Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

İslamda kölelik ve cariyelik


haksöz

Önerilen İletiler

Anlaşılır ifadelerle yazarsanız sevinirim.

 

Ayrıca,Kureyzalılar nasıl hıyanet etmişler, hangi düşmana silah vermişler, nasıl sırtlarını dönmüşler, örnek veriniz.

 

Saygılar.

 

elınızde bır senedınız vardamı muslumanların bu konuyu kendı aralarında propaganda malzemesı oldugunu soyluyorsunuz.

 

bu tıp ıddıalar bır mesnede dayandırılmayacaksa eger aynı seyı muslumanlarda sızın ıcın pekala yapabılır ve sucu olmayan ınsanları katletmısler soylemını propaganda malzemesı olarak kullandıgınızı ıddıa edebılır.

 

 

Düşman birlikleri güneyden ve kuzeyden Medine çevresine geldiklerinde hendek kazma işi tamamlanmıştı. Kureyşliler ve onların güney müttefikleri, Kur'an-ı Kerîm'de de bildirildiğine göre "Müslümanların alt yanlarından", kuzey müttefikleri ise, yani Gatafan ve Fezâreliler, Yahudilerin Hayber'in bir yıllık mahsulüne karşılık Esed ve Necid'de oturan kabilelerle birleşerek "üst yanlarından" gelmişlerdi.[359] Müşrikler, alışık olmadıkları bu savunma tedbiri olan hendekle karşılaşınca şaşkına döndüler. Bölgelerinden çıkarken yanlarına bu tür bir savaşta kullanılabilecek malzeme de almamışlardı. Müşrikler Medine çevresinde üç ayrı karargâh kurdular. Ordunun genel komutanı Kureyş lideri Ebû Süfyan b. Harb idi. Hendek kuşatmasından bir ay önce hasat yapılmış ve tarlalardan mahsül toplanmış olduğundan, düşman askerleri hayvanlarını beslemekte güçlük çekmeye başladılar. Ordu ile birlikte getirdikleri yiyeceklerle yetinmek zorunda kaldılar.[360]

 

Seçkin üç bin Müslüman asker ve otuz beş atlı, hendeği korumaya ve devriye gezmeye başladı. Çünkü sadece hendek kazmak yeterli değildi; aynı zamanda onun korunması gerekiyordu. Piyadeler ve süvariler arasında görev taksimi yapıldı. Düşman atlıları hendek boyunca dolaşıyorlar, hendeğin savunulması zayıf noktalarını araştırıyorlardı. Onlar hendeği geçebilmek maksadıyla bir geçit oluşturmak için harekete geçtiğinde Müslümanlar tarafından ok yağmuruna tutuluyorlardı. Düşmanın baskısı sonucu Müslümanlar zaman zaman sıkıntılı anlar yaşadılar. Hz. Peygamber'in öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını zamanında eda edemediği günler oldu.[361] Bazı cesur düşman süvarileri bir iki defa hendeği aşmaya teşebbüs ettiler. Bunlardan Nevfel b. Abdullah el-Mahzûmî, hendeği aşmayı başaramayarak içine düştü ve Hz. Ali veya Zübeyr b. Avvam tarafından öldürüldü. Düşman, Nevfel b. Abdullah'ın cesedinin iade edilmesi için on bin dirhem vermeyi teklif etti. Hatta Ebû Süfyan'ın yüz deve gönderdiği söylenir. Ancak Hz. Peygamber onun cesedini karşılıksız olarak iade etti.[362] Düşmanın birkaç defa daha hendeği aşma teşebbüsü başarısızlıkla sonuçlandı.

 

Kuşatma uzadıkça müşriklerin hem kendilerinin ve hem de hayvanlarının yiyecekleri tükenmeye başladı. Bu arada onların Hayber'den yiyecek takviyesi gördükleri anlaşılmaktadır. Nitekim bir defasında Benî Nadîr Yahudilerinden Huyey b. Ahtab'ın gönderdiği yirmi deve yükü arpa, hurma ve hurma kabuğu Müslümanların eline geçti.

Müşrikleri organize ederek on bin kişilik orduyla Medine'nin kuşatılmasına sebep olan Huyey b. Ahtab, dışarıdaki ordunun hendeği aşamayacağını görünce, vahanın güneydoğusunda oturan Kurayza Yahudi kabilesinin başkanı Ka'b b. Esed'e giderek onu müşriklerle birleşmeye ve Müslümanları arkadan vurmaya razı etmeye çalıştı. Huyey b. Ahtab'ın Ebû Süfyan tarafından yolda gönderildiği de söylenmektedir.[363] Ka'b b. Esed başlangıçta isteksiz davrandı; Hz. Muhammed (s.a.s.)'le daha önce antlaşma yaptığını, ondan sadece doğruluk ve vefa gördüğünü, bu sebeple antlaşmayı bozmayacağını açıkladı. Fakat Huyey b. Ahtab'ın ısrarlı teklifine dayanamadı. Huyey, Hz. Peygamber tarafından yazdırılmış olan antlaşma yazısını da getirterek parçaladı. Bu suretle işini sağlama almış oluyordu.[364] Benî Kurayza'nın bu hareketi Müslümanları zor durumda bıraktı; çünkü bu durumda iki ateş arasında kalmış oluyorlardı. Hz. Peygamber Hz. Ebû Bekir'le birlikte çadırının içinde bulunduğu bir sırada Hz. Ömer gelerek Benî Kurayza'nın antlaşmayı bozduğunu haber verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber "Hasbünallahü ve ni'me'l-vekîl"(Allah bize yeter. O ne güzel vekildir) buyurdu ve gerekli önlemleri almak üzere faaliyete geçti.

 

Hz. Peygamber'in Kurayza'nın tutum ve davranışlarını izlemek üzere görevlendirdiği Zübeyr b. Avvâm, onların savaş için hazırlık yaptıklarını tespit etti. Daha sonra durumu incelemek için gönderdiği ve içlerinde Sa'd b. Muâz ve Sa'd b. Ubâde'nin de bulunduğu bir ekip, Kurayza'yı bozdukları antlaşmayı yenilemeye davet etti. Yahudiler bunu kabul etmedikleri gibi İslâm heyetine hakaret ettiler; aralarında sert tartışmalar meydana geldi. Bu girişimlerinden bir sonuç elde edemeyeceklerini anlayan Müslüman elçiler Hz. Peygamber'e gelerek durumu bildirdiler.[365] Bu gelişme Müslümanları endişe ve korkuya sevketti. Hz. Peygamber, kalelere ve sağlam binalara yerleştirilmiş olan hanımları ve çocukları Kurayza'nın ve onlarla işbirliği yapabilecek müşriklerin saldırısından korumak için gerekli askerî tedbirleri almaya başladı.

Hz. Peygamber bu arada müşriklerin ittifakını bozmak için Gatafan birlikleri komutanlarından Uyeyne b. Hısn ve Hâris b. Avf'a, kuşatmayı terketmeleri karşılığında Medine mahsulünün üçte birini vermeyi teklif etti. Bir söylentiye göre üçte bir karşılığında antlaşma metni hazırlanıp, henüz taraflar ve şahitlerce imzalanmamıştı.[366] Gatafanlılar buna razı olmayıp mahsulün yarısını istediler. Hz. Peygamber bu konuda ensardan Sa'd b. Muaz ve Sa'd b. Ubâde'nin düşüncelerini sordu. Bu iki sahâbî, Gatafanlıların câhiliye döneminde misafirlikte yapılan ikram ve satın alma dışında kendilerinden bir hurma bile almaya cesaret edemediklerini belirterek "Allah bizi İslâm ile şereflendirdikten ve bizi doğru yola sevkedip seninle şereflendirdikten sonra mı onlara mallarımızı vereceğiz"? diyerek böyle bir antlaşma yapmaya hiç gerek olmadığını söylediler. Bunun üzerine Peygamberimiz bu planı uygulamaktan vazgeçti ve görüşmelere son verdi.[367]

 

Bu arada Müslümanlar lehine bir başka önemli gelişme oldu. Düşman saflarında bulunan Eşca' kabilesinin reisi Nuaym b. Mes'ud İslâmiyeti kabul ederek gizlice Hz. Peygamber'in yanına geldi. Kendisinin İslâm'ı kabulünden müşriklerin haberi olmadığını ve Müslümanlara yardım edebileceğini bildirdi. Hz. Peygamber ona "harp hiledir" prensibinden hareketle faaliyette bulunabileceğini söyledi. Nuaym b. Mes'ud giriştiği faaliyet sonucunda Yahudi-müşrik ittifakını bozmayı başardı. Şöyle ki; önce Kurayza'ya giderek, onların konumunun kuşatmacılardan farklı olduğunu, burasının kendilerinin yurdu olduğunu, Kureyş ve Gatafan kabilelerinin er geç kendi yurtlarına döneceklerini, o zaman kendilerinin Müslümanlarla başbaşa kalacaklarını, böyle bir durum karşısında ise Müslümanlara karşı koyabilecek güçleri bulunmadığını hatırlattı. Onun için yanlarında tutmak üzere müşriklerden rehin istemelerini tavsiye etti. Yahudiler bu görüşü isabetli buldular.

