Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

İcraatın İçinden...


LostsouL

Önerilen İletiler

Bir basbakan düşünün ki yarım asır boyuncu bir ulkeye hizmet etmiş...

Bir basbakan düşününki cenazesinde yuzbinlerce vatandası tarafından yolcu edilmiş..Milyonlarcasının kalbinde...

Bir basbakan düşününki dürüstlügüyle, düşünceleriyle, yaptıklarıyla bir ulkede sagcısı, solcusu, turbanlısı turbansızı inananı inanmayanı herkes tarafından takdir edilmiş.

ve bir basbakan düşünün böyle bir başkanının cenazesinde kısa bir sure bulunup partisinin kongresine katılmış... BU devletin televizyonu bu cenazeye sansür koymus, belkide üstünü ortmeye calısmıs...

 

Neden korkuyorlardıki? Ankara`ya cevre illerden 11500 güvenlik gorevlisi getirilmiş. Ankara da olanların dısında... Devlet televizyonumuz cenazeyi yayınlarken bir kac bin vatandasımızın katılımından bahsederken diger yayıncı televizyonlardan ve bizzat katılanlardan ögreniyoruz ki yüzbinlerce insanımız saatlerce yorulmadan dinlenmeden son vazifelerini yerine getiriyorlar... Başbakanlarına karsı olan son vazifelerini.. Milyonlarcası da ekran karsısında yada kalplerinde dualarıyla katılıyorlar...

Ya son basbakanımız?

Cenaze namazının kılanacagı camiye yan kapıdan girip arka kapısından cıkıp gidiyor... Neden Korkuyorsunuz? neden kacıyorsunuz? Siz bu halkın Basbakanı değilmisiniz?

Camiye yalnızca devlet televizyonu ve devletin haber ajansı alınıyor diger butun basın mensupları cıkarılıyor... neyi saklıyorsunuz? Güneş Balçıkla Sıvanır mı?

 

Bir hafta önceden cenazenin bugun kaldırılacagı belli olmusken siz cok önemli parti kongrenizi bir gun erteleyemezmiydiniz? Yoksa sizin icin bu cenaze o kadar da önemli değilmiydi? zaten Cenaze namazı dısında hicbiryerinde yoktunuz sayın basbakanım..Nerdeydiniz?

 

Bir başbakan düşününki halkından korkuyor...Bir insana karsı son vazifesini yapmak icin gittigi camiye yan kapıdan girip arka kapıdan cıkıyor... Bir basbakan düşünün ki halkının arasına cıkamıyor kalabalıgı düşünüp onbinlerce guvenlik gorevlisini takviye getirtiyor... Bir basbakan düşünün ki tüm bu olan bitenleri görmezden gelip hala gorevine devam edebilyor...

 

Sanırım biz, gercekten adam gibi adam son Başbakanımızı bugun topraga verdik... Hepimizin başı sağolsun... Allah huzur icinde yatırsın...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 172
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

ne söylenecekti ne yazılacaktı..biriktikce birbirine karısıyor hayat..

bu kadar progralı calısmadı hicbir hukumet.. ic disiplininden dolayı onları takdir etmek istiyorum..

sabah aklımdakiler aksam olunca ogrendiklerime karısıyor..gece yarısından sonra yazmaya kalkınca sanki bir cem yılmaz gosterisinden cıkmıs gibi hissediyorum kendimi.. tuhaf mutlu gulumseyen ama aklında hicbir espriyi tutamayan..

 

Milli eğitim şurası diye bişi yapılıyor bugunlerde.. sıradan bir meslek lisesi mezunu ve daha fazla okuyamamış bir vatandaş olarak bu kavramdan anladıgım yani milli eğitim şurasının toplanmasından anladıgım, milli egitim bakanı, yetkilileri milli eğitim konusunda eğitim almıs yada bu kondua görüş belirtebilecek nitelikteki akademisyenlerin bir araya gelmesi ve milli egitimdeki sorunları masaya yatırıp cözumler aramasıdır.

cok uzun bir cumle oldugunun farkındayım ama aklımdan gecenler bunlardı.

 

Milli eğitim denen nedir aslında..

yine bir otorite yada bilirkişi olmadıgmı itiraf ederek milli egitimden anladıgım; bir devlet, halkına eğitim hizmeti vermek zorundadır. bu en temel gorevlerinden biridir. bunu yerine getirmek icin halkından vergi toplamaktadır. sırf bu önemli gorev icin bir bakanlık olusturulmustur. cunku bir ulkenin gelecegi cocuklarına ve genclerine verdigi egitimn kalitesiyle dogru orantılı olarak yukselir.

 

geniş bir cografyada bulunan ulkemiz kalabalık nufusuyla devletimize egitim konusunda buyuk zorluklar cıkaracagını beklemek normaldir.

bu konuda devlet elinden geleni yapar ama yetersis kalırsada eleştirmek dogru olmaz kanısındayım cunku destek olmak vardır diger yanda..

 

hala bu ulkenin bazı köylerinde okul bulunmamaktadır. cogu köyunde okul oldugu halde ogretmen yoktur. okulu ve ogretmeni olan buyuk sehirlerdeki okullar faturaları odemedigi icin suyu ve elektrigi kesilmiştir. bazı okullarda tuvalet bulunmamaktadır.

deprem kusagında bulunan ulkemizde agır hasarlı binalarda ogretime devam edilmekte ve catlak duvarların arasında cocuklarımız egitim almaktadır. işte bu ve benzeri sorunları tartısmak cözum uretmek icin akademisyenler yetkililer ve bakanlardan olusan bir kurul toplanır buna milli egitim surası adı verilir.

bu sene toplanan egitim surasının tartısmaya ve cözum aramaya actıgı birinci maddesi imam hatip liselerinin universiteye girişlerinde yasadıkları katsayı sorunudur.

yani bir imam hatip lisesi mezunu gencimiz universitede kalkıpta ekonomi yada matematik yada edebiyat okumak isterse puanları oldukca dusuyor. bunun önune gecmek icin alınması gerekn tedbirleri tartısmak icin toplandılar. imam hatip lisesinin var olus amacı nedir? bir meslek lisesi olarak cami vb ibadethanelerde gorevlendirilmek uzere imam ve hatip yetiştirilmesi değilmidir? yani bir meslek lisesi dusunun bölumleri vardır. elektrik elektronik torna tesviye makina ressamlıgı vs.. her bolumun universite de daha ust egitim alması icin bir bölumu vardır. bir meslek lisesi mezunu gencimiz universitede de bu bölumun devamını okumak isterse ona fazladan puan verilir ve katsayısı yuksek tutulur. ama bu ogrencimiz mesela lisede elektrik okuyup universitede edebiyat okumak isterse puanı duser. bundan daha mantıklı bir uygulama varmıdır ben bilmiyorum

peki buyuk devletimiz neden imam hatip mezunlarının baska bolumlerede girmesi icin bu uygulamayı degistirmeye calısıyor? sonucta bir imam hatip lisesi mezunu gencimiz ilahiyat fakultesini tercih ederse puanı dusmuyor aksine artıyor. zaten olması gerekende bu uygulama boyle.

gecenlerde acıklanan bir raporla 15 bin camimizde imam bulunmadıgı ve kadro acıgı oldugu ortaya cıktı. belkide milli egitim bakanlıgımız bu acıgı kapatmaya calsıyordur... eger oyleyse neden mevcut cami imamlarımız camilerden alınıp devlet kadrolarında yada hukumetin elindeki belediye kadroalrında farklı işlere verilir?

milli egitim bakanlıgının amacı devletin her kademesin de gorev verebilecekleri bir imam yetiştirmekmidir ki bu yuzden imam hatip lisesi mezunlarının universitede her bolume rahatlıkla girmesi icin calısma yapar..

 

derken milli egitim surasında tartısılacak ikinci konuya geliyoruz.

-okullarımızda artık secmeli Kuran dersi okutulacaktır.

sanırım iktidardaki ak parti Kuran kurslarından ve imam hatip liselerinden bekledigi verimi alamadıgı icin bu dersi mufredeta sokmak geregin duymus olmalı. bu durumda bu dersi vericek yeterli egitime sahip imam ve hatip mezunu ogretim gorevlisi gerekicektir. yeniden ilk maddeye donmus oluyoruz.

 

Bircok okulumzda elektrik yok sular akmıyor, bazılarında ogretmen yok, bazı okullar yıkılmak uzere ama bunlar önemli değil.

bizim imam hatip liseleri ve kuran dersleri gibi olducka önemli sorunlarımız varken digerlerini tartısmaya ne gerek var.. hergun cocuklarımız birbirlerini yada ogretmenlerini bıcaklamıs kimin umrunda..

 

sayın basbakan `Türkiye Laiktir Laik kalacak` sloganlarından rahatsıs olmus bunları gereksis olarak nitelendirmişti. laiklik anayasa tarafında guvence altına alınmıs bir kavramdır ve bir meydanda yuzbinlerce insan bunu slogan olarak kullanıyorsa ortada ciddi bir mesele var demektir. her ne kadar sayın basbakan bunu gormezden gelmeye calıssa da..

 

güneş balcıkla sıvanmıyor sayın basbakanım... neden acıkca itiraf etmiyorsunuz dusuncelerinizi...

 

meclis baskanı sayın Arınc akp nin kadrolasmalarda bulundugu yonundeki iddiaları duyunca aglamış.. boyle birsey yok beni laiklige karsı cıkmakla suclayın önemli deil ama bunla suclamayın demiş..

sayın meclis baskanına gore laiklige karsı olmak önemli değil sanırım...

bu ulkenin meclisinin baskanı boyle soyluyor.. ve Kalkıp Laiklik adam olmaktır sözune karsılık veriyor.. Sayın cumhurbaskanımıza ithafen...

O söz Mustafa Kemal Atatürk`ün sözuydu ve bu ulkenin meclisnin baskanı bunu bilmeden kalkıp karsılık vermeye calısıyor.

Bu arada kadrolasmayla ilgili ankarada saglık bakanlıgında calısan bir arkadasımla gorustugumde yaklasık 20 kişinin işten cıkartılıp yerlerine partiye yakın birilerinin alındıgından ve kendi işinin de tehlikede oldugundan bahsetti...

 

Sayın basbakan ve sayın meclis baskanı

 

TÜRKİYE LAİKTİR VE LAİK KALACAKTIR....

 

Size ve sizin gibilere inat....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şehrimden Manzaralar...

 

Bir sabah uyanıp bakıyorsunuzki o sokaklarında buyudugunuz sehir gitmiş yerine koca bir inşaat şantiytesi gelmiş. Sirk cambazlarını aratmıyacak yetenekler kazanmanız icin staj gorebileceğiniz ender merkezlerden biri haline gelmiş. Bir sabah uyanıp bakıyorsunuz ki şiirler yazılan istanbul yazıldıgı yerde kalmıs..

 

Bir şehir planlamacısı yada bir mimar yada cevre bilimci olmadığım kesin. ama yaşayan bir birey olarak cevremde olan bitenlere artık anlam veremiyorum. Aslında anlamını biliyor olsamda sanırım daha cok kabul etmek istemedigim icindir bu şaşırmıslık hali...

 

BU ulkede insan hayatının ne kadar ucuz oldugunun hepimiz farkındayız. herhangi bir gun herhangi biyerde hayatınızı kaybetmeniz icten bile değil. Peki hic dusundunuzmu yasadıgnız şehrin trafiği kac can alıyor hergun?

Düşünün istanbul gibi bir sehirde duzensiz yollar plansıs ve programsız yapılan calısmalar yuzunden gunde kac saatiniz yollarda geciyor?

Ortalama 12 milyon insanın trafige cıktı bir sehirde her bir insanın bu programsızlık ve olansızlıktan dolayı her gun bir saatini bosu bosuna kaybettigini düşünün... 12 milyon saat kac insan hayatı eder? Yada bu 12 milyon saatte bu kadar insan ulkeye ne kadar katkıda bulunabilr.. Her gun... Peki neden bunun icin bir önlem alınılmaz? neden kimse sesin cıkarmaz..? neden yapılan her iş alınan her önlem trafigi dahada icinden cıkılmaz bir hal almasına neden olur? Kimin bundan nasıl bir cıkarı vardır ki özellikle son 10 yıldır dunyanın en buyuk sehirlerinden birinde yasıyor olmak işkence haline geldi?

 

Bir sehrin trafik sorununu cözmek icin yeni yollar yapmanın bir işe yaramadıgnı anlayan avrupa ulkeleri toplu tasıma ve raylı ulasıma yönelmişlerdir. Cunku sehrin yuzolcumu bellidir siz yeni yollar yaparak bu sehri buyutemezsiniz ama trafige cıkan arac sayısını azaltırsanız sorunu cozersinz. Sanırım bunu düşünebilmek icin ilk okul duzeyinde eğitim almak yeterlidir. Peki bizim sehrimiz de toplu ulasım icin ne yapılıyor? yada raylı sistemler?

 

İett genel mudurlugu son duzenlenemler sayesinde caktırmadan yolcu tasıma ucretlerine yuzde 30 luk zam yapıp sonrada cıkıp biz insan tasıyoruz diyerek reklamlar yaptılar. otobus seferlerini azalttılar ve hat mesafelerini kısalttılar. Boylece insanlar evinden işe gidebilmek icin en az 3 vasıta kullanmak durumunda kaldılar. Eskiden tek vasıtayla gittikleri işlerine 3 vasıta dolayısıyla 3 biletle yoluculuk yapar oldular. ve iett lutfedip 2. bileti almayacagını acıkladı. tabiki 3. bileti alıyor yani normalde tek biletle gittigmiz yolu 2 biletle gidiyoruz artık. Trafikten sikayet eden vatandasada cıkıp diyorki toplu ulasımı kullanın.. Avrupadaki ulkelerde toplu ulasım ucretleri ozellikle dusuk tutulur... Bunu kimse soylemiyor.

 

Raylı sistemi getirdiler. Dort kilometrelik bir mesafeyi yaklasık 4 yıl gibi rekor sayılacak zamanda bitirdiler. Benzeri insaatlar yine baska ulkelerde mesela hindistanda 2 yılda bitiriliyor. Örnegin Edirnekapı-Sultanciftligi arasında bir raylı sistem var 1999 yılında temeli atıldı hala yarısı bitmedi. BU esnada bir bölumu biten hatta istasyonları yapılan kabloları cekilen bu insaatta gecen gun bazı ekipler gelip butun kabloları kopardılar. yapılan istasyonları yıktılar. Cunku o hatta calısacak olan tramvaylar değiştirilmiş. yeni tramvaylar eskisine gore yuksekmiş haliyle duraklar alcakta kalınca yıkılıp yeniden yapılmaya baslandı.

 

Peki bu yanlıslık kimin cebinden cıkıyor? Düşünün birisi yanlıslıkla demişki su tramvaya gore yapın. sonra baska biri cıkıp hayır bunu yapıcaz onu yıkın. Ne kadar kolay oyle değilmi? Parayı nasıl olsa sayın halkım öduyor. Peki bu tramvay insaatı ne zaman biticek? Belli değil eski edirne asflatı denen o en işlek yollardan biri 99 yılından beri kapalı... İnsanların her gun saatleri kayboluyor kimin umrunda? İnsanın bu ulkede ne degeri varki gelsin paralar...

 

Yine bu sehrin can damarı yollarından biri de E-5 denen yoldur. Nerdeyse istanbulun 3 te biri bu yoldan gecer hergun. Bu yol ustunde her sene duzenlemeler yapılır ama bir turlu duzelmez. Örnegin merter civarında yolu genislettiler orda bir ust gecit vardı onu yıktılar. İnsanlar karsıya gecemedi bunun uzerine belediye otobusu kondu. Düşünün ust gecidi yıkıyorsunus insanlar yolun diger tarafına gecsin diye 15 dakikada bir otobus seferi koyuyorsunuz. Gülmek istiyorum ama ben bu sehirde yasıyorum:( Derken yolu bitirdiler ve oraya bir ust gecit yaptılar. Ve ust gecidin ortadaki destek sutunu yolun sol seridine denk geldi.. yani hızlı akması gerekn bir yol dusunun sol seritten hızlı sekilde gidiyorsuns ve karsınıza birde ust gecidin bacagı cıkıyor!!! yaklasık 1 ay boyunca allahtan bir kaza olmadan o sekilde kullanıldı yol. Peki simdi ne yaptılar? o beton bacagı refujlarla kapattılar yolu daralttılar... Peki genisletmenin ne anlamı kaldı simdi? hic... peki bunca masraf kimin cebinden cıktı?

