Dan Brown BAŞLANGIÇ Kitabında Bahsedilen Sanat Eserleri ve Tüm Yerler

[Φ gloria]

Tarih 02/12/2017 at 18:42 , Misafir Eldemir dedi:

Çok teşekkürler, ellerinize sağlık. Kitabı sizin eklediğiniz resimlerle okumak büyük keyif. Teşekkürler. 

 

rica ederim  

[Φ gloria]

Sayfa 335: Hizmetçi Palmarian kilisesi bugün hala gözlerden uzaktaki genel merkezinde faaliyet sürdürüyor. İspanya'da El Palmar de Troya'da yer alan duvarlarla çevrili kilisenin ismi Mount of Christ the King. 

Önceki sayfalarda da resmi paylaşılmıştı ama tekrar paylaşmak gerekecek sanırım. 

 

 

Kilise hakkında biraz daha bilgi için buraya bakabilirsiniz

 

[Φ gloria]

Sayfa 334: Spiker, "NASA Astrobiyoloğu Doktor Griffin Bennett şimdi haber stüdyomuzda," dedi. "Edmond Kirsch'ün gizemli buluşuyla ilgili bazı fikirleri var. Hoşgeldiniz Doktor Bennett.

(Tabii bu karakter hayali bir karakter  Nasıl hayal ederseniz öyle olsun artık. 

.......... Sayfa 335: Ekin çemberleri bir aldatmaca, uzaylı otopsi kayıtları hileli fotoğraflardan yapılmış, Rosswell uçan dairesi hükümetin Mogul Projesi ismindeki bir meteoroloji balonuydu.....

Ekin çemberleri

Uzaylı otopsi kayıtları

 

Roswell UFO - Mogul Projesi Meteoroloji Balonu

[Φ gloria]

Sayfa 341: Örnek olsun diye Kirsch'ün bir süre önce Barselona Üniversitesinde verdiği semineri yayınladılar. 

[Φ gloria]

Sayfa 341: ...bu kelimeler nörolog Sam Harris'e ait. Eğer okumadıyanınız varsa onun yazdığı Letter to a Christian Nation (Hristiyan Bir Ulusa Mektup) kitabını mutlaka okumalı.

(Kitaptan önceki sayfalarda bahsedilmiş, resmini önceki sayfalarda bahsetmiştik. Şimdi de yazarını yani nörolog Sam Harris'in resmini ekleyeyim. )

[Φ gloria]

Sayfa 342: Kentuckyli Papaz Peter LaRuffa şunları söyledi: İncil'de bir yerde "iki artı ikinin beşe eşit olduğu yazılırsa doğru kabul ederim.

 

Sayfa 343: ABD'li Kongre Üyesi Paul Broun'un şöyle dediğini duydum: Evrim ve Büyük Patlama teorileri cehennemin dibinden gelen yalanlar. Dünyanın dokuz bin yaşında olduğuna ve öğrendiğimiz gibi altı günde yaratıldığına inanıyorum. 

[Φ gloria]

Buralarda epeyce bir süre La Sagrada Familia'dan bahsedeceğiz. Kitapta önceden bahsedilmişti hatırlayacaksınız ama hatırlayamazsanız diye link atayım. bunun dışında hatırlarsanız kilisenin yapımının 

Ayrıca bu linkte de La Sagrada Familia'nın tarihçesine dair biraz bilgi de vermiştik, onun için de bu linke bakabilirsiniz.

 

Sayfa 345: Mabedin farklı uzunluktaki detaylı ve gözenekli kuleleri yaramaz devler tarafından dikilmiş tuhaf deniz süngerlerini andırır. Tamamlandığında.....

..... Tamamlandığında on sekiz kulesinden en yükseği baş döndürücü yüz yetmiş metre uzunluğuna ulaşacak ve Washington Anıtını geçecekti. Vatikan'ın Aziz Petrus Bazilikasını otuz metre kadar geride bırakacak Sagrada Familia, bittiğinde dünyanın en yüksek kilisesi haline gelecektir. 

Washington Anıtı

Aziz Petrus Bazilikası

 

[Φ gloria]

Sayfa 345: Kilisenin gövdesi üç heybetli cephenin arasında korunur. Doğu tarafındaki doğum cephesi çok renkli çiçeklerden, hayvanlardan, meyvelerden ve insanlardan filizlenen bir asma bahçe gibi yükselir. 

