savaş ortamı oluşturarak milletleri birbirine düşürmek ve emellerini gerçekleştirmek...

İşin özü dediğim gibi din....

 

BENCİL;

 

Bunun ''Bananeci falsefe''ile bir ilgisi yoktur.Vatan millet davası değil bu.Lütfen konuyu saptırmayalım...Ayrıca benim komünizmi savunduğum falan yok ki bir anda beni vatanı milleti düşünmeyen biri gibi yorumluyorsunuz..Bu yazımdan dolayı gündemi takip etmediğimi falan sanmışsınız ama yanılıyorsunuz..

Nasıl bir düşüncedir bu?Ben hiçbir zaman güncel konulara duyarsız kalmam.İlerleyen yazılarımda bunu göreceksiniz.

Saygılar...

 

hayrı birde nyie öğrenmeye aç insan pozuna giriyorsun ki. yok darwin türklerin maymundan geldiğini söylüyormuşta yok edilmesi gereken ırk olarak görüyormuş. sen darwini okumayıbırka resmini grödün mü hiç . hangi eseridne darwin böyle bir şeyden bahsetmiş bahsetmeyi bırak ima etmiş. lafa bak marks kendien karşı çıkanları imha ediyormuş marksın örgütümü vardı militanları mı vardı. adam bir öğünü üç seferde yiyerek maddi sıkıntı içidne öldü. yahu bir kere senin beyin sistematiğin hiç bir şey öğrenemez çünkü, elli yıl öncenin sıfır bilgiyle sürüelr halinde uğuldayanlar gibi konuşuyorsun. o yüzden. bırak bu işleri bir şeye ****** nefretini kusmak için yok merak ediyorum, yok bilmiyorum ayaklarını bırak.

 

önce bir tane ible doğru cümel geçen paragraflar yaz. sonra insanlarla fikirlerini paylaşmayı dene. ha yok benim bu anlattıklarım şurada yazar . dediğim kimselerin şu ktiabında böyle böyle der diyorsan buyur ver alıntıyı. yoksa bu forumun sıfır bilgiyle ahkam kesme meraklısı kontenjanı full dolu :)

Tarih: Düzenleyen: Admin
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

hayrı birde nyie öğrenmeye aç insan pozuna giriyorsun ki. yok darwin türklerin maymundan geldiğini söylüyormuşta yok edilmesi gereken ırk olarak görüyormuş. sen darwini okumayıbırka resmini grödün mü hiç . hangi eseridne darwin böyle bir şeyden bahsetmiş bahsetmeyi bırak ima etmiş. lafa bak marks kendien karşı çıkanları imha ediyormuş marksın örgütümü vardı militanları mı vardı. adam bir öğünü üç seferde yiyerek maddi sıkıntı içidne öldü. yahu bir kere senin beyin sistematiğin hiç bir şey öğrenemez çünkü, elli yıl öncenin sıfır bilgiyle sürüelr halinde uğuldayanlar gibi konuşuyorsun. o yüzden. bırak bu işleri bir şeye ****** nefretini kusmak için yok merak ediyorum, yok bilmiyorum ayaklarını bırak.

 

önce bir tane ible doğru cümel geçen paragraflar yaz. sonra insanlarla fikirlerini paylaşmayı dene. ha yok benim bu anlattıklarım şurada yazar . dediğim kimselerin şu ktiabında böyle böyle der diyorsan buyur ver alıntıyı. yoksa bu forumun sıfır bilgiyle ahkam kesme meraklısı kontenjanı full dolu :)

 

Sen ne sanıyorsun kendini?Sözlerine dikkat et ve yazacaklarını ona göre yaz..Benim ahkam kestiğim falanda yok tamam mı?Her kimsen o saçma düşüncelerinle çok şey bildiğini sandığın bu konuda aslında hiçbirşey bilmiyorsun.Şekilli *****..Eğer öyle olmasaydın bana darwin gibi birinin düşüncelerini savunup senin hakkında böyle düşünmemi sağlamazdın...Herşey tesadüfmüşş.He !Onu sadece rejim biçimiyle ele elma alma.Onun düşüncesinin köküne in şekilli **** tamam mı?

Aşağıdakileri iyice oku okuda anla bazı şeyleri.O çok iyi bildiğin şeyleri süzgeçten geçir tekrar..

Birde benim ve yazılarım hakkında yorum yaparken seviyeli ol...

 

KOMÜNİZMİN DOĞUŞU

 

MATERYALİZMİN "TESADÜF" TARİKATININ KURBANLARI: DARWIN, TROTSKY, ENGELS VE MARX

Komünizmin doğuşunu anlamak için, mutlaka 18. ve 19. yüzyıl Avrupası'nın kültürüne bir göz atmak gerekir. Avrupa kıtası, MS 2. yüzyıldan itibaren aşama aşama Hıristiyanlığı kabul etmiş ve bu Hıristiyan kültür "Aydınlanma Çağı" denen döneme kadar da bu kıtaya hakim olmuştur. 18. yüzyılda yaygınlık kazanan Aydınlanma hareketi, bir takım Avrupalı düşünür ve sanatçıların Eski Yunan ve Roma'nın putperest kültüründen etkilenerek dine karşı çıkmalarıyla başlamıştır. Aydınlanma hareketinin en büyük siyasi sonucu ise, aynı zamanda "din aleyhtarı devrim" olan Fransız Devrimi'dir.

