Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

SENİ BİR ANIT BIRAKTIM KENDİNE!


frozen

Önerilen İletiler

Susarak / Aziz Nesin

 

Güneş altında söylenmedik söz yokmuş...

Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi...

Ne gece, ne gündüz yokmuş söylenmemiş söz...

Ben de söylenmişleri söylüyorum yeni biçimde...

Hiç bir biçim kalmamış dünyada denenmedik...

Ben de susuyorum sevgimi saklayıp içimde...

Duyuyorsun değil mi suskunluğumu nasıl haykırıyor...

Susarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim...

Ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 1b
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Seni Sana Terk Ediyorum

 

 

geceler telaşla koşuyordu gölgeme

bir gece kuşu daha uçuyordu avuçlarından

yırtıyordu gecenin karanlığını baykuş sesleri

arz inliyordu yıldızların aksine

en sade suretini koyup çıkınıma /sırtıma atıp

seni sana terk ediyorum...

 

bozkırın koynunda deli dolu at süren ben

dökülen eylüllere soktum gökyüzünün maviliğini

ayın dolmuş haliydi son durağım

içimdeki trenler çoktan devrildi, vagonlar darmadağın

çatlamış dudağımı şiirlerle ıslatıp

seni sana terk ediyorum...

 

kanıyor ayak uçlarım dilime inat

kaçırıyorum bakışlarımı alev küresinden

bıçaklar kaygan zeminlerde bilenirken

geceye sızan birkaç damla kan

gözlerimden yüreğime sessizce akan

en şiddetli zehri acılarıma katıp

seni sana terk ediyorum...

 

kaldırım taşlarında uyuttuğum düşleri

bir atımlık barut kokan sabrımı

gün görmemiş hayâllerime vuruyorum

tütsüye mahkûm petekten oğul almak

zırdeli şafaklara ağlamak

bana mı düştü yar

sabahla gidiyorum, balımı peteklere satıp

seni sana terk ediyorum...

 

kaç kalibreydi boynumdan vurduğun söz

sahi ceylanlar neden hep boynundan vurulur

gölgem kan kaybından ölmekte

kırılan bir kalemin hesabı mı yapılır

sevdam yüreğimde musallaya yatıp

seni sana terk ediyorum...

 

 

Turhan Toy

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

DİYALEKTİK MUTSUZLUKLAR

 

bir uzak sabah denizidir gittiğin kapı

ellerinde rüzgarın taşınmaz çamurları var

köpürmüş soylarımı toplarken çürüyen yanlarımdan

inan batmış şehirler gibi onarılmaz anılar

gözlerinde unuttuğum o eski aciz miras

almaya gelsem soluğumda dalgın yosun kokusu

biliyorum artık hiçbir gemi beni taşımaz

ve yeniden büyür içimde mağrur bir zakkum gibi terkedilmek korkusu

 

susarsın bir silahsızlanma akşamı

susarsın dudaklarında ıslıklar kanar

öpülmez dudakların ıslık yarası

mavzerdir dokunmalarım kirvem bilirsin

öpemem, öpersem tekmil bir aşiret tragedyası

 

hüznünü ver bana yeter, gizli hüznünü

kolları bağlı hüzün olsun dört yanım

ırağına vurma beni kirvem, ağlarım, delirirsin

sonra derler haklıdır sevdası

geç olur ki artık onarmaz rakılar

geç olur bir yaraya rakının dağılması

 

sen şehre sırtını dönen uykusuz dağlı

gemiler nerde (ki çoğu hüviyetidir melankolinin)

nerde aykırı mavzerler (onlara sığdıramazsın ki öfkelerini)

barut esmeri tenine sevdalarımı sürdüğüm

nasıl taşıdın bunca yıl delirmiş saçlarında o eski şark yelini

biliyorum dokunsam parmaklarım kırılır

dokunmasam eşkıya uykusuzluğu çetin silahlar gibi

 

MURATHAN MUNGAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ESKİDENDİ ÇOK ESKİDEN

 

Hani erken inerdi karanlık,

Hani yağmur yağardı inceden,

Hani okuldan, işten dönerken,

Işıklar yanardı evlerde,

Eskidendi, çok eskiden.