Sayfa 345: Bunun tam zıddı olan batı tarafındaki Çile cephesiyse, kaş kirişlerini ve kemikleri andıracak şekilde yontulmuş sade taştan meydana gelir. 

Sayfa 345: Güneyde yer alan ihtişam cephesindeki şeytanlar, putlar, günahlar ve kötülüklerden oluşan karmaşık figürleri daha yukarıdaki göğe yükseliş, fazilet ve cennet sembollerine doğru uzanır.  

Göğe yükseliş

[Φ gloria]

Sayfa 346: Sütunlarını kaplumbağalar taşır, cephelerinden ağaçlar fışkırır, dışına taştan yapılmış dev salyangozlar ve kurbağalar tutunur. 

[Φ gloria]

Sayfa 346: Ana mabedin içine giren ziyaretçinin gözleri ağaç gövdesi şeklindeki yana eğik sütunlardan altmış metre yukarıdaki tonozlara kayarken ağzı hayretten açık kalır. tavanda yer alan geometrik iekillerin saykodelik kolajı, ağaç dalları arasında kristalimsi bir gök kubbe meydana getirir.

 

 

[Φ gloria]

Sayfa 346: James Michener, dünyanın en uçuk görünen ciddi binası diye tasvir ederken Architectural Review dergisi ona Gaudi'nin kutsal canavarı demiştir. 

James Michener

 

Ayrıca  Architectural Review'daki başlığı görmek için linke tıklayabilirsiniz ancak dergi sadece abonelikle okunduğundan maalesef yazıyı sizinle paylaşamıyorum.

Sayfa 346: .... hatta üzerinde oturduğu arazinin stabilizasyonunu bozacak raddeye kadar gelen metro kazısına göğüs germiştir.

(metro kazısı artık bitmiş, metro gelmiş, durağı da işte tam burada)

 

 

 

[Φ gloria]

Sayfa 348: Ömrünü inançsız insanlara Hz. isa'yı tebliğ etmeye adamış ilk Hristiyan olan Vaftizci Yahya'yı hatırlamıştı. 

Vaftizci Yahya resmi Leonardo da Vinci'den gelsin o zaman.

 

 

[Φ gloria]

Sayfa 351: Sagrada Familia'nın sekiz km kuzeybatısındaki Amiral Avila, Uber'in ön camından simsiyah Balear Denizi'ne karşı parıldayan şehir ışıklarına baktı.

(Böyle bir yerler işte)

Sayfa 351: O ani sessizlikte Avila gözlerinien parlak noktaya dikti. prada gördüğü şey, inşaat ışıklarının aydınlattığı tiksindirici bir deforme kule sürüsünden ibaretti

(Bu muymuş deforme, hadi oradan?)

 

[Φ gloria]

Sayfa 358: Madrid Kraliyet Sarayı'nın zemin katındaki Savaş Gereçleri Salonu, kırmızı renkli yüksek duvarları, İspanyol tarihindeki ünlü savaşların resmedildiği göz alıcı duvar kilimleriyle süslenmiş tonozlu bir odadır. Salonun içinde eski kralların savaş gereçleri ve giysileri de dahil yüzden fazla el yapımı zırhın yer aldığı paha biçilmez bir koleksiyon bulunur. Salonun ortasında, savaş zırhını kuşanmış gerçek boyutlarda yedi adet atlı manken durur. 

(Bu aslında sarayın planı, şu an bahsedilen bölüm 21 numaradaki Armoury odası.)

 

Bunlar da metnin içinde bahsedilen bölümlerden görüntüler

 

Atlılardan bir tanesi

 

[Φ gloria]

Sayfa 359: Palmarian Papa Clemente 1976'daki bir araba kazasında iki gözünü kaybetti ve on yıl boyunca gözlerinde dikişlerle vaaz verdi. 

Papa Clemente'in önceki sayfalarda resmini paylaşmıştım, gözleri gerçekten de görmüyordu ama o zaman bu bilgiyi bilmiyordum, o nedenle tekrar ve daha yakından paylaşacağım ki bilgiyi unutulmaz kılalım. 

