Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

İslamda kölelik ve cariyelik


haksöz

Önerilen İletiler

Sayın omursun. Bu yazıyı kimden aldınız bilmiyorum ama kuranı, islam peygamberinden sanki daha iyi biliyormuş gibi bir hava estirmiş.

 

Yukarıdaki yazı sayın kata kuta ya aittir.

 

 

Sayın kata kuta anladığım kadar mümin siniz Peygamber Efendimizim (a.s.v.) veda hutbesinden başka hadisi yokmu kendisi tebliğ aldığı andan vefatına kadar yanlız veda hutbesinimi vermiş hiçmi kudsi hadis

söylememiş yazılarından bir kaçına baktım siz yine yazmaya devam edin yanlız düşünerek yazın burada

bazı yazılanlarda (müminlerin) açıklarını yazarsam inançsızlara hizmet etmiş olurum saygı.

 

OMURSUN.

 

NOT.

 

Yazılanlarsan kastım bazı inananlar sapla samanı karıştırdığı içindir yoksa İSLAM ALLAH ın İnsanlar için seçtiği beğendiği Dindir onda ve Alemlere rahmet olarak gönderdiği Peygamberide korunmuş ve korunmaya

devam edecektir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kölelikle ilgili ayetler.

 

BELED-12-13.

 

Bilir misin nedir o sarp yokuş?

[O,] boynunu [günah zincirinden] kurtarmaktır;

 

AÇIKLAMA.

 

Bir köleyi salıvermek. Bilindiği gibi "rakabe" boyun demek olup "bir parçayı söyleyip bütününü kastetmek" yoluyla mecaz olarak zat ve şahıs mânâsında kullanılır olmuştur. Bilhassa hürriyetini kaybetmiş esir veya kölede kullanılması yaygındır. Dolayısıyla "fekkü rakabe", esirlik bağıyla bağlanmış bir boynu, bir kimseyi esaretten kurtarıp hürriyete kavuşturmaktır ki bu önce insanın kendi hürriyetine malik olarak kendini kurtarmış olmasına bağlıdır. Bunun en basit misali köle azat etmek olup fazileti çoktur. Buharî, Müslim, Tirmizi ve diğer hadis kitaplarında Ebu Hureyre'den şöyle rivayet edilmiştir: Rasulullah (s.a.v) buyurdu ki: Her kim bir mümin köleyi azat ederse, yüce Allah onun her uzvuna karşılık azat edenin bir uzvunu cehennem ateşinden azat eder. İmam Ahmed, İbnü Hibban, İbnü Merduye ve Beyhaki Bera (r.a.)'dan şöyle rivayet etmişlerdir: Bir bedevi, ey Allah'ın Rasulü! Bana bir amel öğret de beni cennete koysun, demişti. Rasulullah (s.a.v.): "Bir neseme (bir can) kurtar veya bir köle salıver." buyurdu. Onun ikisi de bir değil mi? dedi. Buyurdu ki: Hayır, bir can kurtarmak, onu azat etmekte senin yalnız ve tek olmandır. Fekk-i rakabe, yani bir köleyi salıvermek ise onun azat edilmesine yardım etmendir yani fekk-i rakabe, tek başına veya ortak olarak köle azat etmekten daha geneldir.

 

Aslında ne yazarsan yaz ne kadar delil getirirsen getir bazıları anlamaz anlayamaz anlamaları ya sınırlıdır veya işlerine gelmez saygılar.

 

OMURSUN.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kölelikle ilgili ayetler.

 

BELED-12-13.

 

Bilir misin nedir o sarp yokuş?

[O,] boynunu [günah zincirinden] kurtarmaktır;

 

AÇIKLAMA.

 

Bir köleyi salıvermek. Bilindiği gibi "rakabe" boyun demek olup "bir parçayı söyleyip bütününü kastetmek" yoluyla mecaz olarak zat ve şahıs mânâsında kullanılır olmuştur. Bilhassa hürriyetini kaybetmiş esir veya kölede kullanılması yaygındır. Dolayısıyla "fekkü rakabe", esirlik bağıyla bağlanmış bir boynu, bir kimseyi esaretten kurtarıp hürriyete kavuşturmaktır ki bu önce insanın kendi hürriyetine malik olarak kendini kurtarmış olmasına bağlıdır. Bunun en basit misali köle azat etmek olup fazileti çoktur. Buharî, Müslim, Tirmizi ve diğer hadis kitaplarında Ebu Hureyre'den şöyle rivayet edilmiştir: Rasulullah (s.a.v) buyurdu ki: Her kim bir mümin köleyi azat ederse, yüce Allah onun her uzvuna karşılık azat edenin bir uzvunu cehennem ateşinden azat eder. İmam Ahmed, İbnü Hibban, İbnü Merduye ve Beyhaki Bera (r.a.)'dan şöyle rivayet etmişlerdir: Bir bedevi, ey Allah'ın Rasulü! Bana bir amel öğret de beni cennete koysun, demişti. Rasulullah (s.a.v.): "Bir neseme (bir can) kurtar veya bir köle salıver." buyurdu. Onun ikisi de bir değil mi? dedi. Buyurdu ki: Hayır, bir can kurtarmak, onu azat etmekte senin yalnız ve tek olmandır. Fekk-i rakabe, yani bir köleyi salıvermek ise onun azat edilmesine yardım etmendir yani fekk-i rakabe, tek başına veya ortak olarak köle azat etmekten daha geneldir.

 

Aslında ne yazarsan yaz ne kadar delil getirirsen getir bazıları anlamaz anlayamaz anlamaları ya sınırlıdır veya işlerine gelmez saygılar.

 

OMURSUN.

 

 

Sayın omursun,

 

Kur'an'da olumsuz bir öğe gösterildiğinde önce hadis, sonrada bak şu ulema ne demiş, deyip başlıyorsunuz.

 

Şimdi ben soruyorum ; Aslolan Allah'ın sözlerimi insanların sözlerimi ?

 

Hadisler yada ulemalarmı Kur'an'ın tamamlayıcıları.

Allah, insanlığın en önemli konusu hakkında, neden bir açık ayet göndermemiş?

Bu konudaki somut açıklamayı elçisine yada rivayetlere mi bırakmış ?

 

Ne derece doğru olduğu bilinmemekle bereber "kölelerinizi azad ediniz" açıklamasını Muhammed kadar becerememişmi ?

 

Senin o köleler için indirilmiş dediğin ayet ;

 

BELED-12-13.

 

Bilir misin nedir o sarp yokuş?

[O,] boynunu [günah zincirinden] kurtarmaktır;

 

Buna köle açıklamasını getiren sizlersiniz.

Ayette "köle" kelimesi geçmemektedir.

 

Kaldıkı, ayetin önüne ve sonuna bakıldığında yine günahları bahsedip, insan/yetim doyurmanın sarp yokuşu aşma şeklinde, "günahlar zincirinden" kurtulmayı anlatmakta.

Sizler boyuna geçirilmiş günah toplamını (günah zincirini), köle olarak çeviriyorsunuz.

 

Kuranda "köle" konusu bu kadar muğlakken;

Cinsellik konularını onlarca yirmilerce,

Huri konusunu onlarca yirmilerce açıklaması;

Hatta "göğüsleri yeni gelişmiş ergen çocuklar" ayrıntısına kadar.

Bunlar, insanlığı düşüdürmüyormu sanıyorsun ?

 

BELED 12/13 ayetlerindeki arapça "köle" kelimesini bulabilirmisin bana ?

Köleyi anlatmak için "boyundaki günahlar zinciri"nimi söylemesi gerekirdi ?

Cinsellik, sex sözkonusu olduğunda uşak ve cariye diye açık bir dille anlatan Allah ;

Köle yasaklanması söz konusu olduğunda bunun ismini neden "günahlar zinciri" olarak bahsetsin.

Köle, kul, cariye kelimeleri aklına gelmemişmi?

 

Hayır Allah aslında bunun bilincinde. Köleliği kastetmiyor o ayette.

Allah, aksine köleliğin devam etmesini istiyor.

Bunu da açık anlatması gerektiğinde, elinizin altındaki "kölelerle" sex yapın diyor.

Ve apaçık anlaşılsın diye, apaçık gönderdim dediğini de doğruluyor.

 

Ama sizler, inancınızla utandığınız için buna kılf geçirme zorunda kalıyorsunuz.

Değiştirmek zorunda kalıyorsunuz.

Allah'ı hadislerle ve rivayetlerle tamamlamaya çalışıyorsunuz.

İnsanlar'a Allah'tan çok Allahlık yaptırmaya kalkışıyorsunuz.

 

Bu gidişle tüm ayetler makyajlanıp evrensel doğrulara uyumu sağlanacak.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın omursun,

 

Kur'an'da olumsuz bir öğe gösterildiğinde önce hadis, sonrada bak şu ulema ne demiş, deyip başlıyorsunuz.

 

Şimdi ben soruyorum ; Aslolan Allah'ın sözlerimi insanların sözlerimi ?

 

Yukarıdaki alıntı sayın bilimselciye aittir.

 

CEVAP.

 

Aslonan ALLAH ın sözleridir hadis ve ulema görüşlerini yazmak faydalanmak ayıpmı yasakmı.

 

(bilimselci)

 

Hadisler yada ulemalarmı Kur'an'ın tamamlayıcıları.

Allah, insanlığın en önemli konusu hakkında, neden bir açık ayet göndermemiş?

Bu konudaki somut açıklamayı elçisine yada rivayetlere mi bırakmış ?

 

Ne derece doğru olduğu bilinmemekle bereber "kölelerinizi azad ediniz" açıklamasını Muhammed kadar becerememişmi ?

 

CEVAP.

 

Evvela şunu belirtmekte fayda var Hadis ve ulema KUR,AN ın halk tarafından daha iyi anlaşılması için tamamlayıcılarıdır.

şimdi vereceğim ayetlerden sen ne anlayacaksın bakalım sayın bilimselci.

 

MAİDE-89.

 

Allah sizi, kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz. Fakat kasıtlı yaptığınız yeminlerinizden sizi sorumlu tutar. Bozulan yeminin keffareti (cezası), ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on yoksulu yedirmek veya giydirmek yahut da bir köle azad etmektir. Verecek bir şey bulamayan kimse için de üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz zaman yeminlerinizi bozmanın cezası budur. Yeminlerinizi koruyun. İşte Allah âyetlerini size böyle açıklar ki, şükredesiniz."

 

MÜCADELE-3.

 

"Kadınlardan zıhâr ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin, karılarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. Size öğütlenen budur. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır

 

NUR-33.

 

Evlenme imkanını bulamayanlar ise, Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altında bulunanlardan (köleler ve cariyelerden) mükatebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde (hürriyete kavuşmalarında kendileri için) bir iyilik görüyorsanız, hemen mükatebe yapın. Allah'ın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları zor altında bırakırsa, bilinmelidir ki, zorlanmalarından sonra Allah (onlar için) çok bağışlayıcı ve merhametlidir."

 

AÇIKLAMA.

 

Örneğin Nur Sûresi 33. âyet ilginçtir. Burada çok akıllıca bir yöntemle kölelere bir takım haklar kazandırılmıştır. Kölelerin çalışıp kazandıkları para karşılığında özgür bırakılması teklif edilmiştir. Hemen akabinde ise onlara mallarınızdan verin diye teklif edilmiştir. Âyet gerekçe de göstermiş ve uzun zaman efendisiyle yaşamış bir kölenin parasız özgür kalmasının hayırlı olmayacak sonuçlar doğurabileceği olasılığı ile ilgili uyarır. Yani başta kölesini yıllarca yedirip içiren efendiye, ''sana bunun için belli bir miktar ödesin ve serbest bırak'' denirken bir yandan da parasız pulsuz sokakta kalacak köle için vicdani hatırlatmalar yapılıp ''mallarınızdan verin" diye uyarı yapılmıştır. Bana göre bu âyette efendiyi de hoşnut ederek köleyi mâdur durumda bırakmadan azâd etmek için ince bir politika izlenmiş ve kölelik gibi asırları aşıp gelen toplumsal bir yaraya Kur'ân hükümleriyle en güzel çözümler getirilirmiştir. Bu da gösterir ki müslümanlarda belli bir şuur oluşturarak ve alıştırarak kölelelik toplumsal yaşamdan yavaş yavaş kaldırılmaya çalışılmıştır.

 

ANLAŞILMAZ İSE SORULURSA YANIT VERİLİR.

 

DEVAM EDECEK.

 

OMURSUN.

 

Senin o köleler için indirilmiş dediğin ayet ;

 

BELED-12-13.

 

Bilir misin nedir o sarp yokuş?

[O,] boynunu [günah zincirinden] kurtarmaktır;

 

Buna köle açıklamasını getiren sizlersiniz.

Ayette "köle" kelimesi geçmemektedir.

 

YUKARIDA BİLİMSELCİ SORMUŞ.

 

CEVAP.

 

bilimselci arapça bilirmisiniz bilmiyorum vereceğim cevap birazda ona bağlı Beled 13. ayet latince yazılışı ıle

Fekku rakabe ibaresi, alternatif olarak, "insanoğlunu boyunduruklarından kurtarmak" şeklinde de çevrilebilir "Boyunduruk/zincir" terimi, burada, "kölelik" olarak tanımlanabilecek olan bütün tutsaklık ve sömürü -sosyal, ekonomik veya politik- biçimlerini kapsar.

 

Anlaşılmıştır umarım anlayana.

 

omursun.

 

Buna köle açıklamasını getiren sizlersiniz.

Ayette "köle" kelimesi geçmemektedir.

 

Kaldıkı, ayetin önüne ve sonuna bakıldığında yine günahları bahsedip, insan/yetim doyurmanın sarp yokuşu aşma şeklinde, "günahlar zincirinden" kurtulmayı anlatmakta.

Sizler boyuna geçirilmiş günah toplamını (günah zincirini), köle olarak çeviriyorsunuz.

 

 

CEVAP.

 

Günah zincirine islam alimleri (fekku rakabe) olarak köle azat etmeyi ve bir üstteki açıklamada izah edildiği

gibi dahil etmişlerse mahzuru ne sayın bilimselci yanlış bir tanımda yok zaten.

 

 

devamı gelecek.

 

omursun.