 

Hani ay herkese gülümserken,

Mevsimler kimseyi dinlemezken...

Hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken,

Eskidendi, çok eskiden.

 

Hani hepimiz arkadaşken,

Hani oyunlar tükenmemişken,

Henüz kimse bize ihanet etmemiş,

Biz kimseyi aldatmamışken,

Eskidendi, çok eskiden.

 

Hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken,

Hani körkütük sarhoşken gençliğimizden,

Daha biz kimseye küsmemiş,

Daha kimse ölmemişken,

Eskidendi, çok eskiden.

 

Şimdi ay usul, yıldızlar eski

Hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden

Geçen geçti,

Geçen geçti,

Geceyi söndür kalbim

Geceler de gençlik gibi eskidendi

Şimdi uykusuzluk vakti.

 

 

 

MURATHAN MUNGAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

GELME..

 

baktığın yerde karanlık bir tomurcuk bırakıyorum

çarşılar avuçlarında aykırı

sokakların lisanı adımlarında

gelme, geldiğinde her şey yitiriyor kendini

vurgun: ölümlerin en kostağı

vurgun ölümlerden kaçgun yanımız

konaklarda boğulmuş eski bir ana

şöyle buyurur:

 

sen seç kendine bir hayat

ve öylesine yaşa, nasılsa

kaldığın yerden vurgun sürdürür

ve hep bak kendine

birörnek aynalara asi bir suret bırak

baktıkça gözlerin

kendini öldürür...

 

MURATHAN MUNGAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

YAVAŞ YAVAŞ ÖLÜRLER...

SEYAHAT ETMEYENLER.

YAVAŞ YAVAŞ ÖLÜRLER...

OKUMAYANLAR DİNLEMEYENLER

VİCDANINDA HOŞGÖRMEYİ BARINDIRMAYANLAR

YAVAŞ YAVAŞ ÖLÜRLER...

ALIŞKANLIKLARA ESİR OLANLAR

HERGÜN AYNI YOLLARI YÜRÜYENLER

UFUKLARINI GENİŞLETMEYEN VE DEĞİŞTİRMEYENLER

ELBİSELERİNİN RENGİNİ BİLE DEĞİŞTİRME RİSKİNE GİRMEYENLER

VEYA

BİR YABANCI İLE KONUŞMAYANLAR

YAVAŞ YAVAŞ ÖLÜRLER...

VERDİKLERİ HEYECANDAN KAÇINANLAR

TAMİR EDİLEN KIRIK KALPLERİN GÖZLERİNDEKİ PIRILTIYI

GÖRMEK İSTEMEKTEN KAÇINANLAR

YAVAŞ YAVAŞ ÖLÜRLER...

AŞKTA VEYA İŞTE BEDBAHT OLUP

İSTİKAMET DEĞİŞTİRMEYENLER

RÜYALARINI GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN RİSK ALMAYANLAR

HAYATLARINDA BİR KEZ DAHİ

MANTIKLI TAVSİYELERİN DIŞINA ÇIKMAMIŞ OLANLAR

YAVAŞ YAVAŞ ÖLÜRLER...

PABLO NERUDA

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AYAKÜSTÜ YAŞANMIŞ AŞK HİKAYELERİ

 

 

 

1.

 

bildiğim kendimi bildim bileli aşık olduğum,

 

bildiğim ancak aşıkken var olduğum...

 

işte bu yüzden, benim için aşık olmak;

 

çoktandır hasretine katlandığım yokluğum.

 

'eğer aşktan söz edildiğini duymamış olsalar

 

hiçbir zaman sevemeyecek olan insanlar vardır, '

 

demiş La Rochefoucauld

 

benimse hep böylelerini severek başladı vurgunum...

