Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

İcraatın İçinden...


LostsouL

Önerilen İletiler

Irak'tan üstü kapalı uyarı

 

Bağdat (AA)- Irak, Türkiye ile geçen ay imzalanan terörle mücadele anlaşmasının, PKK terör örgütüyle mücadelede en iyi yol olduğunu bildirdi.

 

Irak hükümet sözcüsü Ali El Dabbagh yaptığı açıklamada, Türkiye ile Irak arasında imzalanan terörle mücadele anlaşmasının, iki ülkenin güvenliğinin korunabileceği bir çerçeve olduğunu ifade etti.

 

09/10/2007

 

 

O anlaşmayı hatırlayan kimse varmı içinizde? Bir kac hafta önce ıraklı diplomatlar ve yetkililerle oturup pkk konusunda işbirliği anlasması imzaladık. Nasıl bir anlaşmaki simdi bu biz pkk konusunda adım atmayı planlıyorken adamlar kalkıp bize bu anlasmayı hatırlatıyor... Biz bu anlasmayla pkk ya dokunmamayı garanti altınamı almıs olduk? Peki bu anlasmayı kim imzaladı? Hangi devlet adamımız hangi yetkilimiz kalkıp böyle bir garanti verip imza attı bizim adımıza? Bugun onlarca şehit veriliyorken o gün bunları hesaplayamadılar mı? Nasıl devlet adamlıgıdır bu nasıl ülkeye hizmet etmektir?

Dtplilere kızıyoruz pkkyı terör orgutu olarak görmediği icin... Peki pkkya dokunmama takip etmeme konusunda anlasma imzalayanların pkklılardan ne farkı kalıyor? Dtpnin oy kaybının nedeni pkkya daha yakın bir partinin varolmasımıdır?

 

Bir günde 13 Şehit veriyoruz devlet kanalları, tmsfnin elindeki kanallar ve diger iktidar yalakası medyanın elindeki kanallar neden bu haberin uzerinde durmadı, neden hicbiri yayınlarını durdurup neler oldugunu aktarmadı? HUkumetin elindeki rtükün buyuk baskanı hakemlere laf söyleniyor diye rahatsız olup canlı yayında insanları tehdit ederken, 13 Şehit verdiğimiz gun dansöz oynatan kanallardan hicmi rahatsız olmadı? Neden rahatsız olmadı? Bu adamlar icin Bizim hergun Şehit veriyor olmamız normalmidir? Gereklimidir? Bunların derdi ne?

 

2002 senesinden beri akp yalakalıgı yaparak bunun karsılıgında vergi afları ve yuzlerce ihale alarak, her konuda akpnin dedigni yerine getiren bu satılmış kalemler, bu satılmış medya kurulusları bu ulkeye ihanet etmek, bu ulkenin canı yanarken gozden gelmek icin karsılıgında ne alıyorlar? Bunlar bu ulkenin medyası değil mi? Gaflet ve dalalet icindeki hukumet partisi kendi menfaatleri dogrultusunda elinden geleni yapıyor, nasıl bir medyamız varki karsılıgında ne aldıki bugun ulkeyi satmak pahasına kalemlerini satmıştır...!!!

 

Hukumet cıkmıs bugun tezkere cıkaralım diyor... Bundan 6 ay önce Genel Kurmay Baskanı cıkıp yetki istediginde aklınız nerdeydi? Artık tezkere verseniz bile bu neye yarar.. verilen canlar gerimi gelecek... Verilen canlar sizin umrunuzdamı yoksa oturdugunuz koltuklardan salyalarınız akarken ellerinizimi avuşturuyorsunuz?

 

Abd size oturun oturdugunuz yerde sesinizi cıkartmayın diyor. Abd den korktugunuz icinmi simdi orduyu öne suruyorsunuz. Bumudur sizin delikanlılıgınız, bumudur sizin ulkeye hizmetten anladıgınız... gidip Kadın derneklerinin baskanlarını, gidip şehit yakınlarını, gidip köylüleri fırcalamaya yumruğunuzu masaya vurmaya benzemiyor değilmi simdi abd baskanı karsısında gık demek..!!!!

 

HUkumet gitsin kuzey ıraka ucuz elektrik versin, oraya yiyecek ve su versin, orayı beslesin, sonra Şehit verince sabrımız tasıyor diye acıklama yapsın... Lanet olsun nasıl bir sabırmışki her gün canımızı veriyoruz hala tasmıyor..!!!!

 

Bugun bu acıları yasıyorsak, bugun Askerimizin kanı dökülüyorsa bu kan bu hukumetin ve ona oy verenlerin eline bulasmıstır...!!!

 

BUndan hosnutsanız onumuzdeki secimlerde yine gidin bunları seçin..!!! O kanı nasıl temizleyeceksiniz merak ediyorum... Ekonominizin iyi olması kazandıgnız yeşil dolarlar o kanı ne kadar temizler? Aç kalmamak icin kanınızı satılıga cıkarıyorsunuz bunu ne zaman goreceksiniz? Bunu anlamanız icin daha neler olması gerekiyor?

Siz gidin dininiz elden gitmesin diye turbanınız basınızdan cıkmasın diye itiraz edin.. Ulke bölunuyormus, askerimiz ölüyormus, hergun ulkenin kaynakları yok pahasına peşkeş cekiliyormus kimin umrunda, bu hukumet sizin dininizi koruyacak sizin ibadet etmenizi saglayacak size cennetten yer vaat edecek gerisi sizi ilgilendirmiyor sanırım... Bugun yapılanların etkisi 5 yıl sonra ortaya cıkacak o zaman da siz din elden gitmesin diye yine bunları seçin... bakalım yaşayacak dininiz kalacakmı..!!!

 

Hazır millet bu acı haberlerle uyusmusken vergileri arttıran zihniyetin amaclarını hala göremiyecek kadar körmüsünüz? Vergileri arttırıp zam yapmak icin böylesine bir olayı kullanmaktan bile geri kalmayan bir parti bu... Tek derdi kadının basındaki örtü, kadının altındaki etek, tek dertleri bilim adamlarını aşagılamak, muhalefete fırca atmak her eleştiri geldiginde kufretmek... siz bu adamları seçtiniz... Gidin sorun ulemalara hakettiğiniz yönetim bumudur diye...

 

 

Durmak Yok Yola Devam..!!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 172
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

İstanbul'da su baskınları

 

İSTANBUL (İHA) - İstanbul'da gün boyu devam eden sağanak yağışın etkisini artırması üzerine bazı semtlerde su baskınları meydana geldi.

 

İstanbul'da sabah saatlerinde başlayan sağanak yağışın akşam saatlerinde etkisini arttırmasıyla birlikte bazı semtlerde su baskınları meydana geldi. Kağıthane, Alibeyköy, Gaziosmanpaşa gibi ilçelerde etkili olan yağış nedeniyle sürücüler zor anlar yaşadı. Trafik durma noktasına gelirken, bazı sürücüler yolda kaldı.

 

Topbaş, su zammını savundu

 

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstanbul'daki su tüketiminin yüzde 65,5'ini, aylık 10 metre küp veya altında kullananların oluşturduğunu belirterek, bu kullanıcıların zamdan önce aylık 17,10 YTL ödediklerini, zamla birlikte 20 YTL ödeyeceklerini bildirdi.

 

İstanbul İtfaiye Daire Başkanlığı ile Zabıta Müdürlüğü personeliyle ayrı ayrı bayramlaşan Topbaş, yağan yağmurun bayrama sevinç kattığını belirterek, toplamda metre kareye 50 kilogramlık yağış beklentisi olduğunu, bunun da barajları etkileyeceğini umut ettiğini söyledi.

 

Suya yapılan zam konusunun yanlış değerlendirildiğini ifade eden Topbaş, 2004 yılında su bol olduğu için su fiyatlarında ciddi bir indirim yaptıklarını söyledi. Topbaş, şu anda yüzde 134 artış olarak ifade edilen rakamın, 20 metre küpün üzerinde tüketim yapan kullanıcılara uygulanacak olan oran olduğunu, bu kullanıcıların oranının genel kullanıcılar içinde yüzde 4'te kaldığını dile getirdi.

 

Topbaş, ''2004'te hiç indirim yapmasaydık bugün İSKİ daha fazla para toplayabilirdi ve 3 yıldan beri de topluyor olacaktı. Demek ki imkanınız vardı. Biz su bol olduğu için indirim yaparak rahat kullanılsın dedik. Ama şimdi bir şey ortaya çıktı. Bir zam yapılması gerekiyor'' dedi. Kademeli fiyat uygulaması yaptıklarını belirten Topbaş, 10 metre küpe kadar olan fiyatın ayrı, 10'dan 20 metre küpe olanın ayrı, 20 metre küpten sonrakine ayrı uygulama yapıldığını söyledi.

 

AA-13/10/2007

 

Hiç düşündünüz mü? Neden her yağmur yağdıgında istanbulu su basar? Barajları dolduramayan bu yağmur nasıl oluyorda evlerimizi işyerlerimizi haddinden fazla dolduruyor ve zarar veriyor? Bir şehre yağan yagmur suyu neden yerlesim alanlarımızı işgal eder?

Hiç düşündünüzmü bir sehri su basarken barajları neden suyla dolmaz? Neden barajlarının olduğu yere yağmur yağmaz? Yağsa bile bu su nereye akar? Evlerimiz ve işyerlerimize mi? Bunun bir çözümü varmı yoksa bu takdiri ilahi oldugu icin bizim gucumuz yetmez mi?

Yoksa Allah bize bunu revamı göruyor?

 

İstanbulun altyapısı düzeltilse ve yagan yagmur suyu kanallar yardımıyla evlerimiz yerine barajlarımıza aksa nasıl olur? Peki yerel yönetimden sorumlu insanlar bu konuda bir calısma yapıyormu?

Yerel yönetimizin üretebildigi tek çözüm suya zam yapmak. Böylece daha az su tüketip tasarruf yapacagız boylece azalan suyumuz bize usun sure yetecek... Peki sudan tasarruf yapmak demek ne demek hic dusundunuz mu?

 

Ayda birmi yıkanmalıyız artık? peki gunde bes defa abdest almamız gerektigi dinimizce bize buyurulmusken bunu bir defayamı indirecegiz? ne yapmalıyız? Sehrin heryerine asılan zaten her ilincli insanın yaptıgı tavsiyelerden bahsetmiyorum ben. Zaten kendini bilen her insan gereksiz yere suyunu harcamaz. Harcıyorsa kendini bilmiyor demektir oraya buraya afiş asmakla o insana o bilinc aşılanmaz.. Pankart yapımcısı bir yakınınızı zengin etmekten baska birsey değildir bu...

 

İstanbulun trafik sorunu var , çözüm olarak otoyol ve köprülere zam yapmayı dusnuyorlar... İstanbulun su sorunu var cözüm olarak suya zam yapmayı dusunuyorlar... Yakında dogalgaz ve elektrik sorunu olacak muhtemelen cözüm olarak ikisinede yüklü oranda zam yapacaklar...

 

Zam yapmak bir sorunun cözümümüdür yoksa sorundan menfaat cıkarmakmıdır? Durup duruken köprü ve yollara ve suya zam yapamazsın. Cunku sen kendin diyorsun ekonomi iyi yolda diye.. sen kendin diyorsun ulkede refah seviyesi arttı diye... zaten dolar da yukselmiyor artık petrol fiyatı arttı diye zam yapasın, ee senin hesapladıgın enflasyon surekli eksi cıkıyor... Peki nasıl zam yapacaksın? Tükürdügünümü yalayacaksın?

Hayır trafik sorunu var dersin köprülere zam yaparsın, su sorunu var dersin suya zam yaparsın, dogalgaz sorunu var dersin dogalgaza zam yaparsın.. ama ekonomi iyi, enflasyon düştü hersey yolunda...

 

Trafik sorunun cözmek icin kopru ve otoyollardaki gişeleri kaldırmayı düşünme, su sorunu cözmek icin altyapıyı guclendirip sehri agaclandırma,dogalgaz sorunu icin alternatif cözumler uretme... yoksa boylesine saglam ve guclu bir ekonomiyi zam yapmadan nasıl ayakta tutabilrsin ki?

 

İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının %76 sı yabancı sermayenin kontrolundeymiş... Bunun ne anlama geldigi hakkında bir fikriniz var mı?

