Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Kurandaki çelişkiler


haksöz

Önerilen İletiler

Soruma cevap değil.Kendi adınıza konuşun,herkesin hakkında ahkem kesmeyin.Çocuklar anne babanın mülkü değildir. Eğer dediğiniz gibi bir saygısızlık yaparsa ben üzülürüm o kadar, Allah gibi sobayaa tıp cayır cayır yakmam. Ben sadist değilim.

Bravo tebrik ederim,müthiş bir müslüman portresi çizmişsiniz.Aynen allah gibi kin ve nefret dolu

 

Soruma cevap olmadığı için tekrar soruyorum

hayvanların doğru yolu nedir,hayvanlar nasıl doğru yoldan sapmış oluyor

 

Senin yazıyı hiçte tatminkar bulmadığımı belirtmek istiyorum kimse o durumdayken kendisini reddeden evladına o şekilde davranmaz samimi değilsiniz.. Sizin hakkınıza da ahkam kesmiyorum benim ki sadece bir örnek üstünüze hemen alınmayın.

Allahın kimi ateşe atıp atmayacağını kimi affedeceği yada etmeyeceğini Allah bilir Allahın Vaadi gerçekleşecektir şüphesiz.Allah da sadist değil sadece Adil iyilik yapan iyilik kötülük yapan kötülük buluyor bundan daha adil ne var bana söylermisin ..

Sen eğer iyi bir insansan sende korkma ateşten yanmaktan ..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Soruma cevap değil.Kendi adınıza konuşun,herkesin hakkında ahkem kesmeyin.Çocuklar anne babanın mülkü değildir. Eğer dediğiniz gibi bir saygısızlık yaparsa ben üzülürüm o kadar, Allah gibi sobayaa tıp cayır cayır yakmam. Ben sadist değilim.

Bravo tebrik ederim,müthiş bir müslüman portresi çizmişsiniz.Aynen allah gibi kin ve nefret dolu

 

Soruma cevap olmadığı için tekrar soruyorum

hayvanların doğru yolu nedir,hayvanlar nasıl doğru yoldan sapmış oluyor

 

 

Furkan 44 Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten (söz) dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar. *

 

Şimdi sen yukarıda ki ayeti tek başına yazdığında ayetin öncesi ve sonrasını yazmadığından hangi olay için ve ne için söylendiği hakkında bize bir malumat vermiyor ama ayeti;

 

Adını, ilk âyetinde geçen "el-furkan" kelimesinden alır. "Furkan", hakkı bâtıldan ayırdeden demektir ve Kur'an-ı Kerim'in isimlerindendir.

 

Kuran'ı Kerim Türkçe Meali Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır

Furkan Suresi

42 - "Şayet tanrılarımıza inanmakta sebat göstermeseydik, gerçekten de bizi neredeyse tanrılarımızdan saptıracaktı" diyorlar. Azabı gördükleri zaman, kimin yolunun sapık olduğunu bilecekler!

43 - Kötü duygularını kendisine tanrı edinen kimseyi gördün mü? Şimdi ona sen mi vekil olacaksın?

44 - Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten söz dinleyeceğini yahut akıllanacağını mı sanıyorsun? Gerçekte onlar hayvanlar gibidir, hatta gidişçe daha sapıktırlar.

45 - Rabbinin gölgeyi nasıl uzatmakta olduğunu görmedin mi? Dileseydi onu elbet hareketsiz de kılardı. Sonra biz güneşi, ona (gölgeye) delil kılmışızdır.

Kuran'ı Kerim Türkçe Meali Diyanet İşleri Meali

 

 

41,42 - Onlar seni görünce ancak eğlenceye alırlar. “Allah’ın peygamber olarak gönderdiği adam bu mu? Biz, ilahlarımıza sımsıkı sarılmasaydık neredeyse bizi ilahlarımızdan uzaklaştıracaktı” (derler.) Onlar yakında azabı gördükleri zaman yolca kimin daha sapık olduğunu görecekler.

 

43 - Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilah edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın?

 

44 - Yoksa sen onların çoğunun (söz) dinleyeceklerini yahut akıllarını kullanacaklarını mı sanıyorsun? Onlar hayvanlar gibidirler, belki yolca onlardan daha da şaşkındırlar.

 

ŞİMDİ KONUYU DAHADA AÇALIM

 

35-42- Peygamberleri yalanladıkları zaman; burada peygamberlerin çoğul siğası ile getirilmesi fevkalade dikkat çekici görülmüştür.Nuh kavminin Nuh Peygamberden başka yalanladıkları peygamberler kimlerdir? Buna şu cevaplar veriliyor:

1- Nuh ve ondan önceki peygamberler; demekki, Nuh'tan önce de peygamberler varmış. Nuh Peygamberin kavmi "Biz geçmişteki atalarımızdan böyle bir şey duymadık" (Mü'minûn, 23/24) demekle hepsini inkâr etmişlerdir.

2- Hepsi tevhid de (Allah'ın bir olduğu inancında) birleştikleri için yalnız Nuh'u yalanlama da hepsini yalanlama demektir.

3- Genel olarak peygamber gönderilmesinin mümkün olacağı gerçeğini inkâr etmişlerdir, denilmiştir.

Fakat dördüncü bir ihtimal de hatıra gelebiliyor. O da, Nuh (a.s)'un gönderdiği elçiler mânâsına olmasıdır. Burada bu mânâ bize diğerlerinden daha yakın geliyor. Ancak ikinci ihtimalle birleştirmek mümkündür.

"Ress halkını da." RESS, örülmedik kuyu, demektir.Fakat bu Ress halkının kimler olduğu bilinemiyor. İbnü Abbas'tan "O, Semud'dur" diye bir rivayet var; halbuki burada bağlaç bir başkasını gerektiriyor. Katade'den "Yemâme'de, Ress, diğer namıyla Fele denilen büyük bir köy halkı olup Semud'un geride kalanlarındandılar. Peygamberlerini öldürdüler, yok edildiler" diye rivayet edilmiştir.

Kâ'b, Mukatil ve Süddî, "Şam Antakyası'nda bir kuyunun sahipleri ki, Yâsîn Sûresi'nde (36/20) işaret olunan Habib-i Neccar'ı öldürmüşlerdi" demiştirler. Vehb ve Kelbi'den "Ress halkı, Eyke halkı gibi Şuayb (a.s)ın gönderildiği bir topluluk idi. Putlara taparlardı, kuyuları ve koyun, keçi ve inek sürüleri vardı. Şuayb (a.s) kendilerini İslâm'a ve kulluğa davet etti. Yalanlayıp azgınlık ve eziyete devam ettiler ve günün birinde örülmemiş kuyuları olan Ress'in etrafında bulundukları sırada orası çöktü ve yere geçtiler" diye nakledilmiştir. Ress halkına Uhdûd (hendek) halkı da denilmiştir. Hanzale b. Safvan isimli peygamberin kavmi olup Anka-i Muğrib (Batı Anka kuşu) denilen ve Fetih isimli dağda oturarak avsız kaldıkça, çoluk çocuklarını kapıp götüren ve tüyleri renk renk olan büyük bir kuş belasına tutulmuşlardı ki, bu kuş Hanzale'nin duasıyla yıldırım isabet edip yok olmuştu. Daha sonra adı geçen Hanzale'yi öldürmüşler, bunun üzerine yok olmuşlardı da denilmiştir. İbnü Abbas'tan bir rivayette de "Ress, Azerbaycan kuyusudur" diye nakledilmiştir. Bir de Ress doğu ülkelerinden birindeki bir nehrin adıdır, buranın halkına yüce Allah Yehuza b. Yakub evladından bir peygamber göndermişti. Onu kuyuya attılar ve bu yüzden yok oldular, denilmiştir. Bu konuda daha başka rivayetler de vardır. Bununla beraber, rivayetlerin çoğunda, peygamberlerini öldüren veya kuyuya atan bir topluluk olduğu belirtilmiştir.

Mu'cemü'l-Büldân'da der ki, Ress; kuyu, maden ve bir topluluğun arasını düzeltmektir. Ebu İshak der ki; Kur'ân'da Ress, kuyu demektir. Rivayet edilir ki, bunlar peygamberlerini yalanlayıp bir kuyuya atarak üstünü kapatan bir topluluktur. Ress'in Yemâme'de Fele denilen bir topluluk ve Semud'dan birtakım insanların beldesi olduğu rivayet olunmaktadır. Her kuyu resstir. İbnü Düreyd demiştir ki; "Ress" ve küçültmesi "Rüseys" (kuyucuk) Necid'de iki vadi veya iki mevkidir. Zemahşerî diyor ki; "Uleyy Ress Kabliyye vadilerindendir, demiş. Başkaları da Beni Esed kabilesinden Beni Munkız b. A'ya'nın bir soyudur, demiş. Asmaî, Ress, Beni A'ya'nındır; Rüseys ise Benî Kahil'indir, demiş. Diğerleri de (Furkan, 35/38) âyetinde; Ress Azerbaycan vadisidir. Azerbaycan'ın sınırı "maverayı Ress" Ress'in arkasıdır, demişlerdir. Deniliyor ki, Ress üzerinde "Erran" da bin şehir vardır. Yüce Allah onlara Musa adında bir peygamber gönderdi. Bu Musa, Musa b. İmran değildir. Onları Allah'a inanmaya davet etti, inkâr ettiler ve yalanladılar, isyan ettiler, o da beddua etti. Yüce Allah da Tâif'ten Haris ve Hüveyris'i tahvil edip üzerlerine gönderdi. Bunun için Ress halkı şu iki dağın altında kaldı, deniliyor. Bu Ress'in kaynağı Kalîkalâ'dan başlar, Erran'a, Versan'a ve Mecma'a uğrar; orada "Kürr" ile birleşir ve ikisinin arasında Beylekan şehri vardır. Kürr ve Ress ikisi birleşir ve Cürcan denizine dökülürler. Bu Ress vadisi acayip bir vadidir. Balığın her türlüsü bulunur. Şurimahi denilen balık oraya mahsustur, derler. Miş'âr b. Mühelhil "Bezzbabik" şehrini anlatırken demiştir ki; bir tarafında Ress nehri vardır, Ress nehri Belâscan ovasına doğru çıkar, bu ovada deniz sahilince Berzend'den Berzaa'ya, oradan Versan ve Beylekan'a doğru uzanır. Bu ovada beşbin köy vardır ve çoğu yıkıntı halindedir. Ancak toprağı iyi ve sağlam olduğu için duvarları ve binaları kalmıştır. İşte bu köyler, Kur'ân'da adı geçen Ress halkınındı, deniliyor. Bunlar Davud (a.s)un öldürdüğü Calut'un kavmi idiler de denilmektedir."

O fenalık yağmuru yağdırılan belde. Lût kavmine ait şehirlerin en büyüğü olan Sedum kasabası ki, oraya taş yağdırılmıştı. Kureyşliler, Şam'a ticarete giderken, buraya uğruyorlardı.

43- Kötü duygularını kendisine tanrı edinen kimseyi gördün mü?