Fransız Devrimi'nin altyapısı, Voltaire, Diderot, Montesquev gibi din aleyhtarı düşünürlerin telkinleri ile oluşmuştur. Devrim sırasında ise Aydınlanma hareketinin din aleyhtarı ve pagan (putperest) eğilimleri açıklık kazanmıştır. Devrime öncülük eden Jakobenlerin yoğun propagandası sonucunda yaygın bir "dinden çıkma" hareketi gelişmiş, dahası yeni bir pagan din oluşturulmaya çalışılmıştır. İlk belirtileri 14 Temmuz 1790'da, Federasyon Bayramı'nda görülen "devrimci ibadet" hızla yayılmıştır. Devrimin eli kanlı liderlerinden Robespierre, "devrimci ibadet"e yeni kurallar da getirmiş, bu ibadetin ilkelerini bir rapor halinde belirleyerek adına da "Yüce Varlık İbadeti" demiştir. Paris'teki ünlü Notre Dame Kilisesi kendi deyimleriyle "aklın tapınağı"na dönüştürülmüş, Kilise duvarlarındaki Hıristiyan figürleri sökülmüş ve orta yere "akıl tanrıçası" olarak tanımlanan bir kadın heykeli yerleştirilmiştir. Fransız Devrimi boyunca pek çok din adamı öldürülmüş, dini kurumlar yağmalanmış, tahrip edilmiştir.Fransız Devrimi'yle birlikte Avrupa'nın gündemine giren ve sonra da giderek yayılan bir felsefe vardır: Materyalizm.

Sadece maddenin varlığını kabul eden, canlıların ve insan bilincinin de sadece "hareket halindeki madde"denibaret olduğunu varsayan bu görüş, aslında ilk olarak Eski Yunan'da yaşamış bazı felsefeciler tarafından ortaya atılmıştır.

Komünizmin kökenleri, kanlı Fransız Devrimi'ne kadar uzanır. Fransız Devrimi sırasında "akıl tanrıçası" tasviriyle ifade edilen din düşmanlığı, daha sonra yandaki benzer komünist posterlerde kullanılmıştır.

18. yüzyılda materyalizmi benimseyen ve kitlelere empoze eden iki önemli isim, Fransız Devrimi'nin hazırlayıcılarından Dennis Diderot ve onun yakın dostu Baron d'Holbach'tır. Baron d'Holbach, 1770'de yayınlanan Système de la Nature (Doğanın Sistemi) adlı kitabında "bilimsel" olduğunu iddia ettiği bir takım varsayımlara dayanarak, var olan tek şeyin madde ve enerji olduğunu öne sürmüştür. Fanatik bir ateist olan d'Holbach, ahlak kavramına da karşı çıkmış, insanın elden geldiğince çok zevk elde etmesi ve bunun için her yolu denemesi gerektiğini savunmuştur.

18. yüzyılda bir kaç düşünür tarafından benimsenip savunulan materyalizm, 19. yüzyılda daha da yayılmış ve Fransa ile sınırlı kalmayıp Avrupa'nın diğer ülkelerinde de kök salmaya başlamıştır. 19. yüzyılın başlarında Almanya'da ortaya çıkan iki önemli materyalist düşünür vardır: Ludwig Büchner ve Karl Vogt. Vogt, insan zihninin kaynağını açıklamaya çalışırken "karaciğer nasıl öd sıvısı salgılıyorsa, insan beyni de düşünce salgılar" demiş ve bu saçma benzetmesiyle döneminin materyalistleri tarafından bile onay görmemiştir.

Materyalizm, bu gibi saçma iddialarla ortaya çıkmasına rağmen, dönemin din karşıtı güçleri tarafından benimsenmiş ve Avrupa toplumlarına empoze edilmeye başlanmıştır. Materyalizm aklın ve bilimselliğin temeli gibi sunulmuş, bu aldatıcı propaganda önce Fransa'da, sonra Almanya'da ve giderek tüm Avrupa'da aydınlar arasında hızla yayılmıştır. Bunda, kuşkusuz materyalizmi adeta bir din gibi benimseyen ve 19. yüzyıl Avrupalı aydınları arasında çok yaygın olan masonluk örgütünün rolü de büyüktür.

Antik bir dogma olan materyalizm bu şekilde yayılırken, bir yandan da materyalizmi çeşitli bilim dallarına uyarlama girişimleri olmuştur. Materyalizm;

1. Doğa bilimlerine uyarlanmıştır ki, bunu yapan kişi İngiliz doğa bilimci Charles Darwin'dir.

2. Sosyal bilimlere uyarlanmıştır ki, bunu yapan kişiler de Alman felsefeciler Karl Marx ve Friedrich Engels'tir.

Darwin'in uyarlaması "evrim teorisi", Marx ve Engels'in uyarlaması ise "komünizm" olarak bilinir.