Sanırım yok, eğer varsa son secimlerde akpye oy vererek vatana ihanetten yargılanmanız gerekicek... Borsa bir gun yuzde 20 düşerse ne olur bir fikriniz var mı? Düşmez dimi? cünkü tayyib bey hazretleri bir ay sonra baskan bushun huzuruna cıkacak...

 

Sizce istanbulun yada türkiyenin bu kadar basit cözümleri olan sorunları cözülür mü? yoksa her sorun icin yeni bir zammı gorecegiz?

 

Durmak Yok Yola Devam..!!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

şehrin altyapı sorununu çözmek için de para lazım, İstanbul'un fiziki yapısı inili çıkışlı olduğu için yağan yağmurlar tepelerden aşağı akıyor, bazı evler de dere yataklarına yakın kurulduğu için onları da su basıyor

 

şehire akan yağmur suyunu kanallarla baraja aktarma fikri bence saçma, o zaman barajlar neden yapılıyor

 

buradaki çözüm sağlam bir altyapı, o da İstanbul için hem kolay değil, hem de masraflı

 

suya zam ona zam şuna zam zaten her hükümet döneminde yapılır, ekonomiyi pek bilmediğim için bu konuda fikir yapamayacağım

 

ama verginin kazançtan alınması gerektiğini biliyorum

 

yani vergi herkesten alınmaz, kazanandan alınır, burada ciddi bir hata var

 

ben fikrimi söyleyeyim, sadece hükümetlerin olayı toparlamaya çalıştığı bir ülke asla başarılı olamaz, halkın da çalışması gerekir

 

İstanbul'u da adam etmek o kadar kolay mesele değil, her adımda başka bir kent var istanbulda, tek bir istanbul yok

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Refarandum Trajedisi...!!!!

 

Refarandumda neyi oylayacagımızı ve oyladıktan sonra nelerin değişecegini kim biliyor?

Doğru dürüst bilgi sahibi bile olmadığım için o gun gelince sandığa gidip ne oy atacagımdan emin değilim. Ve gunlerdir okuyorum, arastırıyorum ve evet oyu verin diyenlerin konusmalarını dinleyip mantıklı izahatlar arıyorum.

 

Bu refarandumda değiştirilmesi planan bir kac anayasa maddesi var. Bu anayasa maddeleri mevcut yururlukteki anayasanın maddeleri değilmidir? Peki zaten akp bir kac adamını toplayıp bu anayasayı toptan değiştirmeyecekmi? Bir ay sonra tamamen ortadan kalkacak bir anayasanın değişiklik oylamasını yapmamızın ne anlamı var?

 

Bu refarandumda oylama yapılmaya baslandıktan sonra, oylanan bazı maddelerde değişiklik yapıldı. Peki değişiklik yapımadan once oy kullanan bir vatandas oylama bittikten sonra kalkıp itiraz ederse, ben oy kullanırken farklıydı sonra farklı oldu derse bu nasıl acıklanacak? Düşünün bir sözleşmeye imza atıyorsunuz, siz imzaladıktan sonra sözleşmedeki maddeler değişiyor ve cıkartılıyor bu ne kadar demokratik ve adil? Demokrasiden anladıgımız bu muydu?

 

Bu refarandumda halkın oyuna sunulan bazı maddeler var. Mesela Cumhurbaskanın halk tarafından secilmesi maddesi...

Mesela toplantı ve karar yeter sayısının 3/1 olması... mesela milletvekilliği süresini dort yıla indirilmesi gibi...

Eğer bir evet oyu verirseniz bunların hepsini onaylamıs olacaksınız. Mesela ben cumhurbaskanını halk secsin ama meclisteki karar yeter sayısı 3/1 olmasın istiyorsam ne yapmam gerekiyor? Bu refarandum ne kadar saglıklı bir refarandum olacak... İnsanlar bes ayrı madde icin tek bir oy kullanacaklar... ve taviz vermek durumunda kalacaklar... Mesela istemesenizde bir madde icin diger dort maddeyide onaylacaksınız....

 

Sayın erdogan çıkıp acıklama yaptı... halkımız refaranduma alıssın diye... anlasılıyor ki yarın öbür gun akp sıkıstıgı her konuda refarandum yapıp halka gidecek. Peki bu ne kadar saglıklı? surekli refarandum olacaksa 550 milletvekili ne işe yarayacak? Tayyib bey bir yasa cıkarsın kardesi ve hocasıyla, refaranduma sunsun halk kabul ederse kabul olsun... Zaten mevcut düzende böyle değil mi? Tayyib bey istiyor kac kişi karsı cıkıyor? Karsı cıkmak bir işe yarıyor mu?

 

Her yanından antidemokratik ve sacmalıklarla dolu bir refarandum neden yapılmakta ısrar edilir? Bu inat neden ve kime? Kİmin eline ne gececek bu refarandumdan sonra... gecen hafta akaryakıttaki ötv miktarı arttırıldı,suya ve elektrige yuklu zamlar yapıldı cunku butcede açık var... Neden bütcede boyle bir acık varken ve surekli biz vergilerle bunu kapamaya calısırken boylesine masraflı bir refaranduma gerek duyulur?

 

BU sadece bir inatlasma cabasımıdır yoksa akp aklı sıra güven tazeleme yolunamı gidiyor.. Refarandumdan kendi beklentileri gibi yuksek oranda evet oyu cıktıgı takdirde bu onlar icin bir güvence olacak, ve sonraki adımlarını daha kararlılıkla atabilecek... Akp icin 400 trilyon harcamaya değecek kadar önemli... Ve sonraki refarandumlara daha hazır olmalarını saglayacak...

 

 

Yukarıda bahsettigim refarandum yanlısları ve sacmalıkları konusunda aylardır tek bir düzgün acıklama gelmedi. gelmesini de beklemiyorum acıkcası. Sırf birileri öyle istiyor diye kalkıpta öyle davranacagımı sanmıyorum. En azından düşündükleri gibi bir koyun değilim. Bunu göstermek icin duzenledikleri refarandum komedisinde rol almayacağım ve oy kullanmayacağım...!!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hindistan’ı korku sardı sıcak paraya ‘dur’ diyor

 

Hindistan, son 1 yılda ülkeye giren 50 milyar dolarlık yabancı portföy girişini durdurmak için önlem almaya karar verdi.

Hindistan, son 1 yılda ülkeye giren 50 milyar dolarlık yabancı portföy girişini durdurmak için önlem almaya karar verdi. Bu haberle morali bozulan Hint Borsası yüzde 9 düştü. Rupi ise son 1 ayın en düşük seviyesine indi

 

Hindistan’da borsa düzenleyicisi kuruluş peş peşe rekorlar kıran piyasaların yükselişini sınırlandırmak için yabancı portföy girişini durdurmayı teklif etti. Bu teklifin duyulmasının ardından Hint Borsası yüzde 9’u aşan değer kaybetti. Ani düşüş sonrası işlemlere ara verilmek zorunda kalındı. Hindistan para birimi Rupi de son bir ayın en düşük seviyesine geriledi.

 

Hindistan Maliye Bakanı Palaniappan Chidambaram, önerinin Hindistan piyasalarına dolaylı enstrümanlarla giren sermayeyi durdurmak için düşünülen bir dizi önerinin bir parçası olduğunu belirtti. Bakan, bu önlemlerin bir yasak olmadığını, sadece gelen sermaye miktarına getirilen bir sınırlama olduğuna dikkat çekti. Hindistan halen yüzde 4’lük enflasyona rağmen yüzde 7.75 faiz uyguluyor. Hindistan’a son 1 yılda giren sıcak paranın 50 milyar doları bulduğu belirtiliyor.

 

Türkiye 103 milyar dolarda

 

Küresel finans piyasalarında yaşanabilecek bir dalgalanmada Türkiye’den kaçarak ciddi bir krize yol açma olasılığı nedeniyle risk oluşturan sıcak para hacmi, Eylül sonunda Türkiye’de 103 milyar dolarla yeni bir rekor seviyede bulunuyor.

 

Tek parti hükümetinin sağladığı siyasi istikrar, uluslararası finans sistemine entegrasyonun artması ve yüksek faiz getirisinin cazibesiyle son beş yılda hızla artan sıcak para stoku, Ağustos ayındaki 5.4 milyar dolarlık azalmanın ardından, Eylül’de 12 milyar 465 milyon dolar genişledi. Sıcak para stokunda Ekim ayında da artışın devam ettiği gözleniyor. Tahminlere göre Ekim’de de sıcak para stoku 5 milyar dolar daha genişleyecek ve 110 milyar dolara yaklaşacak.

18/10/2007

 

 

Hic merak ettiniz mi?

Başka ülkeler yabancı sermaye gelmesin, yabancı sermaye artmasın diye önelmeler alırken biz neden yabancı sermayenin ulkemize gelmesiyle gurur duyuyoruz?

Bizim yöneticilerimiz mi daha akıllı baska ulkelerin yoneticilerinin bilmediği birseyler biliyor, yoksa bizde mi bi sorun var, kötü bir durumla gurur duyuyor bizi buna mahkum edenleri yeniden seçiyoruz?

Sizce sorun kimde?

 

 

DURMAK YOK YOLA DEVAM...!!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Her ülke önce kendi yerli sermayesi ile kalkınması gerektiğini ve bunun hayati önem taşıdığını bilmelidir. bilenler biliyor zaten. biz imf bize borç veriyor diye gururlanan başbakanların ülkesinde yaşıyoruz. borç yiğidin kamçısıdır diyor başbakan biz kamçılanmaktan bi doğrulamadık ama bunun önemi yok biz büyük ülke olmasaymışız bize borç vermezmiş imf başbakan öyle diyor.

 

yerli yatırımcının her alanda önünü kesiyorlar yabancı sermayeyi çekicez yalanıyla ekonomimizi tamamen emperyalistlerin eline teslim ediyorlar vatandaşlarda bununla gurur duyuyor. oysa kalkınma adına yapılmış kalıcı ve istikrarlı bir yatırım yok. otel yapıyorlar yaptıkları oteli yatırım olarak gösteriyorlar. sanayi yatırımı yok, ziraat yatırımı yok, sanat yatırımı yok, kültür yatırımı yok, göz boyayan boş işleri iş diye yutturma var.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Erdoğan: Halkın kararı soruna nokta koydu

 

Erdoğan, referandumun “doğrudan demokrasi tecrübesine önemli bir katkı olduğunu, seçmenin katılımcı demokrasiye iyi bir örnek verdiğini” belirterek, “Sandıktan çıkan karar, sorunlara nokta koydu” dedi.

 

Başbakan, Çankaya Köşkü’ndeki terör zirvesinden sonra AK Parti Genel Merkezi’ne geçerek, YSK’nın açıkladığı kesin olmayan sonuçlara göre, referandumu değerlendirdi. Erdoğan özetle şunları söyledi:

 

“Demokratik tavır sandığa gitmek olduğu halde, aksini yapanları ve kampanya yürütenleri saygıyla karşılıyoruz.

 

“Buna rağmen milletimiz büyük çoğunlukla sandığa gitmiş ve oyunu kullanarak vatandaşlık görevinin gereğini yerine getirmiştir. Tercihlerini ortaya koyan bütün vatandaşlarıma teşekkür ediyorum.

 

“Doğrudan demokrasi tecrübesine katkı. Katılımcı demokrasi iyi bir örnek vermiştir. Sandıktan çıkan karar, sorunlara nokta koydu.

 

“Tüm illerde katılım yüzde 50’nin üzerinde. 74 ilde “evet”, 7 ilde “hayır” çıktı. Bu da ülke genelinde kahir ekseriyetle ‘evet’ çıktığının tartışmasız örneğini göstermektedir.

 

“İleri demokrasilerde, genel seçimlerde yüzde 35-40 katılım, referandumlarda ise yüzde 25-30 olur. Bizim ülkemizde 5. referandumdaki katılım takdire şayandır. Bu sonuç milletimiz için hayırlı olsun.”

 

Ntv-21/10/2007

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın basbakan bu refarandumda evet cıkmasıyla birlikte nelerin değiştigi yada değişmedigi konusunda bir acıklama yaptımı? Yoksa bu refarandumun tek nedeni onunda deyimiyle 'Doğrudan demokrasi tecrübesine katkı. Katılımcı demokrasi iyi bir örnek' olmakmıdır? Yani biz 400 trilyon lira parayı tecrube kazanmak icinmi harcadık... Peki sayın baskan sorunlara nokta kondu derken hangi sorunu kastetti?