 

 

 

2.

 

her durakta ölümsüz bir aşk edineceğim

 

bir bakıştan, bir duruştan,

 

çağrışımın sonsuz hızından

 

unutulmaz bir sevgili daha bırakacağım ardımda.

 

belki de yaşanabilecek en güzel serüveni

 

terk edeceğim

 

daha otobüsün ilk basamağında.

 

kim bilebilir ki?

 

sonrayı, sonrasını kim bilebilir?

 

gizli gizli veda edeceğim ona; görmeyecek

 

ve bu duyguyla burkulmuş yüreğim

 

otobüs camına bağrında bir ok ile

 

bir aşk levhası çizecek, ah min-el!

 

bu da ötekiler gibi,

 

kendisini ölesiye sevdiğimi bilmeden

 

yaşayıp gidecek..

 

 

 

3.

 

şimdi hemen kalksam buradan

 

hemen çıksam uzun sokaklardan birine

 

kiminle karşılaşabilirim

 

kime vurulurum ölesiye, eve dönmeden

 

geceme kuzguni bir cehennem gibi eklenen

 

bir ölümcül sevda hangi köşe başında

 

keser yolumu

 

bir tenhaya ulak olan

 

o suret avı

 

bırakır mı yakamı

 

haracı ödenmeden

 

bırakır mı yakamı

 

bir suretten, bir şiirden, bir hüzünden

 

ak kağıda düşürülmüş

 

imzasını görmeden

 

 

 

bırakmazlar yakamı, bilirim, ben ölmeden

 

 

 

4.

 

hangi aşk mümkündür aşığı öldürmeden

 

her aşk, her şiir

 

ardından uzun uzun bakılan adı bilinmedik sevgilerden,

 

küskün omuzlu terk edilmişliklerden,

 

perspektifinde hep bir sokak taşıyan

 

o sessiz

 

o faili meçhul cinayetlerden

 

resim altı sözcüklerden

 

aşk mümkün olsa idi ah, aşığı öldürmeden

 

 

 

bırakır mı yakamı kağıdın ölüm beyazı sureti

 

elle bilenmiş sözcükler,

 

yüreğime sokulan serüvenin hançer tadı

 

nabzımın atışına ayak uyduran vezninde

 

gece adımları şiirlerimin

 

bırakır mı yakamı yaşadıklarımı

 

dökmeden imgelerin giysilerine

 

hayatın maskelenmiş gerçekliğine

 

upuzun bir mesafeyle yeniden sokulmak için

 

yeniden ve yeniden.

 

 

MURATHAN MUNGAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BİLARDO TOPLARI

 

 

 

Ayrıldığımız gündü.

 

Mutfaktaydık, buzdolabının yanında, kapısı açıktı, herşey bambaşka

 

görünüyordu yüzüne vuran o soğuk ışıkta

 

"Biliyor musun " dedin. "Sen neye benziyorsun biliyor musun?"

 

Epeydir aradığın bir şeyi bulmuş olmanın hem sevinç, hem keder veren

 

gizli bir an için bulandırmıştı yüzündeki tedirginliği, kırgınlığı.

 

Sis ışığa çıkmıştı. Sonra yavaşça çevirip başını yüzüme baktın kuyuya düşmeye

 

benzeyen derin bir korkuyla.

 

"Neye?" dedim,yan yanayken yaşadığımız ayrılığın adını sorar

 

gibi,"Neye?"

 

"Bilardo toplarına."

 

"Neden?" dedim.

 

"Yazgını hep başkalarının ıstakalarının insafına bırakıyorsun da

 

ondan..."

 

Bir uçurum gibi derinleşen sessizlik o an başlamıştı bile bizi

 

birbirimizden uzaklaştırmaya.

 

Beni terk etmeden önce yaptığın son konuşma oldu bu.