 

Ümraniye de tem baglantı yolu uzerinde bir köprulu kavşak yapmaya basladılar yollar kapandı gunlerce ugrastılar derken yolun yani köprunun bir ucu apartmana denk geldi. yani yolda giderken sagdan ayrılıp köpruye giriyorsunuz köpruye cıkıyrosunz ama köpru yarım cunku tam karsınıza apartman geliyor.. O köpru yapılmadan once kimse olan yapmıyormu? kimse haritalara bakmıyormu? bakıyor tabiki orda bina olamsı imkansız cunku orası develt arazisi yani orman arazisi. bu yuzden mimar cizimleri yaparken bunu dusunmuyor. ama birgun mimara diyorlarki kopru yarım kaldı...neden? cunku bina var...

Peki o bina oraya nasıl geldi? İşini bilen vatandasım bir gün köyunden sıkılıp sehre geliyor bohcasını alıyor. bos bir yer buluyor oraya iki tahta cakıp kendine barınak yapıyor derken secime giriyoruz belediyemiz vaat ediyor oy verin size dokunmam diye.. her gelen aynısın soyluyor bir gun oraya su veriliyor bir gun elektrik derken orasının orman arazisi vasfı kalmıyor zaten sonra bakıyorsunuzki orası ilce olmus.. haliyle haritalara bakıp cizen mimar ormanın uzerinden kopru gecmesinin sakıncası yok diyro ciziyor. ama orman yıllar once yok edildi..neyse olan olmus peki kopru ne alemde? develt yogun pazarlıklardan sonra her bir binaya 650 bin ytl veriyor. ve binayı satın alıp yıkıyor. para kimden cıktı?

işin ilginc yanı aslında sasırmak istedigim kabul edemedigim yanı o binanın yıkılması sorunu cozmuyor cunku binanın hemen ardında sehrin butun elektirigin tasıyan ana trafonun kablolorunun bulundugu devasa bir elektrik diregi var. yani köprulu kavsak insaatı hala duruyor nerdeyse 2 yıldır surekli para akıtılıyor bina sahibi köseyi donuyor elde var sıfır...peki tum bu masrafları kim öduyor?

 

guzel sehrimin her altı ayda bir kaldırımları sökülür kanalizasyon kapakları icin asfalt yukseltilir ama her yagmurda o kanalizasyonlar surekli tasar. Her kavsakta trafik sıkısır ve her ne hikmetse yollardaki ampul değiştirilmesi refuj onarılması işleri hep ya sabah yada aksam trafigin en yogun oldugu saatlerde yapılır.. neden?

 

gectigimiz sene icinde istanbulun heryerine 1 milyon tane lale diktiler ne oldu o laleler? 4 milyon ytl gitti kimin cebinden? peki neden bu sehrin belediyesi cıkıp acıklama yapmaz..

kardesim biz laleleri su firmadan aldık

kaldırımları su firmaya yaptırdık

yolları sunlar yapıyor

tramvayları surdan aldık

tramvay yolunu suna yaptırdık

ust gecitleri su firmaya verdik

bunlar icin su kadar para harcadık

ihale actık ihaleye bunlar girdi bunları verdi biz buna verdik..

neden belediyemiz bunları acıklamaz?

Ali Müfit gurtuna siyasete giryor parti kuruyor parasının kaynagını acıklamıyor derken eski ticaret odası baskanı basit br hesap yapıyor.

5 yıllık istanbulun butcesi 10 milyar dolar..bunun onda biri baskana gitti 1 milyar dolar.. parti kurmak icin yeter değilmi? Biraz geri gidelim sayın basbakanımız.. servetin nerden buldun diye sorduklarında oglumun dugununden buldum dedi.. hatta sattıgı altınların faturasını gosterdi.. faturayı nerden aldı? en yakın arkadasının sahibi oldugu bir altın firmasından...

Bir ulkeyi satmak icin illaki o ulkenin basında olmanıza gerek yok sanırım. O ulkenin sehrinin, ilcesinin, beldesinin hatta köyünün yoneticisiyseniz ve vatan hainiyseniz hic rahatsızlık duymadan ülkenizi satarsınız.

 

Neden hicbir yonetici en buyugunden en kucugune, cıkıp bu ihaleleri yapılan harcamaları, yapılan hataları ve sonuclarını, kimin yaptıgını, cezayı kimin cektigni acıklamaz... Bir ilkokul cocugunun bile bakıp guldugu yanlıslara milyarlarca lira para veriyoruz biz...

Bundan butun yoneticiler sorumludur..bu vatana ihanet değilse baska nedir?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ATAMA LİSTESİ

 

ETİ-BOR Genel Müdürü M.AHMET DERE

(AKP Balıkesir Milletvekili Turan ÇÖMEZ'in Eniştesi)

 

ERDEMİR Başkan Vekili ABDULLAH ŞENER

(Başkan Yardımcısı Abdullatif ŞENER'in kardeşi)

 

ŞEKER FABRİKALARI Genel Müdürü MEHMET AZMİ AKSU

(İçişleri Bakanı Abdulkadir AKSU'nun kardeşi)

 

TCDD Genel Müdürü SÜLEYMAN KARAMAN

(Tayip ERDOĞAN'ın yakın dostu, İETT eski Genel Müdür Yrd.,Ulaştırma Bakanı Binali YILDIRIM'ın halasının oğlu)

 

OKİ Başkan Vekili ERDOĞAN BAYRAKTAR

(Tayyib ERDOĞAN 'ın İstanbul Büyükşehir Belediyesindeki ekibinden)

 

Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yrd.CİHANSER EREL

(Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN'ın kayınbiraderi)

 

Sağlık Bakanlığı Personel Genel Müdürü MUHİTTİN BAL

(AKP Milletvekili adayı)

 

Sağlık Bakanlığı Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdür Vekili ORHAN

FEVZİ GÜMRÜKÇÜOĞLU

(Erdoğan'ın Belediye Başkanlığı döneminde yolsuzluk iddası ile yargılanan Mustafa ALBAYRAK'a sahte işkence raporu verdiği gerekçesiyle yargılandı)

 

Kültür Bakanlığı Müsteşarı MUSTAFA İSEN

(İmam Hatip Lisesi çıkışlı, Dini yayınlar yapan Akça yayınevinin danışmanı,Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesinin eski dekanı)

 

Kültür Bakanlığı Müsteşar Yrd.İBRAHİM ATALAY

(Devlet Bakanı Bekir ATALAY'ın yeğeni)

 

Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğüne atanan Doç.Dr.HASAN EKİZ

(Tarım Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün teyzesinin oğlu)

 

Dış Ticaret Müsteşar Yrd.ÜLKER GÜZEL

(Hasan Celal GÜZEL'in eşi)

 

Köy Hizmetleri Genel Müdür Vekili ALİ ALTINTAŞ

(Tarım Bakanı Sami GÜÇLÜ'nün Konya’dan hemşehrisi)

 

Enerji Bakanı Başdanışmanı YASİN KALEM

(Refahyol Enerji Bakanı Recai KUTAN'ın Öz.Klm.Müd.)

 

Enerji Bakanı Bakan Danışmanı OSMAN İLTER

(Enerji Bakanı Hilmi GÜLER'in kayınbiraderi)

 

Maliye Bakanlığı Danışmanı HASAN GÜL

(Refahyol Döneminde Bütçe Daire Başkanlığı görevi yaptı)

 

Maliye Bakanlığı Danışmanı ÖMER DUMAN

(Refahyol Döneminde Ankara Defterdar Yardımcılığı yaptı)

 

Başbakanlık Müsteşarı FİKRET ÜÇCAN

(Kültür Bakanlığı eski Müsteşarı, Şeriat eğitimi veren El Ehzer mezunu Hüsnü ÖZER'in atama belgesinde imzası bulunuyor)

 

Başbakanlık Müsteşar Yrd. AHMET ŞİRİN

(Refahyol Hükümeti dönemi Maliye Bakanlığı Müsteşar Yrd.)

 

Karayolları Genel Müdürlüğüne atanan SABRİ ERBAKAN

(Kapatılan RP'nin Başkanı Necmettin ERBAKAN'ın yeğeni, Feyizoğlu'nun kardeşi)

 

Başbakanlık Müsteşar Yrd. MUSTAFA ESEN

(28 Şubat sürecinde soruşturma geçirmiş eski Gümüşhane Valisi)

 

Büyükelçi AHMET DAVUTOĞLU

( Başbakan Abdullah GÜL'ün danışmanı)

 

İstanbul Sağlık Müdür Vekili Dr.MUSTAFA BAKAR

(Haseki Hastanesi Başhekim Yrd.)

 

TÜPRAŞ Yönetim Kurulu Başkanı KAHRAMAN EMMİOĞLU

(Tayip Erdoğan'ın Belediye Başkanlığı döneminde Genel Sekreteri)

 

TBMM Başkanlığı Başdanışmanı HALUK AKŞİT

(Turizm Bakanı Güldal AKŞİT'in eşi)

 

Başbakanlık İdari ve Mali İşler Daire Başkanı MEHMET GÜRBÜZ

(Başbakan Abdullah GÜL'ün hemşehrisi, Başbakanlık Müfettişi)

 

Bingöl Valisi HÜSEYİN AVNİ COŞ

(İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne

bağlı BİT'lerde yolsuzluk soruşturmalarında (AKBİL) görev alan ve

işlem yapılmasına gerek görmeyen mülkiye başmüfettişi)

 

İzmir Valisi YUSUF ZİYA GÖKSU

(İçişleri Bakanı Abdulkadir AKSU'nun yakın akrabası)

 

Rize Valisi ENVER SALİHOĞLU

(İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı BİT'lerde yolsuzluk (AKBİL) başmüfettişi)

 

Batman Valisi (Daha sonra Diyarbakır Valisi) EFKAN ALA

(Eski Bakan yeni ANAVATAN lideri Erkan MUMCU'nun danışmanı )

(Efkan Ala’nın Atatürk düşmanlığı ve PKK yandaşlığı dillere destandır.)

 

DSİ Genel Müdürü VEYSEL EROĞLU

(Tayip Erdoğan'ın Belediye Başkanlığı döneminde İSKİ Genel Müdürü)

 

AYCELL Yönetim Kurulu Üyesi OSMAN YILDIRIM COŞKUN

(Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali COŞKUN'un oğlu)

 

AYCELL Yönetim Kurulu Üyesi ERKAN TOPAL

(AKP İstanbul İl Başkan Yrd.)

 

AYCELL Yönetim Kurulu Üyesi OSMAN D.ILGIN

(AKP Konya milletvekili adayı)

 

 

Bu liste bir sure önce mail olarak geldi. Zİncirleme bir şekilde internette geziniyor. Bu liste o mailin küçük bir kısmıdır. Listedeki isimlerin gercek olup olmadıgını ve baglantılarını araştırabilrsiniz. Ve bu listenin buzdağının suyun üzerindeki bölumu oldugu söyleniyor...

Geçenlerde sayın TBMM baskanımız akp kadrolasıyor söylentisini duyunca cok üzülmüş ve ağlamış...

Sayın başkanım icin bende üzüldüm simdi... Akp kadrolasmıyor ki... Zaten butun kadrolar coktan işgal edildi. Şimdi icraat zamanı...

Önümüzdeki günlerde bu mailin diğer kısmlarınıda sizinle paylasıcam...

Umarım sitemiz icin bir sorun olmaz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türkiyenin en buyuk sehri istanbul..

Ve bu sehrin en buyuk sorunlarından biri ulaşım...

Hergun milyonlarca insan daracık bir cografya icinde bir uctan bir uca saatlerin harcayıp yol alır. Ozellikle de sabah 7-9 aksam 17-20 saatleri arasında tam bir işkence haline gelir. Ve son bir kac gundur bu işkence katlanıyor her sabah.

 

Sayın basbakanımız istanbulda kalıyor ve her sabah o yola cıkacak diye bu sehrin bogazı sıkılıyor, en işlek saatinde ulasımın...

Bogaz köprusu 20 dakika boyunca trafige kapatılıyor... İstanbul dısındaki arkadaslar icin bu basit bir durum olabilir. Ama köprunun trafige kapatılması demek binlerce insanın hayatından en az 1 saatini calmak demek... ne icin?

basbakan calısma ofisine gidecek diye... Ve yol kapatıldıgı anda binlerce arac aynı anda kornaya basıp protesto ediyor bagrıslar cagrıslar..

Bir ulkenin basbakanına söylenmiyecek yapılmayacak tepkiler..Ama sayın basbakanın arabazı oyle korumalıki sesleri duymuyor olmalı.. yapılan el kol hareketleirnide sanırım sevgi gosterisi sanmaktadır.

Halkına bu kadar saygılı bir basbakana sahip oldugumuz icin ne kadar övünsek azdır sanırım...

 

Bir kac gun once sayın valimiz gecicek diye e-5 otoyolu uzerindeki havaalanı kavşagı tam 40 dakika boyucna trafige kapatıldı. Yuzlerce insanımız ucaklarını kacırdı işlerine evlerine gec kaldı... Kimin umrunda?

 

Bir vali bir basbakan bir milletvekili bu ulke insanına hizmet etmek icin göreve gelir. Bu halkı kendine hizmetkar yapmak köle gibi kullanmak cin değil.. Bunu ne zaman bir halk olarak idrak edebilecegiz?

 

Derken ankaradaki bir arkadasımla gorustugumde ogreniyorum ki sayın cumhurbaskanımızın icinde bulundugu maakm aracı kırmızı ısıkta durmus diger tum Türkiye Cumhuriyeti vatandaslarının aracları gibi ve hareket etmeden once arkadasımın aracına yol vermiş... gecis onceligi onda olmasına ragmen...

 

Hizmet etmek icin calısanların mutevaziligi ne zaman ders olucak?

Ne zaman bu ulkeyi yönetmek icin bu ulkenin basına gelenler Türkiye Cumhuriyeti Vatandaslarına Saygı göstericek?

Ne zaman...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Oldukca ilginc gunler yasadgımız bir gercek. Ve aslında halka olan bitenler şifreli olarak sunulmaya devam ediliyor.

Son bir kac aydır durmadan herkes anket sonucları acıklıyor. Nerdeyse her konuda farklı sorular farklı cevaplar. Bu anketleri yapan firmalarin ne kadar guvenilir oldugu tartısılır. Eskiden yani onceki hukumetler zamanında da benzeri anketler olurdu ama anket sonuclarının ilan edilmesini hemen ertesinde, anket sonucu hosuna gitmeyenler hemen ellerindeki belgeleri ortaya cıkarıp anket şirketlerinin ilişkilerini dolayısıyla anket sonuclarının gercekler yerine bazı kimselerin menfaatlerine uygun sonucları yayınladıgı acıklanırdı.

Ama son bir kac aydır kimse kimsenin anketine ses cıkarmıyor. Bu anketlerin hepsinin dogru oldugundan mı kaynaklanıyor?

Eger öyleyse birbirinin zıttı sonuclar cıkan anketleri nasıl acıklayacaklar? Yoksa gizli bir anlasmamı var.. sen benim anketime dokunma ben seninkine dokunmıyayım der gibi..

Son secimlerden once akp de, chp de secim vaatlerini basına dokunulmazlıkların kaldırılacagını koymuslardı ama meclse girdiklerinden sonra birbirlerinin milletvekillerini sessis sedasız her suctan aklamıslardır. dokunulmazlıklar hala kalkmamıstır. Sonra cıkıp meydanlarda toplantılarda birbirlerine karsı atıp tutmaya devam etmişlerdir. Ne kadar ciddiye alıyorsunuz artık bu konusmaları?

 

Bunun yanında şifreli gerceklerden bahsetmiştim. belki bilincli belkide artık saklayamadıkları için yada acıklanacak gerceklere zemin hazırlamak maksadıyla bazı fiili hareketlerde bulunmaktadırlar.

 

Bir dönem parti calısmalarında bulundugum icin, her partinin kendi anketini anlasmalı bir sirkete yaptırdıgını ve sonucları once kendilerine aldıkları ve bu sonucları kendi dusunceleri dogrultusunda değiştirip yine kendilerine yakın medya kuruluslarına gonderdiklerine bizzat sahit olmustum. Ve partiler seçim planlarını buna gore duzenlerler.

 

Aslında secimlerden yaklasık 1 ay oncesinde teşkilatlanması yeterli durumdaki partiler secim sonuclarını yuzde doksan oranında tahmin etmektedirler... aradaki bu bir aylık zaman zarfında partinin nasıl en karlı durumda kalabilecegi uzerine kafalar patlatılır fikir tartısmaları yapılır.

 

Benim anladıgım kadarıyla Chp-Mhp yaklasmasının nedeni de bundan kaynaklanıyor. Muhtemelen olası secimlerde iki partinin toplam alacagı oy oranı ikisinin iktidar olmasına yetmektedir. Simdi zaman iki zıt dusuncedeki partinin kendi yandaslarına bu konuyu en dogru sekilde izah etmenin yollarını aramaktır. Onumuzdeki bir kac ay eger farklı bir siyasi hareketlenme olmazsa bu iki parti arasındaki jestleşmelere cok sık rastlıycaz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

bazen olan bitenleri dusundukce merak ediyorum. Düşünce özgürlügü diye bir kavramdan bahsediliyor. peki ne zaman bahsediliyor bundan?