 

Zaten secimlerden önce atayamadıgı cumhurbaskanını secimlerden sonra atadı.. BU refarandumun asıl amacı cumhurbaskanını secmek, ben secemiyorsam kimse secmesin halk secsin demek değilmiydi? Madem sen tek basına sectin cumhurbaskanını, neden simdi millete soruyorsun yada neyi sordun acıklayabilrmisin?

 

Ulke genelinde 'evet' cıkmıs... katılımdan memnunmuş... Bu katılım takdire sayandır.. Sayın basbakan bizi takdir etsin diyemi bu ulkenin 400 trilyonunu harcadık. Millet olarak sayın basbakanın takdir etmesine ihtiyac duyacak kadar aciz bir ulkemiyiz biz? Sonuç Evet cıkmıs... Tebrikler sayın basbakan hala sırf siz öyle dediniz diye dusunmeden sizin dediklerinizi yapan bir sürüye sahipsiniz... O sürü sizi nereye kadar tasıyacak merak ediyorum... O sürünün etinden, sütünden, kanından, alın terinden, ölüsünden de dirisinden de dilediginiz gibi faydalanabilirsiniz.. İstedginiz zaman canınız sıkılınca başınız dara düsünce gidip refarandum da yapbilrsiniz. Muz cumhuriyeti ya burası siz ne derseniz o olur sayın basbakanım....

 

Sözünüzün takipcisiyim...!!!

 

 

Durmak Yok Yola Devam...!!!!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Anayasa Mahkemesi Başkanı belli oldu

 

Tülay Tuğcu'nun yaş haddinden emekliye ayrılmasıyla boşalan Anayasa Mahkemesi başkanlığı için bir süredir devam eden seçimler bugün sonuçlandı.

Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na, mahkemenin Başkan Vekilliği'ni yürüten Haşim Kılıç seçildi.

 

 

ÖZAL ATAMIŞTI

 

Kılıç, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından 1990'da Sayıştay kontenjanından Anayasa Mahkemesine atanmıştı. Hukuk kökenli olmayan Kılıç'ın mahkemeye üye olarak atanması bir ilk olmuş ve bazı tartışmaları beraberinde getirmişti.Atanmasının ardından, laiklik eksenli tartışmalarla da gündeme gelen Kılıç, Anayasa Mahkemesi'nin en genç üyesi olarak göreve başladı. Kılıç, laiklik karşıtı faaliyetleri nedeniyle kapatılan Refah Partisi ile Fazilet Partisi davalarında karşı oy kullanan iki üyeden biri oldu.

 

367'YA KARŞI ÇIKTI

 

Eşinin türbanlı olması ve siyasi davalardaki tutumu nedeniyle laiklik çerçevesinde yürütülen tartışmalar ve çeşitli iddialarla karşı karşıya kalan Kılıç, buna karşın Yüksek Mahkeme'de uzun yıllar görev yaptı. Kılıç, Cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili 367 kararına da karşı çıkan üyeler arasında yer aldı. Kılıç karşı oy kullandığı kararlarda kaleme aldığı gerekçeleriyle dikkat çekti.

 

Mahkeme başkanı Tülay Tuğcu'nun haziran ayında emekli olmasıyla başlayan başkanlık seçiminde üst üste yapılan turlarda üyelerden hiçbiri başkan seçilmek için yeterli oyu alamıştı. Kılıç, bugün yapılan seçimde üyelerden yeterli oyu alarak, vekaleten yürüttüğü başkanlığı asaleten devraldı.

Kılıç, Anayasa Mahkemesi başkanlığı görevini 4 yıl sürdürecek.

 

 

SAYIŞTAY DENETÇİLİĞİNDEN ANAYASA MAHKEMESİ'NE

 

Haşim Kılıç 1950 yılında Yozgat’ta doğdu. İlkokul, ortaokul ve liseyi Yozgat’ta okuduktan sonra 1968 yılında Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ne girdi ve 1972 yılında mezun oldu. 1974 yılında Sayıştay Başkanlığı’nda denetçi yardımcısı olarak göreve başladı. Denetçi, başdenetçi unvanlarını aldıktan sonra 1985 yılında Sayıştay üyeliğine, beş yıl süren üyelikten sonra da 1990 yılında Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildi. Anayasa Mahkemesi'nin 7 Aralık 1999 ve 2003 tarihlerinde Anayasa Mahkemesi Başkanvekilliği'ne seçildi. Kılıç, evli ve dört çocuk babası.

Kılıç'ın türbünlI eşi 'erkek görünce başını halının arkasına gizlemesi' iddialarıyla gündeme gelmişti. Haşim Kılıç'ın günah diye evine televizyon almadığı da konuşulmuştu.

22/10/2007

 

 

Durmak Yok Yola Devam..!!!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

-Sayın basbakan ingilterede ne yapıyor?

 

-Sayın Rice bir kac gun istemişti bir kac gun once.. bir kac gun tam olarak kac gun demek oluyor?

 

-Sayın basbakan ıraka gerekirse ekonomik ambargo yaparız diyor.. BUnun icin ne gerekiyor? Bölgeye boykot yapmamasının nedeni nedir? Irak halkının zor durumda kalıp pkk ya yardım edemiyeceginimi dusunuyor acaba?

 

-Barzani ve talabaninin sahibi ve ortagı oldugu Türkiyede sirketler hangileridir? Bunların ve teröre dolaylı yada dogrudan destek olanların ulkemizdeki sirketlerine, hesaplarına, varlıklarına neden el konmaz?

 

-Kuzey ıraka verilen elektrik ve su neden kesilmez?

 

-Rtuk bölgeyle ve Şehitlerle ve pkkyla ilgili haberlere kısıtlama getirdi. Zaten unutmaya elverişli hafızası zayıf bir toplum oldugumuz icin, surekli medyanın kafamıza kakmadıgı surece umursamadıgmız icin, her gun onlarca şehit vermeye baslarsak ve bunu medya yayınlamazsa bizde tepki vermezsek akp hukumeti dahamı rahat edecek?

Kafamızı kuma gömersek sorunlar çözülür mü?

 

-Sayın basbakan gelsinler konusalım dedi... Terör örgütüyle masaya oturulur mu? BU dunyanın neresinde hangi tarihinde gorulmustur? Sonucları ne olmustur..?

Bugun pkkyla masaya oturulup taviz verilirse, yarın başka amaclarla baska terör orgutleriylede masayamı oturulacak?

Terörü cözmek icin 'vermek'ten baska bir yol aklınıza gelmiyor mu?

 

 

Bu soruların cevaplarını kim verecek?

Sayın basbakan nerde?

Bu ulkenin idarecisi kimler?

Avrupa ve dunyada yogun bir sekilde lobi calısması yaparken pkklılar bizim dısişleri bakanımız, burokratlarımız ne yapıyor? Son altı yıldır dışişleri bakanlıgımız dış politikamız olarak neleri basardı?

Gecen dönem dışişleri bakanı simdi nerde?

 

Bu halk hakedildigi sekilde yönetiliyor..!!! İtirazı olan yok sanırım... peki bu sorulara cevap verebilecek bir Allah'ın kulu adam varmı bu ulkede?

 

Yoksa artık herşey icin cokmu gec oldu...

 

 

DURMAK YOK YOLA DEVAM..!!!!!!!!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Onumuzdeki gunlerde Irak'a Komşu Ulkelerin katılacağı, Irak'ın sorunlarıyla ilgili bir konferans yapılacak. Duzenleyen ve yöneten ulke biziz. Neden pkk sorunumuzu bu konferansın birinci konusu olarak koymuyoruz? Neden bu konferansın birinci sartı olarak bölge ulkeleriyle pkk konusunu tartısmıyoruz?

 

Sartımızı kabul etmedikleri taktirde bu konferansı neden iptal ederk dunya capında ses getirecek bir uygulamaya imza atmıyoruz?

 

Bu konuda uretilebilecek binlerce politika varken neden bu terör sorununu cözmek icin ne icerde nede dısarda dogru duzgun tek bir adım atmıyoruz?

 

Akp neden pkk sorununu cözmeye yanasmıyor????

 

 

 

DURMAK YOK YOLA DEVAM..!!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

akpli belediyeler Şehitlere saygısızlık olmasın diye BU seneki Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını yapmama yada sadece resmi törenlerle kısıtlı kalacak sekilde kutlama kararı almıslar...

 

Aslında Şehitlerimizin ruhunu yüceltmek icin bu sene bayramı her sene oldugundan daha coskulu kutlamamız gerekmiyor mu? Şehitlerimiz bu ulke birlik ve bütünlüğü icin can vermişlerdir. 29 Ekim bu ulkenin kuruluş gunudur. O halde ugruna can verdigmiz bir gunu tum dunyaya örnek olacak şekilde birlik ve beraberlik içinde her zamankinden daha coskulu kutlamamız gerekmiyor mu?

 

Akp iktidara geldiginden beri Milli bayramlarımızdan özellikle uzak durmusdur. 6 Yıldır incelerseniz Milli bayramlar zamanında bakanlarımızın nerdeysa tamamamı ya secim bölgelerinde, ya memleketlerinde yada yurt dısında, tursitik gezi, hac umre ziyaretlerinde olmuslar, özellikle ANkarada yapılan türenlere katılmamıslardır. Tuhaf birsekilde rahatsızlıkmı duyuyorlar anlamıyorum bizim Mİlli bayramlarımızdan, yada Anıtkabir ziyaretlerinden...

 

Akpli belediyeler böyle bir olayı bayramı kutlamamak icin kullanıyor olabilirler mi?

Onlarca şehit verdigmiz gece devletin elindeki televizyonda eglence programlarını durdurmayı aklına bile getirmeyen bir zihniyet, en coşkulu olmamız gereken günde neden bunu engeller anlamıyorum.... Nede bu kadar rahatsız olurlar Milli Bayram kavramından.....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamaya “hakkımız var mı” sizce ?

 

 

Bayram coşkusu güzel de “acaba gerçekler” bayram etmemizi gerektirecek cinsten mi? Veya başka bir soru soralım; bayram etmeyi hak edecek bir ülkenin en önemli özelliği ne olmalı?

 

Hemen arz edeyim; coşkuyla bayram edilecek bir ülkenin en önemli özelliği “bağımsızlığı” olmalı...

 

Peki son yaşanan gelişmeleri de dikkate alırsak sizce; Türkiye tam bağımsız mı?

 

Cevabı aramaya geçmeden ’bağımsız ülke’ kavramını tarif edelim: Ekonomik anlamda ’içeriden dışarıya açılan’ ve ’dışarıdan içeriye akan’ dinamiklerin iç siyasi ortamdan izole edilebildiği, iç ve dış siyasetin gereklerinin ekonomik, globalist hatta neo globalist etkilerden arındırılarak yerine getirilebildiği ve en önemlisi normal şartlar altında birlikte devinen iç ve dış çarkların, olağanüstü durumlarda ayrı dönme yetisine de sahip olduğu toprak ve üstünde kurulan siyasi birlik...

 

Bu noktada bir daha soralım; sizce “Türkiye ekonomik ve siyasi olarak bağımsız mı?”

 

Cevap: Türkiye bağımsız değil, hatta maalesef bağımlı... Peki dünya üzerinde bağımsız ülke var mı? ’Bağlantısız ülke’ neredeyse yok ama, yukarıdaki tanımı yerine getirebilen ülkeler var...

 

Sevgili dostlar, kavram tartışmasını bu noktada dondurmak ve birbirinden tarihsel olarak uzak ama ilişkili birkaç tabloyu özellikle bugünün Türkiye’sinin gittiği yolu da dikkate alarak, sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Tablo 1: Tarih Ekim 1875... Sadrazam Mahmud Nedim Paşa Osmanlı’nın kurtuluş yolunda en önemli adımı olan ‘faizde tenzilat’ kararını açıkladı. Yabancı ve ‘bıyıklı yabancıları’ tuzağına düşmüş Osmanlı Devleti faiz borçlarının beş yıl süreyle ancak yarısını ödeyeceğini ve ödeyemediği kısım için yüzde 5 faizli tahviller vereceğini açıkladı... Bu açıklama yapıldığı yıl bütçe toplamı 25 milyon, iç ve dış faiz ödemesi 30 milyon liraydı...

