Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Kurandaki çelişkiler


haksöz

Önerilen İletiler

Sevgili boşig,

 

Yer kaplamasın diye yazını tümden alıntılamadım.

 

Söylemek istediğim şey şu: islam'ın temel sorunlarından biri, daha önce de söyledim, her yöne çekilebilmesidir.

Her yönü gösteren bir pusula, doğru bir pusula değildir.

Her yönü gösterirken ara sıra da Kuzey'i göstermesi, o pusulanın bozukluğunu gidermez.

Durmuş saat da, günde iki kez "doğru zamanı" gösterir.

 

Melesa demişsiniz ki "Kuran: Kölelere iyi davranın, gücünüz yettiğini azat edin".

Biz de diyoruz ki; "kölelere iyi davranın", diyen bir sistem "kölelerin mevcudiyetini" yasallaştırır. Zira "köle sahibi olamak" meşru olmalıdır ki, yani "ortada köle bulunsun" ki, "kölelere iyi davranabilmek" mümkün olabilsin. Yanılıyor muyum?

 

Eğer, Kuran gerçekten teistlerin tasavvur ettiği gibi bir Tanrı'dan gelen kitap olsaydı, Kuran'da birçok konuda nasıl kesin hüküm varsa, köleliği kesinlikle yasaklayan bir hüküm olurdu.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın BrainSlapper, inandığım şeylerden emin olduğum halde her zaman yeniden sorgulamaya açığım inandığım şeyleri... Ve emin olun ki sizinle tartışmak zevk veriyor. Ve şundan da emin olun; sırf sizinde düşündüklerinizde "Haklılık Payı" olabileceğini (Haklısınız demiyorum) düşünerek, inandığım değerleri yeniden sorguluyorum. Sonuç farklı mı olur... Sanmıyorum ama yine de hatırınız için yeniden sorgulayacağımdan emin olun. Bilmiyorum siz aynısını yapmayı denediniz mi hiç ama ben yapabilecek birisiyimdir... Çünkü sizin görüşlerinize saygı duyuyorum... Ama sanırım bu size de bir sorumluluk yüklüyor aslında...

 

Sayın boşig,

 

Altı çizili yere inançlara saygı problemi başlığında cevap verdim.

 

Şunu tekrar edeyim, sizin inancınıza ilişkin o0larak birşey söylemedim ben, çünkü siz inancınızın "Sizinle Tanrı arasında olduğu hususunu" birkaç yerde belirttiniz. Buna diyecek bir lafımız olamaz. Sadece saygı duyarız.

 

İnancınızla ilgili olarak söylediğimiz tek şey, onun islam olmadığı idi. Bu iddiamı da, aynı inanca sahip olduğunuzu söylediğiniz Yunus Emre, Mevlana, ömer Hayyam, Nesimi, Ahmet yesevi ve Hallac'ı Mansur gibi şahısların düşüncelerinden veya hayatlarından örnek vererek ileir sürdüm. O insanlar islam coğrafyasında doğdular, müslümandılar, ama bir noktadan sonra, islamiyet'in ötesine geçtiler. Artık onlar için inancın "adı" önemini kaybetti. Müslümanım demediler, müslüman değilim de demediler, çünkü "müslüman değilim"demek de bir anlamda "ad" koymaktır. Sadece inançlarını yaşadılar, kimseye karışmadılar, müdahale etmediler.

 

Şimdi de size islam dışı "Gerçek Tekdir" düşüncesine örnekler vereyim.

 

Kızılderili inancı: Herşey akrabamızdır/kardeşimizdir/parçamızdır. Herşeye ne yaparsak, kendimize yapmış oluruz. Herşey esean Tek'tir ("All things are our relatives; what we do to everything, we do to ourselves. All is really One. - Black Elk)

 

Sih Dini:: Hiçkimse ile düşmanlık yağma, çünkü Tanrı herkesin varlığındadır. ("Don't create enmity with anyone as God is within everyone." Guru Arjan Devji)

 

Bu iki inançta çok nettir Ene-l Hakk düşüncesi. Bu iki inancı örnek vermemin nedeni ise, eski Türk kültürü ile benzerlikleri, alakalarıdır.

 

Şamanizm din değildir diye birçok kez söylediniz, doğru, din değildir. Şaman, dini törenleri idare eden büyücü/şifacıdır. Esas inanç Gök Tanrı/Ulu Manitu inancıdır. Orta Asya Türkleri ile Kızılderili inancı ve inanç ritüelleri/törenleri bu perspektiften bakınca uyuşur. (Diğer hususlarda da uyuşur kızılderili ve Türk inancı, mesela köle/cariye kültürü yoktur. Yönetim erkini Tanrı'dan alma iddiası yoktur. Peygamberlik iddiası yoktur. Tapınak/mabed yoktur. İbadeti eksen alan bir yaşam anlayışı yoktur. Kadını ikinci sınıf gören bir anlayış yoktur.)

 

Sihler ise bize göre önemli bir coğrafi konumda yaşarlar: Penjap, Kuzey Pakistan, Güneydoğu Afganistan'da. Yani, Orta Asya kültürünün, Budizmin, Hinduizmin, Çin inançlarının (konfüçyüsizm, taoizm), İslamiyetin, Zerdüştlüğün kesişme bölgesinde. Ene-l Hakk düşüncesi bu coğrafya veya mücavir bölgelerde yaşamış insanlarca benimsenmiş bir düşüncedir. Ahmet Yesevi, Ömer Hayyam, Mevlana bu tanımladığımız bölgeye yakın yerlerden çıkmış insanlardır (Yunus, Hallac-ı Mansur, Hacı bektaş Veli, Pir Sultan nereli bilmiyorum, Hallac dışındakileri Anadolulu diye biliyorum, ama semitik kültürden olmadıklarından eminim).

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İnancınızla ilgili olarak söylediğimiz tek şey, onun islam olmadığı idi. Bu iddiamı da, aynı inanca sahip olduğunuzu söylediğiniz Yunus Emre, Mevlana, ömer Hayyam, Nesimi, Ahmet yesevi ve Hallac'ı Mansur gibi şahısların düşüncelerinden veya hayatlarından örnek vererek ileir sürdüm. O insanlar islam coğrafyasında doğdular, müslümandılar, ama bir noktadan sonra, islamiyet'in ötesine geçtiler. Artık onlar için inancın "adı" önemini kaybetti. Müslümanım demediler, müslüman değilim de demediler, çünkü "müslüman değilim"demek de bir anlamda "ad" koymaktır. Sadece inançlarını yaşadılar, kimseye karışmadılar, müdahale etmediler.