 

Nuaym bu defa Kureyş müşriklerinin yanına giderek Ebû Süfyan ve etrafındakilere, Kurayzaoğullarının Hz. Muhammed (s.a.s.)'le antlaşmayı bozduklarına pişman olduklarını, Kureyş ve Gatafan'dan rehine isteyeceklerini ve boyunlarını vurmak üzere Müslümanlara teslim edeceklerini söyledi. Şayet kendilerinden rehine isterlerse vermemelerini tavsiye etti. Bir müddet sonra Kurayza'nın kendilerinden rehine istemesi üzerine müşrikler Nuaym b. Mes'ud'un söylediklerinin doğru olduğu kanaatine vardılar. Yahudilere haber göndererek asla rehine vermeyeceklerini bildirdiler. Şayet savaşmak isterlerse kendileriyle birlikte meydana çıkmalarını istediler. Kurayzaoğulları ise rehine almadan onlarla birlikte savaşmayacaklarını belirttiler. Nuaym b. Mes'ud'un bu girişimi Yahudilerle kuşatmacıların birbirlerine olan güveni sarstı. Gruplardan herbiri diğerini hainlikle suçladılar. Böylece Yahudi-müşrik ittifakı bozulmuş oldu.[368]

 

Bu sırada Zilkade ayı girmek üzereydi. Mekke çevresinde panayırlar kurulacak ve hac mevsimi başlayacaktı. Aynı zamanda Haram Aylar da girmiş bulunuyordu. Bu nedenlerle Kureyşliler Mekke'ye dönmeye karar verdiler. Bu esnada ortaya çıkan bir fırtınada düşman çadırları sökülmeye, ateşleri sönmeye ve atları ürkmeye başladı. Bu hususa Kur'an-ı Kerim'de şu şekilde işaret edilmektedir: "Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın; hani size ordular saldırmıştı da, biz onlara karşı bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah ne yaptığınızı çok iyi görmekteydi".[369]

Peygamberimiz gece vakti Huzeyfe b. Yemân'ı müşriklerin ordugâhında olup bitenler hakkında gizlice bilgi edinmek ve elde ettiği bilgileri kendisine getirmek üzere görevlendirdi. Huzeyfe b. Yemân büyük bir cesaretle düşman saflarına girerek rüzgarın onların karargâhını altüst ettiğini, başkomutan Ebû Süfyan'ın bir konuşma yaparak kuşatmayı kaldırmaya karar verdiğini açıkladığını ve bu kararında ciddi olduğunu göstermek için devesinin ayaklarındaki bağı çözmeyi bile hatırına getirmeden üzerine bindiğini müşahede etti. Huzeyfe b. Yemân daha sonra sağ sâlim İslâm karargâhına dönerek düşman tarafında olup bitenleri Hz. Peygamber'e anlattı. Müşrik ordusunun kuşatmayı kaldırması üzerine Hz. Peygamber Müslümanlara evlerine dönmeleri için izin verdi.

 

Hendek Savaşı'nın Kur'an-ı Kerim'e yansıdığı ve Ahzâb Sûresi'nin 9. âyetinden 27. âyetine kadarki kısmının bu gazve dolayısıyla nâzil olduğu görülmektedir. Allah Teâlâ bu hususla ilgili ilk âyetlerde mü'minlere, kendilerine olan nimetini hatırlamalarını, üzerlerine ordular geldiğini ve bu ordulara karşı rüzgar ve görmedikleri ordular gönderdiğini; müşrik ordularının Medine'nin alt ve üst taraflarından geldiklerini; mü'minlerin denendiğini ve şiddetli bir sarsıntıya uğradıklarını[370] bildirmektedir. Müteakip âyetler, bu savaşta münafıkların psikolojisinden ve tutumlarından bahsetmektedir. Münafıkların "Allah ve Peygamber'in sadece kuru vaadlerde bulunduklarını" söylediklerini; yine onlardan bir grubun "Ey Yesribliler! tutunacak yeriniz yok, geri dönün" dediğini; bir grubun da Peygamber'den "Evlerimiz açıktadır" diyerek izin istediğini; oysa evlerinin açıkta olmadığını ve sadece kaçmak istediklerini[371] bildirmektedir. Daha sonraki âyetlerde müşriklerin ve onlara yardımcı olan Yahudilerin durumu hakkında bilgiler verilmektedir. Son âyetler ise, Allah'ın kuşatmacı kâfirleri kinlerinden dolayı geri çevirdiğini, onların bir çıkar elde edemediklerini; müşrikleri destekleyen Yahudilerin de daha sonra cezalandırıldığını haber vermektedir.[372]

 

7 Şevval 5/1 Ocak 627'de başlayan Hendek kuşatması yirmi üç gün devam ettikten sonra 1 Zilkade 5/24 Ocak 627'de sona ermiştir.[373] Hendek savaşının müttefiklerin başarısızlığı ile neticelenmesiyle, Kureyş'in Hz. Peygamber'i ortadan kaldırmak için son teşebbüsü de boşa çıkmıştır. Bu savaş esnasında altı Müslüman şehit düşmüş; müşriklerden de üç kişi ölmüştür.[374] Hendek Savaşı Mekke müşrikleriyle ilişkilerde önemli bir safha teşkil eder. Nitekim Kureyş müşrikleri bu savaştan sonra Müslümanlara bir daha savaş açamayacaklardır. Kurayza Yahudilerinin işledikleri savaş suçu dolayısıyla Hendek Savaşı'ndan hemen sonra cezalandırılmaları konusu Yahudilerle ilişkiler bölümünde işlenecektir.

 

 

367. Vâkıdî, II, 477 vd. ; Belâzürî, I, 246; İbn Hişâm, II, 223; Taberî, II, 573.

368. Vâkıdî, II, 480 vd.; İbn Hişâm, II, 229.

369. Ahzâb Sûresi 9.

370. Ahzâb Sûresi 9-10.

371. Ahzâb Sûresi 12-13.

372. Ahzâb Sûresi 25-26; Hendek savaşının Kur'an-ı Kerim'e yansıması için bk. Vâkıdî, II, 494-495; İbn Hişâm, II, 245 vd. ; Ömer Özsoy-İlhami Güler, s. 675-677.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Müşrikleri organize ederek on bin kişilik orduyla Medine'nin

.

.

.

Savaşı'ndan hemen sonra cezalandırılmaları konusu Yahudilerle ilişkiler bölümünde işlenecektir.

 

Ben sizden "anlaşmayı bozdular", "hıyanet ettiler" arkadan vurdular" gibi boş lafların içini doldurmanızı rica ettim.

Doldurmamışsınız. Bekliyorum.

 

Sokakta iki delikanlı kavga ediyor. Biri diğerini yaralamış veya hastanelik etmiş.

Polis soruyor: Neden yaraladın adamı?

Cevap: Bana küfretti!

Polis: Ne dedi!

Cevap: Küfretti!

Polis: Nasıl küfretti, ne dedi?

Cevap: !!???! Küferetti.

Polis: Nasıl küfretti onu soruyoruz zaten!

Cevap: !?

 

Soruyu yine soruyorum:

Kureyzalılar nasıl hıyanet etmişler, hangi düşmana silah vermişler, ne yapmışlar Müslümanlara?

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben sizden "anlaşmayı bozdular", "hıyanet ettiler" arkadan vurdular" gibi boş lafların içini doldurmanızı rica ettim.

Doldurmamışsınız. Bekliyorum.

 

Sokakta iki delikanlı kavga ediyor. Biri diğerini yaralamış veya hastanelik etmiş.

Polis soruyor: Neden yaraladın adamı?

Cevap: Bana küfretti!

Polis: Ne dedi!

Cevap: Küfretti!

Polis: Nasıl küfretti, ne dedi?

Cevap: !!???! Küferetti.

Polis: Nasıl küfretti onu soruyoruz zaten!

Cevap: !?

 

Soruyu yine soruyorum:

Kureyzalılar nasıl hıyanet etmişler, hangi düşmana silah vermişler, ne yapmışlar Müslümanlara?

 

Saygılar.

 

 

cevap yukarda dıkkatlı okuyun.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yahudi kabileleri ve "münafık"diye adlandırılan arabi kabileleri ortadan kaldırmak, bugün PKK yanlısı deyip bazı köyleri ortadan kaldırmaya benzer. Asker orada olmadığı zamanlarda kalaşnikofların gölgesinde olan insanlardan devlete tam bir bağlılık beklemek haksızlık olacağı için, böyle bir temizlik girişiminde de bulunulmuyor doğal olarak.

 

Hendek olayında Medine'nin darbe alması ve etkinliğinin kırılması olasılığına karşı elbette bazı kabileler yeni gelişme olasılığı olan bir duruma karşı tavır alacaklardı. Mekkelilerin üstünlük sağlaması olasılığına karşı, yardım etmedikleri suçlamasına maruz kalmak istemeyeceklerdi. Böyle durumlar iki ucu dikenli çubuk gibidir, hangi ucundan tutacağpını kestirmek zordur.

 

İnsanların hepsi fanatik değildir, fanatikler gibi kesin ayrımlara herkes inanmaz. Fanatikler bir insanın ya cennetlik, ya cehennemlik, ya said, ya şaki, ne bileyim ya mümin ya kafir olduğu gibi kesin ayrımlara inanırlar. Bunlar aynen lojik durumlar gibi birbirinin tersi, ikisi aynı anda gerçek olamayan kesin ayrılmış durumlardır onlar için.

 

Ama herkes fanatik değil ve her zaman olduğu gibi normal, sıradan insanlar, fanatiklerin terör olaylarına maruz kalırlar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yahudi kabileleri ve "münafık"diye adlandırılan arabi kabileleri ortadan kaldırmak, bugün PKK yanlısı deyip bazı köyleri ortadan kaldırmaya benzer. Asker orada olmadığı zamanlarda kalaşnikofların gölgesinde olan insanlardan devlete tam bir bağlılık beklemek haksızlık olacağı için, böyle bir temizlik girişiminde de bulunulmuyor doğal olarak.

 

Hendek olayında Medine'nin darbe alması ve etkinliğinin kırılması olasılığına karşı elbette bazı kabileler yeni gelişme olasılığı olan bir duruma karşı tavır alacaklardı. Mekkelilerin üstünlük sağlaması olasılığına karşı, yardım etmedikleri suçlamasına maruz kalmak istemeyeceklerdi. Böyle durumlar iki ucu dikenli çubuk gibidir, hangi ucundan tutacağpını kestirmek zordur.

 

İnsanların hepsi fanatik değildir, fanatikler gibi kesin ayrımlara herkes inanmaz. Fanatikler bir insanın ya cennetlik, ya cehennemlik, ya said, ya şaki, ne bileyim ya mümin ya kafir olduğu gibi kesin ayrımlara inanırlar. Bunlar aynen lojik durumlar gibi birbirinin tersi, ikisi aynı anda gerçek olamayan kesin ayrılmış durumlardır onlar için.

