Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

İslamda kölelik ve cariyelik


haksöz

Önerilen İletiler

1. ben bilmem merkez bilir.

2. Kurânda yazan, gerçeğe en ters şeye inanırım.

Tebrikler Ftoyd, dogmanın güzel bir tanımını yapmışsın, işte benim anlatmak istediğim bu, dogma tam olarak budur...

 

Arapça bilmemek hiç mazeret değil. Arapça bilmeden anlama ulaşmanın sayısız yolu var. Mealler var, sözlükler var, başta akıl var, fikir var... Tek ön koşul, dogmalardan sıyrılmak. Bu olmadan ne desem boş.

 

Kevaib, tepeler demek. Etraba, eşit demek. "Kim bilir ne yüce, ne kutsal, ne erişilmez anlamları vardır" diye düşünürsen dogmalar içinde yüzmeyi sürdürürsün...

Ben yapınca dogma olan ,sizler yapınca neden dogma olamıyor peki..Ben inanmak için dogmama tutunmuşum,siz inanmamak için.. Bu forumda daha öncede defalarca,Arapça bilen insanlardan,bu kelimenin bir isim anlamı olan "tepe" sözcüğünü, bir de bu sözcüğün sıfat anlamını aktarmıştım "göz alıcı, muhteşem,parlayan " gibi.. Şöyle yapayım ve tekrar bir mealcinin çevirisindeki dipnotunu aktarayım.. Bu da dağların tepelerin gösterişli heybetli durumundan türemiştir belki,en azından türediği halk dili "kızlar"dan daha inanırlığı fazla ,gerçek sözlük anlamında... Ama önce diyaneti de aktaralım. Yani fırsat bulursak diyanetin güvenilirliğini de sorgularız belki..

 

"Nebe’ Sûresi

 

31,32,33,34 - Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlara bir kurtuluş, bahçeler, üzümler, kendileriyle bir yaşta, göğüsleri çıkmış genç kızlar ve dolu dolu kadehler vardır "

 

şimdi bu diyanet çevirisi...

 

33. müthiş uyumlu harika eşler, (16)

 

16 - Etrâb'ın yukarıdaki çevirisi için bkz. sure 56, not 15. Kevâib'i "harika eşler" olarak çevirmem konusunda ise, hatırlanmalıdır ki keb teriminin -kâib isim-fiili buradan türetilmiştir- birçok anlamı vardır ve bu anlamlardan birisi, "çarpıcı olma", "gözalıcı olma", "üstünlük" yahut "ihtişam"dır (Lisânu'l-Arab). Böylece keabe fiili, insan için kullanıldığında, "o, [başka bir kişiyi] gözalıcı/çarpıcı veya muhteşem veya harika yaptı" anlamına gelir (aynı yer). Hem keabe fiilinin, hem de keb isminin bu mecazî anlamına bağlı olarak kâib isim-fiili, halk dilinde "göğüsleri gözalıcı hale gelen veya tomurcuklanan kız" anlamında kullanılmıştır. Bu nedenle birçok müfessir, bu ifadede, cennetin (erkek olduğu varsayılan) sakinlerine hoşnutluk verecek olan bir tür genç "dişi-eşler"e bir atıf görürler. Ancak, öncelikle belirtmeliyiz ki, Kur'an'ın cennetin güzellikleri ile ilgili bütün teşbîhleri aynı ölçüde hem erkek hem de kadın için geçerli bulunmaktadır. Diğer taraftan kevâib'in bu anlamı, yukarıdaki gündelik kullanışın türediği kökü -ki keb isminin taşıdığı mecazî "gözalıcılık" anlamına dayanmaktadır- gözardı etmekte ve bu açık mecazın yerine maddî olarak gözalıcı bir şey için geçerli olan lafzî karşılığını geçirmektedir. Bu, bana göre tamamen temelsiz bir yorumdur. Cennetin nimetleri ile ilgili Kur'ânî tasvirlerin daima müteşabih olduklarını hatırlarsak, kevâib teriminin, yukarıdaki bağlamda, hiçbir cinsiyet ayrımı yapmaksızın, "muhteşem [veya "harika"] varlıklar" anlamına geldiğini ve etrâb terimi ile birlikte "müthiş uyumlu harika eşler"i gösterdiğini anlarız -böylece kutsanmış kimselerin birbirleriyle ilişkilerine işaret edilmiş ve onların tümünün karşılıklı tamamlayıcılıkları ve eşit ölçüdeki değerleri vurgulanmış olmaktadır. Bkz. ayrıca 56:34, not 13

 

Yukardaki Muhammed Esed çevirisi ,tabi pardon dogmalar gereği kendisi Kuran-ı Kerim i tahrif eder,dil mil bilmez aslında,pek dogmalıdır çünkü...

 

"Onlar için etrafı duvarlarla çevrilmiş,taneleri olgunlaşmış üzüm bağları, bahçeler ve içki dolu kadehler...""

Bu da Mustafa Sağ, son dönem tahrifçilerden yani,Kuran-ı Kerim i bi de ben kurtarmayı deneyim demiş, kendisi din alanında bişey bilmez, fakülte falan mevzuları Türkiye gündeminde sahte oyunlar zaten..

 

Şimdi aktaracağım da bir sitede bir din kardeşimin aktarımı...

""""Diyanet Açıklamalı

Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar,

 

Elmalılı Sade. 2

Memeleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar var.

 

Ö. N. Bilmen

Ve nar memeli, hep bir yaşta (cariyeler vardır).

 

A. Bulaç

Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar

 

Simdi Birde Ingilizcelerine bakalim Bizimkiler tomurcuk gogusler ile ugrasirken bakalim. Hata daha kiyak olsun diye Omer Nasuhi Birde Nar memeli cariyeleri eklemis. Bakalim Bati literaturunde nasil cevrilmis.

 

Yusuf Ali (EN) Companions of Equal Age; Ayni yasdaki es/arkadas

 

M. Pickthall (EN) And maidens for companions, Ayni yasdaki es/arkadas/hizmet eden"""

 

Bu işi ingilizce yapan diğer ülke insanlarının erkeklikleriyle ilgili sıkıntıları yok belki de,tabi bu benim dogmam, onların yalancı ve dil bilmez,çeviri yapamaz,Kuran kurtarmaya çalışan bir gurup tahrifçi oldukları da sizlerin dogmanız.

 

Tamam tamam,son olsun,bi Kuran kurtarıcısı gönüllü daha buldum ama uzayınca bu kadar artık okur musunuz bilmem,,

Nebe 33. ayet çevirilerinin değerlendirilmesi ;

 

Nebe 33’teki kevâibe atrâba, Süleyman Ateş’e göre göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar imiş ve Diyanet Vakfı'na göre göğüsleri çıkmış genç kızlar.

 

Öyle midir sahiden? Ayetin siyakına, sibakına bakalım:

 

Sorumlu davranmış olanlara ödüller var -İnne l-müttekıyne mefâzâ (78:31)

Bahçeler, asmalar –Hedâika ve e’nâbâ (78:32)

Uyum içinde salkım salkım üzümler –Ve kevâibe etrâbâ (78:33)

Dolu dolu kadehler –Ve ka’san dıhâkâ (78:34)

....

 

Görüldüğü üzere bir önceki ayet olan 78:32’de bahçeler, üzüm asmaları geçiyor. 78:33’teki kevâib işte o asmalarla ilgili. Kevâib, çoğuldur; üzüm daneleri demek. Tekil hali olan ka’be ise "dane"dir.

 

Ka’betü e’nab: üzüm danesi

 

"Ka’be"nin üzüm danesi anlamına geldiğini anadili Arapça olan herkes bilir. Çoğulu "kevâib"dir; üzüm daneleri anlamına gelir. Ka’be kelimesinin başka bir çoğulu olan unkûd ise salkım demek.

 

Sonra, şuna dikkat edelim: 78:33’te kız ya da huri anlamına gelen hiçbir isim yok; yaşıt diye algılanan atraban ise sıfattır; ayette bulunmayan "kız"ı değil ayette bulunan "kevâib"i tanımlar.