Yani bir insan cıkıp bir konu hakkında diledigni söyliyebilir. Peki bu konu baska bir insansa yada baska insanların hayatlarıysa... Yada baska insanları asagılamak ve küçük düşürmek icin isöyleniyrosa yine düşünce özgurlugumu olur bu?

Evet herkes özgürce fikirlerini cıkıp acıklayabilmeli. Merkeze bunu koydugumuz anda hepimiz hemfikiriz. Peki bir insanın düşüncesi yada fikri baska birine hakaret iceriyorsa bu insanın diledigi gibi cıkıp konusmasını da bu özgurluk kapsamına sokabilrmiyiz?

 

Benzetmelerim ne kadar dogru olacak emin değilim ama aklıma gelenleri paylasmak istiyorum.

 

Özellikle bir Türk olarak, Türkiye cumhuriyetinde yasayan zaman zaman Avrupa insan hakları mahkemesinden yada avrupa birligine uye ulkelerden gozlemciler gelir ulkemize. Genelde gelme sebepleri ya bir Pkk lı terörüstin yada Türkiye aleyhinde konusmus herhangi bir yazarın yargılandıgı mahkemeleri gözlemlemektir. Onun dısında mesela hukumeti eleştirdigi icin mahkemeye verilmiş birinin mahkemesiyle ilgilenmez avrupa insan hakları mahkemeleri... Tuhaf bir cifte standart söz konusu değilmidir yada benmi abartıyorum durumu.

 

Örnegin bir yazarımız hatta bir kac yazarımız cıkıp bilgi sahibi bile olmadıkları konularda ulkemiz tarihi hakkında asılsıs iddialarda bulunurlar bizi dunya önunde zor durumda bırakmaktan cekinmezler ve bu dusunce ozgurlugune girer.

 

Yada sözde siyasi bir hareket icindeki parti cıkıp dağ basında bu ulkenin butunlugune saldıran teröristlere alenen destek verir ve buda dusunce ozgurlugu olur.

 

Yada herhangi biri cıkıp bu ülkenin Ata`sına gayet rahat bir sekilde icinden geldigi agzına geleni söyler, kendi acısından reyting toplar yatırımlarını yapar, ve buda dusunce ozgurlugu olur...

 

Bu örneklerin ortak yanlarına dikkat ettiniz mi?

 

Baska bir örnek verelim.. Selanikte Atatürk`ün evindeki acılmış olan ve ziyaretcilerin dusncelerini yazması icin bulundurulan deftere bir vatandasımız cıkıp hukumeti eleştiren bir yazı yazmıştır. Ulkenin kotu yonetildigi Ata`sının gosterdigi yoldan uzaklastıgı ve kendince durumun iyi olmadıgına dair fikirlerini yazmıs. Ustelik bunu halka acıklamamıs, yani tv kanallarına cıkmamıs yada gazete köselerine konu olmamıs.yani aslında cıkıp fikrini bagıra bagıra biryerlerde acıklamamıs ama Türkiye Cumhuriyeti devletinin Manevi sahsiyetine hakaret etmekten ceza almıstır.

Sayın basbakanımız selanikteki ziyaret esnasında bu yazıyı orda gormese kimsenin haberi olmayacaktı belkide ama nedense sayın basbakanımız olagan ustu rahatsız olmustur bu sikayetten.. ve bu ulkenin savcısı yılkdırım hızıyla devreye girmiş bu ulkenin mahkemeleri aynı hızla karar vermiş ve ulke yonetimini eleştiren vatandasımız yanılmıyorsam 81 yasındaki bir dedemiz para cezasına mahkum edilmiştir.

 

Bu ulkenin degerlerine hakaret etmek, bu ulkenin butunlugunu ve huzurunu bozacak eylemlere konusmalarla destek olmak dusunce ozgurlugu kapsamına alınırken, bu ulkenin yonetimini elestirmek hakaret kapsamına alınıp cezalandırılıyor...

 

Daha gectigimiz aylarda fransa da kabul edilen yasa icin butun ulke ayaga kalkmıstı. Fransada Ermeni soykırımı diye birsey yoktur demek suc haline getirilmiştir cıkarılan yasayla. yani dusunceyi acıklamak, aslında bir gercegi soylemek yasaklanmıstır.

 

Atilla Yayla elbetteki fikirlerini özgurce soyleyebilmeli ve savunabilmeli bence de... Ama Atilla Yaylanın yaptıgı sekilde fkirlerini acıklamasına ses cıkarmazsak bir sure once benimde kendi adıma hic tasvip etmedigim Danimarkadaki kendini bilmez bir iki gazetenin yayınladıgı igrenc karikaturleri de bu baglamda sessizce kabul etmemiz gerekmiyecekmidir?

Peygamberimiz ve dinimiz hakkında sözde onlara göre eleştiri ve duşunce ozgurlugu haklarını kullanmıslardır. Ama bize göre dupeduz hakaret ve asagılama olarak, haklı olarak tepki almıstır.

 

Şimdi ise ulkemizde Atilla Yaylanın soylediklerinin dusunce ozgurlugu olarak kabul edip tartısmamız gerektigi söyleniyor heryerde...

Belki de danimarka gibi bazı ulkelerde yapılan hakaret iceren yayınlarıda dusunce ozgurlugu kapsamında tartısmamız gerekiyordur.

eminim ki avrupa insan hakları mahkemesi yada avrupa birligine uye ulkeler Atilla yaylanın mahkemeye cıkması durumunda hemen temsilcilerini gondericeklerdir.

 

Ulke yönetimini elestiren ve ceza alanların mahkemelerini gormezden gelen avrupa birlgi uye ulkeleri... bizim ulkemizin vatandasları...

 

Kimbilir.. belki de tarihin hicbir döneminde Bir Türk`e saldırmak yada bu ulkeye saldırmak bu kadar prim almamıstır.

 

Bunun farkında olanlar da her şekilde bunu degerlendirme fırsatların kacırmıyor.Kimisine nobel hediye ediyorlar, kimisinin tuhaf sözlerine fikri denlierek saygı gosteriyorlar...

 

Biz ise izliyorus olan biteni..en ön sıradan...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Son bir kac haftadır papa ulkemize gelmesin diye yogun calısmalar yapılıyor ve tepkiler gosteriliyor.

Hatta gösteriler yapılıp mitingler duzenleniyor.

Peki neden papanın gelmesini istemiyoruz?

yada papanın neden ulkemize geldigini aslında kac kişi biliyor?

bu hafta sonu bir miting yapılacak sanırım neyi protesto ettklerini gormek icin o mitinge gitmem gerekicek. Ucuz sloganlar ve vatan milet sakarya turunden nidalarla bir gosteri olacagı kesin. peki papanın ulkemize gelişiyle geliş nedenleriyel gili bir konusma yapılacakmı? Acıkcası supheliyim bu konuda...

 

Öyleki sanki papayı bu ulkede istememek ona tepki gostermek dini gorevlerimizden biriyimiş gibi en on sıraya konmak isteniyor. ust duzey devlet buyuklerimzin butun yurt dısı ziyaretlerini papanın gelişine rastlaması da ilginc bir tesaduf değilmidir?

 

papayla resim cektirmekten korkan siyasi liderler sanırım papayı protesto etmenin oy kazandıracagı fikrini dusunmusler aynı zamanda avrupaya ters dusmemek icin siyasi manevralara hız vermişlerdir.

 

peki bayram değil seyran degil tepki alacagını bile bile bu papa neden buraya geliyor.?

 

Hristiyanlık dininde de Müslümanlıkta oldugu gibi farklı mezhepler mevcuttur. Bunlar Katolik protestan ve ortodaoks olarak 3 ana sınıftır. Katalik ve protestan sınfın ruhani lideri olarak papa kabul edilmiştir. Yani papa dedimiz adam dunya uzerindeki bir kac milyar insanın ruhani lideridir. Ve hepsi tarafından kabul edilir.

 

BU bağlamda ele alacak olursak İstanbulumuzun hristiyanlık dini acısından önemini sanırım biraz arastırmak gerekiyor. 400 lü yıllarda hristiyanlıkta mezhep ayrılıkları simdiki kadar derin değildi. İstanbul Bizans imparatorlugunu baskenti olmakla birlikte, ilk defa resmi dini hristiyanlık olarak kabul edilen bir ülkenin de baskenti olmustur. yani gunumuzde Kudüs sehri hristiyanlar icin ne ifade ediyorsa İstanbul da aynı anlama gelmektedir.

 

1300 lü yılların sonlarına dogru hristiyanlıktaki mezhep kavgaları oldukca buyumustur.BU durumdan en cok etkilenen sehirlerden biride istanbul olmustur. Cunku İstanbul da Aya Sofya (Hagia Sofia) Müzesinde yapılan bir ayin sırasında katolikler cıkıp ortodoksların arasından cıkan papayı kabul etmediklerini söyleyip buyuk bir tartısma baslatmıslar bunun sonucunda bazı tarihcilere gore guclu olan katolikler binlerce ortodoksu katletmiştir. En carpıcı durumlardan biride yuzlerce ortodoks kadının Aya Sofyaya doldurularak tecavuze ugrayıp öldurulmesidir. Öyle sehri katoliklerin baskısı altındayken kusatan Fatih Sultan Mehmet Han kazandıgı zafer sonrasında sehre girdiiginde ortodokslar tarafında bir kurtarıcı gibi karsılanmıstır. Fatih Sultan Mehmet ortodoksların dini liderleriyle gorusup onları Roma ya yani katoliklere karsı koruma garantisi vermiştir bunu karsılıgında İstanbuldaki ortodokslarda Osmanlının her turlu sartını yerine getirmeyi kabul etmiştir. daha sonraları Fatih`in vermiş oldugu bu yetkiler Ekümenlik olarak kabul edilmiş ve her yeni gelen padisah tarafından devam ettirilmiştir. Birinci Dunya savası sırasında ve sonrasında özelikle istanbuldaki ekümenlik kontrolundeki ortodoks osmanlı vatandasları ve izmirdekiler işgal devletlerine yardımcı olmuslar bu durum Mustafa Kemal Tarafından ögrenilince Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren ortadan kaldırılmıstır.

 

Şİmdi gunumuze gelecek olursa papa katoliklerin lideri olarak istanbulda ortodoksların lideriyle gorusmek icin gelmektedir. Yani hristiyanlık dinindeki en buyuk ucurumlardan birinin kapanması yonunde atılan bir adımdır. Bunun daha sonraki dönemlerde hristiyanlık uzerindeki etkilerini sanırım simdiden kimse tahmin edemiyor. Ama bence olumsuz bir durum olmayacagı kesin.

 

Şİmdi bu dusunceyle ulkemize gelen papa neden protesto edilir. geliş nedenleri arasında ulkemizle ilgili en kucuk bir dusuncesi yoktur. Yada gelip ulkemizde hristiyanlık propagandası yapacak durumda da deildir zaten bu siyasi anlamda bir intihar olur ki papanın siyasi bilim dalında egitim aldıgını ve kitaplar yazdıgnı sanırım duymussunuzdur. O halde ulkemizle ilgilenmiyorsa neden bizim devlet buyuklerimiz kacarlar?

 

Yada yapılan cahil papa gelmesin mitinginde insanlar aslında neyi protesto edecekler?

 

YIllardır ulkemizin reklamını yapmaya calısıyorus dunyada.. insanlara ulkemizi anlatıp turist cekmeye calısıyorus ama elimizde Hristiyanlık dini icin adeta bize Kabe ne ifade ediyorsa aynı anlamda degerlerimis varken bunları kullanmayı hic dusunmeyiz. Örnegin en ölü turizm sezonunda hristiyanlar icin dini geziler duzenleyip bunu ticari mantıkla degerlendirme fikirleride uretmeyiz. Düsünsenize papa Türkiyeye geldigi zaman dunya uzerinde en az 1,5 milyar insan Türkiye`nin nerde oldugunu ve nasıl bir yer oldugunu ogrenicek. Formula 1 yarıslarınalmak icin mliyarlarca dolar para harcadık sırf reklam olsun diye simdi elimzde kendiliginden gelmiş bir reklam fırsatı var neden bunu degerlendirmeyeleim?

 

BUnu neden geliştirmeyiz? neden uzerinde calısmayız anlayamıyorum.. papanın soyledigi sozlerin yada ulkemize gelecek olan hristiyan turistlerin misyonerlik faaliyetlerinde bulunup insanlarımızı kendi dinine cekmesindenmi korkuyoruz? yada papayı bir misafir gibi agırlarsak dinden cıkarız diyemi korkuyoruz? Bizim Bir Türk olarak örf ve adetlerimiz arasında kapımıza evimize misafir oalrak gelen her kim olursa olsun en iyi şekilde ağırlamak yokmudur?

 

Bence ne dinimiz elden gider nede bu ulke insanları papayı ciddiye alıp onun soylediklerine kanar.. İşbu haldeyken neden bu ziyareti kendi menfaatimize kullanmayalım?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şanlıurfa Şair Nabi Kültür Merkezi’nde yapılan 24 Kasım etkinliğinde skandalların ardı arkası kesilmedi

25.11.2006

 

Tören davetlilere gül suyu ikramıyla başladı. Kadın öğretmenler salonun üst katında, erkekler ise altta oturdu. İstiklal Marşı’nın ardından Kuran-ı Kerim okundu. Muharrem Çelik (35) adlı bir öğretmen “stand-up gösterisi” sırasında Atatürkçü Düşünce Derneği hakkında alaycı bir konuşma yaptı. Çelik, “Okula ‘ADÇ gelecekmiş’ dediler, herkeste bir telaş. Baktık ki müdürün süslü eşine ADÇ diyorlar. Yani Atatürkçü Düşünce Derneği.” Çelik’in şoke eden sözleri bitmedi. Çağdaş olmaktan ne anladığını bir tuvalet anektoduyla anlatan öğretmen “Çok sıkışmıştım. Erkekler tuvaleti doluydu, kadınlarınkine girdim. Bir bayan öğretmen ‘çık dışarı ulan’ dedi. Ben de ‘Çıkmam valla, sizin gibi çağdaşım, bu tuvalete edeceğim’ dedim.” Gecenin sonunda çekilişle öğretmen ile öğrencilere Kuran-ı Kerim ve Said-i Nursi’yi anlatan kitaplar hediye edildi.

 

Başörtülü şiir okundu, skeçte dua edildi

Şanlıurfa’da, Şuurlu Öğretmenler Derneği tarafından düzenlenen 24 Kasım Öğretmenler Günü, şaşırtıcı görüntülere sahne oldu. Törende 13 yaşındaki Ayşe Çelik adlı başörtülü kız öğrenci, “Dünyanın Bütün Çiçeklerini Getirin Bana” adlı şiiri okudu. Şiir okunurken ölen bir öğretmeni canlandırmak için yere uzanan öğrencinin yanına gelen, yaşları 6 ile 12 arasında değişen kızlar ellerini açıp dua okudu.

 

Kaynak:Vatan Gazetesi

 

Bu haber icin nasıl bir yorum yapılabilir ki... yada ne düşünülebilir. Bugunu neden ögretmenler gunu olarak kutluyoruz?

Bu ulkenin Başöğretmeni kimdi?

İrticai faaliyet yok abartıyorsunuz siz kışkırtıyorsunuz diyenlere sorabilmek iserdim. 1924 yılından beri kutlanan hangi ogretmenler gunu bu haberdeki gibiydi...

 

Sayın devlet buyuklerimiz yine cıkıp bunlar irticai olay değildir diyecekler cunku onlara gore zaten olması gereken bu...

 

Sayın devlet buyuklerimiz cıkıpbunlar münferit olaylar bu ulkenin polisi var savcısı var gerekeni yapar diyecekler. Ama son dort yıldır gordukki bu ulkenin polisi ve savcısı bu tür konularla pek ilgilenmiyor...

 

Bir ülkenin gelecegini emanet ettiğimiz insanlara bakın...

Çocuklarımızı emanet ettigimiz insanlara bir bakın...

Ne göruyorsunuz?

Milli Eğitim bakanlıgının yaptıklarının meyvalarını almaya baslıyoruz. Bir bakıyorsunuz ulkenin baska sehirlerinden tuhaf bir haber daha dusuyor medyaya... Ögretmenler gununde asılması icin Atatürk posterleri gonderiliyor okullara milli egitim mudurlugunden... Ama posterlerdeki Atatürk cizimleri olabildigince abartılmıs cirkinlestirilmiş ve korkunc hale getirilmiş. Atatürk`le nerdeyse hicbir ilgisi yok... Ögretmenler bu posterleri asmak zorundaydık diyorlar..Neden? Cunku haklarında sorusturma acılır milli egitim bakanlıgı tarafından...