 

Bende size aynı adamları örnek vererek onlarında Müslüman olduklarını ispatladım. Ya yalnızca Mevlana'nın Müslümanlığı hakkında "Mesnevi"yi okuyun bari... O zaman benim "Mevlana Müslümandır" dememe gerek bile kalmayacak...

 

Şimdi de size islam dışı "Gerçek Tekdir" düşüncesine örnekler vereyim.

 

Kızılderili inancı: Herşey akrabamızdır/kardeşimizdir/parçamızdır. Herşeye ne yaparsak, kendimize yapmış oluruz. Herşey esean Tek'tir ("All things are our relatives; what we do to everything, we do to ourselves. All is really One. - Black Elk)

 

Sih Dini:: Hiçkimse ile düşmanlık yağma, çünkü Tanrı herkesin varlığındadır. ("Don't create enmity with anyone as God is within everyone." Guru Arjan Devji)

 

Bu iki inançta çok nettir Ene-l Hakk düşüncesi. Bu iki inancı örnek vermemin nedeni ise, eski Türk kültürü ile benzerlikleri, alakalarıdır.

 

Beni desteklemek için mi yazdınız bilmiyorum ama, bende bu benzerliklerin ne olduğunu iyi biliyorum... Ve diyorum ki, İlk insandan beri inen din İslam'dır... Kültürlere ve Milletlere göre farklılaşmış olsa da, hepsi aynı gerçeği niteler... Ki bunu "Diğer Gerçek Tektir" inançları adıyla vermişsiniz zaten... Bundan farklı bir şey demiyorum ki ben de? Kur'an-da şöyle diyor:

 

NAHL 36: Yemin olsun, biz her ümmette şöyle tebliğ yapan bir resul görevlendirdik: "Allah'a kulluk/ibadet edin, tâğutttan kaçının." Sonra bunlardan kimine Allah kılavuzluk etti, kimine de sapıklık hak oldu. Şimdi, yeryüzünde gezip dolaşın da yalanlayanların sonu nasıl olmuş görün...

 

Maide 3'de sonra diyor ki: "Ben size İslam dinini tamamladım"...

 

Kimi Müslümanlar ve siz bunu şöyle algılıyorsunuz: Kur'an inmekle, önceki dinlerden ayrı bir din oluşturmuştur. Gerçekleri ve anlayışları tamamen farklıdır. Önceki dinler geçersiz sayılmıştır...

 

Oysa böyle bir anlayış yok. İslam sadece "Kur'an" ile bildirilen bir din değil, önceki gönderilmiş tüm peygamberlerin tebliğ ettikleri bilgilerin tamamıdır. Yani yukarıda gösterdiğiniz aynılıklar bundan kaynaklanıyor. Adını bilmediğimiz peygamberlerden bahsediliyor... O yüzden "Kur'an-ın getirdiği din" diye bir anlayış yoktur... Kur'an-ın tamamladığı din anlayışı vardır. Öncekileri yarım mıdır peki? İndikleri zaman ve toplumlar için en uygun olanlarıydı... Kur'an tüm milletler peygamber gönderdiğini söyleyip bir de şöyle diyor:

 

A'RAF SURESI: 158 De ki: "Ey insanlar! Ben sizin tümünüze Allah'ın resulüyüm! Göklerin ve yerin mülkü o Allah'ındır! İlah yoktur O'ndan başka! O diriltir, O öldürür. O halde Allah'a ve resulüne iman edin; Allah'a ve onun sözlerine inanan o ümmî peygambere iman edip uyun ki, doğruya ve güzele ulaşabilesiniz."

 

Yani gönderilmiş tüm peygamberlerin tebliğlerine uyun diyor. Kur'an bu açıdan bir ipucu, kılavuz. İman sahibi olunmak isteniyorsa, Kur'an incelenir ve diğer dinler incelenir, diğer bilgiler incelenir... En sonunda aynılıkları ve Hakk'tan geleni görürsünüz. Ama alelade Müslüman olmakla yetinenler ve Müslüman olmak istemeyenler alır sadece eline Kur'an-ı, okur okur okur... Gerçeği, Hakk'ı ya görür ya da görmez.

 

Ben Tanrı'ya Teslim olmuş bir insan olarak Allah'ın gönderdiği Tek Gerçeğe ve tüm Peygamberlerin söylediklerine inanıyorum... Bana anlamlı geliyor... Söylediğiniz bu "din" örnekleri ayrıca benim bu görüşümü destekler niteliktedir, teşekkür ederim...

 

Şamanizm din değildir diye birçok kez söylediniz, doğru, din değildir. Şaman, dini törenleri idare eden büyücü/şifacıdır. Esas inanç Gök Tanrı/Ulu Manitu inancıdır. Orta Asya Türkleri ile Kızılderili inancı ve inanç ritüelleri/törenleri bu perspektiften bakınca uyuşur. (Diğer hususlarda da uyuşur kızılderili ve Türk inancı, mesela köle/cariye kültürü yoktur. Yönetim erkini Tanrı'dan alma iddiası yoktur. Peygamberlik iddiası yoktur. Tapınak/mabed yoktur. İbadeti eksen alan bir yaşam anlayışı yoktur. Kadını ikinci sınıf gören bir anlayış yoktur.)

 

Bakın gerçekten Gök-Tanrı inancına dair pek bir bilginiz yok. Zira öyle olsaydı şunları zaten biliyor olmanız gerekirdi:

 

*-Türklere göre Yönetim erki bizzat "Kök-Tengri" tarafından verilir.

*-Yönetim Türklerde "Aşina" soyuna aittir. Nedeni ise Tanrı'nın "Yönetim Erkini" yani "Kut"u (bugünkü -Kut'lu olsun- deyimi de bundan gelir) bu soyun kanına vermiştir.

*-Mete Han (Moutun-Bagatur: bugün Bahadır) Çin Ülkesine gönderdiği mektupta : Kendisini tahta Gök-Tanrı’nın çıkardığını bildirmiştir. O'nun yardımıyla ve kendi askerlerinin ve atlarının çabalarıyla çevresindeki 26 devleti ve Gansu’dan kuzey Tibet ile batı Türkistan’a kadar uzanan bölgede bazı halkları yenerek Kun/Hun’laştırdığını belirtmiştir.

