Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Kurandaki çelişkiler


haksöz

Önerilen İletiler

Bravo kıral bak farkında olmadan sende, kuranın tanrı sözü değil muhammedin uydurması olduğunu isbat etmişsin

demişsin ki

 

devenin iğne deliğinden geçemiyeceği kadar

 

Bu cümleyi şu ayete isnaden kullandın

 

40. İnnellezıne kezzebu bi ayatina vestekberu anha la tüfettehu lehüm ebvabüs semai ve la yedhulunel cennete hatta yelicel cemelü fı semmil hıyad ve kezalike neczil mücrimın

Araf 40 Bizim ayetlerimizi yalanlayıp da onlara karşı kibirlenmek isteyenler var ya, işte onlara gök kapıları açılmayacak ve onlar, deve iğne deliğine girinceye kadar cennete giremiyeceklerdir! Suçluları işte böyle cezalandırırız

 

Her toplumun kendine özgü deyimleri vardır. Araplar; bir şeyin asla olmayacağını belirtmek anlamında ''halat iğne ipliğinden geçinceye kadar'' deyimini kullanırlardı. ( Beni kuranın indiği toplumun örflerini bilmemekle dolayısıyla kuranı da anlamamakla suçlayan himyata,ya ithaf olunur)

 

Peki araf 40 taki hata kime ait?Size göre sonsuz ve sınırsız bilgi sahibi olan allah bu kadar basit bir hata yaparmı ? Devenin ne işi var orda.Açıkça belliki muhammedin sekreterleri cumel yerine cemel ( halat yerine deve yazmışlar)

 

Eğer şayet kuranın aslı harekesidir,dolayısıyla CML kelimesini cumel diye okumakta mümkün diye itiraz etmeye kalkarsanız bu seferde şu ayete ters düşersiniz

 

Hicr 15/9- Hiç şüphesiz, zikri Biz indirdik Biz; onun koruyucuları da gerçekten Biziz.

İki ihtimal var

 

Ya allah arapların bu deyiminden bile habersiz, onun için çok basit bir hata yapıyor ve halat yerine deve kelimesi kullanmış

Yada allah halat kelimesi kullandı fakat bu kelime sonraları birileri tarafından deve diye değiştirildi. Ama bu seferde allah verdiği sözü tutamamış oluyor

Beni

 

 

Arkadaşım, Hala Kur’an-ı zerre kadar anlamadığını iddia ediyorum…

 

Şimdi şöyle ki;

Cemel (cimal) = Erkek deve

Cümel – Cümmel = harflerin sayı kıymetine göre ölçülmesi

Cümel = kelime dizinleri

Cümle = bütün, hep, birikiş

Cümmal – Cümal = çok güzel, çok iyi

Cemmal = deve sürücüsü

Cemal = yüz güzelliği

Cemil = güzel

Cemile = hoşa gitmek için yaranma

Cemali = güzellikle ilgili…

Cümleten = bütün, hep, hep birlikte

 

 

Görüldüğü gibi aynı “CML” kökünden türemiş olan ve bir çok farklı manaya gelen bunlardan çok daha sayısız kelimeler vardır… şimdi, herhangi bir insan, bu kelimeleri alıp, Ayetteki “Deve=Halat” kelimesinin yerine kullanabilir… Ancak dediğimiz gibi, ayetin yorumlanmasındaki asıl öz, o dönemin dil özelliklerinin iyi bilinmesinden geçmektedir… ancak şuda vardır ki, Kur’an-daki bir çok ayet, zaman göre esneklik göstermektedir… buna en güzel örnek, kölelikle ilgili örnektir. O zamanlar köleliğin belli oranlarda serbest bırakılıp, bugün köleliğin kalkması, İslam’ın kurallarına karşı gelmek değildir… yada savaş zamanında eşsiz hanımlarla evlenilip, bugün öyle bir şey yapmamak İslam’a karşı gelmek değildir… bunun gibi, Kur’an-ın bir çok ayeti, diğer toplumların yaşayışlarına ve idrak kapasitelerine göre indirilmiştir… mesela, İncilin şekillendirdiği Süryani topluluğu “Deve’nin İğne Deliğinden Geçmesi” deyimini kullanabilirler ve öyle idrak edebilirler… çünkü İslam'dan önceki Süryani Topluluğu bu deyimi benimsemiş ve ona gör şekillenmiştir... ne Kadar Araplarda "Halat'ın iğne Deliğinden Geçmesi" özdeyişi varsa, Hıristiyanlarda da "Devenin İğne Deliğinden geçmesi" deyimi vardır. Araplar bu ayeti "Halat" olarak ele alır, Hıristiyanlıktan müslümanlığa geçecek olanlar ise "deve" olarak alırlar... Arkadaşım, aslında ise burada anlatılmak istenen, o İşin imkansızlığıdır… hangi tanımı kullanırsanız kullanın, ortaya çıkan gerçek “O İşin İmkansızlığıdır”. Bundan başka bir anlam ortaya çıkmaz. Ve bu çelişki ifade etmez… Bilindiği gibi Allah Kur’an-ı sadece Araplara değil, tüm topluluklara indirmiştir. Sizde bu “imkansızlık” manasını hangi kullanımla anlayabiliyorsanız, o manayı kullanırsınız… "deve"yi anlıyorsanız onu, "halat"ı anlıyorsanız "halat"ı kullanırsınız... bunda Kur’an-ı çeliştirici bir kavrayış yoktur ve olamazda… ancak sizin gibi bir bilmez, yukarıda saydığım tanımlamalardan herhangi birini de kullanabilirdi tabi… o zaman da ona bi kapak gönderirdik… Emin ol ki, Araplar o kelimeyi “Halat” olarak kullanıyor. Dikkat edersen sen kelimenin Türkçe Mealini ele almışsın… bu konuda da işte bu kadar dikkatsizsiniz… zira o kelime dediğiniz gibi hiç bir zaman değiştirilmemiş, okunuşta farklılık olmuştur... bu da, Kur'an-ın hala değişmediği manasına gelir ki, değişmemiştir... yani kimse orada yazan kelimenin harekesine hala dokunmamıştır...

 

Gelelim “Kur’an-ın değişme” meselesine… şimdi öyle saçma bir şart koymuşsunuz ki, güya o küçük aklınızla, Müslümanları korkutup, yani “Allah Kur’an-ı Değiştirmemeyi Taahhüt Etmiş ama bakın değişmiş” demeye getirerek, Müslümanlarda çelişki yaratmak istemişsiniz ancak, sizin gibi olmayıpta Kur’an-ın değişmezliğini anlayabilen her insan Kur’an-ın maddesel olarak değilde manevi varlığının kastedildiğini bilir… Bakın “Kelime” derken bahsedilen şey, Kur’an-da, sözcükler değildir… Allah’ın yarattığı her şey “Kelimedir” ve tek değişmeyen Allah'ın kelimeleridir, Allah'ın kelimeleri Kur'an-dır... Allah'ın yarattıklarının tabi oldukları yasalar (Kelimeler) Kur'an-dır... Kur'an evrenin özüdür ve Evrenin yasalarını insan asla değiştiremez... gerçek İslam anlayışında (-ki bu Tasavvuftur) Kur'an-ın değişmezliği bundan başka birşey değildir ve sizin yazılmış olan Kur'anda yaptığını değişiklikler asıl Kur'an-a zerre kadar etki bile etmez... Kur’an belli bir yasaya bağlıdır ve değişmez olan, madde olarak yazılmış olan Kur’an değil, öz olarak Kur’an-dır. Tasavvufa bakarsanız eğer, Kur’an-a madde olmasından ziyade, mana olarak inanılır ve özüde budur zaten… yani değişmez olan Kur’an-ın özüdür… yazılmış olarak, bugünlerde Amerikanın Kuveytte yaptığı gibi, harekelerini ve kelimelerini değiştirerek onlarca Kur’an basabilirsiniz. Ancak o yazılan şey artık Kur’an değildir… çünkü Kur’an-ın taşıdığı özü taşımaz artık o ve bilen herkesçe bu çok kolayca anlaşılır... Kur’an-ın taşıdığı öz Doğa yasalarıyla tesbit edilmiştir… ve kelimelerini değiştirdiğiniz yazılı bir Kur’an bu özü kaybeder… bunu kısaca “Doğa kanunlarınınasıl ki insan değiştiremezse, Kur’an-ın kanunlarını da değiştiremez…” yerçekimi kanununu nasıl yok edemezsek ve o kanun nasıl ki, O yarattığı için, Allah’ın kelimesi ise, işte Kur’an’da öz itibarıyla O Kelime, yani yasadır… bunu burada tek bir paragrafla açıklamak elbette yetmeyecektir ve elbette bir çok kimse bunu anlamayacaktır… çünkü Kur’an-ın değişmezliğini anlamak için öncelikle Kader, Kaza, İrade, Tilavet, Tevekkül gibi konuları çok iyi bilmek gerekir ve bunları açıklamak bu kadar kısa bir yazı ile mümkün olmaz… daha uzun bir deyiş gerektirir ve umuyorum ki, bi başlık açarak bu konuda da bilgi vericem

 

Eminim ki, bu kapakta size çok yakışacak "güya Haksöz" arkadaşım... takipçinizim merak etmeyin... kelime kelime çürütücem her yazdığınızı... ve siz yine cevap veremeyeceksiniz...