 

Sayın basbakan Milli Eğitim Bakanlıgının yaptığı calısmalarla gurur duydugunu söyluyordu...

Belki de asıl amacları icin en iyi calısan bakanlıgı Milli Eğitim Bakanlığı oldugu icindir...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Soru: Demokrasiyle yönetilen bir ülkede yine demokrasiyi kullanarak ülkenin rejimini nasıl değiştirirsiniz?

 

Yasama gücü elinizdeyse,yani yasa cıkarma ve yaslaları değiştirebilme kudretiniz varsa; rejimin değişmesi icin rejimi koruma altına alan bazı yasaları değiştirip kendi istediğiniz düzene uygun olmasını sağlayabilriniz.

Yani bir şekilde siz meclis cogunlugunu yani demokrasinin birinci sartı olan temsilciler meclisindeki sayısal cogunlugunu ele gecirmişseniz o meclisi feshedebilir yasaları değiştirebilir kendinizi imparator bile ilan edebilrsiniz. Cunku demokrasi buna izin vermektedir. Meclisteki cogunlugu aldıysa ulkenin cogunlugunu temsil ediyordur ulkenin cogunlugu istiyorsa rejim değişebilir.

 

Peki aslında siz ulkenin cogunlugunu değilde yüzde yirmisini temsil ettginiz halde yasalardaki carpıklıklar nedeniyle yasama gucunu elde etmişseniz ve rejimi değiştirmek istiyorsanız geride kalan yüzde seksenin hakkını kim nasıl koruyacaktır?

yani sizi desteklemeyen yuzde seksen gibi bir cogunluk var ama yasalar sizden yana oldugu icin siz kendi diktatorlugunuzu ilan edebilrsiniz. peki demokrasi bu kadar gucsuzmudur? yani demokrsai kendini nasıl koruyacaktır.

Yasalarla kendin guvence altına almıstır zaten rejim ama yasaları değiştirmeye karsı ne yapabilir? Hicbirsey... İşte burda rejimin korunması icin siyasi iktidarın yanında baska gucler devreye girmektedir. Örnegin meclisin uzerinde kontrol etme ve yargılama gucune sahip baska bir otorite ki bu bizim ulkemizde cumhurbaskanı oluyor ve ulkenin guvenliginden sorumlu silahlı kuvvetleri...

 

Simdi elimizde bilinenler bunlar. Demekki bu ulkede rejimi değiştireceksek yasama gucnun elimizde olması o kadar da işimize yaramıyor. önce cumhurbaskanlıgını yani denetleme gucunu ele gecirmeliyiz. BUnun iicinde cumhurbaskanlıgının gorev suresini bitmesi yeterlidir. Cunku zaten yasma gucu elinde olan meclis denetleyiciyi yani cumhurbaskanını sececektir. Siz denetleme merciine yine sizin gibi rejimi değiştirme yanlısı birni koyarsanız karsınızdaki iki gücten birni bertaraf etmiş olursunuz.

 

Şimdi onumuzde tek bir engel kalıyor. Silahlı kuvvetlerini nasıl bertaraf edebilrsiniz? Orduyu ortadan kaldıramıyacagımıza gore askerligi feshedemiyecegimize gore kaba kuvvet işe yaramıyor. İnce siyasi oyunlar gerekli mesela ordunun icine size yakın dusuncelere sahip insanları yerlestirip onların ordu icinde yukselip yonetime gelmesi ve boylece ordunun idaresini size yakın goruslere sahip komutanlar tarafından yonetilmesi. Bu gercekten ince ve cok eski bir siyasi oyundur ama ordu buna hazırlıklıdır. Surekli kendi oto kontrol sistemini kullanarak farklı ideolojilereve rejime karsı dusmanlık icindeki,ileride sorun olabilecek olan komutanları yada adaylarını ortaya cıakrtıp bunyesi dısına atmaktadır. Yani bu ince siyasi oyun bozulur.

 

Peki bu ulkenin ordusunu baska nasıl kendi yanınıza cekersiniz? belki de orduyu dısardan yada icerden cokertmek yerine halkın orduya verdigi destegi azaltmak ta bizim iimize yarayabilir. Ama halkın yuzde sekseninin destegini arkasında tutan bir orduya bu destegin kesilmesini nasıl saglarsınız?

 

Ulkenin yıllardır ugrasıp durdugu bir amac vardır...Muasır medeniyetler seviyesine ulasmak.. Bu amac ulkenin kurucusu tarafından vasiyet haline getirilmiştir. Gunumuzde bu muasır medeniyetler seviyesi bazı ulkelerin birleşerek kurdugu bir topluluk haline gelmiştir. Ve bizim de bu birlige girebilme sansımız var. uzun yıllardır bu birlige girmek icin ugras vermekteyiz. Bu brlige girebilmek icin cok buyuk engeller vardır belkide girmemiz hayaldir. Ama bunun gercek olduguna insanları inandırırsak ve dogru zamanda dogru hamleyi yapıp bu birlige giremiyoruz cunku bunun nedeni ordumuz dersek bir tasla iki kuş vurmus oluruz.

Ordunun oldukca hassas oldugu bir konuda bu birlik taviz istemektedir. Bu tavizi verirken yeterince süsleyip reklamını yaparsak sanki taviz alıyormusuz gibi halka verirsek halk destegini bize verecektir. Peki ordu bu durumda nasıl bir hamle yapar? Elbetteki tepki verecektir.

O zaman halk düşünür madem bizim kazanclı cıkacagımız bri konu bu ordu neden karsı cıkıyor? Ama burda dikat edilmesi gereken bir durum var kesinlikle halka butun gercekleri acıkca soylememek gerek. sadece bilinmesi gerekenleri anlatmalı. Ordu da gercegi gorup karsı cıkınca biz arada cekilip birlikle ordumuzu karsı karıysa bırakırız.

Cunku birlik bu konuda taviz vermez. Ordumuzda taviz vermez ve ipler atılır. gemiler yakılır..Kim yakar? bu ulkenin yıllardır hayalini kurdugu amaca ulasmasına kim engel olur? Ordusu...halk ordunun aslında halkın iyiligini istemedigni dusunmeye baslar... Boylece ordunun arkasındaki muazzam destek gunden gune erimeye baslar...

Aslında bizde bu birlige girmeye karsıyız zamanında buna girmemek icin muhalefet yaptık butun gucumuzle ama simdi iktidarda oldugumuz icin bu birlige girmek istiyormus gibi elimizden gelen herseyi yapalım. Ve en sonunda orduyu ortaya koyup kenara cekilellim. Ordu asla taviz vermez birlige girmeyiz. Ordu gucunu kaybeder. Bİrlige girmeyiz zaten bizim en buyuk amacımız o birlikten uzak durmak...

 

Bence siyasal bilgiler fakultesinde bunlar birer ders olarak anlatılmalı... Gercekten cok ince zeka gerektiren oyunlar bunlar.. Bıcak sırtında yurumek gibi. Bu kararları alırken de mumkun oldugunca az kişinin haberi olmalı kendi adamlarımıza bile guvenemeyiz. Sadece iki yada uc bakan yeterli. Birde halkı mumkun oldugunca uyusturmalı gostermek istedgimizi gormelerini saglamalıyız..

 

Bir ulkede demokrasi kullanılarak rejim nasıl değiştirilir sorusuna bir cesit komplo teorisi ureterek yanıt aramaya calıstım. Kimbilir belki birileri bu teoriyi coktan hayata gecirmiştir...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Akp`ye Kimler Oy Verecek..?

 

Önceki seçimlerde verilen vaatleri bosverelim. Önümüzdeki secimlerde akp secilmek icin ne vaatler verebilir ve kimden oy alabilr.?

Butun iktidar suresi boyunca sıkı sıkıya sarıldıkları AB ipi gectigimiz gunlerde ellerinde kaldı. ÖNümüzdeki secimlerde biz AB ye girecegiz diyerek konusamıyacaklar. Yani toplumun refah düzeyi ortlamanın uzerinde olupta AB sevdasıyla akpye oy verenler muhtemelen artık biraz dusunecekler...

 

Sahip oldukları yasama gucu ve ellerindeki uzun zaman boyunca tarımsal anlamda yaptıkları tek atılım sayın cüneyt zapsunun elinde bulunan fındık gucunu parlatmaktan öteye gidemedi. Simdi sayın fındık ureticileri akp ye oy verirmi? Bir toplantısında basbakana seslenen ciftciye -Al ananıda git- sözünden sonra o ciftciler ve anaları akp ye oy verirmi?

 

Son islami holding faciasıyla yimpaşa paralarını kaptıran binlerce gurbetci, yimpaş yoneticisni akp bakanlarıyla kol kola gordukten sorna ve sayın basbakanın -para verirken banamı sordunuz- sözünü duyduktan sonra, bu yonetici hakkında hala herhangi bir hukuki işlem yapılmamasını görenler ve bunların yakınları akpye oy verirmi?

 

Aponun yakalanması ve Türk silahlı kuvvetlerinin gayretleriyle bitirilme durumuna gelen pkk terörünü dusuncesizce söylenen bir cumleyle atesleyip, şehit cenazesinden aglayan yakınlarına -Askerlik yan gelip yatma yeri değil.!!!- dedikten sorna sayın basbakana hangi sehitlerin yakınları oy verir? oy verirlerken bu şehitlerin kemikleri sızlamazmı?

Şehit yakını olmaya gerek yok Türkiye Cumhuriyeti vatandası olan her insan Türkiye Cumhuriyeti icin canını veren şehitlerimize borcludur.

ONumuzdeki seicmlerde akp ye oy verirken Türkiye cumhuriyeti vatandasları BU lafı hatırlayıp akp ye oy verirmi? şehitlerinin kemiklerini sızlatırmı?

 

Enflasyonu bitridik işsizligi dusurduk kişi basına dusen milli hasılayı arttırdık diyorlar durmadan.. Milli hasıla nedir? ulkenin kazandıgı paranın kişi basına paylastırılmasıyla bulunan deger. peki sokaktaki on milyon işsiz insan, calısan 30 milyon insan oncekinden daha fazlamı para kazanıyor? Kazanamıyorsa ve hala universite mezunları işsizse bunlarmı akp ye oy verir?

 

Ha bu arada su gercegi hatırlatmak gerek petrol varil fiyatları butun dunyada son kırk yılın en dusuk seviyesinde bulunuyor. gecende benzine yuzde 2 zam yapıldı..

 

Sosyal guvenlik yasa tasarısını deiştirip emeklilik yasını 65e cıkaran hukumet, bir cok hayati önem tasıyan ilacı sosyal sigorta guvencesinden cıkarıp insanları ölume terkederken, hayatta kalmak icin ihtiyacı olan ilacı parası olmadıgı icin alamayan, bu ilacı almak icin hayatı boyunca devlete prim ödedigi halde devletin paramız yok ödemeyiz deyip kestigi bu ilac yuzunden hayatı tehlikede olan insanlarmı oy vericek? veremezler tabiki secime kadar hayatta kalmaları mucize olur.. ölürlerse ölsünler..

 

peki kimler akp ye oy verecek?

bu ulkede neyi duzelttiler kadroları değiştirmekten baska?

peki bu halk bunları bildigi halde akp ye oy verirmi..

sayın basbakanın söyledigi gibi koyunh surusuyse bu halk elbette verir bundan dogal birsey olamaz.

ya vermesse...

belki de bu yzuden sayın basbakan erken secimin golgesini bile gorunce hemen avazı cıktıgı kadar bagrınıyor...

korkunun ecele faydası varmı?

yoksa bu ulke insanları koyun sürüsü gibi davranmakta inat edecekmi..

sanırım gorucez yakın zaman icinde...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 hafta sonra...

Bir sabah uyandıkki haber bultenlerinde flaş haber geciyor. 'Saddam asıldı..' Aradan bir iki gun gecmeden saddamın asılma anı tüm çıplaklığıyla ekrana tasınıyor.

Saddamın idam kararının kesinlesmesinin uzerinden daha bir hafta bile gecmeden apar topar asılması, öfkeli kalabalıkların ayaklanarak birini linc etme girişimi gibi göründü bana. Öyleki saddamın en iyi ihtimalle asılmasının bir ay süreceği söyleniyordu. Irak devlet baskanının onaylaması gerektiği belirtildi. Ardından baskan acklama yaptı benim onaylamama gerek yok. Bu acıklamanın ertesi sabah asıldı. Bİzim medyamızın bundan haberdar olmamasını normal karsılasak bile asılma saati gelene kadar butun dunya uzerindeki haber ajanslarının hicbrinin haberi olmaması düşündürücü. İLk gününden beri ıraktaki savasta olan biten her olayı canlı yayınlayan dunya medyası filmin sonunu nasıl kacırabilrdi? Böyle bir haber nasıl saklanabildi? Kimbilir belkide idam kararını alanlar bile o sabah idam edilecegini bilmiyordu. Peki kim karar verdi bayramın hemen onceki sabahı asılma kararına?

 

Peki bu karardan sonra tepkiler ne şekilde oldu?

İdamdan hemen sonra israil abd ve iran belkide ilk defa bir konuda aynı fikirde acıklama yaptılar. yani saddamın idam edilmesini sevincle karsıladılar. Bu habere sevinen diger iki toplulukta ırak ve iranda yasayan Şii'ler ve ırakta yasayan kürtlerdi. Diger dunya devletleri ise yine savasın basladıgı ilk gunden beri yaptıkları sekilde protesto ve kınama mesajları yayınladılar. Elbetteki eleştri dozunu kacırmadan. Son bir kac gundur ulkemizdeki tepkileri inceliyorum. Malum medyamız boyle bir reyting malzemesini yakalamısken her acıdan sömürmeye calısıyor. Bu yuzden gazete mansetlerine cok fazla takılmak istemiyorum. Sattıracak slogan cumleler mansetlerde, reyting alacak goruntuler kanallarda... Aklı basında bir iki köşe yazarımızın gercekten önemli fikirleri dısında butun konu ticarete dökülmüş durumda. Devlet olarak ilgimi ceken bir durum ise, savasın basladıgı ilk gunden beri surekli abd ve israili elestiren buyuklerimiz bu idamdan sonra nerdeyse agızlarını kenarlarıyla kucuk birer kınama mesajları gectiler. Kendilerinin bile duyamayacagı kadar kısık sesle. Akp hukumetinin hicbir vekilinden yada bakanından savasın ilk gunlerindeki gibi sert mesajlar gelmedi bu oldukca ilgi cekici.

Bir diger ilgi cekici durum ise bir sure oncesine kadar her cuma namazından sonra meydanlara cıkıp ırakı isgal eden abd ve israili protesto mitingleri duzenleyen topluluktan da hic eser yoktu... Oysaki o gunlerde Saddam onların kahramanıydı... Meydanlarda israil ve abd bayrakları yakıp sloganlar atan hatta elciliklere saldırmaya kalkısan topluluk saddamın asılması icin tek bir gosteriyi bırakın kendi aralarında konusmuyorlar bile... Onları bu sekilde susturan neydi? Yada zamanında abd ve israili protesto etmelerini saglayan neydi? ne değişti neler oluyor?

 

Enteresan işaretler dolmaya devam ediyor ortadogu ve ulkemizin bölgedeki durumla ilgili tek hamlesi Lübnana asker gondermekti. Dıs politikada gercekten bu kadar cekimsermiyiz yoksa kimsenin duymadıgı görmedigi olaylarmı cereyan ediyor? Burunumuzun dibinde tuhaf olaylar oluyorken bizim 3 maymun gibi davranıp, duymadan görmeden ve konusmadan; olaylara hicbir serkilde mudahale etmeden durmamız ne kadar dogru?

 

Saddamın asılmasınnı ardından bir haber daha düştü ajanslara ve her ne hikmetse bu haber bir anda ortbas edildi. Su anda pkk terör orgutunun yonetim kadrosunda bulunan Murat karayılanın kuzey ıraktaki bir hastaneye kontrol amacıyla gittigi ve orda bulundugunu istihbarat birimlerimiz tesbit etmişler, bu konuda abd nin adım atmasını ve karayılanın ulkemize teslim edilmesini istemişlerdir. Aynı gunlerde yakalanan pkk lı teroristlerin uzerinden glock marka silahlar cıkmıs ve bu silahların abd ordusu tarafından saglandıgıda bizzat abd ye rapor edilmiştir. Bunlar uzerine abd savunma bakanlıgı sorusturma acmıs ve bu sorusturmayı yurutmesi icin komite topladıgnı belirtmiş. yani her zamanki gibi hic bir adım atılmamıstır. Bir de herkesin malumu terörle mucadele icin eski bir albayını koordinatör olarak atamıstı abd yonetimi. Bir bucuk yılın ardından bununda hicbir işe yaramadıgını görduk. Ama bu terörle mucadele koordiantöru albayın cok önemli ve guclu silah ureticilerinin danısmanı olması ve halen gorevinde kalması, derken bu silah ureticilerinn ulkemizin ihtiyacı olan silah ve ucak ihalelerine girip kazanmıs olması nasıl bir tesaduftur oda ayrı bir konu...