*-Gök-Türklerin "İkinci Göktürk Devletini/Kutluğ(k) Devletini" kurmalarının nedeni de, onlar göre "Tanrı"nın öyle istemesidir. Kutluk Kağan'ı atayan bizzat "Kök-Tengri"dir.

*-Ayrıca Bilge Kağan, Babasının ve kendisinin Tanrı tarafından tahta oturtulduğunu belirtir. Aç Milleti böylelikle doyurmuş, Çıplak Milleti böylelikle giydirmiştir. Ayrıca dikkat çekmek isterim, Bilge Kağan aynen söyl der: "Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi arasında insan oğlu kılınmış.". İslam'daki "Yeri, Göğü ve İkisi arasındakileri Yaratanın Allah olduğu" bilgisine birebir benzemektedir. Ayrıca Bumin Kağan'da "Budizm" ile pek bir farklılık görememiş ve bu inancın ülkeye girmesinde zarar görmemiş ancak Veziri Tonyukuk buna engel olmuştur. Acaba niye girmesinde zarar görmedi? Bilge Kağan'a PEygamber demiyorum ama, Gök-Tanrı inancıda aynı kökene sahiptir, Semavidir.

 

***Gök-Tanrı inancını isterseniz daha ayrıntılı olarak size işleyebilirim, hatta tüm diğer Türk Efsanelerini de bu çerçevede işleyelim. İslam'ın "Allah" inancı ile Türklerin "Gök-Tanrı" anlayışı arasında pek bir farklılık yoktur. Yukarıda, "Yönetim Erkinin Tanrı'dan Alınmadığı" iddianız bile aslında çok daha ayrıntılı bilgi vermem gerektiğinin kanıtıdır ama ayrıntıladığım zaman "Laf Oyunu" yapmış olarak nitelendiriliyorum...

 

Sihler ise bize göre önemli bir coğrafi konumda yaşarlar: Penjap, Kuzey Pakistan, Güneydoğu Afganistan'da. Yani, Orta Asya kültürünün, Budizmin, Hinduizmin, Çin inançlarının (konfüçyüsizm, taoizm), İslamiyetin, Zerdüştlüğün kesişme bölgesinde. Ene-l Hakk düşüncesi bu coğrafya veya mücavir bölgelerde yaşamış insanlarca benimsenmiş bir düşüncedir. Ahmet Yesevi, Ömer Hayyam, Mevlana bu tanımladığımız bölgeye yakın yerlerden çıkmış insanlardır (Yunus, Hallac-ı Mansur, Hacı bektaş Veli, Pir Sultan nereli bilmiyorum, Hallac dışındakileri Anadolulu diye biliyorum, ama semitik kültürden olmadıklarından eminim).

 

Arkadaşım, al sana Mevlananın bizzat kendi sözü, unutma senden davacıdır:

 

"Ben yaşadıkça Kur'an'ın bendesiyim

Ben Hz.Muhammed'in ayağının tozuyum

Biri benden bundan başkasını naklederse

Ondan da bizarım, o sözden de bizarım, şikayetçiyim..."

 

------------------------------------

 

Ahmet Yesevi'nin Hikmet'i ise şöyle başlar:

 

"Bismillah’la başlayarak hikmet söyleyip

Tâliplere inci,cevher saçtım işte.

Riyâzeti katı çekip,kanlar yutup

Ben defter-i sâni sözünü açtım işte.

 

Sözü didar isteyen herkes için söyleyip,

Canı cana bağlayarak damarları ekleyip,

Garip,fakir,yetimlerin gönlünü avlayıp

Gönlü bütün kimselerden geçtim işte.

 

Nerde görsen gönlü kırık,merhem ol sen;

Öyle mazlum yolda kalsa,hemdem ol sen;

Mahşer günü dergâhına mahrem ol sen;

Ben-sen diyen kimselerden geçtim işte.

 

Garip,fakir,yetimleri Resûl sordu;

Hem o gece Mirâc’a çıkıp didar gördü;

Geri inip garip,yetim izleyip yürüdü;

Gariplerin izini izleyip indim işte.

 

Ümmet olsan,gariplere tâbi ol sen;

Âyet,hadis her kim dese,sâmi ol sen;

Rızık,nasip her ne verse,kani ol sen;

Kani olup şevk şarabını içtim işte."

 

-----------------------------------

 

Yunus Emre'de şunları söylemiş

 

"Mevlânâ Hüdâvendigâr bize nazar kılalı

Anun görklü nazarı gönlümüz aynasıdır." deyip Mevlana'yı desteklemiş ayrıca şöye demiştir Mevlana'nın "Kur'an-ı İşleyen" Mesnevi'si için:

"Mevlana Hazret doğru söylemiş ama lafı fazla uzatmış, ben olsam: Ete Kemiğe Büründüm, Yunus Diye Göründüm derdim" demiştir...

 

"Müsülmânam diyen kişi şartı nedür bilse gerek,

Tanrınun buyrugın dutup beş vakt namaz kılsa gerek" diyerek Müslümanlığını belirtmiştir. Zira Namazı Müslümanlar kılar.

 

"Namaz kılmayana sen Müslümandur dimegil

Hergiz Müslüman olmaz bağrı dönmüşdür taşa" diyerekte yine İslam'ın ibadetini nitelemiştir.

 

"Hakk"ı anlayamayacak olan Müslümanlar için ise:

"Kıl Beşi, Kurtar Başı" demiştir. Müslüman olmayan bir kimse, böyle bir öğüt veremezdi sanırım...

 

-----------------------------------

 