 

Kuranda "köle" konusu bu kadar muğlakken;

Cinsellik konularını onlarca yirmilerce,

Huri konusunu onlarca yirmilerce açıklaması;

Hatta "göğüsleri yeni gelişmiş ergen çocuklar" ayrıntısına kadar.

Bunlar, insanlığı düşüdürmüyormu sanıyorsun

 

Alıntı bilimselciye aittir.

 

CEVAP.

 

Bir kere KUR,AN da o senin söylediğin kadar muğlak değil tamamen açıktır. Cinsellik konuları evet doğru

defalarca açıklanmıştır huri konuları da öyle insanın insanoğlunun cinsel istekleri yokmudur bu konuda yasak

ve serbesttilerin açıklanmasının ne mahzuru var (göğüsleri yeni gelişmiş ergen çocuklar) nerede nasıl hangi

Sure ve Ayet te ne amaçla söylenmiş böyle yazmakla çarpıtmış olmuyormusun açıklada bilgilenelim zaten

KUR,AN insanların düşünmelerini salık verir aklı olanlara aklı olmayanlar tabiidirki mesul olmazlar.

 

devam edecek.

 

omursun.

 

BELED 12/13 ayetlerindeki arapça "köle" kelimesini bulabilirmisin bana ?

Köleyi anlatmak için "boyundaki günahlar zinciri"nimi söylemesi gerekirdi ?

Cinsellik, sex sözkonusu olduğunda uşak ve cariye diye açık bir dille anlatan Allah ;

Köle yasaklanması söz konusu olduğunda bunun ismini neden "günahlar zinciri" olarak bahsetsin.

Köle, kul, cariye kelimeleri aklına gelmemişmi?

 

Alıntı bilimselciden.

 

 

CEVAP.

 

Beled Suresi ni açıkladık aslında soru soranlar hep bunu yapar köle yasaklanmasını açık bir dille beled suresinden başka surelerden ayetler vermiştim beled suresinde boyundan kastın ne olduğunuda açıklamıştım

ama olsun birde burda açıklayalımda tamam olsun.

 

KÖLE İLE İLGİLİ AYETLER.

 

MAİDE-89.

 

Allah sizi, kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz. Fakat kasıtlı yaptığınız yeminlerinizden sizi sorumlu tutar. Bozulan yeminin keffareti (cezası), ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on yoksulu yedirmek veya giydirmek yahut da bir köle azad etmektir. Verecek bir şey bulamayan kimse için de üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz zaman yeminlerinizi bozmanın cezası budur. Yeminlerinizi koruyun. İşte Allah âyetlerini size böyle açıklar ki, şükredesiniz."

 

 

MÜCADELE-3.

 

"Kadınlardan zıhâr ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin, karılarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. Size öğütlenen budur. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır

 

 

NUR-33.

 

Evlenme imkanını bulamayanlar ise, Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altında bulunanlardan (köleler ve cariyelerden) mükatebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde (hürriyete kavuşmalarında kendileri için) bir iyilik görüyorsanız, hemen mükatebe yapın. Allah'ın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları zor altında bırakırsa, bilinmelidir ki, zorlanmalarından sonra Allah (onlar için) çok bağışlayıcı ve merhametlidir."

 

 

AÇIKLAMA.

 

Örneğin Nur Sûresi 33. âyet ilginçtir. Burada çok akıllıca bir yöntemle kölelere bir takım haklar kazandırılmıştır. Kölelerin çalışıp kazandıkları para karşılığında özgür bırakılması teklif edilmiştir. Hemen akabinde ise onlara mallarınızdan verin diye teklif edilmiştir. Âyet gerekçe de göstermiş ve uzun zaman efendisiyle yaşamış bir kölenin parasız özgür kalmasının hayırlı olmayacak sonuçlar doğurabileceği olasılığı ile ilgili uyarır. Yani başta kölesini yıllarca yedirip içiren efendiye, ''sana bunun için belli bir miktar ödesin ve serbest bırak'' denirken bir yandan da parasız pulsuz sokakta kalacak köle için vicdani hatırlatmalar yapılıp ''mallarınızdan verin" diye uyarı yapılmıştır. Bana göre bu âyette efendiyi de hoşnut ederek köleyi mâdur durumda bırakmadan azâd etmek için ince bir politika izlenmiş ve kölelik gibi asırları aşıp gelen toplumsal bir yaraya Kur'ân hükümleriyle en güzel çözümler getirilirmiştir. Bu da gösterir ki müslümanlarda belli bir şuur oluşturarak ve alıştırarak kölelelik toplumsal yaşamdan yavaş yavaş kaldırılmaya çalışılmıştır.

 

BELED-13. AÇIKLAMASI.

 

bilimselci arapça bilirmisiniz bilmiyorum vereceğim cevap birazda ona bağlı Beled 13. ayet latince yazılışı ıle

Fekku rakabe ibaresi, alternatif olarak, "insanoğlunu boyunduruklarından kurtarmak" şeklinde de çevrilebilir "Boyunduruk/zincir" terimi, burada, "kölelik" olarak tanımlanabilecek olan bütün tutsaklık ve sömürü -sosyal, ekonomik veya politik- biçimlerini kapsar.

 

ANLAYANA ANLATILMIŞTIR.

 

OMURSUN.

 

Hayır Allah aslında bunun bilincinde. Köleliği kastetmiyor o ayette.

Allah, aksine köleliğin devam etmesini istiyor.

Bunu da açık anlatması gerektiğinde, elinizin altındaki "kölelerle" sex yapın diyor.

Ve apaçık anlaşılsın diye, apaçık gönderdim dediğini de doğruluyor

 

Alıntı bilimselciden.

 

 

CEVAP.

 

ALLAH ın köleliğin devam etmesini istediği ayeti hangisi yazarmısınız birde elinizin altındaki kölelerle sex yapın dediği ayeti sure ayet ismi vermeden itham etmek ne kazandırır insana çarpıtma ve kafa karıştırmak-

tan başka açık yazın da cevap verelim yoksa rumuzunuza ters düşersiniz.

 

omursun.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

DİYANET VAKFI

Göğüsleri tomurcuk gibi kabarmış yaşıt kızlar,

 

DİYANET İŞLERİ

Doğrusu, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara kurtuluş, bahçeler, bağlar, yaşıtlar ve dolu kadehler vardır.

 

SUAT YILDIRIM

32-34 – Onlara bahçeler, üzüm bağları, turunç göğüslü genç yaşıt dilberler, dolu dolu kadehler var. [38,52; 56,37]

 

ALİ BULAÇ

Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar.

 

Y. NURİ

33 Göğüsleri turunç gibi yaşıtlar,

 

ELMALILI

Memeleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar var.

 

E.YÜKSEL

Genç ve yaşıt eşler...

 

MUHAMMED ESED

müthiş uyumlu harika eşler, 16

 

ÖMER NASUHİ

Ve nar memeli, hep bir yaşta (cariyeler vardır).

 

S.ATEŞ

Göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar.

 

GÖLPINARLI

Ve memeleri yeni sertleşmiş yaşıt kızlar.

 

ŞABAN PİRİŞ

Göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar..

 

G. ONAN

Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar.

 

Ahzab 52 Bundan sonra artık başka kadınlarla evlenmen, elinin altında bulunan cariyeler hariç, güzellikleri hoşuna gitse bile, bunların yerine başka hanımlar alman sana helal değildir. Allah her şeyi gözetler.

 

Ahzab 55 Onlara (Peygamber'in hanımlarına), babaları, oğulları, kardeşleri, kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınları (mümin kadınlar) ve ellerinin altında bulunan cariyelerinden dolayı bir günah yoktur. (Ey Peygamber hanımları!) Allah'tan korkun; şüphesiz Allah, her şeye şahittir.

 

Nisa 3 Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdir de) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size helal olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın; yahut da sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır.

 

Nisa 24 (Harp esiri olarak) sahip olduğunuz cariyeler müstesna, evli kadınlar da size haram kılındı. Allah'ın size emri budur.

 

Her hangi bir olgunun, doğru/yanlış olduğunu kabullenmem konusunda, "bilimselci" kişiliğime ters düşmemesi için objektif araştırıyorum.

Bu konuda merakınız olmasın Sayın Omursun...

Selam..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın bilimselci cevap yazılarım engelleniyor onun için yazmak istiyorum ama bilmiyorum yayınlanırmı saygılar.

 

omursun.

 

Yönetim: sana alıntı yapmayı öğren diye uyarı gönderildi alıntı yapmayı öğrenene kadar yazıların yönetim kontrolünden geçecektir... Yazılarında neyin sana ait olduğu neyin başkalarına ait olduğunu bir bakıştan anlamak gerekiyor yoksa biz burada bilmece çözmek için bulunmuyor...
Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu tartışmaya katılan herkese ve özellikle haksöz ve Evrensel'e teşekkür ediyorum.

 

Net bir şekilde İslam'ın köleliği kaldırmadığını, hatta kurumsallaştırdığını, teşvik ettiğini, islami kaynaklara dayanarak gösterdiler, gösteriyorlar.

 

Ben sadece, islamın neden köleliği yasaklamadığını "rasyonelleştirmeye" çalışan arkadaşa, yani "omursun" adlı arkadaşın yazdığı şeylere ilişkin bir şeyler söylemek istiyorum. Çok özür dilerim, Sayın omursun, ama yazın beni çok güldürdü. Samimiyetle özür diliyorum.

 

 

NUR-33.

Evlenmeye imkan bulamayanlar, Allah kendilerine lütfuyla bu imkanı verinceye kadar iffetli davransınlar.Yasal olarak sahip bulunduğunuz kimselerden azatlık sözleşmesi yap-mak isteyen olursa, kendilerinde iyi niyet görüyorsanız bu sözleşmeyi onlar için yazın; ve Allah'ın size bahşettiği kendi zenginliğinden onlara [paylarını] verin. Ve eğer evlenerek iffetlerini korumak istiyorlarsa, sakın, dünya hayatının geçici hazları peşine düşerek [hürriyeti sizin elinizde bulunan] cariyelerinizi fuhşa zorlamayın; kim onları buna zorlarsa, bilsin ki, maruz kaldıkları bu zorlanmadan ötürü, Allah (onları) acıyıp esirgeyecek ve bağışlayacaktır!

 

OMURSUN.

 

Bu ayet neresinden tutsan dökülüyor.

 

..Yasal olarak sahip bulunduğunuz kimselerden azatlık sözleşmesi yap-mak isteyen olursa, kendilerinde iyi niyet görüyorsanız bu sözleşmeyi onlar için yazın..

 

Yasal olarak dediğine göre, demekki kölelik yasalmış, yada yasal kabul ediliyor..

Azatlık söleşmesi yapmak istiyor kölelerden biri, köle sahibi mümin kardeşdeşin insafına bakıyor, acaba niyetimi beğenecek mi yoksa çıkmaz aya mı bırakacak benim azatlık işini diye..

 

Ve eğer evlenerek iffetlerini korumak istiyorlarsa, sakın, dünya hayatının geçici hazları peşine düşerek [hürriyeti sizin elinizde bulunan] cariyelerinizi fuhşa zorlamayın.

 

Garibim yeterince güzel değildi belkide, talibi çıkmadı, evlenemiyecek... Yani iffetini korumanın tek yolu var o da evlenmek, amaq onu da yapamıyor.. ne olacak şimdi? :)

 

..kim onları buna zorlarsa, bilsin ki, maruz kaldıkları bu zorlanmadan ötürü, Allah (onları) acıyıp esirgeyecek ve bağışlayacaktır!

 

Vay vay vay.. her yerde bana inanmayanı şöyle ederim, böyle ederim diyen Allah, burda ne yapıyor? Köleleri fuhuşa zorlayanlara, yani suçlulara bir ceza veriyor mu? Yok, ne gezer. Tecavüze uğramakla büyük bir suç işleyen mağdurlar!!!, maruz kaldıkları tecavüzden dolayı bağışlanıyorlar.. :)

 

 

Kur'an'ın nüzulü döneminde kölelik, bütün dünyada yerleşik bir kurum idi ve onun birdenbire ilga edilmesi ekonomik olarak imkansızdı.

 

Yav omursuz, İslamiyet öncesi Arapların 300 küsür ilahını yok saymak imkanlıydı da, köleliği kaldırdım demek mi imkansızdı?

 

Kur'an, 8:67'de, artık yalnızca haklı bir savaşta (cihâd) alınan esirlerin köle olarak tutulabileceklerini emreder.

 

İslam'ın güçlü olduğu devirlerde haksız savaş var mıdır, omursal kardeş? Bütün savaşlar haklıdır İslam güçlü iken. Tutarsın kendi halinde yaşayan kafirleri imana davet edersin, onlar da müslüman olmazlar, kabul etmedi küffar hak dini dersin, al sana savaşmak için "haklı" gerekçe.. :)

 

 

Cüveyriye (r.anha) İle Evlenmesi

 

Rasulullah (s.a.v.), Hicri beşinci yılda Beni Mustalık Gazvesi esnasında el Haris bin Ebu Dırar'ın kızı Cüveyriye ile evlendi. Onunla evlenmesi iki sebebe dayanmakta idi. Birisi; babası ile yakınlık sağlamak, diğeri de onun şerefini yükseltmekti. Cüveyriye annemiz Beni Mustalık esirleri arasında idi. Ensardan birisinin hissesine düşmüştü ve Mustalık oğulları reisinin kızıydı. Esir düştüğü efendisinin kendisini fidye karşılığı serbest bırakmasını istedi. Efendisi, onun kabile başkanının kızı olduğunu bildiği için fazla fidye istedi. Babası fidye ile Rasulullah'a geldi ve Rasulullah (s.a.v.) onu serbest bıraktı. Daha sonra Rasulullah'a iman ettikten sonra Müslüman oldu. Sonra kızı Cüveyriye'yi Rasulullah'a götürdü. Babası Müslüman olduğu gibi o da Müslüman oldu. Rasulullah onu babasından istedi. Babası onu Rasulullah ile evlendirdi. Bu evlilik, bir kabile reisinin kızı ile oldu. Ki söz konusu kabileyi esir almış, onların şerefini alçaltmıştı. İşte bu evlilik, bu durumu ortadan kaldırıp kabile reisinin sevgisini celbediyordu.

 

 

Şimdi muta kardeş, konunun "özünü" anlayabilmek için, gerçek hayattan bir örnekle canlandır..

