Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Rahman kimdir ?


haksöz

Önerilen İletiler

Ankebut 61 Andolsun ki onlara: "Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?" diye sorsan, mutlaka, "Allah" derler. O halde nasıl (haktan) çevrilip döndürülüyorlar?

 

Zuhruf 87 Andolsun onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette "Allah" derler. O halde nasıl (Allah'a kulluktan) çeviriliyorlar?

 

 

Zuhruf 9 Andolsun ki, onlara gökleri ve yeri kim yarattı? diye sorsan; "Onları şüphesiz güçlü olan, her şeyi bilen Allah yarattı" derler.

 

 

Ankebut 63 Andolsun ki onlara: "Gökten su indirip onunla ölümünün ardından yeryüzünü canlandıran kimdir?" diye sorsan, mutlaka, "Allah" derler. De ki: (Öyleyse) hamd da Allah'a mahsustur. Fakat onların çoğu (söyledikleri üzerinde) düşünmezler.

 

 

Toparlayacak olursak, yer, ve gökleri yaratanın,güneşi ve ayı emri ile tutanın,yeryüzünü yağmularla canlanıdıranın, herşeyi bilenin,herşeyi yaratanın allah olduğuna inanan bu insanlar eğer rahman allahın bilinen isimleinde idi ise ,bu insanlar hangi sebeple rahmanı inkar ederler ve ona secde etmekten kaçınırlar.Bunda bir bit yeniği yokmu ?

 

.

 

Furkan 60 Onlara: Rahman'a secde edin! denildiği zaman: "Rahman da kimmis! Bize emrettiğine secde eder miyiz hiç!" derler ve bu emir onların nefretini arttırır.

 

 

Rad 30 30. İşte seni böyle, kendilerinden önce nice ümmetler gelip geçmiş olan bir ümmet içinde gönderdik ki, onlar Rahmân'a küfredip dururlarken, sen onlara sana vahyettiğimiz kitabı okuyasın. De ki: "O Rahmân benim Rabbimdir, O'ndan başka ilah yoktur. Ben O'na dayandım, tevbem de O'nadır.

 

 

 

"El imanu Yemamin"(Iman Yemenli'dir)-Feyz Murtaza Zebiidi,Ehadisul Mutevatire 41-43

Muhammed zamaninda Yemen'de cok onemli bir kabile reisi vardir ve peygamberlige soyunmustur. Adi Yemame Rahman'idir.

Bu Yemame Rahman'i oldukca kulturlu,zeki ve saygin bir kisidir. Araplar arasinda oldukca nufuzludur. Muhammedin bu kisiyle diyaloglari olmus, ona buyuk saygi duymustur. Hatta onunla iliskisi oyle bir dereceye gelmisti ki, Mekkeli inanmayanlar, "Bize ulasan bilgiye gore,Yemame'deki su adam,Rahman denen kisi ogretiyor sana muslumanligi. Kuskun olmasin ve yemin ederiz ki, biz hicbir zaman Rahman'a inanmayiz."-Siratu Ibn Ishak,Muhammed Hamidullah 180/254-

 

Evet, Rahman insanlar arasinda kullanilan bir isimdi. Ve ilginctir ki, arab dilindeki bircok kelime sankstritcedir, cok tanrili hint bolgesi diline aittir.

Evet,mekkeli araplar muhammedin islam kelimesini bile Bu Rahman denen kisiden aldigini iddia ediyorlardi.

Bu Yemamli Rahman, peygamberlik savinda bulundugu zamanlar bir diger adi da "Muslim" di. Yani islam olusturulmadan once adamin bir adi da Muslim! Tabii, daha sonra peygamberlik savinda muhammed basarili olunca, muslumanlar alay etmek icin "Mseylime" yani "cok yalanci" anlaminda "Kezzab" ismini de eklerler. Daha sonra da islamin tarihi derlenirken, bu rahman ile ilgili bilgilerin buyuk cogunlugu imha edilmistir, ilerde sorun cikmasin diye. Yine de elde kalabilen bu kadar bilgi bile durumu gayet iyi aciklayabilmektedir.

Evet, RAHMAN" denirken kastedilen kisi buydu. Son derece varlikli,bilgili, yardimsever,merhametli,ve oldukca nufuzlu bir kabile baskaniydi.

 

Rahman bir insan ismidär. Kelime koken olarak ta coktanrili hint diline aittir.

Evet, allah,al-ilah, yani El-Ilah tan gelmistir. O da antik Kenan panteonu bas tanrisini adidir. Ay tanrisidir. Sembolu hilaldir. Bir diger ismi de Sin dir. Yani parlak olan isildayan.

 

Simdi gelelim Yemenli Rahman'a:

"El imanu Yemamin"(Iman Yemenli'dir)-Feyz Murtaza Zebiidi,Ehadisul Mutevatire 41-43

Yemen, o zamanlarda Misir dahil ortadigu ve hindistana kadar ki uygarliklar icin onemli ticaret noktalarindan biriydi. Ayni zamanda din olarak ta musevilik,hristiyanlik ve muslumanligin temeli olan sabiilik (yildiz,gunes ve ay tapimi)vardi. Bunun yaninda musevilik ve hristiyanlik ta sonradan yerlesmisti, tipki,Medinede yahudiligin yerlesmis olmasi gibi. Yemen bu yuzden ticari oldugu gibi bir dinsel merkezdi de ayni zamanda.

Rahman denen kisi Yemen'in Ezd kabilesinden, bilgelik ve nufuzuyla saygi goren bir baskandi.

Muhammed,peygamberligini ilan etmeden once, karisi Hatice tarafindan ticari amacli olarak Yemen'e de gonderilmisti. Yemen'de o zamanlar cok onemli olan Hubase fuarina kaytilmisti. Zaten Rahman'la da burada tanismisti. Buna kaynak: Muhammed Hamidullah,Islam Peygamberi 1/61

Muhammedin icinden ciktigi Evs ve hazrec kabileleri de,o zaman ki arap kabileler toplulugundan bir cogunu icine alan Ve Rahman isimli kisinin de icinden ciktigi Ezd kabilesinden ayrilmaydi.

Yani kisacasi, Muhammed ve rahman uzak ta olsalar sonucta akrabaydilar.

Yemen kokenli bu Ezd kabilesi muhammed icin cok onemliydi. Buna ornek olarak cok saglam yani mutevatur hadislerden bir iki adet aktaralim:

"Emanet (guven) Ezd'dedir."-Tirmizi,Sunen,no 3936-

"Ezd kabilesinden olanlar, allahin ueryuzundeki arslanlaridirlar.Insanlar onlari alcaltmak isterlerken, allah onlari yukseltir. oyle bir zaman gelecektir ki, kisi hep 'keske babam bir Ezd'li olsaydi, keske anam bir Ezd'li olsaydi'diyecek"-Tirmizi,no:3937-

Iste bu yuzden, bu Yemen ve Ezd kabilesi sevgisinden Muhammed,"iman Yemenlidir" demistir. Sadece sevgisinden degil tabii, Yemenin o zamanlar bir dinsel merkez olmasi, butun dinlerin kaynagi olan sabiiligin orada merkezi din olmasidir. Evet, Muhammede gore iman dolayisiyla dini olusturan hersey,ibadetlere kadar Yemenlidir, Sabiilik kokenlidir. Rahman Bosuna onemli bir insan degildi Muhammed icin.

 

Furkan 4- İnkâr edenler: "Bu Kur'ân Muhammed'in uydurmasıdır, ona başka bir topluluk yardım etmiştir" diyerek haksız ve asılsız bir söz uydurdular

 

Gözlerini önünde cereyen eden bu olayları gören bu insanların yukarıdaki ayetteki itirazlarını, hangi vicdan sahibi gereksiz görebilir ?

 

 

.

 

Şimdide şu ayete bakalım

 

Araf 180 En güzel isimler (el-esmaü'l-hüsna) Allah'ındır. O halde O'na o güzel isimlerle dua edin. Onun isimleri hakkında sapanları bana bırakın. Onlar yapmakta olduklarının cezasına çarptırılacaklardır

 

 

 

Eğer rahman ismi gerçekten allahın kendine ait bir ismi ise ve bunda ısrarlı ise ve ceza bile öngörüyorsa, neden başka bir ayette bu ısrarından vazgeçer ?

 

İsra 110 De ki: "İster Allah deyin, ister Rahman deyin. Hangisini deseniz olur. Çünkü en güzel isimler O'na hastır." Namazında yüksek sesle okuma; onda sesini fazla da kısma; ikisinin arası bir yol tut.

 

 

En önemlisi rahman ismi neden incil ve tevratta geçmez?

 

 

Enam 92 Bu (Kur'an), Ümmü'l-kura (Mekke) ve çevresindekileri uyarman için sana indirdiğimiz ve kendinden öncekileri doğrulayıcı mübarek bir kitaptır. Âhirete inananlar buna da inanırlar ve onlar namazlarını hakkıyla kılmaya devam ederler

 

 

Yunus 37 Bu Kur'an Allah'tan başkası tarafından uydurulmuş bir şey değildir. Ancak kendinden öncekini doğrulayan ve o Kitab'ı açıklayandır. Onda şüphe yoktur, o alemlerin Rabbindendir.

 

Ahkaf 30 Ey kavmimiz! dediler, doğrusu biz Musa'dan sonra indirilen, kendinden öncekini doğrulayan, hakka ve doğru yola ileten bir kitap dinledik

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Rahman sizin yaradan dediğinizdir.ve Onun ismini bir insana isnad etmek çok büyüktür.

 

o gün Rahmân ın nezdinde söz ve izin alandan başkalarının şefâata güçleri yetmeyecektir.

88. "Rahmân çocuk edindi" dediler.

89. hakikaten siz, pek çirkin bir şey ortaya attınız.

90. bundan dolayı, neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp düşecektir!

91. Rahmân'a çocuk isnadında bulunmaları yüzünden.

92. halbuki çocuk edinmek rahmân'ın şanına yakışmaz.

93. göklerde ve yerde olan herkes istisnasız, kul olarak Rahmân'a gelecektir.

94. o, bunların hepsini kuşatmış ve sayılarını tesbit etmiştir.

95. bunların hepsi de kıyamet gününde o'nun huzuruna tek başına gelecektir.

 

Mesela Yahve ismi nasıl kuranda yoksa Rahman ismi de tevratta yoktur.Bunların dili aynı değil ki

 

90Doğrusu, Harun onlara, bundan(yahudiler buzağıya tapmadan) önce: “Ey milletim! dedi, siz bu heykel ile imtihana tâbi tutuldunuz.

 

Şu kesindir ki sizin Rabbiniz Rahmandır .