MARX AND DARWIN

Aslında Darwin'in evrim teorisinin, Marx ve Engels'in teorisini de kapsadığını söylemek mümkündür. Çünkü komünizm de bir "evrim teorisi"dir; evrim teorisinin tarihe ve toplumbilimine uyarlanmış halidir. Bu gerçek, 20. yüzyılın başlarında, önde gelen Darwinist ve Marxist düşünürlerden biri olan Anton Pannekoek'in kaleme aldığı Marxism and Darwinism (Marxizm ve Darwinizm) adlı kitapta şöyle özetlenir:

 

Marxizm'in ve aynı zamanda Darwinizm'in bilimsel önemi, her ikisinin de evrim teorisini takip etmesidir. Birisi bunu organik dünyanın alanı içinde, canlılar üzerinde yapmış, diğeriyse toplum alanı içinde gerçekleştirmiştir... Hem Darwin'in hem de Marx'ın öğretileri, yani doğabilimleri alanında ve insan toplumları alanında gelişen bu iki öğreti, evrim teorisini pozitif bir bilime dönüştürmüştür. Bunu yapmakla, evrim teorisini, sosyal ve biyolojik gelişimin temel kavranışı olarak kitlelere kabul ettirmişlerdir.

Engels (sağda), Darwin ile Marx'ı (solda) komünist teori açısından eşdeğer görmüştür. Engels'e göre Marx materyalizmi sosyal bilimlere, Darwin ise biyolojiye uygulamıştır.

Darwinizm ile Marxizm arasında iki temel konuda da tam bir uyum vardır:

1. Darwinizm, tüm varlıkların "hareket halindeki madde"den oluştuğunu, bu maddenin Allah tarafından yaratılmadığını ve düzenlenmediğini, dolayısıyla tüm canlıların tesadüflerle var olduğunu, insanın da diğer hayvanlardan evrimleşmiş bir havyan türü olduğunu ileri sürmüştür. Hiçbir bilimsel delile dayanmayan ve yanlışlığı sonraki yıllarda bilimsel bulgularla ortaya konan bu iddialar, sadece maddenin varlığına inanan ve tüm insanlık tarihini maddi faktörlerle açıklamaya çalışan Marx ve Engels'in görüşleriyle tam bir uyum içindedir.

2. Darwinizm, canlılar dünyasında gelişmeyi sağlayan itici gücün "çatışma" olduğunu ileri sürmüştür. Darwin'in teorisinin en temel varsayımı, doğal kaynakların canlılar için yetersiz olduğu, dolayısıyla daimi bir "yaşam mücadelesi" yaşandığı, bu mücadelenin de evrimleştirici bir güç oluşturduğu şeklindedir. Marx ve Engels'in benimsedikleri "diyalektik" yöntem ise bunun aynısıdır. Diyalektiğe göre evrendeki gelişmenin tek itici gücü zıtlar arasındaki çatışmadır. İnsanlık tarihi de çatışma sayesinde gelişmiş, insan bu çatışma sayesinde ilerlemiştir.

Marx-Engels ikilisi ile Darwin'in teorileri incelendiğinde, sanki tek bir merkezden çıkmışçasına büyük bir uyum içinde oldukları görülür. Darwin materyalist felsefeyi doğaya, Marx-Engels ise tarihe uyarlamıştır.

.

.

.

 

 

Evet alın size kaynak alın size bilgi ...

Hepsi ortada...

Şimdi ne yapmak istiyorsanız onu yapın.

Sizi kendi halinize burakıyorum...

Tarih: Düzenleyen: Admin
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

aynen dediğim gibi bir düşünceye ***** ***** kinini ***** için. merak eden insna ayaklarındasın teşhisim doğruymuş. birde HY tarzı yazarların zırvalarıyla burada kaynak gösterme. göstereceğin kaynak o düşünürlerin senin idda ettiğin şeyleri söyleyip söylemediğidir.

 

gösterirsin işte adam şu eserinde bak benim iddia ettiğimi söylüyor diye. yok gösteremiyorsan. kimse senin o ***** iddialarına itibar edecek kadar ****** değildir burada . ön bilgi sana

Tarih: Düzenleyen: Admin
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sizi ben ve benim düşüncelerim hakkında seviyeli şeyler yazmanız konusunda uyarmıştım..İyi siz bildiğinizi okumaya devam edin..

Türkiye'nin sizin gibi insanlara ihtiyacı yok kardeşim.Siz anca hayıflanırsınız öyle köşelerde.Saçma sapan şeyleri savunur milletin kafasını karıştırmak için çabalar durursunuz.

Sizde biliyorsunuz aslında gerçekleri ama işte işinize gelmiyor ...Amaç kafaları karıştırmak..

**********************************

**********************************

Tarih: Düzenleyen: Admin
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...
  • 3 ay sonra...