 

Ama herkes fanatik değil ve her zaman olduğu gibi normal, sıradan insanlar, fanatiklerin terör olaylarına maruz kalırlar...

 

sozunu ettıgınız bu tıp teorıler hayat boyu karsılasılabılecek vakıalardır ancak hendek savasında gerceklesenler burda anlattıklarınıza uymuyor. benı kureyza kabılesının muslumanlar ıle bırlıkte hareket etme konusunda saglamıs oldukları anlasmaya sadık kalmayıp saf degıstırdıklerını goruyoruz. bu yaptıkları vatan haınlıgı degılde nedır. hanı yıllar yılı ''araplar bızı arkamızdan vurdu'' propagandası yapılmıstı. ve bu bıze cok cırkın gosterılmıstı. dogrudur. cırkındır. araplardan bunu yapanlarda olmustur. o zaman merkezı bır otorıte yahut yeterlı bır guc mevcut olsa ıdı ıahenet edenlerle sınırlı kalmak sartı ıle onlar ıcınde aynı ceza uygulanabılırdı. taakı bu bızı ırkcılıga ve kan davasına goturmesın. ana babaların yaptıgının bedelı sonrakı nesıllere odetılmesın.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sozunu ettıgınız bu tıp teorıler hayat boyu karsılasılabılecek vakıalardır ancak hendek savasında gerceklesenler burda anlattıklarınıza uymuyor. benı kureyza kabılesının muslumanlar ıle bırlıkte hareket etme konusunda saglamıs oldukları anlasmaya sadık kalmayıp saf degıstırdıklerını goruyoruz. bu yaptıkları vatan haınlıgı degılde nedır.

 

Saf değiştirdiklerini söyleyebilmek için, müslümanlara düşmanca somut birşey yapmış olmaları gerek. Ne yapmışlar?

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Saf değiştirdiklerini söyleyebilmek için, müslümanlara düşmanca somut birşey yapmış olmaları gerek. Ne yapmışlar?

 

Saygılar.

 

vatan kabul ettıgınız topragı musterek mudafaa etmek uzere anlastıgınız kısılere en zor zamanlarında yanı savas sırasında yanı savas cereyan ederken dusman kuvvetlerı ıle ıttıfak ederek ıhanette bulunmak.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

vatan kabul ettıgınız topragı musterek mudafaa etmek uzere anlastıgınız kısılere en zor zamanlarında yanı savas sırasında yanı savas cereyan ederken dusman kuvvetlerı ıle ıttıfak ederek ıhanette bulunmak.

 

Ben de sizden bu "düşmanla ittifat etmek" ifadesini somutlaştırmanızı istiyorum.

 

Düşmana nasıl yardım etmişler, nasıl ittifak etmişler? Somut örnek veriniz.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben de sizden bu "düşmanla ittifat etmek" ifadesini somutlaştırmanızı istiyorum.

 

Düşmana nasıl yardım etmişler, nasıl ittifak etmişler? Somut örnek veriniz.

 

Saygılar.

 

ıttıfak etmenın ne demek oldugunu bılmıyormusunuz.

 

mutabık kalmıslar dusman sayılanla.

 

yanı senın dusmanın artık benımde dusmanım demısler.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ıttıfak etmenın ne demek oldugunu bılmıyormusunuz.

 

mutabık kalmıslar dusman sayılanla.

 

yanı senın dusmanın artık benımde dusmanım demısler.

 

Ee sonra naapmışlar?

Bu düşmanlığı realiteye taşıyacak somut eylem naapmışlar?

Soykırımdan geçirilecek derecede kötü ne yapmışlar?

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ee sonra naapmışlar?

Bu düşmanlığı realiteye taşıyacak somut eylem naapmışlar?

Soykırımdan geçirilecek derecede kötü ne yapmışlar?

 

Saygılar.

 

kardes, hukuk okumadım ama ıyı bılırımkı bırını oldurmekle tehdıt etmenın cezası oldurmekten daha coktur.

 

musrık ordusu hendegı gecememıs zaten ve dolayısı ıle beklenen sevıyede bı savasta olmamıs belkıde.

 

ama ortada bır ırade beyanı var. kureyza yahudılerı ''vatandaslarına'' sırt cevırmıs, onları yanlız bırakmıs.

 

nasıl yapmıs bunu.

 

karsı dusman safında olmakla.

 

peygamberımız efendımız a.s ne yapmıs. Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine, “İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun” dediklerinde, bu söz onların imanını artırdı ve “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!” dediler. ayetı nı okudu.

 

ummet ne yaptı Allah'a ve resulune ınandı ve guvendı davasından vaz gecmedı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

merhaba kafedengi

 

ama ortada bır ırade beyanı var. kureyza yahudılerı ''vatandaslarına'' sırt cevırmıs, onları yanlız bırakmıs.

 

sizden ricam bu vatandaşlar kim

 

dahası mazluma el açan toprağını paylaşan onlara yurt veren imkan veren kim?

 

mekkeden kaçan bölücü müslümanlarmı?

 

yoksa onları mekkeli müşriklere vermeyen medinenin yöneticileri zengin yahudilermi?

 

keza asıl vatana ihanet eden medineye gelen ve barışçıl medineli yahudileri savaşa zorlayan onları parçalayan diğer kentlere düşman etmek isteyen müslümanlarmı?

 

söylermisiniz!

 

size birisi el açsa yardım edip onu zorluktan kurtarsanız sonrada o kişi sizi savaşa zorlasa sizde kabul etmeseniz

 

siz savaşa girmediniz diye sizi katletse hanımlarınızı kızlarınızı CARİYE olarak alıp kullanıp daha sonra islam askerlerine silah almak için bir kısmı PAZARDA SATILSA siz nasıl tepki verirsiniz?

 

hıyanet içerisinde olduğunuzdan dolayı size yapılanların meşru olduğunu iddia ve ikrar edebilirmisiniz?

 

lütfen açık yüreklilikle cevab verin

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

merhaba kafedengi

 

 

 

sizden ricam bu vatandaşlar kim

 

dahası mazluma el açan toprağını paylaşan onlara yurt veren imkan veren kim?

 

mekkeden kaçan bölücü müslümanlarmı?

 

yoksa onları mekkeli müşriklere vermeyen medinenin yöneticileri zengin yahudilermi?

 

keza asıl vatana ihanet eden medineye gelen ve barışçıl medineli yahudileri savaşa zorlayan onları parçalayan diğer kentlere düşman etmek isteyen müslümanlarmı?

 

söylermisiniz!

 

size birisi el açsa yardım edip onu zorluktan kurtarsanız sonrada o kişi sizi savaşa zorlasa sizde kabul etmeseniz

 

siz savaşa girmediniz diye sizi katletse hanımlarınızı kızlarınızı CARİYE olarak alıp kullanıp daha sonra islam askerlerine silah almak için bir kısmı PAZARDA SATILSA siz nasıl tepki verirsiniz?

 

hıyanet içerisinde olduğunuzdan dolayı size yapılanların meşru olduğunu iddia ve ikrar edebilirmisiniz?

 

lütfen açık yüreklilikle cevab verin

 

bolucu dıyorya.

 

mekkeden medıneye hıcret eden muslumanlar akabede peygambere bıat eden ensarın dıyarına gıttıler. akabe bıatlarında ensar peygamberımız efendımızı ana, baba ve evlatları gıbı koruyacaklarına soz verdıler. ve onlar evs ve hazrec kabılelerı ıdı. ıkıncı akabe bıatı yapıldıgı esnada medınede bu ıkı kabıle mensuplarının tamamına yakını musluman olmustu. buna ıstınaden muslumanlar medıneyı yurt edındı. kardeslık bagları kurdu. nımete beraber sukrettıklerı gıbı musıbetı beraber gogusledıler.

 

onların bırlıgı Allah'ın ınayetı ıle devlet olmalarını sagladı.

 

musrıklerle savaslar yapıldı. kureyza yahudılerı savasa zorlanmadı. barıs zamanında aralarında yaptıkları anlasma geregı medıneyı beraber savunacaklarını soyledıklerı halde hendek savasında sozlerınde durmayıp musrıklerle ıttıfak ettıler. ıhanet ettıler. haınler ıhanetın ne oldugunu bılmeyebılır ancak baslarına gelırse anlarlar ne buyuk bır sıkıntı oldugunu.

 

siz savaşa girmediniz diye sizi katletse hanımlarınızı kızlarınızı CARİYE olarak alıp kullanıp daha sonra islam askerlerine silah almak için bir kısmı PAZARDA SATILSA siz nasıl tepki verirsiniz?
sızı bu sekılde yazmaktan men ederım. sordugumuz zaman kardes empatı yapmanı saglamaya calısıyoruz mazeretının arkasına saklanılabılecek sekılde laflar edıp ınsanları tahrık ve tahkır etmeye calısmayın.

 

sız dusunun gırdıgınız savasta dostlarınızın dusmanla bırlıkte hareket ettıgını. bu hareketı yapanlara haın degılde ne dersınız.

 

******

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

Evrensel

 

 

Bir kere tarafsız bir akıl şunları düşünmesi gerekir:

 

1- Kölesi olan bir peygamber olurmu hiç?

 

2- "Andolsunki, biz size köle sahibi olmayı yasakladık" diyen bir ayet yok.

 

3- "Andolsunki, biz köleliği kınıyoruz" diyen bir ayette yok.

