Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Hayat Notları


Tuna Başar

Önerilen İletiler

Hayat Notları

 

/.

Hayat notlarıma, bana göre, dünyanın en büyük şairinden, Nâzım Hikmet'ten alıntıyla başlıyorum.

Hayatı "Anlamağa çalışıyorum, inanmayı yitirmenin pahasına".

 

/.

Dünyanın en büyük bencilleri, kendi mutluluklarını başkalarının mutsuzlukları üzerine inşa edenlerdir.

 

/.

Türkiye'de niçin müzik dünyasında sanatçı mertebesinde bulunan insanlar ortak iş yapmazlar ki?!

Yıllardır bu soruyu kendime sorduğum için mi en çok sevdiğim şarkılardan biri Sezen Aksu'yla Zülfü Livaneli'nin düet yaptığı "Sürgün"?

 

/.

En çok sevdiğim şarkılar, şairlerin şiirlerinden bestelenmiş olanlardır.

 

/.

Dostlar kötü günlerde yanımda olan insanlar değildir.

Dostlar iyi günlerde yanımda olup, kötü günlere sürüklenmeme engel olmaya çalışan insanlardır.

 

/.

Mutlu olmak isteyen her insanın yapması gereken en önemli şey, insanlardan beklentilerini ortadan kaldırmaktır.

 

/.

Aşk: Bir insanın başka bir insandan en büyük beklentisi...

O nedenle aşk eninde-sonunda mutsuz olmak demektir.

 

/.

Fikret Mualla, Nuri İyem, İbrahim Çallı çok büyük ressamlar ve çok büyük eserlere sahipler. Ama ben en çok Faruk Cimok'u seviyorum.

Resimlerinde genelde canlı renkleri kullanmasından mı,

yoksa fotoğraf tadında resimler yapmasından mı? ...bilmiyorum!

 

/.

Birkaç gündür kadın şairlere takmış durumdayım.

Ama kendimi çok zorlamış olmama rağmen Türkiye'den 5 kadın şair

adı saymayı beceremedim: Gülten Akın, Lale Müldür, Nilgün Marmara, Birhan Keskin... Başka?... Başka?...

 

/.

"Türk Edebiyatından 5 kadın şair adı sayamadım, acaba dünya edebiyatından kaç kadın şair adı biliyorum!" diye düşünürken, dünya edebiyatından da beş kadın şair tanımadığımı üzülerek fark ettim: Sylvia Plath, Anne Sexton, Louise Glück…

 

/.

Amatör şairlerin bir çoğu kadınken, niçin profesyonel anlamda şiire yön veren bu kadar az kadın şair var?

 

/.

En ufak bir haksızlığa bile tepki göstermeyen insanlar, kendi başlarına gelen hiçbir haksızlığa tepki gösterme hakkına sahip değillerdir.

 

/.

Ilık bir bahar öğleden sonrasında, masmavi gökyüzünün altında, balkonda oturup, sokakta oynayan çocuk seslerinin verdiği huzuru dinlemek gibisi yok.

İnsan her şeye rağmen hâlâ yaşanacak güzelliklerin olduğunu fark ediyor.

Bütün sıkıntılara, bütün ümitsizliklere, bütün bıkkınlıklara rağmen "Yaşamak güzel şey be kardeşim!" dedirtiyor insana.

 

/.

Herhangi bir tartışmada, haklı olduğumu bildiği halde, benim karşımda olan kişi benim düşmanımdır.

 

/.

Peki, bu tanımdan yola çıkarak, şu şekilde bir dost tanımı yapmamız mümkün mü: Herhangi bir tartışmada, haksız olduğumu bildiği halde, sırf benim için, bana destek veren kişi benim dostumdur.

 

/.

Ne zaman bir rüyamın gerçek olmasını istesem, hep gerçekleşenler kâbuslarım oluyor.

 

/.

İnsanların yaşamlarını devam ettirmelerinin nedeni, hâlâ hayal kurabilmeleridir. Hayal kuramayan insan, yaşarken ölmüş demektir.

 

/.

Müziksiz hayat, hata olurdu. (Friedrich Nietzsche)

 

/.

Dünyanın herhangi bir yerinde, hâlâ, yaşanacak güzel şeylerin olduğunu bana üç şey hatırlatır: Kitaplar, sinema ve müzik. Hayatımda bunlar olmasaydı yaşayamazdım herhalde.

 

/.

Yalnız kalmak kötüdür, ama yalnız olmak çok iyidir.

Yalnız kaldığımı hissedince hüzünlenirim ve hiçbir şey yapmak istemem.

