Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

İcraatın İçinden...


LostsouL

Önerilen İletiler

  • Cevaplar 172
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu ülkede ibadetimizi yapamıyoruz,dinimizi yaşayamıyoruz, ibadet yaptığımız zaman buna irticai faaliyet deniyor, bize baskı uyguluyorlar, bizi tehlikeli gösteriyorlar diyen arkadaslara sormak istiyorum...:

 

 

Hangi ulkeden bahsediyoruz?

Türkiye cumhuriyetinde son yirmi yıldır kac kişi oruc tuttugu icin ölduruldu?

Türkiye cumhuriyetinde son yirmi yıldır kac kadın basını orttugu icin carsaf giydigi icin sokak ortasında tacize ugradı? uzerindekiler yırtıldı?

Türkiye Cumhuriyetinde son yirmi yıldır kac kişi camiye giderken önu kesildi? Cuma gunleri sokaklara tasarcasına namaz kılan kalabalıklar dagıtıldı namaza izin verilmedi?

Türkiye cumhuriyetinde son yirmi yılda kac kişi Hacca gitmek isteyipte onune engel konuldu gitmemesi icin yasaklar cıkarıldı?

Türkiye cumhuriyetinde son yirmi yıldır kac tane cami yıkıldı?

Bu ulkede İslam dinini yasamamıza izin verilmiyor deniyor?

BU ulke dediğiniz hangisi?

 

Evet bu ulkede yani Türkiye cumhuriyetinde Bas ortusu siyasete alet edildi insanlar kandırıldı dini duyguları sömuruldu..BU ulkenin mevcut iktidardaki partisi ne yaptı? Her fırsatta bu durumu körukledi Avrupada davalar acılmasına yardımcı oldu...avrupadan bekledigi destegi alamayınca Avrupa birligi dusuncesine ikinci plana bıraktı..

 

İrticai faaliyet olarak kendi ibadetlerinin gosterildigini soyleyen arkadaslar bizden daha iyi biliyorlardırki irticai kelimesinin karsılıgı Belli bir dini yasam tarzının topluma zorla dayatılması, devlet yonetim biciminin dinin gereklerine kurallarına gore duzenlenmesi yolunda gosterilen faaliyetlerin butunudur..

Kimse kimsenin ibadetine engel olmuyor kimse kimseye karısmıyor..irticai faaliyetlerde bulunanlar dısında..

 

İLkokul cagındaki cocuklar okusun diye dunyaca unlu klasikleri romanları hikayeleri dini motiflerle değiştirip ucretsis olarak dagıtmaktır irticai faaliyet..

 

Sahip olunan yönetim erkinin propaganda aracı gibi kullanılarak tuhaf dini hurafelerle dolu kitapcıklar bastırıp dagıtmaktır irticai faaliyet..

 

Cami hocalarını Diyanet işleri bakanlıgının kadrolu imamlarını gorev yaptıkları camilerden alıp bilgisi olsun olamasın devletin butun kadrolarına doldurup, imamsıs kalan 15000 camiyi tarikatların kontrolune bırakmaktır irticai faaliyet..

 

Devletin sahip oldugu hava yolu sirketine ucak teknisyeni alırken onceligi imam hatip lisesi mezunların vermektir irticai faaliyet..

 

Devletin televizyonun da gunun 18 saati dini icerikli yayınlar yapıp iktidarın işine gelen haberleri yayınlayıp işine gelmeyenleri gormesden gelmesidir ,irticai faaliyet..

 

Gecenin yarısı sokakta icki iciyor diye iki genci dövüp kacmak ve emniyet guclerinn bu kacanları bulamamasıdır irticai faaliyet..

 

Bİr apartmanın bodrum katında sözde mahkemeler kurup insanları yargılayıp Sözde şeriata gore hukumler vermektir irticai faaliyet..

 

Sözde din adına bu ulkenin hakimlerini katletmek, bu katliamı yapan yaratıgı haklı bulmak, bu asagılık hareketi haklı bulan zihniyeti devletin kadroları icinde koruma altında tutmak zoraki baskıları gorunce emekliligini istemektir irticai faaliyet..

 

Ulkenin her yanını tarikatlarla, seyhlerle, din tacirleriyle doldurup, bunların elini eteğini öpmektir irticai faaliyet..

 

Hangi ulkeden bahsediyorsunuz siz?

Herkesin ibadetini inandıgı tanrısı kabul etsin..Kimsenin diniyle dusuncesiyle yasam tarzıyla işimi olmaz..Bir baskasının özgurlugunun basladıgı yerde benim özgurlugum biter.. BU ulkenin yönetim şekli budur.

Siz ibadetinize bakın.. Benim yasam tarzımı da bana bırakın...

Eminim siz benden daha iyi biliyorsunuzdur irticai faaliyet denildigi zaman ne denmek istendigini...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

12 yaşındaki oğluna oruç dayağı!

 

 

ANTALYA'da Baraj İlköğretim Okulu öğrencisi 12 yaşındaki Sadık Bilgen, orucunu bozduğu için inşaat işçisi babası Mustafa Bilgen tarafından önce dövüldü sonra vücudunun çeşitli yerlerine kalem saplandı. Bir gün sonra topallayarak okula gelen Sadık Bilgen'e öğretmenleri sahip çıktı. Okulu da basan çılgın veli müdüre saldırınca gözaltına alındı.

İnşaatlarda sıvacılık yapan Mustafa Bilgen akşam eve geldiğinde, Baraj İlköğretim Okulu 6-A sınıfı öğrencisi oğlu Sadık Bilgen'in dayanamayıp öğle saatlerinde orucunu bozduğunu öğrendi. Öfkelenen baba, Sadık'ı önce tekme tokat dövdü, ardından da vücudunun çeşitli yerlerine kalem sapladı.

Geceyi ağlayarak geçiren Sadık Bilgen, dün okula gittiğinde arkadaşları topallamasından şüphelendi. Israr üzerine babasından dayak yediğini anlatan Sadık Bilgen'i, arkadaşları okul müdürü Cemal Gençoğlu'nun yanına götürdü. Olayı gözyaşları içinde anlatan Sadık Bilgen, "Ramazan'ın ilk günü orucumu tuttum. Ancak ikici günü öğleden sonra dayanamayıp bozdum. Bunu eve gittiğimde babama söyleyince çok kızdı. Beni feci şekilde dövdü. Bacaklarımı ve kollarımı morarttı. Eline geçirdiği kalemi bacaklarıma ve kollarıma batırdı. Çok korkmuştum. ağlayarak yattım'' dedi.

 

OKULU BASTI

 

Müdür Gençoğlu, öğrenciyi öğle tatili sırasında evine göndermedi ve yemeğini okulda yemesini sağladı. Öğlende oğlunun eve gelmediğini öğrenen baba Mustafa Bilgen, okula gelerek önce öğretmenleri, ardından da müdür Gençoğlu'nu tehdit etti. Okul müdürüne saldıran baba Bilgen, öğretmenler tarafından etkisiz hale getirildi. Okula gelen polis, Mustafa Bilgen'i gözaltına aldı. Sanayi Polis Merkezi'nde ifade veren Okul müdürü Cemal Gençoğlu, Bilgen'den şikayetçi oldu. 12 yaşındaki Sadık Bilgen Çocuk Şubesi'ne teslim edilirken, baba Mustafa Bilgen'in sorgusu sürüyor.

 

Kaynak:Kanaltürk

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yenilenen eğitim sisteminin en önemli hedefinin; ülkenin ufkunu açacak, geleceğini aydınlatacak bireyler yetiştirmek olduğunu söyledi.

 

"Ulusa Sesleniş" konuşmasında, demokratik, laik Cumhuriyetin kuruluş ideallerine, bugün her zamankinden çok daha yakın olduklarını ifade eden Erdoğan, yeni müfredatın, Cumhuriyet'in laik, demokratik, sosyal hukuk devleti vasfını ana çerçeve olarak kabul eden, bilimin yol göstericiliğini öne çıkaran, dünyadaki gelişmeleri dikkate alan bir çalışmanın ürünü olduğunu savundu.

 

Öğrenci merkezli çağdaş bir eğitim modeli getirdiklerini anlatan Erdoğan'ın konuşmasından ana başlıklar şöyle:

 

'Biz diyoruz ki okullar açık olmadan fabrikalar faal tutulamaz, sınıflar öğrencilerle dolmadan istikrar sağlanamaz, bütün çocuklarımız eğitim almadan bu ülke aydınlanamaz. '

 

-'Artık öğrenci hazır bilgileri ezberlemiyor, kendi bilgisini üretiyor. bu yeni müfredatla,cumhuriyetimizin niteliklerini ve demokratik değerlerimizi daha da yükseklere taşıyacak, okuyan, düşünen, yorumlayan, kendini ifade edebilen, araştırma-sorgulama, problem çözme ve karar verme becerileri gelişmiş gençler yetişecektir.'

 

-'Yenilenen müfredatımızın vizyonu; cumhuriyetimizin bütün erdemlerini özümsemiş, bireysel farklılıkları ne olursa olsun temel demokratik değerlerle donanmış, hayat boyu öğrenen, insan haklarına saygılı, daha mutlu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları yetiştirmektir.'

 

-'Fakirliği, eğitim yapmanın önündeki engel olmaktan çıkardık.'

 

-'Mesleki ve teknik eğitimde attığımız her adımın, Türkiye'nin sınai kalkınmasına temel teşkil edeceğinin, kalkınma hızımıza çok önemli ivmeler kazandıracağının bilinciyle hareket ediyoruz.'

 

-'Türkiye, mesleki ve teknik eğitim alanında mutlaka dinamik ve verimli bir seviyeye gelecektir.'

 

-'Sizlere şunu rahatlıkla söylüyorum: yarın bugünden daha iyi olacak.'

 

-'2002 yılından bu yana toplam 523 bin 804 öğrenciye burs veren Milli Eğitim bakanlığı, bu yıl yine 115 bin öğrenciye ayda 43 YTL burs desteği sağladı.'

 

-'Üniversitelerimizin yetişmiş, dünyadaki gelişmelere açık, donanımlı bilim adamı ihtiyacını karşılamak amacıyla her yıl 1.000 öğrencimizi yurt dışına göndereceğiz.'

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

CHP, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik hakkında gensoru önergesini verdi.

 

Gensoru önergesi, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve grup başkanvekillerinin imzası ile TBMM Başkanlığı'na sunuldu.

 

Önergede, Çelik'in, 11 Haziran 2006 tarihinde yapılan Ortaöğretim Kurumları Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı sonucunda birinci ve ikinci yerleştirmelerden sonra Anadolu, Fen ve Anadolu Öğretmen liselerinde 5 bin 115, Anadolu Mesleki ve Teknik Öğretim kurumlarında 30 bin 178 olmak üzere toplam 35 bin 293 boş kontenjanı "üçüncü yerleştirmeye açmayıp, öğrencilerin nitelikli eğitim alma hakkını engellenmek suretiyle kamu kaynaklarının israf edilmesine neden olduğu" öne sürüldü.

 

OKS sınavının yerleştirme boyutuyla "tam bir skandala" neden olduğu, Anadolu ve Fen liseleri ile diğer Anadolu liselerinin yüzde 17,6'lık boş kapasiteyle eğitim-öğretime başladığı ifade edilen önergede, velilerin çocukların nitelikli bir eğitim almaları için yıllardır binbir fedakarlıkla yaptıkları eğitim harcamaları ve emekleri dikkate alındığında büyük bir kaynak israfına yol açıldığı savunuldu.

 

ARGO, KÜFÜR, HAKARET

Önergede, Hüseyin Çelik'in, Talim ve Terbiye Kurulunda görev yapan 167 uzmanı kuruldan uzaklaştırdığı, bu uzmanların ise hemen hemen tümünün yargı kararıyla göreve iade edildiği ifade edildi. Çelik'in, yapılan yönetmelik değişikleriyle kurulu işlevsizleştirdiği, ders kitapları ve ''100 Temel Eser'' gibi yardımcı kitapların içeriğini hurafe, argo, küfür, hakaret ve dinsel motiflerle donatarak okullara soktuğu savunulan önergede, şu görüşlere yer verildi:

 

''1999'da Talim ve Terbiye Kurulunun aldığı kararla, yazarı ve eserleri belirlenerek okullara sokulamayacak olan kitaplar, tekrar okullara girmeye başlamıştır. Tarikat liderlerinin takma adlar ile yazdığı ve daha önce yasaklanan kitapları, okula geri döndürmenin yolu için yapılan yasal düzenlemeler laik Türkiye Cumhuriyeti'nde kabul edilemez. Bakan Çelik'in bu uygulamaları ile Cumhuriyet okullarına küfür, argo, hakaret girmiştir. Antilaik söylem ve eylem içerikli yayınlar girmiştir.''