Ya bakın arkadaşım, bırakın o adamlar kendilerini nasıl niteliyorlarsa o olsunlar. Hala tutturuyorsunuz ki : "Müslüman değillerdir" diye... Sizin "Değiller" diye sunduğunuz laflarıda bizzat İslamı niteleyen sözleridir aslında, ama siz o açıdan bakamıyorsunuz... Size sanıyorum ki o kimselerin Müslüman olduğu ile ilgili bu yazdığım "Kendi Deyişleri" yeterli olmalıdır. Değilse, zaten "Ene'l Hakk'a giden yol" adlı konumda ben yakında ayrıntısıyla işleyeceğim bunları, sabredin. Sizin için bir ekleme de yapıp, diğer dinlerdeki İslam ile olan benzerlikleri de yazacağım... Ama sizde artık vazgeçin o insanların İslam olmadıklarını söylemekten. Çünkü emin olun hiç bir gerçeklik içermemektedir bu söyledikleriniz. "Onların İslam Olmadıklarını Kanıtladım" deyişinizde boşunadır. Siz ne kadar reddetsenizde o adamlar kendileri söylüyor "Müslümanım" diye... Koskoca 6 ciltlik Mesnevi, birebir Kur'an-ı ele alır, onu anlatmayı amaç edinmiştir, e insaf yani... Tutupra Karl Marx'a "yav bu adamın kitabının adı -Das-Kapital-, bu adam kapitalist" demek olur mu? Ahmet Yesevi'nin, Mevlana'nın, Yunus Emre'nin nitelemeleri yukarıdadır. Apaçık meydandadır. Hallac-ı Mansur öldürülmeden önceki gece namaz kılmıştır, ölürken şahadet getirmediği iddianız böylelikle asılsızdır, onun şahadeti namazı iledir zaten... Pir Sultan Abdal'ın falan Müslüman olmadıklarını nasıl iddia edebildiniz buna gerçekten şaşırdım... Pes doğrusu. Adındaki "ABDAL" lafzını bilerek yazmadınız sanırım. Abdallığın İslam Tasavvufunun bir adlandırması olduğunu biliyorsunuz öyle değil mi? "Abdalan-ı Rum" "Gaziyan-ı Rum" gibi nitelemeler hep Anadolu'daki Müslüman Mutasavvıflar için kullanılmış nitelemelerdir. Pir Sultanlar, Bektaş-ı Veliler, Bayram-ı Veliler, Mevlanalar, Yunus Emreler, Ahmet Yeseviler... Müslüman olmamakla nitelediğiniz bu insanlar, dikkat edin ve okuyun, Türklerin Müslümanlaşmasında en çok etkisi olan insanlardır... E insaf yani, insaf... Rica ediyorum, birazda olsa dürüst olun. Apaçın ortadadır ve ilave edecek tek bir kelime bile yoktur... O insanlar ne olduklarını açık açık söylemişlerdir. Müslüman olmayabilirsiniz ama o insanları bu şekilde niteleyemezsiniz...

 

Saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

HAKSÖZ BEYİN DİKATİNE eyyine 6 Ehl-i Kitap (Yahudiler, Hiristiyanlar, vs...) ve müşriklerden olan inkârcılar, içinde ebedî olarak kalacakları cehennem ateşindedirler. İste halkın en serlileri onlardır".

 

Al-i İmran 19 Allah nezdinde hak din İslam'dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın ayetlerini inkar edenler bilmelidirler ki Allah'ın hesabı çok çabuktur

 

Al-i İmran 85 Kim, İslam'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır.

 

Şimide bu ayetlerle çelişen ayet

 

 

Bakara. Ayet -62. Su bir gerçek ki, iman edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan, Sâbiilerden Allah'a ve âhiret gününe inanıp barışa ve hayra yönelik is yapanların, Rableri katında kendilerine has ödülleri olacaktır. Korku yoktur onlar için, tasalanmayacaklardır onlar.

 

 

Hani allah katında hak din islamdı ve islamdan başka din arayanlardan kabul edilmeyecekti.Bir taraftan ehli kitap lanetli ve cehennemlik ilan edilirken, diğer tarfaftan yıldızlara tapan sabiiilerden tutunda yahudi ve hiristiyanlara varıncaya kadar her din mensubu cennetlik oluyor. burda BAK YUKARDA İLK YAZDIĞINDA YAZIYOR İNKARCILAR CEHENNEME GİDECEK DİYE VE SENIN ÇELİŞKİLİ DEDİĞİN AYETTEDE İMAN EDENLERDEN YAHUDİLERDEN HRISTIYANLARDAN... ALLAHA VE AHİRET GÜNÜNE İNANLARDAN BAHSEDİLİYOR ONLARA KORKU YOK DİYOR İKİSİDE AYRI KONULAR AMA SEN BUNLARI ALMIŞSIN SANKİ BİRİNDE CEHENNEMLİK MİŞ GİBİ DİĞERİNDEDE ÖYLE DEĞİLMİŞ GİBİ GÖSTERMEYE ÇALIŞMIŞSIN ASLINDA GÖRDÜĞÜN GİBİ HİÇ BİR ALAKASI YOK ORDA HRİSTİYAN YAHUDİ DERKEN NE DEMİŞ ALLAHA VE AHİRET GÜNÜNE İNANLAR DEMİŞ YANI KESİNLİKLE NEYİN NE OLDUĞU ÇIKIYOR oKimdir o adam ki Allah'a güzel bir borç versin de Allah da ona birçok katlarını ödesin. Allah darlık da verir, genişlik de verir. Hepiniz de O'na döndürülüp götürüleceksiniz.

 

Bir taraftan samed yani hiç bir şeye ihtiyacı olmayan allah; nasıl olurda yarattığı insanlardan yardım talebinde, borç talebinde bulunabilirnlar YANI PES DOĞRUSU SENIN BURDA ANLADIĞIN MADDİ BORÇ AMA AYETTE BAHSEDİLEN MANEVİ BİR İŞTİR YANI HER YAPTIĞI İBADETİN GÜZEL ŞEYİN KARŞILIĞININ VERİLDİĞİ BAHSEDİLİR SENIN DÜŞÜNCEN KADAR SAÇMA BİRŞEY OLAMAZ HADİ BUNA DA BUL BİŞEYLER YA BEN ÇOK SAÇMA BULDUM ASLA ÇELİŞKİ FELAN OLMAZ SEN KENDİN APAÇIK ÇELİŞKİ İÇİNDESİN YAZIK ŞEYTAN YANINA BİR ARKADAŞ DAHA BULMUŞŞ...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kamer

 

9. Onlardan önce Nuh'un kavmi de yalanlamıştı. Kulumuzu yalanladılar ve: "Cinlenmiştir." dediler. Ve (Nuh davetten vazgeçmeye) zorlandı.

 

10- Bunun üzerine Rabbine: "Ben yenik düştüm, bana yardım et!" diyerek yalvardı.

 

11. Biz de boşalan bir su ile göğün kapılarını açtık.

 

12. Yeri de kaynaklar halinde fışkırttık, derken sular takdir edilmiş bir iş için birleşti.13. Nuh'u da tahtalardan yapılmış, çivilerle (çakılmış gemi) üzerinde taşıdık.

 

14. Nankörlük edilen (kulumuz)e bir mükafat olmak üzere (gemi), gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.

 

15. Bunu bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur?

 

16. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (görsünler)

 

17. Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?

 

18. Âd (kavmi) da yalanladı, azabım ve uyarılarım nasıl oldu?