Yalnız olduğumu hissedince ise yazmaya başlarım.

Yalnız olma hissim ne kadar artarsa, o kadar kaliteli ürünler çıkar ortaya.

 

/.

Bir şarkı sözü: Yalnızım dostlarım, yalnızım yalnız

Bu söz yalancı dostluğu mu, yoksa yalancı yalnızlığı mı anlatıyor?

Ne yani, dostları olan insan da yalnızlıktan şikayet edebiliyor mu?

 

/.

Hayatlarını başkalarına göre şekillendiren insanlar, mutsuz olmaya mahkumdur.

 

/.

Hayatı hep şiir tadında yaşamak istedim. Ama bir türlü beceremedim. Bu yüzden şiire, karşı koyamadığım bir bağımlılığım var.

 

Tuna Başar

http://tunabasar35.blogspot.com http://izmirligozuyle.blogspot.com

eleştirileriniz için [email protected] msn : [email protected]

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

kadın şair konusunda;(haklısın)hem az hemmmm ...hem dee..

Nilgün Marmara

CAM KELEPÇEYE EVET

 

 

Ilık bir süzülüşle

Geri dön hayat,

Bırakma yeryüzü salına

tünemiş pek kara kuşlar

Örtsün bakışımı,

Görmek acısı sürsün

pencere tutsağının

Düşsün hayatı suya...

 

Nisan,84

--------------------------------

"

Ne zaman bir rüyamın gerçek olmasını istesem, hep gerçekleşenler kâbuslarım oluyor."

 

evet maalesef kötüler önceliklidir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 7 yıl sonra...

Bianet'den Atlas Sibel Arslan yazmış
 

Nilgün Marmara: Ölümün Ortaklığı İle Yeniden Doğmak

 

“Bak bu yara annemden, işte bu babamdan, buradaki ilkokul öğretmenimden, haaa şu en derin olan mı onu ben açtım bilmeden.. En çok da o acıtıyor canımı, en çok o kanıyor”

 

 

Sevdiği yazar Sylvia Plath ile “ölüm ortaklığı” yaşayan Nilgün Marmara 13 Ekim 1987'de henüz 29 yaşındayken yaşama “hayır” demese de ölüme “evet” diyerek çekip gitti yaşamdan.

“Dünyanın sunduğu olanakları tözümüzde bulunan bir güç sayesinde, kendisi için olanaklı bir konum tasarlayıp kendini o konuma fırlatma gücü sayesinde kavrarız. Eylemde bulunmak, şimdi burada konumlanmış olan varoluşumuzu ilerdeki olanaklı bir konum adına terk etmektir. Eylemde bulunmak başlamaktır, gelip geçmiş olanlardan kopmaktır; içimizde olup bitmiş olanları geleceğe fırlatmaktır.” *

Alphoso Lingis’in “ortak bir şeyleri olmayanların ortaklığı” isimli kitabında “ölüm ortaklığı” ölümlülüğümüz içinde kendimizi tanıdığımızı anlatır. Önümüzdeki bir olanaklar silsilesi şeklinde uzanan bir dünyanın içinde eylemde bulunduğumuzu ve dünyanın kaynaklar, araçlar, yollar, tehlikeler, sığınaklardan oluşan bir alan olduğunu söyler.

Nilgün Marmara’nın gidişinin ardından “intihar mı?” sorusu akıllara takılırken bir yandan onun yazarı hatta kendisi olduğu ortaklık kurduğu Sylvia Plath oldu Nilgün Marmara’nın gidişinin adı. O giderken adını koyduğu ortaklık ile yeniden varolacağını düşünerek çıktı belki yola. Bu yaşamaktan vazgeçmek miydi, belki çoğumuza göre evet. Ama belki de tıpkı Tezer Özlü’nün Pavese’yi aradığı otel odalarında kendi yolunu arayışındaki hikayeydi Nilgün Marmara’nın gidişi. Ölüme gidebilmenin yaşamaya başlangıç olduğunu hissettiren gidişler başka bir dünyanın varlığına inanıştan öte kendi tözlerine dönüş olduğunu düşündürüken gidişlerin de bir ortak anısı olduğunu gösteriyor.