 

O halde beni izleyin ve emrime itaat edin!

 

Bunu elbet kendi diliyle söyledi arapça değil.

 

Evrensel Abd el Rahman Rahmanın kulu demektir. halil ul Rahman ise İbrahime ait bir sıfattır.Rahmanın dostu anlamında.Ondan başka kimseye Rahman denmeyeceği de doğrudur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evrensel Abd el Rahman Rahmanın kulu demektir. halil ul Rahman ise İbrahime ait bir sıfattır.Rahmanın dostu anlamında.Ondan başka kimseye Rahman denmeyeceği de doğrudur.

Teşekkür ederim sevgili Azure,

Siz söylediğinize göre doğrudur, size güveniyorum.

Bahsettiğiniz isimler insan ismi olmayabilir, arapça bilmediğim için yanılmış olabilirim.

Fakat bildiğim kadarıyle Abdül Rahman olarak insan ismide var, yoksa buda mı yanlış?

 

Teşekkürler.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yok yanlış değil işte Abdullah Allahın kulu, Abdulrahman Rahmanın kulu anlamına geliyor bunda bir terslik yok.Terslik hatta saçmalık olan rahman ismi bir insanındı da Muhammed onu Kuranda Tanrılaştırdı gibi abuk subuk laflar etmektir.

Kuranda İsa bebekken "inni Abdullah" yani ben Allahın kuluyum demişitir der.Ancak Kuranda AbdulRahman olarak değil de "ibadür Rahman" yani Rahmana hizmet edenler kulluk edenler şeklinde geçer.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın azure;

 

Sorularımın hiç birine cevap vermeden, meseleyi bir kaç ayetle geçiştiremezsiniz.

 

Soru 1 Yer, ve gökleri yaratanın,güneşi ve ayı emri ile tutanın,yeryüzünü yağmularla canlanıdıranın, herşeyi bilenin,herşeyi yaratanın allah olduğuna inanan bu insanlar eğer rahman allahın bilinen isimleinde idi ise , hangi sebeple rahmanı inkar ederler ?

 

Soru 2 Eğer rahman ismi gerçekten allahın kendine ait bir ismi ise ve bunda ısrarlı ise ve ceza bile öngörüyorsa, neden başka bir ayette bu ısrarından vazgeçer ?

 

Demişsiniz ki

 

Mesela Yahve ismi nasıl kuranda yoksa Rahman ismi de tevratta yoktur.Bunların dili aynı değil ki

 

Soru 3 Allah her kavim için kendine ayrı bir isim seçiyor ?

 

 

 

Diğer bir husu ise.Yahve,özel bir isim değildir.Üçüncü şahıs zamiridir ''O''. Arapçadaki HUVE ile aynı kökten gelirler.

 

255. Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum* la te'huzühu sinetüv vela nevm* lehu ma fis semavati ve ma fil ard* men zellezı yeşfeu ındehu illa bi iznih* ya'lemü ma beyne eydıhim ve ma halfehüm* ve al yühıytune bi şey'im min ılmihı illa bi ma şa'* vesia kürsiyyühüs semavati vel ard* ve la yeudühu hıfzuhüma* ve hüvel alıyyül azıym

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kâinatın ve kâinatta bulunan tüm varlıkların yaratıcısı,

 

koruyucusu olan tek varlık,

 

ibâdet edilmeye lâyık tek Rab,

 

Mevlâ, Huda'ya ait özel isim.

 

En yüce varlık olarak inanılan, bütün kemâl sıfatları şahsında bulunduran ve her türlü noksan sıfatlardan uzak olan gerçek Ma'bud.

 

Varlığı zorunlu olan tek yaratıcıya ait yüce bir isim.

 

Bu isimle çağrılan bir başka varlık olmamıştır, olmayacaktır da.

 

 

ALLAH (C.C)

 

 

İsim, ifade ettiği ilâhî manasıyla yalnız Allah'a aittir ve hiçbir kelime bu ismin manasını ve muhtevasını ifade gücüne sahip değildir. Bu isim başkası için de kullanılamaz (Meryem Suresi, 19/65).

 

İsmin, ait olduğu yaratıcı bir olduğundan, ikili ve çoğulu da yoktur. Ancak cinsleri olan varlıkların isimleri çoğul yapılabilir. Cinsleri olmayanın ismi de çoğul yapılamaz. Lisanımızda "şehirler" denilir ancak yine bir şehir olan fakat bir ikincisi olmayan İstanbul için "İstanbullar" denilerek çoğul yapılamaz. Ancak muhtelif lisanlarda Allah'u Teâlâ'nın ayrı ayrı isimleri olabilir. Türkçe'de Tanrı, Farsça'da Hudâ, İngilizce'de God, Fransızca'da Dieu gibi. Ne var ki bu isimler "Allah!' gibi özel isim değildir. ilâh, rab, ma'bud gibi cins isimdirler. Arapça'da ilâhın çoğuluna "âlihe", rabbın çoğuluna "erbâb" denildiği gibi Farsça'da Hudâ'nın çoğulu da "hudâyân" ve lisanımızda da "tanrılar", rablar, ilâhlar, ma'budlar denilir. Çünkü bu isimler gerçek ma'bud -Allah- için kullanıldığı gibi, Allah'ın dışında gerçek olmayan bir nice ma'bud kabul edilen şeyler için de kullanıla gelmiştir. Eski Türklerde gök tanrısı, yer tanrısı; Yunanlılar'da güzellik tanrıçası, bereket tanrısı, vs olduğu gibi. Halbuki "Allahlar" denilmemiş ve denilemez. Manasındaki birlik ve özel isim olması nedeniyle Allah ne tanrı kelimesiyle ne de bir başka kelimeyle tercüme edilebilir.

 

İslâm'ın temel ilkesi olan "Lâ İlâhe İllâllah" tevhid kelimesi, meselâ Fransızca'ya tercüme edildiği zaman "Diyöden başka diyö yok" Türkçe'ye aktarılmasında "İlâhtan başka ilâh yoktur." denir. O zaman da Allah kelimesi "ilâh" kelimesiyle tercüme edilmiş olur. Bu da yanlış bir tercümedir. Çünkü ilâh cins isimdir, Allah ise özel isimdir. Kelime-i Tevhid "tanrı" kelimesiyle Türkçe'ye çevrildiğinde aynı çarpıklık ve yanlışlık ortaya çıkar. "Allah" kelimesinin kökenini araştıran dil bilimcileri bu konuda birçok beyanlarda bulunmuşlarsa da en kuvvetli görüş; bu kelimenin Arapça olup herhangi bir kelimeden türetilmeden aynen kullanıldığı ve has bir isim olduğudur.

 

Allah; kendi iradesiyle evreni yoktan var eden, ona belli bir düzen veren, gökleri ve yerleri ve bunlarda en küçüğünden en büyüğüne kadar canlıları yaratan, onlara hayat ve rızık veren, öldüren-dirilten, dilediğini dilediği şekilde idare ve tasarrufu altında bulunduran, varlığı bir başka etkenle değil, kendinden olan, her şeyi bilen, gören, işiten, yarattıklarında en ufak bir çarpıklık ve dengesizlik bulunmayan, herşeye gücü yeten, bütün mülkün gerçek sahibi, emir ve hüküm koymaya tek yetkili; övülmeye, itaat edilmeye, şükredilmeye gerçek lâyık, bir benzeri daha bulunmayan, bütün varlıkların, güneşin, ayın, gök ve yer cisimlerinin itirazsız itaat ettiği, boyun eğdiği, ismini ululadığı, ibadet edilmeye lâyık Hak mabud. Allah, mabud olduğu için Allah değil, Allah olduğu için mabudtur. Onun İlâh oluşu, ibadete lâyık oluşu, bir başka sebepten değil; kendi 'zat'ının yüceliğindendir. insanlar zaman zaman putlara, ateşe, güneşe, yıldızlara, millî kahramanlara veya hakkında korku ve ümit besledikleri herhangi bir şeye tapınmışlar; bu hâlleriyle de onları ilâh ve mabud edinmişler, bilâhare bunlardan cayarak, onları tanımaz ve tapınmaz olmuşlardır. O zaman da daha evvel mabudlaştırdıkları varlıkların mabudluk vasıfları yok olur. Hülâsa Allah'ın dışındakiler ancak insanların mabudlaştırmalarıyla mabud telâkki edilebildikleri hâlde Allah, bütün beşer ona inansa da, inanmasa da; ibadet etse de etmese de o, zatıyla Allah olduğu için ibadete lâyıktır. Beşerin inkârı onu Allah olmaktan uzaklaştıramaz.

 

Sayın haksöz ALLAH (c.c) İsmi Celali kendine hastır yukarıdaki alıntıda görülüyor.

Allah'ın İsimleri

 

O Allah ki O'ndan başka ilah yoktur. Gaybı da, müşahede edebileni de bilendir. Rahman, Rahim olan O'dur. O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur. Melik'tir; Kuddus'tür; Selam'dır; Mümin'dir; Müheymin'dir; Aziz'dir; Cebbar'dır; Mütekebbir'dir. Allah (müşriklerin) şirk koştuklarından çok yücedir. O Allah ki, yaratandır, (en güzel biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir.

(Haşr Suresi, 22-24)

 

Sayın haksöz Sure adı veriyorsunuz Ankebut-61-63. Zuhruf-9-87.

 

Aşağıdaki yazı da sizin.

 

Toparlayacak olursak, yer, ve gökleri yaratanın,güneşi ve ayı emri ile tutanın,yeryüzünü yağmularla canlanıdıranın, herşeyi bilenin,herşeyi yaratanın allah olduğuna inanan bu insanlar eğer rahman allahın bilinen isimleinde idi ise ,bu insanlar hangi sebeple rahmanı inkar ederler ve ona secde etmekten kaçınırlar.Bunda bir bit yeniği yokmu".

 

Bu yazılan yazı ile yukarıdaki bağlantı nasıl kurulmuş onu anlamak biraz zor çok zorlama olmuş ama yinede

bir bağlantısı yok.

 

Şimdi verilen bir hadis ve ona dayanak yapılan görüş.

"El imanu Yemamin"(Iman Yemenli'dir)-Feyz Murtaza Zebiidi,Ehadisul Mutevatire 41-4

 

Yemen de peygamberlik iddia eden museylimetul kezzap.

 

 

 

 

 

 

Muhammed zamaninda Yemen'de cok onemli bir kabile reisi vardir ve peygamberlige soyunmustur. Adi Yemame Rahman'idir.