 

19. Biz onların üstüne, uğursuzluğu devam eden bir günde dondurucu bir rüzgar gönderdik.

 

20. (O rüzgar) insanları, sökülmüş hurma kütükleri gibi yere seriyordu.

 

21. Nasılmış benim azabım ve uyarım?

 

22. Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?

 

23. Semûd da o uyarıları yalanladılar.

 

24. "Bizden bir insana mı uyacağız? O takdirde biz apaçık bir sapıklık ve çılgınlık içine düşmüş oluruz." dediler.

 

25. "Zikir, aramızdan ona mı bırakıldı? Hayır o, yalancı, ******ın biridir" (dediler).

 

26. Yarın onlar, yalancı, ******ın kim olduğunu bilecekler.

 

27. Biz onlara, kendilerini imtihan etmek için dişi deveyi göndereceğiz. Onun için sen onları gözet ve sabırlı ol.

 

28. Onlara suyun aralarında paylaştırılacağını haber ver; her içene düşen miktar, hazır kılınmıştır.

 

29. Bunun üzerine arkadaşlarına bağırdılar. O da (bıçağı) çekerek (deveyi) kesti.

 

30. Ama azabım ve uyarılarım nasıl oldu.

 

31. Biz onların üzerine tek sayha (korkunç bir ses) gönderdik; ağılcının topladığı çalı çırpı kırıntıları gibi kırılıp dökülüverdiler.

 

 

32. Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?

 

33. Lût kavmi de uyarıları yalanladı.

 

34. Biz de onların üzerlerine (taşlar savuran) bir fırtına gönderdik. Yalnız Lût ailesini seher vakti kurtardık,

 

35. Katımızdan bir nimet olarak. Biz şükredeni böyle mükafatlandırırız.

 

36. (Lût), onları bizim yakalamamıza karşı uyarmıştı. Fakat ikazlara karşı kuşku duydular,

 

37. Onun konuklarından murad almaya kalkıştılar. Biz de gözlerini siliverdik. "Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!" (dedik).

 

38. Sabah erken, onları kararlı bir azab yakaladı.

39. "Azabımı ve uyarılarımı tadın!" (dedik).

 

 

40. Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?

 

41. Şüphesiz Firavun ailesine de uyarıcı peygamberler geldi.

 

42. Lakin onlar bütün âyetlerimizi yalanladılar. Biz de onları çok kuvvetli ve kudretli bir yakalayışla yakaladık.

Bu kıssalardan hisseye gelince;

 

43. Şimdi sizin kâfirleriniz, onlardan hayırlı mı? Yoksa kitaplarda sizin için bir beraet mi var?

 

Muhammedin görünmez putu EL LAH, işte ben bazı kavimlere böyle yaptım, şöyle etttim,astım kestim un ufak etttim diye müşriklerin gözlerini korkutmaya çalışır

 

Tevbe 14 Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın; onları ***** etsin; sizi onlara galip kılsın ve mümin toplumun kalplerini ferahlatsın.

 

Sayın EL LAH; hani siz asıp kesiyordunuz,binbir türlü helak etme metodunuz vardı.Şimdi niye insanların ellerine ihitiyaç duyuyorsunuz ? Bu apaçık bir çelişki değilmidir.İnsanları savaşlarla birbirine düşüreceğinize o yüce kudretinizi gösterip kendiniz halletseydiniz daha iyi olmazmıydı ?

 

 

Lütfen müslümanlar avukatlık yapmasınlar.Ben artık bizzat EL LAH ın kendisine soruyorum çelişkileri. Mutlaka verecek bir cevabı vardır

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Lütfen müslümanlar avukatlık yapmasınlar.Ben artık bizzat EL LAH ın kendisine soruyorum çelişkileri. Mutlaka verecek bir cevabı vardır

 

İnancımızı hafife almak, inancımızla ve Allahla alay etmek ve asılsız iddalarda bulunmak hiç hoş değil..

Forum yönetimince bu arkadaşın tavırları (genel olarak sadece burada değil) inceleneceğinden kuşkum yok, çünkü ciddi anlamda huzur bozuyor.. (Sanırım önceki nicki haksözdü)..

Avukatlığa gelince..

Allah dilerse kendisi, dilerse melekleriyle, dilerse insanlarla dilediğini yapar..

 

 

Saygılar..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İnancımızı hafife almak, inancımızla ve Allahla alay etmek ve asılsız iddalarda bulunmak hiç hoş değil..

Forum yönetimince bu arkadaşın tavırları (genel olarak sadece burada değil) inceleneceğinden kuşkum yok, çünkü ciddi anlamda huzur bozuyor.. (Sanırım önceki nicki haksözdü)..

Avukatlığa gelince..

Allah dilerse kendisi, dilerse melekleriyle, dilerse insanlarla dilediğini yapar..

Saygılar..

 

Sayın sedat olayı çarpıtıyorsunuz. Kurana göre ellah, gönderdiği elçilere inanmayanları türlü türlü şekilde helak etmiş ve muhammed zamanındaki müşriklere de göz dağı veriyor,eğer inanmazsanız sizde aynısını yaparım diye. Bende gayet doğal olarak ellaha, madem böyle helak etme yönteminiz var,insanları birbirine düşürmeden muhammed zamanındaki müşrikleride helak etseydin diyorum. Bunun neresi alay etmek,lütfen rica ederim.

 

Ellahın bu tehdini cicidye alanlar bile olmuş bakın ne diyorlar

 

Enfal 32 Hani (o kafirler) bir zaman da: Ey Allah'ım! Eğer bu Kitap senin katından gelmiş bir gerçekse üzerimize gökten taş yağdır, yahut bize elem verici bir azap getir! demişlerdi.

 

Onlara verilen cevaba bakalım

 

Enfal 33- Halbuki sen içlerinde iken Allah, onlara azab edecek değildir. İstiğfar ettikleri sürece de Allah onlara azab edecek değildir.

 

Sebep ne imiş,muhammedin aralarında olması imiş.Allah muhammedi o kadar seviyorki oda azaptan etkilenmesin diye,müşriklere azap etmiyor.

 

Muhammed öleli 1500 sene oldu.Mademki allahın böyle bir adeti var yalanlayanları helak ediyor,niye muhammed öldükten sonra inkarcıları yok etmemiş ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın katakuta..

Peygamber efendimizin onların içlerinde bulunmasından maksat direkt olarak fiziki bulunuş değildir..