 

Açıkça görülüyor ki 31, 32 ve 33 ncü ayetler arasında mantıki bir anlatım ve anlam örgüsü var:

 

Bahçelerde asmalar var (78:31);

asmalardan devşirilen dane dane üzümler ki her biri ötekine denktir (78:32);

ve üzümlerden yapılıp dolu dolu kadehlerde sunulan içecekler (78:33).

 

Bu üç ayetin üçü de bahçeleri, meyvaları ve içecekleri anlatıyor: son derece uyumlu bir bütünlük içinde. Araya sokuşturulan yaşıt (kızlar) ise bahçelerin, asmaların ve içki kadehlerinin uyumunu ve bütünlüğünü bozar.

 

Atraban kelimesine gelince, nedense hep yaşıt diye algılanmış bu kelime. Oysa denk anlamına da gelir. Ki bu ayetlerde meyvaların biribirine denk olduğu vurgulanıyor. Örneğin her bir üzüm danesi ötekilere renk, boyut ve tad bakımından denk olup biri ötekine oranla biraz çelimsiz, tadsız, çürük değildir.

 

h.akcay

 

bilmem,ben Arapça bilmem,ama bildiğini sanan insanlar da sanıyor demek ki dogmalarınıza göre,inanmamak adına diğer tarafa inanmak daha cazip işte,

daha önce din kardeşlerimden defalarca tepki aldım,

neden,

Elmalı okusam dinden çıkarım dedim diye, şunu bunu okurken bazen kulağım tırmalanıyor diye. İncil okurken,Tevrat okurken ,Kuran okurken ,hatta Kutsal kitapla bize sunulan Zebur u okurken ,soruyorum,neden algımda bir uyumluluk varken,bu uyumluluk bazı çevirilerde birden kulağımı tırmalıyor.Ben size tamamen içgüdüsel bütün algımla bunu yazıyorum, Tanrı inancımın sebebi algı olayından.. Bişeyleri okurken körü körüne,imanıma rağmen ters bir durum olduğunda araştırıp bir uygun cevap bulmam neden dogma ve sabitlik oluyor da,sizin illa memeli bir çeviri kabulünüz inanmamak adına,araştırmanızın önüne geçiyor.

Ben size demiştim , bana sıfat anlamını bulun diye, bulmadınız,bakmadınız,başka anlamı var mı yok mu demediniz, hangi sözlükse bir anlam vardı,illa ona tutundunuz ve bana şimdi dogma sahibi olmadığınızı mı savunacaksınız.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ftoyd, öyle yazmışsın ki ben "kevaiba etraba=yaşıt kızlar" tezini savunmuşum gibi anlatmışsın. Benim tezim bu değil. Kız mı, üzüm mü, tepe mi orasını ben bilmem. Hadi ben diyeyim bu sefer: Ben bilmem merkez bilir! Madem sen üzüm dedin, rolleri değiştik hadi. Ne oldu? Değişen bir şey mi oldu?

 

Benim bildiğim, bu ne anlama geldiği belirsiz ve çok da önemli olmayan ifadelerin, insanları etkilemek, hayallerini kamçılamak ve belirsiz, hayallerine göre şekillendirecekleri fantaziler yaratmak amacıyla yazılmış oldukları. Diyelim eşit denk, hiç çürüğü buruşuğu olmayan üzüm taneleri olsun.

 

Bir salkım üzümü açıkça yazmayıp, bunun için insanları bu kadar belirsizliklere sürükleyen bir kitapta, sayfalar dolusu masal anlatılırken hiç sözü kısa kesme ihtiyacı duyulmamış. Sığır kesmeleri emredilmiş de, iyice bir açıkla bakalım, nasıl sığırmış demişler de, şöyle bir sığır demiş de, iyi ama şurası nasıl olacak demişler de, dönmüş dua etmiş sormuş, dönmüş orası şöyle sığır olacak demiş de, iyi peki ama burası nasıl bir sığır? Yine dönüp dua etmiş de orası da şöyle şöyle sığır demiş de...

 

Ne olmuş sonuçta? Kesilen sığırın parçası vurulmuş, ölü dirilmiş!

 

Amacı görelim, amacı. Eşit tepeler değil de denk tanelermiş. Ne değişti? Değişen bir şey mi var? Nar tanesi mi, nur tanesi mi, sevdiğim bir tanesi mi? Adam elbette nar tanesini de, nur tanesini de, sevdiceği bir tanesini de düşünecek. Zaten amaç öyle düşünmesini sağlamak! Biraz daha fantastik düşünceliyse eşit ikizler nasıl takke giyiyorlar acaba, inciden mi mercandan mı diye düşünecek. Yok acaba bu ikizler daha güney bölgelerdeki daha ılıman vadilere sahip başka eşit yükseltiler olmasın diye düşünecek. Biraz daha hayalini zorlarsa hepsinin yükseltileri maksimumda bir düzine, hatta daha iyisi, fantezide sınır mı olur canım, yetmiş tane nar tanesi, hadi hatırın kırılmasın, üzüm tanesi düşünecek. (Ki Arapçada Ka'b yaygın bir isimdir, demek insana böyle demek yaygın bir kullanım şekli.)

 

Düşünecek oğlu düşünecek. Amaç düşünmesi, fantazi kurması ve bu fantezilere kendini kaptırıp onlara ulaşmak için emirlere harfiyen uyması! Ben daha ne diyeyim?

 

Aynı "sen atmadın lakin Allah attı" "Saat yaklaştı, Ay yarıldı" gibi. Bu ifadelerde tam olarak ne olduğu belli mi? Değil. Amaç aynı. Nasıl anlarsan, işine nasıl gelir, neyi kutsarsan, sana kalmış. Nasılsa bir kutsallar örgüsü yaratıp zihnini o örgünün içinde oluşan dogmaya teslim edeceksin. Sonra gelsin itaatkar, sorgulamayan, her emredileni yapan kullar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ftoyd, öyle yazmışsın ki ben "kevaiba etraba=yaşıt kızlar" tezini savunmuşum gibi anlatmışsın. Benim tezim bu değil. Kız mı, üzüm mü, tepe mi orasını ben bilmem. Hadi ben diyeyim bu sefer: Ben bilmem merkez bilir! Madem sen üzüm dedin, rolleri değiştik hadi. Ne oldu? Değişen bir şey mi oldu?

 

Benim bildiğim, bu ne anlama geldiği belirsiz ve çok da önemli olmayan ifadelerin, insanları etkilemek, hayallerini kamçılamak ve belirsiz, hayallerine göre şekillendirecekleri fantaziler yaratmak amacıyla yazılmış oldukları. Diyelim eşit denk, hiç çürüğü buruşuğu olmayan üzüm taneleri olsun.

 

Bir salkım üzümü açıkça yazmayıp, bunun için insanları bu kadar belirsizliklere sürükleyen bir kitapta, sayfalar dolusu masal anlatılırken hiç sözü kısa kesme ihtiyacı duyulmamış. Sığır kesmeleri emredilmiş de, iyice bir açıkla bakalım, nasıl sığırmış demişler de, şöyle bir sığır demiş de, iyi ama şurası nasıl olacak demişler de, dönmüş dua etmiş sormuş, dönmüş orası şöyle sığır olacak demiş de, iyi peki ama burası nasıl bir sığır? Yine dönüp dua etmiş de orası da şöyle şöyle sığır demiş de...

 

Ne olmuş sonuçta? Kesilen sığırın parçası vurulmuş, ölü dirilmiş!

 

Amacı görelim, amacı. Eşit tepeler değil de denk tanelermiş. Ne değişti? Değişen bir şey mi var? Nar tanesi mi, nur tanesi mi, sevdiğim bir tanesi mi? Adam elbette nar tanesini de, nur tanesini de, sevdiceği bir tanesini de düşünecek. Zaten amaç öyle düşünmesini sağlamak! Biraz daha fantastik düşünceliyse eşit ikizler nasıl takke giyiyorlar acaba, inciden mi mercandan mı diye düşünecek. Yok acaba bu ikizler daha güney bölgelerdeki daha ılıman vadilere sahip başka eşit yükseltiler olmasın diye düşünecek. Biraz daha hayalini zorlarsa hepsinin yükseltileri maksimumda bir düzine, hatta daha iyisi, fantezide sınır mı olur canım, yetmiş tane nar tanesi, hadi hatırın kırılmasın, üzüm tanesi düşünecek. (Ki Arapçada Ka'b yaygın bir isimdir, demek insana böyle demek yaygın bir kullanım şekli.)