 

 

 

[Φ gloria]

(Şimdi yeniden La Sagrada Familia'ya döneceğim, sayfa 360'da buraya dair biraz daha detay var, her detayı ayrı ayrı bulmak zor oluyor ama bulmayı deneyeceğim.)

Sayfa 360: ... Langdon kilisenin ana girişindeki son derece tuhaf detayların karşısında her zamanki gibi hayranlık duydu. 

Kodlardan oluşan bir duvar, Cilalanmış metalden yekpare parçaları kaplayan tipografiye baktı. Sekiz binden fazla üç boyutlu harf, bronz yüzeye kabartılarak işlenmişti. Yatay düzlemde sıralanmış harfler, görünürde aralarında hiç boşluk bırakılmamış kelimelerden dev bir satıh meydana getiriyordu. Langdon buradaki yazının İsa'nın Çilesi'nin katalan dilindeki yorumu olduğunu bilse de görüntüsü daha çok Ulusal Güvenlik Ajansı NASA'nın şifre anahtarına benziyordu.

(Burada İsa'nın Çilesi derken İsa'nın acıları ve öldürülüşünün kastedilmektedir. Bahsedilen kapıyı da daha önce paylaşmıştım ancak ayrıntılı bilgi nedeniyle tekrar paylaşıyorum. 

 

 

[Φ gloria]

360: Çile cephesinden yukarı tırmanan bakışları, Josep Maria Subirachs isimli sanatçının tepeden bakan kasvetli, köşeli heykellerine kaydı. heykellerin en belirgini, yukarıda çarmıha gerilmiş korkunç derecede zayıf İsa heykeli gelen ziyaretçilerin üzerine devrilecek hissini veren eğik bir açıyla yerleştirilmişti. 

(Bu yakından hali)

 Bu da kapının üstündeki haliyle - aynı zamanda bu fotograf hemen altta bahsedilecek olan alfa omega işareti, İsa'yı öpen Yahuda ve tabii kapının genel bir görüntüsü de)

Sayfa 360: Langdon'un sol tarafındaki bir başka iç karartıcı heykel, İsa'yı öperek ona ihanet eden Yahuda'yı tasvir ediyordu. Bu sevimsiz heykelin yan tarafındaki duvara, içine sayıların yerleştirildiği bir sihirli kare kazınmıştı. Edmond bir defasında bu karedeki sihirli sabit sayı otuz üçün aslında Farmasonların pagan adetlerine uygun olarak Evrenin Yüce Mimarı'na duyduğu saygıyı yansıttığını söylemişti. Her şeye gücü yeten bir ilahın tüm sırları, sözde kardeşliğin otuz üçüncü derecesine ulaşanlara açıklıyordu. 

Sayfa 361: Girişe yaklaştıklarında Langdon kilisenin en dehşet verici süslemesini görmek için gözlerini kıstı. Bakışlarını hemen kapıların üstündeki iki yunan harfine, alfa ve omega harflerine dikti. 

Aynı anda harflere bakan Ambra, "Başlangıç ve son. Tam Edmond'lık," dedi. 

Burada da hem İsa'yı öpen Yahuda heykelini hem alfa ve omegayı hem de kapıyı görebiliyoruz.

Sayfa 361: Gaudi'nin mezarıyla ilgili sayfa 366'da biraz daha ayrıntı var, o yüzden resmi orada paylaşayım diyorum. Merak edenler biraz aşağı inip bakabilir ya da sayfa 366'ya kadar bekleyebilir  

[Φ gloria]

Sayfa 362: Bu kısımda ve bundan öncesinde de şöyle bir bahsedilen Blake'in kitabının 163. sayfasını da şimdilik merak edin, dün akşam okuduğum sayfalardan birinde bu kısma ait epey ayrıntı veriliyor, hatta internetten resimlerini bile bakıp buldum, sadece o anın gelmesini bekliyorum. Merakta kalın benim gibi  

[Φ gloria]

Sayfa 363: Orta nefe varıp sola döndüklerinde Langdon ilerideki ayin platformunu gördü. Sunak aslında iki yanını parlak borulu orgların çevrelediği ultramodern minimalist bir masaydı. Sunağın dört buçuk metre kadar yukarısında kilisenin olağandışı baldakeni duruyordu. İplerle tutturulmuş bu tavan bezi veya sunak örtüsü, törenlerde krallar serinlesin diye sopalara tutturulmuş gölgeliklerden ilham almıştı. 