 

En çok hangi "kafirleri" sevmiyorsun? Amerikalılar mı? (Başkası ise örnekte, onu koy Amerikalı yerine)varsayalım ki bir savaş oldu, yenildik. Amerkikan askerleri geliyor sizin mahalleye, sana Allah kulu demiyor, tekme, tokat, dipçik giriyor, esir alıyor. Bu arada oğlunu, babanı, kardeşini, amcanı, dayını, eli silah tutabilecek herkesi öldürüyor. Sen esir düşüyorsun, ve ailenin bütün kadınları. Sonra bu askerlerin başındaki Komutan senin kızı çok beğeniyor. Seni eşim olarak seçtim, seni Amerikan vatandaşı yapıcam, şöyle yaşatıcam, böyle yaşatıcam, first lady yapıcam" diyor. Amerikalı komutanın yaptığı öneri seni şereflendirir mi? Kendini, Cümeyriye'nin, babasının ve tüm oradaki akrabalarının yerine koy...

 

teşekkür ederim..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 ay sonra...
Bu tartışmaya katılan herkese ve özellikle haksöz ve Evrensel'e teşekkür ediyorum.

 

Net bir şekilde İslam'ın köleliği kaldırmadığını, hatta kurumsallaştırdığını, teşvik ettiğini, islami kaynaklara dayanarak gösterdiler, gösteriyorlar.

 

Ben sadece, islamın neden köleliği yasaklamadığını "rasyonelleştirmeye" çalışan arkadaşa, yani "omursun" adlı arkadaşın yazdığı şeylere ilişkin bir şeyler söylemek istiyorum. Çok özür dilerim, Sayın omursun, ama yazın beni çok güldürdü. Samimiyetle özür diliyorum.

Bu ayet neresinden tutsan dökülüyor.

Yasal olarak dediğine göre, demekki kölelik yasalmış, yada yasal kabul ediliyor..

Azatlık söleşmesi yapmak istiyor kölelerden biri, köle sahibi mümin kardeşdeşin insafına bakıyor, acaba niyetimi beğenecek mi yoksa çıkmaz aya mı bırakacak benim azatlık işini diye..

Garibim yeterince güzel değildi belkide, talibi çıkmadı, evlenemiyecek... Yani iffetini korumanın tek yolu var o da evlenmek, amaq onu da yapamıyor.. ne olacak şimdi? :)

Vay vay vay.. her yerde bana inanmayanı şöyle ederim, böyle ederim diyen Allah, burda ne yapıyor? Köleleri fuhuşa zorlayanlara, yani suçlulara bir ceza veriyor mu? Yok, ne gezer. Tecavüze uğramakla büyük bir suç işleyen mağdurlar!!!, maruz kaldıkları tecavüzden dolayı bağışlanıyorlar.. :)

Yav omursuz, İslamiyet öncesi Arapların 300 küsür ilahını yok saymak imkanlıydı da, köleliği kaldırdım demek mi imkansızdı?

İslam'ın güçlü olduğu devirlerde haksız savaş var mıdır, omursal kardeş? Bütün savaşlar haklıdır İslam güçlü iken. Tutarsın kendi halinde yaşayan kafirleri imana davet edersin, onlar da müslüman olmazlar, kabul etmedi küffar hak dini dersin, al sana savaşmak için "haklı" gerekçe.. :)

Şimdi muta kardeş, konunun "özünü" anlayabilmek için, gerçek hayattan bir örnekle canlandır..

 

En çok hangi "kafirleri" sevmiyorsun? Amerikalılar mı? (Başkası ise örnekte, onu koy Amerikalı yerine)varsayalım ki bir savaş oldu, yenildik. Amerkikan askerleri geliyor sizin mahalleye, sana Allah kulu demiyor, tekme, tokat, dipçik giriyor, esir alıyor. Bu arada oğlunu, babanı, kardeşini, amcanı, dayını, eli silah tutabilecek herkesi öldürüyor. Sen esir düşüyorsun, ve ailenin bütün kadınları. Sonra bu askerlerin başındaki Komutan senin kızı çok beğeniyor. Seni eşim olarak seçtim, seni Amerikan vatandaşı yapıcam, şöyle yaşatıcam, böyle yaşatıcam, first lady yapıcam" diyor. Amerikalı komutanın yaptığı öneri seni şereflendirir mi? Kendini, Cümeyriye'nin, babasının ve tüm oradaki akrabalarının yerine koy...

 

teşekkür ederim..

 

ne konuya cevap ararsak hepside kuranda var. allahtan baska ilah olmadigina ve hz muhammedin onun kulu ve elcisi olduguna inanan bir insana degil tek delil katrilyonlarca delilde getirsen allahin sozunden cikmaz. cikacak olanlarin ismi zaten konmus munafiklar. cehennemin en alt kati onlara aittir. bu devirde insanin kendi kendine sorasi geliyor ben mumin miyim acaba degilmiyim. icten sahadet getiriyoruz mumin oldugumuzun delili, tamam. ama oyle yaptigimiz seyler var ki munafik oglu munafigin yaptiginin ayni. muslumaniz deriz kuranin emrettiklerini yapmayiz yapsak da yarim yamalak bir halde yapariz. sakinin dediklerinden sakinmayiz. ornegin adam taniyom icki icmez haram ama satar yada oglunun satmasina goz yumar. adam taniyom her sozunde allah ama haram isler hemde zina ben anne babama az cektirmedim zamaninda. gunahlarimin sevaplarimdan cok oldugu kanatindeyim ama yilmam yilamam hemde bu seytanin bir fisiltisi olabilir. icten kelime isadet getiriyorsaniz yilmayin. demek istedigim biz insanlar kusurlu yaratilmisiz hatta hersey.kusurumuzu bilelim yeter.kimsenin kusuru kimseye yuk edilemez. ne anne yardim edebilir ne baba ne kardes ne akraba. kusuru gizlesek iyidir yuze vurursak kotu. kula kul olunmaz. borc odenmelidir ister kullukla olsun ister calisarak gonuller bir olunca. amerika israil vursun lar iragi arabistani yiyorsa gelsinler beni vursunlar gozumu kirpmadan olurum. arablar korkuyorsa ben neyleyim dedim ya kula kul olunmaz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 6 ay sonra...

selamlar..

konuya basit bir giriş yapalım

Arkadaşlarının dediği gibi islamiyet esareti kaldırmamıştır.Dün bügün vede yarın medeniyetler savaştığı sürece

savaşlar ve sonucunda esaret olacaktır.

İslamiyetin de kendisine saldıran insanları dost yada kardeş görmek gibi bir fikri olmamıştır ..olmayacaktırda

bu nedenle kazanılmış bir zaferde islami hukuk gereği esir veya cariye olmanız gerekecektir.

böyle futursuzca saldırdığınız bir dinin sizi yanağınızdan öpüp serbest bırakması fikri sizede saçma geliyordur.

...............................

hem 1400 yıl önce çölde yaşayan bir toplumun kurallarını sorgulayacağınıza .Sokaklarda kadını yada erkeği tek kullanımlık biir objeye

dönüştüren sözde modern toplumunuza bakın

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 yıl sonra...

Kölelik müessesesi ne İslâm tarafından baş­latılmış, ne de bir müessese haline sokulmuş­tur. İslâm geldiğinde, o, zaten her kavmin sosyal sisteminde oluşmuş ve kökleşmişti. Genelde, halkın yaşantısının esaslı bir parçası haline gelen bu uygulamayı yasal düzen­lemeler yahut sosyal reformlar durduramaz­dı. Bu müesseseyi büsbütün kaldırmak, yok etmek bir disiplin için ne pratik, ne de ma­kul idi. Bu yüzden, İslâm statükoyu görünüş­te kabul etti ve devam ettirdi, fakat kölele­rin statülerini ve şartlarını ıslah etmek, on­ları özgür kılarak müminleri iyilik ve takva­ya ulaşmalarını teşvik etmek için bir kısmı­nın daha önce açıklandığı pratik tedbirler al­dı.

 

İslâm'da kölenin statüsü, sahibinin sevi­yesine yükseltilmiştir, öyle ki her ikisi de sos­yal ve ekonomik yaşantılarında eşit haklar­dan faydalanırlar. Rasulullah (s.a.v), izleyicileri olan müminlerin yiyecek, giyecek ve barınak hususlarında kölelerine kendileriyle eşit mu­amele etmelerini istemiştir. Ebu Zerr'in ri­vayetine göre Rasulullah (s.a.v):

"Allah kerdeş-lerinizi sizin idareniz altına koymuştur. Öy­leyse, kim kardeşlerinin idarecisi kılınırsa on­lara kendi yediğinden yedirsin, kendi giydi­ğinden giydirsin. Onlara güçlerinin yetece­ğinden fazlasını teklif etmesin. Eğer ağır bir iş yaptıracaksa kendisi de yardım etsin." bu­yurdu. (Ebu'l Âlâ Mevdudi, el-Cihad fi'-İslam, Urduca sf. 253-262).

Ebu Hureyre'-nin rivayetinde ise Rasulullah (s.a.v),

"Birinizin hizmetçisi (yahut kölesi) yemeğinizi hazırlar ve kokusu ile sıcağına yakın olduktan sonra size getirirse, sizinle oturtup birlikte yesin; ancak eğer topluluk çok. yemek de miktar­ca az ise ona bir-iki lokma versin." buyur­du. (Mişkât).

 

Ebu Hureyre'nin diğer bir rivayetinde Rasu­lullah (s.a.v), şunları söylemiştir:

"Söylediklerin­de masum iken kölesini suçlayan kişi kıya­met gününde cezalandırılacaktır."

İbn-i Ömer de Rasulullah (s.a.v)'dan şunu rivayet eder:

"İşlemediği bir suç nedeniyle hizmet­çisini (yahut kölesini) tokatlayan veya döven kişi için keffaret borcu onu azad etmektir."

Ebu Mes'ud el-Ensarî demiştir ki: "Kölele­rimden birini döverken ardımdan 'Ebu Mesud: Bil ki, Allah senin üzerinde, senin köle­lerinin üzerinde olduğundan daha fazla gü­ce sahiptir.' diye bir ses işittim. Dönüp Allah'ın Rasulünü gördüğümde 'Ey Allah'ın Rasulü, Allah'ın rızası için o şu andan İti­baren hürdür! dedim. 'Eğer bunu yapmamış olsaydın, ateş seni kaplayacaktı.' şeklinde ce­vap verdi." (Ebu'l Âlâ Mevdûdi, -Cihad fi'l-İslam', Urduca, sf. 253-262).

"Köle" ola­rak çağırıldıklarında kendilerini küçültül­müş, hakaret edilmiş hissederler. Bu sebep­le, Rasulullah (s.a.v), ashabına "kölem" yahut "cariyem" diye hitap etmemelerini, yerine "oğlum" yahut "kızım" diye seslenmeleri­ni öğütlerdi. Kölelerin de sahiplerine "Rabbim" dememelerini isterdi, çünkü sa­dece Allah, insanların Rabbidir.

 

Ebu Bekir, Rasulullah (s.a.v)'dan rivayet eder ki: "Elinin altında bulunanlara kötü davranan kişi Cennet'e giremeyecektir." Abdullah'ın b. Ömer'in rivayetinde: "Bir kimse Rasulul­lah (s.a.v)'a gelip: 'Ey Allah'ın Rasulü, bir kö­leyi ne kadar sık affetmeliyim?' şeklinde su­al yöneltti. Rasulullah (s.a.v) da cevap vermedi. Soruyu soran kişi sorusunu üç kez tekrarla­dıktan sonra Rasulullah (s.a.v)'ın cevabı 'Onu günde yetmiş kez affet' oldu." Diğer bir za­man Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

"Kö­lelerinize çocuklarınız gibi cömertlikle mu­amele edin ve yediklerinizden yedirin."

Ebu Hureyre' nin rivayetine göre Rasulullah (s.a.v):

"Size kimlerin günahkâr olduğunu haber vereyim. Onlar yalnız başlarına yerler, kölele­rini döverler ve onlara yardımdan sakınırlar?' demiştir. (Mişkât).

 

Ali b. Ebî Tâlib şöyle söylemiştir: "Allah'ın Rasulü bana kardeş olan iki genç hediye et­ti. Ben de bunlardan birini sattım. Sonradan bana 'Adamın ne oldu, Ya Ali ?' sorusunu yö­neltti, sattığımı söylediğimde 'Onu geri al! Onu geri al!' dedi."

 

Bir cariyeyi çocuğundan ayıran kişi, Rasulullah (s.a.v)'ın bunu yasakla­ması üzerine hareketini düzeltip bir daha ca­riyeyi çocuğundan ayırmadı. Abdullah b. Mes'ud, tutsakların getirildiğinde Rasulul­lah (s.a.v)'ın aileleri bölmekten hoşlanmadığı için onları ailecek dağıttığını anlatır. (Miş­kât).

 

Rasulullah (s.a.v) köleleri ile evlenmek is­teyenlere kolaylık gösterir, fakat boşanmalarında güçlük çıkarırdı. Bir şahıs cariyesini ev­lendirmiş, sonra da onu kocasından ayırmak istemişti. Cariye Rasulullah (s.a.v)'a şikayette bulundu, Rasulullah (s.a.v) da mescidde kalka­rak, "Size ne oluyor da köleleri evlendiriyor sonra da ayırıyorsunuz? Evlenme ve boşan­ma hakkı sadece kadın ve kocaya aittir." bu­yurdu.

 

Buradan da anlaşılacağı üzere İslam cariye ile mahrem ilişkiler seviyesini evlilikle öngörmüştür. Bu nedenle cariyeden faydalanmak tabirinde " cariye ile evlenebilmek" gerçeği vardır. Çünkü o dönemin sosyal şartları köle ile evlenmeyi aşağılayıcı addediğinden, İslam bu konuda köleliği, dolayısı ile cariye yi bu tür istimallerden korumak adına evlenilmesini önermiştir.

 

Ebu Zerr acem bir köleye kötü söz­ler söylemiş, o da Rasulullah (s.a.v)'a bu husus­ta şikayette bulunmuştu. Rasulullah (s.a.v), Ebu Zerr'i azarladı ve

 

"Sende cahiliyetten halâ bir parça var. Köleleriniz kardeşlerinizdîr, Al­lah onları sizin idarenize vermiştir. Mizacı­nıza uymuyorsa gönderin, ancak Allah'ın yarat­tıklarına zarar vermeyin. Yediklerinizden ye­dirin, giydiklerinizden giydirin. Güçleri yet­mediği şeyleri teklif etmeyin. Şayet ağır bir iş teklif ederseniz, onlara yardım ediniz." bu­yurdu. (Mişkât).