Sen ne sanıyorsun kendini?Sözlerine dikkat et ve yazacaklarını ona göre yaz..Benim ahkam kestiğim falanda yok tamam mı?Her kimsen o saçma düşüncelerinle çok şey bildiğini sandığın bu konuda aslında hiçbirşey bilmiyorsun.Şekilli *****..Eğer öyle olmasaydın bana darwin gibi birinin düşüncelerini savunup senin hakkında böyle düşünmemi sağlamazdın...Herşey tesadüfmüşş.He !Onu sadece rejim biçimiyle ele elma alma.Onun düşüncesinin köküne in şekilli **** tamam mı?

Aşağıdakileri iyice oku okuda anla bazı şeyleri.O çok iyi bildiğin şeyleri süzgeçten geçir tekrar..

Birde benim ve yazılarım hakkında yorum yaparken seviyeli ol...

 

KOMÜNİZMİN DOĞUŞU

 

MATERYALİZMİN "TESADÜF" TARİKATININ KURBANLARI: DARWIN, TROTSKY, ENGELS VE MARX

Komünizmin doğuşunu anlamak için, mutlaka 18. ve 19. yüzyıl Avrupası'nın kültürüne bir göz atmak gerekir. Avrupa kıtası, MS 2. yüzyıldan itibaren aşama aşama Hıristiyanlığı kabul etmiş ve bu Hıristiyan kültür "Aydınlanma Çağı" denen döneme kadar da bu kıtaya hakim olmuştur. 18. yüzyılda yaygınlık kazanan Aydınlanma hareketi, bir takım Avrupalı düşünür ve sanatçıların Eski Yunan ve Roma'nın putperest kültüründen etkilenerek dine karşı çıkmalarıyla başlamıştır. Aydınlanma hareketinin en büyük siyasi sonucu ise, aynı zamanda "din aleyhtarı devrim" olan Fransız Devrimi'dir.

Fransız Devrimi'nin altyapısı, Voltaire, Diderot, Montesquev gibi din aleyhtarı düşünürlerin telkinleri ile oluşmuştur. Devrim sırasında ise Aydınlanma hareketinin din aleyhtarı ve pagan (putperest) eğilimleri açıklık kazanmıştır. Devrime öncülük eden Jakobenlerin yoğun propagandası sonucunda yaygın bir "dinden çıkma" hareketi gelişmiş, dahası yeni bir pagan din oluşturulmaya çalışılmıştır. İlk belirtileri 14 Temmuz 1790'da, Federasyon Bayramı'nda görülen "devrimci ibadet" hızla yayılmıştır. Devrimin eli kanlı liderlerinden Robespierre, "devrimci ibadet"e yeni kurallar da getirmiş, bu ibadetin ilkelerini bir rapor halinde belirleyerek adına da "Yüce Varlık İbadeti" demiştir. Paris'teki ünlü Notre Dame Kilisesi kendi deyimleriyle "aklın tapınağı"na dönüştürülmüş, Kilise duvarlarındaki Hıristiyan figürleri sökülmüş ve orta yere "akıl tanrıçası" olarak tanımlanan bir kadın heykeli yerleştirilmiştir. Fransız Devrimi boyunca pek çok din adamı öldürülmüş, dini kurumlar yağmalanmış, tahrip edilmiştir.Fransız Devrimi'yle birlikte Avrupa'nın gündemine giren ve sonra da giderek yayılan bir felsefe vardır: Materyalizm.

Sadece maddenin varlığını kabul eden, canlıların ve insan bilincinin de sadece "hareket halindeki madde"denibaret olduğunu varsayan bu görüş, aslında ilk olarak Eski Yunan'da yaşamış bazı felsefeciler tarafından ortaya atılmıştır.

Komünizmin kökenleri, kanlı Fransız Devrimi'ne kadar uzanır. Fransız Devrimi sırasında "akıl tanrıçası" tasviriyle ifade edilen din düşmanlığı, daha sonra yandaki benzer komünist posterlerde kullanılmıştır.

18. yüzyılda materyalizmi benimseyen ve kitlelere empoze eden iki önemli isim, Fransız Devrimi'nin hazırlayıcılarından Dennis Diderot ve onun yakın dostu Baron d'Holbach'tır. Baron d'Holbach, 1770'de yayınlanan Système de la Nature (Doğanın Sistemi) adlı kitabında "bilimsel" olduğunu iddia ettiği bir takım varsayımlara dayanarak, var olan tek şeyin madde ve enerji olduğunu öne sürmüştür. Fanatik bir ateist olan d'Holbach, ahlak kavramına da karşı çıkmış, insanın elden geldiğince çok zevk elde etmesi ve bunun için her yolu denemesi gerektiğini savunmuştur.

18. yüzyılda bir kaç düşünür tarafından benimsenip savunulan materyalizm, 19. yüzyılda daha da yayılmış ve Fransa ile sınırlı kalmayıp Avrupa'nın diğer ülkelerinde de kök salmaya başlamıştır. 19. yüzyılın başlarında Almanya'da ortaya çıkan iki önemli materyalist düşünür vardır: Ludwig Büchner ve Karl Vogt. Vogt, insan zihninin kaynağını açıklamaya çalışırken "karaciğer nasıl öd sıvısı salgılıyorsa, insan beyni de düşünce salgılar" demiş ve bu saçma benzetmesiyle döneminin materyalistleri tarafından bile onay görmemiştir.