 

''OKULLARDA ŞİDDET VE KADROLAŞMA''

 

Milli Eğitim Bakanlığında olağanüstü kadro ve personel kıyımı yaşandığı ileri sürülen önergede, 4 bin 573 okul müdür yardımcısı, 4 bin 13 okul müdürü, 416 ilçe-il milli eğitim müdürü, 552 ilçe-il milli eğitim şube müdürü, 186 ilçe-il milli eğitim müdür yardımcısı ve 94 kadın yönetici olmak üzere 9 bin 834 yönetici atandığı ifade edildi.

 

Önergede, ''Bu uygulamayla okullarımızda tam bir kaos, kargaşa, huzursuzluk ortamı yaratılmıştır. Okullarda şiddetin yoğun bir şekilde yaşanması bu kadrolaşma süreciyle paralel gelişmiştir'' denildi.

 

İlköğretim müfettişleri yönetmeliğinde yapılan değişikle müfettişlerin sadece yaz döneminde açılan kuran kurslarını denetlemekle görevlendirilmesinin, diğer kuran kurslarının denetim dışı bırakılmasının eğitim sisteminin temel amaçlarının yerine getirilmesi bakımından bir görev ihmal ve kusuru olduğu öne sürülen önergede, Çelik'in bakanlığı döneminde okullaşma oranında da düşüş olduğu iddia edildi.

 

Gerekli hazırlık yapılmadan liselerin 4 yıla çıkarılmasının ortaöğretimi tıkadığını ifade edilen önergede, Milli Eğitim Bakanı Çelik'in uygulamalarıyla ''görevini kötüye kullandığı'' iddia edildi

 

Kaynak:Ankara Anadolu Ajansı

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Harp Akademileri Komutanlığı'nda 2006-2007 eğitim ve öğretim yılı, düzenlenen törenle başladı. Törene, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt da katıldı. Açılışta konuşan Büyükanıt, gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

 

Orgeneral Büyükanıt, Başbakan Erdoğan'ın, "İrtica tehlikesi yoktur" sözlerinin tersine, "İrtica tehlikesi vardır" dedi. Büyükanıt İrtica konusunda şunları söyledi:

 

"İrtica ve bölücü terör konusuna da değinmek istiyorum. Kuvvet Komutanlarımız yapmış olduğu konuşmalarda TSK'nın görüşlerini net olarak dile getirmişlerdir. Tamamen ben de katılıyorum. Bazı sorular sormak istiyorum. Her fırsatta laikliği yeniden tanımlayalım diyenler yok mudur bunlar devletimizin en üst kademelerinde yer almıyor mu? Cumhuriyetin temel nitelikleri ağır bir saldırı altında değil mi? Her fırsatı TSK'ya saldırı için kullananlar kimlerdir?

Bu listeyi uzatmak mümkün. Bu sorulara hayır Türkiye'de bunlar yoktur diyebiliyor muyuz? Diyemiyorsak irtica tehdidi vardır ve buna karşı her türlü önlem alınmalıdır."

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, terör örgütü için tek çarenin, silahını bırakıp Türk adaletine sığınmak olduğunu belirterek, "Türk Silahlı Kuvvetleri, silahlı tek terörist kalmayana kadar terörle mücadelesini sürdüreceğini ilan etmiştir, bu tutumumuzda en ufak bir değişiklik yoktur" dedi.

 

TERÖRLE MÜCADELE SÜRECEK

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, terörle mücadeledeki kararlığının defalarca açıklandığını ifade eden Büyükanıt, "Bundan sonra da böyledir. Bir süreden beri devam eden ve adına çatışan iki ülke varmış gibi 'ateşkes' denilen bir süreç başlatılmıştır. Yurtiçinde gündeme taşındı, AP'nin bazı üyelerinden ve bazı devletlerden benzer çağrılar yapıldı. Geçtiğimiz hafta da Irak devleti başkanı sıfatı taşıyan şahıs tarafından açıklandı. Dün de terör örgütü sözde ateşkeş ilan etmiştir" dedi. Orgeneral Büyükanıt, bu konunun geniş çaplı bir kurgu içinde ele alındığına dikkat çekerek, "Türk Silahlı Kuvvetleri, silahlı tek terörist kalmayana kadar terörle mücadelesini sürdüreceğini ilan etmiştir, bu tutumumuzda en ufak bir değişiklik yoktur. Terör örgütü için tek çare silahını bırakıp Türk adaletine sığınmak. Geçmişte yaşananlar, bunun dışında bir çözümün olmadığını göstermiş" diye konuştu.

 

 

Terörle mücadelenin başka bir boyutuna dikkat çeken Orgeneral Büyükanıt, teröre karşı uluslararası birlik başlatılmasına rağmen, bazı kurumların aksi tutumlar sergilediğini söyledi. Büyükanıt, "Terör örgütüne dış destek sağlanmaktadır. Terör konusunda söz konusu kuruluşlara üye bazı ülkeler, kendi topraklarında terör örgütünün serbestçe faaliyet göstermesine, ülkemiz aleyhine çalışmalar yapmalarına seyirci kalmaktadırlar. Ülkelerinde yakaladıkları teröristleri yargılamamakta, yargılasa da kontrol altında kaçmalarına müsaade etmekte ya da terör örgütüne geri göndermektedir. Nerede sizin terörle mücadele için aldığınız kararlar. Bir ülke, müttefiki yerine teröristin yanında yer almıştır" açıklamasında bulundu.

 

 

Orgeneral Yaşar Büyükanıt, şunları söyledi:

"Anayasal hak talep edenler, önce anayasayı tanımalı. Yıkmaya çalıştıkları demokratik düzenin sağlayacağı imkanlardan istifade etme hakları yok. Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratma yönünde sürdürülen kampanyalar var. Türk Silahlı Kuvvetleri tenkitlere her zaman açık ama bir süredir Türkiye Cumhuriyeti'nin değerlerini sorgulama ve aşındırma çalışmaları artarak devam etmekte. Türk Silahlı Kuvvetleri de bu kampanyanın en önemli hedeflerinden biri haline getirilmiş".

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Günlerdir olan bitenleri izleyip yorumlamaya calısıyorum. Soğuk bir savaş yaşanıyor gibi. Ordumuzun en üst düzey komutanları ve sayın Cumhurbaskanı`nın konusmaları yaşanılanlar hergün medyada yer alan haberler, ana muhalefet partisi milletvekillerini verdiği ama bir işe yaramayan soru önergeleri bir yanda iktidar partisinin başkanı ve vekilleri diğer yanda...

 

Sanki birileri bizimle kafa buluyor gibi.Boş yere tek kelime etmeyen ordumuzun komutanları arka arkaya yaptıkları acıklamalarda irticai tehditten ve bu ulkenin laik demokratik yapısının saldırıya ugradıgından bahsedip duruyorlar.Sayın cumhurbaskanı da yaptıgı meclis acılısı konusmasında aynı konudan bahsetti. Bunun karsısında Meclis baskanı ve Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan önce bu konusmaları duymazdan gelip yaptığı ulusa sesleniş konusmasında sanki hic sorunumuz yokmuş gibi eğitim alanında yaptıkları atılımlardan bahsetti...

Derken BUgun cumhuriyet partisi genel başkanı Deniz baykal imzasıylar Milli Egitim bakanı hakkında görevini kötüye kullanmaktan dolayı soru önergesi verildi. Soru önergesinde ki her maddeye bizzat hepimiz şahit olduk ve medyada da yer aldı.BUnlara rağmen Mİlli eğitim bakanı tek bir açıklama yapmadı.

 

Peki simdi ne olucak? Hepimiz biliyoruzki iktidar partisi yargı tarafından suçu sabit görülmüş cezası kesinleşmiş bile olsa tek bir milletvekiline yada bakanına dokundurtmuyor.BU yuzden ne yaparsa yapsın sayın Mlli eğitim bakanına dokunulmayacak.

 

Sayın Genel Kurmay Başkanımızın konusmasında bence en can alıcı nokta şuydu:

İrticai faaliyetler tesbit edilmiş olmasına rağmen bunu önlemesi gereken devletin yönetici kademesindekiler elerindeki yetkileri kullanmamaktadırlar...

 

Bu konuda da son bir kac yıldır yüzlerce örnek haberde yer aldı medyada. Nasıl tarikatlara izin verildiği, tarikatların bütün faaliyetlerine göz yumulduğu bir gerçektir.

 

En sonunda sayın basbakan amerikadan acıklama yaptı. İrticai tehlike yoktur dedi...

 

Haklı aslında sayın basbakan.. Cunku ordumuzun butun ust duzey komutanlarının ve sayın cumhurbaskanının bunlar tehlikedir bunlar cumhuriyete saldırıdır diyerek işaret ettiği olayların hicbiri tehlike olarak görmemektedir sayın basbakan.. Ona göre bunlar olması gerekenlerden baska birsey değildir. Sayın basbakan gibi düşündüğüm zaman onu haklı buluyorum. BUtun bu olan bitenler normaldir.Bazılarına göre bu tehlike gibi görülebilir. Ve eminimki sayın basbakan icinden söyle dusunuyordur.Bunlar iyi günleriniz...

 

Önumuzdeki secimlerde görucez. Tarikatlarla yönetilen bir ülkedemi yasamak istiyoruz...

Yoksa Atatürk`ün bize miras olarak bıraktıgı Türkiye Cumhuriyeti`ndemi...

 

Sayın basbakanın hayalini gerceklestirebilrsiniz...Sandık basına gittiğiniz zaman bunu hatırlayın...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cami yapımına bağış için okullara genelge

Zonguldak Çaycuma'da İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, tüm okullara gönderdiği genelgeyle bir cami inşaatının tamamlanması için yardım toplanmasını istedi

 

Zonguldak'ın Çaycuma ilçesi Milli Eğitim Müdürlüğü, tüm okullara bir genelge gönderek, bir caminin inşaatının tamamlanması için gerekli 90 bin YTL'nin toplanması için açılan kampanyaya maddi destek sağlanmasını istedi.

Skandala yol açan gelişme, Çaycuma Kaymakamı Musa Işın'ın imzasıyla 19 Eylül'de Çaycuma Milli Eğitim Müdürlüğü'ne gönderilen genelgeyle başladı. Işın yazısında, Ereğli'deki Sefa Camii'nin inşaatının tamamlanması için gereken paranın toplanması konusunda Zonguldak Valiliği'nce 1 yıl süreyle izin verildiği hatırlatıldı. Işın'ın yazısı üzerine Çaycuma İlçe Milli Eğitim Müdürü Dursun Şen de, 25 Eylül'de tüm anaokulları, ilköğretim okulları, liseler ve özel okullara bir genelge göndererek kampanyaya destek verilmesini istedi.

Şen, yazının valilikten kaymakamlığa, oradan da kendilerine geldiğini iddia ederek, "Bu il genelinde bir yardım kampanyasıdır. Biz de okullara bildirdik" dedi.

 

CHP tepki gösterdi

Camiye yardım için öğrencilerden para istenmesine tepki gösteren CHP Zonguldak İl Başkanı Ali Koçal da, İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün son günlerde başarıları yerine skandallarla gündeme geldiğini belirterek, "Görülüyor ki Milli Eğitim'deki yapılanma AKP politikasının gereğine göre yapılıyor" dedi.

