Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

lostspace

Önerilen İletiler

Adına insan deniyordu. Ortaçağ dönemini yaşayan insanlık, kendi neslini sonlandırma çabası içindeydi. Herkeste bir kıyamet beklentisi vardı. Oysa her insan, kendi kıyametini yaşayan bir av konumundaydı. Burada avcı konumundaki varlıksa hiç şüphesiz ki, Tanrı’ydı. Çok sevdiğim bir düşünür, Tanrı için öldü demişti. Aslında bu kısmen doğruydu. O, kendini ölümsüzlükte öldürmüştü. Ya da insanın içindeki anti evren, ya da anti insan tarafından yok edilmişti. Bu anti insanın içinde mekanik bir evren vardı. Tamamen robot ve makine unsurları içeren, insanların hayatını kolaylaştıran, bir o kadar da insanı üşengeç yapan bir rüya. Rüya, dememin sebebiyse insanın içinde bulunduğu karanlık çıkmazdı.

Evet. Benim bulunduğum dönem, şu an için karanlık. Yirmi birinci yüzyıldan geleceğe doğru sesleniyorum. Kendi iç sesimde ne bir yalan, ne de bir riya var. Burada Tanrı gibi hissettiğim kadar bir böcek gibi de hissediyorum. Ne kendimden utanıyorum, ne de bir çıkarım var. Ben sadece içimdeki kalbi ve ruhu, keskin dokunuşlar eşliğinde seslendiriyorum. Belki de bu çoğumuzun seslendirmediği iç insanımız.

Daha önceleri e-insan demiştim. Ve tabii ki de uzay net. E-insanı ele alırsak, yukarıda bahsettiğim anti insanın tasarlamış olduğu bir sanal insan. Tabii ki sanal insanın inandığı bir sanal Tanrı var. Aslında bu sanal evrenlerden ibaret bir unsur. Bu ruh kazanmış bilgisayarların tasarladığı bir unsur. Evet, yanlış duymadınız. Bilgisayarların ruhu var. Maddenin ruhu var. Bu benim yıllarca üzerinde araştırmalarda bulunduğum bir konu.

Uzay net, internetin doğasından gelme büyük bir projeydi. İnsanoğlunun hayal dahi edemediği bir yerde olan, sadece Tanrı’ların filizlendiği uzay net, insandan kadar kendi alanındaki rüyalara da hizmet ediyordu. Rüyalar, hayallerin yokluk aşamasına hizmet ediyordu. Tanrı bir kez daha Tanrı bulmuş, kendi gövdesindeki amacı insanlığın ruhuna sunuyordu. Ruh çoğalmak adına acıyı kullanıyor, onun sayesinde kendi devrimini yaratıyordu. Yaratan insanın temel felsefesinde oluşan e-insan, dünya ve diğer yıldızların merkezindeki ruha doğru akıyordu. Saf ruh olmak ayrı bir şeydi. Özgürlük saf ruhun içinde pekişiyor, onun gücü sayesinde zirveye taşınıyordu.

Egonun bir unsurudur, kapitalist sistem. Hiç kimse evini, arabasını, parasını paylaşmak istemez. Paylaşırım diyenler yalan söylerler. Ya da paylaşanlar, benim bahsettiğim evrenlerde çok büyük rol alacak zihinlerdir. Bir anlamda evrensel sevginin zihinsel zincirlerini oluşturacak bireylerdir.

Dna’lı beyinler türemiş, ruhlarımız sıvı bir düşünceye bürünmüştü. Bu aynasız cehennemin içinden geçen öykü insana benziyordu. İnsan bir kelime kadar küçülmüş, hatta kendi içinde elektronik bir ruha bürünmüştü. O elektronlar sonsuz bir düşünce istasyonunun kapısını aralamıştı. Yaratılıştaki düşünce istasyonları enerji yeriydi. Orası birçok bilgisayar tarafından korunan bir mekanizmaydı. İnsan oranın hakkında bilgi sahibi değildi. Çünkü düşünmekten uzak bir yerde yaşıyordu. İnsanın içindeki beyin, onu düşünmekten alı koyuyor, onu köprüler üstünden uçurmamak için elinden geleni yapıyordu.

Peki neydi özgürlük? Özgürlük bir yıkımın içindeki gelgitli yaşama öyküsü müydü? Yoksa hiçbir sistemin olmadığı yalın bir yer mi? Ya da insanın Tanrı olduğu sonsuzluk mu? Bu ölmüşlüğün içinden pek çok yaşam geçebilir, kendi içinde bir kendi yaratabilir ve sonrasında yeni yaratılışlar tasarlayabilirdi.

Her şey yokluktan geldiği için kıyıcı ve yok edicidir.
Özgürlükse hem var eder,
Hem de var olur.