 

Şimdi burada bir ekleme yapmak istiyorum: yukarıda verdiğim, Kur'an-ın Farklı okunuşlarında Ortaya Çıkan Anlam Farklılığı İle İlgili Yazı'da anlatılmak istenen, Kur'an-ın ÇELİŞİKLİĞİ ve DEĞİŞTİRİLMİŞ OLUŞU değildir... yazı dikkatlice okunursa, ayetler hangi kıraatle nasıl okunursa okunsun, İslam'ın temel özellikleri göz önüne alınarak, apaçık sureler dikkate alınarak ve Ayetler Surelerle bir bütün olarak ele alındığında, gerçek manasının ortaya çıktığını gösteren bir yazı olduğu görülür. bu yazıyı özellikle koydum... çünkü bazı arkadaşlarımızın, Ayet Yorumlama işinin, kendi yaptıkları kadar basit olmadığını anlamaları gerekmektedir... yazıda dikkat edilmesi gereken bir diğer hususta, İslam'ın temel kuralları, apaçık gönderilmiş ayetler gözönüne alınarak, ayetler, sure ile bir bütün olarak ele alındığında, ayet hani kıraatle okunursa okunsun, İslama uygun deyişler ve çelişkisiz manalar ortaya çıkmaktadır. mesela yazıda göreceğiniz üzere Hz. Nuh olayını anlatırken her iki okunuşta da, İslama uymayan iki davranış ortaya koyulmuştur ki bu da kanımca İslamın bir mucizesi olarak ele alınmalıdır. zira bir çok Evliyanın belirttiği gibi, Kur'an-ı hangi maksatla okursanız, size onu verecektir (o konuda bilgi verecektir). bu açıklamaları yapmamın sebebi, yazıyı bir umutla eleştireceğini düşündüğüm sığ ve kıt zekalı kimselerin çıkacak olmasıdır... ancak yazılan yazıyı açıkladığım manada ele almak gerekmektedir... saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Haksöz..

Veli arapçada dost anlamında gelir..

Evliya Alllah dostları anlamındadır..

Devemi halatmı meselesine gelince elbette (CML) den murad'ın ve kastın ne olduğu çok iyi biliniyordu yada biliniyor fakat günümüz müfessirleri bunu iki şekilde yorumlamışlardır.. Ama ağırlıklı görüş (cml) nin deve olduğu üzerinedir..

 

"Şu muhakkak ki, âyetlerimizi yalanlayanlar, hayır ve şerri, hak ve bâtılı, geçmişin sonuçlarını, şimdiki zamanın ve geleceğin gereksinimlerini açıktan açığa gösteren delillerimizi ve işaretlerimizi yalan çıkarmaya çalışanlar, ve onlara karşı kibirlenenler, kendilerini daha yüksek sayıp, bunları nazar-ı itibara almaya tenezzül etmek istemeyenler yok mu, bunlara göğün kapıları açılmaz, ruhları yükselemez, biraz fırlasalar bile yükseklere nüfuz edemezler, meleklerin sırlarına eremezler, düşerler, dua ve niyazları reddolunur. Üzerlerine feyz ve bereket inmez, ve cennete giremezler, tâ deve iğnenin deliğine girinceye kadar. Diğer bir mânâ ile: "Halat, iğnenin deliğine girinceye kadar". Çünkü (el-Cemel) kelimesi bilindiği üzere "deve" mânâsına geldiği gibi, urgan ve halat mânâsına da gelir ki (cümmel), (cümel), (cüml) ve (cümûl) de denilir. Bazı tefsirciler halatın ipliğe bir çeşit benzeyişine ve bundan dolayı iğneye deveden çok bir ilgisine göre ikinci mânâyı tercih etmişlerse de tefsircilerin çoğu birinci mânâyı tercih ederler. Zira her iki mânânın ikisine göre de bu bir darb-ı meseldir ki, bizim "balık kavağa çıkıncaya kadar" deyişimiz gibi bir şeyin mümkün olmayana bağlanmasını ifade eder. Bu bakış açısından ise birinci mânâ daha belağatlıdır. Çünkü örf bakımından "iğne deliği" küçüklükte, "deve" büyüklükte meseldir. Bir şeyin ufaklığında, inceliğinde mübalağa edileceği zaman, "iğne deliği gibi" denilir. İrilikte mübalağa için de "deve gibi" denir. Özellikle Arap dilinde bu çok bilinir. "Halat" da misal olabilirse de, deve kadar mesel değildir. Bu yönden olmayacak bir şeyi anlatmak için, irilikte mesel olan devenin, incelikte mesel olan iğne deliğine girmesiyle darb-ı mesel şüphesiz ki daha belağatlıdır. Bir de deve, girebileceği yere kendi girer. Halat ise sokmaya dayanmaktadır. Şimdi devenin iriliğinden başka bizzat hareketli bir hayat sahibi olması, sonra boynu, hörgücü, ayaklarıyla , özel şekliyle de bütün eğri büğrülüğü ve acaibliğiyle göz önüne getirildiği zaman iğne deliğine girmesinde uzaklık fikri ve mümkün olmayanı hayal etme öyle bir kuvvetle ortaya çıkar ki, bu kuvvet halatta yoktur. Hasılı her iki takdirde mânâ, o kâfirlerin cennete girememelerini bir müddet gayesi ile sınırlamak değil, onun mümkün olmadığını açık bir temsil ile anlatmaktadır. Şu halde devenin iğne deliğinden geçmesi, aslında mümkün müdür değil midir, diye bazı inkârcıların yaptığı gibi boş yere tartışmalara dalmaya lüzum yoktur.. " Araf-41-(Elmalılı Tefsiri)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Enam 108 Allah'tan başkasına tapanlara (ve putlarına) sövmeyin; sonra onlar da bilmeyerek Allah'a söverler. Böylece biz her ümmete kendi işlerini cazip gösterdik. Sonunda dönüşleri Rablerinedir. Artık O ne yaptıklarını kendilerine bildirecektir.

 

Ama kendisi bir sokak kabadayısı gibi inkarcılara söver

 

Bakara 171 kafirlerin durumu, sadece çobanın bağırıp çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer. Çünkü onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple düşünmezler

Araf 179 Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da sapıktırlar. İşte asıl gafiller onlardır. *

Furkan 44 Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten (söz) dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar.

.

.

.

çirkin bir laf ve yalan söylüyorlar. [/size]

 

Peki öyleyse ahzab 6 daki Peygamberin hanımları müminleri analarıdır şeklindeki,çirkin ve yalan söz kime ait. Allaha mı , muhammede mi ?Zira müminleri peygamberin hanımları doğurmadı.

 

İlk olarak dinimiz zaten akıl ve mantık dinidir akla ve mantığa uymayan hiç bir bilgide içermez.şimdi . Baslıkta celişki yazmışsin ama yazdıkların celişki belirtmiyor.Kuranı kerimi bize rabbimiz göndermiştirDinin Tanrı tarafından gönderilmediğini bir açıklayabilirmisin.Din olmasaydı sen Yaradanı nasıl tanıyacaktın? Kuran olmasaydı bu düzen nasıl olacaktı bu insanlar nerden öğreneceklerdi bu kadar bilgiyi.

ve bu yazılanlar baştan sona dikkatli okunursa çelişki olmadığı görülür ben bir çelişki göremedim Eğer Tanrı diye birşey yoksa ve ben ona inanıyorsam, hiçbirşey kaybetmem.

Fakat eğer Tanrı varsa ve ben ona inanmıyorsam, çok şey kaybederim.Bunlara çelişki olarak bakmayınız artık.

saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Panthea; sanal alemde sürekli renkli ve büyük harflerle yazmak bağırmak anlamına gelir.Bir nevi ........ sayılır.Böyle yapınca daha etkili olacağınımı sanıyorsun?

 

Evet devam edelim çelişkilere

 

Al-i İmran 134 O takva sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.

 

Yarattığı aciz kullarından böyle bir erdem bekleyen allah,kendine gelince asla öfkesini tutamaz.Kan davası güden insanlar gibi intikam peşindedir hep.

 

 

Araf 136 Biz de ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan ****** kalmaları sebebiyle kendilerinden intikam aldık ve onları denizde boğduk

 

Zümer 37 Allah kime de hidayet ederse, artık onu saptıracak yoktur. Allah, mutlak güç sahibi ve intikam alıcı değil midir?

 

Duhan 16 Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, kesinlikle intikamımızı alırız

 

Araf 147 Halbuki ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanların amelleri boşa çıkmıştır. Onlar, yapmakta oldukları amellerden başka bir şey için mi cezalandırılırlar!

 

İnsanlardan beklediği kendisi yapmayan sırf ayetlererine inanmadığı için yarattığı kullardan intikam alıp sonsuz ateşte yakan bir tanrı

 

 

 

=================================================================

 

Verilen iyilikleri başa kakma

 

Müddessir 6 Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma.