HEVÂ: Nefsin kendiliğinden yöneldiği istek ve arzusu, soyut isteğidir. Kötü duygularını tanrı edinen denilmeyip de ikinci mefulün önce anılması, kısaltma içindir ki, canının istediğinden başkasını tanrı tanımayan, demektir. Böyle kimselerde hiç hak severlilik yok, sadece bir bencillik vardır. İsteği de gerçek bir fayda değil, sadece canının istediği kuru kuruntudan ibarettir. Bunlar, delil, tanık, hak, hukuk tanımaz, yalnız kendi istek ve zevkine taparlar, zevkleri kendilerinin felaketine sebep olduğunu bilseler de yine hakkı zevklerine kurban ederler. Dini de insanın soyut duygularından, yani sadece istek, arzu ve zevklerinden ibaret sayarlar; gönülleri neye çekerse ona taparlar, gerçeğin zevkini aramaz, hakkın hoşnutluğunu düşünmez, düşünmek istemezler, bilseler bile yine tanımazlar. Taberânî ve Hılye isimli eserinde Ebu Nuaym, Ebu Ümame (r.a) den şöylece rivayet etmişlerdir: O, demiş ki; Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: "Yüce Allah'ın yanında sema gölgesi altında Allah'tan başka tapılan tanrılar içinde, uyulan heva (nefsin kendiliğinden yöneldiği istek ve arzu)dan daha büyüğü yoktur". Artık sen mi ona vekil olacaksın? Önceki soru takrirî, bu soru ise inkarîdir. Yani gördün ya, ona vekil olamazsın, üzerine vekil olup da kurtaramazsın.

44- Yoksa sen onların çoğunun gerçekten söz dinleyeceğini, yahut akıllanacağını mı sanıyorsun? Hayır ne getirilen bir delili tanır, söz dinlerler, ne de aklî delili tanır, akıl ile hareket ederler. Gerçekten onlar hayvanlar gibidir. Aklına ve işittiğine göre hareket etmez, soyut isteklerine uyarlar. Hatta gidişce daha sapkındırlar Çünkü, evcil hayvanlar kendilerine bakanlara bağlanırlar, kendilerine iyilik edenlerle kötülük edenleri seçerler, faydalarına olan şeyleri arar, zarar veren şeylerden kaçarlar, yediği içtiği yeri tanır, öğrendiği yolu şaşırmazlar. Kendilerine verilen güçlerde tembellik etmez, yaratıldıkları yönde sarfederler. Hak ve hayır inancı olmayan da haksızlık ve kötülük inancı da yoktur. Bu kimseler Rabblarını tanımazlar. O'nun nimetlerine karşı nankördürler. Ebedî fayda olan sevabı istemez, en büyük zarar olan azabdan korunmazlar. Yurtlarına bile hainlik ederler. Yaratılışı bozmaya, fitneler çıkarmaya çalışır, haksızlık ve fitne ile yalan dolan ve aldatma ile dünyayı karıştırırlar.

Bu şekilde, kendi istek ve arzularına tapan kimselerin sapıklıkları anlatıldıktan sonra yüce Allah'ın Rab oluşuna ait delillerden, O'na ait güzelliklerden, O'nun ezelî ve ebedî kudretinden bazı işlere dikkatler çekilerek buyuruluyor ki:

45- Ru'yet (görme)in , "ilâ" harfi ile sılalanınca (bağlanınca ) nazar (bakış) mânâsına gelmesi veya bakışı içine alması gerekir: "Bakmaz mısın Rabbine" veya "görmedin mi, baksana Rabbine" demek olur. Bu bakış ve görüşü kalp fiiline yöneltmek mümkün ise de, açık olanın göz fiili olmasıdır. Halbuki, yüce Rabb'ın zatı, bu âlemde göz ile görülmez .Onun için müfessirler burada bir tevil aramışlardır. Çokları "Rabbının yarattığına" diye değerlendirmek g erektiğini söylemişler; bazıları da, "baksana gölgeye, Rabbın onu nasıl uzattı" mânâsında bir kalb (yer değiştirme) gözetmişlerdir. Ve bu hazif (çıkartma) veya kalb (değiştirme)e bir nükte olmak üzere de "Bakıştan gaye, eserde kalmayıp o eseri yapana varmak olduğuna ait bir uyarmadır" demişlerdir. Bu ise göz fiilinden netice olarak kalp fiiline geçmek demektir. Âciz anlayışıma göre soru cümlesi mahallen mecrur olarak den bedel-i iştimal yapıldığı takdirde ne hazfe, ne kalbe gerek kalmaksızın aynı mânâyı anlamak mümkündür. Bu şekilde Rabba bakış soyut zatı itibariyle değil, gölgenin uzaması hali gibi, yüce Rabb'ın fiil ve işleri ile ilgili şeyler kasdedildiği anlaşılır ki, "Allahın nimetleri hakkında düşününüz, zatı hakkında düşünmeyiniz" meşhur sözüne uygun olan da budur. Bununla beraber en doğrusu bu gibi yerlerde bakıp görmekten maksat, eserleri görmeye dayanan, kalbî görüş ve biliştir. Âyet-i kerimenin tertibi şuna işaret eder ki; önce Allah'ın hitabına muhatab olan peygamberler gibi, has kulların sadece gönülleri ile bağlantılı olarak içlerinde yüce Rabb'a bir bakış vardır. Sonra bu bakışın dışında bir gelişme ile fiilden faile geçerek ona ulaşması istenilmektedir. Âyetin içeriği bunu ne güzel, ne derin anlatıyor. Bakınız:

O gölgeyi nasıl uzattı? Bilindiği gibi zıll, gölge demektir. Güneşin öyle vakti en yüksek noktaya gelişinden sonraki gölgeye Arapça'da "fey" denildiği için, zıll kelimesi bazan ona karşılık olarak özellikle sabah gölgesine denirse de esasında geneldir. Yani mutlak gölge demektir. Gölge, ışık ile karanlık arasında hoş bir keyfiyyet ve huzur ve istirahatin en önemli şartlarından olan bir nimettir. Kur'ân'da karanlıklar aydınlıktan önce getirilirken, gölge de, güneşin kızgınlığından önce getirilmiştir. "Karanlıkla aydınlık, gölge ile sıcak bir olmaz." (Fatır, 35/20-21) buyurulmuştur. Demek ki, gölge, aydınlığın değil, yakıcı ışığın karşıtıdır. Şu halde karanlıklar gibi yok olmaya mahkum olmayıp aydınlıkla bir çeşit beraberliği bulunan ve korunma mânâsını içeren bir haldir. Bu sebepten gölge korunma mânâsına geldiği gibi, bir korunmanın içine aldığı şeylere ve orada zevk ve huzur ile faydalanılan nimet hakkında da kullanılır ki, dilimizde bu mânâda daha çok saye deyimi kullanılır. Mesela Zıll-i Arş, Arşın gölgesi, Arşın himayesi, koruması demektir. "Saye endaz oldu, sâyesinde sâyebân olduk" demek "himaye etti, nimetlerinden yararlandık" demektir.

Bu mânâ sebebiyle Kur'ân'da cennete "zıll-i memdûd" denilmiştir. Uzayan gölge ifadesinin buna da bir işareti vardır. Bu âyette kelimesindeki "elif-lâm"ın ahid veya cins olması ve akılların onu anlama derecelerine göre basamak basamak çeşitli mânâlara gelmesi muhtemeldir. Ve hepsinde gölgenin bir nimet olması özelliği hatıra gelmektedir.

BİRİNCİSİ: Gölge cinsinden bir ağaç, bir bina, bir dağ, bir bulut ve bir yer gibi gölgesi bulunan herhangi bir katı cismin faydalanılan gölgesi anlaşılır ki, Ebu's-Suûd'un tercih ettiği görüş budur. Çünkü herkesin anlayabileceği gölge budur.

İKİNCİSİ: Bilinen mânâsı ile gölgelerin en hoşu olan sabah gölgesi, yani tandan güneş doğana kadar olan sabah namazı vakti ki, doğu ufkunun batıya doğru uzanmış gölgesidir. Müfessirlerin çoğu bunu benimsemişlerdir. Bunu herkes kavrayamasa bile çoğunlukla kendi istek ve arzularına tapanların habersiz bulundukları bu gölgedeki nimetin anlamının özel bir önemi vardır.

ÜÇÜNCÜSÜ: Yeryüzünün üzerinde gök kubbe halinde uzayan ve aslında gerçek bir gölge olan gökyüzü olarak açıklanmıştır ki, yukarda geçen hadisteki "Zıll-i Semâ" tabiri izafet-i beyaniyye (açıklayıcı tamlama) ile bu mânâya işaret eder.

DÖRDÜNCÜSÜ: İşaret mânâsı olarak bütün âlem (evren), gölge demek olan şu cisimler âlemi, demektir.

BEŞİNCİSİ: Bütün âlem (evren) üzerindeki yüce Allah'ın koruyuculuğu düşünülebilir ki, gölge onun görünen bir örneğidir.

Medd, çekip uzatmak, yerde ve zamanda uzamak ve yayılmak veya başlangıçta uzayıcı olarak yaratmak mânâlarına gelir. "Görme" ipucu ile gölgenin uzatılması, cisimlerin tasarlanmasıyla uzak mesafelerden göze verilmesi mânâsı da yorumlanabilir, bu da önemli bir mânâ olur. Sonuç itibariyle, gölgenin ait olduğu cisimden öteye acayip bir uzantısı vardır ki, onu uzatan Rabbındır, demektir. Kendi arzu ve isteklerine tapanlar, en önemli istek, zevk ve arzularının bir gölgenin altına sığınmak olduğunu düşünmezler. O gölgeyi uzatan ise Rabbındır. O halde gölgeye değil, onu uzatan Rabbına tapmak gerekir. Dileseydi elbet onu hareketsiz de kılardı. Bu cümle birbirine atıfla bağlanan cümleler arasında bir mu'teriza (ara cümlesi)dır ki, cisimlerin doğal halinin atalet, yani hareket ve durgunluğunun kendiliğinden olmayıp ne verilirse onu kabul ettiğine ve gerçek etkileyicinin, basit etkiler değil, yalnız ve yalnız yüce Allah'ın dilemesi ve istemesi olduğuna özellikle dikkat çekme ve uyarmadır. Yani Rabbın dileseydi o gölgeyi uzatmaz, uzattıktan sonra değiştirmez, bir kararda durdururdu. Fakat durdurmaz, değiştirir. Sonra nasıl ona güneşi delil kılmışız. "Med" kelimesi üzerine atfolunmuştur ve onun hükmüne girmektedir. Şu halde "keyfe" (nasıl) kelimesi başında demektir. Sonra burada üçüncü şahıstan birinci şahsa (gaibten mütekellime) iltifat yapılmış ve yücelik için çoğul kipi kullanılmıştır ki, bakmakta olan muhataba görmek istediğini gösteren bu iltifat, tam yerinde ve pek önemli olmuştur. Öyle ki, bu yüceliğin karşısında tutunabilecek hiçbir şey kalmayacak ve onun için hepsi ele alınmış olacaktır. Güneşin gölgeye delil kılınması ne demektir. Burada güneş, güneş yuvarlağı değil, ışık mânâsındadır. Biz biliriz ki, gölge, ışığın ters tarafında yer alır. Bundan dolayı birçok kimse gölgeyi güneş yapıyor zannederler, gölgenin sebebi ışık sanılır; halbuki, ışık gölgenin zıddıdır. Güneşin doğduğu yerde gölge kalmaz; gölge, ışığın eseri değildir. Gölgeyi Allah uzatmıştır. O ışıktan önce vardır, fakat görünmez, görünüp bilinmesi ışık aracılığı ile, olur, ışık olmasaydı, gölgenin varlığı bilinmezdi. Bu şekilde ışık, zıddı olan gölgenin varlığına bir delil, bir işaret yapılmıştır. Işığın çeşitli durum ve özelliklerinden, gölgenin değişmesi ve başkalaşması sonucuna varabilirsiniz, gördüğünüz cisimleri ışığın delaleti ve kılavuzluğu ile gördüğünüz gibi, gölgelerini de ışıkla görürsünüz. O halde, görülenler, eşyanın ışık ile çizilen resimleri, ışık ile göze uzatılan gölgeleri, hayalleridir. Bu şekilde bütün görülen âlem "Âlemde bulunan her şey bir kunutu ve hayaldir. Yahut aynadaki akisler, ya da gölgelerdir" sözüne göre bir gölge ve hayaldir ve bu hayal ise Rabbına bir delildir.