Bu Yemame Rahman'i oldukca kulturlu,zeki ve saygin bir kisidir. Araplar arasinda oldukca nufuzludur. Muhammedin bu kisiyle diyaloglari olmus, ona buyuk saygi duymustur. Hatta onunla iliskisi oyle bir dereceye gelmisti ki, Mekkeli inanmayanlar, "Bize ulasan bilgiye gore,Yemame'deki su adam,Rahman denen kisi ogretiyor sana muslumanligi. Kuskun olmasin ve yemin ederiz ki, biz hicbir zaman Rahman'a inanmayiz."-Siratu Ibn Ishak,Muhammed Hamidullah 180/254-

 

Evet, Rahman insanlar arasinda kullanilan bir isimdi. Ve ilginctir ki, arab dilindeki bircok kelime sankstritcedir, cok tanrili hint bolgesi diline aittir.

Evet,mekkeli araplar muhammedin islam kelimesini bile Bu Rahman denen kisiden aldigini iddia ediyorlardi.

Bu Yemamli Rahman, peygamberlik savinda bulundugu zamanlar bir diger adi da "Muslim" di. Yani islam olusturulmadan once adamin bir adi da Muslim! Tabii, daha sonra peygamberlik savinda muhammed basarili olunca, muslumanlar alay etmek icin "Mseylime" yani "cok yalanci" anlaminda "Kezzab" ismini de eklerler. Daha sonra da islamin tarihi derlenirken, bu rahman ile ilgili bilgilerin buyuk cogunlugu imha edilmistir, ilerde sorun cikmasin diye. Yine de elde kalabilen bu kadar bilgi bile durumu gayet iyi aciklayabilmektedir.

Evet, RAHMAN" denirken kastedilen kisi buydu. Son derece varlikli,bilgili, yardimsever,merhametli,ve oldukca nufuzlu bir kabile baskaniydi.

 

Bu arada iki sahte peygamber daha türemiştir (museylimetul kezzap) haricinde Esved el-ansi, Tüleyha birde

şunu eklemekte fayda var (kezap) peygamberimiz (a.s.v.) sağ iken yanına gelip uzun yazmıyacağım islam

dinine girmişti.

 

Sayın haksöz peygamberlik zengin olana mı verilir sonra Muhammed hamidullah tan örnek verdikten sonra

başka bir kopyayı eklemişsin çarpıtma yapmak için ve yine diyorsunki kezzap ait bilgileri sonraki dönemler-de müslümanlar yok etmiştir o zaman şu sorulabilir örnek verdiğin kaynak(hadis te dahil) nasıl bu zamana

gelmiştir? eğer verdiğin hadis doğru ise demekki hiç kimse bir şey yok etmemiştir yok eğer yanlış işe ken-dinden eklediğin kopyalar çarpıtma dır.(başka bir topikte de hadis lerin hepsinin uydurma olduğunu iddia)

ediyorsun biz şimdi neye inanalım çarpıtmayamı yoksa duru temiz olan islam tarihi ve hadisleremi.

 

Emanet (guven) Ezd'dedir."-Tirmizi,Sunen,no 3936

 

 

 

 

Ezd kabilesinden olanlar, allahin ueryuzundeki arslanlaridirlar.Insanlar onlari alcaltmak isterlerken, allah onlari yukseltir. oyle bir zaman gelecektir ki, kisi hep 'keske babam bir Ezd'li olsaydi, keske anam bir Ezd'li olsaydi'diyecek"-Tirmizi,no:3937-

Iste bu yuzden, bu Yemen ve Ezd kabilesi sevgisinden Muhammed,"iman Yemenlidir" demistir. Sadece sevgisinden degil tabii, Yemenin o zamanlar bir dinsel merkez olmasi, butun dinlerin kaynagi olan sabiiligin orada merkezi din olmasidir. Evet, Muhammede gore iman dolayisiyla dini olusturan hersey,ibadetlere kadar Yemenlidir, Sabiilik kokenlidir. Rahman Bosuna onemli bir insan degildi Muhammed icin.

 

Sayın haksöz kişiselleştirmemek için büyük gayret sarfediyorum yazı yayınlansın diye dini bütün yemen e bağladın Kudüs Hazreti İbrahim i unuttunuz o zaman Peygamber efendimiz dini yemen de ilan etse idi haşa

ve yahut bu museylimetul kezzap her şeyi biliyor idiyse neyi bekliyordu sonra sabii lik ile hanif lik arasındaki

farkı insan bilmezmi (sabii liğin merkezi de en yeni bilimsel bulgulara göre kuzey ırak tır.) birde harranda sabii diye geçen pagan kültürlü başka bir kavim vardır. bu arada yemen de bütün dinlerin merkezi bizans

bilmiyor yahudiler bilmiyor habeşistan bilmiyor yanlız zamanımızdaki bazı insanlar yemen lilerinde bilmediğini biliyor. Çarpıymanın da bu kadarına pes doğrusu.

 

Sayın haksöz ister ALLAH deyin ister rahman Ayeti yanlız verir birde kendi kişisel yorumunuzu eklerseniz

çarpıtma olur KUR,AN a yorum eklemek arap dili ve edebiyatına vakıf olmaz lazim sonra dillerin de filoloji

diye bir ilmi var değilmi şimdi İsra Suresini 107- den 111- kadar verdinmi bak bakalım çelişki varmı.

 

107 - Ey Muhammed! De ki: Ister ona (Kur'ân'a) inanin, ister inanmayin; o daha önce kendilerine ilim verilenlere okundugunda onlar, yüzleri üstü secdeye kapanirlar.

 

108 - Ve derler ki: Rabbimizi tenzih ederiz. Süphesiz ki Rabbimizin vaadi gerçeklesir.

 

109 - Ve aglayarak yüzleri üstü secdeye kapanirlar. Hem de bu Kur'ân'i isitmek onlarin Allah'a teslimiyetlerini daha da artirir.

 

110 - (Sen onlara) de ki: Ister "Allah" deyin, ister "Rahmân" deyin, nasil çagirirsaniz çagirin. En güzel isimler O'nundur. Namazinda sesini pek yükseltme, çok da gizli okuma, orta yolu seç.

 

 

111 - Ve söyle de: Hamd o Allah'a ki, hiçbir çocuk edinmedi, mülkte ortagi yoktur, aciz olmayip bir yardimciya da ihtiyaci yoktur. Tekbir getirerek O'nu noksanliklardan yücelt de yücelt.

 

 

En önemlisi rahman ismi neden incil ve tevratta geçmez? BU soruyu şöylede sorabiliriz neden Tevrat ta şu an yahudilerin elinde olan İsa aleyhi selamın ismi geçmez ve yahut 2000 bin sene evvel israilliler ibrani ce

konuşuyordu İSA aleyhi selam arami ce konuşuyordu bilirsinizki incilin ilk yazılanı da grek çe idi o zaman

şöyle olamazmı RAHMAN ın arapça karşılığı ibrani arami grek latin dilerinde nasıldır ve yahut bu saydığım

dillerde yazılı olan Tevrat, İncil de ALLAH nasıl zikredilir Arapçaya tercümesi nasıl olur. çarpıtma olur ama katmerlisi dil yol yordam bilmedinmi ancak bu kadar olur bir de kopya yapılan kaynakta demekki uydurma

insanların daha dikkatli olması lazım itiraz edeceği zaman saygılar.

 

MUTA.

 

eğer unutup yanıtlamadığım varsa sorarlarsa söylerim tekrar saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın azure;

 

Sorularımın hiç birine cevap vermeden, meseleyi bir kaç ayetle geçiştiremezsiniz.

 

Soru 1 Yer, ve gökleri yaratanın,güneşi ve ayı emri ile tutanın,yeryüzünü yağmularla canlanıdıranın, herşeyi bilenin,herşeyi yaratanın allah olduğuna inanan bu insanlar eğer rahman allahın bilinen isimleinde idi ise , hangi sebeple rahmanı inkar ederler ?

 

Soru 2 Eğer rahman ismi gerçekten allahın kendine ait bir ismi ise ve bunda ısrarlı ise ve ceza bile öngörüyorsa, neden başka bir ayette bu ısrarından vazgeçer ?

 

Demişsiniz ki

 

Mesela Yahve ismi nasıl kuranda yoksa Rahman ismi de tevratta yoktur.Bunların dili aynı değil ki

 

Soru 3 Allah her kavim için kendine ayrı bir isim seçiyor ?

Diğer bir husu ise.Yahve,özel bir isim değildir.Üçüncü şahıs zamiridir ''O''. Arapçadaki HUVE ile aynı kökten gelirler.

 

255. Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum* la te'huzühu sinetüv vela nevm* lehu ma fis semavati ve ma fil ard* men zellezı yeşfeu ındehu illa bi iznih* ya'lemü ma beyne eydıhim ve ma halfehüm* ve al yühıytune bi şey'im min ılmihı illa bi ma şa'* vesia kürsiyyühüs semavati vel ard* ve la yeudühu hıfzuhüma* ve hüvel alıyyül azıym

 

 

Sayın azurenin affına sığınarak haksöz e cevap vermek istiyorum anlıyorumki aydınlatılmaya ihtiyacı var.

 

1)Yahve ismi özel bir isim değilmiş üçüncü sahıs zamiriymiş deveye demişler neren eğri oda demişki nerem

doğru Yahve ismini (ALLAH) tır yahudiler saygıdan ağızlarına almazlar sesli harf te yoktur ibranicede şimdi.

yahudilerin asla dile getirmedikleri, yerine adonai dedikleri, tanrinin ismi.

 

sesli harf kullanilmayan ibranicede, yhvh harfleri "yehova" ya da "yahveh" olarak telaffuz edilebilir.

Burada şunu soruyorum adam kopya yapıyorsun bari karşılaştırmalı dinler tarihini öğren çarpıtmanın bile bir

derecesi var insanı böyle yakalarlar buradan şuda çıkıyor kopyayı çektiği ustasıda bir şey bilmiyor neymiş

efendim Yahve özel bir isim değil üçüncü şahıs zamiriymiş o arapçada huve aynı kökten gelirmiş salla salla

birde ben ekliyeyim bak nasıl uyuyor KAHVE çağdaş insana yakışmıyor.

 

Sayın haksöz AŞAĞIDA sordukların Sure mi Ayet mi yok yorum ise bir soruyu iki kere niye sordun.

 

Soru 1 Yer, ve gökleri yaratanın,güneşi ve ayı emri ile tutanın,yeryüzünü yağmularla canlanıdıranın, herşeyi bilenin,herşeyi yaratanın allah olduğuna inanan bu insanlar eğer rahman allahın bilinen isimleinde idi ise , hangi sebeple rahmanı inkar ederler ?