“Kişi gider çünkü kendini gitmek zorunda hisseder; öteki ölürken yalnız olmasın diye gider. Kişinin elinin incelik ve şefkatle yaptığı her hareket, ötekinin yaralanabilirliğinin kendisine yönelttiği buyruğu tanır. Kişi ötekiler için ve ötekilerle birlikte acı çekmek zorundadır….” *

 

Sessizliğin ortaklığına sığınmak

 

Cümleler bırakmasa da ölümler bize, gidişin sessizliği anlatır yaşama tutunduğumuz yerlerin sancısını. Gideni ve gidişin ardındaki ağırlığı yükleniriz. Ve gidişi düşünürüz, onun varlığını. Cemal Süreya’nın Nilgün Marmara’nın ardından; “Bu dünyayı başka bir dünyanın bekleme odası gibi görüyordu” cümlesi Nilgün Marmara’nın yaşamdaki varlığına tanık olurcasına fısıldıyor bize.

Bir karga bir kediyi öldüresiye bir oyuna davet ediyordu. Hep böyle mi bu?
Bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşemiyorum, kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer.'.. Kafatasımın içini, bir küçük huzur adına aynalarla kaplattım, ölü ben'im kendini izlesin her yandan, o tuhaf sır içinden!

Paniğini kukla yapmış hasta bir çocuğum ben. Oyuncağı panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir. Niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına
niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına niye kimseler izin vermez yollarıma kuş konmasına?
’Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna’ bir çocuk demiş.

 

Sancıların ortaklığıyla yanılmak

 

Yaşama inanmamaktan geçer "intihar’"ın yolu baktığımızda. Oysa yaşamın içindeki en kuytulukların içinde, kendi varoluş yolculuğunun bir başka hikayesidir. İntahar’ı övmek, ölümü yüceltmek midir bu? Nasıl yaşamı kutsamak değilse her nefes alışımız ölümü yüceltmek olabilir mi son nefes anı?

Sancıları hafifletir kurduğumuz ortaklıklar, aradığımız tanışıklıklar. Ve dokunmak isteriz bu ortaklığa, daha da hafifler belki,sancıyı yok eder bu dokunuşlar diyerek uzatırız elimizi… Bazen en yakınımızda olan, en mahrem sırlarımızı paylaştığımız dostlarımız, yakınlarımız karşısında yabancılaşırken, yüzünü bile görmediğimiz biri çok tanıdıktır bize. İnsanlığımıza, insana dair açılan en büyük yaraları gösterebiliriz o yabancıya kimbilir: “Bak bu yara annemden, işte bu babamdan, buradaki ilkokul öğretmenimden, haaa şu en derin olan mı onu ben açtım bilmeden.. En çok da o acıtıyor canımı, en çok o kanıyor” diyebiliriz çığlık çığlığa ağlayarak. Belki o yabancı da dokunur yaralarımıza, belki kendi yaralarına benzetir o da içlerinden birini, o da çığlık atar, o da ağlar.. Ve bu iki yabancı sanırım iki kadın olur bir yerlerde. O yaraların sancısıyla kıvranırken, deli sanılan kadınlar olur.. Yaraları görmezden gelmek sağlıklı olmaktır oysa böyle öğretildi bize, sancısını duyar çığlıklar atarsan delisindir, delirmişsindir…

"Yontusal bir dinginlikle sıralarım
sözcüklerimi vasat bir yere,
Bir duyumlanmaz imgeleme-
taşkınlıktan ırak mı ırak! 
Ah! Ya benim ele geçirilmez çoşkularım,
varolamamış henüz
biçimleyemediğim." **

“Kendi açtığım yaranın kabuğunu bir kez daha kaldırıyorum, ve en çok o acıtıyor canımı, en çok o kanıyor. Ve çığlık atıp yeniden ağlıyorum beni hiç tanımayan bir kadının karşısında” diyerek kurduğumuz ortaklık kendi sancımız ile kurduğumuz ortaklıktır aslında. Aynaya baktığımızda kendi suretimiz dışında bize bakan her bakış yine bizim içimizdeki yüzlerden başka biri değildir. Nilgün Marmara’nın Sylvia Plath ile kurduğu ortaklık bu sancı ortaklığının ötesinde farklı zamanlarda yaşanmış iki yaşamın kesintisiydi onda belki. Bundandır ki aynaki surettin peşine düşmek oldu onun yolculuğu.

"Onun bedeni bir tımarhane.
İçinde çok işçi, deli ve çalışkan!
Onun bedeni bir kule.
İçinde çok basamak, karanlık ve nemli.
Güldürerek çıkarır merdivenlerden,
Ağlatarak indirir aşağı!" ** (ASA/HK)

---

* “ortak bir şeyleri olmayanların ortaklığı” Alphoso Lingis (Ayrıntı Yayınları)

** Nilgün Marmara

 

 

 

Kaynak:

http://www.bianet.org/bianet/toplum/150618-nilgun-marmara-olumun-ortakligi-ile-yeniden-dogmak

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.