 

Peki ulkemizin dış işleri bakanlıgı bu konularda neler yapmıstır yada neler yapıyordur? Yoksa bu haberlerin gazete mansetlerine cıkmamasının bir nedeni de bizim bakanlıgımız olabilirmi? gibisinden tuhaf komplo teorileri insanın aklına gelmiyor değil. Kaldıki akp iktidara geldiginden beri pkk terörüyle ilgili en kucuk bir ilerleme saglanamayıp aksine şiddet olaylarının olabildigince artmasıda bu komplo teorisinden saglam bir merkeze oturtulabilirmi diye aklımdan gecirmiyorda değilim. Umarım bu komplo teorisi bir fantazidir ve herzaman oyle kalır.Dıs işleri bakanlıgımız gercekten kararlı ve guclu adımlar atarak gerekenlerin yapılmasını saglar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

TC Kimlik NUMARASI VE SEÇİM

 

Bu yil yapilacak genel secimlerde oy kullanma

esnasinda TC Kimlik Numarasi

baz alinacaktir. Muhtarliklarda 1 Mart 2007 tarihine

kadar asili olan secmen listelerinde de TC Kimlik

Numaralarinin yazili oldugu gorulmektedir

(Muhtarliklarda secmen listesinde isminizin oldugunu

mutlaka kontrol edin).

Ancak, cok fazla aciklanmayan, hatta biraz da sumen

alti edilmeye calisilan bir konu var. Nufus

Kagitlarinda TC Kimlik Numaralari yazili olmayan

secmenler secimlerde oy kullanamayacaklar !!! Elle

yazilmis veya internetten

cikti olarak alinmis TC Kimlik Numaralari oy verme

esnasinda gecerli olmayacaktir. Ehliyet, pasaport gibi

kimlik yerine gecen diger belegeler de

oy verme islemlerinde kullanilamayacaklar.

Maalesef siyasi partilerimiz bu konuda henuz herhangi

bir calismaya baslamis

degiller. Sadece AKP, kendi yandaslarini tek tek

uyararak, Nufus Kagitlarini

yeniletmelerini sagliyor. Basbakan RTE, bir konusma

esnasinda secimlerde oy

verme oraninin %50 - 60 seviyesinde kalacagini

agzindan kacirdi.

TC Kimlik numaralari nufus kagitlarinda basili

olmayanlarin yapacaklari sey,

muhtarliklarindan "Nufus Kagidi Degisim" kagidi

alarak, aldiklari kagitlarla

bagli olduklari ilcenin "Nufus Mudurlugu"ne gitmeleri.

Nufus Kagidi degisiminde cok fazla sira beklenmiyor.

Ulkenin gelecegine sahip cikin, oyunuzu mutlaka

kullanin. "Bir oy neyi degistirecek" diye dusunmeyin.

Evet, bir oy bir sey degistirmez ama sizin

gibi dusunen 1000 kisinin oyu cok sey degistirir.

Lutfen bu bilgiyi tanidiklarinizla, yakinlarinizla

paylasin.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

Bir adam daha kaybettik...

Bir büyük devlet adamını... Tuhaf ve sancılı bir ocak ay'ı gecriyoruz. Acılar üstüne acılar ekleniyor.

Daha eskileri kapanmadan yeni yaralar. Ve biz elimizde ne kadar işimize yarayacak devlet adamı varsa bir bir yitiriyoruz. Kimbilir belki de Tanrı'nın kendi yanında onlara ihtiyacı vardır... Her ölüm erken ölümdür demiş şair.

Ve bir sabah acı bir haber daha kene olup kargaların kanatlarına yayılıverdi.

Bir radyo programında son dakika haberi olarak verdiler kaybını.

Bir siyasetciyi kaybettik dediler... Yanlıstı oysa. Bu ulkenin en uzun sure dış işleri bakanlıgını yapmıs, tüm dünya tarafından devlet adamlıgı ve buyuklugu kabul edilmiş, sayılı büyüklerimizden birini kaybettik...

 

En verimli çaglarında bu kadar buyuk degerleri kaybetmek ülkemizin kaderi olmus gibi gorunuyor. sanki elimzde işe ayrayacak butun cözümlerimiz alınmak isteniyormus gibi... Her gecen gun biraz daha yoruluyor ve umut kaybediyoruz. merak ediyorum umut kaybından ölebilmek icin daha ne kadar insan ölmeli...

 

Son anlarında yanında olan hastabakıcılar bile şahittiler ülkesi icin calısmasına...

Öldüğü anda hala parmaklarında murekkep izleri vardı...

son nefesini verinceye dek bu ülkeye calısan kac adam kaldı geride?

 

Mekanın cennet olsun İsmail Cem...

Allah rahmet eylesin ve yakınlarına sabır versin...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir süredir gundemden uzak kalmaya calısıp normal vatandaslar gibi hayatımızın akısına bıraksakta kendimizi sanki bir sekilde zorla olayların icine cekiliyor gibiyiz. Düşünme girdabına takıldıgmız anda gunde onlarca ameliyata girmiş cerrahlar gibi oluyoruz bir sure sonra. Kendi yaptıgım iştede eger calısmayı abartırsam saglıklı dusunemedigmi ve karar veremedigimi gordum calıstıgım yıllar icinde. Belki biraz nefes almalı ve bir adım geriden bakmalıyız. Belki de hic bulasmamalı alıp basımızı sakin bir köye yerlesmeliyiz.. Kimbilir.

 

Ulke butcesindeki acıkları kapatmanın tek ve en kolay yolu olarak dolaylı vergileri kullanmayı secen, devletin elinde ne kadar tesebbus varsa karlı-karsız hic dusunmeden yok pahasına satıp devleti kucultup masrafları kısıyoruz diyen sayın ekonomiden sorumlu devlet bakanlarımız, ellerindeki can damarlarından biri olan köprü gecis ucretlerinde zam mahkemeler tarafından kanunlara aykırı bulundu. Bu köpruler ilk yapıldıgı yılalrda parasını amorti edene kadar ucret alırız sonra bundan vazgeceriz deniliyordu. Ama sonradan gorulduki para basıyor bu kopruler ve bu kopruler sayesinde nice siyasi köşeyi donuyor. Peki altın yumurtlayan tavugu neden keselim? Her 6 ayda bir yuzde elli zam yapalım nasıl olsa altın yumurtlayan kazlarımız ordan mecburen gececek. Akaryakıttan, köprü ve yol gecis ucretlerinden, iletisimden, elektrik su ve dogalgazdan topladıgı vergiler sayesinde ulke ekonomisinne yon vermek öyle kolayki. Cunku 70 milyonluk bir potansiyelimiz var. 550 kişi her gun hic durmadan yolsuzluk yapsa, ulkenin butun kaynaklarını madenlerini, satsa bile bu ulke kolay kolay batmaz. Bunun da farkında olan sayın ekonomiden sorumlu devlet bakanlarımız belki de dunya uzerindeki en kolay işi yapıyorlar. Köprü zammı icin durdurma kararı alındı. Ya sonra?

İtiraz edecekler devlet olarak, bunun suresi azami 3 ay surecek.. Ve sonunda mahkeme kararıyla bu zam geri alınacak. Ertesinde devlet en son yapılan zamdan mahkeme tamamlanana kadar gecen sureyi ve aradaki enflasyon artıslarını öne surerek yeniden zam yapacak. Kısaca köprü gecis ucretlerinde değişme olmayacak muhtemelen biraz daha artacak. Son iki yılda haksıs yere fazla ucret ödeyen sayın kazlar pardon vatandaslar da ödedikleriyle kalacak.. Dunya uzerinde kac devlet vardır vatandasını dolandırmak icin her turlu oyunu tezgahlasın merak ediyorum...

 

Sayın padisahımız pardon basbakanımızının kızı resmi devlet gorevlileriyle birlikte gözlemci sıfatıyla bir dıs geziye katıldı. O geziye katılırkende bir sivil toplum kurulusu adına katıldıgını beyan etmişler. Peki onun icin yapılan harcamalar kim tarafından karsılandı? bu sivil toplum kurulusu hangisidir? Basbakanla nasıl bir yakınlıgı vardır? Amerikadaki bir universitede siyaset egitimi alan padisahın pardon basbakanın kızı daha ocnede bir kac defa devlet buyuklerimizn yanında dıs gezilere katılmıs ve istişarelerde bulunmustur? Sayın basbakan hanedanlıgının bundan sonraki varisi olarak ulke basına kızını gecirmeyimi planlıyor merak ediyorum. Belki kendisi cumhurbaskanı olduktan sonra yerine basbakan olarak kızını gecirir. Zaten secilme yasıda indirildi

Bunu göze alırsak sayın padisahımızın pardon basbakanımızın kızının yurt dısı gezilerine katılması oldukca yerinde bir davranıs, siyaset egitimi alan biri icin daha iyi bir konumda staj yapması dusunulemezdi..

 

Bu arada sayın tbmm baskanımızda basbakan ayagını turkiyeden ceker cekmes hemen cumhurbaskanlıgı icin kulis calısmalarına baslamıs. BU bir hedef saptırmamıdır yoksa basbakana alternatif gostermekmidir yakında gorucez sanırım. belki de sag gösterip sayın Arıncı basbakan yaparlar

Nasıl olsa hanedanlık onların dilediklerie yere dilediklerini atayabilrler boyle bir gucleri var. Dıs gezilere ailecek katıldıklarına gore buda cok fazla yadırganmayacaktır.

Bu arada Hrant Dink suikastından bir hafta sonra trabzon emniyet muduru ve vaisi gorevden alındı. Sayın basbakan ilginc bir acıklama yaptı. Derin devlet var fakat bizim elimizi temizlemeye yetmiyor dedi.

Son yıllarda yasama ve yurutme gucunu tek basına eline alan baska bir iktidar donemi daha hatırlamıyorum. Son bes yıldır butnu kontrolu sayın basbakanın elindeyse bu derin devlet ne zaman ve nasıl peydah oldu?

Derin devletten kastettigi durumların isareti olarak Trabzon emniyet muduru ve valisi gorevden alındıysa eger zaten bu vali ve emniyet mduurleri atamalarını da kendisi yapmıyormu?

Yoksa bu iki gorevden almayla birlikte asıl olayın sorumlularının perde arkasında kalmasımı saglanıyor? Sorusturma tam sonuclanmadan bu gorevden almalar oldukca dikkat cekicidir. kaldıki sadece trabzonla sınırlı gorunmuyor olaylar.. Kim ne kadar sonuna gidebilecek merak ediyorum.

Ve sayın basbakan 5 yıllık iktidarında ilk defa durup dururken Derin Devlet kelimelerini neden secime bu kadar az zaman kaldıgında ortaya attı?

ONumuzdeki gunlerde ortaya cıkabilecek ve ucu devlete dokunacak bilgilerin sorumlulugundan kacmak icin bir caba olabilrmi bu?

Sanırım bunu yakın zamanda hepimiz göreceğiz.

 

Akp hukumeti goreve geldiginde ilk yaptıgı atamalardan biri THY genel mudurunun değişmesiydi. O gunden beri THY ile ilgili sorunların hicbiri bitmiyor. Deve olaylarını bir yana bırakırsak gectigmiz gunlerde bir hostesimiz talihsiz bir sekilde hayatını kaybetti. hava-iş sendikası abskanı cıkıp buna fazla mesai yaptırılmasının yol actıgnı söylediysede THY boyle bir uygulamanın yapılmadıgnı acıkladı. Sanki bir duman daha tütüyor THY uzerinden..ateş cidden olmayabilrmi?

 

Yimpaş holdingin bir kac yuzbin vatandasımızı dolandırması ve avrupada aranan suclular listesine girmesi ardından ulkemizde de davalar acıldı ve yoneticileri ceza aldılar. Son gelişmelere göre Yimpaş HOldingin ve istirakleri olan sirketlerin borsaya girmesine izin verildigi acıklandı. Buna gerekce olarakta bırakalım batsınmı destek olalım kurtulsun dendi.. Yada az yediler biraz da Türkiye deki vatandaslarımızı yolsunlar mı denmek isteniyor.. Tam da bu kararla yani Yİmpaşın borsaya girmesine izin verilmesiyle yaklasılan secim tarihi bana baska bir tarihi anımsattı. Yimpaş din maskesi altında gurbetcilerimzi dolandırıp paralarını toplamaya absladıktan sonra da turkiye secime girmiş ve akp iktidar olmustu. Uluslarası para transferlerinin takipleri sonucunda secim döneminde milyarlarca dolar paranın Yimpaş yoneticileri tarafından Türkiyey aktarıldıgı ortaya cıktı. Peki simdi tum bu olaylar ne durumda?

Yimpaş borsaya girip hisselerini satacak.. Ve biz yeni bir secime giricez.. Sayın basbakan sanırım yimpaş yoneticlerine de kefil olmaya devam edecek.. HAyırlı işler diliyorum.

 

Bu arada sayın kemal abimizin dunurunun ithal ettigi otobuslerin amacları dısında kullanıldıgı Sayın Tüzmen tarafından tesbit edilip sorusturma acılmıs... Peki sizce bir sonuc alınırmı bu sorusturmadan? Tayyip bey kemal abisinin dünürüne dokundurturmu? Kemal Abisinin kesinlemiş cezaları varken kimse dokunamıyor... Hatta sayın hocamız devletin 10 trilyonunu yedigi icin villa cezasına carptırıldı. Burdan hareketle sayın dünür suclu bile olsa kendisine tahiti adalarında 15 gunkluk bir tatil cezası verilebilir kanaatindeyim.

 

Güzel ulkemde değişen fazla bir durum yok.. Gelişmeler beklendigi gibi. hanedanlık tum gucuyle etkisini surduyor. Derin devlet var deyip kendi yerlestirdikleri adamları gorevden alıyorlar. Sonra biz bu derin devleti temizleyemeyiz deyip acizliklerini acıklıyorlar. Secime girerken de sanırım bunu kullanıcaklar.

 

Bir de unutmadan Acarkent konusunda Danıstay mahkemesi Villaların yıkılması icin karar aldı. Belediye encumen uyeleri yıkılmaması kararı aldı. Belediye encumen uyeleri danısaydan daha ust bir kurum oldugu icin onların dedigi yapıldı. Simdi merak ediyorum bu belediye encumen uyelerini hanedanlıkla pardon AKPyle ne tur bir yakınlıgı var..

BU encumen uyelerini Acar ailesiyle ne tur baglantıları var..

Son bir soru Danıstay mahkemesi kararları belediyeler atrafından gecersis sayılabiliyorsa Danıstaya ne gerek var?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

15 Sene 4 İktidar 1 milyar dolar para harcandıgı halde bir turlu tamamlanamayan Bolu Dagı Tunelini kudretli devletlimiz buyuk padisahımız pardon basbakanımız gorekemli bir kutlamayla actı...

Evet tuenli actı ama tunel tamamlanmadı. Tunelin her turlu guvenlik önlemi yetersizdi cunku. Önemli olan yolu acmaktı yolu actılar, 3 gun sonra kar yagınca kapanması kimin umrunda? Kameraları toplayıp sovunu yaptı reytingi topladı simdi onumuzdeki maclara bakıcaz edasıyla yurumeye devam ediyor.

Tunelin insaatını yapan firma noter aracılıgıyla bir uyarı mektubu yayınladı. Tunelde meydana gelebilecek her turlu kaza ve kayıptan firmamız sorumlu tutulamaz diye...

Ne demektir bu?

Yolu yapan firma yolun guvenli olmadıgnı ve trafige acılmaması gerektigni soyluyor. BUna ek olarak yol acıldıgı icin insaası devam eden bolumlerde aksamalar ve ekstra masraflar olacagından bahsediyor. Bunun da sorumlulugunu almayacagını acıkca beyan ediyor.

 

Sıradan bir vatandas olarak benim anladıgım kısaca şudur:

-Aslında yol acılmaması gerekiyor ne yangın ne ısıklandırma nede yolun buzlanmasına karsı hicbir önlem alınmamıs durumda. O tunel acık o tunele girebilrsiniz ama sag salim cıkabileceginizi kimse garanti etmiyor. İnsan hayatının bu kadar ucuz oldugu bir ulkede bu cokta önemli değilmiş gibi gorunuyor. Nede olsa sayın saglık bakanı cıkıp Üreyebildigniz kadar ureyin diye acıklama yapmıstı. Sanırım o tunelde ihmaller yuzunden öleceklerin kaybını boyle telafi edicez.

 

Ve anladıgım birde su var 1 milyar dolar para harcandı o yla ve simdi sırf birleri siyasi rant elde etmek icin bitmeden acıyor bunun sonucunda tunelin maliyeti biraz daha artacak..Artsın kimin umrunda?