 

yarattığı kullara böyle der ama kendisi sürekli başa kakar,hemde aynı surenin devamında

 

 

Müddesir 11- Tek olarak yarattığım o kimseyi bana bırak.

 

12- Hem ona bol servet verdim.

 

13- Hem göz önünde oğullar verdim.

 

14- Hem ona büyük imkânlar sağladım.

 

15- Sonra da şiddetle arzu eder ki daha da artırayım.

 

16- Hayır, çünkü o bizim âyetlerimize karşı bir inatçı kesildi.

 

17- Ben onu dimdik bir yokuşa sardıracağım.

 

18- Çünkü o bir düşündü, ölçtü, biçti.

 

19- Kahrolası nasıl da ölçtü, biçti.

 

20- Yine kahrolası, nasıl ölçtü biçti.

 

21- Sonra baktı.

 

22- Sonra kaşını çattı, surat astı.

 

23- Sonra arkasını döndü ve büyüklük tasladı.

 

24- "Bu, dedi, başka değil öğretilegelen bir sihirdir."

 

25- "Bu, sadece bir insan sözüdür."

 

25- "Bu, sadece bir insan sözüdür."

 

26- Ben onu Sekar'a (cehenneme) sokacağım.

 

27- Bilir misin sen, nedir o sekar?

 

28- Ne geriye bir şey kor, ne bırakır.

 

29- Durmadan derileri kavurur.

 

 

 

Bravo adama.Demekki başkları gibi sazanlık yapmamış, Düşünmüş taşınmış sorgulamış ve sonunda kuranın muhammmedin kurguladığı bir kitap olduğunu anlamış.

 

 

İçki konusundaki çelişkiler

 

Maide 90 - Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz.

 

Nahl 67 Hurma ve üzüm gibi meyvelerden sarhoşluk verici güzel rızıklar edinirsiniz. İşte bunlarda da aklını kullanan kimseler için büyük bir ibret vardır

 

Bir tarafta şeytan pisliği diğer tarafta güzel rızık

 

devam edecek

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

RAPOR _1_

 

 

 

Bana ithaf ederek , batılsözlü birinin sualine kral ve pantheaa arkadaşlarımın verdiği teknik cevaplar kafi

 

olduğundan bu konuya girmeyecem. batılsözün hepsi gibi bir başka batıl sözünü ve iftirasını açıklayacam( Allah izin verirse)

 

Uzun olmaması gayretindeyim zira farkettiğim bu cidden uzun yazılar okunmuyor.

 

 

 

Belirtmem gereken bir diğer mesele şu;

 

Belki batıl sözlü vatandaşlar batıl sözlerinin çürütülenlerine sahip çıksalar daha haysiyetlice olur .en azından ilim adına tekzip edilen uydurmaları için çıkıp tebrik etmeli veya iftiraları için özür dilemelidirler.

 

zilzal__suresi celilesine yönelik haksız iddia çürütüldü__!!!okuyun göreceksiziniz.

 

halat _deve meselesi__haksız iddia çürütüldü_!!!okuyun göreceksiniz.

 

 

 

sonuç: şimdilik kararlı bir şekilde ilerleniyor.iddalar aydınlatılıyor.çalışmalarından dolayı kral ve panthea arkadaşlarıma ve tabiki katkısı olan herkese teşekkürler.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Nahl 67 Hurma ve üzüm gibi meyvelerden sarhoşluk verici güzel rızıklar edinirsiniz. İşte bunlarda da aklını kullanan kimseler için büyük bir ibret vardır

 

Burada iki zıtlıktan bahsediyor..

Bir rızka bir nimete faydali vitaminler yükleyen ve onları bin bir çeşit tadlarla yaratan Allah ondan sarhoşluk verici maddeler çıkarmyada kadirdir..

Zira sonundada aklını kullanan kimseler için büyük bir ibret vardır buyruluyor..

Bir üstteki çelişki diye sunulan ayetlerde ise yine çelişki "ç" si bile yoktur..

Allah neden başa kaksın, zaten bu dünyada öyle kimselere daha çok veriyorki battıkça batsın diye..

Çünkü onlar rablerini inkar etmişler, bu zenginliğin bu malın kimden geldiğini unutup rablerine karşı isyan etmişlerdir..

Cezalarınıda elbette göreceklerdir..

Çünkü ceza ve mükafat keyfiyeti Allaha aittir, kullara değil..

Allah senin yaptığını yapacak diye birşey yoktur, sen affetmessin ama Alşah affeder yadsa sen ceza vermezsin alah ceza verir..

Yaratan o olduğu için yarattığına muamele keyfiyeti de ona aittir..

Ve bu keyfiyyetten biz sual soramayız, zaten sormayada açık kapı yoktur, çünkü çok adildir..

İkide bir bu konuyla ilgili çelişki diye öne sürülen iddalar, çok zayıf ve boş düşüyor..

Evet haksöz gördüğün gibi iddaların tek tek çürütülüyor, istersen ateist sitelerden copy-pasteyi bırakta, cvaplarımıza kısaca bir göz atıver zahmet olacak ama bi zahmet..

 

 

Saygılar..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

RAPOR _1_

 

Bana ithaf ederek , batılsözlü birinin sualine kral ve pantheaa arkadaşlarımın verdiği teknik cevaplar kafi

 

olduğundan bu konuya girmeyecem. batılsözün hepsi gibi bir başka batıl sözünü ve iftirasını açıklayacam( Allah izin verirse)

 

Uzun olmaması gayretindeyim zira farkettiğim bu cidden uzun yazılar okunmuyor.

 

 

 

Belirtmem gereken bir diğer mesele şu;

 

Belki batıl sözlü vatandaşlar batıl sözlerinin çürütülenlerine sahip çıksalar daha haysiyetlice olur .en azından ilim adına tekzip edilen uydurmaları için çıkıp tebrik etmeli veya iftiraları için özür dilemelidirler.

 

zilzal__suresi celilesine yönelik haksız iddia çürütüldü__!!!okuyun göreceksiziniz.

 

halat _deve meselesi__haksız iddia çürütüldü_!!!okuyun göreceksiniz.

 

 

 

sonuç: şimdilik kararlı bir şekilde ilerleniyor.iddalar aydınlatılıyor.çalışmalarından dolayı kral ve panthea arkadaşlarıma ve tabiki katkısı olan herkese teşekkürler.

 

 

Şimdiye kadar hiç bir şeyi çürütemediniz sadece kıvırmaktan başka. Ayetler apaçık ortada

 

 

evet devam ediyoruz

 

Al-i İmran 49 İsrailoğullarına bir elçi olacak Size Rabbinizden bir mucize getirdim: Size çamurdan bir kuş sureti yapar, ona üflerim ve Allah'ın izni ile o kuş oluverir. Yine Allah'ın izni ile körü ve alacalıyı iyileştirir, ölüleri diriltirim. Ayrıca evlerinizde ne yeyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer inanan kimseler iseniz, bunda sizin için bir ibret vardır.

 

 

Bakara 260 İbrahim Rabbine: Ey Rabbim! Ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster, demişti. Rabbi ona: Yoksa inanmadın mı? dedi. İbrahim: Hayır! İnandım, fakat kalbimin mutmain olması için (görmek istedim), dedi. Bunun üzerine Allah: Öyleyse dört tane kuş yakala, onları yanına al, sonra (kesip parçala), her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da onları kendine çağır; koşarak sana gelirler. Bil ki Allah azizdir, hakimdir, buyurdu.

 

 

Neml 17 Süleyman'ın, cinlerden, insanlardan ve kuşlardan müteşekkil orduları toplandı; hepsi birarada (onun tarafından) düzenli olarak sevkediliyordu.

 

Enbiya 81 Süleyman'ın emrine de kasırga (gibi esen) rüzgarı verdik; onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere doğru eserdi. Biz herşeyi biliriz.

 

Sebe 12 Sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü yine bir aylık mesafe olan rüzgarı da Süleyman'a (onun emrine) verdik ve onun için erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle cinlerden bir kısmı, onun önünde çalışırdı. Onlardan kim emrimizden sapsa, ona alevli azabı tattırırdık.

 

Bakara 60 Musa (çölde) kavmi için su istemişti de biz ona: Değneğinle taşa vur! demiştik. Derhal (taştan) oniki kaynak fışkırdı. Her bölük, içeceği kaynağı bildi. (Onlara:) Allah'ın rızkından yeyin, için, sakın yeryüzünde bozgunculuk etmeyin, dedik.

 

Araf 107 Bunun üzerine Musa asasını yere attı. O hemen apaçık bir ejderha oluverdi!

 

Önceki, sözde peygamberlerden bu şeklide bol bol hikayeler naklederek güvenirliğini artırmak isteyen muhammed, kendisine madem peygambersin hani senin mucizelerin diyenlere;

 

Ankebut 50 "Ona Rabbinden mucizeler indirilmeli değil miydi?" derler. De ki: Mucizeler ancak Allah'ın katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.

 

 

Benim elimde bir şey yok, mucizeler allah katındadır demek zorunda kalmış ve çelişkiye düşmüştür.