Artık çoğu baldaken, katı mimari özelliklere sahipti ama Sagrada Familia tercihini kumaştan yana kullanmıştı. Bu şemsiye şeklindeki tente, sunağın üstünde sihirli biçimde havada duruyormuş gibi görünüyordu. Bezin altındaki çarmıha gerilmiş İsa ise paraşütçü bir asker gibi sarkıyordu. 

Langdon bu baldakene Paraşütle İnen İsa dediklerini duymuştu. 

Borulu org, sunak baldaken, çarmıha gerilmiş İsa Heykeli (Paraşütle İnan İsa) Hepsi bir arada

[Φ gloria]

Sayfa 364: İşte meşhur Sagrada spirali. O merdivenden çıkmaya hiç cesaret edememişti. 

Sagrada Familia'nın baş döndürücü sarmal merdiveni, National Geographic dergisinin, "Dünyanın En Ölümcül 20 Merdiveni" listesinde kMakboçya'daki Angkor Wat Tapınağı'nın tehlikeli basamakları ve Ekvador'daki Şeytan kazanı Şelalesi'nin yosun tutmuş taşlarının ardından üçüncü sırada yer almıştı. 

Langdon yukarı doğru burgu yapıp karanlıkta kaybolan merdivenin ilk birkaç basamağına göz attı.

Sagrada Spirali

Angkor Wat Tapınağı'nın tehlikeli basamakları

Ekvador'daki Şeytan kazanı Şelalesi'nin yosun tutmuş taşları

 

[Φ gloria]

Sayfa 366: Kripta'nın kelime anlamı "gizli" yer demekti. Gaudi'nin bu büyüklükte bir yeri kilisenin altına başarıyla saklamış olması Langdon'a anlaşılmaz geliyordu. Burası Gaudi'nin Colonia Güell'deki "eğik kriptasına" hiç benzemiyordu. Katedralin kriptası yapraklı kolonlar, sivri uçlu kemerler ve süslü tonozlarıyla tam bir neogotik odaydı. İçeride ölüm sessizliği hakimdi ve hafif bir buhur kokusu vardı. 

Colonia Güell'in Eğik Kriptası 

La Sagrada'nın kriptası

Sayfa 366: (Antoni Gaudi'nin mezar anıtı) Merdivenin ayağından sol tarafa doğru bir girinti uzanıyordu. Kireçtaşından soluk renkli zemin, etrafı kandillerle çevrili, yerde yatay duran gri bir taş levhayı destekliyordu. 

Langdon üstündeki yazıyı okudu.

ANONIUS GAUDI

Gaudi'nin ebedi istirahatgahına bakarken bir kez daha Edmond'ın acı kaybını hissetti. Gözlerini mezarın üstündeki Bakire Meryem heykeline dikti. Kaidesinde alışılmadık bir sembol vardı. Gözlerini mezarın üstündeki Bakire Meryem heykeline dikti. Kaidesinde alışılmadık bir sembol vardı. 

Sayfa 367: Bu pozisyondaki üç yıldız (Yukarıdaki resimde Meryem Ana'nın ayak altında görünen şekil yani Karmel Dağı  Bakire Meryemi). Langdon ne olduğunu hemen çıkarmıştı. Karmel dağı üstündeki haç, Karmelit haçı.

Doğru Gaudi'nin naaşı, Karmel Dağı bakire Meryemi'nin altında yatıyor.

[Φ gloria]

İşte heyecanlı an geldi: William Blake'in kitabının 163. sayfasında sıra...

Sayfa 368: William Blake'in tüm eserleri kitabının açık duran 163. sayfası loş ışıkta zar zor seçiliyordu.

.....Blake'in 1794'te yaptığı suluboya gravüre karanlıkta gözlerini kısarak bakan Langdon, The Ancient of Days (Günlerin Atası) diye düşündü. 

..... Resimdeki aslında Hristiyan tanrısı değil, Uziren isimli bir ilahtı. Blake'in kendi hayal dünyasının ürünü olan bu tanrı dev bir pergelle gökyüzünü ölçerek evrenin bilimsel yasalarına saygısını gösteriyordu.