Kaynak: Milliyet

 

Sayın Basbakanımızın söyledigi gibi milli eğitim alanındaki buyuk atılımlar devam etmekte. Çaycuma`daki butun ilk ve orta dereceli okulların sorunları çözülmüş, duvarları depremlere karşı güçlendirilmiş,her okulundaki ögretmen acıkları kapatılmıs,butun ogrencilerin kitap ve kırtasiye ihtiyacları karsılanmıs, butun cocukların ulasım sorunları cözülmüş, butun okullarımızın önumuzdeli kış icin ısınma hazırlıkları yapılmış... İşbu haldeyken Cami yapımına yardım toplanılması oldukca mantıklı görünüyor. Basta ilce kaymakamanı sonra ilçe milli eğitim mudurunu ve Milli eğitim bakanımızı ve onu orda tutan Başbakanımızı bu faaliyetlerinden ötürü tebrik etmek istiyorum..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

AKP'li vekilin sekreteri başkan yardımcısı oldu

AKP Bolu Milletvekili Güner'in sekreteri Yurdanur Aybar, AKP'li Bolu Belediyesi'ne başkan yardımcısı oldu. AKP'li Başkan Yılmaz, "Aybar, Ankara'daki işlerimizden sorumlu olacak" dedi

 

 

AKP Bolu Milletvekili Mehmet Güner'in TBMM'deki sekreteri Yurdanur Aybar, Bolu Belediyesi'ne "Başkan Yardımcısı" olarak atandı. Bolu Belediye Başkanı AKP'li Alaaddin Yılmaz, Aybar'ın Bolu Belediyesi'nin Ankara'daki işlerinden sorumlu olarak Ankara'da çalışacağını açıkladı.

 

Maaş TBMM'de fazla

Kamu kurumlarından bir milletvekilinin isteği üzerine TBMM'ye sekreter olarak gelen memurların maaşları, Meclis'te kadrosu olan sekreterlerin daha yüksek olan maaşlarına eşitleniyor. Ağırlıklı olarak kadın memurlar TBMM'de bir milletvekiline sekreter olabilmek için uğraşıyor.

Aybar, Maliye Bakanlığı'ndan TBMM'ye transfer olmuştu. Belediyede üç başkan yardımcısı olduğunu belirten Başkan Yılmaz, "Toplam 4 başkan yardımcılığı kadrosu bulunan belediyemize dördüncü Başkan Yardımcılığı görevini Mehmet Bey'in (Güner) sekreterliğini yapan Yurdanur Aybar'a verdik. Resmi atama yapıldı" dedi.

Yılmaz, "Bürokrasiyi bilen bir Başkan Yardımcımız oldu, rahatladık" diye konuştu.

Aybar, Milliyet'e, "Bu konuda açıklama yapmayacağım. Gerekli açıklamayı başkan yaptı. Her şey tamamlandı. Bir sorun yok" açıklamasını yaptı.

 

Şaşılacak ne var?

Güner, "Taşra görevini yapması gerektiğinden" kendisine yeni bir kadro arandığını ve başkan yardımcısı yapıldığını anlattı:

"Bir sekreterin başkan yardımcısı yapılmasına nasıl karar verdiniz?" sorusuna Güner şu yanıtı verdi: "AKP iktidarda. Belediye Başkanı AKP'den, ben AKP milletvekiliyim. Kiminle çalışacağımız konusunda beraber hareket ederiz. Bunda şaşılacak ne var?"

KAynak:Mİlliyet

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Liseli gençler, Ramazanda içki içen kişiyi öldürdü

 

ANTALYA'da dün sabah darp edilmiş halde cesedi bulunan 44 yaşındaki Ünal Topel'in katil zanlıları yakalandı. 4'ü lisede okuyan 5 gencin, Ramazan'da içki içtiği gerekçesiyle Ünal'ı döverek öldürdüğü ortaya çıktı.

Muratpaşa Mahallesi'nde dün saat 08.30'da, kafası ve vücudunun çeşitli yerlerinde darp izi olan bir erkek cesedi bulundu. Taş ve sopalarla vurularak öldürülen kişinin Ünal Topel olduğunu belirleyen Antalya Emniyet Müdürlüğü Cinayet Bürosu ekipleri, cinayet zanlısı olarak 4'ü lisede okuyan 5 genci gözaltına aldı.

Sorgularında cinayeti itiraf eden B.K., Ş.Ş., M.Ö., V.T. ile R.A., Ramazan ayında içki içtiğini gördükleri Ünal Topel ile aralarında önce küfürleşme geçtiğini, daha sonra kavga ettiklerini ve sopallarla dövdüklerini kaydetti.

5 genç, ifadelerinin ardından çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Kaynak:Milliyet

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Önce kafa attı sonra bıçaklamak istedi

 

ESKİŞEHİR’de, cep telefonunu elinden alan müdür yardımcısına kızan liseli genç, kafa atıp bıçakla saldırmak istedi. Elindeki bıçak öğretmenler tarafından alınan lise öğrencisi, kaçtı.

Ticaret Borsası Lisesi’nde bugün öğle saatlerinde meydana gelen olayda, iddiaya göre Müdür Yardımcısı Hüseyin Duman (51), okula cep telefonuyla gelen son sınıf öğrencisi M.Ç.’nin (17) elindeki cep telefonunu aldı. Cep telefonunu velisinin gelip alabileceğini söyleyen Duman ile “Annem evde hasta yatıyor. Buraya gelemez. Cep telefonumu geri verin'' diyen M.Ç. tartıştı.

Müdür Yardımcısı Duman'dan cep telefonunu alamayan M.Ç., öğleyin eve gitti. Okul kıyafetlerini çıkartıp günlük giysilerini giyen M.Ç. evden bir ekmek bıçağı alıp okula geri döndü. Müdür Yardımcısı'nın odasına giden M.Ç., Hüseyin Duman’dan cep telefonunu istedi. Vermemesi üzerine, Duman'a kafa atan M.Ç. belindeki ekmek bıçağını çıkarıp saldırmak istedi. Araya giren öğretmenler M.Ç.'nin elindeki bıçağı aldı. M.Ç. bunun üzerine odadan çıkıp kaçtı.

Öğrencisinin attığı kafa nedeniyle yüzünden hafif yaralanan Müdür Yardımcısı Hüseyin Duman, Polis Merkezi’ne giderek şikayetçi oldu. Polis, olaydan sonra kaçan öğrenciyi yakalamak için araştırma başlattı.

Kaynak:Milliyet

 

Sayın basbakanın gurur duydugu egitim atılımların ardından okullarımızda sanırım onların beklenitileri dogrultusunda olaylar da aynı hızla devam etmekte.

 

Mİlli eğitim bakanlıgı anadolu liseleri anadolu fen liseleri ve meslek liselerinin kontenjanlarını bos kalmasına neden olarak binlerce ogrencinin acıkta kalmasına yada istegi dısında okullarda okumak zorunda kalmasına neden oluyor.

 

Milli eğtim bakanlıgı okulda okutulması gereken kitaplara karar veren talim ve terbiye kurulundaki 167 üyeyi gorevden alıp kendi adamlarını bu goreve yerlestirdi. Ve akabinde okullarda dagıtılan ders kitaplarında türlü türlü hurafeler yer almaya basladı.

Örnegin sayın milli egitim bakanında sonradan vazgecip tamam bunu abarttık dedigi abdest suyunun kandaki alyuvar sayısını arttırıyor olması...

ilkögretim 4. sınıf ogrencilerine dagıtılan hayat bilgisi dersi kitabında fethullah gulenin sahibi oldugu zaman gazetesinin reklamının yapılması, konu iclerinde zaman gazeetsinden alıntılara yer verilmesi...

 

Mİlli eğitim bakanlıgı 1999 yılında talim ve terbiye kurulu kararlarıyla okullara sokulması yasaklanan butun kitapları yeniden okullara dagıtmıs, tarikat liderlerini takma isimlerle yazmıs oldugu kitaplara ogrencilere yardımcı kitap olarak tavsiyelerde bulunmustur..

 

Milli eğitim bakanlıgı binlerce müdür ogretmen ve ogretim gorevlsini yerlerini değiştirip bir cok okulda kargasaya neden olmustur.. Milli eğitim mufettişlerinin yalnızca yaz ayalrında acılan kuran kurslarını teftiş etmesine izin vermiş diger zamanlarda acılan kuran kursları tamemen kontrol dısı bırakılmıstır..

 

Milli egitim bakanlıgı ilk ve orta dereceli okullarda okuyan ogrencilerden cami yapımı icin para toplanmasını saglamıstır..

 

Milli eğitim bakanı coraplarına makamını ve adını soyadını yazıp butun medyanın maskarası olmustur...

 

İşte sayın basbakanın hayalini kurdugu Mİlli eğitim sistemi.. Hergun okullarmızda şiddet olayları, saldırıya ugrayan ogretmenler, birbirini bıcaklayan cocuklar, dogru duzgun eğitim alamadıkları icin hayata hazırlıksıs baslayan insanlar...Ama her sey yolunda buyuk atılımlar yapıldı...

Sayın basbakanın ve milli egitim bakanının aslında egitimle ne kadar ilgilendigi belli oluyor..Tek dertleri İmam hatip liseleri ve kuran kurslarıydı.. Gerisi hakkında olan bitenleri bizzat yasıyoruz..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Çorum'da görevi kötüye kullandıkları için ceza alan AKP'li belediyeciler tekrar aktif görevde. Hapis cezası alan eski başkan yardımcısıyla eski komisyon başkanı İmar Komisyonu'nda

 

 

Çorum'da kat artırımı karşılığında inşaat sahiplerinden rüşvet aldıkları iddiasıyla haklarında açılan davada hapis cezasına çarptırılan belediye yöneticileri yeniden aktif göreve getirildi. Haklarında "irtikâp" iddiasıyla açılan davada "görevi kötüye kullanma" suçundan hapis cezası alan eski Belediye Başkan Yardımcısı Selim Seven ile eski İmar Komisyonu Başkanı Nurettin Yıldırım, İmar Komisyonu üyeliklerine seçildiler.

 

Dördü göreve geldi

Ceza alan 5 belediye görevlisinden 4'ünün yeniden belediyede görevlendirildikleri ortaya çıktı. AKP'li Belediye Başkanı Turan Atlamaz'ın başkanlığında 1 Eylül'de bir araya gelen Belediye Meclisi üyeleri yeni görevlendirme için seçim yaptı. Toplantıda AKP'li Meclis Grup Başkanvekili Mahmut Köksal, encümen üyeliği için Ahmet Yetim, Ömer Dinç ve İsmail Çevik'i aday gösterdi. Gizli olarak yapılan oylama sonucunda Yetim, Dinç ve Çevik 18'er oyla encümen üyesi seçildiler.

Yetim, İmar Komisyonu üyesi olarak yargılandığı davada "görevi kötüye kullanmak" suçundan 1 yıl 15 gün hapis cezasına çarptırılmıştı. Dinç de, komisyon üyesi sıfatıyla Yetim'le aynı davadan yargılanmış ve aynı cezayı almıştı.

 

Bir numaralı sanıktı

İmardan Sorumlu Belediye Başkan Yardımcısı olarak davanın bir numaralı sanığı konumunda yargılanan ve "görevi kötüye kullanmak" suçundan 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırılan Selim Seven de, yine Köksal tarafından İmar Komisyonu üyeliğine aday gösterildi.

Aynı davada yargılandığı sırada İmar Komisyonu Başkanı olan ve 1 yıl 15 gün hapis cezası alan Nurettin Yıldırım da Seven'le birlikte aday gösterilen isim oldu. AKP'li meclis üyeleri CHP'nin katılmadığı oylama sonunda Seven ve Yıldırım'ı 3. aday Necati Kökpınar'la birlikte oy çokluğu ile İmar Komisyonu üyeliğine seçti. Komisyonun daha sonra görev bölümü yapacağı bildirildi.

"İrtikâp" suçu TCK'nın 250. maddesinde "görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak kendisine veya bir başkasına yarar sağlanmasına olanak verilmesi" şeklinde tanımlanıyor.

 

"Çek skandalı"nı Milliyet özel haberlerle 8-9 Kasım 2005'te yayımlanan sayılarında duyurdu. Milliyet'in "AKP kasasında şüpheli çekler" ve "AKP'nin Çorum saadet zinciri" başlıklarını taşıyan haberleri geniş yankı uyandırdı.