Kim verecek o artısı? halk mı

 

Evet sayın basbakan cıkıp biz yaptık biz ettik diye avazı cıktıgı kadar bagrındı tebrik ediyorum kendisni umarım o tunelde kimse olmaz da o tunelde ölenlerin yakınları hesap sordugunda onlara ''al ananı da git'' diye bagrınmak zorunda kalmaz..!!

 

Bİr kac yıl once kara tren alt yapsısı uzerine hızlı treni yerlestirip guvenlidir bu diyerek 38 vatandasımızn ölumunden sorumlu olan, buna ragmen gorevden alınmayıp maasına zam yapılan devlet demiryolları baskanımız var bizim.. ulastırma bakanlıgıda kendisine kefil olmustu sanırım ulastırma bakanlıgı ve dolayısıyla basbakanlıkta bolu dagı tuneli yuzunden dogabilecek ölumler icinde kefil olucaktır. Nede olsa ölenlerle onların herhangi bir bagı olmayacak öyle deilmi.. Zaten onlar baska bir ulkenin yonetiminden sorumluydular...

 

İstanbulda yasayanların son bir kac aydır cektigi sorunlardan bir taneside sehrin en işlek yollarından biri uzerinde yapılan yol bölme calısması. En hızlı akan yollardan biri olan E-5 yolunda saatte 60-80 km arası hızla ilerliyorken birden karsınıza celik bariyerler cıkıyor.Ne dogru duzgun bir uyarı ne bir ikaz lambası yok. Yolu bilenler o bölmelere alısmıs olsalarda yolu bilmeyen bazı vatandaslarımız bunun bedelini hayatlarıyla ödediler. Yol ustundeki bu bariyeler yuzunden 3 kişi hayatını kaybetti yaklasık 17 kişi yaralandı ve binlerce ytl'lik zarar ortaya cıktı.

 

BU yolları bariyerlerle bölme fikri kimden cıktı?

BU işi hangi firmaya ne akdar ihale edildi hangi firma aldı?

Bu ölümler hakkında sorusturma acıldımı?

Sorumlular bulunup hakkında yasal işlem yapıldımı?

Sayın Topbaş bu konuda ne dusunuyor?

Ölen insanlarımız icin ne hissediyor?

Simdi o bariyeler sokulecekmiş nihayet.. peki sokulmesi icin hangi firmaya ne kadar ödeme yapılacak...

 

Yoksa hocam bu ulkede devletin yada idarecilerin vatandaslarını öldurmesi caizmidir?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İnsanların ellerinden umutlarını alırsanız, onlar mutlaka bunun yerine koyacak yeni umutlar bulucaktır. Kurtlar vadisini engelleyebilrsiniz. Yada toplumu kötü yollara gitmesine teşvik olan aşırı ucları silip atabilirsiniz. Ama siz bu insanların ellerindeki umutları aldgınız surece toplum kendi afyonunu yada cözüm yollarını bulacaktır. Sadece bunun ismi bugun polat olur yarın mehmet... Bu duruma neden olan zihniyeti değiştirmedigniz surece kurtlar vadisni engellemek sadece dallardan birini kesmektir. Bir sure once kadın programlarının yada bazı dizilerde gosterilen konuların bu insanları neden bu kadar cok etkiledigi uzerine bunu sacma oldugu konusunda bazı yorumlarda bulunmustum. Ama simdi yeniden dusununce insanlarımızın boyalı camdaki hayal ürünleriyle kendilerini uyusturmasını, hatta bir cogumuzun bu hayal ürünlerini kendi hayatları icin birer idol gibi görüp kurtulusu araması oldukca mantıklı geliyor. Siz insanların adalet sistemine guvenin ortadan kaldırırsanız insanlar kendilerini koruma yollarına giderler. Siz calısanlara hakkı olan iyi hayatı veremesseniz insanlar uretme gucunu bırakıp zor kullanarak hayalini kurdukları hayatın pesinden giderler. BUnları yapabilmek icin ellerindeki örneklere yani boyalı ekranlara bakıp sokaklara cıkarlar... Evet herkes icin yanlıs ve olumsuz sonuclar doguruyor olabilr. Ama umut bir sekilde hayatta kalmaya devam ediyor. Bazılarımızın hayatı pahasına da olsa.

İçimizdeki herseye ragmen işlerin yoluna girecegini dusunen ve bu yuzden de karamsarlıga kapılmayıp hayatlarına devam edenlerin sayısı her gecen gun azalıyor. Toplumsal bir cinnetin eşigindeyiz en kucuk kalabalıklar bile linc yapabilme potansiyeline sahip. Hemde hic bir nedene gereksinim duymadan. Bilginin değeri her gecen gun azalıyor. Gunu kurtarıcak cözümler ve en kısa surede en cok kazancı verecek ugraslar arıyoruz. Surekli son vurgununu yapıp emekli olmayı dusunen hırsızlar gibiyiz. Ne vurgun sonuncusu oluyor nede biz emekli oluyoruz. Buldugumuz ornekler bile renkli camlardan geliyor artık.

 

Eski romada sezar halkı yonetmek icin collesiumu ve oyunları kullanırmıs. Boylece istedigi her kararı al, vergileri arttırır kimse ses cıkarmazmıs. Simdi de renkli camları kullanıyor devletler. Özellikle bizimki gibi 3. dunya ulkelerinde.. Halkının elindeki butun gercek umutları alıp yerine boyalı kagıtlarla suslenmiş dikkat cekici ütopik dusunceler veriyor. Hic bir zaman gercek olmaması kimin umrunda...

ben kurtlar vadisi dizisinin yaynılanmasının taraftarıyım. Cunku toplumun en buyuk afyonlarından biri oldu bu dizi. Gün geldi yapılan zamlardan cok bu dizinin karakterleri daha cok tartısıldı. Simdi böyle bir afyon eksikliginde neme lazım insanlar silkinip kendine gelir. Ustelik secim zamanında... BU ulkenin selameti icin yayınlanmalı dizi... Kimsenin işine gelmez cunku gerceklerin farkına varmıs kalabalık bir insan toplulugu...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

YOLSUZLUK DİZBOYU..!!!

 

Başkent’te 9 kişi gözaltında

SSK’dan sağlık karnesi bilgileri üzerinden sahte evrak düzenleyerek kurumu zarara uğrattığı ileri sürülen 2’si bürokrat 9 kişi gözaltıda

 

Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü Mali Suçlar Büro Amirliği ekipleri, yaklaşık 3 ay önce gelen bir ihbar üzerine SSK Teftiş Kurulu Başkanlığı müfettişleri ile birlikte ortak bir çalışma başlattı. Savcılık izniyle zanlıların telefonlarını dinlemeye alan polis, “Ameda” isimli medikal firmanın çalışanları ile SSK bürokratlarının ilişkilerini belirledi. “Yama” adı verilen operasyonda, teknik takip sonucu medikal firma ile ilişkileri tespit edilen SSK Sağlık İşleri İl Müdür Yardımcısı Cemalettin Ö. ve şef Leyla A. ile medikal firma sahibi Abdurrahman A, çalışanları Nevin Y, Adnan A., Ahmet A., İlhan T., Ramazan Ş. ve İhsan Z. gözaltına alındı.

 

İşleme koydular

Polis, bakanlık bürokratları ile firma çalışanları arasındaki ilişkiyi de tespit etti. Buna göre, firma sahibi Abdurrahman A.’nın, sağlık karnesi bilgilerini kullandığı SSK’lı hastaları ameliyat olmuş gibi gösterdikten sonra “Dualmesch” isimli bir yara bandını satmış gibi fatura düzenleyerek, SSK’dan bu parayı tahsil ettiği saptandı. Sağlık Bakanlığı bürokratları Cemalettin Ö. ile Leyla A.’nın da işlemleri onaylayarak, firmaya ödeme yapılmasını sağladıkları belirlendi. İki SSK görevlisinin ayrıca doktorların “olumsuz” görüşle kuruma gönderdiği hastalara ilişkin dosyaları da işleme koydurduğu öne sürüldü.

 

Kredi çekmişler

Firma sahibinin sekreteri olan Nevin Y. adına da paravan bir şirket kurarak, SSK’lı hastaları bu şirkete borçlu gösterip, düzenledikleri senetleri bankalara teminat olarak vererek, yüklü miktarda kredi çektiği de anlaşıldı. Firmanın muhasebecisi Ramazan Ş.’nin de şirketin bilançolarını yüksek göstererek, bankalardan çekilecek kredi miktarının artmasını sağladığı belirtildi. Medikal firmanın bugüne kadar değişik bankalardan toplam 1 milyon YTL çektiğini de tespit edildi.

 

Bir günde 41 anjiyo olur mu?

SSK müfettişleri, ihbar üzerine incelemeye aldığı özel hastanelerde bir doktor, parasını devletin ödediği 41 hastaya bir günde anjiyo yapmış görünüyor. Aynı hastanede bir ayda yapılan arjiyo ise 1071!..

 

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı SSK Müfettişleri, ’usulsüzlük yapıldığı’ ihbarıyla bazı özel hastaneleri mercek altına aldı. SSK müfettişleri yaptıkları araştırmada, bir günde 41 kişiye anjiyo yapan, son bir ayda 7 bin 701 kişinin anjiyo olduğu Şafak Hastaneler Grubu, Medicana Hastaneler Grubu ve İsviçre Hastenesi’nde inceleme başlattı.

 

SSK müfettişleri, bazı devlet hastanelerinde çalışan doktorların gereksiz yere hastaya anjiyo yaptırmak için özel hastanelere sevk ettiği ve anjiyo yapılmış gibi faturaları şişirdiği ihbarıyla harekete geçti. Ayrıca iddialar arasında, adı geçen özel hastanelerin hayati önem taşımasına karşılık, sadece bir kez kullanılması gereken ve SSK yönetmeliğinde belirtilen kateterlerin tekrar tekrar sterilize edip kullanıldığı da yer alıyor. İstanbul’da anlaşması bulunan 150 özel hastaneye yaklaşık 40 milyon YTL bütçe ayıran, bunun yaklaşık 16 milyonunu sadece kalp-damar cerrahisine ödeyen SSK’nın müfettişleri, özel hastanelerin faturalarını didik didik inceledi.

 

Faturaları inceleyen SSK müfettişleri, Şafak Hastaneler Grubu’na bağlı Avrupa Şafak Hastanesi’nde çalışan Dr. Ercüment Yılmaz’ın tek başına günde 41 kişiye anjiyo yaptığını, ayda da tam 494 kişiye anjiyo uyguladığını tespit etti.

 

Ortalama 30 dakika süren anjiyoyu bir doktorun tek başına bir günde 41 kişiye yapmasını ’imkansız’olarak nitelendiren müfettişler, bu durumu, incelenmesi için İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü’ne bildirdi. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü de gerekli incelemeyi yapacağını açıkladı. Ayrıca yine aynı hastaneler grubuna bağlı Avrupa Şafak Hastanesi’nin sadece Haziran ayında 1071 kişiye, 6 doktor tarafından anjiyo yaparak rekor kırması da raporda yer aldı.

 

SSK düğmeye bastı

İstanbul’daki özel hastanelerin faturalarını incelemeye alan ve şüpheli görülen, şişirilmiş faturaların geldiği hem 3 gruba bağlı hastanelere, hem de diğer özel hastanelerin incelenmesi için müfettiş gönderen SSK Teftiş Kurulu, sonucu da hem Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murad Başesgioğlu’na, hem de Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a ileteceklerini söyledi. 5 ayda Şafak Hastaneler Grubu’na sadece Kardiyovasküler Cerrahi ve Kalp Damar Cerrahisi işlemleri için SSK tam 8 milyon 700 bin YTL ödedi. SSK, Florence Nightingale’ye 5 milyon 227 bin YTL, Medicana Grubu’na 3 milyon 367 bin YTL, İsviçre Hastanesi’ne 2 milyon 391 bin YTL ödedi.

 

SKK en çok ‘kalp parası’ ödüyor

SSK, özel hastanelerde yapılan işlemlerde en yüksek parayı kalp hastalıkları ve kardiyovasküler cerrahiye veriyor. Özel hastanelerin çoğunluğunda bu işlemlerden SSK’lı hastalardan fark almıyor. SSK’nın ödediği ücretler şöyle:

 

* Anjiyo: 500-650 YTL arası

* Balon: 1029 YTL

* Stend: 839 YTL işlem bedeli, 200 YTL de stend için.

* Mekanik kapak: 7 milyon 500 YTL

* By-pass: 7 milyon 800 YTL- 8 milyon 800 YTL arası.

 

Belediyede Uzun imparatorluğu

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin üst düzey bürokratlarından İrfan Uzun’un akrabalarının, belediyeye bağlı şirketlerin yanı sıra, AKP’li ilçe belediyelerinden çok sayıda ihale aldıkları ortaya çıktı

 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin üst düzey bürokratları arasında yer alan İmar ve Şehircilik Daire Başkanı İrfan Uzun’un, aralarında eşi ve çocuklarının da bulunduğu yakın akrabalarının, Büyükşehir Belediyesi ve bağlı şirketlerinden aldıkları trilyonluk ihaleler dikkat çekiyor.

 

15 yılda hızla yükseldi

Aslında Rizeli Uzun’un, Güngören Belediye Başkan Yardımcısı olması ile birlikte başlayan belediye bürokratı olması ile birlikte başlayan hızlı yükselişi dikkat çekici. 1973 yılında başlayan devlet memurluğunun ardından, 1993-1999 yılları arasında Güngören Belediyesi’nde, Belediye Başkan Yardımcısı olarak görev yapan Uzun, Ali Müfit Gürtuna’nın belediye başkanlığı döneminde Büyükşehir Belediyesi Planlama ve İmar Müdürü oldu.

 

Encümen üyesi

2002 yılında Planlama ve İmar Daire Başkanı olan Uzun, bu görevi ile birlikte Belediye Encümeni’nin de doğal üyesi olarak yapılan ihalelerde görev almaya başladı. Daire Başkanlığı görevi Kadir Topbaş’ın iş başına gelmesinden sonra da devam eden Uzun, Kasım 2005 tarihinde belediyede yaşanan görev değişiklikleri sırasında Boğaziçi İmar Müdürlüğü’ne atandı. Bu görevde bir yıl kalan Uzun, 2006 Kasım ayında yeniden İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı koltuğuna oturdu.

 

Eşi de şirkete ortak

Uzun’un belediye bürokratı olduğu yıllarda, aile üyeleri tarafından kurulmaya başlanan şirketlerde oldukça dikkat çekici. Uzun’un kardeşi Numan Uzun tarafından, 1991 yılında kurulan Uzunlar İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş., ilk göze çarpan şirket. Sekiz ortaklı bu aile şirketinin büyük hissedarlarından biri de İrfan Uzun’un, 6 çocuğunun annesi Hacer Uzun. Uzunlar İnşaat şirketi, özellikle Büyükşehir Belediyesi ile bağlı şirketleri ve AKP’li ilçe belediyelerinden aldığı trilyonluk ihalelerle dikkat çekiyor. Şirket aldığı ve yaklaşık bedeli 100 trilyonu bulan ihaleleri, internet sitesinden de ilan ediyor.

 

Davet usulü katılıyor

Uzunlar firması, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin davet usulüyle yaptığı ihalelere çağrılan şirketler arasında da yer alıyor. 22 Şubat 2006’da Büyükşehir’in davetli olarak yaptığı 17 ihalenin 4’ünde, Uzunlar İnşaat da yer alıdı. Firma, bu tarihte kendileri ile birlikte 8 şirketin teklif verdiği, “Güngören İlçesi Mehmet Akif Kavşağı ve Çevresi Yol, Ortak Altyapı Düzenleme İnşaatını”, 8 milyon 563 bin 216 YTL ile bedelle almayı başardı.

 

İki oğlu şirkete ortak

Uzun ailesi, 1993 yılında UTAŞ Yapı Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi kurdu. Uzun’un kardeşi Numan Uzun, şirketin büyük hissedarı oldu. Numan Uzun, UTAŞ Yapı’nın hisselerini oğlu Mehmet Uzun’a devretti. İrfan Uzun’un oğlu Vahit ve Rıdvan Uzun inşaat sektörü içinde faaliyet gösteren iki ayrı şirketin ortakları arasında yer alıyor. İki kardeş, kurdukları Tuva İnşaat Mühendislik şirketlerinin yanısıra, ortak oldukları Hat Yapı adlı firma ile inşaat işleri gerçekleştiriyorlar.

 

Haber: Ayla ÖZCAN

Vatan Gazetesi

08.02.2007

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yine burdaki konu baslıgım altında defalarca yazmıstım... HUkumetimzin ne tur yolsuzluklara bulastıgı ve neden hicbir önlem almadıgı konusunda.