 

Sonra iki arkadaşım geldi,birinin omzunda ağladım,hangisiydi

 

şimdi

 

hatırlamıyorum. Sonra birlikte başka bir kente gittik,anlarsın ayrılığın

 

ilk

 

günlerinde o eve katlanamazdım, sonra ben başka aşklara, sonra başka

 

evlerin

 

duvarlarına başka takvimler astım

 

Şimdi ne zaman birinden ayrılsam ıstakaların sesi patlıyor

 

kulaklarımda

 

ardından bilardo topları

 

dağılıyor dört bir yana

 

Seni hatırlıyorum o soğuk ışıkta bir daha

 

bir daha...

 

bir daha...

 

MURATHAN MUNGAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BİR YILIN SON GÜNLERİ

 

 

 

I.

 

bir yıl daha bitiyor

 

İşte bu kadar duru,bu kadar yalın

 

bu kadar el değmemiş

 

sıradan bir gerçeği daha

 

kolları bağlı hayatımızın

 

bir şiire nasıl dahil edilir bir yılın son günleri

 

her sonda her başlangıçta ve her defasında

 

alır gibi bir başkasını karşımıza

 

perdeler çekip,ışıklar söndürüp

 

oturup yatağın içine bir başımıza

 

sorgulamak kendimizi

 

öğrenmek ikizin anadilini,ikinci belleğimizi

 

öğrenmek kendimizle hesaplaşmanın buzul ilişkilerini

 

bu aynaların dehlizlerinde gezinirken görürüz

 

karanlık günlerimizin kenar süslerini

 

 

 

biterken bir yılın son günleri

 

biliyoruz takvimler belirlemez değişimin mevsimlerini

 

gençlik ikindilerini

 

 

 

kargınmış bir çocuktuk büyüdüğümüzden beri

 

 

 

II.

 

bir yıl daha bitiyor

 

düşlerim,tasarılarım,yarım kalmış onca şey

 

her yıl biraz daha kısalıyor öncekinden

 

bana mı öyle geliyor

 

yoksa daha mı hızlı ilerliyor zaman

 

insan yaşlanırken?

 

 

 

III.

 

kırdım mı incittim mi birilerini

 

kimleri kazandım,yitirdiklerim kimler?

 

kendimi yineledim mi yazdıklarımda?

 

yeniden düşünmeliyim

 

dostluklarımı,ilişkilerimi

 

dağınık yatağım,mutsuz yatağım

 

çoğalttın mı eksiklerimi

 

gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı

 

yitirdim mi yoksa masumiyetimi?

 

borçlarımı ödedim mi?

 

doğru seçtim mi soruların fiillerini?

 

tırnaklarım kesilmiş,dişlerim fırçalanmış,saçlarım taranmış,

 

giysilerim ütülü,odam düzenli mi?

 

ödünç aldığım kitapları geri verdim mi?

 

geri verdim mi aldıklarımı?

 

aşkları,dostlukları,sevgileri,güvenleri,bağları

 

kitaplara,sayfalara,satırlara borcumu ödedim mi?

 

yokladım mı duygularımı

 

hala sevebiliyor muyum insanları?

 

ovmalı gümüşlerimi,bakırlarımı,cila geçmeli ahşaplarıma

 

ovmalı umutları

 

saklı tutumalı gelecek inancını,yarınları,eksik etmemeli ağzımızdan

 

hançer kıvamındaki karamizah tadını

 

şimdi oturup uzun bir hasretlik mektubu yazmalıyım Yavuz'a

 

sonra köşe başından bir demet çiçek alıp öyle başlamalıyım akşama

 

yeni bir yıla

 

ama nedense her şeyin tadı dağılıyor ağzımda

 

bir sap çiçek mi taşısam yoksa ağzımın kıyısında

 

aydınlık rengi vursun diye gözlerimdeki buluta...

 

 

MURATHAN MUNGAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

DEMEDİM Mİ?

 

Oraya gitme demedim mi sana?

Seni yalnız ben tanırım demedim mi?

Demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi benim?

Bir gün kızsan bana, alsan başını yüzbin yıllık yere gitsen

Dönüp kavuşacağın yer benim demedim mi?

Demedim mi şu görünene razı olma

Demedim mi sana yaraşır otağ kuran benim asıl.

Onu süsleyen bezeyen benim demedim mi?

Ben bir denizim demedim mi sana.

Sen bir balıksın demedim mi,

demedim mi o kuru yerlere gitme sakin.

Senin duru denizin benim demedim mi?

Kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi?

Demedim mi senin uçmanı sağlayan benim,

senin kolun kanadın benim, demedim mi?

Demedim mi yolunu vururlar senin,

demedim mi tövbeni bozarlar senin.

Oysa senin ateşin benim, sıcaklığın benim demedim mi?

Türlü şeyler derler sana demedim mi?

Ölmezlik kaynağını kaybedersin,

yani BEN'i kaybedersin demedim mi?

Söyle, bunları sana hep demedim mi?

 

Mevlâna Celâleddin-i Rûmi

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

BİR GÜN ANLARSIN

 

Uykuların kaçar geceleri, bir türlü sabah olmayı bilmez.

Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya,

Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında

Ne çarşaf halden anlar ne yastık.

Girmez pencerelerden beklediğin o aydınlık.

Onun unutamadığın hayali,

Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine.

Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın.

Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

 

Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu.

Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin.

Gün gelir de sesini bir kerecik duyabilmek için,

Vurursun başını soğuk taş duvarlara.

Büyür gitgide incinmişliğin kırılmışlığın.

Duyarsın,

Ta derinden acısını, çaresiz kalmışlığın.

Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

 

Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin.

Niçin yaratıldığını.

Bu ********* dünyaya neden geldiğini.

Uzun uzun seyredersin aynalarda güzelliğini.

Boşuna geçip giden günlerine yanarsın.

Dolar gözlerin, için burkulur.

Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

 

Bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların.

Sevilen gözlerin erişilmezliğini.

O hiç beklenmeyen saat geldi mi?

Düşer saçların önüne, ama bembeyaz.

Uzanır, gökyüzüne ellerin.

Ama çaresiz,

Ama yorgun,

Ama bitkin.

Bir zaman geçmiş günlerin hayaline dalarsın.

Sonra dizilir birbiri ardına gerçekler, acı.

Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.

 

Bir gün anlarsın hayal kurmayı;

Beklemeyi, ümit etmeyi.

Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir

Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi.

Lanet edersin yaşadığına...

Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın.

O zaman bir çiçek büyür kabrimde, kendiliğinden.

Seni sevdiğimi işte o gün anlarsın.

 

Ümit Yaşar OĞUZCAN

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ayrılık Günü

 

Ben nice ayrılıklar gördüm ömrümce

Kuşlar gördüm; kırılmış kolu, kanadı

Ayrı düşmüş sevdiğinden kuşlar gördüm

Hiç bir ayrılık bana bu kadar komadı

 

Ayrılığın bir ağrıdır vurur şakaklarımda

Ve büyür gözlerimde bir okyanus kadar

Derinden ses verir içimde bir tel

Sonra, birdenbire kırılır, kopar

 

Yeryüzü çekilir altından ayaklarımın

Geçer başıma çöken bir tavan gibi gökyüzü

Durmadan çalınır kulaklarımda

Şarkıların en hüzünlüsü

 

Seni alıp uzaklara giden otobüs

Benim üzerimden geçer hışımla

Devrilir, bakakalırım ardından

Bir sel gibi akan gözyaşımda...

 

Artık ne yapsam boş, teselliler faydasız

Karanlık gitgide en derinlere çeker beni

Çaresiz, bütün sokaklarında bu şehrin

Böyle perişan beklerim dönmeni

 

Dolaşır birbirine yorgun ayaklarım

Ellerimi koyacak bir yer bulamam

Nereye gitsem, en koyusu acıların

Ne yana baksam, çıldırtan bir akşam

 

İstemem ben bu ömrü, bu talihi istemem

Böyle durup durup senden ayrılmak varsa

Orada bir mezar kazılır benim için

Ayrılığın nerede başlarsa.