 

Düşünecek oğlu düşünecek. Amaç düşünmesi, fantazi kurması ve bu fantezilere kendini kaptırıp onlara ulaşmak için emirlere harfiyen uyması! Ben daha ne diyeyim?

 

Aynı "sen atmadın lakin Allah attı" "Saat yaklaştı, Ay yarıldı" gibi. Bu ifadelerde tam olarak ne olduğu belli mi? Değil. Amaç aynı. Nasıl anlarsan, işine nasıl gelir, neyi kutsarsan, sana kalmış. Nasılsa bir kutsallar örgüsü yaratıp zihnini o örgünün içinde oluşan dogmaya teslim edeceksin. Sonra gelsin itaatkar, sorgulamayan, her emredileni yapan kullar...

 

Eğer dediğin gibi olsaydı,belki herkes imanlı olurdu. Bu işin bu kadar dallı budaklı,insana göre şekil alan yönü zaten mükemmel olan bana göre. "anlamına varasınız diye" sözü doğru olsun diye herşey. Yaşadığımız herşey yazılı olsun diye her anlam ya da yaşansın diye her yazılan. Bu zaten Kuranı ve diğer Kitaplarımızı farklı kılan öz. Bizim tarafların,yani inanırların tek yanılgısı,tek kaynaktan yani sadece Kurandan beslenmeleri hatta. Bence dahada iyi anlamak için, bütün olayları kavrayabilmek için bütün kitaplarımız okunmalı.. Sonrası kişinin Tanrı ile arasında artık.

"Düşünecek oğlu düşünecek.."

Doğru diyorsun, düşünüp durmak zorundayız,bazen ümitle,bazen kara kara,bazen umutla,bazen yorularak ezilerek. Düşün düşün aklının sağlam kalmasına dua ederek. Her günahında her nefse uyuşunda sendeleyip, sonra ümitle tekrar doğrularak. Bunun adı din.Kimse dinin kolay olduğunu savunmadı ki.. Kimse bunun hafif basit bişey olduğunu savunamaz ki. Zor,gerçekten çok zor.Müslümanım demek kolay,ama dinim İslam demek için ne kadar eminliğimiz var.. Fantazi kuran kişiler ,diğer kitaplarımızı arkalarına attılar, bir bayan için Rabbimin ayetlerinin hiç birini umursamadılar. Cennetin anlatılan hallerini birlikte değerlendirmediler.Bayan için yazılanları, erkek için yazılanları işlerine göre kabul ettiler, birine inanıp diğerine kulak tıkadılar.Ama doğru, yapılacak bişey yok çünkü "sen atmadın lakin Allah attı".. Yazılan oldu,olmaya devam ediyor. Şimdi ki dünyanın halleri gibi.Herşeyin yazılı olduğunu görmek, yıllar öncesinden önüme konulmuş bir Kitapta herşeyi yazılı bulmak. Ben sorgularım ve bu yüzden daha da imanlıyım..Ve bu benden dolayı değil, taşı "O" attığı için.bu yüzden de imanımla övünemem. Sadece minnet sunar,ibadet edebilirim elden geldiğince...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yani işte Ftoyd, buna da "yorum farkı" deniyor, ne diyeyim. Soyut konularda özellikle, yorum farkları sonsuz olabiliyor. Yapacak bir şey yok. Sen benim düşüncemi çürütemezsin, ben seninkini...

 

Uzun havayı bilirsin: "Bögün yine yeri göğü yaradan var, var, vaaar..." diye uzatır. Tatlıses önce iyi çekerdi, şimdi sesi hafif kıcıklanıyor.

 

Var, var yani, yapacak bir şey yok. "Yok" demek zordur esasen. Yokun kanıtı da yoktur zaten. Ben asla "yok" gibi sonsuz çaplı bir iddiaya kalkışmam. Bu iddianın çapı gerçekten sonsuzdur. Çünkü zaman sonsuz, çünkü uzay sonsuz. "Var"a inanmak çok ama çok daha kolaydır. "Yok" demekle hiç bir şey yok olmaz, ama "var" dedin mi vardır, nerde hani, ne bileyim nerde, ama var!

 

Galiba bu yüzden "varsayım" diye bir sözcük türetilmiş ve kulağa hoş geliyor, ama "yoksayım" diye bir sözcük kullanılmıyor, kullanılsa da kulağa hoş gelmiyor.

 

Sınıfta "yoklama" yaparken bile aslında "varlama" yapıyoruz, olanları belirliyoruz. Olanlar burda, olmayanlar ne bilelim nerde, belki gelirken yolda kaza yaptı, öldü... Yapılan, "varlama"dır aslında.

 

"Var" esastır, "yok" görelidir. İş en sonunda gelip bu noktaya dayanır... Felsefede söylenmiş en esaslı söz hâla: "Düşünüyorum, o halde varım" dır... Bunun üstüne söz söyleyebilen çıkmadı daha...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 5 ay sonra...

İnkar ehli neden bu kadar İslama ilgili, okuyun linki o zaman anlarsınız,kalplerinde yaraları var çünkü

 

**************

 

Islam ,kölelik gerçeğine uygun bir geçişle köleliği bitirmiştir , 100 yıl öncesine kadar batıda köle ticareti serbestti duyrulur. ALLAH Kuranda ki tüm hükümlerini insanın fıtratına indirmiştir duyrulur.

 

Sonra nesi var "tomurcuk göğüslerin" nesi ayıp anlamadım ,şu 20 yıl hariç insanlar hep küçük yaşlarda evlenip zaten bundan etkilenmicek olgunluğa erişmişler ,günümüzde de hemen her televizyonda seyrettirilen birşey olmuş o uzuv,nerden geliyor bu edep tüccarlığınız anlayamadım .

 

 

Hz. Ali diyorya ben inanmakla birşey kaybetmiyorum,helal dairesi keyfe kafidir peki ya ALLAHın vaadi gerçekse senin halin nice olur ,

 

gördüğüm o ki burada birileri Hz. Ali nin son sözü geçerli,yani sözün bittiği yerde söylediği yukarıdaki söz..

 

Birileri Ataizm dogmasına ,inkara öyle iman etmişki ne anlatılsa faide etmicek gibi..

 

Ama şu kısa hayatta bahşedilen şansı iyi kullanmak lazım ,şunun şurasında ölüm dediğin ne kadar uzak ki. Bir daha verilmicek ,zaten inkar edenler bize şans vermedin diyecekleri için verilmiş şu kıda hayatı heba etmeyin kardeşim,yazık Ebediyetinize yazık...

 

Cevap için yorulmayın buralara bir daha girecek vaktim yok, ben uzun zaman içersinde araştıra araştıra İman ettim Rabbime,tek hedefimde ONUN sevdiği,Razı olduğu gerçek insanı Kamil olmaktır.Ona kulluğa kibr edenler ,ya şeytanın,yada heva ve nefislerinin kölesi olmaya mahkumdurlar buda böyle biline.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...
Islam ,kölelik gerçeğine uygun bir geçişle köleliği bitirmiştir , 100 yıl öncesine kadar batıda köle ticareti serbestti duyrulur. ALLAH Kuranda ki tüm hükümlerini insanın fıtratına indirmiştir duyrulur.

 

Islam dininin köleliği bitirmiş oldugunu iddia etmek gercek dışı uydurmaları devam etmektir.

 

Islam dininin Kutsal saydigi kitap Kuran, kolelige tolerans etmistir. Eger insanlar esit ise, Allah Muhammedin cinsi iliskileri ile alaka etmesinin yerine, insanların aynı derecede esit oldugunu ve koleligin yanlıs oldugu soyleyebilirdi! Bunun yerine, Kuranda, Araplara kendi koleleri ile cinsi muamalede yapabilirler dedi. Koleler ve "hur insanlar" esit degiller dedi.