 

Şimdi Sevgili Karakuta Yukardaki yazıyı oku yine de cevap alamadım dersen yine yazarım.

Cevap beklerkende bakıyorum sanki bir açık bulmuşsun köşeye sıkıştırmışsın gibi havalar seziyorum gülünç olma... şimdiye kadar yazdığınız her şeye cevap yazıldı bundan sonrada cevap yazılır ben yazmasam bir başkası yazar merak etmeyin ..

 

Sevgi ve saygılarımla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Düşünmekten kasıt iyi anlaşılması içindir slapper peki sen hiç bizim gibi düşünmeyi denedinmi ön yargısız???

 

Ben bugün senin olduğun noktadaydım daha önce.

"Inanmayanların" İslam'a karşı önyargılı olduğunu düşünüyordum.

Sonra Kuran'ı baştan sona kudum. Bir kaç kez.

Daha önce duymadığım, bilmediğim ayetleri gördüm. Mantıkdışılığa anlam veremedim. "Herhalde bir hikmeti vardır" dedim.

Sonra tengeriing boşig pozisyonunda buldum kendimi. Savunduğum şey islam olmaktan çıkmış, başka birşey olmuştu.

Bunun farkına vardım, savunduğum şey islam olmaktan çıkmıştı, islam demekte ısrara etmeye gerek yoktu bu nedenle.

 

"Düşünmüyorlar mı" sorusunu herkes herzaman her ortamda söyleyebilir. Özellikle doğaçlama tartışmada bol bol kullanılabilecek bir malzemedir.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Senin yazıyı hiçte tatminkar bulmadığımı belirtmek istiyorum kimse o durumdayken kendisini reddeden evladına o şekilde davranmaz samimi değilsiniz.. Sizin hakkınıza da ahkam kesmiyorum benim ki sadece bir örnek üstünüze hemen alınmayın.Allahın kimi ateşe atıp atmayacağını kimi affedeceği yada etmeyeceğini Allah bilir Allahın Vaadi gerçekleşecektir şüphesiz.Allah da sadist değil sadece Adil iyilik yapan iyilik kötülük yapan kötülük buluyor bundan daha adil ne var bana söylermisin ..

Sen eğer iyi bir insansan sende korkma ateşten yanmaktan ..

 

Benim hakkımda ahkam kesimiyorsunuz ama, bütün insanlar hakkında ahkam kesiyorsunuz.Ben sizin örnek verdiğiniz şeklide çocuğuma beddualar savurmam dediğim halde, kalkmış bana samimi değilsiniz diyerek yalancı olduğumu ima ediyorsunuz.Bu ne ******* böyle ?

 

Nedir bu sizlerdeki herkesi aynı kalıpa sokma dayatması anlaşılır gibi değil. ben böyle düşünüyorsan mutlaka herkes böyle düşünmeli. Ne mecburiyeti var herkesin sizin gibi düşünmeye.? Ben sizin düşündüğünüz ****** yapmam diyorsam böyle kabul etmek zorundasınız, kendi içinizdekini herkese yamamaya kalkmayın.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Furkan 44 Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten (söz) dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar. *

.

.

.Şimdi Sevgili Karakuta Yukardaki yazıyı oku yine de cevap alamadım dersen yine yazarım.

Cevap beklerkende bakıyorum sanki bir açık bulmuşsun köşeye sıkıştırmışsın gibi havalar seziyorum gülünç olma... şimdiye kadar yazdığınız her şeye cevap yazıldı bundan sonrada cevap yazılır ben yazmasam bir başkası yazar merak etmeyin ..

 

Sevgi ve saygılarımla

 

 

Size ulemanızı soran olmadı. Soruma cevap verecekseniz kendi düşünceniz ile cevap verin,veremeyecekseniz boşuna forumu ******

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi Sevgili Karakuta Yukardaki yazıyı oku yine de cevap alamadım dersen yine yazarım.

Cevap beklerkende bakıyorum sanki bir açık bulmuşsun köşeye sıkıştırmışsın gibi havalar seziyorum gülünç olma... şimdiye kadar yazdığınız her şeye cevap yazıldı bundan sonrada cevap yazılır ben yazmasam bir başkası yazar merak etmeyin ..

 

Sevgi ve saygılarımla

 

Sanki siz pastelediğinizi kendiniz anladınızmı ki bana cevap diye sunuyorsnuz ?Kesinlikle anlamadınız, eğer anlasa idiniz bu yazdıklarınızla benim sorum arasında zerre kadar bağlantı olmadığını bilirdiniz. Maksat cevap veriyormuş gibi yapıp, bakın biz cevap verdik ama,sen kabul etmiyorsun diye kendinize bir bahane bulma çabası.

 

Bu yaptığınız neye benziyor biliyormusunuz.

 

Saat kaç efendim

 

Bugün hava 20 derece

 

Onu sormadım efendim saat kaç diyorum

 

20 derece dedikya

 

Benim soruma,Allah ve melekleri ve dünyadaki tüm insanlar ve cinler bir araya gelse yinede cevap veremez. Boşuna zahmet etmeyin. Müslümanların kendileri fikir üreteemezler.. Asırlardan beri, hazırda olan ne varsa kendileri dahi anlamadılkları bir yığın yazıyı ısıtıp ısıtıp ortaya sürerler.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Allah tözün en gözelini, ikizli (uyumlu ve ahenkli) bir kitap olarak indirdi. Ondan Rablerine saygısı olanların derileri (tüyleri) ürperir. Sonra derileri de kalpleri de Allah'ın zikrine karsı yumuşar: işte bu, Allah'ın rehberidir. Allah onunla dilediğin; doğru yola çıkarır. Her kimi de Allah şaşırtırsa, artık ona hidayet edecek yoktur. ( Zümer; 23 )

 

Bu ayetde geçen MÜTEŞABİHEN ; Kur'an'ın nazım ve muhtevasında ahengin ve sözün gelişindeki üslübun güzelligi.Burda tercih edilen anlam budur.

Al-i İmran süresi 7. ayette kasdelilen MÜTEŞABİHAT ifadesinden degildir.

Elif, Lam, Ra. Bu, hikmet sahibi ve herşeyden haberdar olan Allah tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış,sonra da ayrıntılı olarak açıklanmış bir Kitaptır, ( Hud ; 1 ) .

 

Muhkem, '' hayvanı menettim ( hayvana gem taktım, onu gemledim ) '' anlamından alınmıştır. '' Hüküm '' ise; iki şeyi ayırmak, yani hükme baglamaktır. '' Hakim '', zalimi menedip iki hasmın arasını ayırır, yani hak ile batılı, dogru ile yalanı ayırd ederek meseleyi hükme baglar.

Hikmet de böyledir. O da sahibini uygun olmayan şeylerden men eder.Bir şeyin '' ihkamı'', o şeyin saglam yapılmasıdır.''Muhkem'' ise, mütkan, yani saglam yapılmış, saglamlaştırılmış şey demektir.Dogruyu yanlıştan, işlerde ise dogrulugu sapıklıktan ayırd etmele sözü saglamlaştırmadır.İşte sözün muhkem olanı böyle olandır.

Allah(cc), Kur'an'ın hepsini bu anlamda muhkem diye vasıflandırıp şöyle buyurmuştur:

 

Elif, Lam, Ra. Bu, hikmet sahibi ve herşeyden haberdar olan Allah tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış,sonra da ayrıntılı olarak açıklanmış bir Kitaptır, ( Hud;1 )

 

Bir yerlerden alıntı yapmak neyi degiştirir.Siz soru ve cevaplara bakın .

Bir şeyi bilmek, yada çokca dinlemek ; onun degerini düşürmez.

Benim kendi görüşlerim bunlar ve bunların arasında olanlardır.Parmaga degil, işaret ettigi yere bakalım.

Müfesirlerin görüşü delil sayılmaz diyen sizsiniz. Bu beni baglamaz. ( hem insan kendi bile müfessirdir. bu ayrı )

Tevilini Allahtan başka bilmez denilen ayetler vardır ve '' kesinlikle Allahtan başka kimse hakkı ile bilemez ''

Kur'an'da şu yada bu ayet müteşabihdir diye geçmez tabiki.Müteşabihin tanımlarına iyi bir bakın derim ben size.

Zümer süresini ise yanlış tefsir ediyorsunuz, ve ben sizin müfessir olarak görüşlerinizi delil olarak almıyorum !

 

Unutmadan bu kadar Kur'an ilimleriyle alakalı görüşlerde ben bir çok kaynaktan yararlanmayı tavsiye ederim, bu işin senin, benim görüşüm diye, kafadan sıkma yazacak degilim.

İş sizin açınızdan temelde bazı eksikliklerden kaynaklanıyor. Siz görmek istediklerinizi görebilirsiniz Kur'an'da.Bu benim açımdan da böyle, bir ayrıcalık söz konusu degil kimse için.Biz ne kadar ugraşırsak ugraşalım, size göre bir çelişki bulmak zor olmaz.Tersinde ise, siz ne kadar ugraşırsanız ugraşın çelişkiler için, biz bunları sizin anladıgınız manada çelişki olmadıgını söyleriz. Bu böyle devam eder gider.....yaaaa

 

 

Aynı zaman dilimi içinde yapılan bir alışveriş için birisi şöyle diyor

 

Ben çarşıdan 10 tane elma aldım

 

Ben çarşıdan 10 tane portakal aldım

 

Ben çarşıdan biraz elma biraz portakal aldım

 

Aklıselim olan herkes bu şeklide konuşanın çelişkili olduğunu anlar, hatta çocuklar bile.