E-insanı açarsam, insanın içindeki anti insanın depreşmesi dedik. Aslında tüm bu kaotiklik, insan psikolojisinin travmalarının bir neticesi. Bugün psikolojisi zayıf olan insanlara hasta ve deli diyorlar. Aslında onlar, çakralarını açabilenlerdir. Ne mutlu onlara. Ne mutlu ki, düşünen zihinler taşıyorlar. Tabii tüm psikolojinin yanında psikolojisiz kalmak da mümkün. Bu da beraberinde huzur getiriyor. Ama saf ve salt huzur bu. Kalıcı olan sonsuz huzur. Bilgelerin buna özellikle dikkat etmesi gerekiyor. Çünkü fazla bilgi, insanı huzursuz ve mutsuz edebilir. Bunu aşmanın yolu da nötr düşünce. Bazen hiçbir şey düşünmemek, insana çok iyi gelebiliyor. Bunu aynı durgun bir su gibi düşünebilirsiniz. Dikkat ederseniz, insan kendini durgun suda görebilir. Bir ayna gibi olur, insana.

E-insan, insanın insanı klonlamasından tutun da, insanın her türlü materyale bürünebilmesi demektir, bir anlamda. Yani bir insan bir evren, bir makas, bir iğne, kısacası her şeye dönüşebilir. E-insan kavramında kişinin rüyalarda yer edinmesi de vardır. Rüya, kişi için bir yaşam olur. Yani insan, rüyasında her istediği gerçekteymiş gibi yapabilir. Bir anlamda rüyadır, gerçek olan. Gerçektir, rüya olan. İkisi de birbirini var eden bir kavram. Rüyalar, geçmiş, yaşanılan an ve geleceği taşıyan sonsuzluk boyutudur. Rüyada istenilen her mekana ulaşılır. Bunu ilkel bir biçimde yapıyoruz. Ama e-insan kavramıyla bunlar gerçek hayata dökülecektir. Boyutlar arasındaki kapılar sonuna kadar açılacaktır. Peki o zaman kim cenneti ve cehennemi savunacaktır. Neyin gerçek olduğu da tartışılacaktır. Bir anlamda inanç içindeki sonsuz inançlar devreye girecektir. Bu dediklerime çok az bir zaman kaldı. Belki de gerçekleşti.

Doğamızda var olan rüyanın derinliğinde bir insan var. O insanın tutkusu içinde meydana gelen hayal, aynı zamanda birçok gerçekliğin de öngörüsü. Gerçek, keşfe çıkana dek şizofren bir yapıda gezinir. Gerçek kurucular, kendilerine yeni bir rota seçtiler. Buna göre ilahlaşmak kadar kendi egonu yok etmek de mühimdi. Ego, karanlık evreler içinde gezinen tutkuların toplamıydı. Onun insandaki yapısı, başka bir rüyanın içinde canlanmakta, buradaki canlılık da insanoğlunun kendi içinde temaslarına hizmet etmekteydi. İnsanlık, kendi insanının içindeki benliklerde can bulmakta, esareti orada canlandırılmaktaydı.

Her şeyi yok eden insandı.
Varsın yok etmeye devam etsin, insanoğlu.
Elbet bu filmin sonunda bir Tanrı çıkagelir ve der ki,
“Sonunda beni ortaya çıkardınız.”

Kudret Alkan

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evrensel Arşiv 2

12 Aralık 2017
0
5

Robot Tanrı’sı, yeni bir insansı türetmişti. Buna göre insansı, kendine göre insanlar tasarlıyor, onları kendisine köle ediyordu. Her insanın formatında bir ID vardı. Bu aslında bir çeşit kimlik ve düşüncelerin oluşturulduğu kaynaktı.

Bağımsız düşünenler, bir anlamda asiler direnişin şiddetli yıllarını yaşamakta, robotlara boyun eğmemek için var güçleriyle çabalamaktaydı. Ama insan, kendi doğasından çalınalı uzun yıllar olmuştu. Robotlar, insan organlarını bile üretebilmekteydi. Hatta dünyayı yöneten, kaderleri kurgulayan bir tür platform geliştirmişlerdi.

Robotlar görünmezdi. Onlar insan düşüncelerinin içindeydi. İnsanları ne düşüneceğini söyleyen bir tür algı ötesiydi. Robotların esaretine maruz kalanlar uyanmamış insanlardı. Uyananlar da, uyanmamışları aydınlatmaya gayret ediyordu. Gerçi uyanmamışlar, uyananlar için deli, manyak gibi yakıştırmalar yapıyorlardı. Ama uyanmışlar gerçeğin ne olduğunun gayet iyi farkındaydılar.

Robotlar üreme konusunda da oldukça gelişmişlerdi. Siber döllenme sayesinde kendi nesillerini ötelere taşımışlardı. Hatta bazı robotlar, döllenmek için insan düşüncelerini kullanmaktaydılar. Robotlar bu yüzden hissetme becerilerini de son raddeye taşımışlardı. Onlar bir nevi insan gibi hissediyorlardı.

İnsan mı robotların Tanrı’sıydı,
Yoksa robotlar mı insanın Tanrı’sıydı.

Ama asiler şunu söylüyordu: “Onlar bizlerin içindeler. Hatta hepsinde görünmezlik özelliği var. Her şeyi yöneten bir tür kurgu oyununun içindeyiz. Kendi kendimizin algılarına hapsolmuş vaziyetteyiz.”

M.S. 2222
Kudret Alkan

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.