 

Tablo 2: Tarih Mart 1876... Osmanlı Devleti, borç ödemelerinin tamamını durdurduğunu açıkladı. ‘Ödemekle bitmeyen faiz-borç sarmalında’alınmış en doğru karardı... Yok edilme süreci Osmanlı sanayi yapısını tamamen çökerten 1839 Baltalimanı Anlaşması ile başlamıştı. 1838 yılında Reşid Paşa, ilk olarak Lord Stratford ve sonrasında Avrupa’nın diğer devletleriyle serbest ticaret anlaşmasını imzalamış, Osmanlı devletçi ekonomiyi rafa kaldırarak gümrük vergilerini İngiltere ile birlikte saptamayı kabul etmişti. Bu adım ile Osmanlı, ucuz mallar cenneti haline gelirken, üretmediğini tüketen bir toplum haline de gelmiş ve en verimli alanlar yabancı sermayenin eline geçmişti. 1814 yılında bir sterlin 23 kuruş iken, 1839’da 104 kuruş oldu... Avrupa devletleri, mali sorunlarına çözüm arayan Osmanlı’ya ‘hemen dış borçlanmaya gitmelisiniz’ diyerek baskı yapmaya başladı. Osmanlı, Avrupa piyasasına tahvil satarak borçlanmaya başladı. Bu arada dünya petrol servetlerinin’ hazırlığını yapmış ve Osmanlı süratle borçlandırılırken, topraklarındaki petrol yatakları ise yabancılar tarafından paylaşılmaya başlanmıştı.

 

Tablo 3: Tarih Mayıs 1876... Borç ödememe kararı ilk sonuçlarını vermeye başladı. ‘Başkaldıran boyunduruk altındaki Osmanlı’ya ilk isyan kışkırtmalar sonucu Balkanlar’da başladı. Bulgarlar ve Sırplar isyan ettiler. Aynı günlerde İstanbul’da medrese öğrencileri ayaklandı ve borç ödememe kararını alan Sadrazam Nedim Paşa azledildi... Ayaklanma Harbiye öğrencileri arasında da yayıldı, Dolmabahçe Sarayı sarılarak Sultan Abdülaziz tahttan indirildi... Sonuç: 1878-1881 Osmanlı Hazinesi Düyun-u Umumiye’ye teslim oldu...

 

Tablo 4: Türkiye’de halen de süren hâkim politikaların temeli, 1978’in Temmuz ayında, Dünya Bankası’nca hazırlanan raporla atıldı. Raporun imzalayıcıları Kemal Derviş ve Sherman Robinson idi. Hükümetler bu rapora uymayı kabullenmezken, 1980 darbesiyle uygulamaya konulan bu raporla, Türkiye’nin 1978’e kadar başarıyla süren kalkınmacı, bireysel ve küçük ölçekli sermaye birikimlerine dayalı yapısı, büyük ölçekli çokuluslu sermaye ilişkilerinin kontrolünde serbestleşmeyi savunan bir dinamiğe dönüştü. Ekonomide uygulanan bu yanlış programın izlenmesiyle verilen yüksek faiz, sıcak para girişi gibi ödünler Türkiye’nin varlıklarının yurtdışına kaçmasına sebep oldu... 1977 yılında düşünülen kalkınma hamlesi böylece engellenmiş ve ‘Cumhuriyet ile yırtılan borç gömleği’yeniden Türkiye’ye giydirilmiş oldu. İşin kötüsü 1876’da Osmanlı’yı ayaklanarak Düyun-u Umumiye’ye teslim eden, ülkesini sevdiklerinden şüphe etmediğimiz güçler, 1980 yılında bir kez daha bilmeyerek bu işe alet oldular...

 

Tablo 5: 1980’de yok denecek kadar az olan borç stokumuz, her yıl bütçemizin yüzde 40-50’sini vermemize rağmen 300 milyar dolara dayandı... Türkiye, 70 milyonu ile çalışıp 3-5 bin gerçek tüzel (iç dış) kişiye gelirinin yüzde 50’sini aktarır hale geldi... 2001 yılında borsa ve kurdaki hareket sonrası, Türkiye IMF tarafından atanan ’1977 raporu yazarına’teslim edildi ve dünya üzerinde görülmemiş bir dolar faizini tefecilere aktarmaya başlarken, IMF’ye en borçlu üç ülkeden biri oldu... 1839 Baltalimanı Anlaşması ‘Gümrük Birliği’ adı altında yeniden hortlamıştı ve cari açık hızla artarken nedense kimse Gümrük Birliği’ni sorgulamayı akıl edemedi...

 

Tablo 6: 2001-2007 arasında “Türkiye finansal olarak tam kontrol” altına alındı. Derviş’in “dizayn ettiği” sistem “sıcak para uyumlu” olarak “varlıklarımızı transfer etmeye” başarıyla devam etti.

 

Sonuç: Bu tablolardan ve girişte yaptığımız tanımlardan sonra Cumhuriyet Bayramı öncesi bir daha sormak istiyorum; sizce “Türkiye bağımsız mı?”

 

Son söz: Yollarda yürüyelim, her yere bayraklar asalım, marşlar söyleyelim ama “yukarıdaki gerçekleri” asla unutmayalım! Bayramınız kutlu olsun!

 

Yiğit Bulut-Vatan Gazetesi/28/10/2007

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yiğit Bulut son bir kac aydır takip ettiğim değer verdiğim ekonomi yazarlarından biridir. Genel olarak ekonomi ahkkında akademik bilgiye sahip olmadıgım icin Yiğit BUlut gibi Ekonomi Yazarlarını okuyarak gunumuz ekonomisi hakkında fikir sahibi olmaya ve dusunmeye calısıyorum. Eğer imkanınız varsa sizde takip edin. Herhangi bir siyasi partiyle baglantısı yok. Siyasi bir kaygısı yok. Gayet guncel ve akedemik bilgilerle dolu yazıları var ve hic bilgi sahibi olmasanız bile anlayabiliyorsunuz. Gerçekci ve bir suredir yaptığı öngörüleri dogru cıkan bir yazar. Belki de gunumuzde ulkemizdeki siyasi durumların neden böyle geliştigini sonrasında neler olacagının en temel acıklamalarını yapıyordur. Bunu zamanla ögrenecegiz.

 

Fırsat buldukca bazı yazılarını buraya eklemeye devam edeceğim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

“Operasyon” da “devalüasyon” da yapılamaz...

 

 

Yukarıdaki cümleyi açmadan sizlere bazı tespitleri maddeler halinde aktarmak istiyorum;

 

1- Bugün Türkiye’deki finansal yapı tamamen sıcak para üstüne kurulmuş ‘dışarıdan akan paranın yüksek bir şekilde nemalandığı’ ve ‘kendi yararına’ sistemin patlamasına yani ‘cari açık, siyasi risk’ gibi unsurların algılanmasına izin vermeyen bir dinamik üzerine oturmuş durumda. Son dönemde öne çıkan riskler algılanmıyorsa, bu ‘sistemden aşırı getiri sağlayanların’ yapının bozulmasından duydukları kaygının ’gerçekleri’ örtmesinden-ötelemesinden kaynaklanıyor.

 

2 - Sıcak para tabanlı sistemlerde ’dalga boyu’ düşer ama ‘içerideki birikim’ yani ‘yerli tasarruf sahiplerinin varlıkları veya çalışanların katma değer ve ödedikleri vergileri’ yurt içinden-yurt dışından gelen ‘sıcak para’ tarafından emilir.

 

3 - Sistem ’aşırı uçlara’ kaymadan tanımlanmış aralıklar içinde salınırken, ’düşük dalga boyunu’ istikrar sanan sade vatandaşın ’normalde elde etmesi’ gerekenler ’sıcak para’ tarafından kendi hesabına transfer edilir. Bir örnek vereyim: Yunanistan’dan gelen bir emeklilik fonu 2003 Mart ayında Türkiye’de ’1 milyon dolar’ satmış (avro olarak da aynı hesap yapılabilir) ve karşılığında Hazine bonosu almış. Kur, 1.30’lara gelince pozisyonunu kapatmış veya hâlâ pozisyonunu koruyor 1,18’den kapatmayı düşünüyor. Kur farkı ile dolar bazında getirisi o günden bugüne yüzde 100 üzerinde. Bu paranın dolar bazında elde ettiği yüzde 100’e yakın getiri nereden geliyor?

 

4- Makro dengelerin bozulduğu ortam rağmen “sıcak para” uluslararası konjonktürü pazarlayarak “kuru aşağı” basıyor, kârını katlıyor ve o ülkenin “otoritesi”, sınırlarını geçip “halkının maddi birikimlerini vuran finansal terörizme” dur diyemiyorsa, bu saldırının “terör” saldırısından “doğası” açısından “farkı” olmasına rağmen “bundan yararlanan odaklar” açısından farkı yoktur. Aşağıdaki grafik üzerinde “finansal terörist saldırıyı” görebilirsiniz;

 

Bu tespitler sonrası soralım: Üreticinin, ihracatçının, aklı başında ekonomistin “bütün çağrılarına” rağmen “kurun düşmesini engelleme” yolunda adım atılamaması ile “ABD-İngiltere-İsrail” onayı alınmadan “Kuzey Irak’a” operasyon yapılamaması arasında fark var mı?

 

Sonuç: Sıcak para ülkenin varlıklarını “her şeye rağmen” finansal saldırı sonucu süren bir dinamik içinde “transfer ediyor” ve kimse “dur” diyemiyorsa, aynı ülke topraklarına “fiziki saldırı” olup, yetkililer “piyasa ne olur” kaygısı içinde “kavrulurken”, “sıcak pozisyon” gereği “karşılık” verilemiyorsa; ikisi de aynı sebeplerden, aynı odaklara karşı hayata geçirilemiyordur... İşin özü: Devalüasyon da operasyon da yapılamaz!..

 

Yiğit Bulut-27/10/2007

 

 

 

Bir Ekonomi yazarı sizce ülke iç işleriyle ilgili bir konuda fikir yuruterek haklı cıkabilir mi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Üniversite yolu açıldı

 

Hükümet 2008 yılı eğitim programını açıkladı. İşte programdaki çok tartışılacak maddeler

 

Hükümet 2008 yılı eğitim programını açıkladı. Programda; Meslek Lisesi mezunlarına kendi alanlarında ya da yakın alanlarda devam edecekleri lisans programlarında “katsayı eşitsizliği” giderileceği açıklanıyor.

 

Hükümetin 2008 Yılı Programı'nda, üniversitelere giriş sınavının uygulanma biçimiyle ilgili yeni yöntemler geliştirileceği, ÖSS'de tekrarlanan başvuruların azaltılması amacıyla üniversiteler ve programlar arasındaki geçişlerin esnek hale getirileceği bildirildi.

 

İMAM HATİPLİLERE ÜNİVERSİTE YOLU AÇILIYOR

 

ÖSS'de tekrarlanan başvuruların azaltılması amacıyla üniversiteler ve programlar arasındaki geçişler ÖSS puanı esas alınmak kaydıyla esnek hale getirilecek. Meslek lisesi mezunlarının kendi alanlarında ya da yakın alanlarda devam edecekleri lisans programlarında “katsayı eşitsizliği” giderilecek.

 

Program'da, yükseköğretimden okul öncesine kadar eğitimin tüm kademelerinde öngörülen hedefler yer aldı.

 

Programa göre, ortaöğretime ve üniversiteye giriş sistemi “öğrencileri, programlar hakkında yeterli düzeyde bilgilendiren, etkin bir rehberlik ve yönlendirme sistemiyle ilgi ve yeteneklerini eğitim süresi boyunca çok yönlü bir süreçle değerlendiren, okul başarısına dayalı ve müfredat programlarıyla uyumlu, okul dışı öğrenmeye ihtiyaç duymayacak” bir yapıya kavuşturulacak. Yükseköğretime giriş sınavının uygulanma biçimiyle ilgili yeni yöntemler geliştirilecek.