 

Şimdi bu çelişkinin müslümanlar tarafından nasıl giderilmeye çalışıldığına örnek verelim

 

Efendim, elma ve portakal görünüm itibariyle yuvarlaktır, ve ikisinde de vitaminler mevcuttur. Elma ve portakal denirken bunların zahir anlamları değil,insanlar için içerdiği faydalar kast edilmiştir. Dolayısıyla meseleye bu açıdan bakıldığında hiç bir çelişki mevcut değildir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu yaptığınız neye benziyor biliyormusunuz.

 

Saat kaç efendim

 

Bugün hava 20 derece

 

Onu sormadım efendim saat kaç diyorum

 

20 derece dedik ya

 

Sevgili katakuta, imam neyse cemaat de o olur. Bu yöntem muhammed'in yöntemi. Şurada gösterdik. Muhammed asıl soruya cevap vermez. Konuyu dağıtır.

 

Muhammed: Ben peygamberim.

 

Sıradan bir Mekkeli: Sen peygamber değilsin.

 

Muhammed: Görmüyormusun şu dağları, ağaçları, develeri.

 

Sıradan bir Mekkeli: Görüyorum da, ne alakası var senin peygamberlik iddianla bunların?

 

Muhammed: Her beden ölümü tadacaktır.

 

vs.

 

vs.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben bugün senin olduğun noktadaydım daha önce.

"Inanmayanların" İslam'a karşı önyargılı olduğunu düşünüyordum.

Sonra Kuran'ı baştan sona kudum. Bir kaç kez.

Daha önce duymadığım, bilmediğim ayetleri gördüm. Mantıkdışılığa anlam veremedim. "Herhalde bir hikmeti vardır" dedim.

Sonra tengeriing boşig pozisyonunda buldum kendimi. Savunduğum şey islam olmaktan çıkmış, başka birşey olmuştu.

Bunun farkına vardım, savunduğum şey islam olmaktan çıkmıştı, islam demekte ısrara etmeye gerek yoktu bu nedenle.

 

"Düşünmüyorlar mı" sorusunu herkes herzaman her ortamda söyleyebilir. Özellikle doğaçlama tartışmada bol bol kullanılabilecek bir malzemedir.

 

Saygılar.

 

Arkadaşım kuranı baştan sona okuman birşey ifade etmez ki okuduğunu anlayamadıktan sonra ben her yıl tekrar,tekrar okuyorum ve hala neler öğreniyorum neler hayrete düşüyorum.Ben hiç bir zaman ön yargılı olmadım her türlü yeni fikrede açığım okur dinler ve değerlendiririm mantığıma yatan fikride kabul ederim.

Açıkça şöyle tanımlayalımmı sizin durumunuzu siz kırsalda yaşayan biriydiniz sonra eğitiminiz için kente gittiniz yeni ortam yeni arkadaşlıklar bilmediğiniz daha önce duymadığınız şeyler aklınızı karıştırdı edindiğiniz arkadaşlarınızdan etkilendiniz belkide özendiniz onlara,tüm bunları neden söylüyorum biliyormusun çünkü sen hayatın boyunca değişimler geçirmişsin ben doğduğumda neysem hala oyum hiç birşey şey bana doğrularımı inkar ettiremez mantığımın kabul ettiği doğru bildiğim neyse onu sonuna kadar savunurum ve taviz vermem kısacası değişim geçirmeme gerek yok öyle sonradan okuduğum kitablardan ve sonradan tanıdığım insanlardan etkilenerek hayatıma yön vermem.Siz önce benim gibi sonra Tengeriin gibi en sonda bu hale geldiğinizi söylediniz pardon daha sonra nasıl bir kimlik edinmeyi düşünüyorsunuz?Doğru tektir ve sürekli bir arayış içinde olup her seferinde kişilik değiştirmek pek sağlıklı gelmedi bana açıkcası.Her görüşten her fikirden yazıları yorumları okuyup dinlemek sonra bunları mantık süzgecinden geçirip değerlendirmek lazım.Siz İslamiyeti hiç bilmediniz belki ailenizden duyduklarınızla yetindiniz oysa ben her yeni okuduğum hadisin ayetin nedenleride baktım aklıma takılan çözemediklerimi tanıdığım uzman arkadaşlara (ilahıyatçı)danıştım kendi kendime tek başıma idrak edemediğim çok ayette olmuştur ama sizin gibi kendim yorumlamaya kalkmadım,çünkü bu hasta olunca kendi yaptığın ilaçlarla kendini iyleştirmeye benzer oysaki bu işin uzmanı doktorlar var değilmi?Siz elinizden geleni yapmamışsınız işinize nasıl gelmişse her seferinde ona yönelmişsiniz.Birde şöyle düşünün dünyanın yarısından çoğu bir yaratıcı (ALLAH)olduğuna inanıyor bunca insanın görüp kabul edip sizin göremediğiniz yada görmek istediğiniz şey nedir?Yada bunca insan *****mıdır buna bende dahilim??

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaşım kuranı baştan sona okuman birşey ifade etmez ki okuduğunu anlayamadıktan sonra ben her yıl tekrar,tekrar okuyorum ve hala neler öğreniyorum neler hayrete düşüyorum.Ben hiç bir zaman ön yargılı olmadım her türlü yeni fikrede açığım okur dinler ve değerlendiririm mantığıma yatan fikride kabul ederim.Açıkça şöyle tanımlayalımmı sizin durumunuzu siz kırsalda yaşayan biriydiniz sonra eğitiminiz için kente gittiniz yeni ortam yeni arkadaşlıklar bilmediğiniz daha önce duymadığınız şeyler aklınızı karıştırdı edindiğiniz arkadaşlarınızdan etkilendiniz belkide özendiniz onlara,tüm bunları neden söylüyorum biliyormusun çünkü sen hayatın boyunca değişimler geçirmişsin ben doğduğumda neysem hala oyum hiç birşey şey bana doğrularımı inkar ettiremez mantığımın kabul ettiği doğru bildiğim neyse onu sonuna kadar savunurum ve taviz vermem kısacası değişim geçirmeme gerek yok öyle sonradan okuduğum kitablardan ve sonradan tanıdığım insanlardan etkilenerek hayatıma yön vermem.Siz önce benim gibi sonra Tengeriin gibi en sonda bu hale geldiğinizi söylediniz pardon daha sonra nasıl bir kimlik edinmeyi düşünüyorsunuz?Doğru tektir ve sürekli bir arayış içinde olup her seferinde kişilik değiştirmek pek sağlıklı gelmedi bana açıkcası.Her görüşten her fikirden yazıları yorumları okuyup dinlemek sonra bunları mantık süzgecinden geçirip değerlendirmek lazım.Siz İslamiyeti hiç bilmediniz belki ailenizden duyduklarınızla yetindiniz oysa ben her yeni okuduğum hadisin ayetin nedenleride baktım aklıma takılan çözemediklerimi tanıdığım uzman arkadaşlara (ilahıyatçı)danıştım kendi kendime tek başıma idrak edemediğim çok ayette olmuştur ama sizin gibi kendim yorumlamaya kalkmadım,çünkü bu hasta olunca kendi yaptığın ilaçlarla kendini iyleştirmeye benzer oysaki bu işin uzmanı doktorlar var değilmi?Siz elinizden geleni yapmamışsınız işinize nasıl gelmişse her seferinde ona yönelmişsiniz.Birde şöyle düşünün dünyanın yarısından çoğu bir yaratıcı (ALLAH)olduğuna inanıyor bunca insanın görüp kabul edip sizin göremediğiniz yada görmek istediğiniz şey nedir?Yada bunca insan *****mıdır buna bende dahilim??

 

 

Mavi ile kırmızı cümlelerdeki çelişkiyi görüyorsunuz değilmi? Aynen kuran gibi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaşım kuranı baştan sona okuman birşey ifade etmez ki okuduğunu anlayamadıktan sonra ben her yıl tekrar,tekrar okuyorum ve hala neler öğreniyorum neler hayrete düşüyorum.Ben hiç bir zaman ön yargılı olmadım her türlü yeni fikrede açığım okur dinler ve değerlendiririm mantığıma yatan fikride kabul ederim.

Açıkça şöyle tanımlayalımmı sizin durumunuzu siz kırsalda yaşayan biriydiniz sonra eğitiminiz için kente gittiniz yeni ortam yeni arkadaşlıklar bilmediğiniz daha önce duymadığınız şeyler aklınızı karıştırdı edindiğiniz arkadaşlarınızdan etkilendiniz belkide özendiniz onlara,tüm bunları neden söylüyorum biliyormusun çünkü sen hayatın boyunca değişimler geçirmişsin ben doğduğumda neysem hala oyum hiç birşey şey bana doğrularımı inkar ettiremez mantığımın kabul ettiği doğru bildiğim neyse onu sonuna kadar savunurum ve taviz vermem kısacası değişim geçirmeme gerek yok öyle sonradan okuduğum kitablardan ve sonradan tanıdığım insanlardan etkilenerek hayatıma yön vermem.Siz önce benim gibi sonra Tengeriin gibi en sonda bu hale geldiğinizi söylediniz pardon daha sonra nasıl bir kimlik edinmeyi düşünüyorsunuz?Doğru tektir ve sürekli bir arayış içinde olup her seferinde kişilik değiştirmek pek sağlıklı gelmedi bana açıkcası.Her görüşten her fikirden yazıları yorumları okuyup dinlemek sonra bunları mantık süzgecinden geçirip değerlendirmek lazım.Siz İslamiyeti hiç bilmediniz belki ailenizden duyduklarınızla yetindiniz oysa ben her yeni okuduğum hadisin ayetin nedenleride baktım aklıma takılan çözemediklerimi tanıdığım uzman arkadaşlara (ilahıyatçı)danıştım kendi kendime tek başıma idrak edemediğim çok ayette olmuştur ama sizin gibi kendim yorumlamaya kalkmadım,çünkü bu hasta olunca kendi yaptığın ilaçlarla kendini iyleştirmeye benzer oysaki bu işin uzmanı doktorlar var değilmi?Siz elinizden geleni yapmamışsınız işinize nasıl gelmişse her seferinde ona yönelmişsiniz.Birde şöyle düşünün dünyanın yarısından çoğu bir yaratıcı (ALLAH)olduğuna inanıyor bunca insanın görüp kabul edip sizin göremediğiniz yada görmek istediğiniz şey nedir?Yada bunca insan *****mıdır buna bende dahilim??

 

Tek bir yazı içinde bu kadar çelişkiyi barındırabilen heralde ilk kişisiniz.

 

Dünyada "değişmeyen tek şey değişimdir" derler. Siz maşallah doğduğumdan beri neysem oyum demeyi marifet sayıyorsunuz.

 

Bir taraftan değişmeyen doğrularım var diyorsunuz, diğer taraftan Kuran'ı her yıl okuyorum "yeni şeyler" öğreniyorum diyorsunuz.

Bir taraftan değişmeyen doğrularım var diyorsunuz, diğer taraftan her türlü fikre açığım diyorsunuz.

 

Siz Galileo'dan önce yaşasaydınız, sizin için dünya düz olacaktı ve bu değişmeyen doğrunuz olacaktı heralde.