 

Evet tarafsız bir akıl istiyorsunuz belki ama sizin düşüncelerinizi tarafız bulamadık. İlk önce sanki köleliği Allah veya Peygamber emretmiş gibi bir mana vermişsiniz. ( yasaklamadığına göre destekliyor gibi )

1- kölesi olan bir peygamber olur mu ? ben soruyu şöyle çevirmek istiyorum. Adı geçen peygamber kadar bir köleye iyi davranan, onun gibi bir efendilik gösteren bir insan olmuş mu ? Allah resülünün kölesine yaptığı muameleyi hangi ana baba evladına yaptı, hangi abi kardeşine yaptı. Onun kölerini araştırıyorsan onu eleştirebilmek için nasıl davrandığınıda araştırmalısın... İşte efendilik enes (r.anh) dan :Savaşta veya barışta, on yıl boyunca Hazreti Peygambere hizmet ettim. Yaptığım işler, çoğu zaman O'nun istediği gibi gerçekleşmedi. Ama bütün bunlara rağmen bana bir kere bile vurmadığı gibi, bir kere bile azarlamadı. Ne kötü söz söyledi, ne surat astı, ne de ayıpladı. Bir kere olsun: "Öf!" demedi.

1- böyle bir efendi olur mu ? Siz evrensel, böyle bir efendi duydunuz mu?

 

 

2- Andolsunki, biz size köle sahibi olmayı yasakladık" diyen bir ayet yok ? Bu soru da tarafsız değil bizce. Köleliğin yasaklanmadığını islam da araştırıyorsun. Tarafsız bir akıl İslamın köleliği emretmediğini de araştırır. biz hiç bir ayette ' Andolsun ki, biz size köle sahibi olmayı emrettik' ibaresine rastlamadık, tarafsız bir akılda rastlamayacaktır. Köleliği kınamaya gelince, ceza mükafat anlamına gelmektedir malum.. Kötü bir amele karşılık ondan iyi bir amel istenir ki karşılığı ödenmiş olsun, mükafat olsun. İslamın bir çok günaha keffaret olarak köle azad etmeyi emretmesi, köle azad etmeyi iyi bir amel görmesi, kölelik müessesini KINAMASINDANDIR. Köleliğin kalkmasını istediğindendir

 

Yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on düşkünü yedirmek yahut giydirmek ya da bir köle azad etmektir (maide 89 )

 

Karılarını zıhar yoluyla boşamak isteyip, sonra sözlerinden dönenlerin, ailesiyle temas etmeden bir köle azad etmeleri gerekir. Size bu hususta böylece öğüt verilmektedir. Allah, işlediklerinizden haberdardır.(mücadele 3)

 

Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kim kölesini öldürürse, biz de onu öldürürüz. Kim de kölesini (burnunu, kulağını keserek) sakatlarsa, biz de onun (burnunu, kulağını keserek) sakatlarız. ( Hür ile köleyi bir tutmuş kölelik hükmünü yok saymıştır. köle ile hür ayrımı yoktur. Ebu davud diyet, tirmizi diyet )

 

 

"Ey Allah'ın Resulü, helak oldum" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Seni helak eden şey nedir?" diye sorunca: "Oruçlu iken hanımıma temas ettim" dedi. Bunun üzerine Resulullah'la aralarında şu konuşma geçti: "Azad edecek bir köle bulabilir misin?" (buhari,savm )

 

Size, buyurdu, Allah'a karşı takvada bulunmanızı, başınızda Habeşli bir köle olsa bile emirlerini dinleyip itaat etmenizi tavsiye ederim(tirmizi, ilim )

 

 

 

Bir adam gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! Benim kölelerim var, bana yalan söylüyorlar ve bana ihanet ediyorlar, bana isyan ediyorlar. Ben de onlara şetmediyor ve dövüyorum. Onlar yüzünden (Allah yanında) durumum ne olacak?" diye sordu. Resulullah (sav): "Kıyamet günü onlar, sana olan ihanetleri, isyanları ve yalanları sebebiyle muhasebe olacaktır. Senin onlara verdiğin ceza ise, eğer cezan onların günahları nisbetinde ise, başabaştır; ne lehine ne de aleyhine olur. Eğer onlara verdiğin ceza günahlarından az ise bu senin için bir fazilet olur. Eğer onlara verdiğin ceza günahlarından çok olursa, bu fazla kısım sebebiyle onlar lehine sana kısas yapılır" buyurdular. Bunun üzerine adam huzurdan çekildi, ağlamaya ve dövünmeye başladı. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam dedi ki: "Sen Allah'ın kitabını okumuyor musun? (Bak ne diyor!) (Mealen): "Biz kıyamet gününe mahsus adalet terazileri koyacağız. Artık hiçbir kimse hiçbir şeyle haksızlığa uğratılmayacaktır. (O şey) bir hardal tanesi kadar bile olsa, onu getiririz (mizana koyarız). Hesapçılar olarak da biz yeteriz" (Enbiya 47). Adam tekrar: "Allah'a yemin olsun, ey Allah'ın Resulü! Ben hem kendim ve hem de onlar için, ayrılmalarından daha hayırlı bir şey göremiyorum. Seni şahid kılıyorum, hepsi hürdür, (azat ettim)" dedi. ( tirmizi enbiya )

 

 

İslam köleliği emretmemiştir. Köleliği islam getirmemiştir. Kim getirdiyse hesabı ona sorun, suçu İslama yüklemeyin...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İslam köleliği emretmemiştir. Köleliği islam getirmemiştir. Kim getirdiyse hesabı ona sorun, suçu İslama yüklemeyin...

 

Efes bira cok lezzetliydi ....İctik bizde.

Efes birayı biz yapmadık oysa....

Efes birayı yapanı mı suçlamak lazım.

 

 

Peygamberin eşleri ile cinsel ilişki sırasını BİLE düzenleyen kutsal kitap Kuran , nedense KÖLELİK haram diyememiş.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...
Peygamberin eşleri ile cinsel ilişki sırasını BİLE düzenleyen kutsal kitap Kuran , nedense KÖLELİK haram diyememiş.

 

Dogru , Kuran KÖLELİK haram diyememiş. Nitekim legalleştirmiş! Bunu inkar eden arkadaşlar, Arapça Kuran'da geçen "Ma malakat aymanukum" manasını anlasınlar.

 

"... veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin..." (4:3)

 

"...(Savaş esiri olarak) sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar (da size) haram kılındı...." (4:24)

 

"...Sahip olduğunuz kölelerden "mükâtebe" yapmak isteyenlere gelince, eğer onlarda bir hayır görürseniz onlarla mükâtebe yapın...." (24:33)

 

 

Demekki Kuran "Haram" etmemiş. Muslumanlara legalleştirmiş! Demekki, Muhammed ve onun alter egosu (Allah) köleligi helal etmis. Gunumuzde bile kuzeyAfrika'da KÖLELİK var. Arap ulkelerindeki kölelik, yavas yavas kaldirildi, batidan (kafirlerden) gelen baskilardan dolayi. Insan haklarini korumak kafirlere dusmus!

 

Eger arkadaslar Hadisleri okumus olsalardi, eminimki, Muhammedin yaptiklarini apaçik görürlerdi. Eger Hadisleri okumak istemezlerse, bir de

"Sirat-un-Nabi: Muhammedin Biyogrofisi" ni okusunlar. Bu kitabin yazari "Shibli Nu'mani" (Dogum 1857 - Olum 1914) . Mühim olan bilgi sahibi olmak, degisik kaynaklardan okumak. Mamafih, Müslümanar icin, Muhammed hakkinda bilgi edinmek için, en önemli kaynak hadislerdir. Hadisler (yani sunnet) Islam dininin en önemli esaslarindan biridir. Hadisler degisik kategorilere bölünmüstür:

 

1. Sahih (güvenilir, inanılır, sahih, hakiki),

2. Hasan (sağlam, kusursuz),

3. Dha'eef (Zayif),

4. Dha'eef Jiddan (Cok Zayif),

5. ve Mawdhoo (Uydurma)

 

Sahih Buhari Hadisleri Muhammad al-Buhari tarafindan derlenmiştir. Bu insan (810-870) yillarinda yaşamis. Onun Hadisleri, Islam dininde, en guvenilen hadislerdir. Inanilir. Bunlari reddetmek demek Islami reddetmektir. Muhammedi red etmektir. Bu hadisleri okuyunca, gözleriniz açilacaktir. 1200 yillardir bu hadislerinin sahiligine kimse bir ses çikarmamiştir.

 

Islam dini budur!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Eger arkadaslar Hadisleri okumus olsalardi, eminimki, Muhammedin yaptiklarini apaçik görürlerdi.

HADİS HADİSLERİ YARGILARSA

 

Daha evvel gördüğümüz gibi hadis adı altında söylenen sözlerin birçoğunu Kuran ve akıl reddetmektedir. Bunun yanında dine kaynak gibi gösterilen bu hadisleri yargılayıp, bunların yanlışlığını ortaya koyacak hadisler de mevcuttur. 4. Bölümdeki hadis incelenmesinde ve 7. Bölümdeki hadis-hadis çelişkisi konusunda bunun örneklerini gördük. Bu bölümde hadisleri hadislere yargılatırken amacımız bir kısım hadisleri reddedip, kendi kafamıza uyanları toplamak değildir. Çünkü böyle bir gayret içinde olmayı (hele günümüzdeki tabloyu görenler için) Kuran’ı yetersiz bulmanın bir uzantısı olarak görmekteyiz. Kuran yeterliyse onla yetinmek ve gerçekle yalanın karıştığı izahlardan medet ummamak zorundayız. Amacımız, hadisleri dini kaynak diye uyduranların yorumla ve görmemezlikten gelerek ve birçok ayrı anlamlı hadisten kafalarına uyanı seçme yoluyla kendi uydurdukları hadislerle bile çeliştiklerini göstermektir.

 

Sünni ve Şii İslam’ın hadis kitapları yazmaları bile kendi kabul ettikleri hadislerde anlatılan, Peygamber’in hadis yazımını yasaklayan tavrıyla çelişmektedir. 4. Bölümde de değindiğimiz bu konuyla ilgili şu hadislere bakalım:

 

Allah’ın elçisinden sözlerini yazmak için izin istedik, bize izin vermedi.

Tirmizi, Es Sunan, K. İlm 11

 

Biz hadis yazarken Hz. Peygamber yanımıza geldi ve “Yazdığınız şey nedir?” dedi. “Senden işittiğimiz hadisler” dedik. Hz. Peygamber: “Allah’ın kitabından başka kitap mı istiyorsunuz? Sizden evvelki milletler Allah’ın kitabı yanında başka kitaplar yazdıkları için yoldan çıktılar.”