 

Koleler dolayisiyle ortaya çıkan kurallar, koleligin yok olmasini degilde; devam etmesini ifade eder. Muhammed koleleri savasta aldı. Muhammedin arkadasları (Hz Ali bile) koleler ile cinsi muamalede bulunmalarında bir mahsur gormedi. Buhari hadislerine gore, bunları ilgilendiren tek şey "acaba kolerin degerleri(para için satılınca) duşermi diye ..." kolelerle cinsi muamelede bulunduktan sonra. Muhammed, kendiside koleleri Mekke'de sattı.

 

Bugun bile, Islam Dunyasında kolelik var. Sudan'da, Mali'de, Nijer'de, Moritanya gibi yerlerde kolelik devam eder. Diger Musluman ulkelerde Kolelik azaldı çunku bati'dan gelen baskilardan dolayi.

 

Turkiyede, Kolelik hakkındaki duşunceler, batıya nazaran cok degişiktir. Osmanli Halifeleri haremlerinde yuzlerce koleler vardi. Bunu normal gorurler. Topkapi sarayını turistlere acıp, haremlerini iftiharla gosterip, buradaki insanliga karsi olan celişkileri goremezler. Binlerce gence kızlar ve kadınlar yakalanıp seks koleleri olurlardı Osmanlı zamanlarinda. Afrikadan gelen koleleri kısırlaştırırlardi. Orta doguda, afrikali zencileri pek cok gormemek sebeplerinden biri budur. Bu kısırlaştırmadan sonra, onlar ya olurlerdi yada cocuk yapma imkanlarini kaybederlerdi.

 

Batida da kolelik vardi. 400.000 Afrikalilari Amerikaya getirdiler. Bu 400.000 koleler bugun 30 Milyon nufusa ulaştilar. Bunlar biriside Cumhur Başkani oldu.

 

Bu arada, Islam Dunyasinda kolelik devam eder. Muslumanlar koleligin Kuranda olmadigini iddia ederler. Kurandaki ayetlerden (33:50; 23:5-6; 4:24; 24:32; 2:178 gibi) haberdar degillerdir..... Batida bir cok insanlar koleligi kaldırmak icin caliştilar. Eger Islam dunyasinda boyle ismi bilinen insanlar varmi diye sorulunca, bu soru her zaman cevapsiz kalir. Yalniz 1400 yillik Muhammedin ismini duyariz. Evet yalniz Mekke'de kendiside kole satan birinin ismini duyariz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kurânın köleliği kaldırmış olduğu söz konusu edilmek bir yana, Kuran'ın sözde hukukunda kısas hükmü hem cinsiyet, hem toplumsal statü ayrımlarına bağlanarak bu ayrımlar temellendirilmiştir. Kurân sözde hukukuna göre kısas, ancak hüre hür, kadına kadın ve köleye köle şeklinde tatbik edilir. Açık ayet hükmüdür ve "ben çağdışıyım" diye avaz avaz bağırmaktadır, dogma ile tıkanmış kulaklar duymaz. Tabu ile kapanmış gözler okusa bile görmez.

 

Dünyada dogma kadar gerçekleri tam tersyüz etmeyi başaran bir sihirli yöntem daha yoktur. Kendisine inanmayanları görmez işitmez ilan ederken, gerçek bunun tam tersidir, bu sıfatlar ona inananlarda görülmektedir...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kim saymış ? İnsanlarmı ? Bu hüküm kime ait ? Kaynağı ne ?

Bir yaptırımı "İBADET" saymak insanlaramı düştü artık ?

1400 yıl evelki dini hükümler ve yaptırımlarını güncelleyip insanlığa hoş göstermeye çalışmak için,

"aklı evvel" bir kaç arkadaşımız şimdide kendi görüşlerini ayetleştirmeye soyunmuş.

 

Bilebildiğim kadarıyla, ibadetin Allah tarafından emredildiğini söyler inançlı arkadaşlar.

İbadetin her nevisi de farz olarak bildirilmiş zaten Kur'an'da.

Olmayan bir ibadeti şimdilerde ibadetleştirmek, yeni bir ibadet şekli yaratmak değilmi?

Hem bunu siz söylüyorsunuzda Allah neden söylemiyor.

Yoksa, "herşeyi apaçık bildirmiş" diyemeyecekmiyiz ?

İbadetler, Allah'ın en önemli olan istekleri değilmiydi ?

Allah ibadete çok önem verdiğine göre (insanı yakacak kadar),

"Sizin bana yapacağınız bir ibadette, köle azat etmektir" neden demiyor ?

Bu da bir cila boya mı yoksa "Evrensel" arkadaşımızın söylediği gibi ?

 

Selamlar...

 

 

sayın bilimselci Köle azat etmek en değerli ibadetlerden sayılırmış demiyorum ancak KURAN'DA KÖLE AZAD ETMEK HAKKINDA AYETLERİ GÖNDERİYORUM,

 

 

nisa 92. Bir müminin diğer bir mümini öldürmesi caiz olmaz, meğer ki yanlışlıkla ola. Kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse, mümin bir köle azad etmesi ve ölenin mirasçılarına teslim edilecek bir diyet vermesi lazım gelir, meğer ki mirasçılar o diyeti sadaka olarak bağışlamış olalar. Eğer öldürülen -kendi mümin olmakla beraber- size düşman bir kavimden ise, o zaman öldürenin bir esir azad etmesi gerekir. Şayet kendileriyle aranızda bir antlaşma bulunan bir kavimden ise, mirasçılarına teslim edilecek bir diyet vermek ve mümin bir köle azad etmek icap eder. Bunlara gücü yetmeyen, Allah tarafından tevbesinin kabul edilmesi için, ardı ardına iki ay oruç tutmalıdır. Allah, herşeyi bilendir, hikmet sahibidir.

 

maide 89. Allah, bilmeyerek yaptığınız boş yeminlerinizden sizi sorumlu tutmaz. Ancak bile bile kendinizi bağladığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bunun da keffareti çoluk-çocuğunuza yedirdiğinizin orta derecesinden on fakiri doyurmak yahut giydirmek veya bir köle azad etmektir. Bunlara gücü yetmeyen üç gün oruç tutar. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti bu! Bununlar beraber, yeminlerinizi gözetin. Allah size hükümlerini böylece açıklıyor ki, şükredesiniz.

 

nur 33. Evlenme imkanı bulamayanlar, Allah kendilerini lütfundan zenginleştirinceye kadar iffetli kalmaya çalışsınlar, sahibi bulunduğunuz köle ve cariyelerden , kendi bedellerini ödeyip azad edilmek için anlaşma yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde bir hayır biliyorsanız, hemen yazılı anlaşma yapın ve Allah'ın size verdiği maldan onlara verin. Dünya hayatının geçici varlığını kazanacaksınız diye, sakın namuslu kalmayı dileyen cariyelerinizi fuhuşa zorlamayın. Her kim de onları fuhuşa zorlarsa, şüphesiz ki Allah, onların zorla bu işe sürüklenmesinden sonra, onları bağışlar, merhamet eder.

 

mücadele 3. Kadınlarından zihar ile ayrılmağa kalkıp da sonra dediklerini geri alacak olanların, ikisi ilişkide bulunmadan önce bir köle azad etmeleri gerekir. İşte siz bununla öğütleniyorsunuz. Allah her ne yaparsanız haberdardır.

 

beled 13. Esir bir boyun kurtarmak (bir köle azad etmek)

14. Ya da salgın bir açlık gününde yemek yedirmektir

 

 

BAKARA 177. . Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır.

 

NAHL 71.Ve Allah, rızık bakımından bir kısmınızı, bir kısmınızdan üstün etmiştir. Geçimi üstün olanlar, rızıklarını, elleri altında bulunanlara verip onları da geçim bakımından kendilerine eşit etmezler, Allah'ın nîmetini bile bile inkâr mı ederler?

 

 

RUM 28.Allah size kendinizden bir misal vermektedir: Size verdigimiz riziklarda, emrinizde bulunan kolelerinizin de esit surette hak sahibi olmalarina razi olur ve birbirinizi saydiginiz gibi bu ortaklarinizi sayar misiniz ? Dusunen millete ayetleri boylece uzun uzadiya aciklariz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

RUM 28.Allah size kendinizden bir misal vermektedir: Size verdigimiz riziklarda, emrinizde bulunan kolelerinizin de esit surette hak sahibi olmalarina razi olur ve birbirinizi saydiginiz gibi bu ortaklarinizi sayar misiniz ?