 

Soru 2 Eğer rahman ismi gerçekten allahın kendine ait bir ismi ise ve bunda ısrarlı ise ve ceza bile öngörüyorsa, neden başka bir ayette bu ısrarından vazgeçer

 

Ve yahut şöyle sorayım soru 2 deki Rahman ı inkar edenlerin hangi ayette yanlız özel Rahman ı inkar ediyorda nerede de affediliyor kafan mı karıştı bu kopya değil kes kes yapıştır.

 

Sayın haksöz ALLAH haşa Yahudilere İngilizce hitap etse araplara o zamanki geçerli dillerden latince hitap etse bak ha eski hint dini veda ları da türkçe yapsa idi anlaşılması daha kolay olurdu galiba. Biraz oku okuyup anlayamıyorsan sor öğren ama kopya çektiğin ustanında öğrenmesi lazım oda bilmiyor neyse fazla

çarpıtma bana sor bilmediklerini.

 

MUTA.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sayın *******...

 

ne kadar derin bir ilmi araştırma arkadaşım. :D yazılarınızı okuyorum ve sizde tespit ettğim şey şu;

 

tamamen maksatlı olarak, hakkında açıklama yapılan konuları tekrar tekrar kurcalıyorsunuz.bilgisizliğinizide buna eklersek ortaya işte yukardaki yazılarınız gibi ilmi haysiyetten uzak yanlı tespitler çıkıyor.

 

oysa soru öğrenmek için sorulmalıdır.siz ise baştan inanmamaya şartlanmış olarak soruyorsunuz,bunun kimseye bir faydası olmaz bununda bir sonucu var siz zamanı israf ediyorsunuz yani hayatınız sizin iradenizle ellerinizin arasından kayıp gidiyor.yoksa inanın hiç bir müslüman bu tarz basit oyunlarla yoldan çıkmaz ve geniş çapta bir muvaffakiyet sizin için sadece bir hayalden ibaret.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Rahman, klasik anlatımdaki gibi esirgeyici, bağışlayıcı gibi beşerî değerlendirme anlamlarının çok ötesinde; evrensel anlamıyla, dilediği şekilde varlığı yokluktan vucuda getiren, var kılan anlamındadır!.

 

Rahim ise bu vücuda getirişin sistemini oluşturan mekanizmayı var eden anlamındadır.

 

Rahim kelimesi Arapça kökenli bir kelimedir. Annede rahim, kendi özellikleriyle nasıl yavruyu hücreden alıp dünyada yaşayabilecek bir olgunluğa kavuşturursa...

 

Rahman’ın irade edip varlığa çıkardığı birimi de, Rahim aynı şekilde Allah ismi ile işaret edileninin esması özellikleriyle oluşturup açığa çıkartır!.

 

Dolayısıyla her birim, her varlık Rahman ve Rahim’in yarattığı bir birimdir!. Yani, her birim Rahman ve Rahim isimlerinin işaret ettiği anlamlar doğrultusunda Allah adı ile işaret edilenin isimlerinin bir bileşimi bir terkibi olarak varolmuştur.

 

Bu anlam, bu isimlerin evrensel boyutundaki anlamıdır. Bu anlamı dünyevi beşeri değerlere göre anladıklarımızla karıştırmamak gerekir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

oysa soru öğrenmek için sorulmalıdır.siz ise baştan inanmamaya şartlanmış olarak soruyorsunuz,bunun kimseye bir faydası olmaz bununda bir sonucu var siz zamanı israf ediyorsunuz yani hayatınız sizin iradenizle ellerinizin arasından kayıp gidiyor.yoksa inanın hiç bir müslüman bu tarz basit oyunlarla yoldan çıkmaz ve geniş çapta bir muvaffakiyet sizin için sadece bir hayalden ibaret.

 

Hayır yanılıyorsnuz.Ben elbeette öğrenmek için sormuyorum, zira kuranın/islamın mantalitesini en kıral ilahiyatçı gecinenlerden çok iyi biliyorum.Yine aynı şeklide sözünü ettiğim kişiler tarafından nasıl makyajlandığınıda geyet iyi biliyorum.

 

Bende zamanında bu makyajlara aldandığım ve bir çok kişiyi islama ikna ettiğimden dolayı işlemiş olduğum insanlık suçunu, yine insanlık adına telafi etmeye çalışıyorum. Olay bundan ibarettir efendim.

 

Baştan inanmamaya şartlanmış cümlenize yanlış. Tam aksi dediğim gibi 30 yıldır inanıyordum. Bunun neresi şartlanmışlık izah ederseniz memnun olurum

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hayır yanılıyorsnuz.Ben elbeette öğrenmek için sormuyorum, zira kuranın/islamın mantalitesini en kıral ilahiyatçı gecinenlerden çok iyi biliyorum.Yine aynı şeklide sözünü ettiğim kişiler tarafından nasıl makyajlandığınıda geyet iyi biliyorum.

 

yok ya belli zaten.şimdiye kadar bir çok meseleye önce kendi anlayışımla baktım sonra tefsirlere müracaat ettiğimde gördümki çokta farklı değillermiş.yani eğer sen anlamamak için hazırlarsan kendini anlayamazsın bu kadar basit arkadaşım.

Bende zamanında bu makyajlara aldandığım ve bir çok kişiyi islama ikna ettiğimden dolayı işlemiş olduğum insanlık suçunu, yine insanlık adına telafi etmeye çalışıyorum. Olay bundan ibarettir efendim

 

senin bahsini ettiğin ikna olayına hiç girmem hidayet Allahtandır beni ilgilendirmiyor kimsenin ahvali .sadece iyiliği emir kötülüğü nehy olayı vardır.bu olursa olur.ayrıca ben inandığımı ve anladığımı ifade ediyorum.

 

 

 

 

Baştan inanmamaya şartlanmış cümlenize yanlış. Tam aksi dediğim gibi 30 yıldır inanıyordum. Bunun neresi şartlanmışlık izah ederseniz memnun olurum

 

 

şartlanmışlık sizin metodunuzda mevcut sayın haksöz...bak arkadaşım sana yazılan bir cevabı eğer okumadan veya ona karşılık vermeden daldan dala atlar sadece konuşup yazıp kaçarsan ve asıl önemlisi insanlığın önünde saygıyla eğildiği peygamber hakkında kaynağı t.dursun olan galiz ifadeler kullanırsan ben bu işte bir şartlanmışlık vardır derim vede öyledir.

 

vesselam

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

şartlanmışlık sizin metodunuzda mevcut sayın haksöz...bak arkadaşım sana yazılan bir cevabı eğer okumadan veya ona karşılık vermeden daldan dala atlar sadece konuşup yazıp kaçarsan ve asıl önemlisi insanlığın önünde saygıyla eğildiği peygamber hakkında kaynağı t.dursun olan galiz ifadeler kullanırsan ben bu işte bir şartlanmışlık vardır derim vede

 

Oda sizin kuruntunuz. İnsanlık demeye hakkınız yok.Sizin gibi inannalar deyin bari.

 

Cevap vermişlermiş. Vermeyin efendiin sizi zorlayan mı var.İnsanlığın kimin önünde saygıyla eğildiği umurumda bile değil.Hem vesseniz bile sizin cevalarınızı kabul etmek gibi bir zorunluluğumda yok.İşime geldiiği gibi islamı yorumluyorum,Beğenmiyorsanız sizde doğrusunu yazın.

 

 

Okuyanlarda hangisi işlerine geliyorsa onu kabul ederler bu kadar basit.İslamı yorumlamak için sizden yetki belgesi alacakda değilim.

 

Süpermarket kardeşim süpermarket

 

İneğin önünde de saygı ile eğlenler var.Ancak o din başklarına hakeret etmiyor.En azından bu erdeme sahipler

 

Sözünü ettiğiniz kerameti kendinden makul kişinin ise, kitabında insanlığa yaptığı hakaretleri bile kullanmadım.En azından bu kadarına hakkım varken benden daha fazla bir saygı beklemeye hakkınız yok. ********** ********

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Cevap vermişlermiş. Vermeyin efendiin sizi zorlayan mı var.İnsanlığın kimin önünde saygıyla eğildiği umurumda bile değil.Hem vesseniz bile sizin cevalarınızı kabul etmek gibi bir zorunluluğumda yok.İşime geldiiği gibi islamı yorumluyorum,Beğenmiyorsanız sizde doğrusunu yazın.

 

 

Okuyanlarda hangisi işlerine geliyorsa onu kabul ederler bu kadar basit.İslamı yorumlamak için sizden yetki belgesi alacakda değilim.

 

dök dök içinide rahatla sayın haksöz. bak ne güzel kendi ağzınla ifade etmişsin zaten benim anlatmaya çalıştığımda buydu.

 

biz burda islama yapılan çarpıtılmış eleştiri ve tenkitlerin doğrularını izah etmeye çalışıyoruz sen ise anlamak istediğin gibi yorumluyorsun.

 

mesleyi güzel noktalamışsın sayın haksöz...kendini son yazdığınla çürütmüşsün bilmem farkındamısın.

 

vesselam.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Arap Dilinin Temel Özellikleri

 

 

Kuran, insanları başka insanlara kul olmaktan kurtarmak için "insanların Maliki {sahip ve başkanı} Allah'tır" {Nas, 2} diyor. Onlara manen şöyle bir mesaj veriyor; "nasıl her yerin, her memleketin bir yöneticisi varsa, dünyanın da, kainatın da öyle bir yöneticisi vardır. Evrensel yasalar diye ifade edilen İlahi hukuka tecavüz yapıldığı zaman, O bu tecavüzü cezalandırır. Yani yaratılmışların, haksızlığa uğramışların intikamını alır. Allah, bütün yüce değerlere sahip, maddi olmayan bir varlıktır. Kainattaki bütün yüce değerler O'ndan kaynaklanmaktadır"

 

Bu mecaz ve benzetmeler yanında; Arapça'da bir şeyin önemini, büyük bir değere sahip olduğunu bildirmek için onunla "yemin edilir". Bir şeyin adiliğini, *********liğini bildirmek için de "o şeye beddua edilir" {Bir nesnenin önemini belirtmek veya bir konunun doğruluğunu göstermek için yemin edilebilir; kanım üzerine, ekmek üzerine gibi!.. Yine birinin kötülüğünü belirtmek üzere "körolasıca" deriz!..}

 

Evet, Kuran insanoğlunun üstün, mükerrem bir yaratık olduğunu vurgulamakla beraber {17/70}, hiçbir değere inanmayan, hayvanlar gibi yaşamak isteyen, insanlığı alçaltan insanların da aşağı olduklarını bildirmek ve onların bu özelliklerini vurgulamak için Allah Kuran'da "onlara beddua ediyor" Beddua ifadelerinin esas amacı budur. Yoksa Allah isterse, hepsini bir emir ile yok edebilirdi.