El Hatib, Takyid 33

 

PEYGAMBERİMİZ HADİS YAZIMINI YASAKLAMIŞTI

 

Dikkat ederseniz Peygamber’in hadis yazımını yasaklayan bu hadislerini, hadis kitaplarını dinin kaynağı kabul edenler nakletmiştir. Madem bu hadisleri biliyorsunuz, o zaman niye hadis kitapları yazıyorsunuz? Siz Peygamber’den daha mı akıllı olduğunuzu iddia ediyorsunuz? Yoksa Peygamber’den daha mı çok dini düşünüyorsunuz? “Peygamber o zaman Kuran’la hadis karışmasın diye hadis yazdırmadı, artık Kuran’la karışma tehlikesi yok, o yüzden hadis kitapları yazıyoruz” demek tatmin edici bir açıklama değildir. Hadisler Kuran gibi dinin kaynağı olsaydı ve Peygamber hadisleri yazdırmayıp, unutulmaya mahkum etseydi dini eksik tebliğ etmiş olmaz mıydı? Hadisler dinin bir kaynağı, lüzumlu bir parçası ise nasıl olur da yazılmak yoluyla muhafaza edilmezler? Kuran’daki sureler karışmıyordu da, hadisler niye karışacaktı? Peki Peygamber’in, Kuran’la

karışma tehlikesi ortadan kalkınca hadisleri yazın diye bir hadisi var mı? Sonuç olarak diyebiliriz ki; ey hadislere dinini yaslayanlar, bu hadislerin yargısına göre hadis kitaplarınızı yakmak, yok etmek zorundasınız. Bu hadislerin yargısına uyuyor musunuz?

 

Hadislerle Kuran’da olmayan helal ve haramların dine girdiğini de görüyoruz. Bir de şu hadisleri inceleyelim:

 

Ey insanlar ateş tutuşturuldu ve karanlık gecenin parçaları gibi fitneler yakınlaştı. Allah’a yemin ederim ki aleyhimde tutunacak bir şeyiniz yoktur; Kuran’ın helal kıldıkları dışında bir şeyi helal kılmadım. Kuran’ın haram kıldıkları dışındakileri de haram kılmadım.

 

İbni Hişam Siret 4 sayfa 332

 

Allah bazı farizalar vazetmiştir, onları aşmayın. Bazı hadler koymuştur, onlara yaklaşmayın. Bazı şeyleri haram kılmıştır, onları yapmayın. Bazı şeyleri de unutmaksızın size rahmet olması için hatırlatmamıştır, onları da araştırmayın.

 

Mahmud Ebu Reyye,

Muhammedi Sünnetin Aydınlatılması, sayfa 403

 

Allah’ın kitabında helal kıldığı helal, haram kıldığı haramdır. Hakkında sustuğu ise serbesttir. Allah’ın serbest bıraktıklarını kabul edin ve bilin ki Allah hiçbir şeyi unutucu değildir.

 

Ebu Davud K. Etime 39/Tırmizi K. Libas 6

İbni Mace K. Etime 60/El-Müracaat sayfa 20

 

Bu hadislere göre Kuran’ın belirttiklerinin dışında haram yoktur. Şimdi nasıl kadınlarla el sıkışmayı, müzik dinlemeyi, resim yapmayı haramlaştıracaksınız. Bunları yapmak için uydurulmuş hadislere başvurduğunuzu biliyoruz. Oysa bu hadislerin yargısına göre Peygamber Kuran’ın haramları dışında hiçbir şeyi haram kılmadı. Yani bu hadislerin yargısına göre sizin Peygamber’in dediğiniz o hadisler, Peygamber’in hadisleri değildir.

 

“Benden sonrası 30 yıl hilafet, ondan sonrası Melikiyet’tir...”

 

Sahihi Buhari

 

Bakın en doğru denilen hadis kitabına göre 30 yıllık halifelik döneminden sonrasını Peygamber beğenmemektedir. Gerçekten de 4 halife dönemi (Ebubekir, Ömer, Osman, Ali) 30 yıl sürmüştür. Bu dönemde ne bir mezhep oluşturulmuştur, ne de Kuran dışında bir hadis kitabı yazılmıştır (11. Bölüm’ü okuyunuz). Neden bu dönemdeki gibi Kuran’ın tek kaynak olduğu mezhepsiz bir İslam’ı yaşamıyorsunuz? Gerçi biz bu hadisin Emeviler’i sevmeyen Ali taraftarlarınca uydurulduğunu sanıyoruz. Fakat Ehli Sünnet’e göre Buhari’nin tek hadisini inkar eden kafir olur. O zaman bu hadisin hakkını verip, 4 halife dönemindeki gibi niye hadis kitaplarını yakmıyorsunuz? Neden 4 Halife’den sonraki Melikler’in idare ve gözetiminde oluşturulan mezheplere ve yazılan hadis kitaplarına inanıyorsunuz?

YALNIZ VE YALNIZ KURAN

 

Yine bazı hadislere göre Peygamber efendimiz Kuran’ı tebliğ etmek ve Kuran’ı yaşamak dışındaki dini konularda bazı hatalar yapabilmektedir. Bu yüzden Kuran’ın bildirdiğinin dışında Peygamber’in hayatından Kuran’a ilaveler çıkarmak yanlıştır. Çünkü bu, yukarıdaki hadisten de anlaşılacağı üzere insanların serbest bırakıldığı alandır. Hadisler şöyledir:

 

Peygamber’imiz Medine’ye geldiğinde Medineliler hurmayı aşılıyorlardı. Peygamber’imiz “Ne yapıyorsunuz?” diye sordu. Onlar “Biz bunu yapardık.” dediler. Peygamber’imiz “Belki yapmazsanız daha iyi olur.” dedi. Onun sözüne uyarak bu işlemi terk ettiler de hurma ürün vermez oldu. Bu durumu Peygamberimiz’e hatırlattıklarında kendilerine şöyle buyurdu: “Ben ancak bir insanım. Size dininizle ilgili bir şeyi emrettiğimde onu alın. Kendi görüşümden bir şeyi emrettiğimde ise ben ancak bir insanım.”

 

Müslim, K. Fazail 140 / İbni Hanbel 3/152

 

Peygamber’imiz Bedir’de suyun yakın olduğu bir yeri ordugah olarak seçmişti. Sahabeden el Habbab b. el Munzir O’na şöyle dedi: “Ey Allah’ın elçisi, burası bize laf düşmeyecek şekilde Rabbinin senin için seçip yerleştirdiği bir yer midir? Yoksa o bir görüş, öneri ve harp hilesi midir?” Allah’ın elçisi cevaben “ Aksine o bir görüş ve harp hilesidir.” dedi. Bunun üzerine el Habbab: “Burası hiç de iyi bir konak yeri değildir. Kalkıp karşımızdaki topluluğa en yakın suyun başına karargah kuralım. Sonra orada bir kuyu kazıp suyu depolayalım da biz içelim, onlar içmesinler.” dedi. Peygamber’imiz:

 

“Doğru söyledin.” dedi ve onun söylediğini yaptı.

 

İbni Hişam, es Sireh c.1 sf.620/ Taberi-et Tarih c.2 sf.144

 

Ben ancak bir insanım. Sizler aranızdaki davaları bana getiriyorsunuz, umulur ki bazılarınız delillerini diğerlerinden daha iyi dile getirirler de ben duyduğum üzere onlar lehinde bir hükme varırım. Kime (haksız yere) kardeşinin hakkından hüküm verirsem, o kardeşinin hakkı olan bu şeyi kesinlikle almasın. Haksız yere alan için ancak ateşten bir parça ayırırım.

 

El Kadı Iyaz, Eş Şifa, c.2 sf.179

 

Buraya kadar olan bu hadislerin yargısına göre:

 

1-Kuran dışında helal, haram kaynağı yoktur.

 

2-Hadis kitapları oluşturulmayacak, mevcutlar imha edilecektir.

 

3-Peygamber’in Kuran (din) dışındaki hareketlerine dini bir mana yüklenip dine ilave yapılmayacaktır.

 

Hiç şüphesiz biz Kuran’ın yeterli ve eksiksiz olduğunu, Kuran dışında hadis ve benzeri hiçbir kaynağa ihtiyaç olmadığını Kuran’a dayanarak öğreniyoruz. Burada göstermek istediğimiz dine ilaveler yapanların, kendi türettikleri kaynaklara aldıkları hadislerle de, her şeyle olduğu gibi çeliştikleridir.

 

HADİSLERE GÖRE HADİSLERİ İMHA ETMEK LAZIM

 

Buraya kadar hadis yazımını, hadisle helal-haram kılmayı ve Peygamber’in din dışı hareketlerinin de ibadete dönüştürülmesini yargılayan ve reddeden hadislere yer verdik. Böylece Kuran’ın anlattığı İslam’ı destekleyen, hatta hadislerin imhasını söyleyen hadislerin varlığını gördük. Kuran’ın dinine ilave olan hükümleri incelediğimizde, bu hükümlere karşı olan birçok hadisin de olması ilginçtir. Peygamber’in baldırların örtülmesini emrettiğine dair uydurma hadis vardır ama Peygamber’in baldırlarının gözüktüğünü söyleyip öbür hadisi yargılayan hadis de vardır. Midye, karides yenemeyeceğini söyleyen Hanefi mezhebinin bir izahı vardır ama diğer yanda diğer mezheplerin denizden ne çıkarsa yenebileceğini söyleyen hadisi vardır. İpeğin haram olduğuna, altının giyilemeyeceğine dair uydurma hadisler vardır ama Peygamber’in yanında sahabelerin ipek giydiğini, Peygamber’in bir ara altın yüzük taktığını söyleyen ve diğer hadisleri yargılayan hadisler de vardır. Haremlik selamlığı savunan, kadının sesinin duyulamayacağını söyleyen izahlara karşı sahabelerin erkek, kadın aynı yerde abdest aldığını, karşılıklı sohbetlerinin olduğunu anlatan hadisler de vardır.