Görmek istediğini görmeye çalışmanın somut bir örneği... Bu pasajın kölelik kurumu ile ilgisi yok. Burada konu şirk'tir. Yani tam tersine köle ile hürün aynı olmadığı misal verilerek şirk koşulanlarla kendi öngördüğü yaratanın aynı olmadığı örnekleniyor.

 

Diğer verilen pasajların da hiç bir önemsel değeri yoktur. Köle azat etmek için kölenin var olması gerekli. Köle azat edildi edildi bitti diye birşey yok, köle alınan satılan, yerine yenisi gelen bir şeydir. Hem kölenin çocuğu da köledir, hem her savaşta köle elde edilir. Yani bu hukuk kölelik sistemini kabullenmiştir. Bir devrim getirecekti madem, içkiyi, faizi nasıl yasakladıysa, "bundan sonra köle yoktur" diye apaçık bir ifade getirebilirdi. Alternatifi de çok kolaydı: "Çalıştırdıklarınızı ücretiyle çalıştıracaksınız" deyip konuyu kolayca bitirirdi. Tersine kölelik sisteminin devamını öngörmüştür. Hadi işçi statüsünü kabul etse, cariyeden vaz geçmek kolay değil. Alınıp satılan cinsel köleliği kaldırmak hiç işlerine gelmemiş olmalı... Cariyenin fuhşa zorlanması konusunda bu kadar hafif yaptırım getirmek ve zorlayanlara hiç bir yaptırım koymayıp cariyeleri affedeceğini söylemek neyin nesi? Suçlu cariye mi de onu affediyor? Zorlayana niye yaptırım, ceza öngörmüyor? Sen hüre yüz kırbaç vur, hatta temeli bile olmadan taşlayarak öldür, cariyeyi fuhşa zorlayana gelince tüm affediciliğini takın. Bu da insanlığın ebedi rehberi ha? Trajikomik...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Sonuç olarak bir damla sudan yaratılmış sonrada hasım kesilenleri ancak ateş paklar.ALLAH Kurandaki mucizeleri ile ,yarattıkları ve kainattaki müthiş sanatları ile Aşikardır ,bunu her müslüman bilir ve görür ,Kuranın her ayeti mükemmeldir

Çok doğru söylemişsiniz.

Madem bu kadar kendilerine güveniyorlar bırakalım bu işi ölümden sonrasına.

Eğer siz(Ateistler) haklıysanız bizim, dünyadaki azcık emeğimiz boşa gitmiş olur.Daha sonrasında yok olur gideriz.

Eğer Allah varsa o zaman ne yapacaksınız.Bu konu hakkında nasıl garanti verebilirsiniz.Fikirlerinizi hiçbirşekilde aşağılamıyorum.

Yalnızca şu son ihtimali düşünün...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çok doğru söylemişsiniz.

Madem bu kadar kendilerine güveniyorlar bırakalım bu işi ölümden sonrasına.

Eğer siz(Ateistler) haklıysanız bizim, dünyadaki azcık emeğimiz boşa gitmiş olur.Daha sonrasında yok olur gideriz.

Eğer Allah varsa o zaman ne yapacaksınız.Bu konu hakkında nasıl garanti verebilirsiniz.Fikirlerinizi hiçbirşekilde aşağılamıyorum.

Yalnızca şu son ihtimali düşünün...

 

Bu ihtimali dusunen sayisiz insanlar var. Haklisiniz. Bu konuyu binlerce yillar, insanoglu tartisti. Felsefeciler bu konuda yazdi.

 

Nitekim, Fransiz Blaise Pascal'in bu konu hakkinda meshur bir tavsiyesi var. Buna "Pascal's Wager" derler.... Yani Pascal'in bahisi. Bu bahise gore, onun demek istedigi Allahin var olup veya olmadigini, mantikla ispat etmek imkansiz. O yuzden, tavsiyesi "inanin" der. Inanmakla pek fazla bir sey kaybetmezsiniz, mamafih, inanmamakla, bu yukarda degindiginiz ihtimalden dolayi, Allah var olunca, cok kaybedeceginiz olur....

 

Tamam bunu anladik.

 

Fakat, Tanri var oldugunu farz edelim. Peki siz vefat ettikten sonra ve Tanri ile tanistiginiz zaman; size diyebilir ki; Ben size irade verdim, akil verdim, göz verdim, kulak verdim ... niye gidip 1400 sene evvel, bir çölde yaşamiş, okuma yazma bilmeyen, kendi cinsel arzularini gercekleştirmek için uydurma sözleri söylemis, kervanlara saldirmiş, insanlari katletmiş, bir arabi takip ettiniz?

 

Bu ihtimalide dusundunuzmu?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Turkiyede, Kolelik hakkındaki duşunceler, batıya nazaran cok degişiktir. Osmanli Halifeleri haremlerinde yuzlerce koleler vardi. Bunu normal gorurler. Topkapi sarayını turistlere acıp, haremlerini iftiharla gosterip, buradaki insanliga karsi olan celişkileri goremezler. Binlerce gence kızlar ve kadınlar yakalanıp seks koleleri olurlardı Osmanlı zamanlarinda. Afrikadan gelen koleleri kısırlaştırırlardi. Orta doguda, afrikali zencileri pek cok gormemek sebeplerinden biri budur. Bu kısırlaştırmadan sonra, onlar ya olurlerdi yada cocuk yapma imkanlarini kaybederlerdi.

 

Batida da kolelik vardi. 400.000 Afrikalilari Amerikaya getirdiler. Bu 400.000 koleler bugun 30 Milyon nufusa ulaştilar. Bunlar biriside Cumhur Başkani oldu.

 

ya artık iş köleliğide müslüman toplumlara maletme çabasına kadar varmış ya ne diyeyim :)

 

Kıyasa bakar mısınız birde? Osmanlı'da sarayda köleler kısırlaştırılıyormuş, ama Amerika'da kısırlaştırılmamış, zenci nüfusunun fazla olmaması bundanmış. Eminin o 400,000 köle bunun için çok müteşekkir olurlardı ABD'li beyazlara.

 

Saraydaki harem ağalarını toplasan ancak iki futbol takımı çıkar. Koskoca Osmanlı İmparatorluğunda, 20-30 tane zenci kısır haremağası görev yapıyor.

 

Köleliğin Osmanlı'da ve ABD'de hangi yıllarda yasaklandığını yazar mısın ?

 

 

Bana ABD'de şu an kaç kadın, erkek ve çocuğun seks ve emek kölesi olarak çalıştırıldığını söyler misin ? UNICEF'e göre heryıl onbinlerce çocuğun batı ülkelerine seks kölesi olarak çalıştırılmak üzere satıldığını biliyor musun ?

 

Şu altını kalınlaştırdığım cümleye bakar mısınız ? Türkiye'de kölelik hakkında ki düşünceler, batıya nazaran daha değişik miş ? Sen Türkiye hakkında duyduklarını nereden okuyorsun ? Bana ABD'de şu an kaç kadın, erkek ve çocuğun seks ve emek kölesi olarak çalıştırıldığını söyler misin ? UNICEF'e göre heryıl onbinlerce çocuğun batı ülkelerine seks kölesi olarak çalıştırılmak üzere satıldığını biliyor musun ?

 

Türkiye'de zenci nüfusu neredeyse hiç yoktur. Çünkü, Osmanlı'da köleliğe dayalı bir ekonomi hiç olmamıştır. Köleler yalnızca varlıklı ailelerin ev hizmetlerinde kullanılmıştır. Bu kimseler savaşlarda ele geçirilen "yesir" denilen kimselerdir. Köle olarak çalışırken "kurtulmalık" denilen parayı biriktirirlerse (evet köleler çeşitli şekillerde para kazanabiliyordu, en yaygınıda kurtulmalık toplamaya çıkmaktı) serbest kalırlardı. Köleler ev ahalisinden birisiyle evlendirilerekte serbest kalabiliyordu.

 

Osmanlı'da kölelik kesin bir sınıfsal ayrım değildi. Bir köle kurtulmalıkla özgür kalabilir, hayatına oranın esnafı, köylüsü, memuru olarak devam edebilir ve hatta köle olduğu evin evlilik yoluyla aile üyesi bile olabilirdi.