 

Bu hadisden de anlaşıldığı üzere, köleye, cariyeye davranış biçiminde ki bu denli incelik ve merhamete karşı, kişinin cariyesini serbest bir cinsel obje görmesini İslam öngöremez. Ancak bu ilişki karşılıklı rıza ve akidle oluşabilir.

 

Her ne zaman kendisine köle ulaşsa onları serbest bırakırdı; ancak onlar kendilerini Re­sul (s.a.v)'ın merhameti ve cömertliğinden kur­taramazlardı. O, kölelere karşı son derece merhametli İdi; vefatından önceki son vasi­yetlerinden biri, "Köleler hususunda Allah?tan korkun." idi. Bu merhametin bir sonu­cudur ki, birçok gayri müslimlerin köleleri kaçarak ona sığındılar. Rasulullah (s.a.v) da dai­ma onlara hürriyetlerini verirdi. Savaş gani­metleri dağıtılırken köleler de kendilerine dü­şen gerekli payları alırlardı. Yeni özgür kı­lınmış kişiler herhangi bir varlığa sahip ol­mamaları nedeniyle hisselerine ilk kavuşan­lar olurdu.

 

Bu yüzden İslâm'daki kölelerin statüsünü di­ğer uygarlıklarda olanla karıştırmak yanlış­tır. Terim olarak, 'köle' ismiyle nitelenebilir­ler, ancak pratikte, sahipleri ile eşit ve onla­rın kardeşleri olarak muamele görürler.

 

Sa­hibinin, kızını kölesiyle evlendirdiği sonra da onu kendi mülkiyetine mirasçı kıldığı başka bir uygarlık var mıdır? İslâm uygarlık tarihi bu tür örneklerle doludur.

 

Rasulullah (s.a.v), kendi yeğenini özgür kıldığı kölesi Zeyd b. Harise'ye verdi. Sıradan insanlardan konuşmayıp onların örneklerini bir tarafa bırakak bile, kızlarını köleleriyle evlendiren bir­çok hükümdar vardır. Bir kiralın kızını kölesiyle evlendirmesi, ölümünden sonra da kö­lenin bu kiralın halefi olması nedeniyle kurucuları kıral kölesi olan ve 'köle hanedan olarak bilinip Hindistan'ı yöneten bir hanedanlık vardır.

 

İslâm uygarlığında kölelik kavramı normal­de sahip olduğundan bütünüyle farklı bir an­lama sahiptir. Hatta bu lafzî kavram bile İs­lâm devleti tarafından alınan, yukarda da gözden geçirilmiş olan tedbirler vasıtasıyla yavaş yavaş ortadan kayboldu. İnananlar sa­dece takva olmak için değil, aynı zamanda zayıflıklarının ve hatalarının kefareti olarak köleleri serbest bırakmaya teşvik edilmişler­dir. Manevî arınma ve başarıya ulaştıran, an­cak zor ve sarp olan yolu izlemeleri için yön­lendirilirler. "Fakat o, sarp (olan) yokuşa gö­ğüs geremedi. Sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bileceksin? Bir boynu (kölelik zin­cirinden) çözmek (özgürlük vermek)tir!' (30: 11-3). Ayet, bu tür meselelerde ahlâkî eğiti­min önemini açıkça ortaya koymaktadır. İs­lâm, insan karakterini öyle bir noktaya ile­tir ki, kişi insanca olanın dışında bir tarzla insanoğluna ilişkiye girmekten tiksinip ka­çınır. Bütün insanlık aynı ana-baba'dan ge­lir ve bu yüzden hepsi kardeştirler; Allah'ın nazarında eşittirler (49: 10-13). Fertler ara­sında bir ayırım yoktur. Çünkü onlar aynı insan ırkının üyeleridirler. Böyle oldukların­dan birbirlerine eşit davranmak zorundadır­lar. Toplumdan kölelik kurumunu yavaş ya­vaş yok edecek yolu açan bu duygu ve şuur, İslâm ahlâk eğitimiyle inkişaf eder. Başka bir uygarlık veya hayat şekli bu uygulamayı top­lumdan söküp atmak için İslâm'dan daha fazlasını yapmış değildir. İslâm bütün bun­ları, gönül rızası ile yapılan çabalarla; insan-'ar arasında ayırım, kötü muamele ve ada­letsizlik için tiksinti oluşturarak, sosyal, eko­nomik veya politik pozisyonlarına göre de­ğil, fazilet ve takva ile insan onur, şeref ve statülerini yükselterek başardı.

 

Bütün bunlara ek olarak, kölelik müessesesiyle ilgili statükoyu devam ettirmeyi gerek­tiren diğer faktörler de vardı (İbni Sa'd, s. 182-183) ki bunlar aşağıda sıralanmaktadır.

 

1- O dönemlerde tutsakların değişimi siste­mi yoktu. Düşman müminleri yakalayıp kö­le olarak tuttuklarında, müminler de tutsak­ları köle olarak korumaktan başka alterna­tife sahip değillerdi. Düşman, esirlerin deği­şimi için müslümanlar tarafından ayarlan­dıklarında tutsakların şahmını için antlaşma­yı ilk başlatan müminler olurdu. Rasulullah (s.a.v) bu metodu düşmanın mutabık olduğu birkaç fırsatta kullandı.

 

2- Bazan savaş öyle cereyan ederdi ki, bir köy veya kasabanın tüm erkekleri ölür, kadın ve çocuklara bakacak hiç kimse kalmazdı. Bu şartlarda dul kadınları ve çocuklarını gözet­menin tek yolu onları muhafaza altına al­maktı. Kadınlara koruma ve onur sağlama­nın en iyi yolu müslümanların onlarla aile bağlan kurmalarına izin verip, onları ve ço­cukları ailenin üyeleri olarak himaye etmekti. Bu hem onları İslâm toplumunun saygın üye­leri yapar, hem.de bu durumlarda sıklıkla gö­rülen ahlâksızlık ve zina kapılarını kapatırdı.

 

3- İslâm sadece şartlarının gerektirdiği du­rumlarda (47: 4 ve 8: 76) savaş esirlerinin alınmasına izin vermiş, onu emretmemiştir. Bu izni kullanıp kullanmamak müslümanlara bağlıdır. Rasulullah (s.a.v) zamanında düş­mana karşı 78 sefer düzenlendi ve bunların çok az bir kısmında esir alındı. Çoğunda düşman kaçtı, müminler ne onları izlemek, ne de savaş esiri olarak almak için bir çaba gösterdiler. Savaş esiri aldıkları durumların çoğunda da onları serbest bıraktılar. Rasu­lullah (s.a.v)'ın bu uygulamaları halefleri tara­fından da gerek şeklen, gerekse ruhen takip edildi. İkinci Raşit Halife Ömer döneminde birçok memleket fethedildi, ancak savaş esiri alınmadı. Sadece, çetin bir mücadeleden son­ra fethedilen Mısır'ın bazı sakinleri savaş esi­ri yapılıp Medine'ye, halifeye gönderildiler, ancak halife onları serbest bırakarak mem­leketlerine gönderdi.

Böylece Rasulullah (s.a.v) ve onun Raşit Halifeleri?nin yaşantılarıyla sundukları örneklikleri, kölelik uygulamasının ne esaslı, ne en iyi, ne de en çok beğenilen olduğu, fakat esirlerin karşılıklı değişim geleneğinin yokluğunda zo­runlu yol olarak kabul edildiğini ortaya koyar.

4- İslâm, mecburi hallerde sadece savaş esir­lerinin köle yapılmasına izin vermiştir. Ka­dim çağlardan beri uygulandığı şekliyle öz­gür insanları yakalayıp köle olarak satmak, İslâm'da kesinlikle yasaklanmış ve lanetlen­miştir. Rasulullah (s.a.v) buyurmuştur ki, "Kıyamet günü hasmı olacağım üç (tür) insan vardır; benim adıma söz verip sonra da haince ha­reket eden kişi; hür bir insanı satıp para alan kişi; bir kişiyi kiralayıp bütün işleri yaptır­dıktan sonra ona ücretini ödemeyen kişi." (Ebû'l Âlâ Mevdûdi, 'El-Cihad fi'1-İslam', Urduca, s. 253-262).

 

Gönüllü İlga

 

Yukarıdaki açıklamalar, zorunluluk altında ve lüzumlu zamanlarda İslâm'ın kölelik uy­gulamasına izin verdiği fakat niteliğini ve fa­aliyet alanını değiştiren reformları ortaya koyduğunu gösterir. Gerçekte, direkt refor­mun imkânsız olduğu yerde statükoyu devam ettirip, ondaki bütün kötülükleri kaldıran ıs­lahatları sunması İslâm'ın genel bir prensi­bidir. Uzun süreden beri uygulanan kökleş­miş gelenek nedeniyle kötülüğü bütünüyle birden kaldırmak imkânsızdı, fakat şeklini korurken ruhunu (özünü) değiştirerek İslâm onu kabul edilebilir bir sosyal yapıya çevir­di. Kullanılan yöntemler aşağıya sıralanmış­tır.

 

(a) Takvalı Davranışlar... İslâm, bir köleyi hür kılan, yahut onun hürriyetini kazanma­sına yardım eden fazilet ve iyilik hareketle­rine büyük önem verir. Allah'ın rızası için müslümanları köle azad etmeye teşvik eden birçok Kur'an ayeti vardır (30: 11-13). Rasul (s.a.v) ashabı arasında kölelere karşı sevgi bağlarının ve onları hür kılmak İstediğinin oluş­ması olgusunun güzelliğini çeşitli vesilelerle ifade etti. Bir kez bir bedevi gelip Rasulullah (s.a.v)\ sordu: "Ey Allah'ın Rasulü! Beni yapmam­la cennete götürecek bir amel söylermisin?" Rasul (s.a.v)'m cevabı: "Kölelerini serbest kıl ve insanların boynundan kölelik yükünün kal­dırılmasına yardımcı ol." oldu. Diğer bir ha­disinde "Her kim bir mümini özgür kılarsa vücudunun her parçası o kölenin parçaları karşılığında cehennemden korunacaktır!' bu­yurdu. Bir başka vesileyle de şunları söyle­di: "Her kim bir mümin canı serbest bıra­kırsa, bu onun cehennemden korunması için kefaret olur."

Kölelerini serbest bırakmalarında insanları daha fazla teşvik etmek için Rasulullah (s.a.v) şu prensibi açıkladı:Ne kadar daha fazla değerli ve daha fazla sevilen köle azad edilirse, Al­lah nazarmdaki fazilet ve iyilik o kadar ola­caktır. Rasulullah (s.a.v)'a Ebu Zerr sordu: "Hangi köleyi azad etmek daha eftaldir?" Rasulullah (s.a.v) şöyle cevapladı: "Sahibi nezdine en pahalı ve insanlar nezdinde en çok sevilen­dir." Benzer şekilde kadın köleye iyi bir eği­tim ve öğretim vermek, özgür kılmak, sonra da onunla evlenmek İslâm'da takva davra­nışı olarak mütalâa edilir. Ayrıca, İslâm çe­şitli günahlar ve hatalar için kefaretler tayin etmiştir ki, köle azadı en büyük kefaret sa­yılır. Böylece, İslâm her yönüyle kölelerin sa­lınmasını teşvik etmiştir.

 

(B) Güzel Muamele... Köleliğin kötü yönle­rini azaltan diğer bir yol kölelere daha iyi muamele etmeyi teşvik etmektir. Rasulullah (s.a.v) her zaman ashabına kölelerine iyi ve merhametli olmalarını emretti. Ashabını bu konuyla il­gili olarak sık sık azarladı. Kölelik çok eski bir müessese idi. Kölelerine kötü davranan ve döven insanların zihnini sık sık bozup, baştan çıkarmakta idi. Daha önce de söz ko­nusu edildiği gibi kölelere kardeşlerimiz gi­bi davranılması üzerinde ısrarla durulmuş­tur. Süveyl b. Mukarrin, yedi kardeş olduk­larını, en küçük kardeşlerinin sahip olduk­ları tek köleyi dövmesi üzerine Rasul'ün köleyi serbest bırakmalarını emrettiğini anlat­ıştır. Bütün bu direktifler kölelerin toplu-un üyeleri olarak rahat ve şerefli kalmaları içindir.

 

© Kanuni Haklar... İslâm kölelere o kadar cok hukukî haklar vermiştir ki, onlar nere­deyse hür insanlarla eşit hale gelmişlerdir. Ceza hukukunda hürlerle aynı güvenlik hak-kma sahiptirler. Bir köleyi öldüren, mal var­lığını çalan, kadınlarının şerefine leke süren veya bedenî yaralanmalara yol açan kişi, is­ter hür ister köle olsun, bu suçlan hür insan­lara karşı işlemiş gibi aynı şekilde cezalan­dırılır. Aynı şekilde, medenî hukuk onların mülkiyet hakkını tanır ve bunu kullanmak­ta onlara geniş bir yetki verir. Sahipleri bile onların mallarını rızaları dışında kullanma­ya selâhiyetli değillerdir. Onlara bedenî za­rar veremezler, onların hanım veya kızlarıy­la gayri meşru ilişkiye giremezler.

Kanundan öte, İslâm toplumu onlara diğer üyeleriyle eşit statü verir. Sosyal hayatta on­ların statüsü hür bir insandan daha az veya daha aşağı değildir. Hayatın her sahasında; bilgi, siyaset, din, sosyal meseleler., vb., iler­lemenin bütün yolları onlara açıktır, köle ol­maları onlar için bir engel teşkil etmez. Rasûlullah (s.a.v)în halasının kızı Zeyneb, Rasûlullah'ın azaldı kölesi Zeyd ile evlendi. İmam Hüse­yin cariye olarak getirilen Pers prensesi ile evlendi. İmam Zeynel Âbidin bu cariyeden doğmuş olup, nesli, İslâm'ın güzideleri ara­sında en mükemmel olanı sayılır. Tabiin'in ileri gelen hukukçuları arasında yer alan Sa­lim b. Abdillah ve Kasım b. Muhammed b. Ebu Bekir'in anneleri cariye idi. Tabiin'in li­derlerinden ve bir mistik disiplin sahibi imam Basri bir kölenin oğlu idi. Tabiin'in mümtaz şahsiyetlerinden sayılan ünlü muhaddis Muhammed b. Sayr'in yine bir köle­nin oğlu idi. İmam Malik'in hocası Nâfi, Ab­dullah b. Ömer'in kölesi idi. Önde gelen müçtehidlerden Ebu Abdurrahman Abdul­lah b. Mübarek, Mübarek isimli bir kölenin oğludur. Müfessirlerin imamlarından biri olan İkrime bir köle idi. Ünlü siret yazan Muhammed b. İshak, Yaser isimli bir köle­nin torunu idi.