Alınan çeklerin bazılarının, üzerinde "AK Parti İl Başkanlığı" yazılı bir zarfın içinde, İmar işlerinden sorumlu Belediye Başkan Yardımcısı Selim Seven'in kasasında bulunduğu müfettişlerin yaptığı baskınla gün ışığına çıktı.

Soruşturma sırasında, kat artırımı hakkı ve İmar değişikliği talebinde bulunan bazı şahısların imzaladığı çeklerin yer aldığı dokümanlar bulundu.

Olayın ortaya çıkınca Çorum Belediyesi yönetimi çekleri sahiplerine iade etti. AKP, "Usulsüz işlem var, ama rüşvet yok" açıklamasını yaptı. Dava sonunda 4 sanığın yanı sıra Belediye Başkan Yardımcısı Hüseyin Kılıç da 1 yıl 6 ay hapis cezası aldı. Dava temyizde.

Kaynak:Milliyet

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kesilen Hortumların bağlandığı yerler...

 

Sayın baskan her konusmasında yolsuzlukları önledik hortumları kestik diyor... Ve partisi de her fırsatta onun bu soyledigni bizzat kanıtlıyor.

En son Çorumda yargı tarafından sucu sabit gorulup hapis cezası alan, görevlerini kötuye kullanıp halkın parasını hortumlayan akpartililerin yine bu sefer daha ust duzeyde gorevlere getirildigi sanki şaka gibi..

 

Sayın baskan kestigi yolsusluk hortumlarını bizzat partisine baglıyor olmalı..Evet tebrik ediyorum kedinlerini butun yolsuzlukları bitirdiler artık butun yolsuzlukların basında kendileri geliyrolar..

Artık Yargının bagımsıs olması yada bir karar alması onları baglamıyor, yasalar ustu tuhaf insanlar gibi davranıyorlar..

 

BUna daha ne denebiliir bilmiyorum. kendi partilerini icinde yeter artık bu kadar da hortum yapılmaz diyerek sikayet eden vekillerini uyeleirni partiden kovup bizzat hırsızlık yaptıkları yasalarca ispatlanan ceza alan yoneticlerine ödul veriyorlar

basbakan cıkıp hortumları kestik diyor..

kesilen hortumları nereye bagladıgını da partisini yetkililieri acık acık gosteriyor..

iyi uykular Türkiye`m...

her nerede hortumlanıyor ve uyutuluyorsan...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Öğretmenler Kafatası Avında...

 

Esenler Hatip Dinçsoy İlköğretim Okulu Din Kültürü öğretmeni Sedat Çelebi'nin öğrencilerini Fethullah Gülen'in kitaplarını okumaya zorlaması haberi AKŞAM'da yayımlandıktan sonra, okul yönetimi fotoğraftaki öğrenciyi bulmak için dedektifliğe soyundu.

 

ÖĞRETMENLER M.A. AVINDA

Adı M.A. olarak rumuzlanan öğrenciyi bulmak için 8. sınıf öğrencileri arasında adı M, soyadı A ile başlayan öğrenciler tespit edildi. M.A.'lar fotoğraftaki öğrenciye benzemeyince 'Nazivari' bir yönteme başvuran idare, öğrencilerin kafataslarını inceledi.

 

Vazgeçmeyen okul yönetimi, fotoğraftakine benzesin diye bütün erkek öğrencilere saçlarını ıslattırdı. Öğrencilerin kafatası şeklini muayene yoluna giden yönetim, yine başarılı olamadı. Öğretmenler, son çare olarak öğrencileri 'Aranızdaki ****** kim, mutlaka bulacağız' diyerek korkutma yolunu seçti; şimdi öğrencileri tek tek sorgulayacaklar. Bazı öğrencilerin kendilerini gizlemek için ceketini değiştirebileceğini de düşünen idare, öğrencilere 'Niye düğmen kopuk, ne saklıyorsun' diye sataştı.

 

ZARAR VERİRLER KORKUSU

Öğrenci velileri olaydan son derece rahatsız. Çocuklarına zarar gelmemesi sessiz kalmayı tercih ediyorlar. Adının açıklanmasını istemeyen bir veli, 'Esenler'de çok muhafazakar insan var. Çocuklarımıza ve bize zarar gelmesini istemediğimiz için şikayetçi olmadık. Öğrencilerin saçlarının ıslatılması, kafa yapısının incelenmesi ve tek tek sorguya alınmak istenmesi bizleri tedirgin ediyor. Ortada bir suç var ve bu kişinin cezasını çekmesini istiyoruz' dedi.

 

AL KİTABI BUL PEKİYİ

 

ESENLER Hatip Dinçsoy İlköğretim Okulu'ndaki skandal AKŞAM'da 29 Eylül günü yer aldı. Din Kültürü Öğretmeni Sedat Çelebi'nin 8. sınıfta okuyan 300 öğrenciye Fethullah Gülen'in 'İnsanlığın İftihar Tablosu - Sonsuz Nur 1-2-3' isimli kitaplarını sınıf geçirme vaadi ile almaya zorladığı ortaya çıkmıştı.

 

Bunlar normal şeyler

 

ESENLER Milli Eğitim Müdürü İlyas Tekin, Gülen'in kitaplarını öneren öğretmen hakkında soruşturma başlattıklarını söyledi. Tekin, 'Olaydan haberimiz var ama bunlar normal şeyler. Biz öğrencinin velisine ulaşmak istiyoruz. Şu ana kadar şikayet yok. Okulda kitap satışını durdurduk. Okul yönetimini de uyardım. Veliyi bulamazsak konu kapanacak' diye konuştu.

 

En son Naziler kullandı

 

KAFATASI ölçümü, 20. yüzyılın ortasına kadar antropolide uygulanan bir ırk sınıflama yöntemi. Irk temelli ideolojiler tarafından kullanıldı. Yöntem, bir kulağın üst bitiminden diğer kulağa kadar olan mesafenin burundan kafatasının arkasına kadar olan mesafeye bölümü sonucunda çıkan sayının 100 ile çarpımıdır. En son Naziler'in 'ari ırkın' tespiti için kullandığı yöntem, ırk tasnifinin nesnel ölçütlere bağlanması olarak kabul edildiğinden bilimsel değeri artık yok.

 

Kaynak:Akşam Gazetesi

 

Hala bu ulkede irticai faaliyet yok, tarikatlar yok, ortamı geriyorsunuz, abartıyorsunuz diyenler acaba bu haberi okudukları zaman ne diyecekler.

Elbetteki onlar icin bu normal bir durum.Kaldı ki ilçe milli eğitim mudurude olayın normal oldugunu asıl dertlerinin onları ihbar eden çocuğun kim oldugunu bulmak istediklerini acıkca söylemiştir.

 

Fethullah Gülen büyük islam alimlerinden biri olmalı.Yazdıgı kitaplarda milli egitim bakanlıgının tavsiye ettigi 100 eser icinde de yer almıstır mutlaka.

Ama bir ilkögretim okulunda bir yazarın kitabını okumaya teşvik etmek ve bu sayede sınıf gecirmeyi vaat etmek nasıl bir anlayıstır nasıl bir mantıktır?

 

Kalkıp bu uygulamayı bizzat hayata geçirenler icin ellerinde kanıtlar oldugu halde tek bir işlem yapmayıp; sessiz kalmayıp tekerlerine çomak sokan çoçuğu bulmak icin adeta bir kafatası avcılıgına baslamıstır.Ve bunun basında İlce milli eğitim Müdürlüğünün gelmesi devletin nasıl bir tutum icinde oldugunu acıkca göstermiyormu?

 

Haklı olarak çocuk ve ailesi korkmaktadır.Cunku başına ne gelicek Allah bilir. Halkı sindirmeye yönelik bu acıkca uygulamada bile Mİlli Eğitim bakanlıgı uzerine duseni yapmaktadır.Ortada bir suc var delilleri var sucu işleyenler var ama milli eğitim bakanlıgına gore asıl suclu bunu ortaya çıkaran çocuk...

 

Durmadan halkı germeyin yok öyle birsey siz abartıyorsunuz diyen sayın basbakan ve bakanlar neden abartılan konularda acıklama yapmıyorlar?

Sayın baskan ve bakanlar bakmayı bırakıp Sayın Genel Kurmay Baskanı ve Sayın Cumhurbaskanının konusmalarında acıkladıgı maddeler uzerinde acıklama ve arastırma yapmak yerine neden surekli `susun` diyorlar?

 

Sayın basbakan uzlasma cagrısı yapacagına bu kadar bariz şekilde Milli eğitimde yapılanlara biraz dur dese bunlarla ilgili calısma yapsa somut adımlar atsa olmaz mı?

 

Merak Ediyorum kafataslarına bakıp bu cocugun kimligini tesbit ettikten sonra bu cocuga ne yapıcaklar?

Bir Binanın bordum katında mahkeme kurup yargılayacaklar mı? Sayın hocalarının işlerine burnunu sokuyor diye...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İnce 'cemaat' ayarı

 

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitabının 2002 basımındaki, "Cemaatler düşmanlığa neden olmakta" ifadesi, 2006 baskısında, "Ülkenin birliğine katkıda bulunabilir" diye değiştirildi

 

 

Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) bu yıl ücretsiz olarak dağıttığı ders kitaplarındaki tartışmalı bölümlere bir yenisi daha eklendi. İlköğretim 8. sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi kitabının 2002 basımındaki, "Cemaatler güven ortamını bozmakta, düşmanlıklara neden olmaktadır" bölümü, 2006 baskısında değiştirildi. 2006 baskısında, "cemaatlerin ülkenin birlik ve beraberliğine katkıda bulunabileceği" belirtildi.

Kitabın 2002 baskısında bulunan, "Kuran'ın Türkçe açıklamalarını okumalıyız" ifadesi de son baskıdan çıkarıldı. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik hakkında gensoru veren CHP'liler, "Laik cumhuriyete karşı mücadele" değerlendirmesinde bulundu.

2002'de DSP-MHP-ANAP koalisyonu döneminde Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı uzmanları, ilahiyat profesörleri ve okulların katkısıyla hazırlanan kitap, devlet kitaplarının 4 - 5 yılda bir incelenmesi kararı çerçevesinde bu yıl değiştirildi. 2002 baskısının 92. ve 93. sayfalarında 13 satırla anlatılan cemaatler konusuna, 2006 baskısında 92. sayfada 6 satırla yer verildi.

Değişikliğe, Cumhuriyet ve Akşam gazeteleri de yer verdi.

 

Cemaatlere eleştiri

Kitabın 2002 basımında cemaatlerle ilgili şu ifadeler yer aldı:

"Dinimiz, hoşgörüsüzlüğe ve ayrımcılığa neden olan gruplaşma ve cemaatleşmeyi yasaklamıştır. Kuran kardeşlik ve birlikteliği övmüş, bölünmeyi ve gruplaşmayı zararlı görmüştür. Tarikatlar gibi dini cemaatler de toplumda sevgi, barış, hoşgörü ve güven ortamını bozmakta, düşmanlıklara neden olmaktadır. Biz de cemaatlerin zararlı oluşumlar olduğunu bilmeli ve bunlardan uzak durmalıyız."

 

Cemaatlere övgü

Kitabın 2006 baskısında bu bölüm cemaatlere hoşgörüyle bakan şu satırlardan oluştu: "Dini anlayıştaki farklılıklara dayalı oluşumlardan biri de cemaatlerdir.... Cemaatlerin hoşgörüyü desteklemeleri, ayrımcılık ve bölücülük yapmamaları durumunda, ülkenin birlik ve beraberliğine, insanlar arasında kardeşliğe katkıları olur. Zaten sevgi ve hoşgörü İslamın temelidir."

 

'Türkçe' çıkarıldı

Kitabın bir önceki baskısında yer alan aşağıdaki satırlar da son baskıda çıkarıldı:

"Kuran, öğüt verirken bireyi hedef alır. Her birey yaptıklarından kendi sorumludur. Birey, danışarak bilgilenmeli ve kendi kararını vermelidir. Kişinin başkasının aklı ve kararıyla hareket etmesi doğru değildir. Dinimizi Kuran'dan öğrenmeliyiz. Bunun için Kuran'ın Türkçe açıklamalarını okumalıyız."