 

Efendisi paraya ihtiyaç duyunca, oranın eşrafından birisinin kefaletiyle kölelerinden bazılarının ya da hepsinin kurtulmalık toplamak için dolaşmasına izin verirdi. Bu köleler, köyleri ve şehirleri dolaşır kurtulmalık isterdi. En yoksul insanlar bile, "kurtulmalık" toplamaya çıkan köleye para verirlerdi. Kurtulmalık toplamaya çıkmış köleyi soymak, bir imamı soymaktan bile daha ayıp bir şey olarak kabul edilirdi. Yanında bölük bölük asker olmadan, voyvodaların, sancak beylerinin geçemediği eşkiyaların tuttuğu vadilerden, kurtulmalık toplamaya çıkmış köleler elini kolunu sallaya sallaya geçerdi.

 

Batıda ise sadece soyluların kurtulmalık hakkı vardı. Ancak bir soylu savaşta esir düşerse, ailesi ya da kendisi kurtulmalık ödeyerek serbest bırakılıyordu. Oda kendisinin ya da ailesinin istenen kurtulmalığı ödeyecek parası varsa. Yoksa çıkıp kurtulmalık toplamak gibi bir şansıda yoktu.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Konu saptırılmış. Günümüzde yasa dışı kölelik olması ayrı bir durum. Bir ülkenin yasalarında "eroinin üretimi, satışı, kullanımı serbesttir" yazması ayrı, o ülkede bu yasak olmasına karşın yasa dışı yollardan yapılması ayrıdır.

 

Burada iddia edilen, İslam'da köleliğin olmadığı. Biz ise vardır diyoruz. İslam köleliği kaldırmamıştır, dolayısıyla İslam şeriatı evrensel değildir, biz bu iddiayı çürütüyoruz. Tüm konu, bütün insanlığa kıyamete kadar hitap ettiği iddia edilen Kurânda köleliğin var olduğu. Dolayısıyla bu iddianın geçersiz olduğu.

 

Köleliğin uygulanışı hakkındaki subjektif, tartışılabilir veriler bu gerçeği değiştirmez. Kölelik kurumunun Amerika'daki uygulanışı Osmanlı'daki uygulanışından daha insancıl ve iyidir denemez, daha insancıl gösterilmesi olanağı yoktur. Kölelik bütünüyle ve her şekliyle karşı olunması gereken, "şu daha hafiftir" diye bir savunu yapılamayacak bir konudur.

 

"Osmanlıdaki daha insancıldı" diye de olmaz. Kölelik, her şekliyle köleliktir. İnsan temellük edilemez, alınıp satılamaz. Her biçimiyle mahkum edilmiş, reddedilip kaldırılmış bir olaydır. Bu kesin bir ilkedir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Konu saptırılmış. Günümüzde yasa dışı kölelik olması ayrı bir durum. Bir ülkenin yasalarında "eroinin üretimi, satışı, kullanımı serbesttir" yazması ayrı, o ülkede bu yasak olmasına karşın yasa dışı yollardan yapılması ayrıdır.

 

Burada iddia edilen, İslam'da köleliğin olmadığı. Biz ise vardır diyoruz. İslam köleliği kaldırmamıştır, dolayısıyla İslam şeriatı evrensel değildir, biz bu iddiayı çürütüyoruz. Tüm konu, bütün insanlığa kıyamete kadar hitap ettiği iddia edilen Kurânda köleliğin var olduğu. Dolayısıyla bu iddianın geçersiz olduğu.

 

Köleliğin uygulanışı hakkındaki subjektif, tartışılabilir veriler bu gerçeği değiştirmez. Kölelik kurumunun Amerika'daki uygulanışı Osmanlı'daki uygulanışından daha insancıl ve iyidir denemez, daha insancıl gösterilmesi olanağı yoktur. Kölelik bütünüyle ve her şekliyle karşı olunması gereken, "şu daha hafiftir" diye bir savunu yapılamayacak bir konudur.

 

"Osmanlıdaki daha insancıldı" diye de olmaz. Kölelik, her şekliyle köleliktir. İnsan temellük edilemez, alınıp satılamaz. Her biçimiyle mahkum edilmiş, reddedilip kaldırılmış bir olaydır. Bu kesin bir ilkedir.

 

Kölelik elbette ki Köleliktir;

Buna kesinlikle katılıyorum...

Osmanlının, batıdan daha insancıl bir biçimde uygulamış olması da bunu değiştiremez tabii ki...

 

Ancak yine de Osmanlının Kölelik anlayışı, Batıdan farklıdır;

Bu da bir gerçek...

 

Ha kölelik istediği kadar insancıl ya da yumuşatılmış bir biçimiyle de olsa mutlaka kaldırılmalıdır, kaldırılmıştır;

Bu da var...

 

Peki Osmanlının köle uygulamasının Batıdan farklı olmasının önemi nedir?

Şudur ki;

Bugüne kadar Osmanlı hakimiyeti altında Siyah-Beyaz gibi bir Irkçı ayrım olmamıştır...

Beyazlar Siyahlara "Canavar" gözü ile bakmamışlardır ve hala da bakmamaktadırlar...

Bence bu farklılık, Osmanlı ile Batının kölelik anlayışındaki farklılığı dile getirmeye yeter diye düşünüyorum...

 

Defne Jof Foster'ın babası Amerikan Vatandaşı olduğu halde niçin kendisinin Türkiye'de yaşamayı tercih ettiğini sormuşlardı.

Kendisi, Türklerde hiçbir zaman Siyah-Beyaz ayrımının olmamasının, ona kendisini buraya ait hissettirdiği ile ilgili birşeyler söylemişti...

Basit bir örnek sadece...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Forumda belki yüzlerce kez söylemişimdir. Tarihi olaylar, olgular, kimseler, düşünceler içinde bulundukları çağın şartları ve konjontürü ile değerlendirilir. Bu tarih okumanın altın kuralıdır.

 

Bugünün değerleriyle geçmişi yargılamak tarih bilimine ve tarih yöntemine aykırı birşeydir. Köleliğin normal, olağan kabul edildiği çağlarda, köleciliği kati ve kesin sınıfsal yapı ile uygulayan bir devletle, sınırlı ve daha yumuşak uygulayan bir devlet 2009'un değerleriyle "ya kölelik köleliktir fark yok" şeklinde aynı kefeye konulamaz.

 

Bir kimseyi, bir düşünceyi, bir devleti, bir sistemi ileri veya geri yapan, varolduğu dönemin şartlarıdır. Bundan 2000 yıl sonra, bizi kitaplarda okuyan insanlar Afganistan'la aramızda fark görmeyebilir. Bugün bize son derece normal gelen uygulamaları o insanlar için kabul edilemez, vahşilik, barbarlık olarak görülebilir. Belki diyecekler ki, "vay be 2000 yıl önce insanlar bir yere kapatılarak cezalandırılıyormuş" belki diyecekler ki "2000 yıl önce insanlardan zorla vergi alınırmış ödemeyenler cezalandırılırmış" ya da belki diyecekler ki "2000 yıl önce özel mülkiyet varmış" .

 

Kölelik tüm devletlerde var olduğu çağlarda Osmanlı ve diğer Türk devletlerinde de vardı. Ama farkları, batıdakinin aksine köleciliğe dayalı bir ekonomi yoktu. Üretiminde temel işgücü arzını köleler sağlamıyordu. Kölelik kati bir sınıfsal yapıya dayanmıyordu köleler özgür olup diğer vatandaşlarla aynı haklara sahip olabiliyorlardı(batıda bu asla mümkün değildi. Köle serbest bırakılsa bile "azatlık" diye tanımlanan ayrı bir sınıfa mensup oluyor ve özgür insanların sahip olduğu haklardan yaşam hakkı dışında hiçbirine sahip olamıyordu) Sınıflar arası geçiş bakımından kölecilik yumuşak bir şekilde uygulanıyordu. Köle kullanımı Osmanlı'da sadece bugünki, hizmetçi, uşak gibi ev yardımcıları pozisyonunda kullanılıyordu.