Ama sonra anladımki bizzat kendi icinde oldugu bir durumda neden önelm alsınki...

İktidara gelir gelmez butun vatandasların saglık sorunlarınca çözüm üretecegini, artık insanların hastanelerde rehin kalmayacagını anlatan hukumet hemen bir saglık reformu yasası cıkartıp devlet guvencesindeki hastalara özel hastanelerin bakması konusunda anlasma yapmıstır. Gelin görünki daha oncede belirtmiştim tam da yeni hukumetimiz doneminde butun turkiyede mantar gibi özel hastaneler acılmıstır. Bu tesaduf yani cıkan yasayla özel hastanelerinde sosyal guvence kapsamındaki hastalara bakabilmesi ve bu kadar cok hastanenin birden acılması gercekten halka yararlı olacakmıdır diye bekledik ve gördük. Yine binlerce insanımız hastane kuyruklarında bekliyorlar, devlet hastanelerinde hizmet kalitesi iyice dustu ve durumdan sikayetci olan hastalar surekli özel hastanelere sevk edilmeye baslandı.

Devlet bir anlamda kendi yükümülügü olan halkın saglıgını özellestirmiş oldu. ve kitabına uydurarak. Derken bugunku gazete haberinden de anlasılacagı uzere kendi hastanelerini duzeltmek hizmet kalitesini arttırıp insanların saglık sorunlarını cözmekte beceriksiz kalan devlet özel firmalara ait hastaneleride kontrol edemiyor belkide etmiyordu. ONceden yolsuzluklar olurdu herkes biliyor ama genelde hastane icindeki insanlar tarafından yapılırdı ve bir sekilde ortaya cıkartılıp kişilerden hesabı sorulurdu. Sİmdi ise dönen paranın buyuklugu göz kamastırıcı olmalı ki bu oastadan herkese pay dagıtılmaya baslanmıs. Yasanın cıktıgı gunden secime kadar gecen surede hangi özel hastane ne kadarlık ödeme alacak devletten, bu hastanelerin akp ile yakınlıları ne ölcüdedir merak edenler icin yukarıdaki haber buzdagının sadece görünen yüzüdür diyebilrim.

 

Sayın basbakan bugun acıklama yaptı gecen senenin bütcesindeki acıgın azaltıldıgnı gogsunu gere gere acıkladı ve özellikle butun insanların artık hastanede rehin kalmadıgını söyledi. Kimbilir.. ben hala yakınlarımdan duruyorum kimin hangi hastanede neden rehin kaldıgını.. Sanırım sayın basbakan baska bir ulkeden bahsediyor...

 

Belki de secimlere yaklasırken akp sponsorlugunu bu özel hastaneler ustlenmiştir kimbilir?

Ne de olsa devletin malı deniz, bosa gitmesin de onumuzdeki secimler icin yatırım amaclı bu özel hastaneleri kullanalım, hem halkımız da bizi hizmet basında gorsun diyorlardı...

Neden eldeki devlet hastaneleri sosyal guvenlik kuruluslarına baglı hastaneler duzeltilmez diye merak ediyordum. Oysaki bir tasla ne cok kus vuruyor sayın hukumetimiz..

Bu durum bana ramazan aylarında kurulan iftar cadırlarını anımsattı...

Butun bir sene aclıkla terbiye et halkını, sonra sende bir ay gunde bir ögün yemek verip hzmet yapıyoruz diye reklam yap...Marifet halkı ac bırakmamak oldugunu unutturup...

 

Simdide devletin elindeki saglık sistemini o kadar berbat bir hale getirip insanların hayatlarıyla oynayıp, sonra da cıkıp alın size özel hastane gidin ordan ucretsis muayene olun diyorlar... Peki o hastanelere yapılan ödemeyi kimden alıyorlar?

Ya o iftar cadırlarında dagıttıkları yemegin parası kimden alındı?

Olabilecek en kötüsüne alıstırıp sonra lutfedip buyrrun sizin icin yaptık diyorlar...

halkım da bunlara inanıyor...

Cem uzan televizyon ekranlarında reklamlar veriyor okurken egleniyoruz.. ütopik vaatlerde bulunuyor, cogu kimse inanmıyor gülüp geciyor. Oysa o vaatlerin bile gerceklesme yolu var simdiki hukumet gibi hareket edecek olursa. Halkın sırtındaki vergi oranını 10 katına cıkartırsanız eger memura 14 maas ikramiye de verirsinis, butun okulları ucretsiz hale de getirirsiniz, butun ulkenin vatandaslarına omur boyu ucretsis saglık hizmeti de verirsiniz.

Halkın bir cebinden alıp diger cebine koymanın bunu yaparken de biz hzmet icin burdayız diyerek süslemenin en guzel örnegini sunuyor akp...

 

Biraz ince hesaplar yaparsanız nasıl olsa bu halkın kafası basmıyor ya anlamaz ve sizi secmeye devam eder..

Hayırlı işler dilerim sayın vekillerim...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

'Piyer Loti'nin adını değiştirme teklifi

İSTANBUL (AA) - İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi toplantısında tarihi Piyer Loti kahvesinin de bulunduğu tepenin adının “Eyüp Sultan Tepesi” olarak değiştirilmesi teklif edildi.

 

Saraçhane'deki Belediye Sarayı'nda gerçekleştirilen İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi toplantısında, çeşitli müdürlüklerden gelen teklifler, ilgili komisyonlara gönderildi.

 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Harita Müdürlüğünce, “Eyüp Belediyesi Sosyal Tesisleri ve Teleferik üst ayağının bulunduğu tepenin 'Eyüp Sultan Tepesi' olarak isimlendirilmesi” teklif edildi. Teklif görüşülmek üzere Harita Komisyonuna havale edildi.

 

İstanbul Büyük Şehir Belediyesi bütün İstanbul sorunlarını çözdü...

istanbuldaki trafik sorununu halleden. yeşil alanları, park ve bahceleri arttıran belediye, kültürel atılımları hızlandırdı. Sehrin dört bir yanında müzeler ve arkeolojik calısma alanları acılarak binlerce yıllık mirasa sahip cıkıldı. Şehrin onumuzdeki 50 yıllık enerji ve su ihtiyacı stok haline getirildi. Altyapısı nufus 40 milyon olsa bile sorun cıkarmıyacak sekilde düzeltildi... Dunya capında yapılacak etkinliklerine evsahibi olması icin İstanbula teklif yagıyor.

Asayişde beligrin bir düzelme gözleniyor. Suc oranı binde birin altın düştü. İstanbuldaki ceza evleri kültür merkezleri haline geliyor.

İstanbulda yasayan herkesin dini vecibeleirni yerine getirmesi icin gereken kolaylıklar saglandı adeta Kudüs gibi dinlerin ortak bulusma merkesi haline getirilip turizm alanında ataga kalktı...

İşte büyük belediyemiz butun bunları basardı baska hicbir derdi kalmadı 100 yıllık ecnebi isimleri değiştirme kararı alıyor...

Pieere Loti kadar bu ulkeye hizmet edemeyen aciz bir belediyenin baska hicbir derdi kalmadı sanırım ezikliklerini bastırmak icin bu ulkeye hizmet edenlerin isimlerini silmeye calısıyor. belki boylece kendi acziyetinden kurtulup insanların beyninde dogru yerlere gelebilirler...

O tabeladaki ismi değiştirebilrsiniz ama bizim beynimizdeki Fransız yazarı nasıl sileceksiniz merak ediyorum...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Sayın basbakanın oglununu bir gemi alarak denizcilik sektörüne atladıgnı gecen gunku Vatan gazetesinden ogrendik. Diger haberlerin aksine vatan gazetesi bu haber icin herhangi bir yorumda bulunmamış, salt haberi vermekle yetinmiştir birinci sayfadan. haberin iceriginde ise geminin ne akdar alındıgı ödemenin nasıl yapıldıgı ve kimden alındıgıyla sayın basbakanın oglunun kimle ortak oldugu acıklanmıstır. Bunlar dısında herhangi bir ayrıntı verilmemiştir.

Bu haberin ertesi gunu sayın basbakan grup toplantısında vatan gazetesine muthis derecede öfkelenmiş ve herzaman yaptıgı gibi ağzına geleni söylemiş buda yetmezmiş gibi, bu gazetenin maliye tarafından incelendigini agzından kacırmıs...

 

Yani maliye bakanlıgı sayın basbakanın elinde bir tehdit aracı olarak kullanıldıgnı birkez daha ispat etmiştir.Daha ocne bir televizyon kanalının butun hesapları inceleme altına alınmıs ama bir sonuc cıkmamıstır. Maliye bakanlıgının bir ticari işletmeyi incelemesi oldukca dogal bir durumdur. Ama bunu yaparken sayın basbakanın işaret etmesini beklemesi yada sayın basbakanın canını sıkan işletmeleri incelemesi baska bir soruyu gözonune cıkartıyor ve kimsede bu soruyu sormuyor..:

 

-Sayın basbakanın istedigi haberleri yapmayan muahlif olan medya maliye bakanlıgı incelemeye alınıyrosa sayın basbakana veya yandaslarına yalakalık yapan, durmadan öven haberler bir kısım medyada maliye denetimine tabii tutulmuyormu?

 

Yok eger maliye ayrım yapmıyorda butun firmalra eşit mesafede duruyorsa neden sayın basbakan bunu her öfkelendiginde sanki elinde bir silahmıs gibi tutuyor?

 

Kaldıki vatan gazetesinde yer alan haberleri bizzat dogrulamıstır sayın basbakan. Oglu 2 milyon 500 bin doalra bir gemi satın almıs. 500 bin dolar peşin 2 milyon dolar icin 36 ay vade... Ulkemiz sartlarında 28 yasındaki bir genc icin sanki cok normal bir durummus gibi basbakanda aynen bunu soyledi. Her Kamu personeli sınavına ortalama 1 milyon gencimiz neden giriyor merak ediyorum? BUnlarda gidip bir kac milyon dolara gemi alıp iş kuralabilrler canım ne var bunda. Vatan agzeteside sanki bu olaymıs gibi gitmiş manset atmıs... Ayıp..!!

 

Ama gelişmelerden sonra ogreniyoruzki mevzu bahis gemi zaten bir suredir satıs listelerindeymiş ve satılmak istenen bedel 5,5 milyon dolarmış. peki bu 5,5 milyon dolarlık gmei bir anda nasıl 2,5 milyon dolara ustelik vadeli olarak satılıyor? Bunun nedeni basbakan oglu olmak olabilrmi? eger oyleyse gemiyi satan sahıs kaz gelecek yer muamelemesi yapıyor olabilrmi? Ve kaz gelecek yer bu ulkenin kümesiyse sayın basbakanın yakınları bunu kendi menfaatlerinemi kullanıcaklar? BOyle bir süphe oldugu icinmi durup dururken sayın basbakan kükredi ve elindeki maliye bakanlığına hedef gösterdi?

 

istanbul buyuk sehir belediyesine ait leventteki arsa yaklasık 1 milyar dolara satıldı. Hafızası kuvvetli olmayan halkımıza hatırlatmak gerek aynı arsa gecen sene ihalesiz ve bizzat basbakanın imzasıyla 100 milyon dolara aynı sirkete satılmıstı.!!!

Yukselen tepkilerden sonra satıs iptal edildi ve bu gune gelindi.

Simdi düşünün gecen yıl sesimizi cıkarmasaydık ne kadar buyuk bir zarara ugrayacaktık?

 

Simdi şunu düşünün son 5 yılda bu sekilde oldu bittiye getirilip bu ulkenin hangi degerleri kimlere satıldı?

 

Vatana ihanet etmek icin illede böücülük yada casusluk yapmak mı gerekiyor?

 

Ulkemizin degerlerini yok pahasına satmanın hicbir yaptırımı yokmudur?

 

Ulkeyi yok pahasına satanların hala cıkıp pişkin pişkin suratımıza bakıp hizmet ettik demelerine daha ne kadar katlanacaksınız?

 

Bu adamları secerek bu ulkenin satılmasına suc ortagı oldugunuzu bilmiyormusunuz? Yoksa bu ulke sizinde umrunuz da değilmi artık?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yaklasık bundan 3 yıl kadar once kucuk miktarda bir sermaye bulup kendi işimi kurmuştum. 27 yasındaydım ve calıstıgım sektorde 10 yıldan fazla deneyime ve universite diplomama bunun yanında müşteri portföyüme guvenerek. Butun hesaplamaları yaptım ne kadar kazanıp ne kadar masrafım olacagını asagı yukarı hesapladım ve işe basladım. O gunlerde kredi kartlarımla birlikte yaklasık 7500 YTL. lik bir birikimim vardı elimde ve Kucuk bir dukkan tutup biraz mal almaya yeterliydi ve bir kac ay sureyle beni idare edebilrdi. Ama pek fazla hesaplayamadıgım bir faktor ortaya cıktı. Devlet ve belediye faktörü. Her ne kadar ilk sene kurulus oldugu icin cok fazla vergi ödemiyecegim soylendiyse de her ay kazandıgım paranın yuzde kırkını peşin vergi olarak ödüyordum. Bunun yanında kendim icim ve işim icin yaptıgım masrafların bir cogu vergiden dusmuyordu cunku devlet kurusuna kadar inceliyordu butun masrafları. Derken ticaret odasına ve bagkura kayıt olmam gerektigni ogrendim ve bunların masrafları aidatlarıyla birlikte 1500 ytl ye geliyordu baslangıcta. Sonra her ay duzenli aidatlar odeniyordu. Derken bir yazar kasa almam gerektigini ogrendim yazar kasam oldugu icin her ay ödeme yapmam gerekiyordu.

İlk altı ay kazandıgmın uc katını bir sekilde devlete ve belediyeyle ticaret odasına verdim. Yani elimdeki sermayemin yarısı gitmiş oldu. Derken gecici vergiler cıktı orataya özelikle faturalı mal alıp sattıgım ve devletimin bana soyledigi her kurala harfiyen uydugum icin birinci yıl sonunda yaklasık 450 yt lik bir ödeme cıktı ve muhasebecim bunun hicbirsey oldugunu soyledi. sonra hesapladık benim elimdeki sermaye tukenmiş kartlarımın limitleri dolmustu. Artık idare edebilecek durumum kalmadıgını gorunce bir bankaya gidip kredi basvurusunda bulundum.

 

Haklı olarak banka benden bazı guvenceler istedi. kendi uzerime bir araba yada gayrımenkulum yoktu. Artık bordrolu bir calısanda değildim. Sosyal guvencem yoktu. BU durumda bankadan talep ettigim 2500 ytl lik krediyi alamadım.

 

Derken haberlerde sayın basbakanımız kucuk ve orta ölcekli işletmeleri koruyacagını acıklıyordu. Ziraat bankası kobi ler icin kredi veriyordu onlarada basvurdum onlarda aynı sartları talep etti

Sanırım biri bizimle kafa buluyordu ama kim?

 

Sonuc itibariyle kucuk teşebbusum bir bucuk yılın ardından husranla sonucladı. Bir bucuk yılda devlet, belediye ve ticaret odalarına toplam kapanıs masraflarıyla birlikte 8000 ytl lik ödeme yaptıgımı hesapladım.

Dukkanımı kapatıp kendime iş aramaya basladıgımda kredi kartlarımdaki borclar her ay katlanıyordu. Nerde yanlıs yapmıstım?

 

Müsterilerim vardı, bilgi ve tecrubem vardı. bu işin egitimini de almıstım ama buyuk devletimin benden bu kadar cok vergi isteyebilecegini dahası belediyenin ve ticaret odalarını boyle calıstıklarını kestirememiştim.

simdi 30 yasında sosyal guvencesi olmadan ayda 350 ytl ye bir cafede calısıyorum. aldıgım butun parayı kartların borclarını yatırıp ailemden destek alıyorum.

 

Gecen gun sayın basbakanın 28 yasındaki oglunun 2,5 milyon ytl'ye bir gemi alarak denizcilik sektorune girdigini okuduk. Merak ettim sayın basbakanın oglu gemicilik egitimimi aldı yurtdısında okudugu okullarda? yada bu sektorde kac yıl deneyimi vardı? Ve tuhafıma giden bir durum 2,5 milyon ytl den bahsetti sayın basbakan. Nlucak canım 2,5milyon ytl'ye bir gemi aldıysa derken sanki sıradan bir durum her gencin yaptıgı bir tesebbus gibi anlatıyordu. Sayın basbakanın 2,5milyon ytl'lik bir birkimimi vardı ogluna verdi? bu riske nasıl giriyor. Bu para benim hayatımın sonuna kadar goremiyecegim bir miktar. Sonra basbakan dediki 500 bin ytl'lik kredi aldı.!!!

