Φ bahar35040 Gönderi tarihi: 6 Haziran , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 6 Haziran , 2007 İlgili zat yüksek zekasının beraberinde getirdiği ego tatminsizliğini açıkça vurgulamış bir şahsiyettir. Düşünmeyen, farklılığını göstermeyen insanları yine insan sınıfında görürken, kendi ile özdeşleştirdiği, zeki ve düşünce aktivitesi yüksek olan, varlığını korumak için kimseye muhtaç olmayan gerekirse bu uğurda yok etmeyi göze alan bireyleri ise üst insan sınıfına dahil eden düşünürün biridir. Güce sahip olanlar, üst insan sınıfına ulaşabilir. Kimileri tarafından öngörülerinin gerçekleştiği kabul edilmiştir. Halbuki gerçekleşenlere yön veren, öngörüleri ve düşünceleri olduğu için olaylar şekillenmiştir. Karşı cinsle sağlıklı bir duygusal ilişki kuramadığı için, ona göre önyargıları gereği kadınların üst insan sınıflamasında yeri yoktur. Zamanında ve bu zamanda kendisinin (tam anlamıyla ya da tamamiyle) anlaşılamadığı iddia edilsede, hayat hikayesi ve yazıları düşüncelerini ve düşünce sistematiğini belli etmektedir. İnsanı huzura, daha rahat olacağı bir yaşama ulaştırmayı kendi kendine görev bellemiş bu kişilik. İnsanları bireyselliğe itip ‘güç’lendirerek huzura ulaştırmaya çalışıyor. Bunun için önerdiği yöntem: İnsanı toplumsal ahlaktan arındırmak ve bütün eylemlerini içinden geçene göre (bahsettiği içgüdü) yaparak iç huzurunu sağlamaktır. Kişi toplumsal ahlak kurallarına göre yapmaması gereken eylemleri görmezden gelip, eğer istiyorsa yaparak rahatlayacak ve mutlu olacaktır. Kişi eylemlerini gerçekleştirmek için düşünmemelidir, herhangi bir şeye (töreye, ahlak kurallarına) bağımlı olmadan karar vermelidir. İnsan kendisini sıkıntıya sokmadan içgüdüsü onu neye yönlendiriyorsa o yöne gitmelidir. Böylece ruhen (ruh-u kabul etmese de) ve özellikle psikolojik olarak sağlıklı bir birey olacaktır. İnsan duygusal davranmamalıdır. Kararlarını aklının ve özellikle sezgilerinin (bahsettiği içgüdü) sesine kulak vermelidir. Sadece bu davranış ona doğruyu ve gerçeği gösterecektir. Güçlü insan iradesi olan insandır. Her ortamda ayakta kalabilen insandır. Böyle biri dayanaksız yalnız yaşayabilir, hayatta kalabilir. Tek başına mutlu olabilir. Nietzsche, toplumdan kendini soyutlamış, kopuk bir insandır. Sağlığının kötü olması dışında Lou von Salome ile evlenememiş olmak onu daha da içine kapanık ve saldırgan bir hale getirmiştir. Büyük ihtimalle bu evliliğe karşı çıkan kızkardeşi yüzünden de (tabii bunlar dışındaki kadınlardan yediği başka psikolojik darbeler yoksa) kadınlara karşı belirgin bir kin beslemektedir. Onun düşüncesi insanı kurtarmaktır. Toplumun bahsini bile etmez. Zaten kurtulmuş bireylerin oluşturacağı toplum da üst seviyededir. Bu fikirlere göre insanlığı kurtarmanın yolu, bireyi kurtarmakla ve Allah’ı yok sayarak gerek evrensel gerekse toplumsal ahlakı, töreleri ortadan kaldırmakla sağlanabileceğini düşünerek başınabuyruk ‘anarşist’ bir tavrı anımsatıyor. Ancak, Nietzsche Hıristiyanlıkla anarşizmi (hatta sosyalizmi) aynı kefeye koyar ve yerer. İnsanları eşit gören toplumsal yapıların tümüne karşı çıkar. Bir Tespit – MEGALOMANİ Megalomani ya da büyüklük hezeyanı, kişinin kendisine gerçekle uyuşmayan üstün nitelikler yakıştırmasıdır. Derin bir ruhsal sorunun belirtisidir. Büyüklük hezeyanları kişinin, yetenekleri, nitelikleri ve yaşantısı hakkındaki mantıksız inançlara dayanır. Megalomani, kendini önemseme duygusunun gerçekliğe dayanıp abartılı bir biçim alan, aşırı bir özgüven değildir. Nedenleri Megalomani, üç ayrı biçimde ortaya çıkar: Birincisi, genellikle huzursuzluk, gevezelik, sinirlilik belirtilerinin eşlik ettiği, büyüklük inancı ve davranışlarıyla bir mani olarak belirir. İkinci tipte şizofreni belirtileri görülür: Hezeyanlar o ölçüde manik yapıda değildir. Kişi olağandışı niteliklere, güç ve zenginliğe sahip olması doğalmış gibi davranır. Bu tip megalomanide çoğu zaman başkalarının kötülükleriyle karşı karşıya kalındığı konusunda da hezeyanlar görülür. Üçüncü tipte megalomani, ilerlemiş frengi enfeksiyonu sonucu oluşan beyin hasarından kaynaklanır (Nietzsche’nin durumu, zira kendisi frengi hastalığına yakalanmıştır.). Ne yazık ki, frenginin ilk belirtileri kimi zaman gözden kaçabilir ve başlangıç belirtilerinin hızla yok olmasına karşılık mikroorganizma etkinliğini sürdürür. Beyne