 

Bu şüphesizki, batıya oranla çok daha ileri ve insancıl bir uygulama idi. Sevgili Tengeriin'in de altını çizdiği gibi Osmanlı'da ırk ve soy yasalarının olmayışı tabi ki önemli bir farktı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kuran’daki, tarihi bir takım anlatımları hüküm kabul edip, genelleştirerek tüm zamanlara yayma modası Emevi’lerle başlamış, İslam dini, bir Arap emperyalizmi biçimine dönmüştür. Bu nedenle, Farabi, İbn-i Sina gibi Müslüman bilginlerin aklı öne çıkaran dönemi, Kuran’ı motomot anlama ve hüküm çıkartmalar yüzünden sona ermiştir.Bu anlayışa bakıp da İslam’ı eleştirmek yanlıştır. Kuranı özüne uygun olarak yorumlayanlar da vardır.

 

Tarihte, Kur’anın yanlış yorumlanmasından dolayı bir Arap emperyalizmi ve yayılmacılığı dönemi olmuştur.Ancak, buna tepki olarak Haçlı seferlerinden itibaren, Hristiyan batının, Müslüman ülkelere karşı sistemli bir hareketi de gerçektir. Bunların uzantıları da günümüze kadar gelmiştir.

 

Papa’nın açıklamaları da bu nefretin devam ettiğini gösterir. BOP,ılımlı İslam, Medeniyetler İttifakı, Papa’nın ziyareti hep bu bağlamda düşünülmelidir. BOP projesi, Ilımlı İslam, uluslararası şirketler kapitalizminin güdümündeki batı emperyalizminin, kökünde şiddeti barındırdığını ve teşvik ettiğini düşündüğü İslam dinini ehlileştirmek ve kontrol altına almak çabasıdır. Bu bağlamda hem katı Hristiyanların hem de emperyalistlerin çıkarı örtüşür.

 

İkincil bir proje de, insan haklarından haberi olan, eğitimli Müslümanların, Mezhepçi yorumlardaki çelişkiler ile köşeye sıkıştırılıp İslam’ın tamamen ortadan kaldırılmasıdır. Bu propaganda ile diğer Müslüman ülkelerdeki gelişebilecek muhalefetin önü alınarak, Irak işgalinin, Filistin işgalinin sorumlusu olarak Müslümanlar ve İslam dini gösterilmek istenmektedir.

 

Amaç, '' Müslümanlık zaten budur '', '' İnsan layık olduğu biçimde yaşar, pis Müslümanlar bunu hak ediyor zaten '' görüşünü yaymaktır. Bu da, temelde, Ortadoğu halklarının ırklarını dinsel kimlikle yapışık gören, kültürel ve ırksal anlamda kendilerini üstün gören batı ırkçılığının söylemi ile aynıdır.

 

Çözüm, Müslümanların skolastik düşünceden kurtulmaları, Kuranın özüne dönmeleri ve emperyalizm gerçeğini görmeleri ile olacaktır. Yani, Radikal Mezhepçi İslama da, Ilımlı İslama da karşı çıkmaları, Kuran’ın özüne dönmeleri gerekmektedir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Birinci olarak, tarihsel olayların kendi konjonktürleri içinde değerlendirilmesine hiç bir itirazımız yok. Sorun, Kurân hükümlerinin çağları aştığı, kıyamete kadar geçerli olduğu iddidasından kaynaklanıyor zaten. Bizim burada yaptığımız, bu iddiayı çürütmek. Kendi çağının, kendi anlayışının tezahürüdür, tarihe malolmuştur, günümüz için bir geçerliliği olamaz diyoruz.

 

İkinci olarak, biz ne Emevi anlayışını, ne Abbasi anlayışını eleştiriyoruz. Korunduğu, değişmediği savunulan Kurân pasajlarını doğrudan alıyoruz. Burada herhangi bir ara yorumcu, farklı şekilde savunucu devrede kalmıyor. Uygulamaları değil, doğrudan pasajda söylenen ifadeyi eleştiriyoruz.

 

Buna da pasajların anlamlarına yüz bin takla attırarak leyleği kuşa çevirerek öyle bir şey yazmadığı savunusu ile geçiştirme çabaları ile yanıt veriliyor. Bu ise dürüstçe değil, kendi ifadesiyle de Kurân apaçıktır. Kes diyorsa kes diyordur, as diyorsa as diyordur. "Ördek demek aslında durak harici bekleyen yolcu demektir" biçiminde zorlama yorumlar yanıt değildir. Ne diyorsa odur, boru değil, hukuk koyma iddiası var ortada. Biz bu iddia tümüyle geçersizdir, Kurâna dayalı hukuk olamaz diyoruz. Konu bu...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İkinci olarak, biz ne Emevi anlayışını, ne Abbasi anlayışını eleştiriyoruz. Korunduğu, değişmediği savunulan Kurân pasajlarını doğrudan alıyoruz. Burada herhangi bir ara yorumcu, farklı şekilde savunucu devrede kalmıyor. Uygulamaları değil, doğrudan pasajda söylenen ifadeyi eleştiriyoruz.

 

Ben de birinci ve ikinci olarak, tek tek ayet yorumlarından bahsetmiyorum zaten. Yazdığımı ön yargı ile değil de doğru anlarsan, Kuranın o güne ait hükümlerinin genelleştirilemeyeceğini o çağı bağladığını anlatıyorum. Bunu genelleştirenlerin Emeviler olduğunu söylüyorum ve bununla ilgili yorumları kastediyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

...Batının kölelik anlayışı...

Abraham Lincoln akıllı bir adammış. ABD'nin Atatürk'ü olarak görüyorum kendisini. Bu kadar Afrikalıyı gemilere doldur doldur getir, üstelik daha ucuza maletmek için üret, bu işte hiç bir sınır tanıma, alabildiğine, sınırsızca, elinden geleni ardına koymamacasına yap bu köle işini... Bu akıl işi, akıllı insan işi değildir. Buna bir an önce dur denmesi gerektiğini görmüş adam... Son derece akıllı adammış. ABD'de en sevdiğim kişilik Lincoln'dur. Ayrı bir sempatim vardır ona. Doların üstünde en çok onu severim. :D Bu işin böyle ilanihaye gitmeyeceğini, bu işin bir yerde bir sonu olacağını ve o son geldiğinde çok zor durumda kalacaklarını görmüş. O son kendiliğinden gelmeden son vermek için harekete geçmiş. Az biraz geç olmuş ama, zararın neresinden dönülse kardır. Gerçekten iç savaş pahasına, bir gün, bir saat önce durdurulması şart bir işti kölelik...

 

Şimdi bu Avrupalılar sıkışık, kaynakları kıt bir kıtada bir sürü kavim yüzyıllarca birbirlerini yedi durdular ya... Bunlarda hırsın, açgözlülüğün, tamahın sonu yok. Genlerine girmiş artık. Her şeyin bir sınırı olduğu, kaynakların sonsuz olmadığı konusunda Malthus amcam bunları çok önceden uyardı da, ne dinlediler ne bir şey... Yeni akılları başlarına geldi diyebilirim... Ne kadar geç kalındı, gelecek nesiller görecekler... Ama biraz bana hanya ile konyayı görecekler gibi de geliyor, biraz umut taşımak da istiyorum. Tek umudum bilim...

 

Gelecek daima belirsizdir. Yoksa kahinler işsiz kalırdı... :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Abraham Lincoln akıllı bir adammış. ABD'nin Atatürk'ü olarak görüyorum kendisini. Bu kadar Afrikalıyı gemilere doldur doldur getir, üstelik daha ucuza maletmek için üret, bu işte hiç bir sınır tanıma, alabildiğine, sınırsızca, elinden geleni ardına koymamacasına yap bu köle işini... Bu akıl işi, akıllı insan işi değildir. Buna bir an önce dur denmesi gerektiğini görmüş adam... Son derece akıllı adammış. ABD'de en sevdiğim kişilik Lincoln'dur. Ayrı bir sempatim vardır ona. Doların üstünde en çok onu severim. :D Bu işin böyle ilanihaye gitmeyeceğini, bu işin bir yerde bir sonu olacağını ve o son geldiğinde çok zor durumda kalacaklarını görmüş. O son kendiliğinden gelmeden son vermek için harekete geçmiş. Az biraz geç olmuş ama, zararın neresinden dönülse kardır. Gerçekten iç savaş pahasına, bir gün, bir saat önce durdurulması şart bir işti kölelik...