 

CHP: Bakan Çelik gitmeli

 

CHP Bursa Milletvekili Mustafa Özyurt, kitaptaki değişikliği "Milli Eğitim Bakanlığı'nın normal tavrı" olarak nitelendirerek şöyle konuştu: "Başka bir şey beklenemezdi. Bakan Hüseyin Çelik orada kaldığı sürece bunlar olacak. Bu hükümetin Çelik'ten kurtulması lazım. Gensoruya gitmeden istifa etmesi gerek. Ama bunu yapacağını sanmıyorum."

CHP Ankara Milletvekili Mehmet Tomanbay, "Çelik'in başında bulunduğu bakanlığın laik cumhuriyete karşı mücadelesi" dedi. Tomanbay şöyle konuştu: "Eğitimi, tarikatların kontrolünde medrese eğitimine döndürme ihtiyacının göstergesi. Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının uyarılarında ne kadar haklı olduğu ortada. Çelik hakkındaki gensorunun kabul edilip gerekli işlemin yapılması lazım."

 

Gensoru bugün

 

TBMM Genel Kurulu'nda bugün, Çelik hakkında CHP'nin verdiği gensorunun gündeme alınıp alınmayacağı görüşülecek. Önergede şunlar ifade ediliyor:

"OKS sonuçları doğrultusunda üçüncü yerleştirme yapılmadığı için toplam 35 bin kontenjanın boş kaldığı, bu nedenle büyük bir kaynak israfı olduğu, Talim ve Terbiye Kurulu'nda personel kıyımı yapıldığı, ders kitaplarının argo, küfür, hakaret, antilaik söylem ve dinsel motiflerle donatılarak okullara sokulduğu, okullarda kadro ve personel kıyımı yapılarak, kaos ve kargaşa ortamı yaratıldığı, okullaşma oranında düşüş yaşandığı."

Çelik hakkında geçen yasama yılında verilen ilk gensoru önergesi, AKP'lilerin oylarıyla reddedilmişti.

 

Kaynak: Milliyet Gazetesi

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Erdoğan'dan "irtica" ve "laiklik" çıkışı

 

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, son dönemde yaşanan "irtica" ve "laiklik" tartışmalarıyla ilgili sert çıkarak, "Bu ülkeye, bu ülkenin geleceğine, bu milletin birlik ve beraberliğine, Cumhuriyet'in değerlerine karşı tehditler yok mu? Elbette var. Ama bunlar toplumun geneline yayamayacağımız aşırı uçlar olduğunu, takibinin de suç ceza sistemi içinde yapılması gerektiğini unutmayalım. Unutmayalım ki uçlarda bulunanlar da bizim insanlarımızdır. Bunu anlamayan, bunu hazdemeyenler de olabilir. Onlara sesleniyorum. Bugüne kadar onlara ne yönelik ne yaptınız? Gücünüz varsa gereğini mi kullandınız? Kazanabilecekseniz niye kazanmadınız. Ülkeyi bu dertten kurtarabilecektiniz niye kurtarmadınız. Onları merkeze çekmenin, kazanmanın gayreti içinde olmak da ancak bu çatı altında olan hepimizin ortak görevidir" dedi.

 

 

Başbakan Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmanın ikinci bölümünü "irtica" ve "laiklik" tartışmalarına ayırdı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın da katıldığı "irtica" ve "laiklik" tartışmalarıyla ilgili ayrıntılı bir değerlendirme yapan Başbakan Erdoğan, sert çıktı. Son 4 yıldır siyasi ve ekonomik istikrarı sağladıklarını, Türkiye'nin temel meselelerinin çözümü noktasında da önemli mesafeler aldıklarını kaydeden Erdoğan, şimdi sosyal istikrarı sağlamak gerektiğini söyledi. Türkiye'nin çok uzun zamandır bir sosyal restorasyona ihtiyaç duyduğunu, şimdi bu istikrar zemini üzerinde bu atılımın yapılması gerektiğini dile getiren Erdoğan, bugünün dünyasında güçlü kalmak için toplumsal barışı zayıflatacak kavgaların, tartışmaların belli uzlaşma noktalarına taşınması gerektiğini söyledi. "Biz asgari müşterekler mutabakatını sağlamak zorundayız" diyen Erdoğan, Türkiye'de asgari müşterekler değil azami müşterekler mutabakatının sağlanması gerektiğini ancak bazılarının buna yanaşmadığını vurguladı. Türkiye'nin 10 yıllarını içine kapanarak, kendi kendisiyle kavga ederek, kendi gölgesinden korkarak geçirdiğini ifade eden Erdoğan, bu yılların kayıp olduğunu, bugünden sonra artık kendi kendisiyle kavgalı bir toplum olarak yaşamaya devam edilemeyeceğini bildirdi. Bu milletin asırlar boyunca kendisiyle barışık, aynı inanç ve duyguda birleşerek yaşadığını, bu sayede bu topraklarda en zengin medeniyetlerinden birinin yükseldiğini anlatan Erdoğan, "Ne zamanki birbirimizden şüphe etmeye başladık, ne zamanki birbirimizin derdini ve dilini anlamamaya başladık o zaman birliğimiz dirliğimiz bozuldu. Ben inanıyorum ki bugün de birbirimizle konuşarak, birbirimize saygı göstererek, boş vehimleri bir yana bırakıp birbirimize inanarak çözemeyeceğimiz hiçbir mesele yoktur. Bu noktada bu ülkeyi seven, bu ülkenin geleceğine inanan herkese büyük sorumluluklar düşmektedir. Toplumsal barışımızı zedeleyen ve insanımızı belli tartışmalar çerçevesinde karşı karşıya getiren anlayışlara karşı hepimiz topyekün uyanık olmalıyız. Yaraları kanatan değil, yaraları iyileştiren olmayız. Kavgalara taraf olan değil sadece toplumsal barışa, dostluğa kardeşliğe taraf olmalıyız" diye konuştu.

 

"AŞIRI UÇLARI MERKEZE ÇEKELİM" ÖNERİSİ

 

Başbakan Erdoğan, Cumhuriyet değerlerinin toplumsal ihtilaf konusu olmasının, gündelik polemiklere malzeme edilmesinin engellenmesi gerektiğini söyledi. Erdoğan, cumhuriyetin değerlerine yönelik tehditler olduğunu ancak bunun toplumun geneline yayılamayacak aşırı uçlar olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:

"Ben bu ülkenin bütün insanlarına sonuna kadar inanıyorum, en azından inanmak istiyorum. Güveniyorum, güvenmek istiyorum. Ama karşınızdaki inanmıyor, güvenmiyor. Varsın inanmasın, güvenmesin, biz bu şekilde yolumuza devam edeceğiz. Bu ülkeye, bu ülkenin geleceğine, bu milletin birlik ve beraberliğine, cumhuriyetin değerlerine karşı tehditler yok mu? Elbette var. Ama bunlar toplumun geneline yayamayacağımız aşırı uçlar olduğunu, takibinin de suç ceza sistemi içinde yapılması gerektiğini unutmayalım. Unutmayalım ki uçlarda bulunanlar da bizim insanlarımızdır. Bunu anlamayan, bunu hazdemeyenler de olabilir. Onlara sesleniyorum. Bugüne kadar onlara ne yönelik ne yaptınız? Gücünüz varsa gereğini mi kullandınız? Kazanabilecekseniz niye kazanmadınız. Ülkeyi bu dertten kurtarabilecektiniz niye kurtarmadınız. Onları merkeze çekmenin, kazanmanın gayreti içinde olmak da ancak bu çatı altında olan hepimizin ortak görevidir."

Cumhuriyet kurulalı 81 yıl olduğunu, milletin bütün fertlerinin cumhuriyeti değerleriyle ve kurumlarıyla benimsediğini vurgulayan Erdoğan, bunlar üzerinden spekülasyon yapılmamasını istedi. "Bunlar üzerinden prim sağlamaya, rant elde etmeye gerek yok" diyen Başbakan Erdoğan, tartışmaları "Bunlar küçük hesaplar" sözleriyle değerlendirdi. Başbakan Erdoğan, "100. yılına doğru ilerlerken Cumhuriyetimize sahip çıkıyoruz. Çünkü biz cumhuruz. Cumhur, Cumhuriyete sahip çıkmayacak da kim sahip çıkmayacak. Kimse kalkıp da 'Bu cumhuriyet benimdir, senin değildir veya benimdir, senin değildir'. Böyle bir kavganın içine girebilir mi, böyle saçmalık olur mu? Cumhuriyet, cumhurun kurumsallaşmasıdır. Onun tek sahibi de millettir. Millet bu yetkiyi kendi adına sadece milletvekillerine vermiştir. Bunun da atılması gereken adımların hepsi atırancak bazılarının buna yanaşmadığını vurguladılır. 59. Cumhuriyet Hükümeti her zamankinden bunu uygulamaya sokmakta kararlıdır. Bugün Türkiye kuruluş ideallerine en yakın olduğu noktadadır. Bu ideallerine bağlı kalarak değişen ve gelişen dünya gerçeklerine açık olarak ilerleyeceğiz" açıklamasında bulundu.

 

"YENİ BİR TOPLUMSAL UZLAŞMA SEMİNİ OLUŞTURMALIYIZ"

 

Demokrasinin korkulara, barışın çatışmalara, adaletin adaletsizliklere heba edilmemesini isteyen Başbakan Erdoğan, ancak bu formülün Türkiye'yi ileriye taşıyacağını söyledi. Türkiye'nin önündeki en büyük engelin iç tartışmalarla zaman kaybetmek olduğunu dile getiren Erdoğan, "Bizi Atatürk'ün çağdaşlaşma hedefinden geriye götürecek bir şey varsa, o da budur. Birbirimize tahammül etmeyi değil birbirimize saygı göstermeyi öğrenmeliyiz. Tahammül etmeyi de halkıma saygısızlık olarak görüyorum. Tahammül etmeyi değil saygı göstermeyi öğrenmeliyiz. Ama en uç noktada, o zaman ona tahammül diyebilirsiniz. Biz milletimizle bu noktada değiliz. Biz saygı noktasındayız" dedi.

 

 

Toplumsal yapının manipülasyon ve provokasyon gibi etkilere açık olmaktan hep birlikte kurtarılması gerektiğinin altını çizen Başbakan Erdoğan, "Bunun için şüpheleri, kaygı, korkuları aşmak, psikolojik duvarları aramızdan kaldırmak gibi sorumluluğumuz var. Sosyal alanda bir tazelenmeye, bir yenilenmeye, vatandaşlık bilincimizi mutlaka yükseltmeye ihtiyacımız var" mesajını verdi. Önümüzdeki dönemi toplumsal barışı güçlendirecek bir sosyal restorasyon dönemi olarak gördüklerini belirten Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Etnik, dini, mezhepsel, fikri, kültürel farklılıklara bakmadan, kadın-erkek ayırmadan bütün sosyal tarafları kucaklayacak yeni bir toplumsal uzlaşma zemini oluşturmak mecburiyetindeyiz. Bu dönem sosyo-ekonomik politikalara özellikle yön verecek olan bir dönemdir. Eğitim ve kültür programlarımız bu anlayışla sürdürülecektir. Bütün şehirlerimizi birbirine yaklaştıran, farklılıkları ile zenginleştiren bir ülke olmalıyız. Gönül kırgınlıklarını, haksızlıkları, küslükleri geride bırakacak yeni bir kardeşlik iklimini bu ülkenin doğusundan batısına kuzeyinden güneyine hakim kılmalıyız. Bundan sonra da cumhuriyetimizin güç kaynağı milletimizin dayanışması, birlik ve beraberliği olmalıdır. Bir yandan Türkiye'yi geleceğe taşıyan değişim her alanda kararlılıkla sürdürülürken, bu ülke insanının gönül bağları sıkılaştırılacaktır. Bunun için ihtiyacımız olan şey korkular ve şüpheler değil demokrasi, adalet, uzlaşma kültürüdür. Hiç kimsenin adalet ve demokrasiyi şarta bağlama, tartışma konusu haline getirmeye hakkı yok. Cumhuriyet ne kadar vazgeçilmezse demokrasi ve adalet de o kadar vazgeçilmezdir. Cumhuriyet, milletin ortak değeridir ve millet tarafından en iyi şekilde korunacaktır. Bundan hiç kimsenin şüphesi, endişesi olmasın. Yeter ki bu ülkenin önüne engeller konulmasın. Bu ülkenin genç kuşakları vehimlerle, endişelerle, kısır çekişmelerle yaşlanıp gitmesin."