Peygamber efendimizn o zamandaki varlığı ve vefatından sonra bu zamana sirayeti, rahmettir..

Çünkü peygamberefendimizin bir çok duası vardır..

Taifte mübarek vücutları atılan taşlarla kan içinde kaldığı halde bile, " Yarabbi bilmiyorlar affet" diye dua etti..

Bir helak bir felaket gelemdiyse, sebebi Peygamber efendimizn duasıdır, varlığıdır, rahmet olarak gönderilmesidir..

 

 

Saygılar..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bakara 102- Tuttular da Süleyman mülküne dair şeytanların uydurup izledikleri şeyin ardına düştüler. Halbuki Süleyman inkâr edip kâfir olmadı, lakin o şeytanlar kâfirlik ettiler; insanlara sihir öğretiyorlar ve Bâbil'de Harut ve Marut'a, bu iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Halbuki o ikisi "biz ancak ve ancak sizi denemek için gönderildik, sakın sihir yapıp da kâfir olmayın!" demeden kimseye birşey öğretmezlerdi. İşte bunlardan karı ile kocanın arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Fakat Allah'ın izni olmadıkça bununla kimseye zarar verebilecek değillerdi. Kendi kendilerine zarar verecek ve bir fayda sağlamayacak bir şey öğreniyorlardı. Yemin olsun ki, onu her kim satın alırsa, onu alanın ahirette bir nasibi olmayacağını da çok iyi biliyorlardı. Hakkiyle bilselerdi, uğruna canlarını sattıkları şey ne çirkin bir şeydi.

 

Peki bu mekler sihri kimden öğreniyor dersiniz ?

 

 

Bakara 32 Melekler: Ya Rab! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz, senin bize öğrettiklerinden başka bizim bilgimiz yoktur. Şüphesiz alim ve hakim olan ancak sensin, dediler.

 

Yorum yapmaya bile gerek görmüyorum

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

helal olsun sana yaa!!!ınan anca bole 1****** yapılır!!pekı ben hrıstıyanlarn yaptıı dın adına ****** anlatsam dgr tm dınlern **** solesm nasıl olurdu??hem ben burda haklsn demıorm!!!yazdklarnda ıslam dını kıme karsı cıkıo ınsan olmayana yanı kundaktakı bebege kursn sıkana kundaktakı bebege tecavuz etmeye kalkana kıscası evrensel degerler olan we ıı ahlak dıe nıtelendrlen seylere sıddeetle karsı cıkanları allah hc afftmıyecktır!!!!allahn ıı bır putpereste ii bir hristıyana sozu yok!!sadece onlar musluman olmadkları ıcın ne yazk dıo!!!!dıkkatını cekerm!!artı zaten bu orneklere gocnmaya gerek bıle yok yarası olan gocunr!!!sadece hatrlatmak ıstedm fatıh'ın saray bosna fermanını lutfen oku we dınımzdekı hos goruyu 1azda olsa gor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

helal olsun sana yaa!!!ınan anca bole 1***** yapılır!!pekı ben hrıstıyanlarn yaptıı dın adına ******* anlatsam dgr tm dınlern ***** solesm nasıl olurdu??hem ben burda haklsn demıorm!!!yazdklarnda ıslam dını kıme karsı cıkıo ınsan olmayana yanı kundaktakı bebege kursn sıkana kundaktakı bebege tecavuz etmeye kalkana kıscası evrensel degerler olan we ıı ahlak dıe nıtelendrlen seylere sıddeetle karsı cıkanları allah hc afftmıyecktır!!!!allahn ıı bır putpereste ii bir hristıyana sozu yok!!sadece onlar musluman olmadkları ıcın ne yazk dıo!!!!dıkkatını cekerm!!artı zaten bu orneklere gocnmaya gerek bıle yok yarası olan gocunr!!!sadece hatrlatmak ıstedm fatıh'ın saray bosna fermanını lutfen oku we dınımzdekı hos goruyu 1azda olsa gor.

 

 

Valla çok iyi olur ama burda ben şimdiye kadar hristiyan bir arkadaş görmediğim için,size cevap veren birinin olacağını sanmıyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Buyurun o zaman elinizi kolunuz tutanmı var sizde hıristiyanlığı masaya yatırın. Hem niye benim iletime cevap veriyorsunuz ki.Soruyu soran kişiye vermeniz gerekirdi.

Bir art niytetim yoktu, niye kızdınız ki? Sadece bir cevap verdim o kadar. Kötü bir şeyde söylemedim... En son ileti sizinkiydi ve söylediğim şey sizinkini niteliyordu o kadar. İlla kötü bir niyetle mi yaklaşmışım anlamına geliyor bu? Neyse konuyu kişiselleştirmeyelim. Madem bu kadar küçük detayların farkına varabiliyorsunuz, şu detayında farkına varmanızı isterdim:

 

http://www.turkish-media.com/forum/index.p...st&p=451237

 

Saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bakara 102- Tuttular da Süleyman mülküne dair şeytanların uydurup izledikleri şeyin ardına düştüler. Halbuki Süleyman inkâr edip kâfir olmadı, lakin o şeytanlar kâfirlik ettiler; insanlara sihir öğretiyorlar ve Bâbil'de Harut ve Marut'a, bu iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Halbuki o ikisi "biz ancak ve ancak sizi denemek için gönderildik, sakın sihir yapıp da kâfir olmayın!" demeden kimseye birşey öğretmezlerdi. İşte bunlardan karı ile kocanın arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Fakat Allah'ın izni olmadıkça bununla kimseye zarar verebilecek değillerdi. Kendi kendilerine zarar verecek ve bir fayda sağlamayacak bir şey öğreniyorlardı. Yemin olsun ki, onu her kim satın alırsa, onu alanın ahirette bir nasibi olmayacağını da çok iyi biliyorlardı. Hakkiyle bilselerdi, uğruna canlarını sattıkları şey ne çirkin bir şeydi.

 

Hârût ve Mârût isimleri, Kur'an'ın çoğu kıraatı onu melekeyn ("iki melek") olarak telaffuz eder; ama sahih rivayetlere göre (Taberî, Zemahşerî, Beğavî, Râzî ) Hz. Peygamber'in seçkin dostlarından İbni Abbâs ve sonraki kuşaktan birçok alim -mesela, Hasan Basrî, Ebu'l-Esved ve Dehhâk- onu melikeyn ("iki kral") olarak kıraat etmişlerdir.