 

Haksızmı bu insanlar? Madem allah gönderdiği peygamberlee extra birde sihirbazlık yetenekleri veriyor,muhammede de vermesi gerekmezmiydi ? hem bir sürü mucize hikayesi anlat sonrada kendine gelince,suçu allaha at

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sen her ne kadar reddetsende okuyan arkadaşlarımız çürütülmüş iddaları apaçık görmekteler..

Gelelim son iddana..

 

"Ona Rabbinden mucizeler indirilmeli değil miydi?" derler. De ki: Mucizeler ancak Allah'ın katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım. " (Ankebut 50)

 

Aynı surede devam eden ayette ise..

 

"Kendilerine okunmakta olan Kitab'ı sana indirmemiz onlara yetmemiş mi? Elbette iman eden bir kavim için onda rahmet ve ibret vardır. " (Ankebut 51)

 

Evet haksöz yine aynı taktikle daha doğrusu kendi taktiğide değil, ateist sitelerden kopyalama ile bir iddada daha bulunuyor...

İkinci ayet çelişki iddasını otomatik olarak çürütüyor..

Mucizeler elbette Allah katındadır, o ayette sana mucize vermez denilmemektedir..

Onlara mucize olarak Kur'an yetmiyormu, daha başka ne mucizesi istiyorlar buyurmaktadır..

Şakkul kamer ve Miraç olayı ujnutlamın lütfen..

Ama peygamber efendimizin en büyük mucizesi Kur'an-ı Kerimdir..

Şimdi bir idda daha çürüdü haksöz..

Senin çürüyen iddalara cevap verememen, iddaların çürümemiş olduğunu göstermez..

Yani senin okuman yada okumaman bizi çok ilgilendirmiyor..

Elbette gelip ben yanlış yapmışım demeni beklemiyoruz..:)

Okuyan arkadaşlarımız nasıl çürütüldüğünü aynen görmekteler..

Birde sana şunu hatırlatayım, sözlerin hakaret içeriyor, kıvırmak bilmem ne yapmak gibi hakaret vari sözlerin var, biraz daha dikkat et lütfen..

 

 

Saygılar..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Karia suresi

 

1,2,3- Kâria! (Çarpacak kıyamet) Nedir o kâria? Kârianın ne olduğunu sen bilir misin?

 

4- O gün insanlar yayılmış pervaneler gibi olurlar.

 

5- Dağlar atılmış renkli yünler gibi olur.

 

6,7- O gün kimin tartıları ağır basarsa o, hoşnut olacağı bir hayat içindedir.

 

8,9- Kimin tartıları hafif gelirse, onun anası da hâviye,dir.

10- O ne olduğunu sen nereden bileceksin?

 

11-O, kızgın bir ateştir.

 

 

Şimide çelişen ayet

 

 

18/105- İşte onlar, Rablerinin ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkar edenlerdir. Artık onların yapıp-ettikleri boşa çıkmıştır, kıyamet gününde onlar için bir tartı tutmayacağız.

 

Kimi ayetlere göre tartı hesap var kimisine göre yok apaçık çelişki

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili "Haksöz" arkadaşım, gerçekten beni çok güldürdün... Zira demişsin ki, güya bizim yaptığımız, senin söylediklerin karşısında "Kıvırmaktan" Başka birşey değilmiş... Arkadaşım, bak, senin yaptığın, sadece bir dini körü körüne karalamaya çalışmaktan başka bir şey değil... çünkü diyorum hep, bu Ayetleri Yorumlama işi kolay değildir ve çok büyük emekler ister. Çok büyük çabalar ister... Bununda kurallarını saydım zamanında... her bilim gibi, Din-Bilim'inde belli başlı kuralları vardır ve sistematiği vardır. Bunu bilimle uğraşan herkes bilir ve bilimde kıvıramazsınız... Ve ben size son derece bilimsel ve kat'i açıklamalar yaptım... Ancak sizin niyetiniz bellidir... Herşeye rağmen ilk olarak Türkürdüğünüzü yalayamıyorsunuz... Ve ikincisi, hala körükörüne bir inatlaşma peşindesiniz... Ama ben sizi yadırgamıyorum, çünkü Allah Kur'an-da sizin gibi insanların çıkacağını, Gerçekleri gördüğü halde hala yadsıyan kimselerin olacağını bildirmiştir...

 

Ben sizinle ilgili bir kıssa anlatayım: bir yahudi, damadıyla beraber, Hz. Muhammed'e gelirler ve O'nun peygamberliği hakkında konuşurlar. Sonra ayrılınca, damadı sorar "ben gördüm ki Muhammed peygamberdir, şimdi napıcaz", kayınpederi cevap verir: "valla şunu biliyorum ki, artık ömrümün sonuna kadar hem Muhammed'in karşısında olucam"

 

senin durumunda budur arkadaşım...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdiye kadar hiç bir şeyi çürütemediniz sadece kıvırmaktan başka. Ayetler apaçık ortada

 

 

evet devam ediyoruz

 

Al-i İmran 49 İsrailoğullarına bir elçi olacak Size Rabbinizden bir mucize getirdim: Size çamurdan bir kuş sureti yapar, ona üflerim ve Allah'ın izni ile o kuş oluverir. Yine Allah'ın izni ile körü ve alacalıyı iyileştirir, ölüleri diriltirim. Ayrıca evlerinizde ne yeyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer inanan kimseler iseniz, bunda sizin için bir ibret vardır.

 

 

Bakara 260 İbrahim Rabbine: Ey Rabbim! Ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster, demişti. Rabbi ona: Yoksa inanmadın mı? dedi. İbrahim: Hayır! İnandım, fakat kalbimin mutmain olması için (görmek istedim), dedi. Bunun üzerine Allah: Öyleyse dört tane kuş yakala, onları yanına al, sonra (kesip parçala), her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da onları kendine çağır; koşarak sana gelirler. Bil ki Allah azizdir, hakimdir, buyurdu.

 

 

Neml 17 Süleyman'ın, cinlerden, insanlardan ve kuşlardan müteşekkil orduları toplandı; hepsi birarada (onun tarafından) düzenli olarak sevkediliyordu.

 

Enbiya 81 Süleyman'ın emrine de kasırga (gibi esen) rüzgarı verdik; onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere doğru eserdi. Biz herşeyi biliriz.

 

Sebe 12 Sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü yine bir aylık mesafe olan rüzgarı da Süleyman'a (onun emrine) verdik ve onun için erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle cinlerden bir kısmı, onun önünde çalışırdı. Onlardan kim emrimizden sapsa, ona alevli azabı tattırırdık.

 

Bakara 60 Musa (çölde) kavmi için su istemişti de biz ona: Değneğinle taşa vur! demiştik. Derhal (taştan) oniki kaynak fışkırdı. Her bölük, içeceği kaynağı bildi. (Onlara:) Allah'ın rızkından yeyin, için, sakın yeryüzünde bozgunculuk etmeyin, dedik.

 

Araf 107 Bunun üzerine Musa asasını yere attı. O hemen apaçık bir ejderha oluverdi!

 

Önceki, sözde peygamberlerden bu şeklide bol bol hikayeler naklederek güvenirliğini artırmak isteyen muhammed, kendisine madem peygambersin hani senin mucizelerin diyenlere;

 

Ankebut 50 "Ona Rabbinden mucizeler indirilmeli değil miydi?" derler. De ki: Mucizeler ancak Allah'ın katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.

 

 

Benim elimde bir şey yok, mucizeler allah katındadır demek zorunda kalmış ve çelişkiye düşmüştür.

 

Haksızmı bu insanlar? Madem allah gönderdiği peygamberlee extra birde sihirbazlık yetenekleri veriyor,muhammede de vermesi gerekmezmiydi ? hem bir sürü mucize hikayesi anlat sonrada kendine gelince,suçu allaha at

 

 

 

Buhârî ve Müslim'in rivayet ettiğine göre hâdiseye bizzat şahit olan Abdullah b. Mes'ud şöyle nakleder:

 

"Ay, Hz. Peygamber'in zamanında iki parçaya ayrıldı. Bir parçası dağın bir tarafında, diğer parçası dağın diğer tarafında idi. Hz. Peygamber bize şahit olunuz." dedi. (Buhârî, Tefsir, Sûretu'l-Kamer, 1; Müslim, Kıyame, 44). "Kıyamet saat(i) yaklaştı, ay yarıldı. Bir mucize görseler hemen yüz çevirirler ve "süregelen bir büyüdür" derler. " (el-Kamer, 54/12).Sahabenin ileri gelenlerinden Hz. Ali, İbn Mes'ûd, İbn Abbâs, Huzeyfe, Enes, Cübeyr İbn Mut'im, İbn Ömer gibi zatların bildirdiğine göre; Peygamberimiz (s.a.s.) müşriklerin istekleri üzerine Mina'da ay yarılma mucizesi göstermiş ve bu vakayı görenlere "şahit olunuz" deyip onları tanık tutmuştur. Hâdisenin meydana gelişi ayet ve sahih hadisle sabit olup inkârı mümkün değildir.

 

 

 

Bunun gibi daha çok misal verebiliriz ...velakin anlayana bu yeter bir örnektir.burada önemli olan bir husus şudur...