 

Çözüm Kuran’ı yeterli görüp her ilavenin bir uydurma izah veya uydurma bir yorumdan kaynaklandığını görmektir. Öyle hadisler vardır ki aslen Peygamber’in yapması mümkün olan bir fiil veya söylemesi mümkün olan bir sözdür. Fakat bu sözün başına Peygamber emretti ki, Peygamber buyurdu ki şeklindeki doğal uygulamayı emre çeviren uydurma, doğru sözü dahi Peygamber’e iftiraya çevirebilmiştir. Veya Peygamberin, Allah’ın serbest bıraktığı bir konudaki tavrını dinselleştirip, serbest alanın dinsel alana döndürülmesi de hadis yorumu uydurmacılığı ile gerçekleşmiştir. Örneğin Allah’ın Kuran’da kıyafet hakkında detay vermemesi; isteyenin takım elbise, isteyenin kimono, isteyenin cübbe veya isteyenin bambaşka bir yöre kıyafeti giyebileceğini gösterir. Bu serbest konuda muhtemeldir ki Peygamber, yöresinin kıyafetleri olan entariyi, cübbeyi tercih etmiştir. Fakat bu kıyafeti putperestler de, Peygamber’in en büyük düşmanları da gelenekler gereği giymekteydi. Yani Peygamberimiz’in bu konudaki tavrı bir dinsel uygulama, bir sevap değil, Allah’ın serbest bıraktığı konudaki bir tercihtir. Oysa Peygamber’in kıyafetini tarif eden hadisin kendisi değil, onun uydurma yorumu dine ilave yapmıştır. Uydurma yorumları Kuran’a denetleterek düzeltmek için aşağıdaki hadis örnektir:

 

“Bilin ki; Kuran’dan başka bir şey eken, ektiğini biçerken belalara uğrar. Artık siz de O’nu ekin, O’na uyun. Rabbinize O’nu delil edin, nefislerinize O’nu öğütçü yapın. Kendi reyleriniz O’na uymazsa reylerinizi (yorumlarınızı, seçiminizi) töhmetleyin, dilekleriniz O’na aykırıysa dileklerinize hıyanette bulunun.”

 

Nehcül Belağa sayfa 55

 

Hadislerin hepsi zandır (sanıdır). Kuran’a göre ise din zanna bina edilemez. Kuran’la çelişen, Kuran’a ilaveler yapan yorum ve hadislerin yanlışlığı kesindir. Kuran’la çelişmeyen ve Kuran’la uyuşan hadislere gelince; onların bile Peygamberin sözleri olduğuna inanmak zandır, sanıdır. Geleneksel İslamcıların hadislerini yargılayıp, Kuran’ın hükümleriyle örtüşen yukarıdaki hadisleri Peygamber’in söylediğini kabul etmek de zandır, sanıdır. Yani bu hadisler Kuran’la örtüştükleri halde, onları Peygamber’in söylediği %100 değildir. Hadislerin uydurulma sebeplerinde gördüğümüz gibi dine fayda sağlamak niyetiyle hadis uyduranların olması, dördüncü konuda hadislerin incelenmesinde gördüğümüz gibi uzun hadis nakil zincirlerinden doğan hatalar, Peygamber’le sahabe sözünün karışması gibi sonuçlar, en düzgünü (!) Peygamberimiz’in vefatından ikiyüz yıl sonra yazılmış olan hadis kitaplarının en düzgün hadisinin bile zan (sanı) olduğunu ortaya koyar. Zaten bizim istediğimiz, bu bölümde gelenekçilerin uydurmalarla dolu kitaplarını yine kendi naklettikleri hadislere yargılatıp, bu inanılmaz çelişkilerini de gözler önüne sermektir. Yoksa karşıtlığımızı hep belirttiğimiz gibi kendimize göre hadis kitabı oluşturma niyetimiz olamaz. Öyle bir şey gerekseydi onu Peygamber yapardı. Din eşittir %100 Kuran. Ne bir eksik, ne bir fazla. Bundan gayrısında ise zan vardır, gerçekle yalanın ayrılamaz bir şekilde birbirine geçmişliği vardır.

 

Bile bile gerçekle yalanı karıştırmayın.

 

2- Bakara suresi 42

 

Onların çoğu zandan başka bir şeyin ardınca gitmiyor. Doğrusu da şu ki zan gerçek namına bir şey ifade etmez.

 

10- Yunus suresi 36

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dogru , Kuran KÖLELİK haram diyememiş. Nitekim legalleştirmiş! Bunu inkar eden arkadaşlar, Arapça Kuran'da geçen "Ma malakat aymanukum" manasını anlasınlar.

 

"... veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin..." (4:3)

 

"...(Savaş esiri olarak) sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar (da size) haram kılındı...." (4:24)

 

"...Sahip olduğunuz kölelerden "mükâtebe" yapmak isteyenlere gelince, eğer onlarda bir hayır görürseniz onlarla mükâtebe yapın...." (24:33)

 

 

Demekki Kuran "Haram" etmemiş. Muslumanlara legalleştirmiş! Demekki, Muhammed ve onun alter egosu (Allah) köleligi helal etmis. Gunumuzde bile kuzeyAfrika'da KÖLELİK var. Arap ulkelerindeki kölelik, yavas yavas kaldirildi, batidan (kafirlerden) gelen baskilardan dolayi. Insan haklarini korumak kafirlere dusmus!

 

Cariyeler diye çarpıtılan "ma meleket eyman"ın evlatlık konusuyla yakından ilgisi var. Önce "cariyeler"e bir göz atalım.

 

Mevcut meallere göre Nur 33’teki MA MELEKET EYMAN, "köle"dir; "cariye"dir. Ayetteki KİTAB ve KÜTİBE kelimeleri onların para karşılığı özgür bırakılmasıyla ilgilidir.

 

Bu meallendirme bana yanlış geliyor. Bence çeviri şöyle olmalı:

 

Ant içip aldıklarınız izin isteyince onlara İZİN verin.

Vellezîne yebtegûne’l KİTÂBE mimma meleket eymanüküm fe KÂTİBÛHÜM

 

Buradaki KİTÂB ve KÜTİBE ant içip bakımı üstlenilen kimselere verilecek evlenme iznini dile getiriyor; köle özgür bırakmayı değil.

 

"Köleyi özgür BIRAKMAK" anlamına gelen fiil ise "tahrîr"dir. "Hür"den gelir ve "boyun" anlamındaki "rakabe"yle kullanılınca taşıdığı anlam, "boyunduruğu çözmek" olur.

 

Örneğin:

 

Yemin edip bile bile dönerseniz bunun cezası

bir boynu çözmenizdir – TAHRîRU rakabe (5:89; 58:3)

 

Bir mümini yanlışlıkla öldüren kişi

inanan birinin boynunu çözüversin – fe TAHRîRU rakabetin müminetin

 

***

 

Bir de boşanmak isteyen kadınları "serbest BIRAKMAK" anlamına gelen TESRîH kelimesi var.

 

Örneğin:

 

onları

ya güzellikle tutun – fe emsik ûhünne bilma’rûfin (2:231)

ya da güzellikle BIRAKIN – ev SERRİHÛ hünne bima’rûfin

 

(atları dört nala) SALINCA

ve hıyne TESRîHÛN (16:6)

 

Ey peygamber! Eşlerine de ki:

Sizi güzel bir salışla SALIVEREYİM

Ve ISRIH künne serahan cemîla (33:28)

 

Kendileriyle hiç yatmadığınız eşinizi

güzel bir salışla SALIVERİN

SERRİHÛ hünne serahan cemîla (33:49)

 

***

 

"Mukatebe"ye gelince, bu fiil "izin vermek" ve "yükümlü kılmak" anlamına geliyor ama noter eliyle yapılmışcasına resmiyet ve kesinlik kazanmış bir şekilde.

 

Kuranî kullanımdan işte birkaç örnek:

 

Allah’ın size yazıp öngördüğü şeyi arayın

Ve’btegû ma KETEBE ‘llahü leküm (2:187)

 

Size oruç görevi yazıldı

KÜTİBE aleykümü’s siyâm (2:183)

 

Size savaş görevi yazıldı

KÜTİBE aleykümü’l kıtâl (2:216)

 

Size hakkaniyet yazıldı

KÜTİBE aleykümü’l kısas (2:178)

 

Size vasiyet etme görevi yazıldı

KÜTİBE aleyküm... vasiyyet... (2:180)

 

Öngürülüp yazılan süre dolana dek

hattâ yebluğa’l KİTÂBÜ ecele (2:235)

 

Özetle MA MELEKET EYMAN, bakımı üstlenilen kız ve erkek çocuklardır; köle ve CARİYE değil. MUKATEBE ise onların evlenmesine İZİN vermek anlamına geliyor.

 

İslamda CARİYELİK yok!

 

ANT İÇİLİP EDİNİLENLER

 

Kuran'daki ant içilip edinilenler başka, cariyeler başkadır. Ama Erkekler Klübünün militanlığını yapan Elmalılı, Ateş, Karaman misillu ulema onları bir sayıyor ki bu, "Ha Allah'ın dini ha firavunun dini!" anlamına gelir:

 

Firavun Musa ve Harun hakkında şöyle dedi: "Bunların halkı bizim kölemiz olup dururken biz bu ikisine imi inanıcaz?!" (23:47)

 

bizim kölemiz olup dururken

ve kavm ühüma lena âbidûn

 

Evet, firavunun dininde kula kulluk edip köle olmak var. Ama Allah'ın dininde kula kul olmak var mı ki kölelik, cariyelik caiz olsun?

 

***

 

İtiraz: Pekiiii... Diyanetin Kuran mealinde de bahsi geçen "köleler" ve "cariyeler" noluyor?

 

Cevap: Onlar savaşta esir alındıktan sonra parayla alınıp satılan gerçek köleler ve cariyelelerdir; "ant içilip ediniler"den tamamen farklılar.