30/10/2007

 

Meslek lisesinde elektronik bölümünden mezun olmus bir ögrenci zaten üniversite sınavında kendi bölumuyle ilgili bir okul yazınca herkezten yuksek katsayı alıyordu. Simdi bu yeni uygulamayla birlikte yalnızca elektronik bölümü değil, elektrik ve bilgisayarla ilgili bir bölümü secersede aynı katsayıyı alacak. Yani universiteye girişi kolaylasacak. Peki meslek lisesi statüsündeki bir imam hatip lisesinden mezun olan ögrenci İlahiyat fakultesine girerken düşük katsayımı alıyordu? Hayır digerlerinde oldugu gibi herkezten yuksek katsayıyla puanı yuksek oluyordu. Peki imam hatip lisesinden mezun olmus bir ogrencinin yüksek ogrenimde okuyabilecegi meslegine yakın kac bölüm var?

Bu düzenleme aslında ne anlama geliyor? İmam hatip lisesi mezunlarının yapabilecegi gibi onlara yakın kac meslek var merak ediyorum. Yoksa niye böyle bir duzenlemeye gerek duyuldu. Yada imam hatip lisesi mezunu bir ogrenci butun meslekleri yapabilir diyerek bir parantez acılıp, nereyi secerse secsin en yuksek katsayıylamı carpılır puanı? Hazır millet terör belasıyla uyuşmuş bir durumdayken boyle konuları kaşla göz arasında halletmek en dogrusu... tam zamanı..!!

 

 

Durmak Yok Yola Devam...!!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AKP'li vekilden Alevilere yönelik büyük gaf

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Diyanet işleri Başkanlığı'nın bütçesi hakkında konuşan AKP Kırıkkale Milletvekili Mustafa Özbayrak, Alevilerin Diyanet Bütçesinden hizmet alma talepleri hakkında ilginç değerlendirmelerde bulundu.

 

Özbayrak, Plan ve Bütçe Komisyonu'nda söz alarak Aleviliğin son dönemlerde ayrı bir din gibi pazarlandığını söyledi. “Alevilik şia mezhebinin, Şiiliğin bir koludur" diyen Özbayrak, Aleviliğin birçok kolunun olduğunu belirterek, Diyanet'ten pay ayrılmasıyla ilgili şunları söyledi: “Alevilere bir tahsisat yapılırsa, Aleviliğin diğer kolları da biz tahsisat yapın derse ne olacak? Mecusiler, Satanistler gibi gruplar da benzer taleplerle gelebilirler."

 

Özbayrak'ın konuşmasına bazı CHP'li milletvekilleri tepki gösterdi.

 

Özbayrak'ın konuşmasının ardından söz alan CHP Muğla Milletvekili Gürol Ergin Özbayrak'ın Alevilerler ile satanistleri bir tuttuğunu söyleyerek, “Ben Sünniyim. Ama 10 milyon Aleviyi, satanistlerle bir tutuyorsa eyvah. Ben bunu son derece sakıncalı buluyorum. Benim arkadaşlarım, Diyanetten eğer devlet din adına bütçe ayırıyorsa 10 Alevi için de bütçeden pay ayrılmasını istiyor. Sözlerin yanlış oldu" dedi.

 

Ergin'in konuşmasının ardından söz alan Özbayrak, sözlerinin yanlış anlaşıldığını ve düzeltmek istediğini belirtti. Özbayrak, “Kimse Alevileri, sapık anlaşıylarla bir tutamaz. Alevilik Şia mezhebinin bir koludur. Nursayubilik, Caferilik gibi Şia mezhebinin diğer kolları da ayrı ibadet yeri, ayrı bütçe isterlerse ne yapacağız. Bu işin ucunu kaçırırsak, iş buraya kadar da gidebilir. Bu işini sonunun olmadığını söylemek istedim" diye konuştu.

31/10/2007

 

 

Bu insanlar bizim inancımızdan ne istiyor? Bu insanlar bu ulkeyi yonetsinler diye secildi. Bizim inancımızla ugrassınlar diye değil.. neden kalkıp abuk subuk laflar söyleyip insanları kategorize ediyorlar?

bu insanlara göre biz insan değilmiyiz? neden inancımıza gore dusunup yorum yapıyorlar.. laikligin özü burda saklı. Ben bu ulke vatandasıysam bu devlet bana hizmet etmek zorunda. benim inancım yada dusuncem bu devletin bana yapacgı hizmeti etkileyemez. Devlet kalkıp sen filanca sekilde inanıyorsun yada inanmıyorsun sana hizmet etmem diyemez.Benim neye inandıgım nasıl inandıgım yada inanmadıgım devlet dahil kimseyi ilgilendirmez. Bu tamamen benimdir. Kimseyede bunu acıklamak zorunda olmam. Bu insan olmanın geregidir. Ama bu admlar kalkmıs insanların inanıslarıyla ugrasıyorlar... Midem bulanıyor artık bunları gordukce duydukca ve okudukca... Bir müslüman olarak dinden soguyorum ve lanet okuyorum tum bunların hepsine ve bunlar gibi dusunenlere...

 

Ve anlamıyorum Allah nasıl hala size izin veriyor, nasıl boyle dusuncesizce davranıyorsunuz, nasıl da insanları dinden sogutuyorsunuz umrunuzda bile olmuyor... ve bu insanlar nasıl hala kalkıp sizin pesinizden geliyor...

 

koskoca vekil olmussunuz ama hala kafanız basmıyor bazı dusuncelere.. yoksa işinizemi gelmiyor?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Abdullatif Şener, siyasileri topa tuttu

 

Eski Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Abdüllatif Şener, Türkiye'nin cari işlemler açığı ve reel faiz düzeyinin çok yüksek oluduğunu ve hükümetin buna çözüm için gece gündüz çalışması gerektiğini belirtirken, "Ancak siyaset Anadolu'nun işgali altında. Bireysel isteklere cevap vermekten, ziyaretçilerle konuşmaktan iş yapmaya fırsat bulunamıyor" dedi.

Küresel rekabeti "arslanlarla ceylanların savaşı"na benzeten Şener, buna ayak uyduramayanların güçlülere yem olacağını söyledi.

 

YÜKSEK CARİ AÇIK UYARISI

 

Antalya'da Tekstil Sanayi İşverenleri Sendikası tarafından düzenlenen seminerde bir konuşma yapan Abdüllatif Şener, gelişmekte olan ülkelerin cari fazla verdiği, reel faizleri düşürdüğü, buna karşılık Türkiye'de tersi bir görünüm olduğuna dikkat çekti.

Türkiye'nin kendini kıyasladığı ülkelerle makro ekonomik göstergelerin farklı seyir izlediğini belirten Şener şöyle konuştu:

"Yabancı sermaye açısından madem cari açık o kadar iyiyse kendimizi kıyasladığımız ülkelerde neden cari açık sorunu yok? Bütün dünyada faizler inerken bizde faizler neden bu kadar yüksek? Bunları da söylemek durumundayım. Bu sorunları çözmek için siyasetin gece gündüz çalışması lazım. Ancak siyaset Anadolu'nun işgali altında. İnsanların bireysel taleplerini dinlemekten, onlara vakit ayırmaktan nerdeyse iş yapılamıyor. Geçerken selam vermediği bir insanın siyasetçiye getireceği zarar, büyük bir projeyi gerçekleştirmenin kazandıracağı faydadan daha fazla olabiliyor."

 

ARSLANLARLA CEYLANLARIN SAVAŞI

 

"Rekabet artık küreselleşti" tespitini aktaran Şener, "En ucuz malı en yüksek kalitede üretmezseniz kendi mahallenizde bile mal satamazsınız. Bisikletin üzerinde durmak istiyorsanız sürekli pedal çevirmek durumundasınız" dedi. Şener, küresel planda rekabetin, "arslanlarla kaplanların savaşı değil, arslanlarla ceylanların savaşı" olduğunu ifade ederek, "Hızlı koşan kazanır. Koşamayan küreselleşmenin getirdiği amansız rekabette güçlülere yem olur" diye konuştu.

Küreselleşmenin insanoğlunun ve dünyanın karşı karşıya bulunduğu en temel gerçek olduğunu söyleyen Şener, "Küreselleşmeye karşı çıkmak veya taraftar olmakla bir yere varılmaz. Küreselleşmeyi bir vaka olarak alıp herkes küreselleşme gerçeği ile nasıl baş edeceğini ve rekabet karşısında nasıl ayakta kalacağını düşünmeli. Bizlere düşen fırsatları maksimuma çıkarmak ve maliyetleri de minumuma indirmek için çaba harcamaktır" dedi.

02/11/2007

 

 

 

Neden bir cok kişi aynı soruyu sormaya basladı hic dusundunuzmu?

Neden dunya uzerindeki en yuksek faizi ulke olarak biz öduyoruz.. Bu ödenen faiz ne anlama geliyor?

Düşünün bir bankadan kredi cekiyorsunuz karsılıgında uzun vadede geri öduyorsunuz, ama bunun bedeli olarakta banka sizden faiz adı altında ucret alıyor... Peki örnegin kullandıgnız kredi kartlarını dusunun, yada aldıgınız faizli kredileri dusunun... calısıp kazandıgınız para bu faiz adı altında bankaya gitmiyor mu? Yeni sizin emeginiz aldgınız borc karsısında havaya gidiyor... bir sure sonra borcunuzu odeyemedigniz zaman yeni borclar alıyorsunuz buda size daha fazla faiz ve ödeme olarak donuyor... Birgun gazetemizi acıp okurken gozumuze haberler ilişiveriyor, filanca kişi ödeyemediigi krediler ve borclar yuzunden intihar etti.. Demekki bu faizle borc para almak pek te iyi bir durum değil...

 

Bu işin trajik yanı birde ekonomik olarak konuyu ele alalım. Paraya ihtiyacınız var ve bankadan kredi alacaksınız. İLk yapacagınız sey vade farklarını ve faizleri arastırıp en dusuk faizle en uzun vadede borc almak olmaz mı?

Örnegin reel sektördeki buyuk bankaların verdigi kredi faiz oranları ortalama yuzde 4 yada 5 oldugunu dusunelim... Siz cıkıp bankalara derseniz ben yuzde 10 faizle borc para almak istiyorum bankalar sizin kapınızda beklemezmi size borc vermek icin? Peki bu övünelecek bir durummudur?

 

Şimdi bu örnegin ölceklerini buyutelim ve son bir kac yıldır bir cok ekonomist gibi Sayın Şener'inde sorusunu soralım.

Dunya Üzerinde devletler butcelerindeki acıklaarı kapatabilmek ve halka hizmet edebilmek icin zaman zaman bırclanırlar. Bunuda tahvil yada bono yoluyla yaparlar.. Yeni bir cesit borc senedi gibi. Devlet bu senetleri satıp borc para alır ve senedin vadesi geldiginde faiziyle birlikte geri ödeme yapar... O gun yani vade gunu geldiginde eger sizin butcenizde hala acık varsa siz yeniden borclanma yoluna gidersiniz... Yani borcun vadesini uzatırsınız buna baglı olarak yine masraf/faiz ödersiniz... Peki bir devlet bu arada ödedigi faizi/masrafı nasıl karsılar? Ya elinde para edecek iktisadi tesebbusleri satar yada vergileri arttırır...

Dunya uzerindeki reel faiz oranları ulkelerin ekonomik gucune baglı olarak değişir. Örnegin siz guclu bir ulkeyseniz ve ekonomiz calkantı icinde değilse itibarınız yuksek olur. BUrda bahsettigim itibar geri ödeme garantisinn yuksek olması ödenmeme riskinin az olusudur. Siz ulke olarak bu gevenceyi verebiliyorsanız acıklama yaparsınız. Filanca faizle borclanıcam, senet bastırırsınız yatırım yapacak yabancı kuruluslar gelir bu senetleri alır sizin istedigniz faiz ve vade oranıyla işinizi gorursunuz. Peki ekonominiz guclu değilse ve surekli bir risk tasıyorsanız kim size dusuk faizle borc verir?

BOrc verecek mutlaka cıkar ama risk yuksek oldugu icin, yani ulke olarak batma riskiniz oldugu icin sizden talep edecegi faiz oranıda yuksek olur. DUnya oratalamasında bu borclanma faiz oranları yaklası yuzde 6-7 civarındadır. Ucuncu dunya ulkesi denilen gelişmemiş yada gelişmekte olan riskli ulkelerde bu oran yuzde 10 seviyelerine cıkar... Peki bizim ulkemizin verdigi faiz oranı ne kadar biliyormusunuz?