 

Bundan bir sene once 2500 ytl'lik krediyi bana vermeyen bankaları dusundum. 500.000 ytl'yi hangi banka verdi? hangi faiz oranlarıyla karsılıgında sayın basbakanın oglu ne gosterdi kac ev kac araba ? yoksa babasının makamınımı?Halkın sayın basbakana tahsis ettigi makam kredi almak icin kefil olarak gosterilebiliyormu?

 

Tuhaf sorular aklıma takılmaya basladı. kalan 2 milyon ytl yi de taksitle odeyecekmiş yani yılda ortalama 500 bin ytl ödeyecek. bunu ödemesi icin kac para kazanması gerekiyor? Ben bir bucuk yılda 8000 ytl vergi ve harc parası verdim devlete. peki yılda 500 bin ytllik taksitleri ödeyebilmesi icin bir müteşebbisin kac milyon ytl kazanması gerekiyor?

0 ytl para kazanan kucuk bir işletme 8000 ytl vergi ve harc oduyorsa 500 bin ytl kazanan bir firma kac milyon ytl ödemeli? yoksa basbakanın oglunun vergi muafiyetimi var?

Sayın maliye bakanımız bu kazancı incelemeye alıcakmı yoksa basbakanın isaret etmedigi hicbir kazancı incelemiyorlarmı?

 

Sayın basbakan her cumhurbaskanlıgı secimi konusu acılınca durmadan aynı seyi tekrar ediyor haklıda.

 

-Biz demokrasinin geregi neyse onu yaparız..!!!

 

sonuna kadar katılıyorum sayın basbakana. ama suda bir gercektirki demokrasinin en önemli gereklerinden biri de şeffaflıktır...

 

sayın basbakan oglunun bu teşebbüslerini nasıl yaptıgını acıklayacakmı? yoksa işine geldigi zaman demokrasi gelmedigi zaman aristokrasiyemi sıgınacak? Sanırım yeni rejimimiz boyle birsey olucak. Sayın tbmm baskanı Arıncın dedigi gibi daha dogrusu demedigi cumhurbaskanlıgı secimlerinden sonra acıklayacakları gibi. madem demokrasi var madem açıklık seffaflık var madem saklayacak hicbirseyleri yok neden cumhurbaskanlıgı secimini beklerler konusmak icin?

 

Sayın basbakan 28 yasındaki oglunun bulacagı 2,5 milyon (2.500.000) YTLyi acıklamak icin de sanırım cumhurbaskanlıgı secimini bekleyecek...

 

Aslında sorun bende. İki universite bitirmiş bir garson olarak haddimi bilmeden kalkmıs yuce sayın basbakan hazretlerinden hesap soruyorum...

 

Ben Neyim ki?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İnternetten Atatürk'e hakaret suç değil!

İnternet ortamında işlenen suçlarla mücadeleyi öngören kanun tasarısının Meclis Adalet Komisyonu'ndaki görüşmeleri gerginlikle sonuçlandı. Atatürk aleyhine işlenen suçlar ile Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne karşı işlenmiş suçların kapsam dışı bırakılmasına CHP, görüşmelerden çekilerek tepki gösterdi

 

ANKA

 

Meclis Adalet Alt Komisyonu, “Elektronik Ortamda İşlenen Suçların Önlenmesine" yönelik çalışmalarını tartışmalı bir ortamda tamamladı. İkinci kez oluşturulan Adalet alt komisyonda fazla bir değişikliğe gidilmezken, işlenen suçlara yönelik cezalar yeniden düzenlendi. Buna göre; kumar oynatılması, çocuk po*nosu gibi suçlarda, erişimin engellenmesi kararının yerine getirilmemesi halinde, 2 yıla kadar hapis geliyor. Önergeler doğrultusunda yapılan değişikliklerle, tasarının kapsamı da genişletildi. Buna göre, içerik, yer ve erişim sağlayıcıları, tanıtıcı bilgilerini kendilerine ait internet ortamında güncel olarak bulundurmakla yükümlü olacaklar; aksi halde 10 bin YTL’ye kadar para cezası verilecek.

 

CHP TEPKİ GÖSTERDİ

Tasarıda CHP’nin istediği devrim ilkelerine saldırı, Atatürk aleyhine işlenen suçlar ve Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne karşı işlenmiş suçların kapsam dışı bırakılması, genginliğe neden oldu. Bunun üzerine CHP çalışmalardan çekildi, muhalefet şerhi hazırladı.

 

İÇERİK SAĞLAYICILARI SORUMLU

 

İçerik sağlayıcıları, internet ortamında yayınladıkları her türlü yayından sorumlu olacaklar. Erişimi engellenecek suçlara ilişkin katalogta ise değişiklik yapılmama kararı alındı. Böylece önergelerde yer alan suçu ve suçluyu övme suçu kataloga girmedi. Katalog metninde, çocukların cinsel istismarı, sağlık için tehlikeli madde temini, müstehcenlik, fuhuş, intihara yönlendirme, kumar oynanması için yer ve imkan sağlama suçları yeraldı.

 

CEVAP HAKKI GETİRİLİYOR

 

İnternette kişilik haklarına saldırıda bulunulması halinde cevap hakkını da içeren tasarıda, erişimin engellenmesi kararı, soruşturma evresinde hakim, kovuşturma evresinde ise mahkeme tarafından verilecek. Soruşturma evresinde, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı tarafından da erişim engellenmesi kararı verilebilecek. İçerik veya yer sağlayıcısının yurtdışında bulunması halinde, erişimin engellenmesi kararı, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından verilecek.

kaynak: Milliyet

 

 

Sanıyorlarki sana kufretmekle, seni asagılamakla, senle alay etmekle, heykellerini yıkıp resimlerini kaldırmakla, adının verildigi yerlerden adını silmekle, onlara verdigin hakla senin kurdugun duzeni yıkmakla, yaktıgın ateşi söndürebilirler...

 

Sanıyorlarki makam sahibi olmakla, para sahibi olmakla, hayat verip hayat alma kudretine sahip olmakla, cahil insanları dinsizlik ve cehennemle korkutup, beyin yıkamakla, yaktıgın atesi dondurebilrler...

 

Sanıyorlarki üc bes bin oy satın almakla, cennette mekan vaatleriyle, atadıkları baş imamların ve onlerinde düz cöktükleri tarikat seyhlerinin nefesleriyle,camiden kıslaları minarelerden süngüleriyle,kanlı kansız planlarıyla, yaktıgın atesi söndürebilrler...

 

Sanıyorlarki eş dost cemaat takımıyla, kurdukları ümmetcilik hayalleriyle, yaltaklandıkları tek dişi kalmıs dogu-batı canavarlarının teşvikiyle, fırsat buldukca kaşıdıkları, kapanmasın diye ugrastıkları, her adımlarında reklamını yaptıkları hilafet cıgırtkanlıgıyla, aclıkla terbiye edip, ölmekle korkutup, boyunduruklarla tehdit edip, demokrasi adı altından aba gösterip,bu vatanın butun kaynaklarını kendi yandaslarına peşkeş cekip, yaktıgın ateşi söndürebilrler...

 

Kendileri bir tükürükte bogulma tehlikeleri atlattıkları icin sanıyorlar ki kafalarımız kesip seni aklımızdan cıkartabilrler...

 

Sanıyorlar ki Atam

Basımız onumuzde yuruyorsak sokakta, başımızı eğdigimizi...

Bu baş 72 millete egilmedi

bir avuc cubbeliyemi egilecek simdi?

hangi deniz sondurecekmiş yaktıgın ateşi?

verilecek kelle gerekiyorsa eger bir tane daha var...

alabiliyorlarsa alsınlar

son damlasına kadar aksa kanım atesinin ustune

emirlerin silinmez aklımdan

bu vatan ugruna

sönmez ateslerin

üc bes kişinin soguk nefesiyle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

Herkez inandıgı sekilde , bir baskasının özgurlugunu kıstlamadan yasamalıdır. Hepimiz pardon cogumuz bunu savunuyoruz.Senin ne kadar dindar olman beni ilgilendirmiyorsa, benim de dindarlıgım baska kimseyi ilgilendirmiyor. İnanclarımızı söylememiz gerekiyorsa kendi sözlerimizle, kendi inandıgmız temellerle bunu oturup konusabilriz. birbirimizi ikna etmeye calısabiliriz. Bundan daha dogal bir yol varmıdır? İnanmayan icin senin yada benim zorlamam ne işe yarar? Hangi dinde yapmacık bir iman kabul edilir? yada korku icinde iman ettim diyenin imanı ne kadar makbuldur Allah bilir sanırım bunu. Ama şöyle bir gercek vardır kendi görüşümce; Bir davaya sudan sebeplerle katılanların aynı sudan sebeplerle o davadan vazgecmesinden daha dogal hicbirsey yoktur.

 

Baskı ve dayatma yoluyla, diretmeyle, korkuyla kendi inancını baska birine kabul ettirmek ne kadar mantıklı ve dogrudur? hangi din bunu doğru olarak kabul eder? Sizin korkunuzla iman eden sizden daha guclu baska birnin korkusuyla inkar etmezmi sanıyorsunuz?

 

Dün 3 insanın boğazı kesilerek öldürüldü. Bu haber tv ekranlarında yada radyolarda, gazetelerde aktarılırken kimisi insan dedi, kimisi hristiyan dedi. Sanki hafifletici bir sebep varmıs gibi bunun uzerinde vurgu yapıldı.

3 insanımızın boğazı kesilerek vahşice birer hayvan gibi öldürüldü, 5 insanımızın bu vahşete alet oldukları icin hapse atıldı. Gencecik insanlarımız hayatlarının baharında, belkide daha hayata atılmadan, nasıl bir mantıkla nasıl bir dusunceyle boyle bir vahsete alet olurlar?

 

Bir insan nasıl baska bir insanın elini kolunu bağlayıp defalarca bıcaklayıp bogazını keser? Hangi inanc? hangi milliyetcilik dusuncesi? hangi bahane bu yapılan icin hafifletici bir unsur olabilir?

 

Bir yıl kadar önce trabzonda bir rahip öldürüldü, genc bir insanımız yine bu yuzden hapse atıldı, bir kac ay önce Gazeteci Dink öldürüldü, yine bir kac gencimzin de hayatı karardı. dün 3 insan daha öldürüldü. 5 gencimizin de hayatı karardı. Peki bu kadarmıdır? Bu sucları işleyen sadece bu genc ve körpe beyinlermidir.?

 

Nasıl bir yetiştirilmedir bu nasıl bir beyin yıkama nasıl bir uyusturulma?

Aşık olunacak bir sevdaya gönul verecek yaşta nasıl bir canavara dönüsür insan?

 

Butun bu olaylardan sonra failler anında yakalanıp ceza aldılar ve davalar kapandı. Bumudur yani olan biten?

Rahip Santori cinayetinden sonra, Dink cinayetinden sonra sadece sucu işleyenler tutuklandı dosyalar kapatıldı. Simdi 3 insanımız daha öldu. Muhtemelen yine dosyalar kapanacak. peki bu insanlar neden öldürülüyor? Apacık ortadayken cinayetler geliyorum derken, onlarca suistimal ve yanlıs varken nasıl oluyroda bu kadar basit bir sekilde kapanır bu davalar? Neden kisme ustune gitmiyor neden kimse soramıyor?

Kimin işine gelmiyor soru sorulması arastırılması?

 

Bir kaç gün önce İstanbul Cağaloğlu semtindeki kitapcılardan bir kacına ugradım bir kitap arıyordum. Ama dikkatimi M.E.B onaylı bazı kitaplar cekti. Yani uzerinde Milli Eğitim Bakanlığı onaylı kitaplar. Bunlar yeni okumaya baslayan küçük cocuklarımıza yardımcı olması amacıyla basılmıs alfabe ve heceleme kitaplarıydı. Hepsi kuşe kagıda basılı renkli cıvıl cıvıl kitaplar.Ve de diger aynı kalitedeki kitaplara göre oldukca ucuzdu. Bir tanesini elime alıp inceledigimde bana biraz garip geldi.

 

Her harf tanımlaması icin bir kelime bir resim vardı yanlarında. Ve butun keliemerin dini icerikli olması tuhafıma gitti. Mesela Kabe , Kuran, Müslüman, Muhammed, Ayet, Medine,İman, Cami,Cihat... bunlar gibi yuzlerce dini icerikli kelime kucuk cocukların harfleri ögrenmesi icin örnek verilmiş ve yanarına acıklamalar yazılmıs..

Örnegin C=Cihat= Allah yolunda calısmaktır...

İslam'ın 5 Şartına uymayanların yokedilmesi gerekir gibi tuhaf şeyler... Bana tuhaf geldi siz nasıl dusnursunuz emin değilim artık. Bu bahsettim

4-6 yaş arası cocukların okuyabilmesi icin tavsiye edilen bir kitaptan alıntıdır.

 

Bugun kalkıp farklı bir dinden oldukları icin boğazları kesilen 3 insanın haberlerini okuyoruz. Cinayetleri işleyenler gencecik cocuklar. BEnim aklım almıyor nasıl böyle bir vahseti yapabilrler?

 

Sonra gördügüm kitaplar aklıma geliyor.Yıkanan beyinler...

 

Bu haberi ilk duydugmda haberin başını kacırmıstım. Bogazların kesildigni duyunca pakistanda yada ırakta asırı dinci bir örgutun işledigi bir cinayet aklıma geldi. Din adına kameraların karsısında insanları bogazlayan tuhaf yaratıkların işledigi turden cinayetler... Sonra farkettimki bu bizim ulkemizde olmustu... Korktum... tehlikenin farkında olmak ses cıkarmak bir işe yaramıyor mu yoksa diye korktum... Bundan onceki cinayetlerden cesaret bulanlar bundan sonra durmaz diye dusunup korktum... Devletimiz yien sucu işleyen gencecik cocukları hapse atıp olayın ustunu kapatıcak ve biz yeni kurban haberlerini bekliyecegiz diye korktum...

 

Bugun farklı dine mensup, misyonculuk yapıyor diye baska bir insanı bogazlayanlar, yarın aynı din kardesini farklı mezhepte diye bogazlamaz mı?

aynı mezhepteki bir insanı farklı tarikatta diye bogazlamaz mı?

aynı din aynı mezhep aynı tarikatta bir kardesini sen dindar değilsin diyerek bogazlamaz mı?

 

Dini siyasete alet edip kullanırken, din üzerinden prim saglayıp gemisini yuruturken bu yan etkileri görmezden gelmek mumkun mu? yoksa asıl amac zaten insanları dini kullanarak birbini bogazlatıp asıl gundemden uzaklastırmakmıdır?

 

Son bes yılda din adına işlenen ne cok cinayet oldu dikkat ettinizmi? Hepsinide zanlıları yakalandı adalete teslim edildi.

hemde olagan ustu cabuk bir sekilde...

peki dikkat ettinizmi

butun cinayetler cinayeti işleyenin yakalanmasıyla kapandı...

cinayetler bitti mi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Akp merkez yurutme karar kurulu toplanıp bir karar aldı.

Bu karara gore sayın basbakan erdogan her konuda tam yetkilidir ve soyledigi her karara uyulacaktır.

 

Bu ne demek?

Halkın sectigi 350 milletvekili sayın basbakanın emrindedir. Sayın basbakan ne derse hepsi bastan kabulleniyorlar. yani bos bir sayfanın altına imza atıyorlar.

 

Yani basbakan cumhurbaskanlıgı secimi dahil ki bugune kadar zaten o ne derse o olmustu, her konuda tek ve tam yetkili.

 

Akp yasaları değiştirme gucune sahip bir parti. yani sahip oldukları sayı itibariyle herhangibir yasayı değiştirip cıkartabilir istediklerini koyabilrler. Yani sayın erdogan istedigi herhangi bir yasayı yururlege koyup istemedigni kaldırır. Bugune kadar boyle değilmiydi?

 

Boyleydi ama sayın erdoganın yada akplilerin işine gelen ama milletin cıakrına olmayan bir cok yasa cumhurbaskanlıgından geri döndü. yeniden gonderilince anayasa mahkemesinden geri döndü,

 

peki simdi ne olacak?

 

Sayın basbakan yada onun istedigi biri cumhurbaskanı secilirse bugune akdar akpnin menfaatine ama milletin yararına olmayan yasalar nerden dönecek?

 

Donecekmi?

 

İnsanlık hali ya Allah gostermesin, eger bir gun sayın erdoganın saglıgı bozulurda, bir sabah kalkıp anayasayı yeniden yazıcam derse ve oturup kendine gore yazarsa, kendini tek adam olarak ilan edip butun kurumları kendine baglarsa buna kim engel olacak?

 

350 vekilimi?

tbmm baskanımı?

cumhurbaskanımı?

Anayasa mahkemesimi?

 

Bugune kadar son 5 yılda değiştiklerini kanıtladılar artık tehlike değiller diyenler bu soruların cevabını verebiliyorlar mı?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.