Siz 20. yüzyldan önce yaşasaydınız, uzaya, aya gidilemez diye düşünecektiniz, bu değişmeyen doğrunuz olacaktı heralde.

Siz Einstein öncesinde yaşasaydınız, Newtoncu olacaktınız, ve izafiyet teorisini mantığınız kabul etmeyecekti heralde.

 

Anlıyorum siz önyargılı değilsiniz, ama Kuran kesin doğru diye bir yargınız var, bu önyargı olmuyor o zaman.

 

Belki de sen "kafandaki değişmez doğrular" yüzünden, sen Kuran'ı önyargısız, öndoğrusuz okuyamıyorsun ve anlamıyorsun , hiç düşündün mü?

 

Siz her fikre açıksınız, ama Kuran konusunda kesin doğrularınız var, her görüşten her fikirden yazıları yorumları okuyup dinliyorsunuz, sonra bunları kesin/değişmeyen doğrunuza göre "mantık süzgecinden geçirip" o kesin doğrunuzu sapasağlam koruyorsunuz. (Yeri gelmişken söyleyeyim, güzel bir hususu dikkatime getirdiniz: müslümanlar bu nedenle bilim adamı olamazlar, değişmeyen doğruları vardır, ne kadar kafa patlatırlarsa patlatsınlar, döner dolaşır o doğruyu kabullenirler, aksi takdirde dinden çıkmaktan korkarlar. Ama müslümandan zanaatçı, meslek erbabı olur. Tanımlanmış bir mesleği icra edebilirler. Bir ilaç fabrikasında kimyager olabilirler örneğin, ama yeni teoriler geliştirmeyi başarabilen bir fizik profesörü olamazlar mesela.)

 

Kuran'da "hikmetini" anlamadığınız şeyler de oluyor, yani kafanıza yatmayan şeyler, o zaman da , bu kafaya yatkın hale getirme konusunda uzmanlaşmış bir makyajcıya gidiyorsunuz, yine kesin doğrunuzu battal olmaktan kurtarıyorsunuz?

 

:stuart::stuart::stuart:

 

Meslek erbabı bir şahıs (doktor) ile fikir yorumlama işini birbirine karıştırmayın.

Dünya'nın her yerinde hastanın ateşi ne zaman yüksek kabul edilir bu bellidir, ölçülebilir, değişmez.

Ama dünaynın heçbir yerinde, islam'ı aynı yorumlayan "iki alim" yoktur.

 

Dünya'nın yarısı bir Yaratıcı olduğuna inananbilir. Çünkü tanrı'nın varlığı veya yokluğu ispatlanamaz. İspatlanamayan bir şeye inanmak veya inanmamak dışında seçenek yoktur. Tanrı'ya inanan veya inanmayan insanlara diyebileceğim hiçbirşey yok. Eleştirebileceğim hiçbirşey yok. Ben Tarı yok dersem, kanıtsız konuşmuş olabilirim, onlar Tanrı var derseler, onlar da kanıtsız konuşmuş olurlar. Bu nedenle Tanrı var mı yok mu tartışmasına girmem. Çünkü varlığı veya yokluğu ispatlanamaz.

 

Ama ispatlanacak şeyler vardır.

 

O varlığı veya yokluğu ispatlanamayan Yaratıcı ile bağlantı kurduğunu, özel mail aldığını, kendisinin özel insan olduğunu söyleyen insanların iddialarının mesnetsizliği ispatlanabilir. Öünkü o insanlar maddedirler, varlıkları ispatlanabilir.

 

O insanların Allah'tan olduğunu iddia ettiklerin maillerin ***malığı ortaya konabilir.Çünkü o mailler de gerçektir, kitaplaştırılmıştır, maddedir, ortadadır. Doğrulukları veya yanlışlıkları ispatlanabilir.

 

***

 

Bu arada karakter tahliline girmişsin, kafanda bir şablon yaratmışsın her dinsizi o şablona tıkıştırmaya çalışıyorsun. Ama şablon bana uymamış.

 

Ben Türkiye'nin en büyük kentinde büyümedimse bile, ilk 5'e giren kentlerden birinde büyüdüm, okudum.

 

O nedenle büyük kente gidince, "aaa bak bööle birşey de varmış ***" diye, yeni birşey bulmuş gibi havaya zıplayıp değiştiemedim fikirlerimi.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Aklın yolu bir :clover::clover: ben senin yazın daha çıkmadan açmıştım sayfayı ve öyle yazmaya başlamıştım çelişkiye dikkat çekmek için :blushing:

 

Saygılar.

 

Sevgili BrainSlapper' elbette haklısın. Bizde öyle kaçak dövüşmek yok, kelimelere takla atttırma yok.Akıl yolu birdir diyoruz,yine kızacak ama olsun,gerçek tektir ama algılar farklıdır, şeklinde laf oyunu yapmıyoruz.Söylemek istediğmiz şeyler az ama öz, herkes rahalıkla anlayabiliyor.

 

:clover::clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sanki siz pastelediğinizi kendiniz anladınızmı ki bana cevap diye sunuyorsnuz ?Kesinlikle anlamadınız, eğer anlasa idiniz bu yazdıklarınızla benim sorum arasında zerre kadar bağlantı olmadığını bilirdiniz. Maksat cevap veriyormuş gibi yapıp, bakın biz cevap verdik ama,sen kabul etmiyorsun diye kendinize bir bahane bulma çabası.

 

Bu yaptığınız neye benziyor biliyormusunuz.

 

Saat kaç efendim

 

Bugün hava 20 derece

 

Onu sormadım efendim saat kaç diyorum

 

20 derece dedikya

 

Benim soruma,Allah ve melekleri ve dünyadaki tüm insanlar ve cinler bir araya gelse yinede cevap veremez. Boşuna zahmet etmeyin. Müslümanların kendileri fikir üreteemezler.. Asırlardan beri, hazırda olan ne varsa kendileri dahi anlamadılkları bir yığın yazıyı ısıtıp ısıtıp ortaya sürerler.

 

hadi canım sende, cevabı olmayan soruların cevapsız oldugu falan yok .

cevap sizin için yok.

Müslümanların belli konularda fikir üretmemesi, Kur'an'ın ifade ettiginden başka fikirleri içermemesidir.

İnsanın degişmez temel yasası, içinde olan degişmez yasalardan bahsediyorum.Dün de böyleydi, bugün de böyle. Yarın da bundan farklı olmayacak.Burdakide insan, ordaki de insan, bir başka yerdeki gene insan . İnsan işte her yerde insan.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben bugün senin olduğun noktadaydım daha önce.

"Inanmayanların" İslam'a karşı önyargılı olduğunu düşünüyordum.

Sonra Kuran'ı baştan sona kudum. Bir kaç kez.

Daha önce duymadığım, bilmediğim ayetleri gördüm. Mantıkdışılığa anlam veremedim. "Herhalde bir hikmeti vardır" dedim.

Sonra tengeriing boşig pozisyonunda buldum kendimi. Savunduğum şey islam olmaktan çıkmış, başka birşey olmuştu.

Bunun farkına vardım, savunduğum şey islam olmaktan çıkmıştı, islam demekte ısrara etmeye gerek yoktu bu nedenle.

 

"Düşünmüyorlar mı" sorusunu herkes herzaman her ortamda söyleyebilir. Özellikle doğaçlama tartışmada bol bol kullanılabilecek bir malzemedir.

 

Saygılar.

:) geçmişinizin bir döneminde benim gibi olma ihtimaliniz hiç yoktur ne yazık ki... Çünkü ben savunduğum ve savunmadığım şeyleri çok çok iyi biliyorum... Siz bi zamanlar neyi savundunuz bilmiyorum ama, ben şu an İslam'ı savunuyorum... Benim savunduğum şey İslam olmaktan çıkmış değil, zaten İslam'ın ta kendisi...

 

Ha bakın, İslam'ın eleştirilmesi ile ilgili olarak: ben İslam'ı savunmanın kimsenin harcı olduğunu düşünmüyorum... Kimsenin de İslam'a yada bir dine saldırabilecek kadar olduğunu da düşünmüyorum... İnsan yalnızca bildiklerini savunabilir... Bir dinin eleştirilip eleştirilmemesi hakkındaki düşüncelerim ise şurada yazmaktadır:

http://www.turkish-media.com/forum/index.php?showtopic=77410

 

Sayın BrainSlapper, eğer bir zamanlar benim gibi düşünüyor olsa idiniz, diğer konularda yapmış olduğumuz tartışmaları yapmazdık, ve benim fikirlerimi yaşamış ve aşmış bir insan olarak öncelikle beni anlar, sonralıkla beni çürütebilirdiniz... Ama ne anlayabildiniz ne de çürütebildiniz...

 

Saygılarımla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili BrainSlapper' elbette haklısın. Bizde öyle kaçak dövüşmek yok, kelimelere takla atttırma yok.Akıl yolu birdir diyoruz,yine kızacak ama olsun,gerçek tektir ama algılar farklıdır, şeklinde laf oyunu yapmıyoruz.Söylemek istediğmiz şeyler az ama öz, herkes rahalıkla anlayabiliyor.

 

:clover::clover:

Emin olun ki hiiiç laf oyunu yapmıyorsunuz... Hiiiç kıvırmıyorsunuz... Ve emin olun tek kıvıran bizleriz... Yada ben sadece kendimi niteleyeyim; tek kıvıran emin olun ki ben'im... Arkadaşım, benim laf oyunu yaptığımı ispatlamanız gerekmektedir... Diğer konularda yazdığım, yukarıdaki nitelemenize örnek olan yazılarımı çürütmüş yada aşabilmiş değilsiniz. Hep söylediklerimi kasıtlı olarak çevirerek, bilerek yanlış anlamlara sokarak yokuşa sürüyorsunuz, sonra çıkıp "laf oyunu yapmıyoruz" diyebiliyorsunuz, pes doğrusu... Ne siz, ne de BrainSlapper iddialarınızı ispatlayabilecek sağlam kanıtlar sunabilmiş değilsiniz hiç... Bir başkasını çürütmüşte değilsiniz... Yazdığınız tüm "Laf Ebelikleri" sitede mevcuttur... Yazdıklarımı uzun uzadıya yazmam benim bir tarzımdır... Yani ben anlatacağımı bu şekilde anlatabiliyorum... Dikkat edin laf oyunu yapsaydım eğer, kesin yargılarda bulunmazdım inandığım şeylerle ilgili... Ama inandığım herşeyi açık açık, kesin ve net olarak söylüyorum ve ondan sonra ayrıntılıyorum... İnandığım herşeyi temellendiriyorum... Siz ise bir iki kelime, cümle alıntılayıp, aklınızca bunları çelişkilendirip, sonra tüm bilgileri bir anda yanlış sayabiliyorsunuz... Neyse, huyum olsa da, lafı bu sefer uzatmayacağım; yazdıklarımız ve yargılarımız bellidir. Beni Laf oyunu yapmakla itham ederken, yazdığım yazılarda "Kesinleşmiş Bir Yargı" bulamamış olmanız gerekirdi... Oysa yazdığım her şeyde inandığım herşeyi kesin yargılarla belirtmiş bulunmaktayım... Diğer bir konuda belirttiğim gibi "Eleştiri" "Hakatret" ve "Saygı" kavramlarından sonra, artık birde "Kompozisyon" veya "Paragraf" kavramlarını ve nasıl Kompozisyonun veya Paragrafın yazıldığını öğrenmeniz gerekmektedir. Düşünce aktarımı Kompozisyonlarla ve Paragraflarla olur ve ben genelde bunu uygulamaya çalışıyorum: Giriş-Gelişme-Sonuç... Ve bu laf ebeliği yada laf oyunu değildir, düşüncelerinizi aktarmak istiyorsanız, anlatmak istiyorsanız genelde bu yapılır zaten... Bu bir Düşünce Aktarma Tekniğidir... Haberiniz olmayabilir, normaldir... O zaman size göre Makaleler, Kompozisyonlar, Paragraflar, Cep Kitapları ve hatta Komünizm'in 1000 sayfa ile anlatıldığı "Das-Kapital"de hep laf oyunudur... Çünkü hepsinde düşünülenler ayrıntılanarak anlatılmıştır... Yaklaşımlarınız çok çok ilginç gerçekten... Gerçekten "Son Derece Düz Mantığın" "-Erdem-" Olarak tanımlandığı bir insandan, böyle bir yaklaşım görmek, beni hiç şaşırtmadı. Çok özür dilerim, altı üstü size "Gereksiz ve mesnedsiz bir yazı yazmışsınız" diyeceğim, yine uzattım galiba, kusura bakmayın... Size fazla gelmiş olabilir bu yazdıklarım... Son cümleleri okusanız yeter size, ana fikir orada yatar çünkü hep... Gereksiz ve mesnedsiz bir yazı yazmışsınız...