 

 

 

mütevatir hadis: Aklın ve adetin yalan üzere birleşmelerini imkansız gördüğü bir topluluğun, senedin başından sonuna kadar yine Adı geçen topluluğun, senedin başından sonuna kadar, metnini aynı lafızla ve aynı şekilde rivayet ettiği hadistir.

Alimlerin çoğu -mütevatir hadis'te her bakımdan lafzi mutabakatın (uygunluğun) bulunması şart koşulduğu takdirde-Kur'an-ı Kerim'den başka bir yerde bu şarta uyan bir naklin bulunmasını muhal (imkansız) görmektedir. Bazı alimler de bizzat hadis-i nebevide bir hayli lafzi mütevatirin bulunduğunu te'yit ederler (doğrularlar) ve buna delil olarak da, ayın yarılması, şefaat, kütüğün inlemesi, mest üzerine mesh, isra ve mi'rac, Rasulüllah (as)'ın parmaklarından su fışkırması

 

ve az yiyeceği birçok askere yetiştirmesi gibi hadislerdir. hatta bunların bazılarında mucizelere bizzat müşriklerde şahit olmuşlardır.

 

mesela ayın ikiye ayrılması olayına ebu cehil gibi kömür yürekliler '' yetimi ebu talibin (resulullahı kastedioyor) sihri semaya tesir etti demiştir.

 

ayrıca:

 

peygamber efendimizin mucizeler Allahın katındandır demesi sözü Allahın yaratması olmadıkça benden tesiri hakiki beklemeyin yaratıcı odur.siz benim sizi uyardığım meselelere kulak verin ve Bildikleri halde hakkı tanımak istemeyen, zulmü âdet edinmiş zalimler, nitekim o zalimler kitap ehlinin hakkı kabul etmeyen kısmı, Kur'ân'ın âyet, yani mucize olmasını inkâr ettiler de dediler Rabbin'den üzerine birtakım âyetler, yani Musa'nın asâsı, Salih'in devesi gibi mucizeler inse ya! De ki: Bütün âyetler ancak Allah'ın yanındadır. Yani gerek Kur'ân, gerek sizin istediğiniz mucizeler, hepsi Allah'ın katındadır. Kur'ân'ı indiren Allah olduğu gibi, öbürlerini indiren ve indirecek olan da yalnız Allah'tır, başkaları değil. Bundan dolayı, ne dilerse indirir, ben ona karışmam. Ve ben ancak açık bir uyarıcıyım, inanmayanlara azabın habercisiyim.

 

uzatmak istemiyorum çünkü okunmamasından endişe ediyorum...

 

vesselam...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ve Haksöz arkadaşım, söylediklerimi ister bağırmak olarak algılayın, ister tavsiye ama ben renkli yazıyorum... buna da mı çelişki diceksiniz... bunu ne ile çelişkilendirceksiniz onu merak ediyorum... renkli ve büyük yazmakla ilgili daha önce bişey söylemedim ama siz mutlaka bi iki yazımdan alıntı yapıp, "ahanda buda çelişki" dersiniz şimdi... hah hah haaaaa :D:lol::D:lol:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Buhârî ve Müslim'in rivayet ettiğine göre hâdiseye bizzat şahit olan Abdullah b. Mes'ud şöyle nakleder:

 

"Ay, Hz. Peygamber'in zamanında iki parçaya ayrıldı. Bir parçası dağın bir tarafında, diğer parçası dağın diğer tarafında idi. Hz. Peygamber bize şahit olunuz." dedi. (Buhârî, Tefsir, Sûretu'l-Kamer, 1; Müslim, Kıyame, 44). "Kıyamet saat(i) yaklaştı, ay yarıldı. Bir mucize görseler hemen yüz çevirirler ve "süregelen bir büyüdür" derler. " (el-Kamer, 54/12).Sahabenin ileri gelenlerinden Hz. Ali, İbn Mes'ûd, İbn Abbâs, Huzeyfe, Enes, Cübeyr İbn Mut'im, İbn Ömer gibi zatların bildirdiğine göre; Peygamberimiz (s.a.s.) müşriklerin istekleri üzerine Mina'da ay yarılma mucizesi göstermiş ve bu vakayı görenlere "şahit olunuz" deyip onları tanık tutmuştur. Hâdisenin meydana gelişi ayet ve sahih hadisle sabit olup inkârı mümkün değildir.

 

 

Lafa gelince bilimsellikten bahseden sizler, nasıl olurda böyle hikayelere inanırsınız.Halloo efendiler; ikiye yarılıp bir parçası dağın bir tarafına diğer parçası diğer tarafına düitüğü iddia edilen şeftali değil ay,ay. Eğer ay dünyaya düşmüş olsaydı dünya diye bir şey kalmazdı.

 

Yaw sizlerin hatırınımı kıracam hadi düştüğünü varsayalım, peki sonra o parçaları birbire kim yapıştırıp ayı tekrar göğe eski yerine fırlatmış ??

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kusuruma bakmazsaniz,haksozun zilzal suresindeki celiski iddiasiyla ilgili bir duzeltme yapmak istiyorum.

Zilzal suresindeki ayet anlasildigi gibidir,herkes zerre kadar iyiligin ve kotulugun karsiligini gorecektir.Diger ayette belirtilense,ahiret gunu hesapla sevap,gunah miktari,mukafat ve ceza miktari belirlendiginde(sirk affedilmeyecek)Allah-u Teala gunahkarlardan diledigini bagislayacagini bildirmektedir.Gerek sefaatlerle,gerek yuce rahmeti,dilemesiyle..Yanlisim varsa Allah afetsin,en dogrusunu O bilir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Buhârî ve Müslim'in rivayet ettiğine göre hâdiseye bizzat şahit olan Abdullah b. Mes'ud şöyle nakleder:

 

"Ay, Hz. Peygamber'in zamanında iki parçaya ayrıldı. Bir parçası dağın bir tarafında, diğer parçası dağın diğer tarafında idi. Hz. Peygamber bize şahit olunuz." dedi. (Buhârî, Tefsir, Sûretu'l-Kamer, 1; Müslim, Kıyame, 44). "Kıyamet saat(i) yaklaştı, ay yarıldı. Bir mucize görseler hemen yüz çevirirler ve "süregelen bir büyüdür" derler. " (el-Kamer, 54/12).Sahabenin ileri gelenlerinden Hz. Ali, İbn Mes'ûd, İbn Abbâs, Huzeyfe, Enes, Cübeyr İbn Mut'im, İbn Ömer gibi zatların bildirdiğine göre; Peygamberimiz (s.a.s.) müşriklerin istekleri üzerine Mina'da ay yarılma mucizesi göstermiş ve bu vakayı görenlere "şahit olunuz" deyip onları tanık tutmuştur. Hâdisenin meydana gelişi ayet ve sahih hadisle sabit olup inkârı mümkün değildir.

 

 

Lafa gelince bilimsellikten bahseden sizler, nasıl olurda böyle hikayelere inanırsınız.Halloo efendiler; ikiye yarılıp bir parçası dağın bir tarafına diğer parçası diğer tarafına düitüğü iddia edilen şeftali değil ay,ay. Eğer ay dünyaya düşmüş olsaydı dünya diye bir şey kalmazdı.

 

Yaw sizlerin hatırınımı kıracam hadi düştüğünü varsayalım, peki sonra o parçaları birbire kim yapıştırıp ayı tekrar göğe eski yerine fırlatmış ??

 

 

 

YA Lütfen az birileri baksın buraya...adamın mantığına bakarmısınız...

 

ben kuran bilimseldir demişsem .

 

 

 

burdan ;Allahın dilemesiyle ayı ikiye ayıramayacağını mı kasdetmiş oluyorum...burdan bu çıkarımı yapmak cidden zor iş ...zira herkes bu kadar kısır bir düşünceye sahip olamaz.sen şeftaliyi ikiye ayırırsın Allahta hem ayı hem güneşi hem tüm kainatı ve hemde seni ikiye ayırır...yeterki dilesin..şeftaliyi ikiye ayrırmak senin için nasılsa Allahın yanında da her şey onun gibi , hatta daha kolaydır...

 

hem demişki hadi yere düştü diyelim onları bir daha kim yerine fırlatacak...

 

cevap: Onu kim ikiye ayırdıysa elbette o birleştirecek ve birleştirdi...

 

 

 

 

 

hem ********* bir kez daha sergilemişsin git mucizenin ne anlama geldiğine bir bak...sadece hezeyanına gülüp geçiyorum....

 

mucize Allahın tabii kanunlar dediğimiz sünnetullahını bir an olsun kendi dilemesiyle durdurmasıdır...olağan üstü olmasa mucize denmezdi zaten...yazılarımı okuyun lütfen sorusunun ne derece ****** olduğu anlaşılacaktır...

 

vesselam...

 

Kusuruma bakmazsaniz,haksozun zilzal suresindeki celiski iddiasiyla ilgili bir duzeltme yapmak istiyorum.

Zilzal suresindeki ayet anlasildigi gibidir,herkes zerre kadar iyiligin ve kotulugun karsiligini gorecektir.Diger ayette belirtilense,ahiret gunu hesapla sevap,gunah miktari,mukafat ve ceza miktari belirlendiginde(sirk affedilmeyecek)Allah-u Teala gunahkarlardan diledigini bagislayacagini bildirmektedir.Gerek sefaatlerle,gerek yuce rahmeti,dilemesiyle..Yanlisim varsa Allah afetsin,en dogrusunu O bilir.