 

Eger siz gidip piyasanın uzerinde faizle borc alıcam derseniz butun bankalar sizin kapınızda kuyruga girmezmi borc vermek icin? Peki devlet olarak nerdeyse butun dunyadaki en yuksek faizle borclanma yapıyorsanız yabancı sermaye dedigmiz sıcak para sizin piyasanıza akmak icin sıra beklemez mi? Akp iktidara girdiginden beri övündügü tek konu budur. Ulke ekonomisindeki yabancı sermaye oranı yuzde 75 cvarına yaklasmıstır. Bunun nedeni odedigmiz yuksek faiz oranıdır. Peki bu yuksek faiz oranı nasıl karsılanıyor biliyormusunuz? Sİzden bizden alınan vergiler ve satılan en karlı kamu iktisadi tesebbusleriyle... Peki bu borclanmalar sayesinde cari acıklar kapanıyor mu? Son altı yılda cumhuriyet tarihinin en buyuk cari acıgıyla karsı karsıyayız...

 

İşbu halde neden hala biz faizleri dusurup milletin sırtındaki yuku azaltmıyoruz? CUnku faizler duserse yabancı sermaye gider.. yabancı sermaye giderse ne olur? ekonominin yuzde yetmişbeşi cöker... yani?

 

Peki durum bu haldeyken ekonomimiz bu kadar duzgun ve iyiyse neden hala yuksek faiz öderiz? Eger ekonomi iyi degilse neden bize aksi söylenir?

 

BU kadar basit ve can alıcı bir konuda neden hukumetten kimse acıklama yapmaz? Nede uyarılar dikkate alınmaz?

Ticari bagımsızlıgı olmayan ulkelerin ulusal bagımsızlıgıda yoktur. Bunu canlı olarak bugunlerde yasıyoruz. Peki ticari bagımsızlıgımızı ekonomimiz bu kadar gucluyken neden saglayamıyoruz da her gun yeni vergiler konuyor zamlar yapılıyor?

 

Siz hala ekonomini iyi olduguna mı inanıyorsunuz? Ampul cok aydınlık yandıgı icin gozlerinis kamasıyor ve göremiyorsnuz sanırım...

 

Hic dusundunuzmu en önemli hizmetlerden sabit ucretler alınmaya basladı... elektrik, su telefon gibi... surekli bunlara zam yapılıyor... surekli fiyat ayarlamasıyla benzin fiyatları yukarı cekiliyor, akaryakıttaki ötv oranları arttırılıyor, icki sigara ve tütün mamullerinde ötv oranları arttırılıyor, gecenlerde iett bile yolcu tasıma ucretlerine yuzde elli zam yaptı adınada yeni kampanya dedi.. İki saat icinde 5 arac değiştirirseniz kar edecekisiniz diye... İStanbul trafiginde iki sat icinde iki araca bile binemiyorsunuz... Adamlar goz gore gore dalga gecip hizmet ediyoruz diyorlar.. Tum bu zamlardan sonra enflasyon yerinden bile kımıldamıyor...

 

Sizce de bunda bir tuhaflık yok mu? Yoksa hala gozlerinzin kamasması devammı ediyor?

 

Sizin gozlerinizin kamaşması birgun gececek ama o gun icine dustugunuz karanlıktan dolayı göremiyeceksiniz...!!!

 

 

Durmak Yok Yola Devam...!!!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

22 Temmuz öncesi dağıtılan 5,5 milyon yeşil kart iptal edildi.

 

Güvenceyi alınca sandığa koşan gariban şaşkın

 

AKP Hükümeti, 22 Temmuz seçimleri öncesinde dağıttığı yeşil kartları, Uluslararası Para Fonu (IMF) baskısı gelince, seçimlerden 1 ay sonra iptal etti. İptalden haberi olmayan kart sahiplerinin büyük bir bölümü ilk şoku hastalandıklarında yaşayacaklar.

 

22 Temmuz milletvekili seçimleri öncesinde Türkiye’de 14 milyon 40 bin yeşil kartlı bulunurken, bu sayı seçimlerden hemen sonra 8 milyon 693’e indi. AKP hükümeti, bir ayda toplam yeşil kart sayısının üçte biri oranındaki 5 milyon 347 bin adet kartı buhar edip uçurdu.

 

İşin daha önemli kısmı ise iptal edilen yeşil kartlar sahiplerine bildirilmedi. Bu nedenle de kimlerin kartının iptal olduğu ancak rahatsızlandıklarında gittikleri hastanelerde karşılarına çıkacak. Tabii ondan sonrası malum; yeşil kartına güvenerek hastaneye giden vatandaşlara “kapı” gösterilecek.

 

İptallerin yaşandığı illerin başında nüfusunun yarısı yeşil kartlı olan Şırnak geliyor. 353 bin vatandaşın yaşadığı Şırnak’ta 185 bin 633 kişinin yeşil kartı bulunuyordu. Bu sayı seçimler bittikten sonra 84 bin 713’e düşürüldü, 118 bin 991 yeşil kart iptal edildi.

 

Seçimlerde tulum çıkartarak beş milletvekilliği kazanan Ağrı ilinde ise durum Şırnak’tan pek farklı değil. 187 bin yeşil kartın iptal edildiği Ağrı’da 168 bin yeşil kartlı insan kaldı.

 

İnanılmaz rakamlar

 

Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın seçim bölgesi Erzurum ise en çok iptalin yaşandığı üçüncü il.

 

Yapılan iptaller sıralamasında rekoru elinde bulunduran ilimiz, AKP Genel Başkan Yardımcısı Mir Dengir Fırat ile Ömer Çelik’in seçim bölgesi Adana oldu. 463 bin yeşil kartlıya sahip Adana’nın 229 bin yeşil kartı iptal edildi.

 

Sıralamada ikinciliği, ‘Ali Dibo’ vakalarıyla tanınan Hatay ilimiz aldı. Grup Başkanvekili Sadullah Ergin’in seçim bölgesi olan Hatay’da da 368 bin yeşil kartın neredeyse yarısı, 160 bini iptal edildi.

 

İptallerdeki bir ilginçlik de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in seçim bölgesi Bursa’da yaşandı. Bursa’daki 153 bin yeşil kartlı yurttaşımızın 70 bin tanesinin kartı iptal edilerek rakam 83 bine indirildi.

 

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’un eski seçim bölgesi Kayseri de yeşil kart öksüzlerinden oldu. Kayseri’nin 179 bin yeşil kartlı vatandaşı bulunurken, bu kartlardan 82 bin tanesi iptal edildi. Böylece yeşil kartlı sayısı 97 bine düştü.

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile eski Başbakanlardan Bağımsız Milletvekili Mesut Yılmaz’ın memleketi Rize’de ise 40 bin olan yeşil kartlı sayısı 27 bine indirildi.

 

IMF’nin faturası

 

Yaz ortasında dağıtılan kömür ve yardım paketleri gibi seçim malzemesine dönüştürülen yeşil mart uygulamasının seçmenden oy alabilmek için kullanıldığını belirten CHP Grup Başkan Vekili Kemal Kılıçdaroğlu, “IMF baskısıyla karşı karşıya kalan AKP, sağlık harcamalarına kısıtlamayı bol keseden dağıttığı kartları iptal ederek başladı” dedi.

 

“Olan fakir fukaraya oldu” diyen Kılıçdaroğlu, “IMF’nin talep ettiği ‘Sağlık harcamalarınızı kısın’ talebinin faturası yine garip gurabaya kesildi. Hani bunlar ezilenin yanındaydı? İşte bunların gerçek yüzü. İşi bittikten sonra yüzünüze bakmazlar bile. Çok yakında başlayan zam yağmuru ile bunu daha yakından hissedeceksiniz” dedi.

 

 

Yeşil kart iptallerinde rekor

 

Türkiye genelinde yapılan inceleme sonucunda 696 bin 93 yeşil kartın iptal edildiği bildirildi

 

Türkiye’de dar gelirli vatandaşlar için “can simidi” olan yeşil kartların da istismar aracı olduğu ortaya çıktı. Sağlık Bakanlığı, ihbar ve şikayetler üzerine Türkiye genelinde yeşil kart operasyonu başlattı. Yapılan inceleme sonucunda 696 bin 93 yeşil kart iptal edildi. Türkiye genelinde halen 12 milyon 680 bin 224 aktif yeşil kartlı bulunuyor.

 

CHP Ordu Milletvekili Sami Tandoğdu yazılı soru önergesiyle Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a Türkiye genelinde kaç yeşil kartlı bulunduğunu ve kaç yeşil kartın iptal edildiğini sordu. Akdağ, Yeşil Kart Bilgi Sistemi veri tabanından alınan raporlara göre, 17 Nisan tarihi itibariyle Türkiye genelinde 12 milyon 680 bin 224 aktif yeşil kartlı bulunduğunu vurguladı. Bakan Akdağ, yapılan inceleme ve denetimler sonucu iptal edilen yeşil kartlı sayısının ise 696 bin 93 olarak açıkladı.

 

En fazla iptal Şanlıurfa’da

Yeşil kartların en çok iptal edildiği iller sıralamasında, 65 bin 9 ile Şanlıurfa 1’inci sırada yer alırken, Kayseri 31 bin 34 ve İstanbul 28 bin 591 ile 2’nci ve 3’üncü sıraya yerleşti. İstanbul’u takip eden iller ise Diyarbakır (23 bin 982), Ordu (23 bin 929), Manisa (21 bin 939), Konya (20 bin 34) ve Samsun (20 bin 504) olarak sıralandı.

 

Türkiye genelinde halen en çok yeşil kartlı Diyarbakır’da bulunurken, Sağlık Bakanlığı, Diyarbakır’daki aktif yeşil kartlı sayısını 616 bin 276 olarak açıkladı. Türkiye genelinde en çok yeşil kart bulanan illerin 2’nci sırasında ise 582 bin 296 ile Van yer alıyor. Bu iki ilin nüfusu düşünüldüğünde, her iki ilde de neredeyse her iki kişiden birisinin yeşil kartı bulunuyor. Diyarbakır ve Van nüfusunun on katının yaşadığı İstanbul 571 bin 579 kişi ile 3’üncü sırada yer alırken, 418 bin 991 yeşil kart sahibi ile Adana 4’üncü sırada bulunuyor.

İHA-Ankara

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Benzine bir zam daha

Akaryakıt ürünlerinin vergilerinin artırılmasıyla sarsılan tüketicilere bir darbe daha geldi.

Benzin ve motorin fiyatları bu kez de yurtdışında yükselen fiyatlara bağlı olarak 4-5 YKr arttı.

Yeni ayarlamayla Ankara ve İzmir'de 95 oktan kurşunsuz benzinin litre fiyatı 3,09 YTL'den 3,13 YTL'ye İstanbul'da 3,10 YTL'den 3,14 YTL'ye, motorinin fiyatı ise Ankara'da 2,51 YTL'den 2,56 YTL'ye, İstanbul'da 2,48 YTL'den 2,53 YTL'ye, İzmir'de ise 2,47 YTL'den 2,52 YTL'ye yükseldi.

 

BEŞ GÜNDE YÜZDE 6 ZAM

Akaryakıt fiyatlarına en son cuma günü rekor oranda zam yapılmış ve fiyatlar 13-14 YKr artmıştı. Böylece son bir hafta içerisinde benzine gelen zam 20 Ykr'ye aklaşırken, motorindeki artış da 15 YKr'yi buldu.

Oransal olarak bakıldığında da benzin fiyatları son beş günde yüzde 6, motorin fiyatları da yüzde 6.3 zamlandı.

Yılbaşından bu yana olan sürece bakıldığında da fiyatlarda çarpıcı bir artış göze çarpıyor. Petrol fiyatlarındaki yükselişin dolardaki düşüş ile dengelenmesinme karşın benzin fiyatları geçtiğimiz 10 ayda yüzde 15 artış gösterdi. Motorindeki artış ise yüzde 16.7 olarak kaydedildi.

 

AA-07/11/2007

 

Otogazın litre fiyatı 15 YKr arttı

Ankara (AA)- Özel Tüketim Vergisi artışı sonrası sigara ve akaryakıtın ardından, otogaz ve likit petrol gazının (LPG) yeni perakende satış fiyatları da belli oldu.