 

Örneğin Nur 32'de anılırlar:

 

Bekarlarınızı evlendirin

Ve enkihu'l eyame minküm

 

ve dürüst KÖLELERİNİZİ ve CARİYELERİNİZİ

ve's salihîne min İBÂDİKÜM ve İMÂİKÜM

 

Bu itirazla ilgili olarak söylenmesi gereken iki şey var:

 

(1)"Köleleriniz" ve "cariyeleriniz"in Arapça metindeki karşılığı "ibâdiküm" ve "imâiküm"dür; klüpçü ulemanın öyle öne sürdüğü gibi MA MELEKET EYMANÜKÜM değil.

 

Ma meleket eymanüküm, sizin YEMİNLE ya eş aldığınız kadınlardır yani özel nikahlı eşleriniz (23:6; 33:50; 33:52; 70:30) ya da yine YEMİNLE bakımını üstlendiğiniz erkek ve kız çocuklar (4:3; 4:24; 4:25; 24:31; 33:55).

 

Diyanetin ya da başka birinin Kuran çevirisinde örneğin CARİYELER kelimesi varsa hemen inanmayın. Arapça metne bakın. Eğer, Nur 32'de olduğu gibi, orada İMÂİKÜM deniyorsa çeviri doğrudur; yok, MA MELEKET EYMANÜKÜM deniyorsa çeviri yanlıştır.

 

(2)Kuran, köleliğin BİR ÇIRPIDA yasak edilmesini hükme bağlıyor. İçten inananlar o ayetlerin vahyinden sonra artık köle edinmiş olamaz.

 

Nur 32'de anılanlar ise yasak hükmünden önce edinilmiş olan kölelerdir; ki her fırsatta özgür bırakılıp TASFİYE edilmek durumundadır.

 

Nur 32 zaten bu tasfiye işlemine bir misaldir. Allah o ayette "Köle ve cariyeleri evlendirin ki özgür olsunlar; cariyelikleri, kula kullukları sona ersin!" diyor.

 

Ant içilip edinilenler ise onlardan tamamen farklı. Allah'ın dininde "ellerinizin altında sahip olduğunuz (CARİYELER)" diye bir hin oğlu hinlik yok.

EVLİ CARİYELERLE EVLİLİK

 

EVLİ cariyelerle evlenmek caizmiş. Bu pisliği Allah'ın dinine sıvaştırmak için Nisa 24'teki ma meleket eyman üküm üzerinde oynuyorlar:

 

Ve'l muhsenatü min en nisâi illa ma meleket eyman üküm.

 

Ve'l muhsenatü min en nisâi: korunan kadınlar

illa: hariç, fakat

ma: ki onlara

 

eyman üküm: yeminleriniz

meleket: sahip oldu

 

yeminle edindikleriniz

yani bakımını üstlendikleriniz

 

Ve korunan kadınlar. Ama bakımını üstlendikleriniz başka. (4:24)

 

Ne diyor Allah burda?

Cevapı bu ayette ve bir sonraki ayet olan Nisa 25'te.

 

Bunun ardından onları mallarınızla istemeniz helal kılındı

Ve uhılle ma verâe zaliküm en tebtegû bi emval iküm (4:24)

 

Demek ki

(1)hem bakımı üstlenilenler hem de bağımsız kadınlar (muhsenat) size helaldır

(2)ama bakımı üstlenilenlere yaklaşma şekliniz farklı olacaktır.

 

Nasıl farklı?

 

Onları sahiplerinin izniyle eş alın

Fenkihû hünne biizni ehlihinne (4:25)

 

İşte Allah'ın söylediği bu.

 

Bütün kadınlar İslamın koruması altındadır. Ama yetişkin kadınlar kendi kendilerini korurlar; kararlarını kendileri verirler. Örneğin dul kadınlar. Onlar "muhsenat" yani bağımsızdır. Evlenme teklifinizi onların kendilerine yaparsınız.

 

Öte yandan bakımı üstlenilenler, onları üstlenen ailenin koruması altındadır; evlilik için ailenin izni şarttır. Bakımı üstlenilmiş olanları, aileden isteyeceksiniz.

 

Bunun ardından

ma verâe zaliküm

yani bu farklı yaklaşımın ardından

onları mallarınızla isteyebilirisiniz (4:24).

 

Malî imkanlarınıza göre onlara mehir önererek, giderlerini karşıladığınız nişan törenleri yaparak, nişan yüzüğü gibi takılar alarak...

 

***

 

Nisa 24'te, eklemesiz çıkarmasız, söylenen budur. Ama bakın klüpçü ulema, bunu nasıl çarpıtır:

 

Bir de, harb esiri olarak sahibi bulunduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlarla evlenmeniz de size haram kılındı. (Elmalılı)

 

Demek neymiş?

 

Sahibi bulunduğunuz cariyeler müstesna imiş; onların evli olanlarıyla evlenmeniz caizmiş.

 

El insaf... Bakın ayetin Arapçasına: Ve'l muhsenatü min en nisâi illa ma meleket eyman üküm. Mealdeki kelimeler orda yok.

 

Harp yok. Esir yok. Cariyeleriniz -imaiküm- yok. Evli cariyeler yok.

 

Peki, sizin "EVLİ cariyelerle evlenmek caizdir," deyip İslamı bu kadar küçük düşürmeye hakkınız var mı?

 

EVLİ HRİSTİYAN VE MÜSLÜMAN ESİRELER

 

Kıbrıs'lı Rumların, savaşta esir aldıkları evli Müslüman kadınlarla evlenmesi caiz midir; razı mısınız? Peki. Kıbrıs'lı mücahitlerin, esir aldıkları evli Rum kadınlarla evlenmesi hak mıdır; caiz midir?

 

Nisa 24'ün "meal"lerini okurken bu soruların cevabını düşünün lütfen:

 

Arapça metin:

Ve'l muhsenatü min en nisâi illa ma meleket eyman üküm.

 

Lafzî çeviri:

Ve korunan kadınlar. Ama ant içip edinmiş olduklarınız hariç.

 

***

 

Mealler:

 

Harpte elinize geçmiş kadınlar hariç olmak üzere, nikahlı kadınlarla evlenmeniz de haram kılınmıştır. (Y N Öztürk)

 

Ayrıca yeminlerinizin hak sahibi oldukları hariç, evli kadınlar ... (E Yüksel)

 

Bir harb esiri olarak sahibi bulunduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlarla evlenmeniz de size haram kılındı. (Elmalılı)

 

Evli kadınlarla evlenmeniz de haram kılındı. Sahibi bulunduğunuz câriyeler müstesna. (İ H Bursevî)

 

(Savaşta esir olarak) elinize geçenler müstesna, başkalarıyla evli kadınlarla evlenmeniz de yasaklandı. (Mevdudi)

 

(Savaşta tutsak olarak) ellerinize geçen (câriyeler) müstesna, evli kadınlar(la evlenmeniz) de haramdır. (S Ateş)

 

***

 

Süleyman Ateş'in mealini en sona yazdım çünkü o, kendi mealine koyduğu halde Arapça metinde karşılıkları bulunmayan kelimeleri parantez içine alma dürüstlüğünü göstermiş. Yani mealen "Bunları Allah söylemiyor; ben ekledim," deyip bir bakıma özür diliyor.

 

Allah'ın sözleri içinde savaş kelimesi yok; esir yok; cariye yok, evli câriye yok; evlenmeniz yok.

 

Şimdi bir daha soralım:

 

Kıbrıs'lı Rumların, savaş sırasında esir aldıları evli Müslüman kadınlarla evlenmeleri caiz midir? Peki. Kıbrıs'lı mücahitlerin, esir aldıkları evli Rum kadınlarla evlenmeleri caiz midir?

 

Yani klüpçü ulemanın bu meallerde söylediğini İslamın Allah'ı sahiden söylüyor olabilir mi?

 

MEKKE’DE KARIMIN IRZI TEHLİKEDE

 

Camilerde toplantılar düzenleyip hacı adaylarına hac "menasık"ı hakkında bilgi veriyorlar. Ben üç toplantıya katıldım. Üçünde de üstüne basa basa şu uyarıda bulundular:

 

Mekke'de karınızla birlikte taksiye binerseniz aman dikkat edin. Karınız sizden sonra binsin; sizden önce insin. Yoksa şoför karınızı kaçırabilir.

 

Ama neden?

 

Mekke'li şoförler Müslüman değil mi? Müslüman. Yanımdaki hanımın benim nikahlı kadınım olduğunu göre göre ırzına mı geçecekler? Evet.

 

Aman Allah'ım! Aman Allah'ım!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ömrümde bu kadar gürültüye getirilip gözden kaçırılmak ve saptırılmak için üzerine bu kadar kalabalık yığma yapılan bir konu görmemiştim.

 

Dogmaları kesinkes savunmaya baştan azmetmek insanlara böyle yaptırıyor demek ki... Dogma esareti kadar kalın zincirli bir esaret tarih boyunca görülmedi. En vahimi kişinin bu esaretten kendi istemedikçe hiç kimse tarafından kurtarılamayacak olması...

 

"Ma meleket eyman" elinizde bulundurduğunuz kadın köle, yani cariye, yani seks kölesi demektir. Bunun ne lamı vardır, ne cimi... Büksen de böyledir, eğsen de böyledir, çevirsen de böyledir, kıvırsan da böyledir. Kaz çevire çevire yandı, bitti, kül oldu, buharlaştı... Tozu kalmayan kazı çevirmek boşuna!

 

Dogmaların son kullanma tarihi geçeli çoook oldu...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Ma meleket eyman" elinizde bulundurduğunuz kadın köle, yani cariye, yani seks kölesi demektir.