 

 

 

zilzal suresinnin malum son ıkı ayetının tefsiri hem birinci ağızdan resulullahtan nakledilen bir hadisle izah edildi zaten .

 

ortada düzeltme yapılacak bir durum yok ...hadisi şerife ve tefsirlerine bir daha bakın saygılar

 

vesselam...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kusuruma bakmazsaniz,haksozun zilzal suresindeki celiski iddiasiyla ilgili bir duzeltme yapmak istiyorum.

Zilzal suresindeki ayet anlasildigi gibidir,herkes zerre kadar iyiligin ve kotulugun karsiligini gorecektir.Diger ayette belirtilense,ahiret gunu hesapla sevap,gunah miktari,mukafat ve ceza miktari belirlendiginde(sirk affedilmeyecek)Allah-u Teala gunahkarlardan diledigini bagislayacagini bildirmektedir.Gerek sefaatlerle,gerek yuce rahmeti,dilemesiyle..Yanlisim varsa Allah afetsin,en dogrusunu O bilir.

 

Bravo leyla tebrik ederim dürüstlüğünden dolayı.

 

Kuranın kendisi bile çelşiki oluduğun apaçık haykırıp dururken daha ne zamana kadar çırpınacaksınız merak ediyorum

 

1400 sene önceki insanlar bile bunu farketmişler ve muhammede, bir dediğin ötekini tutumuyor diye itiraz edince güya inen ayetlere bakın

 

 

Bakara 106 Biz, bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah her şeye kadirdir.

 

 

Nahl 101 Biz bir ayetin yerine başka bir ayeti getirdiğimiz zaman -ki Allah, neyi indireceğini çok iyi bilir- "Sen ancak bir iftiracısın" dediler. Hayır; onların çoğu bilmezler.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Al-i İmran 134 O takva sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.

 

Yarattığı aciz kullarından böyle bir erdem bekleyen allah,kendine gelince asla öfkesini tutamaz.Kan davası güden insanlar gibi intikam peşindedir hep.

 

 

Araf 136 Biz de ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan ****** kalmaları sebebiyle kendilerinden intikam aldık ve onları denizde boğduk

 

Zümer 37 Allah kime de hidayet ederse, artık onu saptıracak yoktur. Allah, mutlak güç sahibi ve intikam alıcı değil midir?

 

Duhan 16 Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, kesinlikle intikamımızı alırız

 

 

 

 

 

 

 

Batıl sözlü vatandaşa derimki;

 

 

 

Allah, affetmeyi evet kullarına erdemin gereği ve aynı zamanda dünya hayatının nizamı için tavsiye etmektedir...bunda bir sorun yok...kendisinin cezalandıracağını vaad etmeside bazı hikmetlere binaendir.

 

 

 

* Allah kullarını tehdit etmektedir ki hepimizce malum olduğu üzre ceza ve tehdit caydırıcı bir unsurdur...tafsilata gerek yok

 

*Allahı inkar etmek öyle bir cürmdirki sen bunu yapmakla tüm mahlukatın hakkına tecavüz etmiş oluyor hepsine birden sahipsiz demekle tüm varlığa küfrediyor manen büyük bir cinayet işliyorsun.anlamana yardımcı olayım:şimdi biri sana gayrı meşru (babası belli olmayan)dese ki bunun argodaki karşılığını buraya yazmıyorum, sana ağır gelmez mi...teşbihte hata olmasın Allahta tüm mahlukatı yoktan var etti ve tüm mahlukatın sahibidir.bu ünvanıyla senin mahlukata sahipsiz ve boşsunuz demen tümünün hatta kendi nefsinin hakkını bile gasb etmendir ve en büyük bir cinayettir...dolayısıyla senin bu fikrinden dolayı zerreden kürreye tüm varlık senden şikayetçi olcaktır...onun için kuranda ''muhakkak şirk büyük bir zulumdur ''denmiştir.ve bu hakları Allah adaleti gereği alacaktır...

 

*hem bu tehditleri yapmakla (haşa) ey kullarım sizde saldırın demiyor ki...ey kullarım ben masıl merhamet sahıbıysem öylede ceza veririm anlamındadır...

 

*Hem intikam....alırız derken bayağı bir heves uğruna yapılan bir işten bahsetmiyorki .kulların işlediklerinin karşılıklarını onlardan affa layık olmayanlara iade noktasında tessi adaletten bahsetmiştir...hem

 

 

Ashâbım! Câhiliyet devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası, Abdülmüttalib'in torunu (amcalarımdan Hâris'in oğlu) Rabîanın kan davasıdır(415/2)

ve yakınlık gütmeden ilk akrabasından başlamıştır bu işe

 

 

 

Az **** be adam...ne yazdığına dönde bir bak...kimi neyle itham ediyorsun...

 

vesselam...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evet Leyla24 ün düzeltmesi, müfessirlere göre ve hadis-i şerif'e göre izah edildi..

Himyatanında söylediği gibi orada düzeltme yoktur..

Arkadaşlar dini konularda, hele ayet meallerinde ve tefsir alıntılarında çok dikkatli olmamız lazımdır..

Kesinlikle araştırılıp yazılmalıdır, yoksa araştırmadan yaptığımız kendi yorumlarımız yanlış sonuçlara gitmemize sebep olabilir..

Bu işin vebali büyüktür, kendin yanlış inandığın gibi, bir başkasınında itikadini etkilersin..

O ayetlerin daha net anlşaşılması için herhangi bir tefsir kitabına bakmanız yeterli olacaktır..

Örneğin Hamdi M. Hamdi Yazır'ın tefsirinde olay aynen benim naklettiğim gibidir..

Tabiki en doğrusunu yine Allah(cc) bilir..

Bu arada sevgili Himyata bilgin ve itikadin çok sağlam paylaşımların için çok teşekkür ederim..:)

Sanırım Haksöz'ünde çürütemediğimiz bir iddası kalmadı..

Bakalım yeni neler gelecek önümüze..

Malüm bu iddalar hazır şablon halinde kes kopyala yapıştır..

Sen kafa yor istediğin kadar, kimin umrunda o yapıştırır gider, geldiğinde okumazki çürütüldüğünü görse..

 

 

 

Saygılar-sevgiler..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kuranın kendisi bile çelşiki oluduğun apaçık haykırıp dururken daha ne zamana kadar çırpınacaksınız merak ediyorum

 

1400 sene önceki insanlar bile bunu farketmişler ve muhammede, bir dediğin ötekini tutumuyor diye itiraz edince güya inen ayetlere bakın

 

 

Bakara 106 Biz, bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah her şeye kadirdir.

 

 

Nahl 101 Biz bir ayetin yerine başka bir ayeti getirdiğimiz zaman -ki Allah, neyi indireceğini çok iyi bilir- "Sen ancak bir iftiracısın" dediler. Hayır; onların çoğu bilmezler.

 

 

 

Kur'an'da neshi kabul edenlerin, hepsinin mensuh (nesh edilen)olduğunda ittifak ettikleri dört ayet: en-Nisâ 15-16, el-Enfâl 65, el-Mücâdele 12 ve el-Müzzemmil 2-4 ayetleridir.

 

Nesh, şer'î bir delil ile sabit şer'î ve fer'î(teferruata ait) bir hükmün daha sonra gelen yeni şer'î bir delille kaldırılması, ilgası, tebdil ve tağyîr edilmesidir." Bu şekilde kendinden önceki hükmü kaldıran delile "nâsih", hükmü kaldırılan delile de "mensûh" denilir.

 

çok kısa izah edeyim:

 

bu nesh etme meselesine şöyle bakmak gerek...kuran tüm insanlara indi yani kıyamate kadar geleceklere indiği hitap ettiği gibi kendi vaz edildiği asrıda geçmedi hikmeti böyle iktiza ediyor yani...tabiidirki kuranın hükümleri resulullahın bizzat talim ve terbiyesiyle kemal bulacaktı ve bir islam toplumu yetişiyordu bu kolay değildi...kuran bu toplumu yetiştirken onlara ağır gelen adetleri birden bıraktırmadı tedrici bir metod kullandı ve sırf Allahın rahmetidir yani...mesela içki birden yasaklanmadı evvela içkiliyken namaza yaklaşmayın dedi...sonra bu hüküm nesh edildi ve insanlar hazır olunca içki haram kılındı...bak bak hikmete bak...bunun gibi daha nice hikmetler...

 

hey hat şu işe bakın acaba sigara gibi küçük bir adeti hem küçük bir gruptan hem kısa bir sürede kaldırmak bu kadar zorken ...O Muhammedi arabi aleyhisselam çok büyük adetleri çok büyük bir toplumdan hem kısa bir sürede kaldırdı...şimdi bu kuran hak olmasaydı (haşa) bunca insan bu kadar kısa zamanda bu dine akın akın girermiydi...konu çok uzunya neyse...araştırmak isteyen arkadaşlar baksınlar nesh mensuh uzun konudur...