Bazı müfessirler, iki kıraatin hangisi kabul edilirse edilsin, onun mecazî anlamıyla, yani, "iki muktedir kişi", yahut "iki ruhanî kişi" şeklinde anlaşılması gerektiği görüşündedirler: onlar bu görüşlerinde, İbni Abbâs'ın, Hârût ve Mârût'un "Babil'de sihirbazlıkla uğraşan iki kişi" oldukları şeklindeki kanaatine dayanıyorlardı ( Beğavî, ayrıca Menâr I, 402). Her ne olursa olsun şurası kesindir ki, Babil, eski zamanlardan beri efsanevî Hârût ve Mârût kişilikleri -belki krallar- ile sembolize edilen sihir sanatının ana yurdu olarak ünlenmişti; işte Kur'an'ın her türlü sihir ve göz boyama teşebbüsünü ve genel olarak her türlü esrarengiz ilimlerle uğraşmayı kınamak amacıyla işaret ettiği efsane budur.

 

Kaldıki şeytanda Allah(cc) tarafından yaratılmıştır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hârût ve Mârût isimleri, Kur'an'ın çoğu kıraatı onu melekeyn ("iki melek") olarak telaffuz eder; ama sahih rivayetlere göre (Taberî, Zemahşerî, Beğavî, Râzî ) Hz. Peygamber'in seçkin dostlarından İbni Abbâs ve sonraki kuşaktan birçok alim -mesela, Hasan Basrî, Ebu'l-Esved ve Dehhâk- onu melikeyn ("iki kral") olarak kıraat etmişlerdir.

Bazı müfessirler, iki kıraatin hangisi kabul edilirse edilsin, onun mecazî anlamıyla, yani, "iki muktedir kişi", yahut "iki ruhanî kişi" şeklinde anlaşılması gerektiği görüşündedirler: onlar bu görüşlerinde, İbni Abbâs'ın, Hârût ve Mârût'un "Babil'de sihirbazlıkla uğraşan iki kişi" oldukları şeklindeki kanaatine dayanıyorlardı ( Beğavî, ayrıca Menâr I, 402). Her ne olursa olsun şurası kesindir ki, Babil, eski zamanlardan beri efsanevî Hârût ve Mârût kişilikleri -belki krallar- ile sembolize edilen sihir sanatının ana yurdu olarak ünlenmişti; işte Kur'an'ın her türlü sihir ve göz boyama teşebbüsünü ve genel olarak her türlü esrarengiz ilimlerle uğraşmayı kınamak amacıyla işaret ettiği efsane budur.

 

Kaldıki şeytanda Allah(cc) tarafından yaratılmıştır.

 

Bakara-99. Andolsun, biz sana apaçık âyetler indirdik. Bunları ancak ****** inkâr eder.

 

Onun bunun görüşü beni ilgilendirmez.Apaçık ayetleri sulandırmayın

 

Meleklere sihiri öğreten allah.meleklerde insanlara öğretiyor.Bu öğretilenler arasında karı kocanın arasını ayırmakta var.Kısaca allahın işi gücü kulllaruyla uğraşmak,aile yuvalarına bile büyü ile fesat sokmak.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bakara-99. Andolsun, biz sana apaçık âyetler indirdik. Bunları ancak ****** inkâr eder.

 

Onun bunun görüşü beni ilgilendirmez.Apaçık ayetleri sulandırmayın

 

Meleklere sihiri öğreten allah.meleklerde insanlara öğretiyor.Bu öğretilenler arasında karı kocanın arasını ayırmakta var.Kısaca allahın işi gücü kulllaruyla uğraşmak,aile yuvalarına bile büyü ile fesat sokmak.

 

hadi senin dedigin dogru olsa ( ki degil bir çok konuda oldugu gibi ) şeytanıda Allah yarattı öyle degil mi???.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

hadi senin dedigin dogru olsa ( ki degil bir çok konuda oldugu gibi ) şeytanıda Allah yarattı öyle degil mi???.

 

Bende onu diyorumya zaten.Allahın işi gücü yarattığı kulları binbir türlü hilelerle saptırmak.Sonrada yallah cehenneme.

 

Ama helal olsun şeytana delikanlı adammış.Allaha bile kafa tututğuna göre

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ama helal olsun şeytana delikanlı adammış.Allaha bile kafa tututğuna göre

 

Semitik dinlerin kurguları en başından hata ile başlar.

 

 

Allah: Bana ortak koşmayın. Benden başka kimseye tapınmayın.

Şeytan ve diğer metafizik mevcudat: Okey.

Allah: Ben ADAM diye bişey yarattım. Ona secde edin.

Şeytan: Benim Tanrım sensibin, Senden başka kimseye secde etmem.

Allah: (Dumur vaziyette) Hmm. Şey.. Kem Küm.. (Tabi karizmayı da çizdirmemek lazım).. Yıkıl karşımdan seni İblis!!!.. Bana kimse karşı gelemez. Oyarım ben adamı.

 

...diye devam eder kurgu. Ne istediğini bilmeyen bir Allah'tır bu hikayedeki Allah. Şeytan Allah'ın en çok öfkelendiği suçu, yani ortak koşma suçunu işlememiştir.

 

Kurgudaki mantık hatalarının haddi hesabı yoktur...

 

Adam ile karısı Cennettedir. Şurusuzdurlar, bilgisizdirler kurguya göre. Zira ayıplarını bile farkedecek durumda değillerdir, muhakeme yapabilecek durumda değillerdir..

 

Buna rağmen, kurguya göre, Şeytan yasak ağacın meyvesinden (bilgelik ağacı, bazıları ölümsüzlük ağacı diyor) yedirir.

Allah yine celallenir. Daha ayıplarının bile farkında olmayan, yani iyi ve kötüyü ayırt edemeyecek durumda olan Adam ile karısını cezalandırır. Neden? Maksat senaryo ilerlesin.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Allah: Bana ortak koşmayın. Benden başka kimseye tapınmayın.

Şeytan ve diğer metafizik mevcudat: Okey.

Allah: Ben ADAM diye bişey yarattım. Ona secde edin.

Şeytan: Benim Tanrım sensibin, Senden başka kimseye secde etmem.

Allah: (Dumur vaziyette) Hmm. Şey.. Kem Küm.. (Tabi karizmayı da çizdirmemek lazım).. Yıkıl karşımdan seni İblis!!!.. Bana kimse karşı gelemez. Oyarım ben adamı.

 

Dinimize ve manevi değerlerimize karşı yazmış olduğunuz yazılarınızda biraz daha esnek olabilir misiniz sayın Brain..