İmam Muhiddisin Alâ b. Ebî Rebah, Yemenli imam Tâvûs b. Keysân, Mısırlı İmam Yezid b. Habib, Suriye'li İmam Mekhul, Cezayirli İmam Me'mun b. Mehran, Horasanlı İmam Dihak ve Kûfeli İmam İbrahim Nefaî gibi İs­lâm edebiyatının ünlü isimleri hep köle idi. Selman-ı Farisî de bir köle idi ki Hz. Ali, onun hakkında "Ehli beytten birisidir:' der^ di. Hakkında Hz. Ömer'in sık sık "Bilâl, efendimizin kölesidir, bizim ise efendimiz-dir." dediği Bilâl, Habeşli bir köle idi. Hz. Ömer tarafından yerine namaz kıldırması is­tenilen Suheyb, Romalı bir köle idi. Hz. Ömer'in ölümü esnasında "Eğer bugün ya­şıyor olsaydı, onu hilâfet makamına aday gösterirdim." dediği Salim, Ebu Huzeyfe'nin bir kölesi idi. Bir köle çocuğu olan Usame b. Zeyd, hayatının son günlerindeki Rasul (s.a.v) tarafından müslüman kuvvetlerin komutası­na atandığında Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali ve diğerleri bu orduda onun komutası al­tında idiler.

 

Kölelere gösterilen bu hürmet, ahlâkî eğitim ve manevî öğretim vasıtasıyla İslâm tarafın­dan ortaya konan reformların sonucu idi. îs-lâmî canlılığın zayıfladığı sonraki dönemler­de bile, köle olmalarına rağmen iki nesil bo­yunca Hindistan'ı yöneten Kurbeddin Ay-bek, Şemsettin İletmiş ve Gıyasettin Bala­ban gibi isimlere rastlamaktayız. Zamanın en büyük hükümdarlarından olan Gazneli Mahmud, bir Türk köle ailesine mensuptu. Mısır'ı yüzyıllarca yöneten Memlük'lerin isimleri bile onların köle oldukları fikrini ve­rir.

 

Bir gerçeği tekrar edelim; İslâm, kölelik mü­essesesinin niteliğini ve gayesini bütünüyle değiştirdi; bunu Avrupa ve Amerikalıları da kapsayan diğer uluslar tarafından uygulanan kölelikle karşılaştırmak kesinlikle yanlıştır. İslâm uygarlığında köle olmak ne bir lekedir, ne de İlerleme yoluna bir engel. Köle, her mevkiye yükselebilir, hatta sahibinin kızıyla evlenerek kral bite olabilir. Öyleyse, onlar ke­limenin bugün Batı'da kullanılan sıradan an­lamıyla 'köle' olarak isimlendirilemezler. Öğ­renim, din, siyaset, vs. kapsayacak şekilde hayatın her yönünde önderler olabilen, hü­kümdarlık yahut ordu komutanlığı yapabi­len insanlara kim 'köleler' gözüyle bakabi­lir. Eğer bu 'kölelik' ise o halde hürriyet ne­dir?

 

İslâm'ın kölelik kurumunu nasıl ıslah edip, onu artık kölelik ve özgürlüğün ayırt edilme­si zor olan bir seviyeye yükselttiği böylece an­laşılmış oldu. Şüphesiz 'kölelik' kelimesi kal­dı, ancak yapısı bütünüyle değişti. (Ebû'l Alâ Mevdûdi, 'El~Cihad fi'1-İslâm', Urduca, sf. 253-262).

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çok doğru! hangi sistem olursa olsun her ne kadar bir nevi kölelik uygulasalarda bunu gayri resmi yaptıkları için,birde pişkin davranıp bir sistematiğe oturtmamışlar.Demekkki onlar bile bunun insanlık suçu olduğunu bile bile bile yapmışlar.

 

İslam ise kuralllar koymakla bunu suç olmaktan çıkarmış ve meşru hale getirmiştir. Bizde zaten günlerden beri bunu anlatmaya çalışıyoruz

 

Tebrik ederim

 

 

merhaba haksöz

 

teşekkürler

 

açıklamanız yeterli

 

******

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

selamlar..

konuya basit bir giriş yapalım

Arkadaşlarının dediği gibi islamiyet esareti kaldırmamıştır.Dün bügün vede yarın medeniyetler savaştığı sürece

savaşlar ve sonucunda esaret olacaktır.

İslamiyetin de kendisine saldıran insanları dost yada kardeş görmek gibi bir fikri olmamıştır ..olmayacaktırda

bu nedenle kazanılmış bir zaferde islami hukuk gereği esir veya cariye olmanız gerekecektir.

böyle futursuzca saldırdığınız bir dinin sizi yanağınızdan öpüp serbest bırakması fikri sizede saçma geliyordur.

...............................

hem 1400 yıl önce çölde yaşayan bir toplumun kurallarını sorgulayacağınıza .Sokaklarda kadını yada erkeği tek kullanımlık biir objeye

dönüştüren sözde modern toplumunuza bakın

 

 

sizin bahettiğiniz bu kurum islamda (FAHİŞELİK) temeli 1400 yıl evvel atılan cariyelik ile başlamıştır dersem nasıl tepki verirsiniz?

 

önce babasını kocasınız büyük put ay tanrıçası al-ilahı memnun etmek cennetine girmek için öldür

 

sonra kalan kadınına kızına tecavüz et kullan sonrada sıkıştığın zaman pazara götür makyajla en iyi fiyata sat TİCARET YAP

 

ya sizin mideniz bunu nasıl kaldırıyor bi anlatsanıza

 

sizin karınız anneniz kızınız aynı muameleye muhatap kılınsa mal gibi alınsa satılsa ırzlarına geçilse hala al-ilaha (allah) taparmısınız.

 

sizin ısrarla üstünü kapatmaya çalıştığınız cariyelik ayetle sabit ve meşrudur ÖNCE AHZAB SURESİNİ BİR OKUYUN BAKALIM

 

sonrada muhammedin ekibi ile yazdığı kuran isimli kitabı iyi okuyun gelin alim kesilin

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sizin bahettiğiniz bu kurum islamda (FAHİŞELİK) temeli 1400 yıl evvel atılan cariyelik ile başlamıştır dersem nasıl tepki verirsiniz?

 

önce babasını kocasınız büyük put ay tanrıçası al-ilahı memnun etmek cennetine girmek için öldür

 

sonra kalan kadınına kızına tecavüz et kullan sonrada sıkıştığın zaman pazara götür makyajla en iyi fiyata sat TİCARET YAP

 

ya sizin mideniz bunu nasıl kaldırıyor bi anlatsanıza

 

sizin karınız anneniz kızınız aynı muameleye muhatap kılınsa mal gibi alınsa satılsa ırzlarına geçilse hala al-ilaha (allah) taparmısınız.

 

sizin ısrarla üstünü kapatmaya çalıştığınız cariyelik ayetle sabit ve meşrudur ÖNCE AHZAB SURESİNİ BİR OKUYUN BAKALIM

 

sonrada muhammedin ekibi ile yazdığı kuran isimli kitabı iyi okuyun gelin alim kesilin

 

 

1. İslamda cariyelerle nikah akdi yapılabilirdir ancak cariyeler kati suretle cinsel obje olarak görülemez ve kullanılamazlardır.

 

(Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. nur 33'ten -sen şimdi burdan, namuslu kalmak istemeyenlerle fuhuş yapın dendiği sonucunu çıkartırsın, saldıracaksın ya-)

 

 

2.Kalan kadınına kızına tecavuz edilip kullanıldığı, sonra bu insanların sıkışıldığı zaman pazara götürülüp satıldığı ve buna göz yumulduğu vaki olan bir uygulama örneğini delil ve belgeleriyle isbat et

 

 

3.Bizim midemiz kainattaki en hassas midedir, senin bu mesnetsiz iftiralarını asla kaldırmıyor.

 

 

4.ay tanrıçası al-ilah sözü ile Yüce Yaradanın ismi arasında sesteşlikten başka bir münasebet olduğunu belge ve delilleriyle isbat et

 

 

5.Köleliğin ve cariyeliğin kaldırılmasının, bir proje olarak, islamda öngörüldüğü ayet ve hadislerin bütünü ele alındığında kolayca görülebilecek bir olgudur.Kölelere tarihte görülmemiş -devrim niteliğinde- sosyal haklar tanınması, erkek kölelerin azad edilmesinin özendirilmesi ve kolaylaştırılması, cariyelerin köle olmayanlarla evlendirilmesi süreçleriyle bu yapının zamanla eriyip yok olacağı aşikardır. Keza öyle de olmuş, köle (abd -ironi-) mal varlığı olmayan, başkasının himayesinde çalışan işçiden başka bir anlam ifade etmez olmuştur.

 

Tam burada , iki mesaj yukarıda bulunan Mevdudi'den alıntıladığım yazıyı oku.

 

 

6. Kuran isimli kitabı Muhammed(s.a.v) ve ekibinin yazdığını belge ve delilleriyle isbat et.

 

 

7. Kendine doçent demişsin. Bilim insanısın yani. Mantık bilimini dumura uğratarak attığın bu iftiralar yanına kar kalmaz. Bunu da her an zihninde bulundurarak Allah'ın sana tanıdığı müddeti doldur.

 

 

 

 

..............................................

Tükenin var olan varlığıyla Varlığın

Ki göreceksiniz kesin kesin

Yüzünüzü nereye çevirirseniz çevirin

O'dur var olan var eden

Biçim veren değiştiren

Dağıtan toplayan

Hiç olmamışa çeviren

Bir çırpıda gelip

Geçmişe döndüren zamanı

Sesi seslendiren yeri yerlendiren

Sonra açıp yeli yürüyen bir kabir gibi

İçine yeri yerleştiren gömen

Bir kan pıhtısından meniden

Bir insan türeten

Sonra onu büyüten

Sözüne kulak yapan ağız yapan

İşine onda bir yetenek özü mayalandıran

İnanış veren sabır veren

Kur'an'a da şeytana da

Eş yapan yoldaş yapan sırasında

Bir örtü gibi birden açan dünyayı

Sonra birden toplayan ortalığı

En büyük kolleksiyon sahibi

Kafataslarından kemiklerden

Güneşten aydan yıldızlardan

Cennet ve cehennemlerin

Kaybolduğu doğduğu girdabından

Her çağ bir başka ses

Duyulan mızrabından

Doğmamış ve ölmeyen

Gelmemiş ve gitmeyen

 

Sezai KARAKOÇ, Hızırla Kırk Saat, 40. bölümden

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

merhaba,

 

1. İslamda cariyelerle nikah akdi yapılabilirdir ancak cariyeler kati suretle cinsel obje olarak görülemez ve kullanılamazlardır

 

Sahabeden:

 

"Ben de Muhammed'le birlikte Beni Mustalik baskininda vardim.Bu baskinda ele gecirdigimiz kadinlarla çölde iliskide bulunurken, hamile kalmasinlar diye spermimizi kadinin rahmine degil de, disariya bosaltirdik. Bunun uygun olup olmadigini muhammed'e sordugumuzda,'evet bir sakincasi yoktur, boyle bir yonteme basvurabilirsiniz' dedi"-Tecridi

 

Sarih,Diyanet tercemesi,no:1117-

 

 

Savasta ele gecirilen bir kadinin hamile kalmasi istenmezdi cunku, savas esiri bir cariye, cocuk dogurmakla ummul veled sayilir ve kocasinin/efendisinin olumunden sonra ozgurlugune kavusurdu. Boylece o cariye bir "mal" olmaktan cikardi yani.

 

Savas esiri kadinlarla/cariyelerle cinsel iliski oyle bir boyuttaydi ki, bazen bir cariyeyle birden fazla erkek iliskide bulunurdu. Bu arada kadin hamile kaldiginda ise, anlasmazliga dusup, cocuk icin Ali'ye basvuranlar olmustur. Ali'de ne yapsin, karsisindaki uc tane erkegi gorunce cocuk kavgasini cozmek icin kura cektirir. Muhammed'de bunu duydugunda kahkahalarla guler.-Ebu Davud,Talak;2269/70, Ibni Mace,Ahkam:2348, Nesai,Talak;6/182

 

 

2.Kalan kadınına kızına tecavuz edilip kullanıldığı, sonra bu insanların sıkışıldığı zaman pazara götürülüp satıldığı ve buna göz yumulduğu vaki olan bir uygulama örneğini delil ve belgeleriyle isbat et

 

beni kureyza (yahudi katliamı)

 

 

Beni Kureyza savasinda-daha dogrusu ilan edilmemis bir savas, dolayisiyla baskin- yaklasik 1500 kisi ele geciriliyor. Bunlarin icinde,cesitli kaynaklara gore eli silah tutan erkek sayisi 400 ile 900 arasinda degisiyor.