 

 

Başbakan Erdoğan konuşmasının sonunda milletvekili seçilme yaşını 25'e indiren Anayasa değişikliğiyle ilgili de değerlendirmelerde bulundu. Atılan bu adımdan Meclis adına iftihar ettiğini belirten Erdoğan, "Türkiye'de milletvekili seçilme yaşını bugün yapırancak bazılarının buna yanaşmadığını vurguladılacak görüşmelerle 25'e indireceğiz. Bu adımı bugün atıyoruz, bu ortak hareket tarihe geçecektir. Parlamentomuz yeni bir ilki de gerçekleştirecektir. Türkiye'nin bilgili, donanımlı, kendisiyle ve ülkesiyle barışık, hizmet sevdalısı bütün gençleri buradan siyasete çağırıyorum" dedi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İstanbul’da ‘oruç kilidi’ tartışması

 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı bazı sosyal tesislerde Ramazan’da öğle yemeği servisi yapılmaması CHP’li üye Sağ tarafından bir soru önergesiyle Belediye Meclisi’ne taşındı

 

 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı bazı sosyal tesislerin Ramazan’da sadece iftar ve sahurda yemek servisi yaptığı öne sürüldü. İddialar üzerine Cumartesi günü eşiyle Üsküdar’daki Fethipaşa Korusu’na giden ve kafeteryayı kapalı bulan CHP’li Belediye Meclis üyesi Hüseyin Sağ konuyla ilgili bir soru önergesi verdi.

 

EMİR YUKARIDAN GELİYOR

 

Konuyla ilgili soru önergesi veren Sağ şunları kaydetti: “Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı sosyal tesislerde bulunan kafeteryalarda Ramazan boyunca gündüz servis yapılmadığı yönünde bilgiler geldi. Ben de 7 Ekim’de eşimle birlikte Üsküdar’daki Fethi Paşa Korusu’na gittim. Saat 14.30’da kafeteryanın kapalı olduğunu gördüm. Kafeteryada olması gereken simit, aşure, poğaçanın bile bulunmadığını gördüm. Benimle birlikte yaklaşık 30 kişi de geri döndü. Görevliye niye kapalı olduğunu sordum, o da gündüz kapalı olduğunu, imalat yapılmadığını sadece iftar hazırlıklarının olduğunu söyledi. Ben de kendimi tanıtıp, tesis müdürü ile görüştüm, bu işleyişin kendi tassarrufu olmadığını ve yukarıdan emir geldiğini söyledi. Kamuya açık ve turistik tesis özelliği olan bu yerlerin böyle bir zihniyetle yönetilemeyeceğini düşünüyorum. Sorumluların hakkında gereğinin yapılmasını arz ederim.” Sağ’ın önergesi oy birliği ile başkanlık makamına havale edildi.

 

MÜDÜR “AÇIK” DEDİ AMA...

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sosyal ve İdari İşler Müdürü Mevlüt Bulut, tüm sosyal tesislerde yemek servislerinin yapıldığını, kafeteryaların açık olduğunu kaydederek iddialı konuştu: “Yapılmadığını ispat etsinler istifa ederim.”

 

Tesis yetkilileri ise, tesislerde talep yoğunluğu doğrultusunda servis açıldığını, müşteri az olan yerlerin servis açmadığını savundu. Yetkililer, bazı tesislerde öğle saatlerinde kesilmiş adisyonları da buna delil olarak gösterdi.

 

ÇAMLICA SADECE İFTARDA AÇIK

Bu açıklamalar sonrası gazeteciler tarafından, rezervasyon için aranan belediye tesislerinin, farklı uygulamalar yaptığı görüldü. Arnavutköy tesisleri, iftar ve sahurda yemek servisi yaptıklarını, Çamlıca ise sadece iftarda yemek verebildiklerini söyledi. Diğer tesislerde ise yemek servisi yapıldığı belirtildi.

 

Kaynak:Vatan Gazetesi

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın baskan konusmasında oldukca sert çıkışmış.İrticai tehdit var diyenlere.. Merak ediyorum sayın baskan bizimle kafamı buluyor?

Ya söylediklerinin farkında değil yada emirindeki bakanların partisinin yaptıklarını kimse sayın baskana söylemiyor..

Yada cidden sayın baskan gundemi bulandırıp oldu bittiye getirmeye calısıyor durumu..

İrticai faaliyetleri bizzat kendi bakanlarının kendi parti belediyelerinin yaptıgını gormuyormu işinemi gelmiyor bunlar.

Yada butun bu gazeteler butun bu haberleri uyduruyorlar. Bunlar irticai faaliyet olamaz sanırım birileri bzimle kafa buluyor ama hala tam emin değilim.

Turistik tesisleri gunduz saatlerinde kapalı tutan zihniyetin amacı nedir?

Ders kitaplarında tarikatlar ve cemaatlerle ilgili konuları değiştirmenin amacı nedir?

Tarikatları, şeyhleri topluma karsı iyi gostermenin amacları nedir?

Sayın basbakanın bizzat kendisinin uye oldugu dogru değilmidir bu tarikatlara?

Yada ak partili milletvekillerin bu tarikatlarla ne kadar yakın olduklarını gizleyeceklermi?

Okullarımızda olan biten bunca olay varken milli eğitim bakanlıgının ugrastıgı konular sadece banamı komik geliyor yoksa bu buyuk bir kurgunun kucuk parcalarımıdır?

 

Sayın baskan cıkıp asırı ucları merkeze cekmeliyiz derken bu uc noktalardaki insanları devletin en can alıcı mevkilerine getirmeyimi kastediyordu?

Uzlasma yolu bulalım orta yolu bulalım dediği iki taraf aslında nelerdir? Neden sayın baskan acıkca kendi partisinin ve bakanlarının milletvekillerinin surekli olarak isaret edilen irticai tehlikeyi bizzat yarattıklarını gormezden geliyor?

 

Neden? Butun bunlar rüyamı?

Birisi bizimle kafamı buluyor?

Butun bu haberler bu yasadıklarımız yalanmı?

Sayın Basbakan hangi ulkeden bahsediyor?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Suc ve Ceza...

 

Tuhaf rastlantılara ulkemiz dısında da baska ulkelerde rastlamaya baslıyoruz sanırım...

Bir Türk olarak butun dunya bizden nefret ediyor kimse bizi istemiyor,Türk olmayı aşagıladıgnız zaman yada bu ulke aleyhinde konustugunuz zaman butun dunya size kucak acar, turunden komplo teorilerine oldukca fazla oranda malzeme cıkartıcak cinsten rastlantılarla karsılasıyoruz artık..

 

İlk defa bir Türk Nobel barıs ödulunu aldı.Orhan Pamuk`u kendi adıma bu basarısından dolayı tebrik etmek istiyorum. Spor alanında alınan en kucuk absarı icin sokaklara dökulen yurdum insanı Nobel ödülünü bir Türk`ün kazanmıs olmasını nerdeyse kınayacak kadar tepkisis bir durumda. Bir cok kesimde zaten kınamaya ve bu ödüle karsı cıkmaya basladı. Kendi adıma Orhan Pamuk`un edebi kişiligini yada eserlerini eleştirebilecek bilgiye yada eğitime sahip değilim.Acık konusmak gerekirse tek bir kitabını bile okumadım. Ama gundemi takip ederim ve Orhan Pamuk roportajlarını ve haberleirini her zaman incelemişimdir.

Nobel Barıs ödulu kendi alanında dunya capında basarıya sahip olmus bilim adamlarına, yazarlara, devlet adamlarına verilmekte oldugunu biliyorum. Orhan Pamuk bu ödule layık bir yazarmıdır sanırım o konuda da bir soz soyliyemem. Sadece Orhan Pamuk`a gelene kadar bu ulkenin yetiştirmiş oldugu yüzlerce yazar ve edebiyatcı dururken ustelikte boyle bir dönemde ödülün Orhan Pamuk`a verilmesi biraz tuhaf gorunuyor.

Üstelik Orhan pamukun ik sene once bir roportajda sarfettigi ``Bu ülke toprakları uzerinde 1 milyon ermeni 30 bin kürt öldürüldü`` cumlesi ve akabinde bu yılda nobel ödulu verilmesi... Sayın orhan pamuk bu cumleyi kurdugu zaman herhangi bir kaynak gostermişmidir?

Yada herhangi bir arastırma yapmısmıdır?

yoksa oda sihirli formulu yakalamıs ve Türk`e saldırmanın buyuk prim kazandırgıdını ögrenmiş ve bel altına mı vurmustur?

Simdi kimisi edebiyatcılıgıyla kazandı desede bu cumlenin gölgesi altında Nobel ödulunun siyasi bir ödül oldugu dusuncesi bu durumda ortada durmaktadır.Nitekim orhan pamuk ödulu kazandıgnı ogrendikten sonraki roportajında ermeni soykırımını yok diyenlere ceza veren yasanın fransada senatoda kabul edilmesiyle ilgili ne dusundugu sorusuna ise kacamak bir yanıt vererek hakkındaki butun eleştirileri haklı cıkarmamısmıdır?

 

Asıl beni rahatsız eden durum Orhan pamuk bu ödulu Türk dili ve Türkiye adına kazandıgnı söylemesi olmustur. Bir Türk yazar olarak Tarihi ve oldukca hassas bir konuda hicbir gerekce ve kanıt sunmadan Ermeni Soykırımı demesini acıkcası ben yakıstıramıyorum. Bir Türk olarak benim adıma almıssa o ödülü bir zahmet geri iade etsin. Ama kendi adına almıssa tebrik ederim.

 

Eger Türkiye`ye hizmet etmek konusunda samimiyse sayın orhan pamuk o ödülü iade etmeli ve gerekce olarakta Fransada kabul edilen sözde ermeni soykırımına yok diyenlere ceza vermeyi gerektiren yasa tasarısını gösterip, bu zihniyetin parcası olan avrupanın verecegi ödulu kabul edemiyecegini belirtmesi gerekir.

Tarihi tarihciler yazmalıdır.Siyasetciler senato salonlarında tarih yazmaya baslıyorlarsa o ne kadar tarih olur?

Orhan Pamuk o talihsis cumleyi kurarken konu hakkında ne kadar arastırma yaptı merak ediyorum?

Yoksa en ucuz yolla ulkesini bir heykel parcası karsılıgında satısamı cıkardı?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Suc ve Ceza...

 

Ermeni soykırımı yok diyorsanız 1 yıl hapis ve 40 bin Euro para cezasına carptırılacaksınız.

Fransada kabul edilen yasanın acıklaması bu sekilde. Peki Ermeni soykırımı gercekten olmusmudur? Fransızlar Ermeni soykırımı icin ellerinde ne tur kanıtlar tutuyorlar ve Ermeni Soykırmı yoktur diyenlere karsı hangi belgeleri sunucaklar? Boyle belgeler varmıdır? Dayanakları nelerdir?

Son yıllarda ülkemiz devlet ve osmanlı arsivleri bu konuda butun arastırmacılara acılmıstır.İsteyen Ankara`da bulunan arsivlerde konuyla ilgili belgeleri inceleyebilir.BU konuda ermeni tarihci ve arastırmacılara da kapılarımız sonuna kadar acıktır. Peki bu gune kadar kac ermeni arastırmacı gelip bu arsivleri inceledi?

 

Peki Ermenilerin elinde ne tur kanıtlar var? Ellerin toplu mezarlar varmıdır örnegin? Yada savas döneminde bolgede bulunan baska ulkelerin arsivlerinden belgeler varmıdır? KEndi arsivlerindeki savas doneminde yasamıs ermenilerin sözde tutmus oldugu gunlukler ve bir kac uzerinde tahrifat yapıldıgı acıkca belli olan resmi yazısma dısında tek bir kanıtları bulunmamaktadır.

 

Şİmdi ise Fransızlar 400 bin ermeni oyu icin Türkiye`yi karsılarına almıslardır.