Lincoln'ü sevmeye devam edebilirsiniz ama bir şey eklemek ya da düzeltmek isterim. Amerika'da köleliğin kaldırılması bir kişinin vicdani duygularının itelemesiyle olmamıştır tabiki de.

19.yy sonlarında Amerika'nın kuzey eyaletleri sanayileşmiş kapitalist ilişkileri gelişmiştir. Güneyde ise köle emeğinin kullanıldığı feodal bir yapı vardır. Kuzeydeki fabrikaların insan emeğine ihtiyaçları vardır. Ama zenci köleleri fabrikalarda çalıştıramıyorlardı. Kuzeydekilerin köleliği kaldıralı demeleri ve kuzey güney savaşı tamamiyle ekonominin zorlamsıyla olmuştur. Lincoln yerine Mincoln'de olsaydı aynı kararı verecekti yani. Yukarıdaki ileti tarihi kişilerin şekillendirdiği algılamasına yol açtığı için ekledim bu iletiyi.

Saygılar..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Forumda belki yüzlerce kez söylemişimdir. Tarihi olaylar, olgular, kimseler, düşünceler içinde bulundukları çağın şartları ve konjontürü ile değerlendirilir. Bu tarih okumanın altın kuralıdır.

 

Bugünün değerleriyle geçmişi yargılamak tarih bilimine ve tarih yöntemine aykırı birşeydir. Köleliğin normal, olağan kabul edildiği çağlarda, köleciliği kati ve kesin sınıfsal yapı ile uygulayan bir devletle, sınırlı ve daha yumuşak uygulayan bir devlet 2009'un değerleriyle "ya kölelik köleliktir fark yok" şeklinde aynı kefeye konulamaz.

 

"İslam insanların kurduğu bir dindir, sistemdir" tezini kabul etseydiniz belki ileri bir adımdır denilebilirdi. Ama "ilahi" diye nitelendirildiği için eleştiriliyor zaten. İki insan toplumu karşılaştırılmıyor ki. Bu tarafta "asr-ı saadet" denilen ve mutluluğuyla tüm zamanlara örnek gösterilen bir asır ve devlet var. Çağları aşıyor ve bugüne dayatılmıyor mu İslam düzeni?

İslam köleliği devam ettirmiştir. Böyle bir ilahi emir niye gelmedi? Köleliği kaldırmaya gücü yetmiyor muydu?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"İslam insanların kurduğu bir dindir, sistemdir" tezini kabul etseydiniz belki ileri bir adımdır denilebilirdi. Ama "ilahi" diye nitelendirildiği için eleştiriliyor zaten. İki insan toplumu karşılaştırılmıyor ki. Bu tarafta "asr-ı saadet" denilen ve mutluluğuyla tüm zamanlara örnek gösterilen bir asır ve devlet var. Çağları aşıyor ve bugüne dayatılmıyor mu İslam düzeni?

İslam köleliği devam ettirmiştir. Böyle bir ilahi emir niye gelmedi? Köleliği kaldırmaya gücü yetmiyor muydu?

 

O çağda kölelik kaldırılsaydı ne olurdu ? Alternatifi neydi ?

 

Yürüttüğün mantık bir ileti önce Demirefe'ye verdiğin cevapla çelişmiyor mu ? ABD'de köleliğin kaldırılmasını Kuzey'deki kapitalist üretim ilişkileriyle açıklamışsın.

 

Köleliğin kaldırılması kapitalizmle-feodalizmin Amerika'da ki savaşının konusu idi. En nihayetinde, iç savaşla birlikte iki ekonomik sistem arasında ki mücadele savaşa döndü ve kapitalizm kazandı.

 

Kuzey köleliğe karşıydı çünkü, sanayiye dayalı bir ekonomi kuzeyde hakimdi artık. Kölelerin varlığı kapitalizm için hayati olan bir kaç unsuru imkansız kılıyordu. Sermaye dolaşımı ve arz talep dengesi.

 

Köleler karın tokluğuna çalıştırılan insanlardı. Maaşları yoktu, ve maaşları olmadığı için piyasayı canlandıracak şekilde harcama yapamıyorlardı. Köleler talebi oluşturmuyordu. Oysa işçiler hem iş gücünü sağlıyorlardı hemde maaşlarını harcayarak sermaye dolaşımını. Artı onların harcamaları ve harcama yaptıkları kalemlerde ki tercihleri, piyasanın arz talep dengesini oluşturuyordu. Bir fabrikatör için, bir işçi bir köleden daha karlı idi.

 

başka bir topicte bende böyle yaklaşmıştım olaya. Çünkü doğrusu budur.

 

Peki kölelik neden 19. yy da kaldırıldı ? 8. yüzyılda, ya da 16. yy da yaşayan insanlar kötü, fakat 19. yy da yaşayan insanlar iyi olduğu için mi ? Yoksa insanlığın diyalektik tarihsel gelişiminde köleciliğin rolünün ve ömrünün bittiği için mi ? İnsanlık mağaralarda klanların halinde yaşadığı günden bugüne uzun bir yolculuk geçirdi. Bu zamansal yolculuk sırasında varolan toplum ve üretim tipleri bir rol üstlendiler.

 

Köleliğin kaldırılması insanlığı birden bire kapitalizme mi taşıyacaktı ? Bu forumda defalarca yazmışımdır ancak insanlar bu noktayı gözardı etmeyi seviyorlar. Tarih atlayarak okunmaz;

 

İnsanlık tarihi ileriye doğru bir gelişimdir. İnsanlık genel ve toplu olarak asla geriye doğru bir adım atmaz. Her adım bir öncekinden ileri bir sonrakinden geridir. İleri doğru atılacak bir adım, ancak o adımın atılabileceği şartlar oluştuğunda mümkündür.

 

Yani bir merdiveni tırmandığımızı düşünelim. Yükseğe tırmanmamız için bir sonraki basamağın inşa edilmiş olması gerekir. O basamak da ancak şu an bulunduğumuz basamak sayesinde inşa edilebilir. O basamağa basarak, onun üstünde durarak bir sonraki basamağı inşa ederiz. Ya da bir binayı inşa eden işçiler, üçüncü katta çalışarak dördüncü katı inşa ederler.

 

7. yy da kölelik kalksaydı ne olurdu ? Özgür ve hür bir dünya mı olurdu ? Yoksa yine eskisi gibi savaş esirleri öldürülmeye devam mı ederdi ? Kölecilikten başka bir sistemi mümkün kılacak ekonomik şartlar oluşmuş muydu ?

 

Kölelik 19. yy da kalıdırlmış olsada tamamen yok mu oldu ? 20. yy da ikinci dünya savaşında İngiltere, Almanya, Sovyetler, Japonya savaş esirlerini köle olarak kullandı değil mi? Cenevre konvasiyonuyla savaş esirlerinin köle olarak çalıştırılmaları, buna karşı gelen esirlerin ise esir tutan ülke tarafından öldürülebileceği sözleşme olarak imzalandı. Savaş esirlerinin kurşuna dizilmesi yerine, köle olarka çalıştırılmaları konusunda anlaştı konferansa katılan müttefikler ve axis devletleri. Demiryolları, köprüler, binalar, fabrikaların inşasında bu "köle" işçiler kullanıldı.

 

Başlarında silahlı nöbetçilerin bulunduğu bu işçiler karşılığında hiçbir ücret ödemeden karın tokluğuna çalıştırılıyor, reddedenler ise ölüme varan cezalarla cezalandırılıyordu. Kaçmaya teşebbüs edenler ise nöbetçiler tarafından vuruluyordu. Köleciliğin varolduğu dönemlerden farklı hiçbir şey yoktu yani.

 

21. yy dayız ve savaş esirlerinin köle olarak kullanılabileceğini öngören cenevre sözleşmesi halen yürülükte. Ve alternatif bir yasa ya da sözleşme yok henüz. Yani insanlık hala, savaş esirlerini ne yapacağı konusunda köle olarak çalıştırma dışında bir araç geliştiremedi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.