 

Saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın BrainSlapper, eğer bir zamanlar benim gibi düşünüyor olsa idiniz, diğer konularda yapmış olduğumuz tartışmaları yapmazdık, ve benim fikirlerimi yaşamış ve aşmış bir insan olarak öncelikle beni anlar, sonralıkla beni çürütebilirdiniz... Ama ne anlayabildiniz ne de çürütebildiniz...

 

Ben senin "Ene-l Hakk" inancına ilişkin herhangi birşey söyledim mi şimdiye kadar? inancınla ilgili hiçbir itirazda/eleştiride bulunmadım, dikkat et. itiraz ettiğim tek nokta o inancı "islam" olarak nitelemeniz.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben senin "Ene-l Hakk" inancına ilişkin herhangi birşey söyledim mi şimdiye kadar? inancınla ilgili hiçbir itirazda/eleştiride bulunmadım, dikkat et. itiraz ettiğim tek nokta o inancı "islam" olarak nitelemeniz.

 

Saygılar.

Belki de inancımın İslam olmasından dolayı "İslam" olarak niteliyorumdur ha?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sanki siz pastelediğinizi kendiniz anladınızmı ki bana cevap diye sunuyorsnuz ?Kesinlikle anlamadınız, eğer anlasa idiniz bu yazdıklarınızla benim sorum arasında zerre kadar bağlantı olmadığını bilirdiniz. Maksat cevap veriyormuş gibi yapıp, bakın biz cevap verdik ama,sen kabul etmiyorsun diye kendinize bir bahane bulma çabası.

 

Bu yaptığınız neye benziyor biliyormusunuz.

 

Saat kaç efendim

 

Bugün hava 20 derece

 

Onu sormadım efendim saat kaç diyorum

 

20 derece dedikya

 

Benim soruma,Allah ve melekleri ve dünyadaki tüm insanlar ve cinler bir araya gelse yinede cevap veremez. Boşuna zahmet etmeyin. Müslümanların kendileri fikir üreteemezler.. Asırlardan beri, hazırda olan ne varsa kendileri dahi anlamadılkları bir yığın yazıyı ısıtıp ısıtıp ortaya sürerler.

 

 

Nedir bu sizlerdeki herkesi aynı kalıpa sokma dayatması anlaşılır gibi değil. ben böyle düşünüyorsan mutlaka herkes böyle düşünmeli. Ne mecburiyeti var herkesin sizin gibi düşünmeye.? Ben sizin düşündüğünüz ****** yapmam diyorsam böyle kabul etmek zorundasınız, kendi içinizdekini herkese yamamaya kalkmayın.

 

Bravo Bravooo tebrik ederim çok güzel yorum yazmışsınız örneklerinizde mükemmellll :unsure: Ben pastelediğimi anlarım sen merak etme, asıl beni sorgulaman tuhaf hem sorgulanmaktan yargılanmaktan dert yanacaksın sonra karşındakini okudun mu anladın mı yook kendin yaz yok paste etme yok bunu demeee yok bunu istersen ispat et yok bunu yok şunu yaf kardeşim senin arzun isteğin doğrultusunda yatıp kalkamayız senin düşündüğün gibi düşünmek zorunda da değiliizz .. Bir konuda herkes fikrini yazabilir ve bu fikrini yazarkende başka kaynaklardan da yararlanabilir tıpkı sizin Turan Dursun denen zattan yararlanmanız yada alıntı yapmanız ne kadar normalse benimde bir başka insanın emek verip ortaya koyduğu fikirlerini burada kaynak göstermem alıntı yapmama o kadar normaldir.

eeee şimdi senin mantığına göre bir matematik konusu olduğunda biz bir matematikçiden alıntı yapamacakmıyız ondan istifade etmeyecekmiyiz. Bu kadar ***** bir şey olamaz.

 

Seninn yazdığın ayetlerin öncesinde ayet var sonrasında ayet var cımbızla çekip bir şeyi aha bak bu çelişki dediğin zaman adama gülerler ve bende gülüyorum. o uzun yazıyı sana onun için yazzdım bak biraz daha araştırsan bu konuda bu bilgiler yani tefsirler var ayeti öncesinden başlayarak sonrasına kadar açıklamış onu da oku dercesine paste ettim. Peki senin tepkin ne hayırrrrrrrrrr hayırrrrr pasteleme senin fikrin olsun doğru doğrudur ister benim yazdığım olsun ister başkasının yazdığı olsun doğru doğrudur işine gelsede gelmesede..

 

Bir diğer formda sorduğum soruyada benim işim değil bu konuda ben cevap vremem demişsiniz. Peki size bir soru Din konusunda konuştuğunuza göre bu sizin işiniz Din bilimcimisiniz acaba araştırmacı yada bir öğrenci asistan .. Sanane demeyin sakın bunada yada bende tartışırım felan da demeyin diğer forumda işim değil demiştiniz bu konu işiniz mi onu öğrenmek istiyorum sadece ?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Benim soruma,Allah ve melekleri ve dünyadaki tüm insanlar ve cinler bir araya gelse yinede cevap veremez. Boşuna zahmet etmeyin. Müslümanların kendileri fikir üreteemezler.. Asırlardan beri, hazırda olan ne varsa kendileri dahi anlamadılkları bir yığın yazıyı ısıtıp ısıtıp ortaya sürerler.

 

Müslümanlar fikir üretemiyor demişsin ya asırlardır önünüze hazırda ne varsa koymuşlar ya bak bakalım aşağıda ki yazıya hazırda olanı mı önünnüze koymuşar yoksa hazırda olmayanımı neler üretmişler bir bak bakalım öle ezbere de konuşma okuda öğren bakalım müslüman bilim adamları neler üretmiş dahada unuttuğum bilim adamları vardır istersen onlarıda ne üretmişler ne yapmış yazayım sana öğren geri kalma bilimden :unsure:

 

Hazıra konan ve bişey üretmezler dedediğin müslümanlar neler üretmiş bir okuyalım;

 

* Cabir Bin Hayyan İslam dünyasında yetişen bilim adamlarındandır, “'Kimyasal maddeleri, uçucu maddeler, uçucu olmayan maddeler, yanmayan maddeler ve madenler'” olarak dört grupta toplar. Cabir Bin Hayyan'ın bu çalışması, modern kimyanın kurucusu olarak bilinen Lavoisier'e öncülük eder.

 

* El-Kindi, Einstein'dan 1100 yıl önce 800 yılında, izafiyet teorisi ile uğraşır. El-Kindi, “'Zaman cismin var olma süresidir, zamanla bilinebilen ve ölçülebilen hız ve yavaşlık da hareketin sonucudur. Zaman, mekan ve hareket birbirinden bağımsız değildir, göğe doğru çıkan bir insan ağacı küçük görür, inen insan ise büyük görür' der.

 

9. yüzyılda yaşamış olan * Sabit bin Kurra, astronomi alanındaki ilk büyük yeniliği gerçekleştirmiş Diferansiyel hesabı, Newton’dan önce belirlemiş, Geometriyi aritmetiğe ilk uygulayan kişi olmuştur. Bunlar, gerçekten zamanlarının çok ilerisinde çalışmalardır. Söz konusu çalışmaları ile bilim tarihine adlarını yazdıran Müslüman bilim adamları, çoğunlukla devlet tarafından maddi-manevi destek görmüş, teşvik edilmiş, halk arasında itibar kazanmışlardır.

 

* Ahmet Fergani,fen bilimlerinde, deneyle sabit olmayan bilgilere itibar edilmemesi gerektiğini söylemiş, enlemler arasındaki mesafeyi hesapladığı gibi, Dünya'nın eksenindeki ekliptik eğimi 23° 27' ilk defa en doğru şekilde hesapladı.

 

* El-Battani, Trigonometrik bağlantıları bugünkü kullanılan şekliyle formülleştirmiş, 877 yılından 929 yılına kadar sürekli astronomik gözlemler yapar; Tanjant ve Kotanjant'ın tanımını yaparak Sinüs, Tanjant ve Kotanjant'ın sıfırdan doksan dereceye kadar tablosunu hazırlar. J.Risler: “Trigonometrinin gerçek manada mucidi Battani’dir.”

 

* Ebubekir er-Razi, cerrahide dikiş malzemesi olarak ilk kez hayvan bağırsağını kullanır; tıp biliminde deney ve gözlemin çok önemli olduğundan bahseder.

 

* Ebü'l-Vefa trigonometriye "Sekant –Kosekant- tanjant-cotanjant" kavramlarını kazandırır. Gözün görülebilir cisimler doğrultusunda ışınlar yaydığını söyleyen Öklid ve Batlamyus'a karşı; “'Görülecek cismin şekli, ışık vasıtasıyla gözden girer ve orada mercekler vasıtası ile nakledilir' diyerek, yaptığı sayısız denemelerle 'göze gelen uyarıların görme sinirleri ile beyne iletildiğini' belirtmiştir.

 

* İbnü-l-Heysem ise optik biliminin öncüsüdür. Roger Bacon ve Kepler onun eserlerinden faydalanmışlar, Galileo onun eserlerinden faydalanarak teleskopu bulmuştur.