Materyalizm, bu gibi saçma iddialarla ortaya çıkmasına rağmen, dönemin din karşıtı güçleri tarafından benimsenmiş ve Avrupa toplumlarına empoze edilmeye başlanmıştır. Materyalizm aklın ve bilimselliğin temeli gibi sunulmuş, bu aldatıcı propaganda önce Fransa'da, sonra Almanya'da ve giderek tüm Avrupa'da aydınlar arasında hızla yayılmıştır. Bunda, kuşkusuz materyalizmi adeta bir din gibi benimseyen ve 19. yüzyıl Avrupalı aydınları arasında çok yaygın olan masonluk örgütünün rolü de büyüktür.

Antik bir dogma olan materyalizm bu şekilde yayılırken, bir yandan da materyalizmi çeşitli bilim dallarına uyarlama girişimleri olmuştur. Materyalizm;

1. Doğa bilimlerine uyarlanmıştır ki, bunu yapan kişi İngiliz doğa bilimci Charles Darwin'dir.

2. Sosyal bilimlere uyarlanmıştır ki, bunu yapan kişiler de Alman felsefeciler Karl Marx ve Friedrich Engels'tir.

Darwin'in uyarlaması "evrim teorisi", Marx ve Engels'in uyarlaması ise "komünizm" olarak bilinir.

MARX AND DARWIN

Aslında Darwin'in evrim teorisinin, Marx ve Engels'in teorisini de kapsadığını söylemek mümkündür. Çünkü komünizm de bir "evrim teorisi"dir; evrim teorisinin tarihe ve toplumbilimine uyarlanmış halidir. Bu gerçek, 20. yüzyılın başlarında, önde gelen Darwinist ve Marxist düşünürlerden biri olan Anton Pannekoek'in kaleme aldığı Marxism and Darwinism (Marxizm ve Darwinizm) adlı kitapta şöyle özetlenir:

 

Marxizm'in ve aynı zamanda Darwinizm'in bilimsel önemi, her ikisinin de evrim teorisini takip etmesidir. Birisi bunu organik dünyanın alanı içinde, canlılar üzerinde yapmış, diğeriyse toplum alanı içinde gerçekleştirmiştir... Hem Darwin'in hem de Marx'ın öğretileri, yani doğabilimleri alanında ve insan toplumları alanında gelişen bu iki öğreti, evrim teorisini pozitif bir bilime dönüştürmüştür. Bunu yapmakla, evrim teorisini, sosyal ve biyolojik gelişimin temel kavranışı olarak kitlelere kabul ettirmişlerdir.

Engels (sağda), Darwin ile Marx'ı (solda) komünist teori açısından eşdeğer görmüştür. Engels'e göre Marx materyalizmi sosyal bilimlere, Darwin ise biyolojiye uygulamıştır.

Darwinizm ile Marxizm arasında iki temel konuda da tam bir uyum vardır:

1. Darwinizm, tüm varlıkların "hareket halindeki madde"den oluştuğunu, bu maddenin Allah tarafından yaratılmadığını ve düzenlenmediğini, dolayısıyla tüm canlıların tesadüflerle var olduğunu, insanın da diğer hayvanlardan evrimleşmiş bir havyan türü olduğunu ileri sürmüştür. Hiçbir bilimsel delile dayanmayan ve yanlışlığı sonraki yıllarda bilimsel bulgularla ortaya konan bu iddialar, sadece maddenin varlığına inanan ve tüm insanlık tarihini maddi faktörlerle açıklamaya çalışan Marx ve Engels'in görüşleriyle tam bir uyum içindedir.

2. Darwinizm, canlılar dünyasında gelişmeyi sağlayan itici gücün "çatışma" olduğunu ileri sürmüştür. Darwin'in teorisinin en temel varsayımı, doğal kaynakların canlılar için yetersiz olduğu, dolayısıyla daimi bir "yaşam mücadelesi" yaşandığı, bu mücadelenin de evrimleştirici bir güç oluşturduğu şeklindedir. Marx ve Engels'in benimsedikleri "diyalektik" yöntem ise bunun aynısıdır. Diyalektiğe göre evrendeki gelişmenin tek itici gücü zıtlar arasındaki çatışmadır. İnsanlık tarihi de çatışma sayesinde gelişmiş, insan bu çatışma sayesinde ilerlemiştir.

Marx-Engels ikilisi ile Darwin'in teorileri incelendiğinde, sanki tek bir merkezden çıkmışçasına büyük bir uyum içinde oldukları görülür. Darwin materyalist felsefeyi doğaya, Marx-Engels ise tarihe uyarlamıştır.

.

.

.

Evet alın size kaynak alın size bilgi ...

Hepsi ortada...

Şimdi ne yapmak istiyorsanız onu yapın.

Sizi kendi halinize burakıyorum...