 

 

Ümit Yaşar Oğuzcan

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben seni kocaman bir yürekle sevdim. Gözlerim değil, yüreğimdi seni gören.

Sen damarlarımdaki kana karışıp, geldin oturdun yüreğime. Bir başka yerde

olamazdın zaten. Sen, benim en değerli yerimde, yüreğimde olmalıydın,

orada kalmalıydın. Çok aşka ev sahipliği yapan bu yürek, ilk kez bu kadar

kolay kabullendi seni. Herhangi bir konuk değildin artık. Bu yüzden ne

ağırlama faslı vardı, ne de uğurlama. O yüreğin gerçek sahibiydin.

 

Şimdi sonbahar, kışa giriyoruz ya... Ben dört mevsim baharı yaşadım

seninle. Çiçek çiçek açtın yüreğimde. Gökkuşağı zayıf kaldı, senin

renklerin karşısında. Taze bir yaprak gibi yeşildin. Açelya idin

pembeliğinle. Üzerine çiğ taneleri düşmüş sarı güldün. Kırmızıydın bir

ateş gibi. Ve maviydin... En çok bu renkle anmayı sevdim seni. Denize

tutkundum, denizi sensiz, seni de denizsiz düşünemedim.

 

Seni severken dünyayı da sevdim ben, insanları da... Kendime bile dar

gelirken, içinde herkese yer olan bir hayatın sahibiydim artık. En kızgın,

en tahammülsüz olduğum anlarda bile, seni düşünmek yetti bana. İçimdeki

sevinç yüzüme yansıdı, güldüm. Beni öylesine güldüren senin sevgindi ve

ben kaygısız, içten gülüşün ne demek olduğunu, nasıl güzel bir şey

olduğunu anladım seninle...

 

Her şeye rağmen sevdim seni. Güçlüydüm ve aşamayacağım hiçbir zorluk

yoktu. Koca bir kente, koca bir ülkeye kafa tutabilirdim. Sen elimden

tuttuğunda, patlamaya hazır bir volkan gibi hissederdim kendimi. Menzil

sendin ve ben o menzile ulaşmak için önüme çıkan her şeyi yok edebilirdim.

Sana ulaşmamı engelleyecek her şeyi eritirdim, kül ederdim. Sana

ulaştığımdaysa sakin bir göle dönüşürdüm. Ve o göle bir tek sen

girebilirdin.

 

Sevdim ve hayrandım da... Her halin çekti beni. Duruşunu, uyumanı,

gülmeni, kızmanı, şaşkınlığını, saflığını, kurnazlığını, çocukluğunu,

olgunluğunu sevdim. Sesini de sevdim suskunluğunu da.

Küçük oyunlarını, kaprislerini, sitemlerini, korkularını sevdim. Seni ve o

doyumsuz sevdanı, uçarı sevdanı anlatacak kelime bulamadım çoğu zaman.

Sığmadın cümlelere ve hiçbir cümle seni

yeterince tarif edecek kadar derin olmadı.

 

Seni severken yorulmadım. Çünkü sen yaşam kaynağıydın. Her gün yenilendim.

Seninle çoğaldım, büyüdüm. Eksik kalan neyim varsa tamamladın.

Ölmeyecektim çünkü sen ölmezliğin ta kendisiydin.

 

Sevdim işte ötesi yok...

 

 

mehmet coşkundeniz

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 4 hafta sonra...

Kalbini yanımda taşıyorum

Seni kalbimde taşıyorum

Ve hiç şüphem yokki nereye gidersem gideyim

Sen de benimle geliyorsun

Ve bir başıma yaptığım herşeyi aslında

Sen de benimle yapıyorsun

Kaderden korkmuyorum

Çünkü sen benim kaderimsin

Dünyayı istemem

Çünkü güzelim

Benim dünyam sensin

Gerçeğimsin...