 

Sayfa 369: ...Yüyıllar sonra ünlü fizikçi Stephen Hawking, God Created the Integers (Tamsayıları Tanrı Yarattı) kitabına kapak resmi olarak bunu kullanmıştı. Bunun dışında Wisdom, Light and Stand  (Bilgelik, Işık ve Ses) isimli art deco heykelden aşağı bakan Blake'in antik geometricisi, New York'taki Rockefeller Merkezi'ni gözlüyordu.

 

Wisdom, Light and Stand  (Bilgelik, Işık ve Ses) isimli art deco heykelden aşağı bakan Blake'in antik geometricisi Uziren

 

 

 

[Φ gloria]

 

Sayfa 377: El Escorial. Bir kilometre kadar ötede, Abantos Dağı’nın eteklerinde bir kale gibi duran ünlü El Escorial, dünyanın en büyük dini yapılarından biriydi…..içinde, manastır, bazilika kraliyet sarayı, müze, kütüphane ve Julian’ın hayatında gördüğü en korkutucu mezar odaları bulunuyordu. 

Kraliyet Kriptosu.

Babası onu sekiz yaşındayken buradaki kriptaya getirmiş ve kraliyet ailesinden çocuk mezarlarının bulunduğu Panteon de Infantes’e geçirmişti. 

Julian kriptada gördüğü korkunç doğum günü pastasını asla unutamıyordu. Çok katlı beyaz bir pastayı andıran mezarda çekmecelere konulup ebedi isrirahatı için dilimlerin içine yerleştirilmiş altmış kraliyet mensubu çocuk yatıyordu.

 

Sayfa 377: Kraliçeye laik bir mezar göreceğini sanmıştı ama annesinin naaşı son derece sade bir kurşun tabutu içinde, uzun koridorun sonundaki çıplak bir odada, yerde duruyordu. Kral, Julian’a annesinin bir pudridero’da yani çürüme mezarında yattığını anlatmıştı. Kraliyet mensuplarının cesetleri, geriye tozdan başka hiçbir şey kalmayıncaya kadar otuz yıl süresince bu mezarda kalır daha sonra kalıcı olarak gömülecekleri yere konurdu.

Sayfa 377: Babası daha sonra onu, yerin altındaki katanlıktan sonsuzluğa iniyormuş gibi görünen dik bir merdivenin başına götürmüştü. Buradaki duvarlar ve merdivenler artık beyaz değil, şahane bir kehribar rengindeydi. Her üç basamakta bir yerleştirilmiş dilek mumlarının titrek ışığı, sarımsı kahverengi taşın üstüne düşüyordu. 

… Babası kral mezarları demişti. 

…. Sekiz duvarın hepsi de tavana kadar birbirinin aynı siyah tabutlarla doluydu. Tabutların üstündeki altın rengi plakalarda Julian’ın tarih kitaplarından tanıdığı isimler yazılıydı. Kral Ferdinand, Kraliçe Isabella, Kutsal Roma İmparatoru Kral V. Charles… 

[Φ gloria]

 

Sayfa 381: Dört Alem. Kelimeleri gördüğü anda Langdon’n içine bir umut doldu. Orijinali The Four Zoas başlığını taşıyan Dört Alem, Blake’in en tanınan kehanet içerikli şiirlerinden biriydi. Bu dev eser, “gece” de denilen dokuz bölüme ayrılmıştı. Üniversiteden hatırladığı kadarıyla şiirin konusu geleneksel dinin çöküşü ve peşinden bilimin gelmesi üzerine kurulmuştu. 

 

Sayfa 381: Langdon gözlerini kıtaların üzerinde gezdirirken dizelerin “son” yazısının grafiksel karşılığı olan zarif bir finis divisionem çizimi ile sayfanın ortasında bittiğini gördü. 

 

Sayfa 383: Karanlık dinlerden kurtulur & tatlı bilim hüküm sürer. 

 

(Bu sayfaları not aldım ancak bilgi bulamadım. Neden atlamış olmasın.)

[Φ gloria]

Sayfa 384: Edmond’ın sınıfına ampersand’ı öğrettikten bir hafta sonra genç dahinin üstünde “Ampersand, evi ara” yazan bir tişörtle derse girdiğini hiç unutmamıştı. Tişörtün üstündeki yazı, evine dönmeye çalışan bir uzaylıyla ilgili Spielberg filmindeki “ET” isimli karakteri ima ediyordu. 

Bu da E.T. li olanı