 

Buna göre otogazın litre fiyatı 15 YKr arttı. LPG'de ise 2 kg'lik piknik tüpün fiyatı 50 YKr, 12 kg'lik ev tipi tüpün fiyatı da 3,5 YTL yükseldi.3 Kasımdan geçerli yeni ayarlamayla Ankara ve İzmir'de otogazın litre fiyatı 1,53 YTL'den 1,68 YTL'ye, İstanbul Anadolu yakasında 1,52 YTL'den 1,67 YTL'ye, Avrupa yakasında da 1,53 YTL'den 1,68 YTL'ye çıktı.

 

LPG'ye bakıldığında ise Ankara'da 2 kg'lık piknik tüpün fiyatı artış sonrası 7,10 YTL'den 7,60 YTL'ye, 12 Kg'lık ev tipi tüpün fiyatı da 37 YTL'den 40,50 YTL'ye yükseldi. İstanbul'da ise 2 kg'lık piknik tüpün fiyatı 7,60 YTL'den 8,10 YTL'ye, 12 Kg'lık ev tipi tüpün de 38 YTL'den 41,50 YTL'ye, İzmir'de de 2 kg'lık piknik tüpün fiyatı 7,10'dan 7,60 YTL'ye, 12 kg'lık ev tipi tüpün fiyatı da 37 YTL'den 40,50 YTL'ye çıktı.

 

05/11/2007

 

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, 6 otoyol ve 2 köprünün işletme haklarının bir bütün olarak 20 yıllığına ihale edileceğini açıkladı.

 

Bakan Yıldırım, “Bu kamu yararı açısından en faydalı olanı.

 

Ayrıca biz de tek işletmeci ile muhattap olacağız” dedi. İhale, 2008 yılının ilk yarısında yapılacak

 

ULAŞTIRMA Bakanı Binali Yıldırım, 6 otoyol ve 2 köprünün işletme haklarının bir bütün olarak 20 yıllığına ihale edileceğini açıkladı. 1. Küresel Havalimanı Yatırım Kongresi’nin ardından CNBC-e televizyonun sorularını yanıtlayan Yıldırım, gelecek yılın ilk yarısında söz konusu ihaleyi gerçekleştireceklerini ifade etti.

 

Gelir otoyollara

 

Yıldırım, “Burada parça parça bir satış olmayacak. Çünkü o kadar büyük bir otoyol ağımız yok. 2 bin 80 km yol, köprülerle bir bütün olarak özelleştirilecek. Bu kamu yararı açısından en faydalı olanı. Ayrıca biz de tek işletmeci ile muhattap olacağız” dedi.

 

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın (ÖİB) strateji belgesini hazırladığını kaydeden Yıldırım, köprü ve otoyolların, limanlarda olduğu gibi uzun vadeli hizmet kiralaması yöntemiyle devredileceğini, sağlanacak gelirin de yeni otoyol yapımında kullanılacağını sözlerine ekledi.

 

Üçüncü köprünün yatırım bedeli 5 milyar dolardan aşağı olmaz

 

BİNALİ Yıldırım, üçüncü köprü konusunda 2008 yılında kesinlikle harekete geçileceğini söyledi. İstanbul’a üçüncü köprünün geç kalınmış bir proje olduğunu kaydeden Yıldırım, bu konuda 2008’de kesinlikle harekete geçeceklerini söyledi. Yıldırım, “Hedef 3.5 yıl içinde bağlantı yolları ile birlikte 300 kilometrelik köprü ve otoyolu inşa ettirmek. Söz konusu yatırım bedeli 5 milyar dolardan aşağı olmayacak” dedi.

 

Üçüncü köprünün güzergahının belli olduğunu ve hazırlıkların tamamlandığını belirten Yıldırım, yap-işlet-devret modeli çerçevesinde tekliflerin 2008’de alınacağını kaydetti.

 

06/11/2007

 

Nasıl olsa akp sayesinde kavuştugumuz bu refah seviyesi yapılan zamlara karsı bize zarar vermez.. hatta sayın bakanlara mektup yazıp varolan butun vergileri iki katına arttırmasını istemeyi dusunuyorum.. Öyle zengin bir 70 milyonuz ki biz her gun zam yapılsa, devletin elindeki butun karlı işletmeler satılsada bize dokunmaz.. Yanılıyormuyum?

 

Durmak Yok Yola Devam..!!!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AB ve ABD güdümlü Islamci AKP nin iktidara geldigi günden beri hicbirsey yapmadigi hergecen gün biraz daha kanitlanmaktadir.Türkiyedeki rejimi degistirmek hedefli basa getirilen AKP AB ve ABD tarafindan kullanilmaktadir belki diyeceksinizki e AKP neden kendini bile bile kullandiriyor,iste asil püf noktasida burada ya.AKP de kendince AB ve ABD yi kullandigini saniyor.Yani pazarlikli dögüs.AKP Türkiyeyi neden borclandirdi sorusuna gelince;Ic politikada *borcumuz varken onlara nasil kafa tutabiliriz*diyebilmek icin,Yani bugün IMF ve diger alacaklilar deselerki biz Türkiyenin borclarini sifirliyoruz.Inaninki AKP itiraz edecek ve hayir bunu yapamazsiniz diyecektir.Bu anlattiklarim belki biraz hikaye gibi algilanabilir ama gercekler hikaye degildir.Strateji üzerine bilgisi olanlar bunun ne anlama geldigini de cözebilirler.

AKP Türkiyedeki rejimi degistirip *Ilimli Islam*denilen bir rejime dogru yelken acmistir.Bu AKP nin kendi projesi degildir,bu AKP yi Türkiyede iktidar edenlerin yani AB ve ABD nin projesidir.Neden Türk askerinin Kuzey Iraka girmesine karsi cikilmaktadir,cünkü Türk askeri Kuzey Iraka girerse 1-Büyük ortadogu projesi suya düsecektir,2-Kurulmus ama henüz resmen ilan edilmemis olan Bölgesel Kürt devleti sona erecektir.Iste AKP bunun icin iktidara getirildi,Atatürkcülügü adim adim Türkiyenin gündeminden silmeyi amaclayan Tarikat ve tekkelerin isbirligi ile Türkiyede Ilimli Islam projesini gerceklestirmek icin calismalar yapilmaktadir.Iste Referandum yarin halka rejimle ilgili olarak sorulacak sorularin bir baslangicidir,Hersey halkta biter sloganini encok kim kullanmakta ise Türkiyedeki rejimi degistirmeye can atan ve aday gösterilende odur.Bunu Erbakan yapamadi cünkü Erbakan Antiemperyalistti,Erdoganla Erbakani ayiran en önemli özellik budur.Diger yanda Erdoganin etnik kökeni Gürcistana dayanmaktadir,Tarihe baktigimizda bizim Gürcistanla savaslarimizin altinda yatan neden Gürcistanin Türkiyeden toprak taleb etmesidir.Erdogani Türkiyede etnik yapiyi kurcalamasinin ardinda nelerin aranmasi gerekiyor.Karadeniz üzerinde oynanan oyunlarin amaclari nedir.AB Lozani kabul etmemektedir,ABD Lozani imzalamamistir.Türkiyeye dayatilan Ermeni soykirimi iddialari,Kürtleri azinlik statüsüne alin baskilari,Fener Patrigini ekumen olarak taniyin ve ruhban okulunu acin dayatmalari Kibris üzerinde oynanmak istenen oyunlar ve Cumhuriyet ordusunun askerlerini isgalci olarak yorumlamanin ardindaki gercekler nelerdir.Müslümanlar üzerinden ülkemizde siyaset yapan tek parti AKP dir.Bu AKP nin müslüman olusundan degil bu AKP yi Türkiyenin basina oturtanlarin istegidir.Sanmayinki Avrupa müslümanlari sevmektedir hayir böyle birsey yok,Avrupa ve Amerika müslümanlari sevse idi bugün Irakta kan gövdeyi götürmezdi.Bush islam dünyasina savas acmazdi.Demekki müslümanlar sevilmemektedir,peki neden Amerika Türkiyedeki gidise tepki koymuyor?Koyamaz cünkü Amerikayi yönetenler ***** insanlar degillerdir,onlar okyanuslari asarak savas yapiyorlarsa bu hem kendi ülkelerinin garantisi hemde hiristiyanligin saglamlastirilmasi icindir,Avrupa ve Amerika hacli seferlerini baslatmislardir,hedefte Türkiye vardir ve Türkiyenin basinda ise AB ve ABD nin taseronlari oturmaktadir.Iste Cumhuriyet ordusuna karsi cikmanin altinda bu neden yatar.TSK TÜRKIYEDE laikligin ve rejimin yilmaz bekcisidir,onu yikmadan Türkiyeyi yikamazlarda ondan.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 2 ay sonra...

Sayın cumhurbaskanı göreve geldiginden beri kac yasa yada atamayı veto etti bilen varmı?

Peki Anayasa Mahkemesi baskanı yada uyeleri uzun zamandır hic bir konuda acıklama yapmıyorlar yada sayın hukumet artık Anayasa mahkemesiyle ilgili birseyler söylemiyor merak eden varmı?

Sayın yök baskanıda hukumetle oldukca iyi ilişkiler icinde goreve geldiginden beri ona söz verilmedikce agzını acmıyor...

Geriye ne kaldı?

 

Türkiyede yasayan özellikle İstanbulda olan arkadaslara birsey sormak istiyorum. Aralık ayında ödedigniz elektrik ve doğalgaz faturalarına bakın. Ve ocak ayında gelen faturalara bakın ve aradaki farkı lutfen buraya yazın. Tüketim miktarlarını birim miktarlarını ve toplam ödediginiz tutarları karsılastırın. Ben ve tanıdıgım bir cok kişide bir sorun olmalı. Tuketim miktarları bir onceki aya gore yuzde 15-20 oranında artmısken ödedigimz fatura yuzde 100 oranında arttı. hic zam yapılmadıysa bu artıs nerden geliyor?

 

İstanbulda toplu ulasım ucretlerinde akbil kullanımlarında aktarma yapılıyor ve ikinci arac kullanılınca ucretsiz geciliyordu. Artık bu ortadan kalktı. Boylece Aylık ulasım giderleri yuzde 50 oranında arttı. Peki zam yapıldı diye birsey duydunuz mu?

 

Ekonomimiz öyle saglamki artık kendi ayaklarımız uzerinde durabiliyoruz.. Amerikada bazı bankalar zarar acıklayınca 1 haftada bizim borsamız 30 milyar dolar kaybetti.. Hani biz kendi ayaklarımız uzerinde durabiliyorduk artık? Yabancı sermayenin karnı agrıymaya baslayınca biz kansermi oalcagız? Zaten öyle değilmiydi?

 

Sayın basbakan son secimlerde 16 milyon oy aldıklarını bunu kömür yardımıyla alamıyacaklarını bunun sacmalık oldugunu soyluyor. bir onceki konusmasında sayın basbakan 2002-2006 yılları arasında 8 milyon kişiye kömür yardım yaptıklarını övünerek soyluyordu. Bu sekiz milyon aile demek değilmi? Her ailede ortalama 2 oy veren olsa alınan oyun nerde geldigi açık değilmi?

 

Sayın basbakan nihayet fikirlerini erkekce soylemeye basladı. Türban siyasi bir simgedir dedi. Ama sonra demedi sanırım sonra değiştirdi sonra olsa ne olur dedi sonra bu yasak kalkıcak bu ulkenin sorunudur dedi... Sayın basbakan ne söyledigini biliyor olmalı. Durup dururken neden böyle bir acıklama yaptı? basbakanın bu soyledigni yıllardır soyluyoruz ve bu yuzden kamu kuruluslarında ve okullarda turban yasaklanmalı diyoruz. Turban siyasi bir simgedir, bir siyasi parti bu simgeyi alıp kullanmaya baslarsa muhalefetindeki partiler dine karsı cıkan partiler konumuna dusmeyecekmi?

Secimlerde kalkıp insanlara bize oy verin biz dindarız bakın simgemiz turban onlar dinsiz, onlara oy verirseniz dinden cıkarsınız demek olmayacakmıdır bu?

 

Aslında turbana falan gerek yok 8 milyon kişiye kömür vererek yuzde 47 oy alınabiliyorsa, yapılan zamlar sayesinde toplanan paralarla bir sonraki secimde 35 milyon kişiye kömür verin oyların yuzde doksanın alın.. daha sonra istedigniz yonetim şeklini getirin bu kadar basit...

 

Bu arada hic dusundunuzmu, en cok tukettigniz ana tuketim mallarında fiyatlar hissedilecek kadr arttı peki enflasyon neden hic artmıyor?