 

Kuran'ın yaptığı yüzlerce yeminlerden örnek olarak birkaç tanesinin yorumunu sunuyoruz; {29. Mektuptan}

 

"Yüce Allah, Kuran'da çok şeylere yemin etmiştir. Kuran yeminlerinde birçok incelik ve sırlar vardır. Mesela "Güneşe ve aydınlığa and olsun" mealindeki yemin, evreni mükemmel bir saray, bir şehir niteliğinde bize gösterir. Yani evrende mükemmel bir düzen ve ahengin hakim olduğunu bildirir. "Hikmetli {ilim ve ahenk dolu} Kuran'a and olsun" yemini, Kuran'ın mucizeliğini, yüceliğini, onunla yemin edilecek bir saygınlıkta olduğunu hatırlatır. "Yıldıza ve düştüğü zamana and olsun", "Yıldız mevkilerine and olsun, eğer bilseydiniz bunun büyük bir yemin olduğunu, anlardınız" yemini, yıldızların muazzam büyüklüklerini ve son derece ahenkli bir düzen içinde yerleştirilmelerini ve gezegenlerin, hayret verici bir tarzda döndürülmelerindeki yararlılığı hatırlatıyor.

 

"Zerrelere {atomlara} and olsun", "Salıverilen havaya and olsun" yeminleri ise, hava moleküllerinin dalgalanmaları ve dolaştırılması ile içindeki yararları hatırlatıyor. Manen diyor ki; tesadüfi, rastgele sanılan unsurların ve elementlerin ince faydaları, görevleri vardır... Hem mesela; "İncire ve zeytine and olsun" mealindeki ayetin bir inceliği şudur; Yüce Yaratan incir ve zeytine yemin ederek kudretinin büyüklüğünü, rahmetinin mükemmelliğini, insanlara verdiği büyük nimetleri hatırlatıyor. Ümitsizliğe, hayatın saçmalığı düşüncesine kapılan insanın yüzünü olumluya çevirip ibadet, düşünme ve iman ile olgunlaşabileceğini bildiriyor. Nimetler içinde özellikle incir ve zeytinin anılmasının sebebi; o iki meyvenin çok nitelikli ve faydalı olması, yaradılışlarında harikalık bulunmasıdır. Çünkü zeytin çok yönlü bir kullanım niteliğine sahiptir. İncirin anılması ise zerre gibi bir çekirdeğinde incir ağacının her birimini {kökünü, gövdesini, dalını, meyvesini} şifre olarak taşımasındaki olağanüstülüğü anlatmak içindir. Yenilmesinde, vücuda yararlılığında, muhafaza edilmesindeki nitelik ve faydaları hatırlatmak için Kuran onunla yemin ediyor. Böylece insanı ilahi sevgiye yöneltip onu iman ve ibadetle yüceltmek, yüce değerlere ulaştırmak istiyor"

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Vettiini,vezzeytuni,ve turi siniine ve hazel veledil emin.."

"Andolsun o incire,o zeytine,siinin(sina)dagina,ve bu guvenli beldeye.."(Tin Suresi:1-3)

Gecenlerde bir baslik altinda-cumle yanlis ta yazilmis olsa- bu ayetlerin meali sorulmustu.Meali verildikten sonra,bu baslikta da "Sina Dagi" na biraz deginmek geregi duydum:

 

Kur'anda Sina Dagi'na nicin yemin edilmektedir?

Sina Dagi'nin bir ozelligi var midir? Nedir?

Yoksa Musa'nin,Rabb'biyle bulusmaya gittigi "Tur Dagi" ile "Sina Dagi" ayni dag midir? Yoksa,Sina daki "Tur dagi"ndan mi bahsedilmektedir?

"Sina/Siinin" kelimesinin anlami nedir? Hangi dilden turevlidir?

"Tur" bir dag ismi midir? Yoksa sadece"dag"mi demektir?

Ve"Tur" kelimesinin koken anlami nedir?

 

Sina kelimesi samicedir ve "Sin'e ait" demektir.Ve anlam itibariyle "Sin'e ait olan yer/Sin'in yeri" demektir.

Oyleyse,"Sin" kimdir? Eski sami topluluklarca, Sina Yarimadasi neden Sin'e atfedilmistir?

Antik Kenan panteonunun bas tanrisi "EL"(harfiyen,ulu olan ilah demektir)"EL"genel bir isim ve unvan olmakla beraber,ayni zamanda,"Yerah(ay) ve "Sin" olarakta anilirdi.Yerel kabilelerce "Ay Tanrisi Sin".Sin kultune bagli kabileler,Sin'in Sina Yarimadasi'nda oturduguna inanirlardi.

Sina yani Sin'e ait olan yer,Sin'in yeri.

Tevrat'ta,Misir'dan cikisi gerceklestiren Israilogullarinin,Sina'nin hemen bitiminde Erden/Urdun Nehri'ni gectikleri ve Eriha sehrini gordukleri anlatilir.Eriha,ayni zamanda Yeriho,"Ay Sehri" demektir.Sehir,Ay Tanrisi Sin'e adanmisti.Yani,Yerah/Sin'in bolgesine dahildi.Tipki Sina gibi.

Daha once isledigimiz gibi,bolgesel isimleriyle Yerah/Sin,genel ismiyle El idi ve panteonun bas tanrisin unvaniydi:El=Ulu olan ilah,bas ilah.

Sin olarak anildigi bolgelerde sembolu AY idi.Ama bastanri olarak kult hayvani boga idi.Betimlemelerde boganin ustunde duran bir tanri olarak gosterilir.Bastanri olarak EL'in oldugu gibi,oglu Baal'in de sembol hayvani boga idi.El,boga ile okadar ozdeslestirilmisti ki,O'nu anmak icin sadece "Tur" demek yeterliydi.Tur,yine semitik dillerde "boga" anlamindadir.

Burada, ilginc oldugu icin kisaca deginecim bir ayrinti var:

Sina yarimadasinin en onemli liman sehri olan "EL-TUR".Bu isim hem boga anlamina gelir,hemde Boga El'in sehri anlamina gelir.Ayni zamanda kadim zamanlardan kalma cok eski bir sehirdir.

EL/BOGA EL/EL-TUR,mitolojiye gore,emekli olup,yerine oglu Baal gectiginde,Sina'daki "Shad-El" dagina cekilmistir.Yine O'nun adini tasiyan bircok dag mevcuttur Sina'da ve kadim zamanlardan gunumuze kadar hala ayni isimlerle anilmaktadir.

Sina'nin Sumerce ismi Dilmun/Tilmun idi.Harfiyen "Saf Yasamin Yeri" demektir.

Olumsuz tanrilarin yasadigi yer idi orasi ve korkunc ve acimasiz muhafizlarla korunan "kutsal" bolgeydi.

Tanrilarin daglarda oturduguna inaniliyordu. Dolayisiyla "TUR" kelimesi,ilk zamanlarda "Boga" anlaminda kullanilirken,zamanla,kendi ozel daginda(orn.Shad-El)oturan bas tanrinin unvani olarak dag ile de ozdestirildi.

Evet, Tur'un koken anlami bogadir.Zaten dunya dillerine de kucuk soylenis faklariyla yayilmistir.Ornek olarak Latin dillerinde "Tora","Toro" olarak gecer,yani boga.

Bu sekilde "Tur Dagi"nin kelime anlami "Boga/Boga El'in Dagi" demektir.

Ve isin gercegi,Sina dagi'nin nerede oldugu gunumuze kadar hala netlik kazanmamistir.Boyle bir dag hala bulunup kayitlara gecirilememistir.

Sina Yarimadasi'ndaki onlarca dag arasinda Sina Dagi'nin hangisi olduguna dair hicbir mutabakat yoktur.Kisacasi "Sina" isminde bir dag yoktur. Sina'daki butun daglarin kendine ozel isimleri vardir sadece.

Oyleyse,"turi siniine/sina ne olabilir?..Cok cok,"Sina'daki/Sin'e Ait Olan Yerdeki Dag" anlaminda olabilir.Yada "Sina'nin Bogasi(Boga El)!

 

Aciklamalari simdilik burada kesip,aklima gelen bir soruyu sormak istiyorum:

Kur'anda Tanri,putperestlerin tanrisinin ismine,dagina,bolgesine neden andicmektedir/Anmaktadir?

Uzerinde dusunulmesini oneririm.

 

.

"Turi Sinine(Sina)" derken,Sina dagi,dolayisiyla Sina'dan bahsedilmektedir.

Yukarida da belirttigim gibi,Sina,kelime anlami itibariyle "Sine ait",Sine ait yer/bolge" demektir.Yani "Ay Tanrisi Sin'in yeri,bolgesi"

Bunu destekleyecek en yakin ornek olarak ta Eriha'yi gosterdim.Orijinal soylenisiyle "Yeriho" Hem "Ay" demektir,hemde Sin'in bir baska adidir ay tanrisi olarak.Eriha/Yeriho da ay sehri unvaniyla ay tanrisi Sin'e adanmisti kadim sami topluluklarca.

Bolgesel ismi Yeriho/Sin olan bu tanrinin genel ismi daha El idi.Yani tanrilarin basi,ulu olan ilah.El'in en bilinen isimlerinden biri de "Kur'anda Tanri,putperestlerin tanrisinin ismine,dagina,bolgesine neden andicmektedir/Anmaktadir?

 

Yukarida netlestirmeye calistigim sekliyle bakildiginda,uzerinde tartisilabilecek iki anlam kalmaktadir:

 

Zayif olarak:"Sina'daki herhangi bir dag"

Cok guclu olarak:"Sina'nin Bogasi/ilahi(EL)"

 

Bu arada,dolayli yoldan da ulasilabilecek noktalari gozardi etmemek lazim.Orn: Sin'in yani El'in Sina'da,"Shad-El" daginda oturduguna inaniliyordu.Shad-El "El Dagi" demektir. Ve binlerce yildan beri de,ayni isimle anilmaktadir o dag! Sina'nin butun diger daglari gibi.

Bu sekilde belki de Kur'anda "Turi Siniine" derken,Bu Shad-El dagina gonderme yapilmak amaci gozetilmis olabilir.Bu da guclu ihtimallerden birisi olarak gorunmekte.(Musa'nin yoklugunda,"kavminin" buzagiya tapinmalari da dikkat cekicidir!)

Sonucta degismeyen ve oldukca ilginc olan birsey var:

Pagan bas tanrisi olarak El,ay kultunun ilahi olarak Ay Tanrisi Sin ismine "Sin'e ait olan yerdeki(Sina)dag" uzerine and icilmektedir/anilmaktadir Kur'anda!