 

 

 

vesselam...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ve son sayfa

 

İnsanlar bile kendinden bahsederken 'BEN'' zamirini kullanır.Üçüncü şahıs zamiri ile ''O demez''

 

KUranda binlerce ayette, Allah tanımlamalarında bir kaç ayet dışında üçüncü şahıs zamirleri geçer,

 

HUVE/ELLEZİ

 

Hepsini almak çok uzun olacağından bir kaç tene örnek verelim

 

255. Allahü la ilahe illa hüvel hayyül kayyum* la te'huzühu sinetüv vela nevm* lehu ma fis semavati ve ma fil ard* men zellezı yeşfeu ındehu illa bi iznih* ya'lemü ma beyne eydıhim ve ma halfehüm* ve al yühıytune bi şey'im min ılmihı illa bi ma şa'* vesia kürsiyyühüs semavati vel ard* ve la yeudühu hıfzuhüma* ve hüvel alıyyül azıym

 

 

2/255- Allah... O'ndan başka İlah yoktur. Diridir, Kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun Katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek Yücedir, pek büyüktür.

 

 

Bu ayette konuşan kim.Allah mı Muhammed mi ? Allah bu kadar basit bir gramer hatası yaparmı, neden ''BEN'' demiyorda ''O'' diyor.

 

Biliyorum yine binbir dereden su getirip işte efendim kuranın anlatım tekniği filandır diyeceksiniz. Peki ya şu ayete ne buyurursunuz ?

 

Nahl 56. Ve yec'alune li ma la yalemune nasıybem mimma razaknahüm tellahi le tüs'elünne amma küntüm tefterun

 

56- Bir de müşrikler kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden tutuyorlar mahiyetini bilmedikleri şeylere (putlara) pay ayırıyorlar. Allah'a andolsun ki, siz bu yaptığınız iftiralardan mutlaka hesaba çekileceksiniz.

 

eee işte bir zıpla iki zıpla ama nereye kadar.Muhammed yakayı fena halde ele vermiş. Yani aslında yemin eden muhammed, daha doğrusu kuranın tamamı muhammedin sözleri, dolayısıylada allahtan bahsederken elbette ''O'' diyecek. Bak ben bile bu kadar basit bir şeyi aklımla bulabiliyorum ama muhammed düşünenememiş işte.

 

Boşuna dememişler insan beşer şaşar.Yok eğer hala kuran allahın sözleri diye diretirseniz İki allah ortaya çıkarmış olursunuz.Hemde ayetle sabit.Zira ,eğer bu ayet allahın sözü ise allaha adına yemin eden allah, açıkça iki allahın var olduğunu ortaya koyar

 

Son olarakta yemin meselesine değinelim.

 

Kuranda yüzlerce ayette, incirden tuttunda yıldızlara kadar yeminler edilir.Niye acaba ?

Zaten allah (muhammed) ayetlerine inanmayanları cehenne ile tehdit etmiş, birde bu yeminlere ne gerek var iman edeckler için yeter ve artar bile.

 

Müslüman arkadaşlar lütfen hakaret olarak algılamasınlar, bu kısım tamamen benim düşüncem, kabul etmek zorunda değilsiniz elbette

 

kaliteli ve sağlam mal satan tüccarlar asla böyle bir şeye yeltenmez.Sattığı mal zaten ortadadır nasıl olduğu. Peki ama satacağı mal çürük ve bozuk olan tücccarlar ne yapsın? Müşteriyi ikna etmek için genelde böyle bir yönteme başvurur yemin billah ederek mallarını satmaya çalışırlar. Aksi takdirde malı satılmazsa elinde kalır iflas etme endişesi doğar.

 

Noksansız ve kusursuz olarak tanımladığınız allahın böyle bir endişesi olabilrimi ki bu kadar çok yeminler etsin.Ama muhammedin endişesi elbette vardır. Zira büyük bir iddia ile ortaya çıkmıştır

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Haksöz Arkadaş'a...

 

E o zaman, yeni tanıştığın birisine hitap ederken, senden daha yüksek mevkiideki birine hitap ederken niçin "siz" diye sesleniyosun? Çünkü Türk Adabı ve Türkçe bunu gerektirir di mi? Arapça'nın ve Kur'an-ın da kendine göre bir adabı ve üslubu vardır... bu yaptığım, küçük beyinli arkadaşların anlayabilmesi için, çok basit bir açıklama... Ama öyle ki bu konuda, geçmişte bir çok Alim fazlasıyla tatmin edici açıklamalarda bulunmuşlardır... Benim Açıklama yapmama gerek yoktur...

 

Ama şunu söylemek istiyorum ki, Haksöz arkadaş iki konuda aşırı saçmalamış, ilki şu "Anne sadece bizi doğurandır" meselesi, ki bu konu hakkındaki o saçma yorumunu "Peygamberimizin eşleri için" yapmış... ikinci saçmalaması ise, Allah'on Kur'an-da kendisinden "Ben, Biz" diye bahsetmesi... Ben bu iki savı, tek bir örnekte anlatmya çalışacağım...

 

Yahudiler (Hz. Musa'nın zamanındaki müslümanlar), Allah'a "Elohim" adı ile inanırlar. Bugünkü Yahudilerde böyledir. Ancak "Elohim" adını ağızlarına almazlar ve Yaratıcıya "Abba" derler. "Abba" İbranice de "Baba" demektir... Peki "Tanrı'nın Doğrulmadığı ve Doğurmadığı, Tek olduğu" inancının sabit olduğu Yahudilikte, Yaratıcıya "Baba" denmesi çelişki midir? Hayır... Çünkü Yahudiler, Tanrı'ya ; Onların doğumuna babalık etmesinden dolayı "Abba=Baba" dememektedirler. Onlar, "Şefkatli, Yüce ve Bağışlayıcı" olması sebebiyle Tanrı'ya "Abba=Baba" demektedirler. Bilindiği gibi Hz. İsa'da Tanrı'ya, kendisi de Yahudi adeti üzerine peygamber olduğu için "Abba=Baba" demiştir... Kendisi Yahudi toplumuna inmişti çünkü ve sonra kendisi en yanlış anlaşılan Peygamber olmuştur, ki Hırisityanların hala Hz. İsa'nın Tanrı'ya niçin "Abba" dediğini anlıyamaması çok ilginçtir... Peki "Tanrı" hakkaten "Yahudilerin, Doğum Sebebi ile Babası mıdır ki, bir Peygamberin bile, kendisine -Abba=Baba- demesine izin vermiştir?" demek ki Babalık (ve Annelik) sadece doğum sebebiyle mümkün olmuyor Allah için... O, Kendisine, Son Din ile birlikte "Abba" denmesini yasaklamıştır. Çünkü artık "Allah" adını bildirmiştir. Ve Hz. Muhammed gelene kadar, önceki her peygambere sıra ile başka adlarla kendini bildirmesinin ve en son olarak "Allah" öz adını bildirmesinin, elbette ki, Arkadaşımızın anlayamayacağı hikmeti de var. Yahudilerin ve Hz. İsa'nın niçin Tanrı'ya "Abba=Baba" dediğini açıkladık... İşte bu "Nida"lar, O Peygamberlerin Toplumlarının ve O Kitapların o döneme göre ki anlayışlarının bir yansımasıdır... Kur'an-daki "Biz" ve "Ana" kavramları da bu şekildedir... "Biz" kavramını bu güne göre algılamanız, sizin bu işten zerre kadar anlamadığınızın bir başka kanıtıdır... Çünkü görüldüğü gibi, bir din hakkındaki gerçek bilgileri elde edebilmek için, o döneme göre ele almak gerekir... Yani sizin yapamadığınız şeyi yapmak gerekir...

 

Haksöz arkadaşım, ben sizden sadece şu sorunun cevabını istiyorum: "Siz Hangi Dine/İnanca Mesubsunuz?"

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Allahın kuranda yemin ettiği bazı şeyler:

 

Said b. Mansur ve İbnü Ebi Hâtim, Ebu Habib Haris b. Muhammed'den Tin, Tur-i Tina; Zeytun, Tur-i Zeyta denilen dağlardır. İyi incir ve zeytin bittiği için bu şekilde isimlendirilmişlerdir. İmam Razî bunu İbnü Abbas'ın sözü olmak üzere naklederek şöyle der: İbnü Abbas demiştir ki: Bunlar mukaddes topraklardan iki dağdır. Bunlar incir ve zeytin yetişen yerler olduklarından dolayı bunlara Süryanice'de Tur-i Tina (Tin Dağı) ve Tur-i Zeyta (Zeytin Dağı) denilmiştir. Bu takdirde yüce Allah Nebilerin yetiştiği yerlere yemin etmiş demektir. Tin denilen dağ İsa (a.s)'nın; Zeytun, Şam İsrailoğullarına gelen peygamberlerin çoğunun gönderildiği yer; Tur, Musa (a.s)'nın peygamber gönderildiği yer; Beled-i Emin de Muhammed (s.a.v.)'in peygamber olarak gönderildiği yerdir. Şu halde gerçekte yeminden maksat, peygamberlere hürmet ve derecelerini göstermek olur. ki daha çok uzun tafsilatı olmasına rağmen kısaca yazdım bunları...