Ve bunlarin tumu icin de idam karari veriliyor.-

 

Bu esirler idam edilmeden once,Muhammed onlar hakkinda "Arkadaslar, onlari simdi idam etmeyelim, cunku hava sicaktir, birakin onlari serin bir saatte infaz edelim. Ayrica, eger canlari istiyorsa onlara hurma da verin, onlardan kim Tevrat okumak istiyorsa, ona da izin verin" diyor.-

 

Ahmet Ozel,Savas Esirleri,Diyanet yayini,s.40,41, Serahsi,Siyeri Kebir Sehri,3/1029 no:1900-

 

 

Bir yandan bu insanlar idam edilip, karilari( abuz edildikten sonra), coluk cocuklari esir edilip satiacak, bir yandan da insanlik olsun diye onlerine birkac hurma atip, tevrat okumalarina izin vereceksin. Evet, cok buyuk bir merhamet gosterisi dogrusu....-Ahmet Ozel,Savas Esirleri,Diyanet yayini,s.40,41, Serahsi,Siyeri Kebir Sehri,3/1029 /no 1900

 

4.ay tanrıçası al-ilah sözü ile Yüce Yaradanın ismi arasında sesteşlikten başka bir münasebet olduğunu belge ve delilleriyle isbat et

 

buyurun al-ilah=allah=arap mitolojisi

 

araştırma gereği duyarsanız görürsünüz

 

5.Köleliğin ve cariyeliğin kaldırılmasının, bir proje olarak, islamda öngörüldüğü ayet ve hadislerin bütünü ele alındığında kolayca görülebilecek bir olgudur.Kölelere tarihte görülmemiş -devrim niteliğinde- sosyal haklar tanınması, erkek kölelerin azad edilmesinin özendirilmesi ve kolaylaştırılması, cariyelerin köle olmayanlarla evlendirilmesi süreçleriyle bu yapının zamanla eriyip yok olacağı aşikardır. Keza öyle de olmuş, köle (abd -ironi-) mal varlığı olmayan, başkasının himayesinde çalışan işçiden başka bir anlam ifade etmez olmuştur.

 

beni kureyza ve beni mustalık savaşları(al-ilah adına katliamlar) tam anlamı ile köleliği nasıl kaldırdığınızı hatta cariyeleri nasıl KULLANMANIZ gerektiğini bizlere açıklamakta.

 

mevdudi önce islam savaş tarihini bir okusun derdim lakin öldü gerçeği gördüğü halde yazmaktan utandı

 

bana mevdudiyi anlatmayın siz önce islam savaş tarihindeki katliamları insanlık suçlarını okuyun

 

sonra gelim midenizi inceleyelim

 

 

6. Kuran isimli kitabı Muhammed ve ekibinin yazdığını belge ve delilleriyle isbat et

 

bunu bendemiyorum muhterem kitabınız diyor

 

NAHL SURESI : 103-Muhakkak biliyoruz ki onlar: "Mutlaka onu bir insan öğretiyor!" da diyorlar. Haktan saparak isnatta bulunmak istedikleri kimsenin dili yabancıdır; bu Kur'an ise gayet açık bir Arapça 'dır.

 

okuyun kitabınızı gelin konuşun

 

kitabınızda bu kitabı ben yazdırdım diyen birisine hayır o yazdırmadı o arabça dahi bilmez diyen bir allah var

 

bakınız ne ilginç değilmi

 

insanın genetik mühendisi allah burada ağız dalaşına girmekte hatta arabça bilmediğini söylemekte

 

peki insana sorarlar

 

tamam arabça bilmiyor

 

peki onun dilini konuşan biri yokmuydu diye arada tercüemanolamzmıydı diye

 

mesela

 

belam

 

yeuş

 

selman

 

yesir

 

kimdir bunlar

 

birisi yunan

 

diğeri iranlı

 

vs

 

işte ekip bunlar

 

en basit anlatım ile günde 5 vakit namaz zerdüştlükten selman vasıtası ile gelmekte(bakınız zerdüştlük günde 5 vakit ateşe tapınma)zerdüşt isadan önce 630 yıl doğum

 

siz önce putist zerdüştlüğü ahura mazdayı avestayı iyilikler kötülükler üğlkesini ve en ilginç olan sırat köprüsü benzeri cinvatı okuyun

 

bakın size link veriyorum siz yorulmayın diye

 

http://www.dunyadinleri.com/mazdaizm.html

 

burada bir okuyun sonra gelim islamı enine boyuna tartışalım

 

 

7. Kendine doçent demişsin. Bilim insanısın yani. Mantık bilimini dumura uğratarak attığın bu iftiralar yanına kar kalmaz. Bunu da her an zihninde bulundurarak Allah'ın sana tanıdığı müddeti doldur

 

muhterem sadece nickim doçent

 

ben 8 yıl tasavvuf dersi alan 10 yıkl nakşi terikinde kalan fakat sorduğu sorular sebebi ile önce tarikinden sonrada tasavvuftan atılan hayatınının 37 yılını islama adamış islam dinini sizden çok daha iyi bilen biriyim

 

çok daha iyi bildiğim dinimi özellikle 4 mezheb noktasında önce red eden sonra ise araştırmalarım sonucunda DİNLERİN sadece zaman içerisidinde KOPLAYA yapıştır MANTIĞINDAN HAREKETLE OLUŞTURULDUĞUNU GÖREN BİRİYİM.

 

siz önce dininizin tarihsel oluşumlarını araştırın gerçeği kabul edin sonra dinadına hayat adayın sonra ise gelin konuşalım

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

1.Tecridi sarih kaynağını gösterdiğin nakil peygamber efendimize atılmış en kötü bir iftiradır. Uydurma hadislerden biridir. Sen ki uzun yıllar islam eğitimi aldığını söylüyorsun, uydurma hadisleri bu dinin peygamberine nasıl isnad edebiliyorsun. Zinayı en büyük günahlardan biri olarak ilan eden din esir kadınlara tecavüzü mü serbest bırakacak? İmdi şunlara da bir bak:

 

Şu da kıyamet alametlerinden: Kıldan (keçe) ayakkabı giyen bir toplumla vuruşup öldüreşeceksiniz. Geniş yüzlü, yüzleri kalkan gibi, üst üste derili toplulukla vuruşmanız-öldürüşmeniz kıyamet alametlerindendir. Siz (müslümanlar), küçük gözlü, kızıl yüzlü, basık burunlu, yüzleri kalkan gibi, derisi üst üste binmiş olan Türklerle öldürüşmedikçe kıyamet kopmaz."( Bkz. e's-Sahih, kitabu'l-Cihad/95; Müslüm, e's-Sahih, Kitabu'l-Fiten/66, hadis no: 2912; İbn Mace, h.no: 4097-4098).

Peygamber, Benû Mustalık üzerine gece baskını yaptı. Onlar ansızın yakalanmışlardı. Hayvanları da su başında sulanıyordu. Peygamber, savaşabilir durumda olanlarını öldürttü; çocuklarını da tutsak olarak aldı. O sırada Cüveyriye'yi kendine seçti." (Bkz. Kita- bu'l-Itk/13; Tecrid, hadis no: 1117 Müslim, Kitabu'l-Cihâd/1, hadis no: 1730; Ebu Dâvûd, Sünen,Kitabu'l-Cihâd 100, hadis no: 2633.)

Muhammed, o insanları teslim aldıktan sonra bir yerde toplayıp kendilerine, ?Ey domuz ve maymun kardeşleri! Yediniz mi! İşte haliniz; görün bakalım? diyerek hakaret ediyor. Onlar da buna karşı, ?Ey Muhammed, biz senden bunu beklemezdik, neden böyle haksızlık yapıyorsun?? şeklinde yanıt veriyorlardı Taberi, Ahzap Tefsiri, ayet 26-27)

Muhammed, bu Yahudilerin karıları ve kızlarından 16 tanesini özel olarak ayırıyor ve bunlardan Reyhane?yi kendine seçip geriye kalan 15 tanesini de diğer önemli dostlarına dağıtıyor. Bir Yahudi: ?Artık her şeyimize el koydunuz, hiç olmazsa gözlerimizin önünde namusumuza el uzatmayın? diyor. Fakat, Muhammed bunu dinlemiyor (Kaynak: Vakıdi, Meğazi, 2/250)

?Beni Kureyza Savaşı?nda kadınlar bölüşülürken bana üç tane düştü; hepsini de sattım? diyor. (Kaynak: Diyarbekiri, Tarihi Hamis,1/499 ve Vakıdi age 2/523-25)

İçinizden kimse, Kur'an'ın tümünü elinde tutuğunu söylemesin. Bunu diyen bilir mi Kur'an'ın tümü ne kadardı, nasıldı? Kesin olan o ki, Kur'an'ın çoğu yok olup gitmiştir. (Bkz. Süyuti, el İtkan, 2/32)

Kur'an'ın birinci orijinali de, ikinci orijinali de yine müslümanlar eli ile yakılmıştır. Kuşkusuz gerçekleri örtmek için. Osman döneminde oluşturulup çoğaltıldıktan sonra belirli merkezlere gönderilen nüshaların orijinallerine de , dünyanın hiçbir yerinde raslanmamaktadır. ( Bakınız: Tecridi Sarih Tercümesi, 2.Dr. S. Suphi E's-Salih Mebahis fi Ulum-il Kuran, 3.Celalettin Suyuti (El ıtkan Fi Ulumi-l,Kuran, 4.Müslim E's-Sahih (Arapça), 5.Ebu Davud

Hiçbiriniz, Kuran'ın tümünü aldım (elimde bulunduruyorum)demesin. Bilemez ki, Kuran'ın çogu yok olup gitmiştir. 'Ne kadar ortada varsa o kadarını elimde tutuyorum' desin yalnızca." (Bkz.Suyuti, el ıtkan, 2/32.)

Evet, yüzyıllar içinde yüce dinimizin kafir, müşrik, münafık diye adlandırdığı senin gibiler hep var olmuş, alçakça iftiralarını sürdürüp gitmişlerdir. Bu, Allahın şeytanı var kılması ve ona süre tanıması mefhumuyla ilintilidir. Aklı kınayanlar için ne kolay bir yol!

 

2.Beni Kureyza meselesi:

 

Benî Kureyza ise büyük bir hıyanet yapmıştı. Hendek savaşı sırasında kendilerinin ve dinlerinin kökünü kazımak amacıyla vatandaşları olan müslümanlara hem de daha önce akdedilmiş ve müslümanların saflarında savaşmayı gerekli kılan kuvvetli bir antlaşma varken, sırt çevirmişler ve aleyhlerine dönmüşler. Böylece Medineyi kuşatmış olan Kureyş müttefiklerinin ordusuyla birlikte fiilen savaşa katılmış oldular.

 

Hz Peygamber onların antlaşmayı bozduklarını haber alınca onlara S. Bin Muaz ile Sad B.Ubade'yi gönderdi. Elçiler antlaşmaya bağlı kalmaları konusunda onlara öğüt verdi. Fakat Kureyzaoğulları net bir şekilde "Seninle bizim aramızda hiçbir antlaşma yoktur" diye ilan etti. Müslümanlar iki ateş arasında kaldılar. Öyle ki Hz Peygamber Medine mahsullerinin üçte birini hücum edenler ile bir barış yapmak karşılığında vermeye hazırlanıyordu. Bu zor duruma bizzat Kur'an-ı Kerimde işaret edilir. (Ahzap 10) Bu şartlar altında antlaşmayı bozanlara sulh ile davranmak intihar anlamına gelirdi.

 

Müslümanlar Hendek Savaşını bitirir bitirmez Kureyzaoğullarını kuşatma altına aldılar. 15 veya 25 gün kaleleri yıkılmaya devam edildi. Kesin olarak yenileceklerini anlayınca Yahudilikten müslümanlığa geçmiş olan Sa'd B Muaz'ın vereceği karara razı olarak teslim olacaklarını söylediler. Sa'd B Muaz ise onlar hakkında Tevrat'ın gereği olan şu kararı verdi; "Savaşır durumdaki erkekler öldürülecek, kadın ve çocuklar esir alınacak. Malları müslümanlar arasında savaş ganimeti olarak paylaşılacak." Bu hüküm uygulamaya konuldu ve buna dayanılarak öldürüldüler.

 

Bu durumda hiç kimse Hz Peygamber'in hücum ettiğini ve antlaşmayı bozduğunu söyleyemez. Nitekim dünyadaki bütün savaşlarda düşmana içerden yardım eden hainlere yaşam hakkı tanınmaz. Çünkü bir millete savaş gibi en zor anında düşmanla işbirliği gibi bir hainliği yapanlardan asla hayır gelmez. Bertaraf edilmedikleri sürece ikinci bir zaaf anında tekrar düşmanla işbirliği yapacakları açıktır. Tanınacak böyle bir hak hain olmayan masumların intiharı anlamına gelir.

(islamicevaplar.org)

 

Yine kendin gibi kalbi mühürlü iftiracıların uydurma bir sözde nakil-hadisiyle konuyu bağlamışsın ki bu yaptığına mantığı kınamak denir. İspat yöntemin kendinden önceki iftiracıların iftiraları... pess

 

3.Biz sana sesteşlik dışında bir münasebeti isbat et diyoruz, sen tutturmuşsun al-ilah. Allah isminin Uluhiyet kelimesiyle ilgisini kendinden mi saklıyorsun? Neden? İnancın mı sarsılacak yoksa?

 

4.Diyorsun ki: "mevdudi önce islam savaş tarihini bir okusun derdim lakin öldü gerçeği gördüğü halde yazmaktan utandı"

Burda da isbat tekniği olarak soyut olası duygulanımları kullanıyorsun. Yoruma hacet yok! Belgeler, deliller!!!.....

 

5. Nahl Suresi 103. Ayet meselesi:

 

Elbette biliyoruz onlar, o kâfirler "Kur'ân'ı ona muhakkak bir insan öğretiyor" diyorlar. Yani Kur'ân'ı Muhammed'e Ruhü'l-Kudüs indirmiyor, şüphesiz bir insan ona öğretiyor, diyorlar. Böyle demeleri, bir defa şimdiye kadar bir insandan eğitim ve öğrenim görmediğini itiraf etmeleri ve "kendisi uyduruyor" demelerini yalanlıyor. "Ona bir insan öğretti" diyemiyorlar. Yani Hz. Peygamberin peygamberliğini ilan etmeden önce; ne gizli, ne açık bir kimseden okuyarak ders almadığnı herkes bildiğinden dolayı, hiç kimseyi aldatamayacak olan öyle bir iddiaya cesaret edemiyorlar. Fakat gördükleri olağanüstü durum karşısında bunu bahane ederek diyorlardı ki: "Bu şimdiye kadar hiçbir öğrenim ve eğitim görmediği için bunu kendisi yapamaz. Okuma-yazma bilmeyen birisinin böyle bir kitap hazırlayabileceğini akıl kabul etmez. Muhammed'i şimdi kesinlikle birisi eğitiyor". Fakat Allah'ın onu eğittiğine inanmak istemiyorlar da, şüphesiz bir insan onu eğitiyor diyorlar. Bu Kur'ân'ı ona bir insan yapıveriyor, o da ondan öğrendiklerini Allah sözü diye satmak istiyor, şeklinde iftira ve alay ediyorlar.