 

Kur'anda bircok sey uzerine yemin edildigini biliyoruz.Uzerinde durdugum-,Belki gozlerden kacan,uzerinde durulmayan kucuk ama sarsici ayrintilardan biri olarak,putperestlerin ilahinin ismine/dagina/bolgesine yemin edilmesidir!

 

 

 

Hristiyanliga bile gecmistir bu pagan tanrinin etkileri.Matta incilinde,carmihta olmek uzere olan isa,bakin ne diyor?:"..Eli,Eli,lema sevaktani?.."

Turkcesi:"..Tanrim.Tanrim,beni nicin terkettin?.."(Matta-27:46)

Ama,cumleyi orijinal anlaminda oldugu gibi cevirirsek bakin nasil sesleniyor tanrisina:"EL'im,EL'im(ilahim),beni nicin terkettin?"

Burada resmen,acikca panteonun bas tanrisi EL anilmaktadir!

Bakalim Markos incilinde nasil geciyor:

"..Elohi,Elohi,lema sevaktani?.."(Markos-15:34)

"Elohi" ne demektir? Ibranicede Ilahim demektir.Eloh,ilah anlamindadir. Ama,dikkat edilirse,burada yine EL anilmaktadir,cunku,ELOH" demek,Ilah olan El demektir! Yani EL-Ilah! Yani "ilah" kelimesinin koku de,anlami da EL'dir!

Bastanri olarak,Tanrilarin Babasi(panteonun diger tanrilari cocuklaridir cunku)unvaniyla El'in bir diger ozelligi de,merhametli ve iyicil bir tanri olmasiydi.

Bakalim,Luka incilinde nasil aniliyor:

 

"..Baba,ruhumu senin ellerine birakiyorum.."(Luka-23:46)

Baba kelimesi bosuna kullanilmamistir burada.El'in bir diger unvani da "Ab-Adam" idi.Yani,"Insanin Babasi"!,bir diger unvani da"Yaratilan Seylerin Yaratici ve Kralligi Tek Verebilecek Olan"

 

 

Ibranlarin tek tanriciliga geciste ve sonrasinda,kitaplarini olustururlarken, cevrelerindeki uygarliklarin mitlerinden,efsanelerinden faydalandiklari gercegi gozonune alinirsa,oldukca baskin olan EL tapınımının etkisinin, butun dinsel kitaplarda açıkca yankilanmasi oldukca dogal,hatta kacinilmaz olacaktir.

Yoksa,sonradan gelistirilmis haliyle evrensel bir tanrinin degil,buyuk bir ortadogu pagan tanrisinin bariz etkisidir bu yankilanan.

 

 

Tanri" anlamiyla ozdeslestirilmis EL'in,tek tanrici dinleri olusturunlarca gelistirilerek,evrensel bir tanri haline getirilmiştir. O,ilk baslarda "ILU"(harfiyen,ulu) idi(Akkadca),kadim putperest samilerce "EL" oldu.Tektanriciliga geciste "ELOH",panteonun diger tanrilari,yani cocuklariyla beraber "ELOHIM" yani -ilahlar-oldu.Arap yarimadasinda ise "EL-ILAH",yerel soylenislerde"AL-ILAH",daha sonra ise bildigimiz sekliyle "ALLAH" yani "Ulu olan ilah"!

Ay Tanrisi Sin olarak tapinildigi zamanlarda,Sina Yarimadasi'na O'nun ismi verildi:SINA=Sin'e Ait/Sin'e ait olan yer,bolge.

Bastanri olarak ta Boga-El unvaniyla,Sina'nin bir cok dagina,deresine hatta colune bile ismi verildi:Shad-EL(El Dagi,El-Shaddai(El'in iki zirvesi/Tanri daglari),El-Arish(El Deresi),El-Tih(El Colu.Aslinda bu bir platodur ve Israilogullarinin bu yerde dolastiklari iddia edilir.Bu yuzden,"Badiyeth el-tih" diye de anilir,yani "Dolasma Colu" ve saire..

 

Evet..,

Seytan ayetleri olarak nitelendirilen ve kurandan cikartilan,Lat,Uzza,Menat gibi putlarin isimleri zikredilen ayetler konusunda bu kadar hassas olan Allah,Tin Suresi'nde neden putperestlerin en buyuk tanrisinin adini anmaktan,andicmekten imtina etmemistir?

Muhammed,El/Sin kultu hakkinda bilgi sahibi miydi? (Olmamasi cok dusuk bir ihtimal olarak gorunuyor.)

Aslinda bunlar cok kucuk sorular! Sayfa ilerledikce cok daha buyuk ve radikal sorulara da gelecegim.

 

Knz'nin de dedigi gibi spekulasyona acik kisisel yorumlarda bulunmaktan baska elde kesin bir bilgi yok.

Ortaya neler surebiliriz? Bir bakalim:

 

Oyleyse, donup bakabilecegimiz tek bir taraf kaliyor ki o da yine yahudiliktir. Muhammed'in cevresindeki yahudiler(ne kadar sonradan islama girmis olsalar da)El/Sin kultunu cok iyi biliyorlardi. Sina bolgesi de zaten yahudiler icin gunumuzde bile kutsaldir ve cok ama cok onemli bir yere sahiptir. Muhammed'e arkadasliklarinda bu El/Sin kultunu ayrintili bir sekilde aktarmis olmalari buyuk ihtimal dahilindedir.Boylece Kur'ana da onlarin vasitasiyla yansimis olabilir.Zaten ayrica "El-Ilah" ile "Al-Ilah/Allah" kelimelerinin benzerligini de gozonunde bulundurursak, bu ihtimal daha da guclenecektir.

 

 

 

 

Ozellikle muslumanlar -ki,konu aslinda sadece muslumanlari ilgilendirmekte!-butun bunlara karsi cikacaklar, burada verilen hicbir cikarimi,yorumu ve iddiayi kesinlikle kabul etmeyeceklerdir. Oyleyse:

 

Hala ortada olan bir soru var ve cevaplanmasi da yine onlara aittir:

-Kur'an da kadim putperest toplumlarin en buyuk tanrisinin adina nicin andicilmekte/anilmaktadir?-

 

Müslümanların en çok itibar ettiği, "Elmalı,lının kesip yapistirdigi aciklayici! ve gayet anlasilir! ve son derece kiymetli! ve aslinda kendisinin bile dogru durust anlayamadigi sozumona bilgileri, kesmeden, ve original haliyle,tum olarak asagiya aktariyorum:

 

"Elmalili tefsiri"

 

"-Tin'e ve Zeytun'a andolsun-. Tin incir demek ise de burada öyle terceme etmek pek uygun olmayacaktır. Zira tefsircilerin bir çoğunun açıklamasına göre burada Tin ve Zeytun birer özel isim yerindedir. Özel isim olmuş kelimelerin ise tercemesine kalkışmak doğru değildir. Çünkü onlar neye isim olmuşlarsa onları mânâlarıyla değil lafızlarıyla tanıtırlar. "İncir Köyü" diye bilinen bir köy, "Tin Karyesi" diye terceme edilmekle tanıtılmış olmayacağı gibi, Tin adıyla anılan bir dağı veya mescidi veya beldeyi de incir diye anlatmaya kalkışmak izah değil, karıştırma olur. Gerçekte tefsirler burada Tin ve Zeytun hakkında başlıca iki görüş nakletmişlerdir:

 

BİRİNCİ: Bazı tefsirciler demiştir ki: Görünen şekli ile Tin ve Zeytun'dan maksat, bu ad ile meşhur olan incir ve zeytin yemişleri veya ağaçlarıdır. Zira lugat itibariyle görünen bu olduğu gibi Hasen, Mücahid, İkrime, İbrahim Nehai, Ata, Mukatil, Kelbi ve daha bir kısım âlimlerden "O, sizin şu inciriniz ve zeytininizdir.", yahut "O, yenilen incir ve sıkılan zeytindir.", yahut "o, insanların yediği yemiştir." tabirleriyle rivayet edilmiş ve İbnü Abbas'a da nisbet edilmiştir. Bunlardan ise, bir mecaz veya kinaye kastedildiğini gösteren bir karine (ipucu) bulunmayınca, açık olan incir ve zeytin diye bildiğimiz meyveler olmaktır. Fakat bu durumda insan yaratılışının güzelliğini veya çirkinliğini ve sonunun acılığını veya tatlılığını anlatırken incir ve zeytine yeminle başlamanın ne ilgisi olduğunu da düşünmek gerekeceğinden incir ve zeytinin insan hayatı için hem gıda, hem meyve, hem ilaç, hem ticaret açısından faydaları pek çok olan meyvelerin en güzel ve mübareklerinden olduğunu açıklamaya çalışmışlardır ki, biz burada bunun ayrıntılarına girmeye gerek duymuyoruz. İnsan yaşamak için maddi ve manevi gıdaya muhtaçtır. Maddi gıdaların en önemlileri tatlı ve tuzlu veya yağsız ve yağlı yiyecekler, bunların en güzelleri de meyvelerdir. İşte incir ve zeytin ya meyvelerin en faydalı ve en mübarekleri olmak itibariyle özel durumlarına veya özeli zikredip geneli kastetmek yoluyla tatlı veya tuzlu, yağsız veya yağlı genellikle önemli yiyecekleri temsil edecek birer misal; Tur-i Sina ve Beled-i Emin de manevi gıdalara yer olan mübarek mevkiler olmaları nedeniyle bunlara yemin edilmiştir, demek olabilir. Bununla beraber insan yaratılış, açısından düşünüldüğü zaman "Erkeği ve dişiyi yaratana andolsun."(Leyl, 92/3) yemininin taşıdığı mânâdan dolayı bu iki meyvenin dişi ve erkekten kinaye olmaları ihtimali de uzak değildir. Bu görüşe göre Tin ve Zeytun, incir ve zeytin diye tercüme olunabilir.

 

İKİNCİ görüşe gelince: Birçok tefsirci de demiştir ki: Burada "tin" ve "zeytun"dan maksat yemiş değil, bu isimlerle anılan mübarek yerlerdir. Turu Sinin ve Beled-i Emin ile beraber zikredilmeleri de bunu gösteren bir karinedir. Alûsî de bir çoğunun kabul edip inandığı üzere "bunlar, mübarek şerefli yerlere yemindir" diyerek bu görüşü tercih etmiştir. Bu yerlerin nereleri olduğuna gelince de birer dağ ismi, birer mescid ismi, birer belde ismi olması hakkında üç gürüş zikretmişlerdir. Şöyle ki:

 

1- Birer dağdırlar.