 

 

56- Bir de müşrikler kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden tutuyorlar mahiyetini bilmedikleri şeylere (putlara) pay ayırıyorlar. Allah'a andolsun ki, siz bu yaptığınız iftiralardan mutlaka hesaba çekileceksiniz.

 

Burada Allah resulunun ağzıyla olay anlatılmıştır nakledilmiştir. burda itiraz edilecek en ufak bir yer göremiyorum.Anlatımda başvurulması gayet doğal ve hatta belagatlı bir ifade tarzıdır bu.

 

ayrıca islamda, çok kıymet verilen şeyin üzerine yemin etme durumu vardır ki Allah yarattıklarından dikkat çekmek istediği şeylerin üzerine yemin ederek bunların önemini vurgulamıştır...çok uzun tafsilatı var bunun ama okunmayabilir endişesiyele bölüm bölüm yazacağım...(kulların yani bizim ,yemin etmesi olayıyla karıştırılmasın)

 

devam edecek ...

 

vesselam...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

 

ayrıca islamda, çok kıymet verilen şeyin üzerine yemin etme durumu vardır ki Allah yarattıklarından dikkat çekmek istediği şeylerin üzerine yemin ederek bunların önemini vurgulamıştır...çok uzun tafsilatı var bunun ama okunmayabilir endişesiyele bölüm bölüm yazacağım...(kulların yani bizim ,yemin etmesi olayıyla karıştırılmasın)

 

 

 

Arkadaşım, umarım yazmadığın şeyleride yazarsın... Ancak görüyorum ki, hala , bu yazıları, kendisine nisbetle yazdığımız kişi, hala atgözlüğü takmışcasına görmezden geliyor ve kendisini apaçık çürüttüğümüz noktalarda tek kelime dahi edemiyor. sadece savsaklıyor... Yazdıkların ve diğer arkadaşlarımızın çabaları için herkese teşekkür ederim...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

yeminle ilgili bir başka ayet ve o ayette Allahın yemin ettği şeylerin ehemmiyetini vurgulayan bir başka husus;

 

KARADELİKLER

 

20. yüzyılda evrendeki gök cisimleri ile ilgili pek çok yeni keşif yapılmıştır. Günümüzde henüz yeni tanınan bu cisimlerden biri de karadeliklerdir. Karadelikler, yakıtı tükenen bir yıldızın kendi içine doğru büzülmesi ve en sonunda, yıldız yerine sınırsız yoğunlukta ve sıfır hacimde çok büyük bir çekim alanının ortaya çıkmasıyla oluşmaktadır. Karadeliği, yüzey yerçekimi oldukça güçlü olduğu ve ışık içinden kaçamadığı için, en büyük teleskoplarla bile göremeyiz. Ancak içine çöken yıldız bulunduğu yerin çevresine olan etkisiyle algılanabilir. Allah Vakıa Suresi'nde yıldızların yerleri üzerine yemin ederek bu konuya şöyle dikkat çekmiştir:

 

Hayır,
yıldızların yer (mevki)lerine yemin ederim
. Şüphesiz bu, eğer bilirseniz gerçekten büyük bir yemindir. (Vakıa Suresi, 75-76)

 

karadelik.jpg

"Karadelik" kavramı ilk kez 1767 yılında İngiliz bilim adamı John Michell tarafından ortaya atılmış ve "karadelik” ifadesi ise ilk kez Amerikalı fizikçi John Archibald Wheeler tarafından 1969 yılında kullanılmıştır. Önceleri tüm yıldızları görebildiğimizi varsayarken, sonraki yıllarda uzayda ışıklarını göremediğimiz yıldızların da var oldukları anlaşılmıştır. Çünkü enerjisi tükenen bu yıldızların ışıkları da yok olmaktadır.

 

Karadelik, bir kütlenin, ışığın artık sızamayacağı kadar küçük bir alanda toplanmasıdır. Şiddetli çekim alanı, fotonları ve en hızlı parçacıkları dahi bu bölgede hapseder. Güneş'in 3 katı büyüklüğündeki kütleye sahip tipik bir yıldızın yanması ve patlaması sonucunda oluşan karadeliğin çapı sadece 20 km kadardır. Kara delikler "kara"dır, yani doğrudan gözlemlemek mümkün değildir. Kendilerini dolaylı olarak, diğer gök cisimlerine uyguladıkları yüksek çekim güçleriyle belli ederler. Aşağıdaki ayette de kıyamet günü tasvirlerinin yanı sıra, bir yönüyle de karadeliklerle ilgili bu bilimsel bulguya işaret ediliyor olabilir:

 

Yıldızlar 'örtülüp (ışıkları) silindiği' zaman, (Mürselat Suresi, 8)

 

Karadelik, bir kütlenin, ışığın artık sızamayacağı kadar küçük bir alanda toplanmasıdır. Şiddetli çekim alanı, fotonları ve en hızlı parçacıkları dahi bu bölgede hapseder. Güneş'in 3 katı büyüklüğündeki kütleye sahip tipik bir yıldızın yanması ve patlaması sonucunda oluşan karadeliğin çapı sadece 20 km kadardır. Kara delikler "kara"dır, yani doğrudan gözlemlemek mümkün değildir. Kendilerini dolaylı olarak, diğer gök cisimlerine uyguladıkları yüksek çekim güçleriyle belli ederler. Aşağıdaki ayette de kıyamet günü tasvirlerinin yanı sıra, bir yönüyle de karadeliklerle ilgili bu bilimsel bulguya işaret ediliyor olabilir:

 

Tarık Suresi'nin üçüncü ayetinde ise "delen yıldız"dan söz edilmektedir:ki dikkat edilirse burda da önemini

 

vurgulamak için veya hadiselerin ne denli büyük olduğunu anlatmak için yemin edliyor ki bu sadece bir parçası Allahın daha nice maksatları var ;

 

Göğe ve Tarık'a andolsun, Tarık'ın ne olduğunu sana bildiren nedir? (Karanlığı) Delen yıldızdır. (Tarık Suresi, 1-3)

 

Ayetin Arapçası'nda "delik" anlamına gelen "sakb" kelime kökünden, "delik açan, delen ve delip geçen" anlamlarına gelen "essakibu" ifadesi kullanılmaktadır. Kardelikleri tarif eden bilimsel yayınlarda ise "delik açmak, delmek" anlamlarına gelen "puncture" kelimesi kullanılmaktadır. Karadeliklerin özelliğini ifade etmek için Kuran'da kullanılan bu kelime son derece hikmetlidir. Ayette yıldızlarla ilgili bu bilgiye de dikkat çekilmiş olması, Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunu ispatlayan bir diğer önemli bilgidir...

 

devam edecek,,, lütfen araya konu sokup kalabalık yapmaki rahatça izah edelim...

 

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

*****************************************************haksöz_?*************************************************

Son olarakta yemin meselesine değinelim.

 

Kuranda yüzlerce ayette, incirden tuttunda yıldızlara kadar yeminler edilir.Niye acaba ?

Zaten allah (muhammed) ayetlerine inanmayanları cehenne ile tehdit etmiş, birde bu yeminlere ne gerek var iman edeckler için yeter ve artar bile.

**************************************************************************************************************

 

arkadaşımız burda yemin edilme sebebini sormuş...

 

genel bir izah.......

 

_ Allah ehemmiyet verdiği şeyler için yemin ediyor ki , kullarınca bunun tekitli yani ısrarla bakılması üzerinde durulması bir husus olduğu anlaşılsın.burda denebilirki neden diğer ayeteri üzerinde durulmayacak kadar önemsiz mi yemin edilmiyorda bazılarında ediliyor...bunun izahı şudur ; konunun anlatıldığı sayfada/surede en önemli ve tüm o konunun merkezi veya özü noktasında veya konunun akışını belirleyecek derecedeki ayetlerinde bu önem vurgulanmıştır ve sureyi okurken belki öylesine bir okuyuşla dalan kimseye dikkat et burası önemli !!! dercesine bir belağat sergilenmiştir...ve bunlar sadece bizim bildiğimiz şeyler ki Allah herşeyi hakkıyla bilendir...

 

_ bir şeyin kıymetini anlatmak için yapılan yeminler vardırki herkes kabul ederki Allah neyin üstüne yemin etse o şey kıymetli bilinmesede kıymet kazanır veya kıymeti anlaşılır yani...böylece mevkilerin meyvelerden bazılarının (ki faydalarına dikkat çekmede var) üzerine yemin edilmeside bundandır...

 

ve bizler bilirizki tüm toplumlarda yemin vardır o toplumda kabul görmüş en kutsal şey ne ise onun üzerine yapılır...zaten dinimizcede Allahın isminden başkasıyla yapılan yeminde hakiki manada yemin değildir...ve yemin hükmünün uygulamasına girmez ...dolayısıyla Allah kendinden başka ilah olmadığına göre yaratıklarının üzerine ki hepsi yine zaten kendi mülkü olduğundan onların üzerine yemin etmesi çok yerinde ve manalıdır...

 

devam edecek...sıkmamak adına kısa kısa yazıyorum...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.