 

Bu âyetin inmesinin sebebi hakkında yapılan rivayetlerde denilmiştir ki, Mekke'de Amir b. Hadra'mî'nin "Cevrâ" veya "Yeîyş" adında Rum asıllı bir kölesi varmış, okuma-yazma bilirmiş ve kitap ehli imiş. Herkesi İslâm'a davet eden Allah'ın elçisi bazen Merve'de onu meclisine alır konuşurmuş. Kureyş müşrikleri buna kızar, Kur'ân'ı Muhammed'e bu hıristiyan öğretiyor diye alay etmek isterlermiş. Bir de Cebrâ ile Yesâra adlarında iki Rum, Mekke'de kılıç yaparlar, aynı zamanda Tevrat ve İncil okurlarmış, Hz. Peygamber arasıra bunlara uğrar, okuduklarına rast gelirse dinlermiş. Bazıları da bunu bahane etmek istemişler. Bir de Huveytıb b. Abdü'l-'Uzzâ'nın kölesi Abisâ kitaplara sahib imiş, müslüman olmuş, bunu gören müşrikler, "İşte Muhammed'e bu öğretiyormuş" demeğe kalkışmışlar. Bir de Selmân-ı Fârisî'den bahsedilmiştir. Fakat bu zat, Medine'de müslüman olduğundan dolayı âyetin Mekkî olmasına göre iniş sebebinde bu iddianın söz konusu edilmesinin doğru olamayacağını açıklamakla buna itiraz edilmiştir.

 

Özetle peygamberliği kabul etmek istemeyen müşrikler, Resulullah'ı yeni tahsile başlamış acemi bir öğrenci ve başkasına yaptırdığını kendine isnad eden bir aldatıcı gibi göstermek için, bir insanın ona öğrettiği şüphesini uyandırmak istiyor ve bazen şuna, bazen buna isnad ederek çeşitli propagandalar yapıyorlardı. Nitekim son zamanlarda bazı hıristiyanlar da Muhammed, dinini hıristiyanlardan öğrendi, Müslümanlığı Hıristiyanlıktan aldı diye aynı şekilde yayınlar neşretmişlerdir. İşte bütün bunları kapsamak üzere görülüyor ki, âyette bir isim açıkça zikredilmemiş, kayıtsız olarak "bir insan" denilmiş ve bununla şüphenin genel olarak kökünden halledilmesine işaret edilmiştir. Çünkü bu şekilde iftiracıların esas kötü niyetleri, herhangi bir insanın Hz. Muhammed'e öğrettiği şüphesini ileri sürmektir. Yanılmalarının da dayanağı budur. Kur'ân'ın Allah tarafından indirilmiş bir kitap olduğunu inkâr etmek için öyle söyleyenler düşünmüyorlar ki Peygambere öğretiyor zannında bulundukları kimsenin dili yabancıdır. Arapça değil, anadili Arapça'nın yabancısı olan bir dildir. Yani ona bir insan öğretiyor demelerinden gayeleri insanların aklını çekmek, fikir ve düşüncelerini Allah'tan bir insana çevirmektir. Halbuki bu söyledikleri şey büsbütün aklın uygun bulduğu şeylere aykırıdır. Çünkü Muhammed'e öğretiyor diye fikirleri bozmak istedikleri o varsayılan insanın bir defa Araplardan olmasına ihtimal yoktur. Çünkü Kur'ân, bütün kainata meydan okuyup dururken Araplar içinde öyle bir öğretmen olsaydı, hiç şüphesiz, kalkıp "Sana öğreten ben değil miyim?" diye hemen yüzüne vurmaz mıydı? Veyahut Kur'ân'ın benzerlerini yapıp hiç olmazsa el altından hemen dağıtmaz mıydı? Arapların bütün beliğleri ve zenginleri bununla uğraşıyor ve Peygamberin maddî ve manevî açıdan hiçbir zorlayıcı gücü bulunmuyordu. Ve ona karşı koymak için o kadar sebeb ve vesika bulunuyor du ki, bu şartlar altında öyle bir şahsın kendini tanıtmaması ihtimali düşünülemezdi, Onun için Araplar içinde öyle bir öğretmenin olmadığı araştırma ile sabit olduğu gibi, aklen ve delil ile de sabit idi. Bu bakımdan öyle varsayılan bir şahıs, olsa olsa Araplar dışındaki herhangi bir toplumdan Arap olmayan biri olmak üzere farz olunabilir. Dolayısıyla Araplar da Arapla değil, yukarda nakledildiği üzere Arap olmayan biri ile dinsizlik ediyorlardı. Halbuki bu Kur'ân-ı Kerim apaçık bir Arapçadır. Öyle Arapça bir beyandır ki, bütün Arap edebiyatçılarını benzerini yapmaktan aciz bırakmıştır. Bunu Arap olmayan biri nasıl yapabilir? Böyle parlak bir Arapça, Arap olmayan birisinin öğretimine nasıl isnad edilebilir? Gerçi Arap olmayan birinin oldukça iyi bir Arapça öğrenmesi ve bilmeyenlere öğretmesi, adeten mümkün değildir. Fakat Arap değil, yabancı olmak, sonra da bütün Arapların üstünde parlak bir Arapça diline sahip olmak, şüphe yok ki böyle bir varsayım da bir değil, iki derece olağanüstülük vardır. Allah Teâlâ'nın o yabancı hakkında harika üzerine harika olan bir ihsan ve yardımını düşünüp kabul etmeden böyle bir teori yürütmek aklın bütün bütün zıddınadır. İşte Allah'ın öğretmesini ve indirmesini kabul etmeyip de akılları, çelmek için "onu bir insan öğretiyor" diyen inkârcıların akla uygun gibi ileri sürmek istedikleri o söz, akla uygun değil, daha fazla akla aykırı ve çelişkilidir. Olağanüstü bir olayı kabul etmemek için iki olağanüstü şeyi kabul etmeyi akla uygun sayar ve çelişkilerinden haberleri olmaz. Onlar, anlamıyorlar ki "onu bir insan öğretiyor" demekle Kur'ân'ın parlaklığı sönmez o varsayılan insana daha fazla bir değer verilmiş, harika katlanmış olur.

 

Denebilir ki, acaba bunların maksatları "Arap olmayan biri Kur'ân'ın mânâsını telkin ediyor, o da onu o parlak Arapça ile anlatıyor" demek olamaz mı? Fakat böyle demek, Kur'ân'ın nazmının, indirilmiş olduğunu ve Arapça nazmındaki fesahat ve belağat itibarı ile kesin ilzam (karşısındakini susturma) ifade eden bir mucize olduğunu itiraf etmektir. Özetle inkârcılar, iftiralarında böyle çelişkili ve fikirlerinde böyle şaşkındırlar.

(Elmalılı Hamdi Yazır- Kuran-ı Kerim Tefsiri)

 

muhterem sadece nickim doçent

 

ben 8 yıl tasavvuf dersi alan 10 yıkl nakşi terikinde kalan fakat sorduğu sorular sebebi ile önce tarikinden sonrada tasavvuftan atılan hayatınının 37 yılını islama adamış islam dinini sizden çok daha iyi bilen biriyim

 

çok daha iyi bildiğim dinimi özellikle 4 mezheb noktasında önce red eden sonra ise araştırmalarım sonucunda DİNLERİN sadece zaman içerisidinde KOPLAYA yapıştır MANTIĞINDAN HAREKETLE OLUŞTURULDUĞUNU GÖREN BİRİYİM.

 

siz önce dininizin tarihsel oluşumlarını araştırın gerçeği kabul edin sonra dinadına hayat adayın sonra ise gelin konuşalım

 

6. Birşeyi hiç tanımadığın birinden daha iyi bildiğini ifade etmen neyin belirtisi dersin? Büyüklük, kibir? Bunun islamı inkarla bir akrabalığı olabilir mi?

 

Bir rivayete göre 128 bin peygamber gönderildiği söylenir, diyelim ki öyle de olmasın. Allah Teala'nın dünya var olduğundan beri dinler gönderdiği, bunların pek çoğunun insan eliyle sonradan bazı sapmalar göstererek hak olmaktan çıktığı düşünülürse, dini öğretilerin birbirine benzemelerinin doğal ve anlamlı olduğu anlaşılır. Senin kopyala yapıştır diye alaya aldığın süreç olayın doğal akışıdır. Ne yani Allah bir peygambere ak dediğine diğer birine kara mı diyecek?

 

Yuce Allah seni ıslah etsin. Amin

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

2.Beni Kureyza meselesi:

 

Benî Kureyza ise büyük bir hıyanet yapmıştı. Hendek savaşı sırasında kendilerinin ve dinlerinin kökünü kazımak amacıyla vatandaşları olan müslümanlara hem de daha önce akdedilmiş ve müslümanların saflarında savaşmayı gerekli kılan kuvvetli bir antlaşma varken, sırt çevirmişler ve aleyhlerine dönmüşler. Böylece Medineyi kuşatmış olan Kureyş müttefiklerinin ordusuyla birlikte fiilen savaşa katılmış oldular.

 

Hiçbir İslam tarihçisi, Beni Kureyza'nın, "hıyanet" ederek, "sırt çevirerek", Müslümanlara "ne" yaptığını söyleyemez.

 

Müslümanlara ok mu atmışlar, kılıç mı çekmişler, taş mı yuvarlamışlar, düşmana yemek mi vermişler, su mu vermişler, ne yapmışlar?

 

Bu "hıyanet etmek", "sırt çevirmek", "alejyhine dönmek" vs. müslümanın müslümana propagandasından başka birşey değildir.

Bu ifadelerin içi boştur.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evet, yüzyıllar içinde yüce dinimizin kafir, müşrik, münafık diye adlandırdığı senin gibiler hep var olmuş, alçakça iftiralarını sürdürüp gitmişlerdir. Bu, Allahın şeytanı var kılması ve ona süre tanıması mefhumuyla ilintilidir. Aklı kınayanlar için ne kolay bir yol!

 

Arkadaşımız yazılarıyla, asıl aklı kınamayı değil kullanmayı öğretiyor. Yazılarında tüm insanların ortak kabulü olan evrensel ve güncel kabulleri (bilim, hukuk, etik vs) sahiplenmeye çağırıyor. Fena mı yapıyor?

 

Tüm inançların, ilk ve orta çağa ait mistik fanteziler olduğunu vurgulamaya çalışıyor. Fena mı yapıyor?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

merhaba guernica

 

sizin dininizden kitabınızdan haberiniz yok

 

sadece dininiz gibi kopyala yapıstır zihniyeti ile yazmakta açılım verememektesiniz

 

beni kureyza yahudileri ilk islam üyeleri medineye geldiğinde onlara el açan insanlardı

 

kuran anlatımı ile PARAYA ihtiyaç duyan peygamber ve ortaklarının saldırı planladığı şamdan gelen kervana saldırmak niyetini haber alan mekkeli paganlar olaya el koymuş ve akabinde saldırgan müslümanlardan rahatsız olan beni kureyza yahudileri savaşa ne ştirak etmiş nede destek vermişledir.

 

asıl saldırgan olanlar müslümanlardır

 

Süleyman Ateş açıklaması

 

Al-ilah'ın Elçisi, Hicretin ikinci yılında, Ebûsüfyan komutasında, 30-40 kişi tarafından korunan bir Kureyş kervan ının, Şam'dan dönmekte olduğunu haber almıştı. Kureyşin bu kervan ını vurmak mallarını yağmalamak için 300 küsur ashâbiyle yola çıktı.

 

Fakat Ebûsüfyan, durumu öğrenip hem Kureyşe kervan ı korumak için çabuk yetişmeleri hususunda haber salmış, hem de yolunu değiştirerek kervan ı kurtarmıştı.

 

Ama Kureyş, 1000 kişi civarında bir kuvvetle kervan ı korumak için yola çıkmıştı. Durumu öğrenen müslümanlar, artık 40 kişilik kafile ile değil, Kureyşin en savaşçılarından seçilmiş ordusuyla savaşmak zorunda kalacaklardı.

 

Karşılarındaki kuvvet, kendilerinin üç katı idi. Geri dönmek ise korkaklık olurdu. muhammed dövüşmek yanlısı idi. Yalnız kervan ı yakalamak için yola çıkarken bazı kimseler isteksizlik göstermişlerdi. Şimdi de böyle isteksizlik gösterenler vardı. "Biz kervan ı yakalamak için çıktık, böyle bir savaşa hazırlıklı değiliz" diyorlardı.

 

müslümanlar dahi savaşmak istememişken savaşın lehine veya aleyhine taraf olmayan BENİ KUREYZA yahudileri sadece müslümanlara destek vermediklerinden HIYANET ile suçlanmış ve KATLEDİLMİŞLERDİR.

 

islam dinini bilmediğiniz ortada

 

bilseydiniz cariyelerin nikahsızda kullanıldığını mal gibi alınıp satıldığını hatta hür kadının 3 ay iddet bekleyip cariyenin 1 ay iddet beklediğini sonundada cinsel ilişki veya evsel hizmet gibi konularda kullanıldığını bilirdiniz BUDA SİZİN ADALETLİ AL-İLAN'IZIN MÜTHİŞ ADALETİNDEN KAYNAKLANMAKTADIR KURANDA YAZMAKTADIR

 

cariye dediğiniz nesne savaşta kocası öldürülen kadın veya kız demektir

 

islam buna kısaca GANİMET der ve GANİMET bir eşyadır maldır kullanıp sataılabilmektedir

 

BAKINIZ AHZAB 50 AYET

 

biraz kafanızı kullanın bakalım biraz daha gerilere gidelim

 

mekkeden ilk kafile habeşistana gitti

 

başlarında cafer bin talib var

 

o zaman henüz pagan dinine mensub olan amr bin as habeş kralı necasi ile çok yakın ahbab

 

mekkeden kaçan bu saldırgan kölelerini ve mekkelileri istemekte

 

cafer uyanık tabi o zaman hristiyan olan necaşiyi en can alıcı yerinden yakalıyor

 

ne diyor

 

bakalım ne diyor

 

meryem suresi

 

16. (Resûlüm! ) Kitap'ta Meryem'i de an. Hani o, ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmişti.