 

Siz hala bu ulkeni istatistik kurumunun belirledigi rakkamlara inanıyormusunuz?

 

Mesela dunya uzerinde hicbir ulkede olmayan birsey oldu, ulke nufusunun yanlıs hesaplandıgı ortaya cıktı... Boyle bir rezaletin nelere yol acacagı hakkında en kucuk fikriniz yok öyle değilmi?

 

Neyse hukumet ne istiyorsa o olur yanlıslıkla karsı cıkarsanız size haddinzi bildirirler.. sizler uyumaya devam edin...

 

Her halk layık olduğu şekilde yönetilir...!!!!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

:clover:

 

Bu türban tartışması ve dayatması en çok hangi zamanlara denk geliyor dikkat ettiniz mi? hükümetin mevcut ekonomi politikası patladı patlayacak, borsa allak bullak, zaten yatırım diye birşey söz konusu değildi. İktidara gelme sebepleri ülkenin rejimine muhalefet etmek ve bu uğurda gereğini yapmak olan hükümet şişirme politikaları ile 5 yıldır günü kurtardı. ancak altyapısı olmadığı için 5. yılın sonunda beklenen krizin ayak sesleri işitilir oldu. birden türban yasası gündeme geldi peşinden parti kapatma söylentileri, şimdi eğer bu yasada ısrar ederlerse ak parti kapatılabilir, sonra ne olur? şişirdikleri balon ekonomisi patlar ancak ak parti bundan yırtar. parti kapatılmıştır o yüzden ülke krize sürüklenmiştir. bu böyle olacak. niyet belli, zaten bir ülke bu kadar kötü yönetiliyorsa onda art niyet aramamak abes olur. türban siyasal islamın simgesi ve her krizin peşinden gündeme gelen paravan. dini vecibe ile alakası olsaydı zaten yasaklanmazdı. Türkiye bu bahar çok zorlanacak. hatta bu kez altından kalkabilirmi görücez. ama görünen o ki ak parti amacına ulaştı. ülkeyi etnik ve dini açıdan gerginliğe sürükledi ve ayrıştırdı bu saatten sonra türban yasağı kalksada kalkmasada ak parti kapatılsada Türkiye her şartta ekonomik krizi yaşayacak. ak parti türban paravanını elinde tutmaya devam edecek.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayin Keskinkalem,Türkiye borc alarak borc öceyen bir ülke durumunda,bizim insanimizin herseye kolayca kanmasi olmasa AKP coktan silinip gitmisti,kapatma geregide kalmazdi.

AKP nin zaten Türkiye'nin gündemine oturtulmasinin ardindaki gercek Türkiye'nin etnik parcalanmasini hizlandirmak icindi.Terörü sözde Kürt sorununun sonucudur diye gündeme oturtan kisi Türkiyenin basbakanidir.PKK lilarin oylarini alarak hem yüzde 47 ye ulasmasi hemde PKK uzantisi partinin meclise girmesinin basarisida basbakanindir.Yani bugün mecliste kendini Türk olarak kabul etmeyen baska bir ülkenin partisiymis gibi davranan bir parti vardir.Üniter bir yapida bunlar olamaz eger buna müsaade edilmisse cok farkli ve sinsi bir amaca hizmet edilmektedir.Bu sinsi amac ise Güneydogunun Kürtlere önce eyalet statüsünde sonrada özerklik statüsünde birakilmasidir.Iste Kürt sorunu vardir diyen basbakanin neden Türkiyenin gündemine oturtuldugunun acik bir delili budur.Iktidara geldigi günden beri eyalet sistemine gecmenin planlari yapilmaktadir.Bu bosuna degildir,unutmayalimki Leyla Zana yani DTP de eyalet sistemine gecin diye Erdogana baski yapmaktadirlar.Amerikadaki ekonomik krizin etkiledigi Türkiyede gündemi degistirmek icin türban bir cankurtaran simididir AKP icin.

Cok ilginc günler yaklasmaktadir,ve Türkiye bir dar gecite dogru itilmektedir.Insallah gecitin cikis yönü aciktir.

 

 

saygilarla

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

Yeni hedefler..!!!

 

Universitelere turbanı sokmak konusunda Mhp desteğinide arkasına alan Akpnin onundeki yeni hedef ortaya cıkmaya aslında dillendirilmeye baslandı. Ama her ne hikmetse bu calısma basında pek fazla yer almıyor...

 

Ara Not:

 

Bugun aldıgımız bir habere gore Tmsf elindeki Atv-Sabah medya grubunun Çalık holdinge satılmasına onay verilmiş...

Bundan ne var diyebilrsiniz ama Çalık holdingle sayın basbakanın organik bağını sanırım artık herkez biliyor... Zaten tmsf kontrolundeyken hukumete tam destek veren Sabah-Atv grubu bundan sonrada durmadan yola devam edeceğinin garantisini vermiş olacaktır.

 

Az İzlenen ve cok reklam alan kanal....

 

Gectiğimiz gunlerde tv programları hakkında yorumlar yazan bir köşe yazarımızın arastırmasını okumustum. Bu yazarımız son bir kac yıldır programların reyting oranlarıyla aldıkları reklam dakikalarını kayıt ediyormus. İLginc bir noktaya dikkat cekiyordu. Son beş altı aydır en dusuk reyting alan kanal Atv iken en fazla reklam dakikası alan kanalda Atv'ydi... Sanırım bundan sonrada durum pek değişmeyecek. Benim öngörüm Atv kanalı Samanyolu televizyonu gibi , sabah gazeteside Zaman gazetesi gibi birer kurum olacaktır. tabi bu benim kişisel fikrim...

 

Bu arada Çalık holding son bir senedir devletle oldukca fazla iş yapmaya basladı vatanımıza milletimize hayırlı ugurlu olsun... Allah sayın basbakanımızın damadına zeval getirmesin....

 

Ara Not 2 :

 

Aslında yazmak istedigim hukumetin turbandan sonraki yeni hedefleriydi ama gel görki yeni bir haber daha aldık, elektriğe bir zam daha yapılacakmıs... 5 sene zam yapmamakla övünen sayın yetkililerimizin bu yeni zamla birlikte son iki ayda yapılan toplam zam oranı sanırım yuzde elliye yaklasacak... yapılan bu zamlarla elektrik kurumunun özelleştirme calısmaları arasında bir baglantı varmı merak ediyorum. Hukumet bu kadar kolay ve cok zam yapabiliyorsa özel sirketler daha rahat yapamazmı? Mesela Türk telekom sabit telefonlara sabit ucret koyarak yıllardan beri milyonlarca dolar para toplamış/topluyor.. Devletimiz birsey diyormu? Zaten Türk Telekomu alan firma yatırdıgı parayı ilk sene tahsil etti, daha sonra yaptıgı zamlarla pardon düzenlemelerle ikinci senede karını ikiye katladı. Elektrik kurumuda böyle bir oldu bittiye getirilmek uzere. Kaybeden kim olacak merak ediyorum.. yada kaybeden bunun farkına varırmı yoksa artık birsey hissetmiyor mu?

 

Türban magdurlarının durumu:

 

HUkumetimiz turban sorununu basarıyla kıvırdıktan sonra, halen universitede okuyan ve turban takamadıgı icin okumayı yarım bırakmıs ogrencilerin magduriyetinin giderilmesi icin bir af cıkartılacakmı sorusunda topu YÖK'e attı. Bu YÖk'ün insiyatifindedir dedi... Bu arada meslek liselerinin universite sınavına girisindeki katsayı duzenlemesiyle ilgili sorularada aynı soruyla cevap verdi. Eger YÖK oyle uygun gorurse bizde gereken duzenlemeleri yaparız demekle yetindi.

 

Aslında dogru bir uygulama cunku Yüksek Ögrenimle ilgili bir duzenleme yapılacaksa buna su anki mevcut kurumlar icinde en dogru kararı verebilecek kurum YÖK'tür. Seversiniz sevmessiniz o ayrı konu. Turban yuzunden ogrenimi yarım kalmıs ogrencileri affetmeye karar verecek olanda yök'tür sayın basbakanda bunu söyledi. Asıl kafama takılan iktidara geldigmiz gunden bugune kadar Yök'le bir turlu anlasamayan surekli catısma halinde bulunan sayın hukumetimiz birden neden boyle konuları Yök'e bıraktı? Ne olduda hukumetimiz ve yök genclerin deyimiyle kanka oldular?

 

Gectigmiz hafta yöke yapılan atamalarla sanırım bu durumu acıklayabiliriz. Sayın cumhurbaskanın atamalarıyla yök icindeki hukumete yakın uye sayısı cogunluğa gecmiş oldu. Zaten sayın yök baskanı isterse hukumetin dediğini yapmasın... BU sayın Unakıtanın lafıdır ve dogru ve samimi olduguna inanıyorum.Sonucta yök baskanını bu hukumet secti, yök uyeleride akpden vkil adayı olup secilemeyen uyelerdir. İşbu halde kendielrini atayan buyuklerini sözlerinden cıkma ihtimalleri varmı merak ediyorum? Sıkıysa cıksınlar demek lazım sanırım...!!!

 

Yeni duzenleme taktikleri:

 

Bazı uygulamaları meclisten yasayla duzenlerseniz bazı mahkemelerden dönebilrsiniz. ama bazı kurumların kendi yonetmeliklerindeki değişiklikleri mahkemeye goturulmesine gerek kalmaz. Ama bunu yapabilmek icinde size yakın kadroların oraya yerleştirilmesi gerekmektedir...

 

Hadi turbanı anladıkta ortam bu kadar sıcakken meslek liseleri katsayı duzenlemesi neden simdi diye dusunecek olursak;

Bu ay icinde yapılacak duzenlemeyle katsayılar ayarlaması onumuzdeki sınava yetiştirilecektir. ONumuzdeki sınavın özelliği nedir ki hukumet butun eleştirileri goze alacak kadar gözünü karartmıs durumda?

 

Cunku liseler bu sene mezun vermeyecekler. ogrenim suresi 4 yıla cıkartıldıgı icin bu sene universite sınavına giren bir ogrencinin kazanma sansı onceki ve sonraki yıllara gore yuzde 25 daha fazla olacaktır. Eger siz meslek liseleri katsayı duzeltmesi yarapsanız ve meslek lisesi mezunlarının kendi bölumleri dısında herhangi bir bölümde ıokumasını istiyrosanız bu seneden daha iyi bir zamanlama olamaz... Bu demektirki mesela meslek lisesinde torna-tesviye bölumunde okuyan bir ögrenci bu yapılan duzenlemeyle gidip Tıp bölümünü kazanabilecektir... Bunun hukumete ne faydası var diyen arkadasların sanırım biraz daha dusunmesi gerekmektedir yada buraya yazarlarsa aradaki organik baglantıları söyleyebilrim...

 

Asıl Gündem:

 

Kadrolaşma her zaman atamalarla olmaz. Birgun atama gucunuz elinizde olmassa istediklerinzi hayata geciremessiniz. En guzel kadrolasma cekirdekten yapılan kadrolasmadır. Yani siz kendi istediginiz, beyinlerini yıkadıgınız sizin fikirlerinize yakın olan insanları okullara, okulalrdan mezun edip kurumlara nufuz ettirirseniz bundan on yıl sonra bugun söz geciremedginiz yada emellerinize ulasmak yolunda sizi engelleyen butun kurumları icerden fethetmiş olacaksınız...

 

Bugun ekilen tohumların hasadını bir kac yıl icinde almaya baslarsınız. o zaman elinizde hicbir guc olmasa bile hani derin devlet diye bir tabir vardırya sizinde elinizde derin bir güc olacaktır...

 

Bu ulkeye hizmet edenlerin, etmek icin seref ve namus sözu verenlerin boyle bir olusum icinde olmasını kimse beklemiyor sanırım. Bende beklemiyorum ama bu olan bitenin nasıl acıklamaları var merak ediyorum?

 

En buyuk sorunumuz turbandı onu hallettik simdi ikinci en buyuk sorun imam hatip liseleri... Sonra ne gelecek?

 

Durmak Yok Yola Devam...!!!!

 

Ha bu arada bir sorum daha var...:

 

-Sayın Cumhurbaskanı göreve geldiginden beri kac atama yada yasayı veto etti?

 

Bilen bir arkadasımız beni aydınlatırsa sevinirim..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.