* el-Beyruni; Çeşitli maddelerin birbirinden ayırt edilme yollarından birinin, maddelerin özgül ağırlıkları olduğunu söyleyerek, sıcak su ile soğuk su arasındaki özgül ağırlık farkını tespit etmiştir. Galilei'den 600 yıl önce DÜNYANIN DÖNDÜĞÜNÜ kanıtlamış, Newton'dan 700 sene önce dünyanın çapını hesaplamıştır. Bu konuda ortaya attığı kanun, Avrupa’da “Beyruni Kuralı” diye bilinir. El-Beyruni, 973 yılında 'Bilimsel çalışmaların, deneylerle ispat edilmesi gerektiğini ve belgelere dayanmasının zorunlu olduğunu' söylemiştir.

 

* İbnu'n-Nefis, 1200'lü yıllarda, Avrupalılardan 300 sene önceden küçük kan dolaşımını keşfeder.

 

* El Cezeri XIII. yüzyılın başında, Diyarbakır Artuklu Sarayı'nda 32 yıl başmühendislik görevi yaptı. El Cezeri, su saatleri, otomatik kontrol düzenleri, fıskiyeler, kan toplama kapları, şifreli anahtarlar ve robotlar gibi, pratik birçok düzeni tasarlayan ve bunların nasıl gerçekleştirileceğini anlatan "Kitab-el Hiyal" adlı kitabın yazarıdır.

Cezeri, tarihte sibernetiğin kurucusudur. Sibernetik; haberleşme, denge kurma ve ayarlama bilimidir. İnsanlarda ve makinelerde bilgi alışverişi, kontrolü ve denge durumunu inceler. Bu bilim zamanla gelişerek bilgisayarların ortaya çıkmasına imkan tanımıştır. Sibernetik ve otomatik sistemlerin başlangıcı konusunda Fransızlar Descartes ve Pascal'ı; Almanlar Leibniz'i, İngilizler de R. Bacon'ı öne sürseler de, aslında Cezerî bunu ortaya koyan ve ilim dünyasına sunan ilk bilgindir.

 

* Hazinî, ölçü ve tartı teorilerine yaptığı katkı ile tanınır. Bilime yaptığı diğer bir önemli katkı da yerçekimi hakkındaki görüşleridir. Hazinî, Newton'dan 500 yıl önce, "her cismi yer kürenin merkezine doğru çeken bir güç" olduğunu söylemiştir. Roger Bacon'dan yüzyıl önce de, dünyanın merkezine doğru yaklaştıkça, suyun yoğunlaştığı fikrini ortaya atmıştır.

Hazinî, kimyasal maddelerin yoğunluk ve özgül ağırlıklarını ölçmek amacıyla icat ettiği hassas terazilerle, kimya bilimine de önemli katkılarda bulundu. Öyle ki, icat ettiği ve "Mizanü'l-Hikme" (Hikmet Terazisi) adını verdiği bu hassas terazi ile yaptığı yoğunluk ve ağırlık ölçümleri, günümüz teknolojisi kullanılarak yapılan ölçümlerden pek farklı değildir. Elementler ** **** Altın 19.05 19.26 Civa 13.56 13.59 Bakır 8.66 8.85 Pirinç 8.57 8.40

Demir 7.74 7.79 Kalay 7.32 7.29 Kurşun 11.32 11.35 Hazini , Zîc-i Sanacarî (Yıldız Kataloğu) adlı eserinde, yıldızlar ve gezegenlerle ilgili bilgilere ve Selçuklu Devleti'nin enlem ve boylamlarına da yer vermiştir. ‘Risale fi'l-Âlât' (Aletler Bilgisi) adlı kitapçığında ise gözlem aletlerini konu almıştır.

 

* Benu Musa kardeşler, Abbasi Halifesi Memun (M.S. 813-833) ve onu izleyen halifeler zamanında, matematiksel bilimlerin gelişmesi yönünde etkin rol oynamış kişilerdi. Topkapı Sarayı III. Ahmed Kütüphanesi'nde bulunan eserlerinde (A3474), sihirli kaplar, fıskiyeler, kandiller, bir dansimetre, bir körük ve bir kaldırma düzeninden bahsedilmektedir.

 

* Hârizmi 9. Yüzyıl'da Hârizm'de dünyaya geldiği için Hârizmî adıyla tanınan (Batı’da Al Gharasmus olarak anılan) ve büyük bir olasılıkla Türk olan Muhammed ibn Musa, Memun'un Bağdat'ta kurduğu Bilgelik Evi'nde bulunmuş ve bu kurumun kütüphanesinde matematik ve astronomi alanlarında araştırmalar yapmıştır. Aritmetik ve cebirle ilgili iki yapıtı, matematik tarihinin gelişimini büyük ölçüde etkilemiştir.

Harizmi,(780-850) Hint rakamlarına sıfır’ı bularak bu rakam sayesinde bugün kullandığımız rakamları oluşturuyor; ve bu sayede matematikte önemli bir çığır açılmış oluyordu. Logaritmayı ortaya koyan ilk kişidir. Hârizmî'nin cebirle ilgili yapıtı,(El-Cebir) 12. Yüzyıl'da Chesterlı Robert ve Cremonalı Gerard tarafından Latinceye (Al Gebra) tercüme edilmiştir. Yapıtların en ilginç yönlerinden biri, açıların, trigonometrik fonksiyonlarla ifade edildiğini gösteren bir takım tablolar ihtiva etmesidir. Bunların dışında, Hârizmî'nin yön bulmada kullanılan usturlabın biri yapımını ve diğeri de kullanımını anlatan iki eseri daha mevcuttur. Hârizmî, Batlamyus'un Coğrafya adlı yapıtını, ‘Kitâbu Sureti'l-Ard' (Yer'in Biçimi Hakkında) adıyla Arapça'ya tercüme etmiş ve böylece, Yunanlıların matematiksel coğrafyaya ilişkin bilgilerinin İslâm dünyasına girişinde önemli bir rol oynamıştır..

 

* Ali Kuşçu Semerkant Rasathanesi'nin Müdürlüğü'nü yaptığı sırada, Akkoyunlular adına Osmanlılarla barış görüşmelerinde bulunmak için İstanbul'a geldi. Fatih Sultan Mehmet'in büyük desteğini gördü ve Ayasofya Medresesi'nde görevlendirildi. Burada, Mirim Çelebi, Sarı Lütfü, Sinan Paşa gibi değerli bilim adamlarını yetiştirdi.

Bilhassa, astronomi ve matematik konularında çağının sınırlarını aşacak kadar önemli eğitim ve öğretim çalışmalarında bulunan Ali Kuşçu; Ayasofya Medresesi'nin çalışma programlarını da yeniden düzenlemiştir.

Semerkant Rasathanesi'nde iken bir Türk hükümdar ve bilim adamı olan Uluğ Bey’in ‘Zic-i Uluğ Bey' (Uluğ Bey'in Yıldız Kataloğu) adlı eserin hazırlanması için gerekli gözlem ve hesaplamaları yaptı. Söz konusu eser, çağının en ileri kurumsal matematik bilgilerini içerir.

‘Risaletü'l-Fethiye' adlı eseri ise 19. yüzyılda, İstanbul Mühendishanesi'nde (İstanbul Teknik Üniversitesi) ders kitabı olarak okutulmuştur. Bu eserde, gök cisimlerinin yere olan uzaklığına yer vermiş; ayrıca dünya haritasını da kitabının sonuna eklemiştir. Burada yer kürenin eksenindeki eğikliği 23°30'17" olarak tespit etmiştir. Bu, günümüz modern astronomi verilerine oldukça yakın bir tespittir. 15. yüzyılda yaşayan Ali Kuşçu Ay'ın ilk haritasını çıkarmıştır ve bugün NASA tarafından Ay'da bir bölgeye onun ismi verilmiştir.

 

* Şerafeddin Sabuncuoğlu Fatih Sultan Mehmet döneminin ünlü doktoru ve tıp bilginidir. ‘Mücerrebname' adlı eserinde, kendi deney ve gözlemlerine yer vermiştir. Asıl çalışma alanı cerrahlık ve deneysel fizyolojidir. ‘Cerrahiyatü'l-Haniye' eserinde, cerrahlıkla ilgili çalışmalarına yer vermiş ve yaptığı cerrahi müdahaleleri resimlerle tasvir etmiştir.

 

*Bursalı Ali Münşi Tıp bilimine yaptığı en önemli katkılardan biri ‘Kınakına' hakkındaki çalışmasıdır. Burada bu ağacın kabuklarının humma, sıtma gibi hastalıklara iyi gelmesi ile ilgili gözlemlerine yer vermiştir.

Fatih Sultan Mehmet’in Hocası *Akşemseddin , Pasteur'den yaklaşık 400 sene önce yaşayan ve ilk olarak mikropların varlığını keşfeden kişidir.

 

*Gıyaseddin Cemşid,(1429)Ondalık kesir sistemini bulan, Virgülü, aritmetik işlemlerde ilk defa kullanan kişidir.

 

* Ömer Hayyam, (12.y.y.) Newton’a dayandırılan binom formülünü cebire kazandıran kişidir.

 

* Ali Bin Abbas, 10. yüzyılda yaşamıştır ve ilk kanser ameliyatını gerçekleştirmiştir.

 

* Mağribi, bugün Paskal üçgeni olarak bilinen denklemi Paskal'dan 600 yıl önce bulmuştur.

 

* Sabit Bin Kurra , 9. yüzyılda yaşamış ve Newton'dan asırlar önce diferansiyel hesabını keşfetmiştir.

 

* İbn-i Sina (980-1037), Anatomik çalışmalar yapan Müslüman,Türk bilim adamlarının başında gelir. Daha çok küçük yaşta edebiyat, matematik, geometri,müzik, fizik, doğa bilimleri, felsefe ve mantık öğrenen İbn-i Sina sadece Doğu'da değil Batı'da da ünlenmiştir. En ünlü eseri olan El-Kanun fi't-Tıb, 12. yüzyılda Latince'ye çevrilerek Avrupa üniversitelerinde 19. yüzyıla kadar temel ders kitabı olarak kabul edilmiş,okutulmuş ve Avrupa’da bu kitap “Tıbbın İncil”i olarak ün yapmıştır. Bundan başka felsefe ve doğa bilimleri üzerine yüzden fazla eser vermiştir. El-Kanun'da söz edilen tıbbi bilgilerin büyük bir bölümü bugün dahi geçerliliğini korumaktadır.

 

*Ali bin İsa (?-1038)'nın üç ciltlik göz hastalıkları üzerine yazdığı “Tezkiretü'l-Kehhalin fi'l-Ayn ve Emraziha” isimli eserinin birinci cildi tamamen göz anatomisine ayrılmış olup çok değerli bilgiler mevcuttur. Bu eser daha sonraları Latince'ye ve Almanca'ya çevrilmiştir.

 

*el-Kazvini (1281-1350) ve *İbnü'n-Nefis'in anatomi üzerine olan çalışmaları modern tıp biliminin temelini atmıştır. Bu bilim adamları daha 13. ve 14. yüzyılda kalp ve akciğerler arasındaki bağlantıları ve atar

damarların temiz kan, toplar damarların kirli kan taşıdığını, kanın akciğerlerde temizlendiğini, kalbe dönen temiz kanın beyne ve vücudun diğer organlarına aort tarafından taşındığını göstermiştir.