İşte kimsenin bilmediği derin sırrım

İşte köklerin kökü, göklerin göğü

Ve hayat denen gökler ve kökler

Ruhun alabileceğinden daha çok büyüyebilen

Aklın saklayabileceğinden

Bu yıldızları birbirinden ayrı tutabilen mucize

Kalbini yanımda taşıyorum

ve seni kalbimde taşıyorum...

 

EE Cummings

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kirli Soru

 

Benim oralarda hiçbir işim yoktu

Şeytana uydum,

Aç ahtapotlar kaynaşırken dipte

Kaypak kalabalıkta sürükleniyordum.

 

İnce yüzünüzde üzgünce bir bakış

Birden sizi gördüm,

Açtı arı doruklarda bir safran

Durdum.

 

İlk sevgili güldük yitik anılardan

Mutsuz, yalnız

Sessiz kınamanızı, utançlarda küçülmüş

Aldım, geri döndüm.

 

Gelsem,

Siz yine orda mısınız?Behçet Necatigil

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Düşler dökülür gülüşlerinden

Biliyor musun;

Düşler dökülür...

Düşler üşüşür...

Düşler doluşur kulaklarıma;

Gülüşlerinden! ..

 

Üstüme yağan düşler ile,

başıma üşüşen düşler ile,

ve içime doluşan düşler ile serpilirim ben,

bahara dokunmuş bir filiz gibi! ..

 

Biliyor musun;

Denizler bile düşlerimin rengidir...

Dalgalar,

gülüşlerindir yani;

düşlerimin üzerinde oynaşan! ..

 

Biliyor musun;

Düşler saçılır başıma,

gülüşlerinden...

Ve düşlere savrulur başım;

Tırmanıp gülüşlerine!..

 

Dinlenen bir nefes gibi yayılır kumsalıma, köpüklü dalgaların!..

Bunlar, düşlerimin üzerinde oynaşan gülüşlerindir ya, hani adına “dalga” denen!..

 

Biliyor musun;

Bütüün bu denizler, düşlerimin rengidir; ve işte sen o yüzden “kendini” seyreder gibi olursun baktığında denizlere...

O yüzden gözlerini lacivert sanırsın...

...saçlarını mavi...

...hatta canını, camgöbeği!..

Canının göbeği bunun için köpürür düşlerimin ortasında!..

 

Biliyor musun;

Düşşşler üşüşür başıma gülüşlerinden;

Masmavi düşler...

Ve buseleri çağıran dişler gibi sıralı düşler!.Muammer Erkul

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yarım

Benim içim acımaz mı sanıyorsun

Ben giderken yarım sende kaldı bilmez miyim

Her karanlıkta aklımda sen

Her şarkıda ağlayan ben

Senden gittim diye vicdansız mı sanıyorsun

Her sabah uyandığımda hala ilk merhaba sana

Her sabah uyandığımda yanımda öksüz bir günaydın alınmadık

Belli sahibi öğlen uykusunda

 

ceyhun yılmaz

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ellerim donar ya yazarken

kelimeleri süzmekten

korkar oldum ya gülmekten

ne olur esareti getirme bana

 

ölçmeye kalksam seni içimde

aklımın terazisinde tek ölçü

-hiç kimse için ağlamadım

ama ben seninle

ağlamak istemiyorum ki

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Düşler dökülür gülüşlerinden

Biliyor musun;

Düşler dökülür...

Düşler üşüşür...

Düşler doluşur kulaklarıma;

Gülüşlerinden! ..

 

Üstüme yağan düşler ile,

başıma üşüşen düşler ile,

ve içime doluşan düşler ile serpilirim ben,

bahara dokunmuş bir filiz gibi! ..

 

Biliyor musun;

Denizler bile düşlerimin rengidir...