 

17. Meryem, onlarla kendi arasına bir perde çekmişti. Derken, biz ona ruhumuzu gönderdik de o, kendisine tastamam bir insan şeklinde göründü.

 

18. Meryem dedi ki: Senden, çok esirgeyici olan Allah'a sığınırım! Eğer Allah'tan sakınan bir kimse isen (bana dokunma).

 

19. Melek: Ben, yalnızca, sana tertemiz bir erkek çocuk bağışlamam için Rabbinin bir elçisiyim, dedi.

 

20. Meryem: Bana bir insan eli değmediği, iffetsiz de olmadığım halde benim nasıl çocuğum olabilir? dedi.

 

21. Melek: Öyledir, dedi; (zira) Rabbin buyurdu ki: Bu bana kolaydır. Çünkü biz, onu insanlara bir delil ve kendimizden bir rahmet kılacağız. Bu, hüküm ve karara bağlanmış (ezelde olup bitmiş) bir iş idi.

 

 

peki luka incili nediyor

 

bakalım ne diyor

 

luka incili

 

BÖLÜM 1/26-27 Elizabet'in hamileliğinin altıncı ayında Tanrı, Melek Cebrail'i Celile'de bulunan Nasıra adlı kente, Davut'un soyundan Yusuf adındaki adamla nişanlı kıza gönderdi. Kızın adı Meryem 'di.

 

BÖLÜM 1/29 Söylenenlere çok şaşıran Meryem , bu selamın ne anlama gelebileceğini düşünmeye başladı.

 

BÖLÜM1/30 Ama melek ona, "Korkma Meryem " dedi, "Sen Tanrı'nın lütfuna eriştin.

 

BÖLÜM 1/34 Meryem meleğe, "Bu nasıl olur? Ben erkeğe varmadım ki" dedi.

 

BÖLÜM 1/38 "Ben Rab'bin kuluyum" dedi Meryem , "Bana dediğin gibi olsun." Bundan sonar melek onun yanından ayrıldı.

 

Luka - BÖLÜM 1/39 O günlerde Meryem kalkıp aceleyle Yahuda'nın dağlık bölgesindeki bir kente gitti.

 

işte hristiyanları yine incilden kopyaladıkları bu kelimeler ile kandırıp yumuşatan müslümanlar orada kaldılar

 

şimdi gelelim asıl meseleye

 

bu anlatılan konu incilde ayet olmayıp meryemin etrafına anlattığı yaşadığı olaydır

 

incil olaydan ayet olarak değil isanın doğumu diye bahseder

 

fakat bunu kestiremeyen muhammed ayet sınıfına sokar ve kelişmesi kelimesine tüm hristiyanların bildiği bu meseleyi sanki yeni gelmiş gibi kurana yazdırır nasaraları kandırır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu durumda hiç kimse Hz Peygamber'in hücum ettiğini ve antlaşmayı bozduğunu söyleyemez. Nitekim dünyadaki bütün savaşlarda düşmana içerden yardım eden hainlere yaşam hakkı tanınmaz. Çünkü bir millete savaş gibi en zor anında düşmanla işbirliği gibi bir hainliği yapanlardan asla hayır gelmez. Bertaraf edilmedikleri sürece ikinci bir zaaf anında tekrar düşmanla işbirliği yapacakları açıktır. Tanınacak böyle bir hak hain olmayan masumların intiharı anlamına gelir.

(islamicevaplar.org)

 

o zaman adama sorarlar değilmi

 

medineye gelen bu insanlara neden el açtı yahudiler

 

neden red etmediler

 

neden mekkelilere teslim etmediler

 

gelen müslümanlardan daha zengin daha iyi donanımlı olan medinede söz sahibi olan bu yahudiler neden müslümanları daha ilk başta ortadan kaldırmadılar bu güçleri varken?

 

 

 

söylermisiniz

 

medinede müslümanlar yaşarken fakir kovulmuş saldırgan yahudilermi geldi sığıntı oldu

 

yoksa müslümanlar aileleri parçaladıkları dağıttıkları mekkeden kaçıp medineye yahudileremi sığındılar?

 

hangisi oldu yazarmısınız?

 

 

6. Birşeyi hiç tanımadığın birinden daha iyi bildiğini ifade etmen neyin belirtisi dersin? Büyüklük, kibir? Bunun islamı inkarla bir akrabalığı olabilir mi?

 

kibir değil bilginin eseri derim

 

bilgili olsa idiniz burada klasik söylemleri değil bilgilendiğiniz fikirlerini yazardınız

 

siz henüz kuran nedir nasıl yazılmıştır bunun dahi farkında değilken

 

siz al-ilah nedir ay tanrıçası nedir güneş tanrıçası nedir bunların evliliğinden doğan üç kızın lat menat uzza nedir bilmezken

 

firavun amitepisin çok tanrılı dinden tek tanrılı dine geçip sonrada bu inançla musanın şeriatnini doğduğunu bilmezken

 

horusu osirisi zeusu ahura mazdayı bilmezken

 

zerdüştü

 

isa'yı

 

ATTİS'İ

 

MİTHRA'YI

 

KRİŞNA'YI

 

DİONYSUS'U

 

OKUMAZKEN SİZE NASIL DİN ADINA BİLİYORSUNUZ DİYBİLİRİM?

 

bakınız benzerliğe

 

İsa, 25 aralıkta bakire meryem tarafından dünyaya getirildi,12 yaşına geldiğinde öğretmenliğe başladı,30 yaşında john tarafında vaftiz edildi ve görevine başladı.İsanın birlikte yolculuk yaptığı 12 havarisi vardı ve onlara hasta insanları iyileştirmek,suda yürümek,ölüleri diriltmek için mucizeler gösterdi.

Havarisi Yahuda tarafından ihanete uğrayıp 30 gümüş akçeye satıldıktan sonra çarmıha gerildi,mezara gömüldü ve 3 gün sonra dirilip cennete yükseldi. (Kuran'da çarmıha gerilenin İsa olmadığı,onun yerine İsa'ya ihanet eden havarinin olduğu yazar.)

 

 

 

 

Şimdide aşağıdaki Sümer Efsanelerini inceleyelim;

 

HORUS EFSANESİ:

 

Horus (m.ö.3000) 25 aralıkta bakire isis-mary tarafından dünyaya getirildi Horusun birlikte yolculuk ettiği 12 havarisi vardı,12 yaşına geldiğinde öğretmenliğe başladı.

30 yaşına geldiğinde Anup tarafından vaftiz edildi ve görevine başladı.

hastaları iyileştirmek ve su üzerinde yürümek gibi mucizeler gösterirdi.

Typhon tarafından ihanete uğradıktan sonra horus çarmıha gerildi, mezara gömüldü ve 3 gün sonra tekrar dirildi.

 

 

ATTİS EFSANESİ:

 

Attis (m.ö 1200) 25 aralıkta bakire Nana'dan dünyaya geldi çarmıha gerildi, gömüldü ve 3 gün sonra dirildi

 

 

MİTHRA:

 

Mithra (m.ö 1200) 25 aralıkta bir bakireden doğdu 12 havarisi vardı,onlara mucizeler gösterdi.ölümünden sonra 3 gün gömülü kaldı ve yeniden dirildi

 

 

KRİŞNA:

 

Krişna (m.ö.900) hindistanın krişna'sı bakire Devaki'den dünyaya geldi ve havarilerine çeşitli mucizeler gösterdi, ölümünden sonra tekrar dirildi.

 

DİONYSUS

 

Dionysus (m.ö.500) 25 aralıkta bir bakireden dünyaya geldi ölümünden sonra yeniden dirildi.

 

biraz düşünün okuyun gelin sonra dininizin kaynağına inelim

 

ok?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir rivayete göre 128 bin peygamber gönderildiği söylenir, diyelim ki öyle de olmasın. Allah Teala'nın dünya var olduğundan beri dinler gönderdiği, bunların pek çoğunun insan eliyle sonradan bazı sapmalar göstererek hak olmaktan çıktığı düşünülürse, dini öğretilerin birbirine benzemelerinin doğal ve anlamlı olduğu anlaşılır. Senin kopyala yapıştır diye alaya aldığın süreç olayın doğal akışıdır. Ne yani Allah bir peygambere ak dediğine diğer birine kara mı diyecek?

 

Yuce Allah seni ıslah etsin. Amin[/b]

 

Sayın Guernica kendimi bildim bileli İslamcılar kendi iç çelişkilerinden kurtulabilmek için insanlığa 124000 peygamber gönderildiğinden dem tutarlar...

Evrimbilimciler ve antropologlar konuşabilen insanın en iyi tahminle 30000 senedir yeryüzünde olduğunu düşünüyorlar...124000/30000:yaklaşık 4...Yani sene başına 4 peygamber göndermiş Allah...Siz de taktir edersinizki konuşmayı bilmeyen insana ilahi mesaj göndermenin bir anlamı yoktur...Dolayısıyla 124000 peygamber 30000 seneye dağıtılmalı...1 senede 4 peygamberin geldiği insanlığın yoldan çıktığını görmüyor mu bu Allah?Neden hala peygamber göndermeye devam ediyor? Her insana belli bir band frekans ayırıp "akıl sağduyu ve vicdan" olarak iletişime geçse yarattıklarıyla daha verimli olmaz mıydı?Neyse fazla üzerinize gelmek istemiyorum nede olsa size de pek mantıklı gelmemiş bu hikaye...

 

Size bir sorum daha olacak...İslamın bel direği ne idi?Namaz değil mi? Yani Allahın ısrarla üzerinde durduğu ibadet namaz idi...Peki Hristiyanlar ve Museviler kendilerine bildirilen namazı(anafikri) nasıl unutmuş olabilirler...Acaba Allah Hristiyanlara ve Musevilere namaz kılın dedi de onlar çocuklarınızı vaftiz edin yada ağlama duvarında göz yaşı dökün şeklinde mi algıladılar...Sizin iddia ettiğiniz gibi Hristiyanlar ve Museviler ana fikri unutmuş olamazlar..Ama isterseniz "Namaste" kelimesini bir google dan tarattırın karşınıza Hindular(müşrikler) çıkacaktır...Eğer youtube açık olsa idi güneşe karşı namaz kılan Hinduların ayinlerine bağlanabilirdik...

 

Son bir soru...Çocukken kulaktan kulağa oynamışsınızdır..."3.kat balkon" sözcüğünün kulaktan kulağa oynar iken "Rahibe Teressa" sözcüğüne evrilmesi mümkün müdür? :unsure:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

merhaba haca mahterem

 

Dolayısıyla 124000 peygamber 30000 seneye dağıtılmalı...1 senede 4 peygamberin geldiği insanlığın yoldan çıktığını görmüyor mu bu Allah?Neden hala peygamber göndermeye devam ediyor?

 

ben sorunuzu biraz daha genişleterek soruyorum

 

al-ilah=allah dünya sanki çok mükemmel olarak huzura erdidemi 1400 yıldır elçi göndermiyor?

 

ne olduda 1400 yıldır ilahi kudret insanlıkla temas kurmadı?

 

ülülazm peygamber!!! isa ile yine ülülazm peygamber!!!! muhammed arasında 671 yıl var

 

yani şeriati =sistemi değiştiriyorsun tutmuyor 671 yıl sonra tekrar yeni sistem kuruyorsun!

 

peki tuttumu yeni islam sistemi?

 

başarabildimi al-ilah=tanrısı muhammed

 

dünyada hala kafir var?

 

din allah=al-ilahın=muhammedin olmadı hala?

 

al-ilah=allah tutturamadı haca kardeş

 

değil 124,000 1 milyon elçi gönderse aileleri parçalamakla gruplara ayormakla başarılı olunamaz

 

bu sebeble olunamadı

 

insanlık mitolojik tanrıcıklara boyun eğmedi

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

merhaba guernica

 

Yuce Allah seni ıslah etsin. Amin

 

duanıza iştirak ediyorum

 

küçük bir farkla

 

sizide yüce hisporatamus(sizide benide dünyayıda yaratan yüce turna) ıslah etsin diğer ülkede (siz ahiret diyorsunuz) sizi villasında ağırlasın(siz cennet diyorsunuz)

 

hispo ya hispo(siz amin diyorsunuz)

 

saygılar sevgiler bilgiler

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

merhaba guernica

 

 

 

duanıza iştirak ediyorum

 

küçük bir farkla

 

sizide yüce hisporatamus(sizide benide dünyayıda yaratan yüce turna) ıslah etsin diğer ülkede (siz ahiret diyorsunuz) sizi villasında ağırlasın(siz cennet diyorsunuz)

 

hispo ya hispo(siz amin diyorsunuz)

 

saygılar sevgiler bilgiler

 

Semavi dinlerin, yani gökcismi tapınımına dayanan dinlerin, "amin" kelimesi bile Mısırlıların ilahlarından Amen'i yüceltici bir sözden ibarettir.

 

Hazin olan şudur ki, insanlığın yarısı putperest inançlar kolaksiyonu olan bu dinleri, herşeyi yarratığına inandıkları ilahların gönderdiğini sanmaktadırlar.

Yahudiler ve Müslümanlar, Mısır medeniyetini yerden yere vurular, ama inandıkları dinin ana çatısı bile Mısırlılara aittir.

 

Yüce Hisporatamus herkesi doğru yola sevketsin. Hispo.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu "hıyanet etmek", "sırt çevirmek", "alejyhine dönmek" vs. müslümanın müslümana propagandasından başka birşey değildir.

Bu ifadelerin içi boştur.[/b]

 

Saygılar.

 

hıyanet etmemek, sırt cevırmemek, aleyhıne donmemek konularında hıc bır mesned sorulmayacaksa eger, pekala muslumanlarda musrıklerı suclayıp, kendı aranızdakı bır propaganda malzemesı olarak kullandıldıgını ıddıa edebılır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

hıyanet etmemek, sırt cevırmemek, aleyhıne donmemek konularında hıc bır mesned sorulmayacaksa eger, pekala muslumanlarda musrıklerı suclayıp, kendı aranızdakı bır propaganda malzemesı olarak kullandıldıgını ıddıa edebılır.

 

Anlaşılır ifadelerle yazarsanız sevinirim.

 

Ayrıca,Kureyzalılar nasıl hıyanet etmişler, hangi düşmana silah vermişler, nasıl sırtlarını dönmüşler, örnek veriniz.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.