Bu derece eminliğin kaynağı nedir peki? Dil bilimince şimdi hangisi doğru yazılanların.. "Tomurcuk göğüslü kızlar" mevzusunda da çok farklı, bambaşka noktalara varmıştık.. Bir anti elmalı olarak, nicesinin dil üzerinde dilediği gibi oynadığını düşünerek,siz nasıl bu kadar eminsiniz bir dilin sizin dediğiniz gibi olduğuna? Sözlüğünüz,kaynağınız nedir? Dilin kökenine göre bir araştırma mı? online arabic çevirisi mi? Anadiliniz aslında Arapça mı? Ya bu insanlar haklıysa, Doğrucudavut haklı ise ve bu ıspatlanırsa ,o zaman tepkiniz ve bu dine yaklaşımınız ne olur?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu derece eminliğin kaynağı nedir peki? Dil bilimince şimdi hangisi doğru yazılanların.. "Tomurcuk göğüslü kızlar" mevzusunda da çok farklı, bambaşka noktalara varmıştık.. Bir anti elmalı olarak, nicesinin dil üzerinde dilediği gibi oynadığını düşünerek,siz nasıl bu kadar eminsiniz bir dilin sizin dediğiniz gibi olduğuna? Sözlüğünüz,kaynağınız nedir? Dilin kökenine göre bir araştırma mı? online arabic çevirisi mi? Anadiliniz aslında Arapça mı? Ya bu insanlar haklıysa, Doğrucudavut haklı ise ve bu ıspatlanırsa ,o zaman tepkiniz ve bu dine yaklaşımınız ne olur?

 

Islam dini "kolelige" izin verir. Bu bir gerçektir. Eger siz bunun insanlıga yakışmadıgını düşünüyorsaniz o zaman siz "Allahtan geldigini zannetiginiz Kurandan" ve Insanliga örnek olarak yaratılmış zannetiginiz Muhammedden daha iyi biliyorsunuz! Bu yüzden sizi tebrik ederim.

 

Kaynaklar: Islam Kaynaklarıdır. Kurandir. Sahih Hadislerdir. Eger Hadislere inanmıyorsanız, siz Muhammedin hakkinda hic bir şey bilmiyor olmalısınız.

 

1. Islam Kölelige izin verir ... Kaynak: Sahih Buhari.

2. Muhammedin "Kölelikle" bir problemi yoktu. Kaynak: Sahih Buhari.

3. Muhammedin bir cok "Köleleri" vardi.

 

Erkekler: Yakan Abu Sharh, Aflah, 'Ubayd, Dhakwan, Tahman, Mirwan, Hunayn, Sanad, Fadala Yamamin, Anjasha al-Hadi, Mad'am, Karkara, Abu Rafi', Thawban, Ab Kabsha, Salih, Rabah, Yara Nubyan, Fadila, Waqid, Mabur, Abu Waqid, Kasam, Abu 'Ayb, Abu Muwayhiba, Zayd Ibn Haritha, ve zenci kolesi Mahran

 

Kadınlar: Salma Um Rafi', Abu Asib kızı Maymuna , Sa'd kızı Maymuna, Khadra, Radwa, Razina, Um Damira, Rayhana, Hristiyan Mary, Zaynab

 

4. Muhammed "insanları kole yapti" . Heyber savaşinda, erkeklere dediki, "git istedigin kadinlari kendine kole olarak" al. Biri gidip Safiya bint Huyai köle olarak aldi. Diger bir erkek Muhammede bu kadinin önemli biri oldugunu söyleyip, onun Muhammede daha layık oldugunu soyledi. Muhammed fikrini degiştirip "Safiya"yi kendisi aldi, kadinin ailesinin başlarını kestikten sonra, onu aynı günde yatağına götürdü. Kaynak: Sahih Buhari

 

5. Muhammed köle ticareti yapti. Muhammed köleleri sattı. Kaynak: Sahih Muslim ve Sahih Buhari

 

 

Işte Islam dini bu, ve örnek tuttuğunuz insan da bu.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ömrümde bu kadar gürültüye getirilip gözden kaçırılmak ve saptırılmak için üzerine bu kadar kalabalık yığma yapılan bir konu görmemiştim.

 

Demirefe, objektif ve bilimsel düşünceye sahip olduğun iddiasındaysan eğer, Kuran, Hadis ve müslümanlık olgusunu, bilge bir insanın öğretisi diye kabul edip, aslında ne söylemiş olduğunun araştırılmasına karşı olmaman gerekir. Batıda, konuya bu açıdan yaklaşan bir çok bilim adamı da var. İnanmak, inanmamak ayrı bir şeydir. Eğer, süper arapça bildiğini iddia ediyorsan ve benim yorumum doğrudur diyorsan diyecek bir şey yok.

 

Eğer, dünyada İslamda reform adı altındaki çalışmaları incelersen, Kuran'ın yazıldığı dönemdeki Arapça'nın bugünkünden farklı olduğunu (Kureyş Arapçası ) ve Eski Süryaniceye yakın olduğunun söylendiğini görürsün. Bunun yanısıra, tarihi de tarafsız gözle ve neden-sonuç ilişkileri ile ( bilimsel metodoloji ) incelersen, Hz.Ali dönemi sonrası, Emevi-Abbasi siyasi ilişkilerin ve amaçların, bu öğretinin anlaşılması üzerindeki etkilerini ve hadis yazılmasının sebeplerini de anlamış olursun. Bunun örnekleri başka dinlerde de var. Hristiyanlık en bilineni, Luther'in çabaları da bu yönde olmuş. Hatta Budizm için de bunu söyleyebiliriz, şöyle ki; Budizm deki o görkemli tapınakların ve törenlerin de Budha'nın öğretisi ile ilgisi yok ve asıl mesajı taşıyan okullar olmuş ve bu Japonya'ya kadar taşınmış. Bu öz, Samuraylarla gerçek hayata adapte edilmiş ve bu öz, batı pozitivizmi ile birlikte, Japonya'nın kalkınması ve ortaçağdan kurtulması için dayanak olmuş. Aynı şekilde, bugün, İslam ortaçağı yaşamakta ve yaklaşık 450 sene önce Luther'in yaklaşımı bu topraklara yeni geldi. Bugün, dünyada, bunun için çalışan bir çok insan ve grup var.

 

Sonuç olarak; sadece çatışmalara hizmet eden ve öyledir-değildir tarzı inatlaşmaları bırakıp, bu konuları, aklın ve bilimin( hem pozitif, hem normatif bilimler ) ışığında tartışmamızın, kendi eksik bilgilerimiz ile kestirip atmamamızın, sonuçta doğruyu bulmak açısından hepimiz( inanan veya inanmayan ) için yararlı olacağını düşünüyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Görünen köy kılavuz istemez. Böyle her kesin anlamı farklı yorumlayacaksak, cehennem ayetlerinin de patates buğulama tarifi olduğu iddia edilebilir!

 

Tomurcuk göğüslere gelince Ftoyd, bunu açıklamıştım, çok unutkan olmalısın. O zaman sen açıkla:

 

"Ve kavaiba etraban" ne demektir? Diyebileceğin tek şey şu: "Ben bilmem merkez bilir!"

 

Ben sana söyleyeyim: "Eşit tepeler" demek. Sadece ve sadece bu demek. Benim bundan ne anlamam gerektiğini sen söyle de ben de anlayayım. Ben sana söyleyeyim: Bu hiç bir şey demek değil. Anlamı, hiç bir şey anlamına gelmemesi. Daha Türkçesi, ne anlama geldiğini kimsenin bilmemesi. Daha Türkçesi, tek amacının zihinlere belirsizlik ve dogma tohumları ekme amacıyla yazılmış olması. Tohumları ek de, ektikten sonra, nasılsa biter... Bittikten sonra nasılsa biçilir, biçildikten sonra nasılsa bir rüzgar çıkar harman edilir...

 

Dogmalardan geçinen zihniyet budur...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Görünen köy kılavuz istemez. Böyle her kesin anlamı farklı yorumlayacaksak, cehennem ayetlerinin de patates buğulama tarifi olduğu iddia edilebilir!

 

Tomurcuk göğüslere gelince Ftoyd, bunu açıklamıştım, çok unutkan olmalısın. O zaman sen açıkla:

 

"Ve kavaiba etraban" ne demektir? Diyebileceğin tek şey şu: "Ben bilmem merkez bilir!"

 

Ben sana söyleyeyim: "Eşit tepeler" demek. Sadece ve sadece bu demek. Benim bundan ne anlamam gerektiğini sen söyle de ben de anlayayım. Ben sana söyleyeyim: Bu hiç bir şey demek değil. Anlamı, hiç bir şey anlamına gelmemesi. Daha Türkçesi, ne anlama geldiğini kimsenin bilmemesi. Daha Türkçesi, tek amacının zihinlere belirsizlik ve dogma tohumları ekme amacıyla yazılmış olması. Tohumları ek de, ektikten sonra, nasılsa biter... Bittikten sonra nasılsa biçilir, biçildikten sonra nasılsa bir rüzgar çıkar harman edilir...

 

Dogmalardan geçinen zihniyet budur...

Haklısın merkez biilir,ben arapça bilmem.. Bu kelimenin bana sıfat anlamını bul o halde.. Dil bilimince bu kelimenin isim anlamını değil, sıfat anlamını bul.. ve daha sonra anlamlı olup olmadığını konuşalım.

Dogma dediğin sabit fikirlilikle Kuranın Tanrı sözü olduğuna imanım için yeterince sebebim var.O sebepleri de Rabbim unutturmasın. Hani Kuranda Kaplumbağa dünyanın en hızlı hayvanıdır dese, ben ona iman ederim Allah sözü diye, o derece eminim yani..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

1. ben bilmem merkez bilir.

2. Kurânda yazan, gerçeğe en ters şeye inanırım.

Tebrikler Ftoyd, dogmanın güzel bir tanımını yapmışsın, işte benim anlatmak istediğim bu, dogma tam olarak budur...

 

Arapça bilmemek hiç mazeret değil. Arapça bilmeden anlama ulaşmanın sayısız yolu var. Mealler var, sözlükler var, başta akıl var, fikir var... Tek ön koşul, dogmalardan sıyrılmak. Bu olmadan ne desem boş.

 

Kevaib, tepeler demek. Etraba, eşit demek. "Kim bilir ne yüce, ne kutsal, ne erişilmez anlamları vardır" diye düşünürsen dogmalar içinde yüzmeyi sürdürürsün...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.