Dalgalar,

gülüşlerindir yani;

düşlerimin üzerinde oynaşan! ..

 

Biliyor musun;

Düşler saçılır başıma,

gülüşlerinden...

Ve düşlere savrulur başım;

Tırmanıp gülüşlerine!..

 

Dinlenen bir nefes gibi yayılır kumsalıma, köpüklü dalgaların!..

Bunlar, düşlerimin üzerinde oynaşan gülüşlerindir ya, hani adına “dalga” denen!..

 

Biliyor musun;

Bütüün bu denizler, düşlerimin rengidir; ve işte sen o yüzden “kendini” seyreder gibi olursun baktığında denizlere...

O yüzden gözlerini lacivert sanırsın...

...saçlarını mavi...

...hatta canını, camgöbeği!..

Canının göbeği bunun için köpürür düşlerimin ortasında!..

 

Biliyor musun;

Düşşşler üşüşür başıma gülüşlerinden;

Masmavi düşler...

Ve buseleri çağıran dişler gibi sıralı düşler!.Muammer Erkul

 

çok güzel bir şiir teşekkürler sedelina :clover:

 

rüyalarımda bana gülümsüyorsun

sesin bir fısıltı gibi sızıyor kulaklarıma

gözlerinden anlıyorum

yüreğinden geçenleri

 

ellerin uzanıp siliyor yüzümdeki acıyı

gözlerim kamaşıyor aydınlığından

hiç bırakma istiyorum ellerimi

hiç bırakma

sustur içimdeki çığlığı....

 

S.G.K.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Manga - Dursun Zaman

 

 

Her sabah doğan güneş

Bir sabah doğmaz oldu

Elleri ellerimden

Kayıp giden yıldız oldu

Gülünce ışık saçan

O gözler yaşla doldu

Ağlama duymaz artık

Bir varmış, bir yok oldu

Giderken bıraktığı

Bütün renkler siyah oldu

Üzülme anla artık

Belki de huzur buldu

Dursun zaman, dursun diyorsun da

Oyun değil ki yaşamak

Sen inanmasan da bir son var anla

Herkese inat

Duysun seni dönsün diyorsun da

Oyun değil ki yaşamak

Yok bir çaren anla,

Sakın uyanma yıllara inat

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Manga - Bitti Rüya

 

 

Bir kez gelmişsin bu saçma dünyaya

Olanları unutmak çok zor inan bana

Sevdiğin insan bile artık yalan söylüyor

Yaşadığın anılar acı vermeye başlıyor

Bir köprüden geçiyorum

Mutlu gibiyim sanki

Geride bir kent bıraktım bir de sevgili

Rüya mı bu, gerçek mi inan anlamıyorum

Bu şehir beni içine çekiyor

Kendimi alamıyorum

Olanlar yetmez gibi bir de mesaj geliyor

'Mutluluklar, hoşçakal'

Birer birer zırvalanıyor

İyice dağıtmak için biraz daha içiyorum

Sonra oturmuş mal gibi zırıl zırıl ağlıyorum

Gidiyorum buralardan, dönüyorum durmadan

Uyan artık uyan, bitti rüya

Seviyorum sormadan, öpüyorum kasmadan

Dayan artık dayan, bitti rüya

Bir kez gelmişsin bu saçma dünyaya

Olanları unutmak çok zor inan bana

Yazdığın satırlar bile artık yalan söylüyor

Söylediğin sözler acı vermeye başlıyor

Bir köprüyü yakıyorum mutlu gibiyim sanki

Geride bir kent bıraktım bir de sevgili

Doğru mu, yanlış mı inan umursamıyorum

Bu şehir beni esir ediyor kendimi alamıyorum

İnanmazsın bir rüya hayatımı değiştiriyor

O mesajı unutmam için bana bir şans veriyor

Rüyaysa bu gerçekten artık uyanmak istiyorum

Mutluluk bile acı veriyor

Çünkü sonu var biliyorum

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.