 

 

ben bu konu da cyranoya kesinlikle katılıyorum. birincisi alıntı yaptığın zaman, kaynağı nerden aldığını belirtmek zorundasın. ve birtek kaynak okuyup o kaynağa delice bağlanmamalısın. zaten okudukça ve daha çok düşündükçe asi saldırganlığından kurtulabilip doğruyu bulmak için o nefret ettiğin, tü kaka dediğin insanlar gibi belki günün birinde insanlığın gelişimi için bir tez ortaya sunabilirsin. darwinin, marxın öne sürdüğü tezler yıllar süren araştırmaların ve gerçekten düşünebilmenin sonucu ortya çıkmıştır. ve günümüzdede darwinin tezi bir bilim olmuştur. şimdi buna karşılık senin alıntı yaptığın yazarın ne sölerse sölesin, aklını çalıştırabilen ve objektif olabilen her insan için fasarya olacaktır.

 

 

komunizm sadece bir katkı olabilir, bir duygu olabilir ama yönetim biçimi asla:)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ve günümüzdede darwinin tezi bir bilim olmuştur. şimdi buna karşılık senin alıntı yaptığın yazarın ne sölerse sölesin, aklını çalıştırabilen ve objektif olabilen her insan için fasarya olacaktır.

 

darwin tezinin bilim olduğunu savunmak ne kadar masumane bir kişiliğin görüşüdür!!!!!

 

Darwin tezinin tek amacı yaratılışı yok etmektir. Böylece din ve inanç kavramlarınıda yok edecektir. Allah' ı inkar etmenin getirdiği bir saplantıdır. Bilimin arkasına sığınıpta bilimsel olarak açıklanamayan hiçbir görüş bilim tezi olarak kabul edilemez....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

HSNKLC kardeş;

 

komünizmi yeni anlamaya başlamış biri olarak bunları söylemen hem doğru hemde yanlış... doğruluğu tam olarak incelemediğin için yanlış saptamalarda bulanabilme ihtimalinin yüksekliğinden, yanlışlığı tam olarak bilmediğin birşeyi bu şekilde aşşağılaman ve küçümsemen ve kulaktan dolma bilgilerle hareket etmenden...

 

bir insan niye komünist olur?

 

ezilen insanlara tahammülsüzlüğünden, haksızlıklara dayanamayışından, eşitlik isteyişinden komünist olur en genel tabiriyle.......

 

şimdi biz ezilenleri görüp mutlumu oluyoruz diyebilirsin...bunun cevabı evet mutlu oluyoruzsa sende, bu düzeni savunuyor olman çok normal eğer hayırsa bu ezilmişliğin önüne geçecek bir sistemi küçümseyerek hareket ediyor olman, bu sistemi anlamaya değilde eleştirmeye yönelik araştırıyor olman yine bu düzeni savunuyor oluşunun yeterli ama geçersiz bir göstergesi....

 

komünist ülkelerde yaşayanların içlerinde elbette komünizmi istemeyenlerde vardır, olacaktır...ama rusyadan, kazakistandan ve bulgaritandan gelenler oradaki sistemin düzgünlüğünden bahsediyorlar ve (bir dönem hariç) hiçbir döneminden şikayetçi değiller...

 

insanların eşitlik içinde yaşamasını istiyor olmak nezamandan beri saçmalık? dünya kurulduğundan beri...hep birileri ezilmek zorunda, hep birileri zayıfları yutmak zorunda.niye yutulanlara göz yumuyorsun? niye yutulmayı seçiyorsun? kişiliğinle ilgili bir durummu? düşünmek hiçbirşey kazandırmaz tezin çok yanlış.düşünülmeden kazanılmış şeyler toplumsal değil bireyseldir, bu bireysellik sadece üsttekiler için geçerlidir...ezmeye yöneliktir...bu bağlamda üsttikiler içindeysen durumundan şikayet etmemen doğal, ezilenlere üzülmüyorsanda şikayet etmemen doğal...amaaaaaa

 

eğer insanların acı çekmelerine, haksızlığa uğramalarına, yolsuzluklara, çetelere, TERÖR ÖRGÜTLERİNE KARŞIYSAN, ezilmelerine karşıysan komünizmi iyice öğren, yada bunların önüne geçecek başka bir yol bul yoldaş olalım!!!!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

hearten;

 

mülkiyetin ortak kullanılması tabirindeki anlam, özel eşyanın özel malın olmamasıdır. herşey devlete aittir, devlet halka eşit biçimde dağıtır...herkese ev herkese araba herkese iş olarak düşünebilirsin.

 

bazı beyin hastaları bu mülkiyetin ortak kullanılmasından kadınlarında mülk olduğunu düşünüp saçmalayabilir, onları kendi hallerine bırakıyoruz bu en doğrusu oluyor, karalama girişiminden başka birşey değildir bu..

 

neyse

umarım sen cevabını net olarak alabilmişsindir.......

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

hearten;

 

mülkiyetin ortak kullanılması tabirindeki anlam, özel eşyanın özel malın olmamasıdır. herşey devlete aittir, devlet halka eşit biçimde dağıtır...herkese ev herkese araba herkese iş olarak düşünebilirsin.