Son bir kac gundur fransayı protesto etmek icin fransa mallarını ve sirketlerini boykot etme cagrıları yapılıyor. Ama bilincsizce yapılacak eylemlerde Fransadan cok bizimde zarar görme olasılıgımızı inkar edemeyiz. Örnegin yıllardır ulkemizde bulunup binlerce vatandasımıza istihdam saglamıs olan fransız şirketleri var.Bunları protesto etmek demek kendi insanlarımızı işsiz bırakıcaktır. Aynı sekilde Bir fransız kurulusu olan Carrefour gibi buyuk supermarketleri boykot ettigimiz taktirde bu marketin mallarını aldıgı kendi ic piyasa ureticilerimzin işlerini baltalamıs olacagız. Bu konuda oldukca dikkatli ve bilincli davranmamız gerekmektedir.

 

En buyuk tepki onumuzdeki gunlerde yapılacak olan milyar dolarlık ihalelerden fransıs firmalarının cıkartılması olucaktır. Onceki senelerde bazı ihaleleri kazanamadılar diye fransız cumhurbaskanı oldukca fazla sinirlenmiş hatta buyukelcimizi cagırıp bu konudaki ofkesini bizzat belirtmiştir. Bunun yanında uluslararası alanlarda sesimizi dunyaya duyurabilecegimiz her fırsatta konuyu gundeme tasımalı ve ozgurluklerin beşiği olan fransada dusunceye nasıl ceza bicildigi ifade edilmelidir.

 

Ben kendi adıma dogrudan fransadan geldigini bildigim yada ogrendigim tuketim mallarını kullanmamaya dikkat edicem. BUnun yanında tuketiciler derneginin baslatmıs oldugu eylemede kendimce destek vericem.Bu eylem kapsamında her hafta bir fransız firması boykot edilmeye baslanıcaktır.Taki bu yasa sonsuza dek geri cekilinceye dek.İlk olarak bu haftadan itibaren Total firması boykot kapsamına alınmıstır. Eger kendinizin yada sirketinizin arabası varsa bundan sorna Total yerine baska benzin istasyonlarını tercih etmelisiniz.

 

Birde benim ütopik gibi gorunen bir dusuncem daha var.Avrupada yasayıp ve avrupada serbest dolasım hakkına ve imkanına sahip olan vatandaslarımız örgutlenerek bir gun belirlemeli ve ulkemizden de katılımlarla birlikte yüzbinlercesi Eyfel kulesinin bulundugu meydanda toplanıp hep bir agızdan `ermeni soykırımı yoktur` demeli...Tamamen demokratik kurallar cercevesinde boyle bir protesto eminim butun dunyada yankı uyandıracaktır.

Aynı sekilde bazı kesimler karsı yasalar cıkarmamız gerekitigni soyluyorlar.Örnegin soykırım yapılmıstır diyenlere hapis cezası gibi, yada ermeni asıllı vatandasların sınırdısı edilmeleri gibi... Sayın basbakanımız bu konuda cok guzel bir acıklama yapmıstır.`Pisliği pislikle temizlemeyeceğiz` Bu konuda sayın basbakana sonuna kadar katılıyorum.

Birde anlamadıgım bir durum daha var.

Yönetmenliğini İsmail Umacın yaptıgı yapımcılıgını Ahmet Çelenkin ustlendigi `Sarı gelin-Ermeni Sorununun İçyüzü` adında bir belgesel calısmamız var. Neden bu belgesel butun dunyaya yayılmaz. BUyuk televizyon kanalllarında yayınlatılmaz. Bu belgeselde butun iddialara cevaplar kanıtlarıyla evrilmektedir.Hem Türk Hem Avrupalı hemde Ermeni tarihcilerle roportajlar yer almaktadır.

Merak eden arkadaslar www.sarigelinbelgeseli.com adresinden daha detaylı bilgiye sahip olabilrler konuyla ilgili. Elimizde boyle bir materyal varken neden kullanmayız.Surekli birilerinin dürtüklemesini bekleriz?

BU konuda dış işleri bakanlıgımızın yeterince etkili olmadıgını dusunuyorum.

Evet tepki vermeliyiz ama tepki verirken kursunu kendi bacagımıza sıkmamalıyız...

 

Avrupanın standartlarını bir kez daha ogrenmiş oluyoruz. Hicbir kanıta dayanmadan bir fikir ortaya atıyorlar.Biz elimizde kanıtlarla hayır kardesim bu yalandır dedigmiz zaman suç işlemiş oluyoruz,ceza alıyoruz... Bunun yanında elinde hicbir kanıt olmadan sözde Türk yazarı kalkıp bir fikir beyan ediyor bunu Nobel`le ödullendiriyorlar...

Merak ediyorum onumuzdeki sene bir baska bransta örnegin genetik biliminde hicbir calısması tezi olmayan bir Türk bilim adamı cıkıp Bu ulkede 500 bin Pontus öldürüldü derse onada Nobel ödulu vericekler mi?

 

Asıl amacları nedir...? Oynanan oyun sahnede gorunenmidir? Yoksa bunlar sadece kucuk kırıntılarmıdır...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 hafta sonra...

siyaset yazmak icin cokmu gec oldu yoksa kafayı vurup uyumak icin erkenmi..?

bildiklerimi gorduklerimi duyduklarımı ogrendiklerimi paylasmalımı

yoksa sonsuza dek susmalımı..

bu hayat ne kadar baglıyor beni hayata

ya bu insanlar ne kadar benden taraflar..

 

bazen aslında cogu zaman dusundugumde

birileri cıkıp diyorki laikiz atatürkcuyuz demkratigiz bi taneyiz bis herseyiz özgurluguz cagdasız...

birileri cıkıp din diyor allah diyor seriat diyor cennet diyor cehennem diyor..

birileri milliyetcilikten bahsediyor birileri ulusalcı takılıyor..bazıları ümmetci oldu son zamanlarda..

kimisi amerikadan yana oy kullanırken cogu avrupa birlgi diyor

birde yeni gunun modası arap ulkeleri özellikle iran..

kimisi darbe istiyor kimisi askerden korkuyor ama mangalda kül brakmıyor konusurken...

kimisi ekranda reyting kaygısında kimisi gazetede tiraj pesinde

biri bizi gozetliyor evleri yayından kalktıgından beri en cok islenen programlar ana haber bultenleri

cubbelilerle cubbesislerin karsıalstırmasın yapıyorlar

mankenleirn arablarında yptıgı kacamakların uzerine yorum yapılıyor

toplumun afyonu futboldan hayır yok bu sene

hukumet zam yapmak icin baska bahanelerin ardında saklanmak durumunda..

islami holdinglermi yoksa vurguncu banka hortumcularımı

elini veren icra memuruyla tokalasıyor..ama malı goturen hala milletvekiliyle yanyana fotograf veriyor...

karmasık ilişkiler dıs mihrakların etkisiyle icten ice cokertiliyor gibiyiz

masaya haritalar konuluyor 1. dunya savasında silah zoruyla yapılamayanın hayali

masadaki haritalarda vucut buluyor...

almıcaklarmıs bizi ab ye

doguya gidelim türki cumhuriyetlere ve irana dönelim

onlar daha hayırlıdır bu vesileyle

 

aklımın ucunda basit cumleler

geceni bu satinde siyaset mi yapmalı

yoksa yatıp zıbarmalımı..

ama akıl bu işte cok calısmasada takılıveriyor basit bir soruya

 

Bunca yıldır ellerinde renkli bayraklar binlerce insan cıkıp

vatan dedi...allah dedi...

kimisi ckıp cumhuriyet dedi kimisi şeriat isteruk dedi..

kimisi sagcıyız dedi kimisi solcuyuz kimisi yeşil sermaye dedi

kimisi atatukcuyuz dedi kimisi dinciyiz dedi

ama bir tanesi cıkıpta

arkadasım

bir parca ekmegim var gel bunu bölüşelim

karnımızı doyuralım birlikte

sonra cıkıp fikirlerimizi yeniden tartısalım demedi...

bundan sonra dermi?

 

neden desinler ki...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Nerelerdesin sevgili LostsouL,yazılarını dikkatle takip ediyoruz. Ama çıkın artık şu yönetimsel

açılımlar suspentinden :) Biz sizin değerli görüşlerinizi forumun diğer bölümlerindede görmek

istiyoruz. E buna hakkımızda var değilmi :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tarihlerde ve isimlerde yanılıyor olabilrim. Ama anımsadıklarımı aktarmak istiyorum. Bundan bir kac yıl once Akparti iktidara geldignin ilk senesinde ilk icraat olarak yetimin ekmeğini hortumlayan bir aileyle ugrasmaya basladı. İmar bankasının icini bosaltan Uzan ailesnin pesine dustu. BUtun mal varlıklarını ticari ilişkilerini ortaya cıkartıp ne kadar buyuk bir hortum oldugunu halka acıklayacaklar ve hesbaını soracaklardı.

bunun icinde Ankarada gorev yapan ve bu tur organize kacakcılık ve dolandırıcılık suclarında basarılı gorevler ustlenmiş bir Eminey mudurunu gorevlendirdiler. Hani Sayın basbakan durmadan bu ulkenin emniyet gucleri guvenlik gucleri savcıları yasaları var. gerekiyorsa onlar devreye girer diyor ya durmadan. O gunlerde bu emniyet muduru gorevlendirildi.

Bu emniyet muduru kendisine bir ekip kurdu ve butun banka hesaplarını uzan ailesin butun ilişkilerini sorusturmaya ve arastırmaya basladı. bazı baglantılar Almanya ya kadar uzanıyordu bunları yerinde incelemek maksadıyla ekibiyle birlikte almanya ya gitti. Ordaki hesap hareketlerini baglantıları incelerken dikkatini baska bir firmanın hesapları cekti. ve aynı anda bu Diger firmanın hesaplarını da arastırmaya basladı. Cunku bu diger firmanın hesapları arasında gezinen nerden gelip nereye gittigi tam acıklanamayan paranin miktarı bir kac milyar euro yu gecmektedir.

Bu emniyet mudurumuz uzan ailesinin hesapları hakkında detaylı rapıorlar hazırladı. Aynı sekilde ilgisni ceken diger firmanın da hesapları ve ilişkileiryle ilgili yaklasık 100 sayfalık bir rapor hazırladı. Ankaraya geldiginde bu Diger firmanın ilişkilerini arastırılması icin İç işleri bakanlıgına basvuruda bulundu cunku buyuk ihtimalle cok buyuk bir saadet zinciri yada dolandırıcılık olayı ortaya cıkacaktı.

İçişleri bakanlıgı bu raporu kabul edip sözkonusu emniyet mudurunu bir sınır ilimize emniyet muduru olarak gonderdi. Peki rapora konu edilen firmayla ilgili tek bir sorusturma acıldımı?

Elbetteki hayır. Sınır ilimize surgune gonderilen emniyet mudurumuz ordada pek rahat durmadı ve gümrüklerde dönen trilyonlarca liralık rüsvet ve yolsuzlukları ortaya cıkardı. Sonra bu emniyet mudurumuz ne oldu? sanırım gorevden alındı.. ben ondan sonrasını pek takip edemedim.

Sayın basbakanımızın bu ulkenin emniyet gucleri var gerekeni yapar derken bunumu kastediyordu. Emniyet guclerimiz bir sucluyu yada suçu ortaya cıkarttıgında yada cıkartmaya calıstıgında ödul olarak bunları alıcaksa sizce bu gucler gerekeni yaparmı? Bu arada bu sozkonusu edilen firma Yimpaş Holdingtir. Emniyet mudurumuz almanyadaki vatandaslarımızı dolandıran bu firmanın faaliyetleirni bundan 4 yıl once rapıor haline getirmiştir ve ic işleri bakanlıgına vermiştir.

Peki bu ulkedeki hangi emniyet gucu bir milletvekilinin yanındaki adamı gidip tutuklayabilir?

Bunca yıldır Bu ulkede bu ulkenin vatadnası olarak yasamaktayım herhangi bir milletvekiline 50 metraden fazla yaklasamadım.Onunla resim cektirebilmek icin nasıl bir yakınlık kurmak gerektigni benim aklım pek almıyor. Peki kim bu bakanlarla resim cektiren kişi? Yimpaş Holding Yönetim kurulu baskanı ve sahibi...