Bakın tartışmaya taraf olduğum için yazmıyorum..

Gerçekten çok üzülüyorum böyle şeylere..

Lütfen..

 

Saygılar..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bende onu diyorumya zaten.Allahın işi gücü yarattığı kulları binbir türlü hilelerle saptırmak.Sonrada yallah cehenneme.

 

Ama helal olsun şeytana delikanlı adammış.Allaha bile kafa tututğuna göre

 

cehenneme gidecekler belli; kimki şeytana uyarsa beraber dogru cehenneme.

şeytan kıssasına degine biliriz lakin uslup düzgün olursa.

hem unutmayın ki şeytan dahi Yaratıcısını kabul ediyor, o fikir yürütmede yanıldı, akibetini de biliyor sadece mühlet verilenlerden.

aynı insanoglu gibi, bir vakte kadar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

hem unutmayın ki şeytan dahi Yaratıcısını kabul ediyor, o fikir yürütmede yanıldı, akibetini de biliyor sadece mühlet verilenlerden.

 

Müslümanlarla konuşmanın en güzel tarafı, sürekli bana malzeme sağlamaları. Onlar konuştukça, İslamiyet'in hurafeleri ve çelişkileri daha çok ortaya çıkıyor

 

İslam'a göre en büyük günah Allah'a şirk koşmak, Allah'ı inkar etmek. Bunun dışındaki bütün suçlar affedilebilir, Allah'ın takdiridir. İnkar suçunu işlemeyen herkes, cehennemde kısık ateşte cezasını çekip cennete gidecektir.

 

Buna göre Şeytan'ın durumunu inceleyiniz.

 

Şeytan Allah'ı inkar etmemiş, Yaratıcısını kabul ediyor.

Hatta Yaratıcı "gel şu yeni yarattığım Adam'a tapın" diye bir senaryo düzenliyor, Şeytan "Haşa, ben sizden başkasına secde etmem" diyor.

 

Bunun sonucunda Şeytan'ın cezası: Sonsuza kadar cehennemde kalmak.

 

Suç ne? İnkar mı? Hayır. Ortak koşmak mı? Hayır. Ne peki? Allah "şu Adam'a secde et " demiş, o da etmemiş. Neden etmemiş? "Secde edersem, Allah'a Şirk koşmuş olurum" diye etmemiş.

 

Adam'ı yaratırken "ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" diye niyetini belirten Allah, yani Adam ve sülalesini dünyaya göndereceği zaten belli iken, "şeytan"ın Adam ve Havva'yı cennette kandırmasına gerek yokken, eğlenmek istemiş, küçük bir parodi düzenlemiş, kabak zavallı Şeytan'ın başına patlamış. ?

 

Mantığı reddetmek, kelimelere takla attırmak, haksıza haklı, haklıya haksız diyebilecek, siyaha beyaz, beyaza siyah diyebilecek bir illüzyonun altında uyanmadan kalabilmek nasıl bir düşünce yapısını gerektiriyor acaba?

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İslam'a göre en büyük günah Allah'a şirk koşmak, Allah'ı inkar etmek. Bunun dışındaki bütün suçlar affedilebilir, Allah'ın takdiridir. İnkar suçunu işlemeyen herkes, cehennemde kısık ateşte cezasını çekip cennete gidecektir.

 

Buna göre Şeytan'ın durumunu inceleyiniz.

 

Şeytan Allah'ı inkar etmemiş, Yaratıcısını kabul ediyor.

Hatta Yaratıcı "gel şu yeni yarattığım Adam'a tapın" diye bir senaryo düzenliyor, Şeytan "Haşa, ben sizden başkasına secde etmem" diyor.

 

Bunun sonucunda Şeytan'ın cezası: Sonsuza kadar cehennemde kalmak.

 

Suç ne? İnkar mı? Hayır. Ortak koşmak mı? Hayır. Ne peki? Allah "şu Adam'a secde et " demiş, o da etmemiş. Neden etmemiş? "Secde edersem, Allah'a Şirk koşmuş olurum" diye etmemiş.

 

Bu "Şeytan"ın "İsyan" etme olayını bu şekilde anlatan, bu anlama getiren ayetleri, hadisleri yada artık her neye dayanıyorsanız, getirseniz ve ispatlarsanız sevinirim...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Ahzap 53- Ey iman edenler! Peygamberin evlerine vaktine bakmaksızın ve yemeğe izin verilmedikçe girmeyin. Fakat çağırıldığınız vakit girin. Yemeği yediğinizde de hemen dağılın. Sohbet etmek için de izinsiz girmeyin. Çünkü bu haliniz peygambere eziyet veriyor, ama o sizden utanıyor. Fakat Allah gerçeği söylemekten utanmaz. Hem O'nun hanımlarına bir ihtiyaç soracağınız vakit de perde arkasından sorun. Böyle yapmanız hem sizin kalbleriniz ve hem de onların kalbleri için daha temizdir. Hem sizin Resulullah'a eziyet etmeye hakkınız yoktur. Bundan sonra hanımlarıyla da ebediyyen evlenemezsiniz. Çünkü bu Allah katında çok büyük bir günahtır.

 

Aynı ayet içinde müthiş bir çelişki.Hem peygamberin eşleri,müminlerin anaları sayılıyor ve onlarla evlenmek ebedi yasak ediliyor,hemde peygamberin eşlerine soru sormak için gelen müminlerin perde arkasından bunu yapmaları isteniyor.Böyle saçmalık olurmu? İnsan anasına karşı, anada evladına karşı kalbinde kötü bir şey hissedermi?

 

Mademki peygamberin eşleri,müminlerin anası ise çok rahat bir şeklide yanlarına girip sohbet edebilmeleri gerekmezmi ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Aynı ayet içinde müthiş bir çelişki.Hem peygamberin eşleri,müminlerin anaları sayılıyor ve onlarla evlenmek ebedi yasak ediliyor,hemde peygamberin eşlerine soru sormak için gelen müminlerin perde arkasından bunu yapmaları isteniyor.Böyle saçmalık olurmu? İnsan anasına karşı, anada evladına karşı kalbinde kötü bir şey hissedermi?

 

Mademki peygamberin eşleri,müminlerin anası ise çok rahat bir şeklide yanlarına girip sohbet edebilmeleri gerekmezmi ?

 

Anlaşılan bir de "Çelişki" kavramının tanımını öğretmemiz gerekecek size...

:D :D :D

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.