 

*Piri Reis, O güne kadar çizilen haritalarda yanılma payları çok olmasına rağmen bugün uydudan çekilen dünyanın haritasını %99’u doğru %1 yanılma payı ile Coğrafya alanında bir baş yapıt olan dünya haritasını çizmiştir.

 

*İbn-i Haldun, Tarih ve sosyal alanda yaptığı çalışmalar ile ve özellikle “Mukaddime “ adlı esri ile Sosyoloji’nin kurucusu olmuştur. Modern Sosyoloji’nin kurucusu olan A.Comte’a öncüllük etmiştir

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Müslümanlar fikir üretemiyor demişsin ya asırlardır önünüze hazırda ne varsa koymuşlar ya bak bakalım aşağıda ki yazıya hazırda olanı mı önünnüze koymuşar yoksa hazırda olmayanımı neler üretmişler bir bak bakalım öle ezbere de konuşma okuda öğren bakalım müslüman bilim adamları neler üretmiş dahada unuttuğum bilim adamları vardır istersen onlarıda ne üretmişler ne yapmış yazayım sana öğren geri kalma bilimden :unsure:

.

.

.

*İbn-i Haldun, Tarih ve sosyal alanda yaptığı çalışmalar ile ve özellikle “Mukaddime “ adlı esri ile Sosyoloji’nin kurucusu olmuştur. Modern Sosyoloji’nin kurucusu olan A.Comte’a öncüllük etmiştir

 

 

Şimdi bu yazdıklarınız benim soruma cevapmı Ne alalaka? İşte sorum bu

 

hayvanların doğru yolu nedir,hayvanlar nasıl doğru yoldan sapmış oluyor?

 

 

Ben bu kadar uzun yazının içinde soruma cevap göremedim

 

Teşekkür ederim yine beni haklı çıkardınız ne demiştim ben ?

 

 

Saat kaç efendim ?

 

Müslüman; bugün hava 20 derece

 

hayır efendim onu değil,saatin kaç olduğunu soruyorum

 

Müslüman; 20 derece dedikya

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Burda müslümanlığı savunan diğer insanıların "savundukları şeye" bu islam değildir dedim mi hiç? Sadece seninkine dedim. Nedenini de söyledim.

 

Saygılar.

Sayın BrainSlapper, inandığım şeylerden emin olduğum halde her zaman yeniden sorgulamaya açığım inandığım şeyleri... Ve emin olun ki sizinle tartışmak zevk veriyor. Ve şundan da emin olun; sırf sizinde düşündüklerinizde "Haklılık Payı" olabileceğini (Haklısınız demiyorum) düşünerek, inandığım değerleri yeniden sorguluyorum. Sonuç farklı mı olur... Sanmıyorum ama yine de hatırınız için yeniden sorgulayacağımdan emin olun. Bilmiyorum siz aynısını yapmayı denediniz mi hiç ama ben yapabilecek birisiyimdir... Çünkü sizin görüşlerinize saygı duyuyorum... Ama sanırım bu size de bir sorumluluk yüklüyor aslında...

 

Saygılarımla...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi bu yazdıklarınız benim soruma cevapmı Ne alalaka? İşte sorum bu

 

hayvanların doğru yolu nedir,hayvanlar nasıl doğru yoldan sapmış oluyor?

Ben bu kadar uzun yazının içinde soruma cevap göremedim

 

Senin bu yazdığın ayetin açıklaması ve cevabı bundan önce yazdığım yazının içinde var okuyupta görmemişsen bu senin sorunun yazdığın ayetin meailini ve tefsirini sana pasteledim orayı zahmet buyurup okursan anlarsın. Ha bu benim soruma cevap değil dersen o da senin sorunun, sen kafanda ve beyninde gezen kendince doğru sandığın cevabı bekliyorsun.

Öyle bir cevap yok.

 

 

Sana bende bir özlü söz yazayım mı saat kaç türünden ne dersin karakuta;

 

Teşekkür ederim yine beni haklı çıkardınız ne demiştim ben ?

Benim soruma,Allah ve melekleri ve dünyadaki tüm insanlar ve cinler bir araya gelse yinede cevap veremez. Boşuna zahmet etmeyin. Müslümanların kendileri fikir üreteemezler.. Asırlardan beri, hazırda olan ne varsa kendileri dahi anlamadılkları bir yığın yazıyı ısıtıp ısıtıp ortaya sürerler.

 

senin sorduğun soruya kimse cevap veremez miş ya ....... gibi gibi laflar boş sözler .

Müslümanlar fikir üretemez demiştinya

Müslümanlar fikir üretemez demiştinya

Müslümanlar fikir üretemez demiştinya

ondan dolayı sana paste ettim anlaman için üç defa sorunu yazdım . Onlarda fikir üreten müslümanların listesi ve yaptığı işler genelleme yapmayın diye eleştiri yapan sizlerin genelleme yapaarak konuşması ne kadar tuhaf değil mi;?

 

Müslümalar üretir hemde senin bildiğinden ve bileceğinden ötesini üretir üretmiştirde..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Burda müslümanlığı savunan diğer insanıların "savundukları şeye" bu islam değildir dedim mi hiç? Sadece seninkine dedim. Nedenini de söyledim.

 

Saygılar.

Sizde "İslam"a o insanların baktığı açıdan bakıyorsunuz da ondan... Biz buna "Bardağın Boş Kısmandan Bakmak" diyoruz. Şöyle söyleyim:

 

O Müslümanlar diyor ki: "Hırsızlık yapanın elini kesin"

Siz diyorsunuz ki : "İslam Hırsızlık yapanın elini kesin"

Kur'an diyor ki : "Affedici olun yada hırsızlık yapanın elini kesin" (ki Yaşar Nuri Öztürk bu kesimin eli "Kesip Atmak/Koparmak" anlamında olmadığını söyler)

Ben diyorum ki : "Kur'an sadece kesin dememiş, Affedin de demiş, öyleyse Affedici olun, hoşgörülü olun, bağışlayın"

 

O Müslümanlar diyor ki: "Kısas'a Kısas"

Siz diyorsunuz ki : "İslam Kısas'a Kısas demiştir"

Kur'an diyor ki : "Affedici olun, yada fidye isteyin, yada kısas'a kısas uygulayın"

Ben diyorum ki : "Kur'an sadece kısas'a kısas dememiş, fidye isteyin de demiş, Affedin de demiş. Öyleyse affedici olun, bağışlayın"

 

O Müslümanlar diyor ki : "Allah -Benim İçin öldürün- dedi"

Siz diyorsunuz ki : "İslam'ın Allah'ı -Benim İçin Öldürün- dedi, katledicidir"

Kur'an diyor ki : "Size karşı savaş açanlarla Allah yolunda savaşın, mücadeleden vazgeçmeyenleri öldürün"

Beni diyorum ki : "Her toplumun savunma hakkı vardır ve saldırılmadıkça olmadıkça savaşmak caniliktir. Savaşa kişisel olarak Allah adına, toplumsal olarak Millet adına gidilmelidir"

 

O Müslümanlar diyor ki : "Allah -dünya hayatı önemsizdir, sadece ahiret için çalışın- dedi"

Siz diyorsunuz ki : "İslam'ın Allah'ı -dünya hayatı önemsizdir ...- dedi, o yüzden Müslümanlar dünya yaşamı ile ilgilenmekten korkarlar"

Kur'an diyor ki : "Ölmeyecekmiş gibi dünya için, ölecekmiş gibi Ahiret için çalışın"

Ben diyorum ki : "Ahiret hayatı ne kadar önemliyse, dünya hayatıda o kadar önemlidir. Çünkü orada sizi tanımlayacak olan şeyler, sizin burada yapacaklarınızdır. Dünya hayatı için çalışmak son derece önemlidir"

 

O Müslümanlar diyor ki : "Allah ulaşılmazdır, insana uzaktır"

Siz diyorsunuz ki : "İslam'ın Allah'ı Görünmez ve ulaşılmaz bir puttur"

Kur'an diyor ki : "Ben size şah damarınızdan daha yakınım"

Ben diyorum ki : "Hakk insanın kendisidir. İnsana şah damarından daha yakın olan yine insanın kendisidir"

 

O Müslümanlar diyor ki : "İslam'da kölelik geçer"

Siz diyorsunuz ki : "İslam köleliği meşrulaştırmıştır"

Kur'an diyor ki : "Kölelere kötü davranmayın, gücünüz yettiğini azat edin"

Ben diyorum ki : "Kur'an azat etmemizi de öğütlemiştir, öyleyse azat etmeli ve kölelik olmamalı"

 

vs vs vs...

 

Bakın yukarıda 4 tip kimse ve 2 tip görüş açısı ele alınıyor. İlk ikisi bardağın boş tarafını görüyor, diğer ikisi bardağın dolu tarafını görüyor... Kimin kimle paralel düşündüğü ortada... Kimin İslam'dan ne anladığı ortada... Yukarıda "Kur'an-ın dediği ile ilgili söylediklerim, Kur'an-ın o konu ile ilgili, o an aklıma gelen yargılarımdır. Yani eksiklik varsa, okuyan herkesten ayrıca özür dilerim bu açıdan... Ama tahmin edersiniz ki, bu konular zaten yeterince ayrıntılıdır... Ben sadece yüzeysel benzerlikleri ve anlayışları nitelemek istedim o kadar... Ama şu var ki; İslam'ı yada herhangi bir dini eleştirmekte yerden göğe kadar haklısınız ve yapmalısınızda zaten... Yoksa hiç bir bilgiye ulaşamayız... Ama her hangi bir din hakkında "çelişki" yada "olumsuzluk" yakalayabildiğiniz, yani tutunabildiğiniz ve sizi haklı çıkaran Dini anlayışlara sarılmayın... Yani bakışınız belli... O kimi Müslümanların anlayışları zaten yanlış ve eksik yorumlara dayalı ve eksiklikler sizi kimi zaman haklı çıkarmya müsait ve sizde bunu kullanarak sadeceo anlayışı İslam'ın meşru anlayışı olarak gösteriyorsunuz. Çünkü öyle göstermediğiniz sürece sizi haklı kılacak başka bir anlayış yok... Oysa İslam'ın anlaşılması sadece o şekilde değildir. Zaman zaman isimlerini saydığımız kişilerde İslam'ı yansıtmışlardır. Sizin referans gösterdikleriniz Bardağın boş tarafını görenlerken, o kimseler bardağın dolu tarafını görebilmişlerdir. Ve ben bu açıdan bakmayı tercih ediyorum... Bir katle mi maruz kaldı aileniz? Kur'an hoşgörülü olun da demiş, hoşgörülü olun, illa ki kısas yapmanız şat değil. köleniz mi vardı, onun hayatını kolaylaştırıp yine de köleniz olarak bırakacağınıza, Kur'an azat edin de demiş azat edin... Hırsızlık mı oldu? Kur'an hoşgörüyüde öğütlemiş, affedici olmayana affedici olmam demiş, öyleyse affedin. Yunus demiş işte : Yaratılanı sevin yaratandan ötürü...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.