 

Son dort yıldır Yimpaşın actıgı butun buyuk magazaların işletmelerin Acılıslarını yapanlardan bazıları Sayın Basbakanımız, sayın TBMM baskanı Arınc, Sayın dıs ,işleri bakanı Gül basta olmak uzere bir cok bakanımız değilmidir? Yimpaş holdingin sahibi bizzat cıkıp verdigi demecinde bizim icmizden bir kac milletvekili bir kac belediye baskanı cıkmış bunun nesi kötu demiştir. Derken ertesinde sayın Basbakan bizim bunlarla ilgimiz yok karıstırmayın demiştir.

Hic ilgisi olmadıgını soylerken katıldıgı yada bakanlarının vekillerinin katıldıgı acılısların kime ait oldugunu bilmiyormuydu?

 

bahsi gecen adam İnterpol yani bizimde uyesi oldugumuz uluslararası polis teskilatı tarafından aranmaktadır. Yanlıs bimiyorsam bu İnterpolun amacı uye ulkelerin birinde bir suc işlenmişse ve bu suclu baska bi ulkeye gitmişse bunu istihbarat gorevlileri sayesinde ortaya cıkarıp iade edilmesini saglamaktır. Yani ortada bir suc var. İnsanları kandırıp paralarını alıp sonra geri ödememek. Sanırım yasalara gore bu nitelikli dolandırıcılık olarak geciyor. Madur durumda olanlar bizim insanlarımız yani Türkler. Sucu ortaya cıkaran merciler Almanya ve isvicre Mahkemeleri. Suc sabit. suclu nerde? Türkiye de...

 

Sayın baskan bir suc varsa bu ulkenin emniyet gucleri var guvenlik birimlerivar gerekeni yaparlar diyor. İnterpol Türkiyeden bu adamı istemedimi? Gunlerdir butun gazetelerde bu dolandırıcılık hortumculuk bu dini kullanarak insanları soyan daha kötüsü dini bu kadar lekeleyen adamı ihbar ediyorlar. Biz Türkiye oalrak ulkemizde suc işleyen bir teroristi yurt dısında baska bir ulkede oldugunu anlayınca elimizden geleni yapıyoruz bize iade etmiyorlar diye amborgolar koyuyoruz tepki gosteriyoruz. simdi aynı ulkeler bir sucluyu bizden istiyor ama bizim verdigmiz tepkiyi ben anlayamıyorum.

sayın basbakan cıkıp elinizde bir belge varsa bana gelin diyor. Lutfen biri bana dalga gectigini soylesin bizimle kafa buldugunu. ya interpol bu adamı aramıyor, yada aslında bu adam sucsuz, yada bizim ulkemizdeki polis teskilatının bu olan bitenden haberi yok...

Bundan bir kac ay once sayın basbakan almanyadayken bir yimpaşzede isyan etmiş yardım istemiştir.

Sayın basbakan tum nezaketiyle para verirken banamı sordunz kardesim demiştir.

Bankasını hortumlayan Uzan ailesi icin bir gecede özel yasalar cıkartan hukumetin Yimpaş icin kılını kımıldatmaması gormezden gelmesi bu akdar bariz olaylar varken her zamanki pişkinligiyle bu ulkenin guvenlik gucleri var savcısı var mahkemesi var gereken yapılır deyip ardından gerekenlerin yapılmasını saglayacak olan gorevlilleri gorevden almasının izahı nedir?

 

Almanyadaki buyuk ve ciddi haberler veren gazeteleri gunlece bu olayları manset yapmıstır. Yimpaşın dolandırıp elde ettigi paralın buyuk kısmının Avustralya uzerinden tarikatlar vasıtasıyla Türkiyeye geldigi yine aynı tarikatlar vasıtasıyla bir partının secim calısmalarında kullanıldıgını belgeleriyle ortaya koymuslardır. Aynı belgeler zaten 4 yıl once almanyada bulunan emniyet mudurumuz tarafından da ortaya cıkartılmıs sonra ortbas edilmiştir.

 

Sanırım tarikatlar konusu acılınca sayın basbakanın boyle bir sorun varsa bu ulkenin guvenlik gucleri var demesiyle, yimpaş dolandırıcılıgı ortaya cıkınca yine aynı mazereti öne surmesinin rastlantı oldugunumu dusunmeliyiz?

Bugunlerde cok dinledigim bir sarkı var..sanırım serdar ortac söyluyordu..

 

binlerce dansöz var...!!!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Önümüzdeki bir kac gun icinde hemen hemen herkez onun hakkında birseyler söyliyecek. Bülent Ecevit`in yaptıkları, yapmadıkları, bu ulkeye hizmetleri, şairligi, siyasetciligi, fikirleri, görüşleri... yarım asırlık siyasi yasamında bu ülkeye kendisinden verdikleri.

Onunla aynı fikirlere sahip olmayabilirsiniz görüşlerini paylasmaya bilirsinizde... hatta yaptıkları icinde tasvip etmediklerinizde olabilir. ama bence bu ulkeye verdigi en önemli değer dürüst siyasetciligidir. Son yıllarda belkide cok uzun yıllardır bir siyasetcinin nasıl olması gerektigine dair baslı basına bir kriter haline gelmiştir.

bir dönem partisinin genclik kollarında görev aldıgımda onunla tanısma fırsatına erişmiştim. Onunla karsı karsıya gelip gozlerinin icine baktınız zaman ne kadar sizden biri oldugunu hissediyordunuz. Konusurken size verdigi guven ve soyledigi her kelimeden once tuhaf bir cekingenlilkle duraksaması, sanki olurda sorumlulugunu tasıyamıyacagım bir söz edersem korkusunu farkedebilrdiniz. Doğunun zor sarlarına karsı koyamıyacak kadar zayıf bir bünyeye sahip olmasına ragmen hastaneye kaldırıldıgı son gune kadar kendi bildigi şekilde bu ulkeye hizmet etmeye devam etti. Bir çıkarı beklentisi olmadan.. ihalelere karısmadan ticarete bulasmadan... cevresindeki herkesi gunumuz siyasetinin cürümüşlügünden uzak tutmak icin elinden geleni yapardı. Çogu zaman kaybedecegini bilse bile dogru olduguna inandıgının pesinden giderdi.

 

Önumuzdeki bir kac gun onun hakkında yapılan konusmaları dinlyeceksiniz. Fikirleririni göruslerini tasvip etmiyor olabilirsiniz. ONu sevmeyedebilrisiniz. Ama O bu ülkenin son yıllarında belki de en fazla ihtiyac duydugu dürüst siyasetci tanımı icin elimizde kalan bir kac örnekten belkide en önemlisiydi. Kendisine Allahtan rahmet diliyorum..

Tüm Türk Ulusunun başı sağolsun..

Rahat uyu Sayın Başkanım....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu sabah, son bir kac yıldır her sabah yaptıgım gibi erkenden kalkıp hazırlanıp arabama bindim. Bircogunuzun yaptıgı gibi. Gün icinde yapmam gerekenleri yapıp kendim ve ailem icin gereken parayı kazandım. Hergun hemen hemen cogumuzun yaptıgı gibi.Sabah masama oturdugum zaman ailemi ve sevdiklerimi dusundum, yakın cevremi dostlarımı musterilerimi. Sahip oldugum duzen, elimdekiler, mutluluklarım acılarım sevinclerim. isteyipte yapamadiklarim. Bir zaman tuneli gibi okudugum okullar, cocuklugumu buyuttugum sokaklarım, öptügüm ilk kız cocugu, kardesimle ilk kavgalarım.. Sectiklerim ve secmediklerim hayatım boyunca.

Öglen saati geldiginde dini gorevimi yapmak icin işyerimden izin alıp yakindaki bir camiye gittim. Kucuk ve fazla kalabalık olmayan ama kapısından girdigniz andan itibaren huzuru hissedebileceginiz bir cami. Dini vazifemi yapıp manen rahatlamıs bir sekilde tekrar işime geri döndum. yarım bıraktıgım dosyalara göz atıp yapmam gereken işleri tamamladım. Aksam ustu işten cıkıp yeniden evime geri geldim. Beni karsılayan ailemle oturup yemek yedik konustuk gulduk huzunlendik halimize şükür ettik. Simdi bilgisayarın basındayim ve bu sayfaya yaptıklarımı kısaca yazıyorum.. Yarın sabah yine erkenden kalkıp olta takımımı alıp eger hava bozmassa yakındaki baraj gölune gidp balık tutmayı dusunuyorum. Olmassa aksam bir tiyatro yada sinemaya gitmeyi.

pazar gunu ise olabildigince uyuşuk bir halde evimde yatıp dinlenmeyi..

 

Yaptıgım programlar, yasadıklarım, yasamayı planladıklarim, uzerinde yasadıgım bu vatan sayesinde varlar. benim su anki varlıgım tamamen Türkiye Cumhuriyeti varlıgı sayesindedir. Bunu hangimiz inkar edebilir ki?

Evet belki Türkiye Cumhuriyeti olmasaydı ben yine bu programları bu planları yapıyor belki daha iyi bir hayat yasıyor olabilirdim.. Ama adım ne olurdu, babam kim olurdu ve ben hangi ibadethaneye giderdim ve o zamanda bugunku kadar hayatı severmiydim bilmiyorum...

 

Türkiye Cumhuriyeti vatandası oldugum icin, bu ülke toprakları uzerinde yasayıp bu ülkeye calıstıgım icin kökenim ne olursa olsun bir Türk oldugum icin duydugum gururu hissettigim mutlulugu anlatmamın sanırım bir yolunu bulamıycam. Ve bana bu fırsatı verdigi icin Mustafa Kemal Atatürk`e olan minnet borcumu nasıl öderim, sanırım onun da bir yolunu bulamıcam.

 

Ama biliyorumki ben kendi hayatımı ne kadar dolu ve verimli yasarsam, bu ulkeye ne kadar cok hizmet eder ve onun fikirlerini yasatırsam en azından icimde bir yerlerdeki bu minnettarlık duygusunu kısmen de olsa bastırabilrim. belki cok buyuk buluslara imza atamıycam yada cok zengin olup bu ulkenin menfaatine okullar acıp, barajlar yaptıramıycam yada ne bilim iyi bir sanatcı olabilecek kabiliyetim de yok; guzel resimler yada heykeller yapamıycam, iyi siirler yada romanlar yazamıycam...

Ama her fırsatta bana sunulan bu ulkede varolabilme ve bağımsızlık armağanını hatırlayıp, onun söyledigi gibi bir Türkiye Cumhuriyeti Vatandasının ne yapması gerekiyorsa onu sonuna kadar yapmaktan vazgecmiyecegim.

 

Kimi zaman hayal kırıklıkları yaşasam da ülkem icin bugun, bu sabah bir kez daha gördumki yalnız yada azınlıkta değilim...

 

Bu sabah saat 9:05 te milyonlarca insanın Ata`sına saygısını göstermesine şahit oldum.Bir kac dakia once trafikte birbirine söylenen insanlar o dakikada arabalarından inip saygı durusunda bulundular... yururken hızla biryerlere yetişmeye calısanlar birbinin önunu kesenler itişip kakışanlar hepsi sanki sihirli bir el değmişcesine sakin ve huzurlu bir durusla baslarını önlerine eğdiler ve benim gibi Ata`larına saygılarını gösterdiler. Cunku herkes en az benim kadar farkındaydı.. Simdi bir sansımız varsa eger hayatımıza dair onun varolmasını saglayanlar Atatürk ve onun silah arkadaslarıdır. Bu gercek sonsuza dek baki kalacak.

 

Bu sabah belkide hayatımda ilk defa Ankara`da, Anıtkabir`de olamadigim icin bu kadar kötu hissettim kendimi. Yüzbinlerce insanımla beraber Ata`mın huzurunda olamadıgım icin...

 

Bundan sonraki hayatımda, biliyorum asla borcunu ödeyemesem de onun fikirlerini asla unutmadan, onun gosterdigi ilkerlerden asla taviz vermeden ülkem icin calısmaya ve onun gosterdigi hedefe dogru son anıma dek elimden gelen herseyi yapmaya ant içiyorum...

 

 

Ve biliyorum ki yalnız değiliz...

Biz Mustafa Kemal`iz....

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.