 

İbnü Cerir'de Katade'den: Tin, Dimeşk'ın bulunduğu dağ; Zeytun, Beyt-i Makdis'in bulunduğu dağdır. İkrime bir rivayette de: Bunlar iki dağdır.

 

Rebi'den: Hemedan ile Hulvan arasında iki dağ, Şam dağları.

 

Said b. Mansur ve İbnü Ebi Hâtim, Ebu Habib Haris b. Muhammed'den Tin, Tur-i Tina; Zeytun, Tur-i Zeyta denilen dağlardır. İyi incir ve zeytin bittiği için bu şekilde isimlendirilmişlerdir. İmam Razî bunu İbnü Abbas'ın sözü olmak üzere naklederek şöyle der: İbnü Abbas demiştir ki: Bunlar mukaddes topraklardan iki dağdır. Bunlar incir ve zeytin yetişen yerler olduklarından dolayı bunlara Süryanice'de Tur-i Tina (Tin Dağı) ve Tur-i Zeyta (Zeytin Dağı) denilmiştir. Bu takdirde yüce Allah Nebilerin yetiştiği yerlere yemin etmiş demektir. Tin denilen dağ İsa (a.s)'nın; Zeytun, Şam İsrailoğullarına gelen peygamberlerin çoğunun gönderildiği yer; Tur, Musa (a.s)'nın peygamber gönderildiği yer; Beled-i Emin de Muhammed (s.a.v.)'in peygamber olarak gönderildiği yerdir. Şu halde gerçekte yeminden maksat, peygamberlere hürmet ve derecelerini göstermek olur.

 

2- İki mescittirler. İbnü Zeyd: Tin, Dimeşk mescidi; Zeytun, Beyt-i Makdis Mescidi demiştir. Ka'b da: Tin Dimeşk Mescidi, Zeytun İliya Mescidi demiştir. İbnü Abbas'tan gelen bir rivayete göre de Tin Nuh Mescidi, Zeytun Beyt-i Makdis Mescidi'dir.

 

3- İki beldedir. Ka'b'ın dediğine göre Tin, Dimeşk; Zeytun, Beyt-i Makdis'tir. Şehr b. Havşeb de: Tin, Kûfe; Zeytun, Şam'dır demiştir. Maksadı Kûfe'nin bulunduğu yer demek olacaktır ki Nuh (a.s)'un konakladığı yere denir.

 

Demek ki Tin ve Zeytun, aslında bildiğimiz incir ve zeytin meyveleri ve ağaçları olmakla beraber bunların yetiştiği bereketli yerler olmakla tanınmış iki dağ ve onlarda iki belde ve onlarda iki mescid dahi Tin ve Zeytun adlarıyla tanınmış, bunlar da Tur-i Seyna ve Mekke gibi dinin çıktığı mübarek şerefli yerler sayılmış olduğundan burada hayat için maddi, manevi gıdaların ve incir ve zeytin gibi faydalı meyveler verecek çalışma ve amelin ve yerin önemine ve özellikle incir ve zeytinin lezzet, kıymet ve faydalarına da ima ve işaret ile beraber daha ziyade peyamberlerin yetiştiği, dinlerin çıktığı yerler olarak bilinen kutsal yerlere yemin edilmiştir. Bundan dolayı "Keşf" yazarının dediği gibi, bunların hepsi dinî ve dünyevî hayır ve bereketi ile mukaddes topraklara ve emin bir beldeye yemin demek olur. Yalnız incir ve zeytine yeminde bu ahenk ve kapsamı anlamak güçtür. Onun için Tin'i ve Zeytun'u sade incir ve zeytin meyveleri diye terceme etmemeli, gerek Hıristiyanlık'ta, gerek Yahudilik'te gerek İslâm'da "Çevresini mübarek kıldığımız."(İsrâ, 17/1) mânâsı gereğince mübarek tanınan ve hayır ve bereketinden istifade için iyi olma hususunda yarışılarak çalışılması arzu edilen mukaddes topraklara dahi işaret olmak üzere sözü geçen incir ve zeytin isimleriyle şöyle demelidir:

 

2. Yemin olsun o Tin'e ve Zeytun'a ve Tur-ı Sinin'e yemin olsun, Sinin Dağı'na ki Hz. Musa'nın Allah ile konuşma şerefine nail olduğu dağ olup sin harfinin kesresi veya fethası ve nunun uzatılmasıyla Tur-ı Sina ve Tur-i Seyna diye de tanınmış ve meşhur olmuştur. Sonu kısa ve uzatılmadan Tur-i Seyna da denildiği "Kamus"ta yazılıdır.

 

Ebu Hayyan, "Bunun Şam'da bir dağ olduğunda ihtilaf yoktur." demiş; Şihab yazarı da; "bu, meşhur olanın aksi olduğu, çünkü bu gün bilinen Tur-i Sina'nın Akabe ile Mısır arasındaki Tih yakınlarında bulunduğu" beyanıyla itiraz etmiş ise de Ebu Hayyan'ın maksadı da Mısır toprakları karşısında bulunan ve Filistin'i dahi kapsayan mutlak Şam toprakları olmalıdır. İhtilaf yoktur denilmesi bunu gösterir. Nitekim İbnü Cerir de hep "Şam'da bir dağdır, bir mübarek dağdır." diye rivayet etmiştir. Tur, dağ ve özellikle bitkili dağ demektir.

 

SİNİN, o dağın bulunduğu ve kendisine nisbet edildiği yerin ismi olup Beyrun ve benzeri kelimeler gibi muamele görerek çoğul kelimeler gibi "vav" ve "ya" ile irab aldığı, bazı kere de "ya" ile bırakılıp sonundaki "nun"a irab harekeleri verildiği söylenmiştir. Görünen şekliyle "Sinler Dağı" demek gibidir. Ahfeş demiştir ki: Sinin kelimesi ağaç mânâsına çoğuldur. Tekili "Sine"dir. Sanki Tur-i Eşcar yani, Ağaçlar dağı demek gibidir. Kelbi'den de "ağaçlı dağ" diye rivayet edilmiştir. Bunlar, "Derken ona varınca mübarek yerdeki vadinin sağ kıyısındaki ağaçtan şöyle seslenildi: Ey Musa!..."(Kasas, 28/30) âyetinde mübarek yerdeki Musa ağacına işaret olsa gerektir.

 

................................................

Muslumanlarin beyninin nasil hadim edildigini, nasil irzina gecildigini su yukaridaki halkin sirtindan gecinen teologlar guruhunun yakin zaman temsilcilerinden "bu muhteremin gayet faideli! yorumlarini okuyarak müşahede edebilirsiniz!..

Kivirmalarini, sallamalarini, binbir dereden su getirme calismalarini,binbir renkli anlamlar cikartip yukledigini ve yutturmaya ve ayni zamanda konuyu basindan savmaya calistigini gorebilmeniz icin, o yorumlarini ciddiyetle ve dikkatle iyice okumanizi oneririm.

 

Gercekleri gizlemek cok kolaydir. Yeterki maskeniz din adamligi olsun.

Elmalili'da gerci, kendinden onceki"guruh"un yorumlarini aktarmis. Kendisinden birsey katacak hali yok tabii.Onlar için ilim, digerlerinden kopyalamaktir cünkü. Onlar icin ilim,salla,uydur,yutturabilirsen yuttur'dur.

 

Bu tefsirde bir kere oncelikle, -kesin bir bilgi- verilmemektedir/verilememektedir. Degisik fakih ve mufessirlerin yorumlari sunulmaya calisilmaktadir sadece. Dikkat edilirse hicbiri,"sin, ve diger kelimelerin anlami kesin olarak soyledir,budur" diyememektedir.Hepsi de kendi faraziyelerince degisik anlamlar yuklemeye ve sunmaya calismislardir.

Dolayisiyla o kadar laf kalabaliginin iceriginde,ortaya konulan bir"bilgi" yok!

Ibn-i Cerir'in yorumu gercege biraz yakin durmaktadir:

Ayette "..vezzeytuni.."denirken, Isa'nin halka vaaz verdigi iddia edilen "Zeytin dagi" na atifta bulunulmasi oldukca güçlü bir olasiliktir. Bu, bu kadar basittir. Ama is, laf olsun torba dolsun olunca degisir tabii.

 

"..vettini.." denirken de, Buda'nin altinda otururken "tanrisal" ilhama/aydinlanmaya kavustugu incir agacindan bahsedilmesi olasiligi da diger savlardan yine oldukca gucludur. Muslumanlarin geneli bunu kabul etmeye yanasmazlar cunku onlara gore budizm hak din degildir. Onun yerine karmakarisik, celiskilerle dolu ve anlasilmamasi icin anlatilan yorumlara inanmayi yeglerler.Zaten bu yuzden de benim sayfanin en basindan beri kisa, oz,net ve yalin aciklamalarim, bilincsiz ve riyakarca,tu kaka edilecektir.

 

Dikkat edilirse yine, SIN kelimesi hakkinda putperest devirlerdeki gercek anlamini vermek,en azindan atifta bulunmak bile sozkonusu degil o musluman guruhun yorumlarinda. Bundan ozenle kacinildigi bariz bir sekilde gorulmektedir. Halbuki, binlerce yildan beri,ilk pagan tapinim devirlerinden,tek tanrili! dinlere kadar butun olaylar ayni cografyada gecmektedir. Ama nedense, o kelimenin kadim anlamina,kokenine deginmek istemezler! Yoksa, cok sey "sarsilir" cunku..SIN kelimesinin,kiyisindan,etrafindan dolanir,dolandirirlar da gercek manasina gelmezler. SIN icinde,TUR icin de boyle. Bilirler ama soylemezler. Oyle birsey olamaz cunku. Putperestlerin ilahlari kur'anin yorumlarina giremez!

 

 

Ama bal gibi,gun gibi kur'anin icine girmistir! Cikartamayacaklarina gore, karın ağrılarıylala kivranarak ve kıvırtarak meseleyi degisik anlamlar uydurarak halledeceklerdir. Din adamliginin temel gorevlerinden biri de "inandirmak" degil mi?! Basariyorlar iste. Basarili sonuclarinin iki ayakli ornekleri forumda gezinmekte!

 

Peki..,sozu edilen "Sina Dagi" o guruhun iddia ettigi gibi(aslinda iddia bile edemiyorlar ya neyse) Musa'nin tanrisiyla konustugu anlatilan dag midir gercekte?

 

Bu konuda, tek tanrili dinlerden de cok cok onceleri antik putperest Kenan mitlerinde, iki dagin arasindan cikan bir sakalli ilahin, bir cobana gorundugunu gosteren betimlemeler vardir. Dolayisiyla mitolojilerden, tek tanriciligin kitaplarina tasinmis anlatilardan baska birsey degildir bu.