yayılan enfeksiyon yargılama ve dikkati yoğunlaştırma yeteneklerini bozar, depresyona, megalomaniye ve başka türde hezeyanlara yol açar. Belirtiler Megalomanide, gerçeklikle kesinlikle ilgisi olmayan hezeyanlar söz konusudur. Sözgelimi, dar gelirli bir megaloman dünyanın en zengin adamıymış gibi davranabilir, tanıştığı herkese büyük miktarlarda çekler yazabilir. Ya da Tanrı’yı öldürüp kendini üst insan ilan edebilir. Tedavi Mani ve şizofreniyle birlikte görüldüğünde, ilaç ve psikoterapiyle denetim altına alınır. Tam iyileşme garantisi yoksa da belli bir düzelme sağlanır. Nedeni frengi enfeksiyonu ise, genellikle penisilinle yapılan acil tedaviye başlanması zorunludur. Tedavi sonrası tam iyileşme ya da en azından kalıcı bir düzelme elde edilir. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ figgaro Gönderi tarihi: 7 Haziran , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 7 Haziran , 2007 "Pazar yerinden ve şandan uzakta yer alır büyük olan her şey. Hep pazar yerinden ve şandan uzakta barınmıştır yeni değerler yaratan. Yalnızlığına kaç dostum: görüyorum ki her yerini ağılı sinekler sokmuş. Sert ve sağlam bir havanın estiği yere kaç! Yalnızlığına kaç! Sen küçük ve acınacak kişilere pek yakın yaşadın. Onların göze görünmez öclerinden kaç! Onlar sana karşı öcden başka bir şey değildirler. Artık el kaldırma onlara! Sayısızdır onlar, hem senin yazgın sinek kovmak değildir ki... " ---Nietzsche.. --ilginç ...kızmaya başlıyom ha nietzsche.. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ bahar35040 Gönderi tarihi: 7 Haziran , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 7 Haziran , 2007 “Bundan sonraki yıllarda yapacağım iş iyiden iyiye belirlenmişti. Olumlayıcı kesimini bitirmiştim işimin. Sözle, eylemle hayır diyen bölümüne gelmişti sıra. Bunlar da şimdiye değin sürüp gelen değerlerin yenilenmesi, büyük savaş, son karar gününün belirlenmesiydi. Bu arada, bir de yavaş yavaş çevreme bakıyor, kendime yakın gördüklerimi, güçlerine dayanarak bu yok etme işinde bana yardımı dokunabilecekleri arıyordum. İşte o günden beri, yazılarımın her biri bir oltadır: Kim bilir belki de olta atmakta herkesten ustayımdır?... Oltama hiç bir şey takılmamışsa suç benim değil artık. Balık yokmuş.” Nietzsche Belkide varmış Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ figgaro Gönderi tarihi: 7 Haziran , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 7 Haziran , 2007 bu dahil, tüm genellemeler asılsızdır....nietszche --- Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2007 innocent, boş ver niçe'yi bence ya, çok zeki bir adamdı. Dünyayı zekasıyla tek başına değiştireceğine inandı. Öyle zekice sözler edecekti ki insanlar onun büyüsüne kapılıp doğruyu keşfedeceklerdi. Olmadı... Çünkü dünya ve insanlar böyle değillerdir. Niçe bunalıma girdi ve bir çok konuda saçmaladı. Ben kendisinin akli dengesinin yerinde olduğunu sanmıyorum. Dünya bazen içinde barınanlara haketmedikleri öyle acımasız şeyleri reva görür ki, adalet bu işin neresinde diye isyan edersin. Bir şeyin birinden gramını sakın, birinin üzerine püskürt! Dünya böyledir... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2007 Ne diyecek sevgili innocent, bizi, benliğimizi, toplumumuzu, her şeyimizi korkunun yönettiğini anlatmış. Çok zeki bir adamdı, bu dünya her zeki gibi ona da yazık etti. Dizeleri okur okumaz ilk aklıma gelen nedense Stalin oldu. Bir de Yeşil Yol filmindeki korkak ve merhametsiz gardiyan... "Anladın sen onu" desem umarım basit kaçmaz ve beni hoş görürsün, sonsuz saygılar... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir demirefe Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 30 Ağustos , 2007 Bu 30 Ağustos gününde şunu eklemeden edemeyeceğim: Atatürk de deha derecesinde zeki bir insandı. Fakat o, dehasına kıyılmasına, harcanılmasına izin vermeyecek değin dirayetli, geri adım atmayacak kadar cesur ve acımayacak kadar kararlı, hayal ettiklerini gerçekleştirmekten asla vaz geçmeyecek ve yılmayacak kadar azimliydi. O tüm bu özellikleriyle sağlam kişiliğin, sarsılmaz karekterin bir heykeli gibiydi. Pek az dahiye düşündüklerini gerçekleştirmek nasip olmuştur ve pek azı anlaşılamamanın bunalımlarını aşmayı başarabilmiştir. Atatürk bu ender dahilerdendir... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.