 

bazı beyin hastaları bu mülkiyetin ortak kullanılmasından kadınlarında mülk olduğunu düşünüp saçmalayabilir, onları kendi hallerine bırakıyoruz bu en doğrusu oluyor, karalama girişiminden başka birşey değildir bu..

 

neyse

umarım sen cevabını net olarak alabilmişsindir.......

 

 

Peki herkes eşit ücretle eşit işlerde de çalışabilecek mi?

 

Benim kazandığım para ne olacak? istersem araba yada ev alamayacakmıyım?

 

kusurabakmayın anlamadım... :unsure:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

darwin tezinin bilim olduğunu savunmak ne kadar masumane bir kişiliğin görüşüdür!!!!!

 

Darwin tezinin tek amacı yaratılışı yok etmektir. Böylece din ve inanç kavramlarınıda yok edecektir. Allah' ı inkar etmenin getirdiği bir saplantıdır. Bilimin arkasına sığınıpta bilimsel olarak açıklanamayan hiçbir görüş bilim tezi olarak kabul edilemez....

 

demek darwin dünyayı mahvetmek için börtü böcekle uğraştı çocukluğundan beri!

yapmayın gözünüzü seviyim. dünyaya yararı dokunan insanlara, o insanları anlamadan, okumadan sövüp sayacaksın, o aklının nedenselliğini reddedeceksin. sonrada karşıt görüşlere saf olduklarını ima etmeye çalışacaksın.

sen benim sana sölemeye çalıştığımı anlamak istemezsin. bu kesin gibi görünüyor. bu durumda tartışmanın amacı ve anlamı kalmıyor. ben inançsız biri değilim ama etrafımada kesinlikle duyarsız kalamam ve sabit fikirli olamam. (kendi görüşünü daha iyi savunabilmen için tartıştığın kişinin konusunu ii bilmen gerekir. yorumsuz kitapları okumanı tavsiye ederim. korkma! inancın sağlamsa ve gerçekse zaten değişmez!)

daha evvel yazmamıştım bilimin adı GENETİK.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

mülkiyetin ortak kullanılmasının ne anlama geldiğini komünizmi iyi bilen bir arkadaş anlatabilirmi ?

 

 

Peki mesela adamın biri boğaz kenarında ev istiyor ona nasıl muamele yapılıyor ?Yani devlet yurtdaşlarına neye göre ev,araba veriyor?Yani tüm evlerin eşit olduğunu düşünemeyiz değil mi?Konumları farklı olacaktır..Biri boğaz manzaralıyken diğeri bodrum katında olabilir değil mi?Peki kim nerede oturacak nasıl ve neye göre belirleniyor?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

ben komünizmin anlamını bilmiyorum ama yakında öğrenmeye çalışacağım zamanı geliyor ve herhangi bir siyasi görüşüm yoktur eşitlik benim için en önemli olgudur bu anlamda belkide komünistimdir ama haberim yoktur çokta umurumda değil kimin safında olduğum ama fırsat eşitliğini savunurum eğer elinizde iki ev var ve biri boğaz kıyısında biri bodrum katında ise bir kura çekersiniz ve taraflarında itiraz edemeyeceği bir şekilde paylaştırırsınız.şöyle bir zeka sorusu duymuştum bir ara -bir babanın bir taralsı var ama iki tarafı farklı verime sahip bir tarafı verimli bir tarafı kurak baba ölüyor ve çocuklar arsayı paylaşamıyor bu arsayı öyle bir paylaştıracaksınızki ikiside itiraz edemesin(ama burda tarlanın yarısı kurak yarısı verimli derken düzenli bir bölümden bahsedilmemeiş o yüzden tarlayı kurak ve verimli kısımları ayıran çizgiye dik bir şekilde geçecek bir sınırla ikiye bölemezsiniz farklı noktalarda ve düzensiz biçimde ayrıldığını düşünün mesele tarlanın şekliyle alakalı değil yani) ve cevapta şudur ki çocuklardan birine tarlayı ikiye bölme diğerine ise istediği parçayı seçme şansı verilir bölen kişi seçimi kendi yapmayacağı için adaletli bölecek böylece seçende kendini kayıramayacaktır-.buda eşitliğin insanların kendileri tarafından nasıl mecburen sağlandığına örnek olabilirmi acaba?? birde şunu eklemek isterim deniz kenarına ev yapmazsınız bütün evler bir katlı ve müstakil olur birbirine benzer özelliklerde yerlere yapılır (dersenizki insanın yaşam standartları noolacak neden birileride boğazda yaşama lüksüne sahip olmasın burdada eşitliğin önemi çıkar bence ortaya bazıları iyi bazıları kötü yaşayacaksa ve bunun alternatifi herkesin kötü yaşamasıysa ben ikinci kısmı tercih ederim eğer şartlar herkesi iyi yaşatmaya yetmiyorsa herkes toplumda herkesin aynı seviyede tutulabildiği en iyi şartlarda yaşamalı,bu kendimde dahil olmak üzere çoğu kişi tarafından kabul edilmesi zor bir denklemdir kimse elindekini başkasına dağıtmak istemez bu konuda ken loach ın ülke ve özgürlük isimli filminde çok iyi işlenmektedir izlemeniz yararınıza olacaktır düşüncesindeyim)ve kura yöntemi ile dağıtılır bu durumda her şey eşite yakın olacaktır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 ay sonra...