Yada,sina dagi derken,tur dagindan, Musa'nin on emrin yazili oldugu levhalari aldigi iddia edilen dagdan mi bahsedilmektedir?

O guruh buna bile bir net aciklama getirememekte!..Tabii, boylesine muglak bir kitabi aciklamaya calisirken mecburen cok sey soyleyeceksin ama, sonucta dise dokunur hic birsey soylememis olacaksin!

Tekrar ediyorum: Acin haritalari bakin! En buyuk teologlara gidin sorun! Tarih ve cografya uzmanlarina gidin sorun! Imkaniniz varsa gidin yerinde arayin! "SINA DAGI" adinda bir dag bulamayacaksiniz! Cunku o isimde bir dag YOK! Hic kimse de size,"sina dagi suradadir, su dagdir" diyemeyecektir!

Cunku sayfanin ilk iletilerinde vurguladigimm gibi:

 

Tur-i Sina/Siniine,"Sina'nin Bogasi\ilahi"/"Sina'daki Boga El/ilah" demektir!

Tamlamanin original ve kadim anlami budur!

 

Sina ve Kenan ili(bugunku Filistin) ve hatta tum orta ve yakindogu daki bircok eski ve onemli yerlesim bolgesi ve hatta dagi, deresi, vadisi eski pagan kultlernin ilahlarinin ismini tasimaktadir! Bu, gunumuzde de hala boyledir! -Sina, Yeriho(Eriha), Baalbek, El-Kuddus(Kutsal ilah El'in sehri!), El-Tur(Boga El'in sehri!), Umma(Basra korfezine yakin, antik bir Ana tanrica adini tasiyan bir sehir),Beyt-El(harfiyen El'in Evi, daha irili ufakli bir suru isim.

 

Hangi teolog(din bilgini!)yada adami size "Sina, ay tanrisi Sin'e ait olan/yer/bolge demektir. Orta ve yakindogudaki cogu sehrin,dagin,bolgenin,hatta derenin, colun bile isimleri ya putperestlerin tanrilarina aittir, yada onlarla iliskilidir" demez, diyemez! Yonlendirilen koyunlar olarak sizler ancak onlarin sozlerine iman edersiniz, gozlerinizi de kapatarak dininizi kurtarmis olursunuz.

Gerceklerin uzerini, hakaretlerle, asagilamalarla, iftiralarla,tahrik etmelerle,kopyacilikla, saptirmalarla kapatamazsiniz.

 

Evet..,simdi birazda "SIN"i taniyalim:

Sumerce ismi "Nan.Nar"-anlami harfiyen:Parlak Olan/Isildayan- Kisaltilmis ismiyle "Nanna" diye anilirdi. Ayni ilahin, Akkadca ve samice adi, gunumuze kadar "SIN" olarak geldi ayni anlamla(parlak olan,isildayan). Kenan(Filistin)panteonunda ise bas ilah olarak "EL" unvaniyla anilmaya baslandi. Zamanla da isim olarak kendisiyle ozdeslestirildi. Kenan metinlerinde kendisini "Yerah" ve karisini da "Nikhal/Nakhl" diye tanimlar.Yerah, yerel dillerde kucuk telaffuz farklariyla, Yeriho ve Eriha diye de anilirdi. Yerah, sami dilinde "Ay" anlamina gelir, daha cok Sin diye taninan tanridir ve "Nikhal" ise Ay Tanrisinin esinin Sumerce adi olan Nin.Gal'in sami diline uyarlanisidir. o eski zamanlarda, Asya ve Afrikayi birbirine baglayan yarimadaya, "Tanrilarin Kutsal Yeri"ine O'nun adi verildi: SINA=Sin'e Ait olan/yer/bolge.

Sumercedeki adiyla Nan.Nar, panteonun yeryuzundeki bas tanrisi Enlil'in oglu olarak gecer metinlerde.Daha sonra samilerce bas ilah olarak kabul edilmistir..

 

Hukmu altindaki sehirlere iyicil davrandigi, comert ve adil oldugu, bu yuzden ayni zamanda "Nanna Baba" diye sevecenlikle cagrildigi da yazilidir.

 

Ayni zamanda meshur adalet ve gunes tanrisi "UTU/SAMAS"in da babasidir.

Putperst sami kabilleler arasinda hayli etkili ve yaygin bir tapinim olan El/Sin kultunun, cok eski zamanlardan beri Sina yarimadasiyla iliskilendirilmesi gayet dogaldir, cunku, samilerin gocebe topluluklari,Kuzey Suriye'den Sina'ya hatta Misir'a kadar devamli etkinlik icindeydiler.

Evet..,burada SIN kelimesinin gercek anlamini verdik. SIN=Parlak olan,isildayan. Sembolu hilal idi. Ve bu sembolun islamin sembolu olan hilalle hicbir farki yoktur! Bas ilah olarak EL ismiyle de kult hayvaninin boga oldugunu yukarida hayli islemistik.Ve El olarak, Sina'daki bircok daga,dereye, hatta cole bile isminin verildigini ornekleriyle gosterdik.

Tur kelimesinin gercek original ve kadim anlaminin BOGA oldugunu ve EL'in, EL-TUR yani Boga El olarak ta cagrildigini da gosterdik. hatta, El,boga ile o kadar ozdeslestirildi ki,sadece "TUR" demek bile yeterliydi onu anmak icin.

Evet, O, adinin verildigi kadim yarimadanin bogasi olarak cagiriliyordu!

Tur-i Sinin= Sina'nin Bogasi!

Original sekliyle aciklamasi budur!

Ay tanrisi mubarek SIN kutsasin sizi

Hadi bakiim!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Tur-i Sinin= Sina'nin Bogasi!

Original sekliyle aciklamasi budur!

Ay tanrisi mubarek SIN kutsasin sizi

Hadi bakiim!

 

 

sevgili haksöz o bahsi geçen boğa önce seni bir kutsasın sonra biz o boğayı bir kurban günü keser yeriz.

 

gelelim yazdığın simbat hikayesine; bir kere bunca yazdığın şey bir kaynağa dayanmıyor.

 

ikinci olarak Allah nereye ne için yemin edecekse bunu sanamı soracak yeminle ilgili ne kadar izah yaptık kesmedi seni demi...

 

hem bu yazdıklarının aksini ifade eden yazılar dolu ...bir bak istersen.

 

hem bahsi geçen yer olarak zikredilse bile bir müslüman olarak Allah oraya yemin etmişse iş tamamdır ben inanırım çünkü o Allahtır ve yalan söylemez boş iş yapmaz .

 

şimdi sen ve senin gibi olan arkadaşlar neyi dayatıyorsunuz.az düşün be sevgili haksöz!!!

 

tefsirlerde çok detaylı izahlar var...senin dediğin gibi bitmiyor işler. hem dur bakalım senin kafandan bir arkadaş(saklı gerçek) bir zamanlar musa harun yok bunlar masal diye iddia etti ve ilzamda edildi...eh be kardeşim orda bile en kötü iltimali minimalistler savunur onlar bile en fazla demişlerki kutsal kıtablar delil olamaz diye...şimdi tarihi yalanlayıp işinize gelince simbatçılık oynamak hiç yakışıyormu.

 

saygılar-sevgiler

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Gılgamış'a sizi zorlayan mı var demiş sayın haksöz :)

 

Burada kendinizi bu kadar paralamanız için sizi zorlayan mı var öyle ise?

Bende bunu merak ettim doğrusu, acaba özel bir hobiniz mi bu?

 

Kuran uyarır uyardıkça birileri öğrenir birileri zorlanır birileri fitne yapar birileri kibriyat ile saptırır. Eğer Kuran'ın vaad ettiği cezayı dikkate alıp tövbe ederseniz bu sizin için daha hayırlıdır yok ben aksini yapacağım derseniz o takdirde sonucuna katlanmak zorundasınız. Sonra bizi uyarmadılar demeyin.

selametle

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 7 yıl sonra...

Okudukça daha da inançsızlaşıyorum sanırım. Sin'in yeri kısmı doğruysa Sin d.ağının o dönem insanı için bir manasının olması gerekliliği doğrudur. Bunun için ilk önce Sin dağının kişiler için manasını araştırması gerekir. El takısının etimolojik kökeninin zerre kadar manası yoktur. Kelimenin o dönem kullanılırken manası neyse doğru olan odur sayınlar..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ortadoğu din üçlemesinin ortaya çıkışında Hint ve Mısır ortak etkisi olduğu belli oluyor. Hintlilerde güneşe karşı basbayağı bildiğimiz güneşin konumlarına göre vakitli namaz kılma var. Ama güneşe karşı kılıyorlar. Bu kültürden gelen birilerinin Mısır kültürü ile de tanıştıktan sonra, Arabistan'da da Ay'ın kutsal kabul edildiği, Ay tapınması olduğunu gördükten sonra, tanrının böyle doğan batan bir şey değil de, görünmeyen, uyumayan, her an gözetleyen bir şey olmasına karar vermenin daha iyi olacağını düşündükleri sanırım açıkça görülüyor. 

 

Bu  önce Yahudi dinini ortaya çıkardı. Buraya kadar Hint etkisi baskın. Fakat bu din Mısır'ı terkedip Arabistan'a dönüşte reddedilme yüzünden çok katı ve sert bir hal aldı. Mısır'a geri dönemeyecekleri için eski yurtlarına tekrar yerleşmek için çok savaşlar verdiler. Bunu başardıklarında artık bu sert ve katı din gereksiz oldu, Hristiyanlık ortaya çıkarıldı ve din yumuşatıldı. 

 

Gel zaman git zaman Yahudileri yarımadadan tekrar kovmak isteyenler oldu. Bu amaçla da İslam dini icat edildi bu sefer. Tekrar Yahudi şeriatının katılık ve sertliğine geri dönüş yapıldı. Kuran çok büyük ölçüde Tevrat bazlı oluşturuldu.

 

Olay kısaca böyle... 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

..

sin; ay tanrısı değildir..

güneş'tir ve..

güneşi de tanrılaştıranlar..

kimlik sorunu olan topluluklardır..

bi anlamda "çok kişilikli" toplumlar..

 

ay; asla tanrı falan da değildir..

tıpkı güneş gibi..

belki; tanrısal denilebilinir..

 

dedim ya;

eğer bi taşıyıcının kimlik sorunu varsa..

pek tabiî olarak kişilik bozuklukları

bu biçimlerde ortaya çıkacaktır..

 

her parlak eşyayı tanrılaştırarak yani..

 

bugün ise tanrılar, artık..

mücevherler ve mücevher imişçesine

parlaklaştırılmış

modern dünyanın maddi vasıtaları..

 

merhaba..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.