Ben bu yazı yazanlara İNANAMIYORUM.Hiçbirşey okumamış insanlar, dünyayı titreten emperyal çıkarcı ülkelerin korkulu rüyası olan bir ideolojiyi bu kadar nasıl aşşagılar?

Mülkiyet kavramını sevdalara kadar indirgemek ne demek?

Sizi sevmeyen bir kadını nerede zaptedebilirsiniz ki kalkıp bu ideolojıde bunlarda serbest diyebilme cüretini gösterebiliyorsunuz.

Yıllardır alevi kişiler için mum söndü zırvalığını yutturan leblebi kafalar,hiç araştırdı mı ki bu olayın bulgarıstan dolaylarındaki isevi tarikat olan bogonillere ait olduğunu?

Temelinde olan düşünce biçiminin "aslında dünyadaki herşey seytanın hükümranlığındadır.Yalancı dünyadaki herşey seytana yarar.Tüm dogru gibi görünen herşeye itiraz seytana başkaldırıdır"olduğudur.

Komünizm diye birşey zaten mümkün değildir.Bu yüksek bir ütopyadır.Öyle bir-iki yüzyılda filanda pek oluşmaz.Zannımca 2000 yılda bile oluşmaz.Zira insanı matematikselleştiremezsiniz.Genetik olarak üretebilirseniz belki diyeceğim ama bu zaten mümkün değildir.Onun adı olsa olsa mutant olur.

İki kelime ile bir yaşam anlatılamaz.Lütfen düzeyli fikir teatileri bizleri çok daha birbirimize yakınlaştıracaktır.

Bu tip jargonlarla sadece kutuplaşırız ki bunun ne bu güzel cografyaya faydası olur nede bizlere

:excl:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Komünist arkadaşlar özel mülkiyet konusunda bilgizlerinizi rica ediyoruz...

 

bir galiyevci olsamda, ben cevap vereyim.

 

komunizm bir dünya sistemidir.

 

ancak senin kastettiğin yani bu güne kadar uygulanmış olan sosyalizmdir.

 

Özel mülkiyet konusu. sosyalist rejimlerde üretim araçlarında kimsenin öze mülkiyeti olamaz. Sadece devlet üretim araçlarında özel mülkiyet sahibi olabilir.

 

Bir ürün ancak o toplumdaki herkes tarafından alınabilecekse üretilir. Tabiki herkesin evi ve arabası olur, bu değildir yasak olan. Yasak olan şey devlet harici şahısların ya da kurumların. üretim araçlarına sahip olması ve başkalarını yanında çalıştırmasıdır.

 

Bir çok kişi ahkam kessede daha kendi tarihinde ki bir sosyalist uygulamayı bilmez. Osmanlıda devlet haricinde hiç kimse ve kurum Toprak sahibi olamazdı. Toprak o devrin üretim aracıydı. ve Toprak sadece osmanlı devletinin mülküydü.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Arkadaşlar bu konuyu ben açtım ve ilgililere bir soru yönelttim ama hâlâ cevap gelmedi.

 

 

Mesela adamın biri boğaz kenarında ev istiyor.Ona nasıl muamele yapılıyor ?Yani devlet yurtdaşlarına neye göre ev,araba veriyor?Tüm evlerin eşit olduğunu düşünemeyiz değil mi?Konumları farklı olacaktır..Biri boğaz manzaralıyken diğeri bodrum katında olabilir değil mi?Peki kim nerede oturacak nasıl ve neye göre belirleniyor?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 5 hafta sonra...

özel mülkiyet üretim arçlarınım ve üretimden elde edilecek tüm karların özel kişi ve şahıslara ait olması anlamına gelir. kapitalizmin temel taşlarından birisidir.yani özel mülkiyet olmadan kapitalizmin varolması imkansız

 

millet konuyu saptırıp illkai kominizmi suçlamaya çalışıyosunuz ama birazda objektif önyargısız ılımlı ve medenice yaklaşırsanız herkes birbirini en iyi şekilde anlar gerginliğede gerek kalmaz cyrano arkadaşımın sinirlenmeside bundandır

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Hiçbir ulus komünizm rejiminden memnun değil..Bu rejimle yönetilende yönetilmeyende.. [/size]

Hangi ulus komünist bir rejimle yönetilmiş...?

 

Ben komünizmin tam anlamıyla uygulandığı bir toplum modelini hiç duymadım...

 

Bu bir...

 

İkincisi hangi ulus Kapitalist rejimin uygulamalarından ve ortaya çıkan sonuçlarından memnun?..

 

Sorular iyi güzelde konu hakkında yetersiz, kulaktan dolma bilgi ve probagandalar sonucu yapılan ön kabuller,

 

uygulanamamış bir şeyden memnun olma yada olmama sonucunu doğurabiliyor...

 

Bu da trajikomik bir noktaya getiriyor hepimizi...

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.